Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 NİSAN 2008 CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN İSVİÇRE BU KEZ DİKKATLİ OLALIM Deniz ÜLKÜTEKİN C Beyin Sporu 19 İ sviçre’yle 2006 Dünya Kupası play off’larında oynadığımız maçlar sırasında yaşanan olaylar kimsenin aklından çıkmadı. Ancak olaylı karşılaşmalar İsviçre’ye turnuvada pek şans getirmemiş olacak ki 4 maçta tek gol yememelerine karşın ikinci turda veda ettiler. Golsüz biten Ukrayna maçının sonunda kullandıkları 3 penaltıyı da gole çeviremeyerek ayrı bir rekora imza attılar. 11 Haziran’da ulusal takımımız yine İsviçre’yle bu kez 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası A Grubu’ndaki 2. maçında karşılaşacak. Avusturya’yla birlikte Euro 2008’in iki ev sahibinden biri olan İsviçre için turnuva aynı zamanda bir dönemin kapanışı olacak. Çünkü 2001’den beri takımın başında olan Kobi Kuhn, 1 Temmuz’da görevden ayrılacak ve yerini büyük ihtimalle Ottmar Hitzfeld’e bırakacak. Tecrübeli teknik adam, İsviçre’nin hedefini şampiyonluk olarak belirlemişti ama 25 Şubat’ta Almanya’yla oynadıkları maç kendileri için önemli bir uyarıydı. Komşusunu 4 0’la geçen Panzerler, Euro 2008’e 2 ay kala turnuvanın favorisi olarak gösterilmeye başlandı. İsviçre’nin en büyük eksiği ise ev sahibi olması nedeniyle uzun süredir resmi maç yapmaması... 2007’deki son 2 hazırlık maçında Basel’de ABD’ye ve Zürih’te Nijerya’ya yenilen İsviçre, hiç de hazır bir görüntü çizmiyor. Hazırlık karşılaşmalarında bir arada oynadıklarında rölanti tempoya alışan futbolcular için maç yapmak artık zararlı olmaya başladı. İsviçre, kalede de büyük sorunlar yaşıyor. Ne Züberbuhler ne Coltorti ne de Bengalio, güven veren isimler değil. Hücum hattındaki silahların kalitesiyse herkes tarafından kabul ediliyor. Bu sezon Serie A’da önemli çıkış yakalayan Behrami ve Gökhan İnler, performanslarını ulusal formaya da taşırsa 11 Haziran akşamı savunma oyuncularımıza büyük sıkıntı yaşatabilirler. Galatasaray’da geçirdiği başarısız dönemden sonra uzun süre ortada görünmeyen Hakan Yakın da Young Boys’ta kendini buldu ve Streller’den formayı kapabilir. Aslında hem Türkiye’nin hem de İsviçre’nin karşılaşmaya nasıl bir stratejiyle çıkacağına ilk maçlardaki sonuçlardan sonra daha het bakabiliriz. Kadroda sürpriz isimlere yer vermeyi seven iki teknik adam Kobi Kuhn ve Fatih Terim’in 2006’dan hatırladığımız saha dışı demeçlerini de kapsayan futbol satrancı heyecanla beklenen bir başka çekişme... 2 yılda İsviçre kadrosunda çok büyük bir değişiklik yaşanmadı ama Türkiye’de eleme maçları sırasında gençleşme operasyonu yapıldı. Bu yüzden İsviçre kurmayları için Ay Yıldızlılar’ın analizi beklenenden daha zor olacaktır. Arda ile Nihat gibi çabuk ve hızlı alan değiştiren oyunculara önlem alınmadığı zaman bu oyuncular tehlikeli olabilir. İsviçre’nin önemli stoperlerinden Senderos, Arsenal’deki yerini Toure’ye kaptırdı. O da Euro 2008’de sahaya resmi maç eksiğiyle çıkacak. Takımda bu sorunlar yaşanırken ülke, Euro 2008 için büyük bir hazırlık içinde ve hem basın hem de halk, oyuncuları motive etmek için büyük çaba gösteriyor. EURO 2008 porun bedensel, fiziksel, ruhsal ve toplumsal değeri kadar etik değerleri de önemlidir. Ama ne yazık ki toplumumuzun bir bölümü etikten uzak, yükselen değerlerin peşine takılırken bir bölümü de gidilen yolun yol olmadığını söylüyor. Yalan da değil. 80’lere kadar şöyle böyle geldiğimiz ortam 1946’da Marshall planı ile atılan tohumların yeşermesiyle canlanırken bugün çok şey açığa çıktı; ‘Saman altından su yürüten’ler ayan beyan ortaya döküldü. Peki sağduyulu ülkemin insanları nereye gitti? Avrupa’da at koşturan binicilerimiz gibi, atlarına atlayıp uzak diyarlara mı gittiler? Ya geride kalanların yüzde 60’ı Aziz Nesin’in dediği gibi beyinsel özürlü mü? Yoksa balık beyinlilerin sayısı daha mı çok? Neyse köşemin konusu spora dönerken bu hafta beyin sporundan söz edeceğim.Her organ gibi beyin de kas grupları ile çalışır. Her organ gibi onun da egzersiz yapması gerekir. İşleyen demirin ışıldadığı gibi çalışan bir beyin faaliyetini, diriliğini ve yaratıcılığını yitirmez. Peki ama beyin nasıl çalışır? Bir fıkra ile konunun tam ortasına düşelim. Akıl hastanesinde başhekim dolaşırken bakmış iki deliden birisinin kafası yüzü kan içinde, sormuş “Ne oldu?’’; öteki atılmış “Doktor bey taşa çizgi çizdim. Altından geçer misin dedim geçmeye çalışıyor’’ Beyin, taşa duvara vura vura çalışmaz, matematik, geometri ve satranç gibi bir çeşit zeka sporlarıdır. Bu üç örnekte de başını iki S avucu arasına alan bir insanın beyin sporu yaptığına çoğu kişi inanmaz ama düşünürlerin de başını taşlara vurarak düşündüğü söylenmemez. Beyin sporu satrançın kişiye neler kazandırdığına da kısaca değineyim. ? Herhangi bir olayda akıl ve mantık süzgecinden geçmek üzere analiz ve sentezini yapma ve doğruya ulaşmayı sağlar, ? Kötü alışkanlıklardan vazgeçip planlı çalışmanın önemini ve gerekliliğini kavramaya yarar. ? Çabuk ve doğru düşünmeye yardım eder. ? Kendine güven duygusu aşılar. ? Kişiliği ve karakteri olumlu yönde etkiler. ? Konulara karşı şüpheci yaklaşımı benimsetir, ezbercilikten uzaklaştırır. ? Mücadele gücü verir, beyinsel araştırmayı pekiştirir, başarısızlık durumunda yılmamayı daha çok çalışmanın gereğini benimsetir. ? Kurallara uymayı, dostça oynamayı yenilgide rakibi tebrik etmeyi öğretir. ? Olayların ardındaki neden, nerede ve nasılı araştırmayı alışkanlık haline getirir. ? Satranç tahtası üzerinde bugüne dek 22 bin 175 kayıtlı oyun tesbit edilmişken yeni bir oyun, kendine özgü bir anlayış kişisel düşünme yeteneğini pekiştirir. Bugün ilkokullarımızın çoğunda ders ya da seçmeli ders olan satranç 7’den 70’e milyonlarca insanın oyunu olmuştur. 1 Nevzat Süer Diye Bir Piyanist 972 yılıydı, bir gün odama kısa boylu, sakin, sessiz birisi girdi; buyur ettim “Benim adım Nevzat Süer, ben satranççıyım’’ dedi. Şaşırdım, satranç sporunu duymuştum ama nasıl bir oyun olduğunu bilmiyordum. Konuştuk, ertesi gün de konuştuk. Sonunda Cumhuriyet spor sayfasında “Satranç öğreniyoruz’’ köşesi açtık, 12 hafta sürdü, büyük ilgi görünce Nevzat hocama dedim ki “Hocam mektupla satranç yarışması yapılır mı ?’’ Önce düşündü sonra neden olmasın deyince her hafta bir satranç problemi yayınlamaya başladık. Örneğin “Sıra beyazlarda siz olsanız hamleniz nasıl olurdu? ‘’ diye sorumuzu da sorduk. Büyük postane çuvallarla yanıt getirmeye başladı, yarışmayı kazananlara ödüller verdik. İşte o tarihlerde yayınladığımız satranç problemi Cumhuriyet’in pazar ekinde bugün de devam ediyor. Baktıkça gurur duyuyorum doğrusu. Nevzat hocayla hızımızı alamadık, dedim ki “Hocam bu defa da liselerarası satranç yarışması yapalım’’ Yaptık da... Galatasaray, Darüşşafaka, İstanbul Lisesi gibi büyük okullar ve Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımızın çoğunluk olduğu Gaziosmanpaşa Lisesi kız ve er 1 Behrami İsviçre’nin en önemli kozlarından. Gökhan İnler. Kalli kadro dışı! Nevzat DİNDAR alatasaray’ın tarihinde ‘tatsız’ bir şekilde kulüpten ayrılma halkasına son eklenen isim Karl Heinz Feldkamp oldu. Büyük ümitlerle takımın başına getirilen tecrübeli teknik adamla ligin bitmesine 6 hafta kala yollar ayrıldı. Geldiği gün tartışılan ve yönetimi ikiye bölen Kalli’nin Sarı Kırmızılılardaki ikinci döneminde sportif başarıdan çok başka etkenler ön plana çıktı. Kimi zaman sağlığı kimi zaman eski heyecanını kaybedişi kimi zaman da gereksiz disiplin uygulamaları bu sonu belli olan ayrılığın öne çekilmesine neden oldu. G.Saray’da geçen dönem Özhan Canaydın’ın ekibinde yer alan Adnan Polat’ın gönlündeki isimdi Kalli. Eric Gerets’le yıldızı bir türlü barışmayan Polat, Beşiktaş’taki ayrılığından sonra 10 yıla yakın bir süredir takım çalıştırmayan Feldkamp’a takımı emanet ederken bu tercih büyük eleştirileri de beraberinde getirmişti. Hatta yönetim içinde de Polat’ın bu seçimi tartışmalara yol açmıştı. Ancak yeniden yapılanma adına en uygun isim olarak Kalli’yi gören Polat, bütün eleştirileri göze alarak Alman teknik adama görev verdi. İşler ilk dönemde iyi gidiyordu. Takımın lige iyi bir başlangıç yapması gerek Polat’ın ge kek lerinin müthiş mücadelesine sahne oldu Bakırköy İncirlik’teki Kültür Koleji’nin salonları. O günlerde ortaokul son ve lise birde olan satranççı öğrencilerin sonraki yıllarda usta düzeyine çıkanlar oldu. Yılbaşı ve bayramlarda kimi yerlerde genel müdür kimi patron olmuş, kimi yurt dışında önemli yerlerde olan o günün satranççılarından karttlar gelir, sevinirim, çoğunu anımsamasam bile... İşte 72’de başlayan satranç sevgisi çığ gibi büyüdü, yarışma 79 yılına dek sürdü, siyasi ortam gerginleşti, çatışmalar liselere sıçrayınca yarışmaları bitirdik. Sonraki yıllarda federasyon kuruldu ve bugünlere gelindi. Rahmetli Nadir Nadi bey bize çok destek verdi, bir gün İstanbul takımını Cumhuriyet’e Ankara takımını da Ankara Cumhuriyet bürosuna getirdik ‘Kim daha büyük’ yarışmasını teleksle yaptık, rekabeti başlattık. Yarışmanın açılış taşını da rahmetli Nadir bey yapmıştı... Eğer bugün Türkiye’de satranç varsa Nevzat Süer (19261985) ve Cumhuriyet gazetesine borçludur. İş Bankası’nın satranç sporuna sponsor olduğunu gördükçe o genç çocukların masa başı mücadelesini yeniden yaşıyorum. Ne güzel değil mi?.. ayucelman?cumhuriyet.com.tr G rekse Kalli’nin kredisini arttırmıştı. Ancak ne olduysa Beşiktaş maçı öncesi Lincoln ile Hakan Şükür’ün kadro dışı bırakılmasıyla oldu. Disiplin adına herkesi şoke eden bu karar, sonradan yansımalarıyla takımın bir anda dengesini alt üst etti. Buna bir de yardımcısı Ahmet Akcan’ın futbolcular tarafından sevilmemesi eklenince kulübeyle yönetim arasındaki ilişki hep soğuk oldu. Kadro dışı bırakılmalar ‘olağan’ bir durum haline geldi. Hasan Şaş’ı gözden çıkaran, Sabri’yi kadro dışı bırakan Kalli’nin gelen baskılar üzerine geri adım atması ise otoritesinin zayıflaması anlamına geliyordu. Futbolcular ise yöneti cilerle yaptıkları sohbetlerde sıkıntılarını dile getiriyordu. Adnan Polat, başkan seçildikten sonra önümüzdeki yıl Kalli’yle çalışmayacaklarını açıkladığında Feldkamp’ın buna nasıl bir tepki göstereceği merakla bekleniyordu. Tecrübeli çalıştırıcı her ne kadar basına bunu doğal karşıladığını söylese de şampiyonluk yarışının kızıştığı bir dönemde bu çıkış futbolcuların inancının sarsılması anlamına geliyordu. Üstüne bir de son dönemde yaşanan düşüş eklenince, “erken emeklilik” de kaçınılmaz oldu. Elbette sadece takımdaki düşüş, oyuncuların farklı pozisyonlarda oynatılması gibi sorunlar yoktu. Kalli’nin ilerleyen yaşı ve sağlık sorunları, geride kalan sezon Cim Bom’un başını ağrıttı. Yaşadığı rahatsızlıklar nedeniyle 5 maçta takımını yalnız bırakan Kalli’yle son 6 haftada devam etmenin risk olacağı görüşü hakimdi. Böyle olunca da tarih tekerrür etti ve Feldkamp görevini tamamlayamadan ayrıldı. 199293 sezonunda da takımı lig ve kupa şampiyonu yapan Kalli, ertesi sezon sağlık sorunları yüzünden yine ayrılmıştı. Yıllar sonra geldiği Beşiktaş’ta da sağlığı sadece 5 ay çalışmasına müsade etmişti. Sonuçta da G.Saray, kendi efsanelerini öğütmeye devam ediyor. Fatih Terim, Hagi ve şimdi de Kalli… Erzik’ten turkuaza ret “Forma üreten şirketlerin, ürünlerin dizaynını güzel ve modern yapmalarına herkes gibi ANKARA Ulusal takımın dış ben de saygı duyuyorum. Tabii ki saha maçlarında turkuaz beyazlı ulusal formalarda da güncel forma giymesine tepki gösteren değişiklikler yapılacak ama renk UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik, konusunda değil. Ulusal takımın “Ulusal takım denildiği zaman yeri herkes gibi bende de çok aklıma ilk olarak bayrağımızın farklı. kırmızıbeyaz rengi Formaların dizaynı geliyor. Forma yapılırken, ana konusunda renklerin korunması tutucuyum, renk gerekir. Ulusal takım değişikliğini doğru denildiği zaman bulmuyorum” dedi. insanların aklına ilk Türkiye Futbol olarak bayrağımızın Federasyonu’nun kırmızı beyaz rengi kararı ile ulusal gelir. Ulusalların forma takımın dış saha renginin değiştirilmesi maçlarında giydiği konusunda son derece turkuaz beyazlı tutucuyum, renk formaya gelen değişikliğini doğru tepkiler artarak ŞENES ERZİK bulmuyorum” dedi. devam ediyor. Ulusal 1923 yılından bu yana takım turkuaz ulusal takımın maçlara, kırmızı beyazlı formasını ilk Belarus beyazlı forma ile çıktığını maçında giydi ve o günden bu anımsatan Erzik, FIFA’nın da yana tartışmalar devam ediyor. Türkiye’yi bu renklerle tanıdığını Yurttaşlardan ve spor camiasından vurgularken turkuaz rengini ancak gelen tepkiye şimdi de UEFA kulüplerin kullanabileceğini Asbaşkanı Şenes Erzik’in tepkisi belirtti. eklendi. Erzik, şunları söyledi: Sevil ARINAN