23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9 MAYIS 2008 CUMA söyleşi Litvanya Başbakanı Gediminas Kirkilas, Türkiye’nin AB açısından çok önemli bir ülke olduğunu söyledi C 11 ‘AB, Avrasya’ya genişleyebilir’ SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Litvanya Başbakanı Gediminas Kirkilas Türkiye’deydi. Önce Ankara’ya gitti. Erdoğan’la görüştü. Ardından İstanbul’a gelerek Marmara Grubu Vakfı’nca düzenlenen 11. Avrasya Ekonomik Zirvesi’ne katıldı. Zirve sırasında da Kirkilas’la Sepetçiler Kasrı’nın denize bakan bir odasında bu konuşmayı yaptık. Kirkilas, Türkiye’yle çok yakın ilişkiler kurulmasından yana olduğunu belirterek Rusya’nın karşı çıktığı enerji boru hattı projesi Nabucco’ya büyük destek sağlamaya kararlı olduklarını açıkladı. Kirkilas bu bağlamda Nabucco’nun Rusya’ya karşı geliştirilmiş bir proje olmadığını da önemle vurguladı. Türkiye’nin AB için çok önemli bir ülke olduğunun altını çizen Kirkilas, Avrasya bölgesinin de geleceğin fırsatlar kaynağı haline geldiğine dikkat çekti. Ankara’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyeleriyle çeşitli temaslar yaptınız. Ne gibi anlaşmalara vardınız? KİRKİLAS Başta Nabucco boru hattı projesine destek. Ardından taşımayla ilgili Viking demiryolu projesi, TürkLitvanya İş Forumu’nun geliştirilmesi gibi konularda anlaşmalar sağladık. Başbakan Erdoğan ve heyetini Litvanya’ya davet ettik. Bu çok tartışmalı Nabucco projesinin gerçekçi ve kârlı bir proje olduğunu düşünüyor musunuz? Bildiğim kadarıyla Rusya Federasyonu bu projeye kesinlikle karşı… Nabucco’nun gerçekçi ve kârlı bir proje olduğu hiç kuşkusuzdur. Rusya’nın elinde epeyce sayıda enerji hattı var. Nabucco, Rusya’nın aleyhine olan bir proje değildir. Bizim de bir doğalgaz ve petrol piyasasına ihtiyacımız var. Bugün elimizde henüz bu yok. Dolayısıyla bu bölgede bir enerji pazarına ve rekabete ihtiyacımız vardır. Peki, sizce Rusya Federasyonu neden Nabucco projesine karşı çıktı? Bütün ülkeler enerji alanında tekel yaratmak isterler. Mantıklı düşünürseniz bu sonuca varırsınız. Pek çok ülke ve şirket, pazarı tekeline almak için uğraşıyor. Tekelcilik diktatorya için çok daha iyidir. İyi de, özellikle Batı dünyası bugünkü dünyada her sektörde rekabetin önemli olduğunu savunuyor… Tabii. Ben de bunu savunuyorum. Ama sadece tek bir doğalgaz ve petrol boru hattı olursa rekabet bunun neresindedir? Bu bölgede enerji alanında hiçbir rekabet yok. Sadece tekel var. Benim ülkem de dahil, Litvanya’nın bulunduğu bölgedeki ülkelerin alternatif enerji hatlarına ihtiyaçları var. O nedenle de burada yeni bir boru hattına gereksinim duyuyoruz. Enerji hatları ve enerjinin dağıtıcıları çeşitlendikçe bu bizim bölgemize çok yararlı olacaktır. Tam olarak bugün hangi ülkeler Nabucco projesi içinde? Bazı AB üyesi ülkeler. Avusturya, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Polonya, Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, galiba da Kazakistan. Bu doğalgaz boru hattı, bizim gibi ülkeler için çok önem taşımaktadır. Çünkü böylece aldığımız doğalgazda tekel kırılmış olacaktır. Litvanya 2013 yılında AB’nin dönem başkanı olacak. Türkiye’nin askıda bekleyen AB’ye tam üyeliği konusunda Litvanya, dönem başkanlığı sırasında ne gibi adımlar atacak? Litvanya, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini her zaman desteklemiştir. Çünkü Türkiye’nin Akdeniz havzası ve Karadeniz bölgesi için stratejik açıdan önemli olduğunu çok iyi biliyoruz. Ama birinci koşul da AB’nin daha fazla genişlemek isteyip istemediğine karar vermesidir. Genişlemenin son halkası tamamlandıktan sonra, yani Romanya ve Bulgaristan’ın da katılımıyla işler biraz yavaşladı gibi. Son yıllarda bir de AB Anayasası konusunda anlaşmazlıklar çıktı. Ülkelerin bir araya gelip yeni bir anayasa konusunda karar almaları lazım. Ayrıca bu yıl, en geç önümüzdeki yıl AB’nin daha fazla genişlemesi konusunda müzakereler açılması ve ülkelerin hepsinin bu konuda fikir birliğine varması gerekiyor. SIRA HIRVATİSTAN’DA Anlaşıldığı kadarıyla bundan sonraki genişleme sürecinde Hırvatistan AB’ye üye olacak. Öyle değil mi? O konuda henüz nihai bir karar yok. Ama Hırvatistan tam üyelik müzakereleri sürecinde önemli yol aldı, çok sayıda fasıl açtı. Ama her şeyden önce AB’nin genelde genişleme konusunda bir karar vermeleri gerekiyor. Anlaşıldığı kadarıyla AB’nin bu konuda henüz kesin, somut bir projesi yok… Öyle demeyelim. Bütün ülkelerin fikir birliği halinde ne istediklerine karar vermeleri gerekiyor. AB’nin çok önemli ekonomik ve parasal sorunları olduğunu biliyoruz. Özellikle de Avro’nun değerinin çok yüksek oluşu, AB’nin lokomotifi durumundaki Almanya ve Fransa’daki sosyal pazar ekonomisi, işleri iyice zorlaştırıyor. Bu durumda AB gelecekte nasıl stratejik bir güç olarak ortaya çıkabilir? Biliyorsunuz, bu son global dalgalanmalar yüzünden AB kadar ABD de ekonomik ve parasal açıdan zorlanıyor. Aslında bu dalgalanmalar bütün dünya ülkelerini etkisi altına almış durumda. Ama ben AB’nin bu sorunların üstesinden gelebilecek kapasitede olduğuna inanıyorum. Öte yandan bu ekonomik ve parasal sorunlar AB’nin genişlemesini durdurmamalıdır. Genişleme siyaseti AB için bir hayli yararlıdır. Peki, Türkiye’siz bir AB stratejik aktör olabilir mi? Demin de söylediğim gibi Türkiye’nin tam üyeliği AB için çok önemlidir. Litvanya, Türkiye’nin hem AB hem de bu bölge için çok önemli olduğunu düşünmektedir. AB, Avrasya bölgesine Türkiye üzerinden genişleyebileceğini hiç akıl etmiyor mu? Akıl edip etmediğini bilmiyorum, ama AB Türkiye üzerinden Avrasya’ya genişler. Türkiye’nin dünyadaki coğrafi ve siyasi konumu çok önemlidir. Peki, siz AB bürokrasisinin Türkiye’yle tam üyelik müzakerelerinde hakça davrandığını düşünüyor musunuz? Kimileri Türkiye için yeni kriterler ortaya atıldığını söylüyor. Siz buna ne diyeceksiniz? Hayır, bu mümkün değil. AB’nin tek bir kriteri vardır. O da Kopenhag Kriterleri’dir. Bütün ülkeler de buna uymayı taahhüt eder. Hiçbir zaman yeni kriterler icat edilmeyeceği konusunda da uzlaşmaya varılmıştır. Aksi bir davranış, AB idealine aykırıdır. Bu eleştirileri ben de biliyorum. Başbakanınızla konuşurken de konu gündeme geldi. Ama sizin müzakere sürecini hızlandırmanız, daha fazla fasıl açmanız gerekiyor. Geriye dönüp örneğin Litvanya’nın müzakere sürecine bakalım. Pek çok sorunu biz de yaşadık. Pek çok aday ülke de benzer zorlukları yaşadı. Ama genelde her adayın Kopenhag Kriterleri’ne uyması şarttır. FIRSATLAR AVRASYA’DA Siz Avrasya Ekonomik Zirvesi toplantılarına katıldınız. Üst düzey katılımcılarla bir araya geldiniz. Avrasya bölgesinin gelecek için fırsatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Avrasya bölgesinin önünde çok iyi fırsatlar, aynı zamanda da kimi tehditler olabileceğini görüyorum. Avrasya’da ekonomilerini enerji kaynakları üzerine kuran ülkeler var. Kimi ülkelerde de bu kadar zengin enerji kaynakları yok. Bölgede çok önemli taşıma koridorları bulunuyor. Bölgenin ülkelerinde demokrasi düzeyinin ve olaylara bakış açılarının farklı olduğunu tespit ettim. Hiç kuşkusuz geçmişten gelen nedenlerle kimi ülkelerin komşularıyla sorunları olduğunu biliyorum. Ama genelde bu bölge, dünyanın en hızlı kalkınan bölgelerinden birisi. Gelecek için çok büyük fırsatlar vaat ediyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra tek merkezli bir dünyada yaşamaya başladık. Dünyada bugün tek süper güç ABD’nin oluşu uluslararası istikrarın çıkarına hizmet ediyor mu sizce? Biliyorsunuz, Rusya böyle bir yaklaşımı reddediyor. Ben de buna inanmıyorum. Çünkü geçmişe, Soğuk Savaş dönemine baktığımız zaman iki süper güç vardı. Bunlar ABD ve Sovyetler Birliği’ydi. Aradaki fark, ABD’nin demokrat bir ülke oluşu, Sovyetler Birliği’nin ise olmayışıydı. Dolayısıyla bugünkünden çok daha farklı bir durum vardı. USYA’DAKİ DEMOKRASİ YETERSİZ Peki, bugün Rusya’nın demokratik bir ülke haline geldiğini düşünüyor musunuz? Bunda hiç kuşku yok. Hele de Sovyetler Birliği’yle kıyaslanınca. Ama Rusya’daki demokrasi de yeterli değil. Bugün güç merkezi bir ya da iki ülkenin elinde değil, diye düşünüyorum. Dünyada artık birden çok ittifak var. Bunlardan birisi NATO. Bir başkası AB. Evet, ABD var. Ama yıldızları yükselen güçler de ortaya çıkıyor. Örneğin Çin ve Hindistan. Ya Şanghay Grubu hakkında ne düşünüyorsunuz? Tabii, Şanghay Grubu da var. Demek istediğim, artık dünyanın tek bir güç merkezinin olmadığı. Demin, ABD’nin demokratik bir ülke olduğunu söylediniz. O zaman Irak’ı işgal edip milyonlarca insanın ölümüne sebep olan ABD nasıl demokratik bir ülke olabilir? Irak’ı işgali sırasında pek çok ülke ABD’yi eleştirdi, ama bir o kadar ülke de ABD’ye destek verdi. Bugün koalisyon güçleri olarak Irak Savaşı’nın içindeyiz. NATO içinde bile kimi ülkeler Irak’ın işgaline karşı çıkmıştı. Öte yandan, NATO üyesi olmamasına karşın Gürcistan, Irak’ın işgalini desteklemişti. ‘Türkiye ile bir demiryolu projemiz var’ Gürcistan’dan söz ettiniz. Gürcistan çok küçük bir ülke olmasına karşın Rusya gibi bir güce kafa tutabiliyor. Sizce bunu nasıl yapabiliyor? Gürcüler kendi yollarını seçtiler. Bu yol Batı yoludur. Bu seçimlerini de kararlılıkla hayata geçirdiler. Gürcistan gelecekte AB üyesi olmayı kendine hedef edinmiş bir ülke. O ülke için böyle bir niyet çok iyi. Litvanya ve Türkiye’nin ilişkileri gelecekte nasıl geliştirilebilir? Beklentileriniz nedir? Pek çok alanda ilişkileri geliştirmek için önümüzde pek çok fırsat olduğuna inanıyorum. Hükümetiniz ve Başbakanınız için ekonominin çok önemli olduğunu biliyorum. Bugün Litvanya ve Türkiye arasındaki ikili ticaret birkaç yüz milyon Avro tutarında. Ama önümüzde bu ticaretin boyutlarını geliştirebilecek çok daha büyük fırsatlar var. Ülkemizin üç buçuk milyon nüfuslu Letonya’yla ticareti milyarlarca Avro tutarında. Ticaretimizi geliştirmek için TürkiyeLitvanya iş forumunu kurmamız gerektiğini biliyoruz. Şimdiden Türk işadamlarını Litvanya’da kimi sektörlere yatırım yapmaya çağırdık. Ayrıca ülkelerimiz arasındaki taşımacılık sektörünü geliştirmemiz gerekir. Böylece bir demiryolu projesi de ortaya çıktı. Turizm de önemli fırsatları bulunan bir sektör. Geçen yıl Türkiye’ye 70 binin üzerinde Litvanyalı turist geldi. Litvanyalı turistler için birkaç yıl önce ilk tercih ülkesi İspanya’ydı. Ama bugün İspanya’nın yerini Türkiye aldı. Bunların dışında, iki ülke arasında kültürel işbirliği çok önemli. Gelecek yıl başkentimiz Vilnius, 2010’da da İstanbul, Avrupa’nın kültür başkenti olacaklar. Böylece kültürel faaliyetlerde de işbirliği yapabiliriz. Ayrıca Litvanya’nın AB’yle ilişkilerinden edindiği deneyimleri de Türkiye’yle paylaşabiliriz. Bunu Moldova’yla, Gürcistan’la ve başka ülkelerle yapıyoruz. İşbirliğinin kurumsallaşması çok önemlidir. Bir başka örnek, parlamenterler arası işbirliğidir. Parlamenterler kendi aralarında her konuyu müzakere edebilir, ardından da hükümetlerine oluşan fikirleri iletebilirler. R P O R T R E GEDİMİNAS KİRKİLAS Vilnius, 1951 doğumlu. Yükseköğrenimini siyaset bilimi alanında yaptı. Üniversiteyi bitirdikten sonra Litvanya Komünist Partisi’ne üye oldu. Partinin lideri Algirdas Brazaukas’ın basın sekreterliğini yürüttü. Litvanya’nın 11 Mart 1990’da bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Litvanya Sosyal Demokrat Partisi’nden dört kez parlamento üyeliğine seçildi. 2004’te savunma bakanı olduktan sonra işletme yönetimi mastırını yaptı. 2006’da Litvanya Parlamentosu tarafından Başbakan seçildi. 2007’de azınlık hükümetinin olağanüstü ekonomik başarıları nedeniyle yılın ekonomisti ilan edildi. Fethullah Gülen’in Pakistan’daki okulları, ABD’nin ılımlı İslam politikasının uzantısı Küresel ılımlı İslam taşeronu Bahadır Selim DİLEK ANKARA ABD’de seçimler yaklaşırken yeni muhafazakârlar (neocon) arasında ortaya çıkan Fethullah Gülen çatlağı belirginleşmeye başladı. Yeni muhafazakâr çizginin düşünce kuruluşlarından “American Enterprise Institute” araştırmacısı Michael Rubin’in, Gülen’i, Ayetullah Humeyni’ye benzetmesinin ardından ABD yönetimine yakınlığı ile bilinen Newyork Times gazetesinde, Gülen’e övgüler düzülmesi, ABD’deki Cumhuriyetçi kanat içindeki Gülen çekişmesini gözler önüne serdi. Ancak ABD’de yapılan bütün değerlendirmeler, Gülen’in halen yönetimde bulunan yeni muhafazakârlar tarafından “küresel ılımlı İslam taşeronu” olarak kullandığını olduğunu gösteriyor. Gülen’in Pakistan’daki okullarının radikal İslam’a karşı mücadele bağlamında gündeme taşınması, ülkede merkezi yönetimin denetimin Zeynep Oral’a Onur Ödülü Kültür Servisi Eski OBKT genel sanat yönetmeni, oyun yazarı, oyuncu, yönetmen Aydın Üstüntaş adına verilen “Anadolu’ya Yüzünü Dönen Tiyatro Eleştirmeni Ödülü” sonuçlandı. Ödülün Seçici Kurulu’nu oluşturan Ülker Köksal, Nurhan Karadağ, Gülşen Karakadıoğlu, Sedat Demirsoy, Ebru Üstüntaş, Şahin Ergüney, Erhan Özçelik, Ali Kemal Tandoğdu, Hakan Altan tarafından yapılan değerlendirme sonucunda Üstün Akmen ödüle değer görüldü. Üstüntaş ailesince verilen Onur Ödülü ise bu yıl Zeynep Oral’a sunulacak. Ödüller 10 Mayıs’ta Ordu’da, Ordu Belediyesi ve ORSEV tarafından düzenlenecek bir törenle sahiplerine verilecek. Gülen’in Pakistan’daki okullarının radikal İslama karşı mücadele bağlamında gündeme taşınması, ülkede merkezi yönetimin denetiminden uzak 17 bin medreseye alternatif bir eğitim sistemi yaratıldığı yorumlarını da beraberinde getirdi. Newyork Times’ın, Gülen okullarını, radikal İslamcıların yetiştiği medreselere alternatif olarak göstermesi dikkat çekti. den uzak 17 bin medreseye alternatif eğitim sistemi yaratıldığı yorumlarını beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, geçen aralık ayında yaptığı ziyarette Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’e “Medrese sorununu Türkiye’de uygulamakta olduğumuz imam hatip modeli ile aşabilirsiniz” önerisi getirmişti. Bunun hemen sonrasında Newyork Times’ın, Gülen okullarını, radikal İslamcıların yetiştiği medreselere alternatif göstermesi dikkat çekti. Pakistan’ın yarı resmi düşünce kuruluşu IPRI’nın 2007’de değerlendirmelerine göre, ABD 90’lı yılların sonundan itibaren Afganistan, Pakistan, Hindistan ekseninde bulunan coğrafyada radikal İslam’a karşı ılımlı İslam politikası uygulamaya başladı. Merkez ülke Pakistan seçildi. ABD’nin sözkonusu politikasını uygulamaya başladığı tarih ile Gülen’in ülkedeki ilk okulunun açılış tarihinin örtüşüyor olması, ABD’nin Gülen’e biçtiği “ılımlı İslam taşeronluğu” rolünü gösteren bir başka örnek oldu. IPRI’ye göre, 2001’de Afganistan’a yapılan askeri müdahalenin ardından, binlerce radikal İslamcı, Pakis tan’a sığındı. ABD, Pakistan’ın iç işlerine müdahale etmek için radikal İslamcıları gerekçe göstermeye başladı. Hatta, ülkede ılımlı İslam’ın yerleşmesine zemin yaratma çabası içine girdi. 10 yılda okulların yanı sıra Gülen cemaati ile ilişkisi olan sivil toplum örgütleri ve medya kuruluşlarının temsilcileri de Pakistan’a yerleşti. Radikal İslamın ılımlı İslama çevirilmesinde Gülen cemaatine ait 7 okulun, 17 bin medreseye karşı şansının olmadığı düşünülse de, radikal İslamcılardan çekinen Pakistan’daki sivil asker bürokrasisinin çocuklarının eğitimi için tercihlerini Gülen okullardan yana kullandıkları biliniyor. Bu durum , çocuklarını zorunlu olarak medreselere gönderen aileler için de önemli bir örnek oluşturuyor. Çünkü Gülen okullarında fakir çocukların masrafları cemaat tarafından karşılanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle