07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Yargıtay’dan 24 delil İlhan TAŞCI ANKARA Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Fethullah Gülen hakkındaki beraat kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararına itiraz ederken yaptığı “çete” belirlemesi için 24 delil gösterdi. Başsavcılığın 21 sayfalık itirazında, Gülen’in çete kurup yönettiği iddiasına dayanak yaptığı, aralarında Gülen’in konuşmaları, Genelkurmay ve Emniyet raporlarının da yer aldığı delillerden bazıları şöyle: Fethullah Gülen’in kitapları: Asrın Getirdiği Tereddütler, İrşad Ekseni, Fasıldan Fasıla, Küçük Dünyam, Bu Kavga Kimin?, Alvarlı Efe, İz Düşümler, Hitap Çiçekleri. Gülen’in konuşması: Arkadaşlarımızın mevcudiyeti İslami geleceğimiz adına bu işin garantisidir. Bu açıdan adliye, mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ülkelerde garantimizdir. Esnek olun, sivrilmeden can damarlarında dolanın. Kuvvet dengesi yoksa kuvvete başvurmayın. Fuzuli kahramanlık yerine ele geçirmeyi tercih ederim. Gülen’in konuşması: Oyunu dünyaya göre oynuyoruz. Bütün dünyaya talibiz. Hazreti Muhammed’in davası dünyanın bir yerine, bir kıtasına münhasır kalamaz. Gelin dünyanın bütün bucağına Namı Celili Muhammedi’yi duyuralım. Gülen’in konuşması: ...Cumhuriyet döneminde ilk kadının asıldığı yerdir Erzurum. Çarşafını çıkarmıyor diye, ilk defa Cumhuriyet Caddesi’nde asılmış bir kadın. İyi bir Osmanlı şehridir fakat saffetini koruyamamıştır, biraz bozdu... asker bozdu... asker, subay kadınları açık gezince yeni yetişen nesiller böyle mekteplerde, zor noktalar... Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Gülen ve örgütü hakkındaki 21 Nisan 1999 tarihli raporu. Maltepe Askeri Lisesi’ne sızma çalışmaları ile ilgili soruşturma dosyası: Gülen örgütü amaçları karşısında en büyük engel olarak gördüğü TSK’ye nüfuz etmeye özel bir önem vermektedir. Özel imkânlar sağlayarak subay, astsubay çocuklarını okul ve dershanelerine kaydetmeye çalışmakta, askeri liselerdeki öğrenciler ile irtibat kurarak Işık Evlerindeki toplantılara bu öğrencilerin katılımlarını sağlayarak Risalei Nur ve Fethullah Gülen’e ait kitapların okutulması ve bantların dinletilmesi faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Genelkurmay Başkanlığı’nın raporu: Devletin bütün kadrolarında, bürokraside, eğitim, asker ve emniyette kadrolaşarak, vakıf, okul ve dershanelerle eğitilmiş taban oluşturmayı, gizli ve örtülü yöntemiyle yurtiçinde ve yurtdışında faaliyet göstererek Atatürk ilke ve inkılaplarını ortadan kaldırmayı demokratik laik sistemi yıkarak İslami esaslara dayalı bir devlet kurmayı hedeflediği... Emniyet Genel Müdürlüğü raporları: Faaliyetlerin ağırlıklı olarak legal kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla yürütüldüğü, hem yurtiçi hem yurtdışında eğitim kurumları vasıtasıyla çeşitli dallarda başarılar sağlamak suretiyle eğitim alanlarında kendi propagandalarını yaptıkları, bu şekilde eğitim kurumlarına halkın rağbet etmelerini sağladıkları, şirketler vasıtasıyla özel okulların işletildiği, Türkiye ve diğer ülkelerde, eğitim kurumları başta olmak üzere açılan kurumkuruluşların koordinesini sağlamak ve faaliyetlerini sürdürmek amacıyla hiyerarşik olarak ülke, bölge, il, semt, ev sorumlularının (imamların) bulunduğu, bazı büyük şirket ve vakıflara bağlı bölge ve il şube başkanlarının da yapılanmada etkili oldukları... Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Abant Toplantısı: Fethullah Gülen’in onursal başkanlığını yaptığı bu toplantıda, laiklik ve devlet kavramları erozyona tabi tutulmuş, hak ve özgürlüklerin tanımı ve sayımında laikliğin kısıtlayıcı bir ilke olarak yer almaması gerekir denilerek, yasalarda yer alan laikliği koruyucu düzenlemelere karşı çıkılmıştır. Nurettin Veren katıldığı televizyon programında, örgütün para kaynakları, kontrol ettiği büyük mali gücün çapı, finans, sanayi, eğitim, sağlık ve medya sektörlerinde sahip olduğu firma, kuruluş ve yatırımlar, vakıflar, paraların nasıl toplandığı, bu İslamipolitik örgütün nasıl kurulduğu, yönetildiği ve işlediği, başta mülkiye, Silahlı Kuvvetler, Emniyet ve Mili Eğitim olmak üzere devlet içinde nasıl örgütlendiği hakkında bilgi vermiştir. Gerektiğinde belirtilen kişi dinlenerek, örgütün yapısı ve finans kaynakları hakkında detaylı bilgiler de elde edilebilir. Yargıtay Birinci Başkanlığı’na ulaştırılan itirazda, “Dosya kapsamında yer alan ve özetle aktarılan iddiayı sabit kılan deliller bağlamında Gülen’e yüklenen suçun” değerlendirmesi şöyle yapıldı: “Fethullah Gülen’in ülke içinde oluşturup, daha sonra ülke dışında organize edip yönettiği örgütün, Türkiye’de mevcut anayasal düzeni değiştirmek ve laiklik ilkesini de kaldırarak, yerine şeriat esaslarına dayalı devlet kurmak amacında olduğu, devlet idaresini ele geçirmeyi hedeflediği, sanık Fethullah Gülen’in yurtdışına çıktığı 21 Mart 1999 tarihinden sonra da aynı amaç doğrultusunda faaliyetlerini sürdürdüğü, teşekkülün varlığını koruduğu sonucuna varılmıştır.” Başsavcılığın itirazını Yargıtay Ceza Genel Kurulu görüşecek. Kurulun başsavcının görüşü doğrultusunda karar vermesi durumunda Gülen’in şeriat amaçlı, devlet için çete kurduğu kesinleşecek, ancak zamanaşımı nedeniyle Gülen hüküm giymeyecek. Başsavcılığın suçun sürdüğü yönündeki değerlendirmesi ışığında Gülen hakkında yeni soruşturma da gündeme gelebilecek. C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 18 NİSAN 2008 CUMA Konudan Konuya... Biri çıkıp, AKP’nin kapatılması, Türkiye’nin AB ile ilişkilerine “darbe vuracakmış”, “sonuçları da çok olacakmış” diyor. Bir başkası endamını gösterip, Türkiye’deki tüm tarafları sağduyuya çağırarak “Hem çoğunluk görüşüne hem de demokratik laikliğe saygı gösterilmeli” derken; “Türkiye’ye tam üyelik tarihi vermenin mümkün olamayacağını son olaylar da göstermiştir” diye ekliyor. Bir öteki de, AB sürecinin, “Türkiye’de istikrar çapası olmasının” kapatma davasıyla “bir kez daha test edileceğini” buyuruyor. Bu adamların ortak niteliği şu: Hepsi de Türkiye’de olan bitenden habersiz. Üstelik, mahkemeye düşmüş olan bir konuda konuşmanın yasak olduğunu da bilmiyorlar! Bitmedi! Avrupa’da Batı böyleyken ABD’deki Batı’nın rezilliğini unutabilir miyiz? “Türkiye’ye müdahale etmeye” kadar götüren kudurganlık ise Newsweek dergisinin son sayısında. Şöyle diyor: “ABD kenarda oturup bekleyemez. Türkiye’nin istikrarına yönelik tehdit çok ciddi boyutlarda ve ABD’nin çıkarlarını etkileme olasılığı da yüksek. Bu nedenle ABD ciddi bir müdahalede bulunmalı. Bunu özel olarak da, açık olarak da yapabilir.” İşte, sevgili okurlar, AB ve ABD, yani Batı! Bize yakışan ne? Bize yakışan, bütün tarihimizde olduğu gibi, bağımsız yaşamak ve dimdik durmak! ? Böyle iğrenç gelişmelerin yanı sıra yurdumuzda güzel adımlar da atılıyor: Birkaç gün önce bütün gazetelerin yazdığı gibi, bu yıl 1 Mayıs’ı kutlayacağız. Emeğin sesini duyurmak için o gün Taksim’de olacağız. Ben, DİSK’in saflarında yürüyeceğim. Günümüzde yurdumuzda, alın terini olduğu kadar beyin terini de; emperyalizme karşı bağımsızlığı, laik demokrasiyi, sosyal devleti ve hukuk devletini; kadın haklarını gür sesiyle haykıran ve en önde yürüyen DİSK’tir. O yüzden, 1 Mayıs’ta onun saflarına katılacağım... (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Pippa’yı uğurlamaya gelen kadınlar, “Bacca’yı barış mücadelesinde yaşatacağız”, “Erkek şiddetine maruz kalan son kadın olsun”, “Tecavüzde haksız tahrik indirimine son” yazılı dövizlerle, “Bağır herkes duysun, erkek şiddeti son bulsun” sloganı attılar; “Kadınlar Vardır” adlı şarkıyı söylediler. ‘Barış gelini’ gözyaşlarıyla uğurlandı İstanbul Haber Servisi Gebze’de öldürülen İtalyan sanatçı, barış eylemcisi Pippa Bacca, gözyaşlarıyla ülkesine gönderildi. Pippa’nın cenazesi 19 Nisan Cumartesi günü Milano’daki San Simpliciano Kilisesi’nde düzenlenecek törenin ardından aile mezarlığında toprağa verilecek. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’ya, telefonla arayarak “başsağlığı” diledi. “Barış Gelini” projesi için 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sanatçı arkadaşı Silvia Moro ile beyaz gelinlik giyerek Milano’dan yola çıkan, asıl adı Giuseppina Pasqualino di Marineo olan 33 yaşındaki Pippa Bacca, son yolculuğu için ülkesine gönderildi. Pippa, yabancılara ait cenaze işlemlerini yapan İslam Cenaze İşleri’nden alınarak Atatürk Havalimanı’na götürüldü. Pippa, veda saatinde bile yeşil kumaşa sarılı tabutunun üzerindeki İngilizce “barış” yazılı bayrakla mesaj veriyordu. Uğurlamaya katılan ÖDP lideri Ufuk Uras, “Barış yolculuğunu, bizve bizim gibi başka başka ülkelerde dünya barışı için mücadele edenler Filistin’e vardıracak” dedi. Pippa’nın ablası Antonietta Pasqualino, “Umarım Türkiye’ye bir daha böyle trajik bir olay için gelmem” dedi. fazla bir şey yapamadığımız için özür diliyoruz” dedi. TAZİYE KÖŞESİ KURULDU CHP İstanbul İl Örgütü Kadın Kolları üyeleri, İtalyan Başkonsolosluğu önünde Pippa Bacca anısına “Barış Gelini” adıyla taziye köşesi hazırladı. CHP’li kadınlar Bacca’nın barış güvercini olduğunu söylerken, törene katılan Antonietta Pasqualino, Türkiye’de büyük bir sevgi ve yardım gördüğünü belirterek “Pippa’nın yolculuğu amacına ulaştı” dedi. Pippa’nın katledilmesi, Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen kadınlarca da protesto edildi. DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır da Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, İtalyan sanatçının Gebze’de tecavüz edilerek ve hunharca katledilmesini şiddetle kınadıklarını, bu katliamın, “savaşçı, cinsiyetçi ve milliyetçi politikaların kültürel olarak şekillendirdiği kişiliğin bir ürünü” olduğunu söyledi. ‘TÜRK ARKADAŞLARI VARDI’ Pippa’nın cenazesini bulamamaktan korktuklarını söyleyerek şimdiye dek yapılanlar için teşekkür eden Pasqualino, gazetecilerin soruları üzerine, “Pippa’yı evimize götürebildiğim için memnunum. Böyle bir şey beklemiyorduk. Pippa çok seyahat etti. Hiçbir ülkeyi tehlikeli görmüyorum” dedi. Pippa’nın 3 yıl önce Türkiye’ye geldiğini, burada arkadaşları olduğunu anlatan Pasqualino, Pippa’nın Türkiye izlenimlerinin sorulması üzerine, “Burada arkadaşları olduğuna göre, iyi izlenim edinmiştir” dedi. Asayiş Şube’den gelen bir polis memuru da İstanbul emniyeti adına, Pippa’nın ablasına, “Bizi affetmenizi istiyoruz. Daha ir süredir üniversitelerimizde, bir kavgadövüş rüzgârı esiyor: Son olarak, öğrenciler arasındaki adı “Mutluluk Üniversitesi” ya da “Zorunlu Tatil Köyü” olan Antalya’daki Akdeniz Üniversitesi, silahlı bir çatışmaya sahne oldu. Bu en sakin üniversitede silahlar niye konuştu? Öğrencilere göre bu, ülkücüler ile PKK yandaşları arasında yaşanan kavganın bir yenisi. Ateş açan ülkücülerin resimlerini de görüyoruz. Ne tipler dolaşıyor aramızda! Bu tür çatışmaların hazırladığı, başkaları bir yana, “TürkKürt çatışması”nın şartlarıdır. Böyle bir üslupla konuşan gençlere yapılması gereken, onları yakalamak ve onları kullanan halk düşmanlarını teşhir etmektir. Antalya’dan bu sonuç elde edilirse etkisi büyük olur. Okurlarımıza bir hatırlatmada da bulunalım: AKP, iktidara geldiğinde, üniversitelerimiz bu tür çatışmaların uzağındaydı. “Biz ve onlar”, buraya kadar girmiş mi? Yalnız üniversitelerde silah çekiliyor değil, otogarda patlayıcı bulunuyor, çocuklar molotofkokteyli, el bombası atıyor. Hayır, altı yıl boşuna geçmiş sayılmaz! ? İkinci sorunumuz Batı. AKP’ye karşı, laiklik ilkesine aykırı eylemleri dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nde açılan kapatma davası, Batı için bir sorun oldu. Bu bir “yargı darbesi”dir dendi ve ilk günden saldırıya geçildi. Laiklikle demokrasi iç içe kavramlar. Şimdi kalkmış, demokrasi önde gelirmiş diye tepiniyorlar. Niçin dengeyi bozuyorsunuz? Bizim suçumuz varsa şu: Demokrasiye saygımıza ek olarak, Müslüman dünyada ilk kez yetiştiğimiz laiklik gülüne biraz daha özen gösteriyor olmamız. Bu özen esirgenirse solar gider bu gül. Batılıların bilmediği bir konudur bu konu. Avrupa’dan, eleştiri de değil, tehdit yağıyor: AB’nin bir dalına konmuş çeşitli tipler, çok biliyorlar kasıntısıyla ahkâm kestiriyorlar. Solana’lar, Barroso’lar, Olli Rehn’ler... B TBMM PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU TRT’den Kürtçe kanala vize Ayşe SAYIN/Fırat KOZOK ANKARA TBMM Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’nda TRT Yasa Tasarısı’nda yapılan değişiklikle “Kürtçe kanal” yolu açıldı. Tasarıya, “Kurumun yayınları Türkçe olarak yapılır. Ancak kanunlara aykırı olmamak şartıyla farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir” hükmü eklenirken TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, düzenleme yasalaşınca bir kanalın bu amaçla tahsis edileceğini bildirdi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda TRT Yasası’nda değişiklik öngören tasarı için oluşturulan alt komisyon çalışmalarını tamamladı. TRT Genel Müdürü Şahin’in de katıldığı alt komisyon toplantısında üyelerden gelen yoğun eleştiri üzerine tasarı neredeyse yeniden yazıldı. AKP’li komisyon üyeleri bile kurumdaki “tasfiyeyi” savunamadı. Tasarıda en köklü değişikliklerden biri, personel tasfiyesini öngören hükümde yapıldı. AKP’li ve muhalefet milletvekilleri, “hukuki açıdan tasarının bu şekliyle kabul edilmesinin ciddi sıkıntılar yaratacağını, TRT’de bir yeniden yapılanma isteniyorsa tasarının bu haliyle yetersiz olduğunu” vurguladı. Bu çerçevede, TRT’nin bazı birimlerinin kapatılmasını, hizmetine ihtiyaç kalmadığına karar verilecek personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesini, sanatçıların nakil ve vize işlemlerinin ise Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılmasını öngören düzenlemeden vazgeçildi. Ancak bu kez yeni teşkilat düzenlemesi nedeniyle kaldırılan, birleştirilen, ismi ya da yapısı değiştirilen birimlerde çalışan kişiler, havuzda toplanarak araştırmacı kadrolarına atanabilecek. Komisyonda ayrıca personel sayısının azaltılması amacıyla personelin “yüzde 30” fazla ikramiye ile emekliliğe teşvik edilmesi de benimsendi. Devlet memuriyetinde veya ihtisas dalında aranan 15 yılık deneyim koşulu ise 12 yıla düşürüldü. Düzenlemeyle yabancı uyruklu kişilerin TRT’de çalışmasının yolu açıldı. Yürürlükteki yasaya göre, RTÜK tarafından belirlenen ve Bakanlar Kurulu tarafından atanan 6 kişi ve genel müdürden oluşan yönetim kurulunun, Bakanlar Kurulu tarafından atanan 4 üye ile 2 genel müdür yardımcısı ve genel müdürden oluşması kararlaştırıldı. HaberSen, bu düzenlemeye yönetimdeki dengeleri olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle itiraz etti. Tasarıya ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 59. maddesi çerçevesinde istisnai memuriyet düzenlemesi eklendi. Buna göre kurum, ihtiyaç duyduğu personeli dışarıdan alabilecek. Adalet Bakanlığı, gazetenin ihbarının ardından İlhan Selçuk hakkında soruşturma talimatı verdi Dikkat çeken ‘Zaman’ İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk hakkında, Pencere adlı köşesindeki “Bizim Savcıya ‘Abi’ Nasihati” başlıklı yazısı nedeniyle, Adalet Bakanlığı’nın talimatı üzerine soruşturma başlatıldı. Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmanın dayanağı da Zaman gazetesinin haberi oldu. Selçuk’un, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınmasına ilişkin yazdığı yazıda, ‘adli görevini yapanı etkileme’ suçunun işlendiği ileri sürülüyor. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, 8 Nisan 2008’de Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir yazı ile Zaman gazetesinin 29 Mart 2008 tarihli sayısında, “Savcıya ‘kariyerini tehlikeye atıyorsun’ mesajı” başlıklı haberin fotokopisini gönderdi. Zaman’ın haberinin ek olarak gönderildiği belirtilen, hâkim Galip Tuncay Tutar imzalı yazıda, “Söz konusu habere konu olayın incelenerek, mesele mahiyeti ile yapılan işlem sonucundan bilgi verilmesini rica ederim” denildi. Bakanlığın yazısı ile Zaman gazetesinde çıkan haberi inceleyen Şişli Cumhuriyet Savcısı Muhittin Ayata, İlhan Selçuk hakkında 10 Nisan’da soruşturma başlattı. davası açmakta geciken savcıyı hizaya çektiği savunuluyor. Yazıda, soruşturma sürmesine karşın dava açılmış gibi gösteriliyor, şüpheli olarak ifadesi alınan Selçuk ise sanık olarak nitelendiriliyor. Selçuk’un yazısının yazar ve akademisyenler arasında da şaşkınlıkla karşılandığı kaydedilerek, “Prof. Dr. Mehmet Altan, yazıda kullanılan ifadelerin çok dikkat çekici olduğunu vurguladı. Altan, ‘İlhan Selçuk, sanığı olduğu ve yurtdışına çıkmasının yasaklandığı bir dava hakkında bu şekilde nasıl yazı yazabiliyor? Adeta tehdit unsuru taşıyan ifadeleri nasıl kullanabiliyor’ şeklinde konuştu” deniyor. Haberde Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz’ün de görüşüne yer veriliyor. Habere göre, Aköz şöyle konuşuyor: “İlhan Selçuk, yazısında, açıkça ‘bizim üstümüze geliyorsunuz ama sizin gücünüz bunu çözmeye yetmez. Bu konunun üzerine gitme’ demek istiyor. Bu çok ilginç.” Zaman gazetesi haberinde, Aköz’ün Ergenekon’u Gladyo adlı gizli ve yasadışı örgüte benzettiği belirtiliyor ve “İtalya’da Gladyo 600 kişilik bir örgüt sanılıyordu. Araştırıldıkça görüldü ki 15 bin kişilermiş” dediği kaydediliyor. Savcı Ayata, Cumhuriyet gazetesinin 28 Mart 2008 tarihli sayısının ikinci sayfasında, makale yazarı İlhan Selçuk’a ait olan “Bizim Savcıya ‘Abi’ Nasihatı” başlıklı yazıda, TCK’nin 277. maddesi uyarınca ‘adli görevini yapanı etkileme’ suçunun işlendiği gerekçesiyle soruşturma yapılmasına karar verildiğini belirtti. İlhan Selçuk’u ifade vermesi için telefonla arayan savcıya Selçuk’un sağlık durumu bildirildi. Adalet Bakanlığı’nın suç duyurusunda, Selçuk’un yazısının yeri ne, Zaman gazetesinin haberinin gönderilmesi ise dikkat çekti. GAZETE HEDEF GÖSTERDİ Zaman’da 29 Mart’ta çıkan Nergihan Çelen imzalı haberde, İlhan Selçuk’un kendisini gözaltına alan Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ü hedef aldığı, tehdit ettiği ileri sürülüyor. İlhan Selçuk’un fotoğrafının da kullanıldığı haberde, Selçuk’un daha önce de AKP’ye kapatma
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle