23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 NİSAN 2008 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM Ne üretim, ne tüketim, ne stoklar ne de küresel ısınma. ‘Köpek balığı’ fonları ‘kıtlığa’ oynayarak, zararlarını kapatıyor Pirince de hücum ettiler P irinç kontratları, büyük fonların retim ve tüketim verilerinde önemli bir rilyon dolarlık zararlarını telafi etmek akınına uğrayınca, fiyatlardaki yüzde değişiklik yok ancak piyasalar ‘stoklar için büyük bir kumar oynayan hedge 100’u bulan artışlar, borsalardan ağzı tükeniyor’ diyerek, mortgage fonların bu yılın başından itibaren yanan hedge fonlarına ilaç gibi geldi. zararlarını yoksul ülkelere ihraç ediyor. pirinçte elde ettikleri kâr yüzde 60’ı buldu. İzmir 0, Milano 1! (II) C 9 Ü T Necdet ÇALIŞKAN Dünya ekonomisinin en büyük baş ağrısı olan mortgage piyasasında başlayan kredi krizi, emtia piyasalarına da sıçradı. Hızlı ve sınırsızca hareket eden ve bu özelliğiyle “köpek balığı fonları” olarak da bilinen hedge fonlar, uluslararası borsaların ardından şimdi de pirinç, buğday, mısır ve soya fasülyesi gibi ürünlerin avına çıktı. En önemli pirinç ihracatçılarından olan Tayland’da Bangkok Borsası’nda mart ayı sonunda başlayan spekülasyon zinciri, dalga dalga pirincin alınıp satıldığı tüm emtia borsalarına sıçradı. Dünyanın dört bir tarafından yayılan “pirinç stoğu kalmadı” manipülasyonlarıyla, fiyatlar sadece son bir ayda yüzde 60, son 3 ayda ise yüzde 100 (ocak başında 400 doları geçmiyordu) arttı. Ton fiyatı yılbaşından bu yana 400 dolardan 800 dolara dayanırken, aradaki fark hedge fonlara “kâr”, temel gıda maddesi pirinç olan 3.5 milyar insana ise “açlık tehdidi” olarak geri döndü. Mısır, Bangladeş gibi ülkelerdeki stokların erimesine karşın, dünya pirinç üretimi ve tüketimi dengesinde son 5 yılda önemli bir değişiklik olmadı. Hatta Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), bu ayın başında yaptığı analizlerde 2008’de toplam pirinç üretiminde yüzde 1.8 (12 milyon tonluk) bir artış beklediğini, Brezilya da 2007’de 480 bin ton olan ihracatını 2008 için 1 milyon tona çıkaracağını açıkladı. Ancak emtia piyasaları bu açıklamalardan çok, “kıtlığa gidiyoruz”u fiyatladı. Pirincin vadeli olarak alınıp, satıldığı Chicago emtia borsasındaki (CBOT) işlemciler, hedge fonların spekülatif alımlarla fiyatları yükselttiğinden şikâyet ediyor. Özellikle mayıs, haziran ve temmuz vadeli pirinçlerde yoğun işlem yapıldığı ve “Açlık krizi kapımızda” haberleri, pirincin fiyatını katladığı için bu piyasada işlem yapan hedge fonlar da getirilerini katlıyor. Büyük yatırımcılar, bu yılın başından itibaren hisse senedi piyasalarından çıkıp, emtia borsalarına yönelince, CBOT’ta pirincin 100 libre (yaklaşık 45 kilogram) başına olan fiyatı son 3 ayda 14 dolardan 22 dolara fırladı. Hedge’lerin kârı da üç ayda yüzde 57’ye sıçradı. TMO, piyasadan düşük fiyata pirinç satınca İzmir’de kuyruklar oluştu Savaştaki kıtlık görüntüleri Ekonomi Servisi Pirinç filerini söylediler. Kişi başına en fazla 2 TÜM ZAMANLARIN yatlarında son dönemde kilogram olmak üzere kilogramı 1.80 görülen artış, İzmir’de YTL’den satılan pirincin kısa süreEN YÜKSEĞİ vatandaşları, piyasadade tükendiğini söyleyen yurttaşlar, Uluslararası piyasalarda ham petrolün vakinden düşük fiyata mağazaya daha fazla pirinç getiril fiyatı, doların değerinin düşük olması ve ürün satılan Toprak petrol talebinin karşılanması konusundaki kay rilmesini talep ediyor. Pirincin Mahsulleri Ofisi’nin market zincirlerindeki fiyatı 3.5gılar nedeniyle tüm zamanların en yüksek sevi(TMO) satış ofisine 7.5 YTL arasında değişiyor. yesi olan 113 doların üzerine çıktı. Petrol fiyatyöneltti. Yetkililer, Ankara Ticaret Odası Başkalarının yükselmesinde, ABD’nin önemli petrol önünde kuyruklar nı Sinan Aygün, “Türk halkını tedarikçisi Meksika’daki kötü hava koşullarıoluşan mağazaya 15 yıldır bu pirinç almamaya davet ediyorum, nın, bu ülkenin petrol ihracatının yüzde kadar ilgi gösterilmediğini belirtti. bakın o zaman pirinç fiyatları na80’ininin yapıldığı Meksika KörfeAA’nın haberine göre, kuyruktaki sıl düşecek” derken, Tarım ve Közi’ndeki üç limanda faaliyetleri yurttaşlar, bazı mağazalara göre yarı yayişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker de durdurmasının da etkisi rıya ucuza satılan pirinç için sabahın erken “Pirinçteki spekülatif bir artış; elimizde, oldu. saatlerinde TMO mağazasının önüne geldikpiyasada pirinç ve çeltik var’’ dedi. PETROL İngilizler mönüden çıkardı Doların uluslararası piyasalarda düşük kalmaya devam edeceği ve gıda fiyatlarının yükseleceği üzerine “kumar” oynayan hedge fonlar, pirinç başta olmak üzere emtia fiyatlarının daha da artacağını planlıyor. Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick bile bir eline ekmek ve diğer eline bir torba pirinç alıp, tehlike kapıda derken; en son olarak İngiltere’deki restoranlar zinciri Leon, artan fiyatlar ve azalan arz nedeniyle mönüsünden pirinci çıkardığını açıkladı. Eker: Bulgur yeriz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, pirinç fiyatlarındaki artışlarla ilgili olarak “Yeni hasat dönemine kadar ihtiyacımızı karşılayacak kadar pirinç de, hububat da var. Gerekirse 35 gün pirinç yemeyiz, bulgur yeriz, fiyatları aşağı çekeriz” dedi. eçen hafta Milonolular ile İzmirlileri karşılaştırmıştık. Önce Milano açısından. Bizimkilere gelince. İsveç doğumlu, New York’ta yaşayan saksofoncu İlhan Erşahin ve Bergamalı (yani İzmirli) Hüsnü Şenlendirici’nin klarneti eşliğinde başlayan sunum, bizi başta çok heyecanlandırdı. Bir dakika geçmeden sahneye çıkan ‘profesyonel sunucular Mehmet Ali Alabora ve Esin Alpogan Harvey, Şenlendirici ve Erşahin’i İzmirli diye tanıtarak kendilerince “uyum aksesuarı”ndan yararlandılar! Reklam veya turizm kliplerini andırır bir “patchwork” film, İzmir ve çevresini, tarihini anlattı. Sonra epeyce sırıtan bir senaryo dahilinde salondaki davetlilerin içinden çıkan, 4 veya 5 kıtadan geldiklerini varsaydığımız kişiler İzmir’in, aslında son derece parlak tematik sloganı “Sağlık İçin Herkes, Herkese Sağlık İçin” etrafında sorular sordular. İzmir Belediye başkanı Aziz Kocaoğlu cevaben, maalesef pek inandırıcı olmayan bir tonda, önündeki Türkçe metni okumakla yetindi. Sonra yine kliplerden bir demet sunuldu. Öğretmen pozda, çok bilmiş, ama sevimli bir ufaklığın, öğrenci sıralarına oturmuş büyüklere “sağlık dersi” verdiği, Fenerbahçe’nin Brezilyalı futbolcusu Carlos, işadamı Mustafa Koç, Filiz Sarper Eczacıbaşı, piyanist GüherSüher Pekinel kardeşlerin 1015 saniyelik kısa övücü konuşmalarının yer aldığı filmden sonra Prof. Tomris Türmen ve TÜBİTAK’ın vekâleten başkanı Prof. Nükhet Yetiş söz aldılar. Yine 1015 saniyelik müdahalelerde Ece Ege, Ümit Boyner, Cahit Kıraç (İzmir valisi), Güzide Duran, Sezen Aksu gibi kişiliklerin konuşmalarından monte edilmiş bir film geçti. 6 kişilik bir dans grubunun dünya folklorunu simgeleyen gösterisinden sonra Ali Babacan mikrofona geçti. Arada birkaç saniye süren, İzmir Konak meydanına toplanmış kalabalıktan görüntüler aktarıldı. Son söz alan ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal ve cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ardından 16 kişilik bir topluluk hem dans etti, hem de özgün bir şarkı seslendirdi. Gül’ün nispeten duygulu, Baykal’ın nispeten Batı dünyasına eleştirel metinleri BIE kongresinde umut ettiğimiz etkiyi yaratamadı. Sevgili İzmir’imizin sunum dışında, işimize geldiği zaman kullanılan “gavurluk” cazibesi de delegeler ve davetlileri ikna etmeye yetmedi. Üstelik bizim gösteri 42 dakika sürmüştü. (http://www.ex G poizmir2015.org/) ??? Her kim uçurduysa İtalyan asıllarını, paparazzilerini bastıran bir maharetle asparagas bir haber İzmir’in kazandığı müjdesini (!) verdi. Yalancının mumu yarım saat sonra tümüyle söndü. Oy kullanan 151 adaydan 86’sı Milano, 65’i İzmir demişti. Baykal’ın bu tip organizasyonları Batılı ve gelişmiş ülkelerin arka bahçesinden çıkarmak konusunda yerinde “ikaz”ı veya son anda sahneye Prodi ve diğerlerini elinden tutup sahneye çekmek, birlikte alkış tutmak göze ve gönüle hoş gelen bir davranış ve görüntüydü. Can Dündar’ın deyişiyle “Türk işi” son an manevraları da para etmemişti. Palais des Congres’nin kapısında ay yıldızlı bayraklı ve davul zurnalı topluluğun sesi başlangıçta, düdüklü kırmızı haçlı ve yeşilbeyazkırmızı bayraklı kalabalıktan daha fazla çıkıyordu. Ama sonunda “organizasyonu veren, düdüğü çaldı.” 6 ay sürecek evrensel bir deneyim, 50 milyon yerliyabancı ziyaretçi, 2025 milyar avro gelir düşü, bir başka bahara kaldı. Müsabaka sadece dünyanın 7’nci ekonomisiyle 17’nci ekonomisi arasında değildi. Örneğin, kırmızı beyazlı kravatlı “sivil toplum” temsilcilerinden, boynunda koca bir “delege” kartıyla dolaşan bir tanesi herkesin ortasında cep telefonuna avazı çıktığı kadar şöyle bağırıyordu: “Ulan, adamlar bana bunu yaptıysa, onun a....ı s...r.” Neyse ki öteki tarafın sivil toplumcuları bu heyecanlı “ayağı çarıklı erkânı harp” zatın diline vakıf değillerdi, ancak İzmirBergama’daki antik tedavi merkezi “Allianoi”nin idam fermanını kimlerin imzaladığının çok iyi farkındaydılar. ??? İlki 1851’de Londra’da yapılan, 1889’da Paris’e Eyfel kulesini kazandıran, bugüne kadar 63 kez düzenlenen ve her kurulduğu noktaya, yöreye, ülkeye sayısız kazanımlar sağlayan Evrensel Fuar mücadelesini kaybettik. Finali oynamak da büyük bir başarıydı. Bugünkü hatalarımızı doğru değerlendirirsek, çağdaş toplumun gerektirdiklerini görebilen, aydınlık bir geleceği özleyenlerin ülkesi olabilirsek eninde sonunda Antalya veya İstanbul veya tekrardan İzmir bu düşü gerçekleştirecektir. Sonucun 01 olmasına kanmayın, “galip sayılır bu yolda mağlup...” ugur.hukum@gmail.com Tarımı küreselleşme çökertti Gelişmekte olan ülkelerde teşvikleri üretimden ayırıp, kamuyu işlevsizleştirerek krize davetiye çıkaran Dünya Bankası ve IMF, artan gıda fiyatları karşısında çözümsüz kaldılar Murat KIŞLALI ANKARA Gıda krizinde dünyayı kurtarmaya soyunan Dünya Bankası (DB), Türkiye gibi gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde teşvikleri üretimden ayırıp, kamuyu işlevsizleştiren politikalarıyla krize davetiye çıkardı. Türkiye’nin 1999’da IMF ile standby, 2001 yılında da DB ile Tarım Reformu Uygulama Projesi’ni imzaladığını anımsatan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Gökhan Günaydın, “Türkiye’de bugünkü tarımın çöküşünden bu iki kuruluş sorumludur. Türkiye’de tarımı 1999’dan bu yana kesintisiz olarak DB ve IMF yürütmektedir” dedi. ZMO Başkanı Günaydın, DB ve IMF’nin Türkiye ve benzeri ülkelerdeki tarım politikalarını ve bunların yarattığı sonuçları şöyle anlattı: ? DB ile IMF, Türkiye’de üretime dayalı tarım politikalarını ortadan kaldırarak doğrudan gelir desteği (DGD) programını kurdu. Avrupa’nın DGD sistemi üretimle bağlantılıyken, Türkiye üretimden koptu. DGD sisteminde üretici ne ekerse eksin dekar başına aynı yardım yapıldığı için, üreticiler, bugün eksikliği çekilen çeltik gibi zor üretim alanlarından çıkarak, kolaya kaçtılar. ? Türkiye’de çerçeveyi 1999’da IMF ile yapılan standby anlaşması koydu. Şeker yasası ile şeker, tütün yasası ile tütün özelleştirilirken özelleştirmelerle gübre desteğinden vazgeçildi. Buğday fiyatları Chicago borsasına endekslendi. DB, IMF’nin çerçevesinde tüm taahhütleri projelendirdi, somut adıma dönüştürdü. ? DB, Türkiye’de alternatif ürün projesini devreye sokarak, Türkiye’yi dünya tekeli olduğu tütün, fındık gibi ürünlerden uzaklaştırırken, kivi, kanola gibi sonuç vermeyen alternatif ürünlere yöneltmeye çalıştı. ? Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) gibi regülasyon yapan kuruluşların hububatta tamamen, çeltikte kısmen piyasadan çekilmesiyle Türkiye’de üreticinin kaybettiği, hükümetlere yakın aracıların kazandığı bir düzen ortaya çıktı. ? Yapılan tüm bu düzenlemeler, DB’nin 520 milyon dolarlık kredisine dayandırılarak gerçekleştirildi. Türkiye’nin aleyhine olan yapılar, Türkiye borçlandırılarak uygulamaya sokuldu. ? Türkiye’de tarım sektörü DB ve IMF ile birlikte bağımlılaştı. 2007 yılında 7,9 milyar dolar ithal, 7,6 milyar dolar tarım ürünü ihraç eden Türkiye, tarımsal hammadde dış ticaretinde 3 milyar dolar açık verir hale geldi. Türkiye 2002’de tarım dış ticaretinde fazla veriyordu. Borsa düştü yabancı küçüldü Türkiye’deki yabancıların büyük bölümü hisse senedi ve kamu kâğıtlarında tutulan portföylerinin 2007 sonu itibarıyla 107 milyar dolar olan toplam değeri, son 3 ayda 25.7 milyar dolar azaldı. Ekonomi Servisi ABD’deki resesyon kaygısıyla küresel finans sisteminde yaşanan kriz tehdidi ve belirsizliklere iç siyasi istikrarsızlık algısının eklendiği bu yılın ilk çeyreğinde, yabancı yatırımcıların Türkiye’de büyük bölümü borsada portföylerinin toplam değeri, yaklaşık 26 milyar dolar küçüldü. Yabancı yatırımcıların Türkiye’de büyük bölümü borsa ve Devlet İç Borçlanma Senedi’nde, bir bölümü de mevduat hesaplarında tutulan portföylerinin 28 Aralık 2007 itibarıyla 107 milyar dolar olan toplam değeri, ocak sonunda 95 milyar 730 milyon, şubat sonunda 92 milyar 644 milyon ve 28 Mart itibarıyla 81 milyar 384 milyon dolara geriledi. Yabancıların “sıcak para” olarak da adlandırılan Türkiye’deki portföy yatırımlarının hacmi ocakmart döneminde yüzde 24 oranında 25 milyar 654 milyon dolar küçüldü. Bunun da 11 milyar 260 milyon dolarlık bölümü mart ayında yaşandı. Yabancı portföyünde bu dönemde yaşanan küçülmede, yatırımcıların artan belirsizlik nedeniyle portföylerindeki varlıklarda yaptıkları satışlar yanında, özellikle borsada yaşanan hızlı düşüş, yükselen faizlerin portföydeki DİBS’lerin değerini düşürmesi ve kurlardaki yükseliş etkili oldu. HİSSE IMF ilk fireyi Kore’de verdi Ekonomi Servisi Uluslararası Para Fonu (IMF), küçülme hareketine, Güney Kore’deki ofisini kapatarak başlayacak. IMF’den yapılan açıklamada, Güney Kore ekonomisinin artık gelişmiş bir ekonomi olduğu belirtilerek Seul’deki ofisin kapatılacağı kaydedildi. Bu arada IMF’nin Seul Daimi Temsilciliği’ni halen, Türk vatandaşı Meral Karasulu yürütüyor. Karasulu’nun eylül ayında görev süresinin dolmasıyla Seul ofisinin kapatılması bekleniyor. Ekonomik kaynak sıkıntısı çeken IMF, yeniden yapılanma sürecinde, yurtdışı ofislerinden bazılarını kapatarak küçülmeyi hedefliyor. IMF’nin bir diğer gelir yaratma alternatifi de, rezerv olarak tuttuğu altınların bir kısmını orta vadede piyasaya satmak. 1997’deki Asya krizinden sonra, IMF’den 58 milyar dolarlık yardım paketi alan, ancak bunun 30 milyar dolarlık kısmını kullanan Güney Kore, bu borcunun tamamını süresi dolmadan önce ödedi. IMF’den yapılan kapatma ile ilgili açıklamada, “Kore artık hem bölgede hem de küresel ekonomide önemli bir yere sahip. Asya krizinin tüm olumsuz etkilerini geride bıraktı. Kore ekonomisine verdiğimiz bu önem doğrultusunda buradaki ofisimizi kapatmaya karar verdik” denildi. Güney Kore ile yürürlükte olan bir programı kalmayan IMF’nin 16’sı Asya’da olmak üzere dünya çapında 75 bölgesel ofisi bulunuyor. IMF’nin aldığı “küçülme” kararı doğrultusunda herhangi bir program yürütülmeyen bu ofislerden en az yüzde 15’i (11 ofis) ve en çok yüzde 30’u (22 ofis) daha kapatılacak. 50 MİLYAR DOLARLIK Yabancıların Türkiye portföyündeki küçülme özellikle, küresel dalgalanmanın borsada kan kaybına yol açması nedeniyle yabancıların elindeki hisse senetlerinin büyük çapta değer yitirmesinden kaynaklandı. Yabancıların mülkiyetindeki hisse senetlerinin 28 Aralık’ta 70 milyar 309 milyon dolar olan değeri, 28 Mart itibarıyla 47 milyar 391 milyon dolara kadar indi. Yabancı yatırımcının hisse senedi portföyü, anılan dönemde yüzde 32.6 oranında değer kaybederek 22 milyar 918 milyon dolar değer yitirdi. Yabancıların hisse senedi portföyünün değeri, izleyen dönemde yaşanan kısmi toparlanmayla nisanın ikinci haftasında 50 milyar doların üzerine çıktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle