08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

15 ŞUBAT 2008 CUMA dizi Sorunun gelecekte alabileceği şekli belirleyen ve ulaşabileceği boyutları sergileyen değerlendirmenin altyapısı C 13 Stratejik ve öngörüsel yaklaşım ilahlı mücadele, devlet ile teşkilatlanmış silahlı unsurlar arasında süren bir mücadele!.. Bu mücadelede sosyal, ekonomik ve psikolojik araçlar da kullanılıyor!.. Silahlı mücadelenin kendine özgü kuralları ve özellikleri var!.. Başarının temel koşulu halk desteğinin sağlanması!.. S Asimetrik mücadele TEHLİKENİN BOYUTLARI Türkiye’nin Güneydoğusu bugün, üzerinde yaşayan halkla birlikte, ABD ve AB tarafından kurulması için gayret gösterilen bir ülkenin Kürdistan’ın sınırları içinde görülmekte; gösterilmektedir. Bugün Türk ulusu, Anadolu topraklarında boy gösteren; ABD ve AB tarafından desteklenen, Kürt milliyetçiliğinin yarattığı bölücü/ayrılıkçı nitelikte bir tehditle karşı karşıyadır!.. Halk, bir şekilde karşıt gruplara ayrılarak bir çatışma ortamına sokulmak istenmektedir!.. O POLİTİKA YETERSİZLİĞİ Türkiye’de hükümetler geçmişte ulusal hak ve çıkarlarımızın korunmasında vazgeçilmez hale gelmiş, gelenekselleşmiş devlet politikaları dışına hiçbir zaman çıkmadılar!.. Ne var ki bugünkü hükümet gelenekselleşmiş bu uygulamayı terk etti.Türkiye’nin muhatabı olmaması gereken Kuzey Iraklı yerel yöneticilerle temas arayışlarına girişti!.. Türkiye Cumhuriyeti topraklarından bir kısmını, üzerinde yaşayan halkla birlikte kopararak ayrı bir devlet kurmayı amaçlayan “örgüt”ü ve mensuplarını bölgesinde barındıran ve kendi amaçları doğrultusunda kullanan “Kuzey Irak Yerel Yönetimi” ile temasa zorlanan hükümet, ABD’nin telkinleriyle “örgüt”le masaya oturma noktasına getirilmek istenmektedir. rtaya çıkan mücadele yöntemi klasik askeri yöntemlerden farklı!.. Mücadele eden taraflar arasında yapısal farklılıklar; uygulamalarda ise yöntemsel farklılıklar mevcut. Yani mücadele eden taraflar benzerlik içinde değil; bir eşitsizlik içindeler!.. Askeri terminolojide buna “asimetrik mücadele” deniyor. Diğer yandan örgütün ne zaman, nerede, hangi güçle, hangi tür yöntemle, ne tür bir eylem gerçekleştireceği bilinemediğinden bir “belirsizlik” yaşanıyor. Bu da mücadelede önlem geliştirmeyi zora sokuyor!.. AĞIRLIK MERKEZİ Gelecekteki olası gelişmeler ? Gelecekte ortaya çıkması beklenen ve Türkiye’yi doğrudan etkileyecek olan anlaşmazlığın ilk adımını, Kuzey Irak’ta kurulacak “Bağımsız Kürt Devleti”nin coğrafi olarak Kuzeye doğru genişletilmesi amaçlı girişimlerinin oluşturacağı düşünülmelidir. ? ABD ve bazı AB ülkeleri başta olmak üzere bir kısım ülkeler, Türkiye’deki Kürt grupları bu ülkeyle bütünleşme yolunda teşvik edebilirler. ? “Örgüt”ün “Kuzey Irak”taki silahlı militanları gruplar halinde Türk topraklarına geçerek yurtiçindeki silahlı kadroları takviyeye yönelebilir. ? Bu gelişme sonrasında, bölücü/ayrılıkçı grupların bölgede silahlı eylemleri giderek yoğunluk kazanabilir. ? Böyle bir durumda; TSK’nin büyük çapta bir iç güvenlik harekâtı icrası gerekli olabilir. ? Bu harekât sürerken içinde ABD ve bazı AB ülkelerinin yer aldığı bir koalisyon tarafından bölgede askeri denetim boşluğu yaratma çabaları ortaya çıkabilir. ? Bu resim içinde “İsrailKürdistanErmenistanGürcistan” eksenini oluşturma gayretleri yinelenebilir. ? TSK’nin dış kaynaklı silah, araç, gereç ve malzemeden yararlanmasına; Türkiye’nin bu tür teçhizat ve malzemeyi bölgede kullanmasına kısıtlama getirilebilir. ? Belli bir hava sahasının Türkiye tarafından kullanılmasına elektronik veya fiili yöntemlerle engel olmak için arayışlar doğabilir. ? Bu ihtimallerin gerçekleşmesine bağlı olarak, Kürdistan’dan kuzeye doğru geliştirilecek bir koalisyon harekâtı gündeme gelebilir. ? Bu harekâtla uyumlu olarak, aynı anda veya ayrı bir zamanda Suriye ve İran topraklarının bir kısmı da bu harekâtın hedefi olabilir. ? Sonuçta Türkiye açısından “genel seferberlik” ve “savaş hali” ilanına yol açan bir durum ortaya çıkabilir. ? Bu gelişmeler sürerken; Türkiye bir başka bölgede de dış tehdide karşı önlem almak zorunda kalabilir. ? Koalisyon ülkeleri Türkiye’nin çok boyutlu mücadelesini uluslararası düzlemlerde aldıracakları kararlarla engellemeye yönelebilirler. ? Bu kapsamda Türkiye’ye karşı örtülü ya da açık, tam veya kısmi bir ambargo uygulaması gündeme gelebilir. ? Tüm bu gelişmeler yaşanırken yönetimdeki hükümetin Türkiye’nin “ulusal güvenlik siyaseti”ne uygun olmayan bir hareket tarzı benimsemesine yol açabilecek veya buna neden olabilecek veya bu sonucu doğurabilecek zorlayıcı bir politik ortam yaratılabilir. Bu tablo dikkate alındığında, ABD’nin günü geldiğinde, bazı AB ülkeleri başta olmak üzere bir kısım ülkelerle birlikte, bölgede Türkiye’yi de hedef alan bir askeri harekâtın altyapısını oluşturabileceği; böyle bir harekâtı örtülü/açık şekilde destekleyebileceği ya da bizzat bu hareketin içinde yer alabileceği ihtimal dışı görülmemelidir. UFUK ÖTESİ Görünen o ki, XXI. yüzyılın ilk yarısı sona ermeden, Güneydoğu’da ki koşullar bugünkü şekliyle devam ederse; özellikle de bugünkü nüfus artış hızı sürerse; ortaya çıkacak gelişmeler sorunu daha da karmaşık hale getirecektir. Sorunun geçmişten bugüne giderek genişleme eğilimi göstermesi, eğer etkin önlemler alınmazsa gelecekte daha da genişleyebileceğini ortaya koymaktadır. Sorunun ulaşabileceği en tehlikeli nokta, Türkiye’de ulusu oluşturan farklı toplumlar arasında güvensizlik duygusunun ortaya çıkması; Türk ulusunu oluşturan farklı etnik gruplar arasında bir çatışma ortamının doğmasıdır. Bu nedenle toplumsal güven duygusunun var olması önem kazanmaktadır. Silahlı mücadeleyi her boyutuyla inceleyen Clausewitz bu mücadelede başarıyı “hasmın mücadele gücünün dayanağını yok etmekte” görür. Clausewitz’e göre hasmın mücadele gücünün tümüyle yok edilmesi, ancak bu gücün dayanağının onun elinden alınmasıyla mümkün olabilir; bu da hasma mücadele olanağı veren, ona azim ve irade kazandıran “ağırlık merkezi”nin etkisiz kılınmasıyla mümkündür. “Örgüt”le yapılan mücadelenin zemininde; “örgüt”ün silahlı kadroları, liderleri, harekât üsleri (kampları), halk, dış destek ve coğrafya gibi değişik etkenlerin her biri, “örgüt” için birer dayanak niteliğindedir. Ama bunlardan biri temel dayanaktır ve “ağırlık merkezi”dir. Mücadelede kesin sonuç alınması; “örgüt”ün var olmak için yararlandığı bu temel dayanak noktasının, yani ağırlık merkezinin ortadan kaldırılmasına bağlıdır. “Ağırlık merkezi” mücadele sürecinde değişkenlik göstermektedir. Bugün için “örgüt”ün ağırlık merkezi “dış destek” ile “halk desteği” arasında gidip gelmektedir. Türkiye’nin içine itilmekte olduğu yol üneydoğu Anadolu’da yılların ardında durduğu bölücü/ayrılıkçı hareket sorununu kısa sürede çözebilmenin mümkün olmadığı bir gerçektir. Güneydoğu’nun gerçek resmi ile bölücü/ayrılıkçı hareket arasındaki ilişki ortaya konduğunda önlemlerin belirlenmesinde izlenecek yol kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Sorunun ardında birçok etken yer almakla birlikte temel etken “Kürt Milliyetçiliği”dir!.. Bugün gelinen noktada bölücü/ayrılıkçı hareket, ardında “Kürt Milliyetçiliği”nin yer aldığı, terör destekli girişime dönüşmüştür. G Terörle silahlı mücadele etmek, sorunun çözümünde katkı sağlayan yöntemlerden biri olmakla birlikte, sorunu tümüyle ortadan kaldırabilecek temel yöntem olma özelliği yoktur. Sorunun ardında yatan gerçek; Ortadoğu’yu ulusal çıkarları doğrultusunda şekillendirmek isteyen ülkelerin bu alandaki örtülü/açık, doğrudan/dolaylı girişimleridir. Bu girişimlerin bir kısmı geçmişte “Avrupa Birliği değerleri” ardında AB ülkeleri tarafından; bir kısmı ise “müttefikler arası ilişkiler” kapsamında doğru GELİNEN NOKTA dan ABD tarafından gerçekleştirilmiştir!.. Aynı tavır bugün de sürmektedir!.. Türkiye Cumhuriyeti, etnik tabanlı bölücü/ayrılıkçı hareket tehdidi karşısında, etkin politikalar ve çözüm tarzları üretebilecek konumdan gün geçtikçe uzaklaşmaktadır. Türkiye’nin ulusal sorunları artık gün geçtikçe yabancıların müdahil olduğu zeminlere çekilmektedir. Türkiye her geçen gün ulusal çıkarlarını koruyabilmek için daha büyük güçlükler karşısında mücadele vermeye zorlanmaktadır. Mücadelede en büyük tehlike; ? Türkiye’nin ulusal sorunlarının uluslararası ortamlara taşınması. ? Türkiye’nin önüne ulusal çıkarları açısından aykırı çözüm tarzları konması. ? Türkiye’nin bu çözüm tarzlarını kabule zorlanmasıdır. Bugün Türkiye’nin içine itilmekte olduğu yol budur!..Ve bu yol, çok büyük tehlikelerle doludur!.. BİTTİ Bu yazı dizisi O. Doğu Silâhçıoğlu’nun ‘Cumhuriyet Kitapları’ndan yeni çıkan ‘Düşlerdeki Toprak’ kitabından derlenmiştir. Hakkı Süha Okay: Üniversitelerinde türbanı serbest bırakırlarsa görevi kötüye kullanmış olurlar CHP’den rektörlere uyarı CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, anayasa değişikliğinin bu haliyle, üniversitelerde türbanı serbest bırakmayacağını, yasayla düzenleme yapılması gerektiğini kaydetti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP ve MHP’nin üniversitelerde türbanı serbest bırakmak amacıyla gerçekleştirdiği anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylandıktan sonra CHP grubu ile DSP milletvekilleri ve Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç’in imzasıyla Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapılacak. Başvuruda, yapılan değişikliğin anayasanın “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek” 1, 2. ve 3. maddelerine “din ve vicdan hürriyeti”yle ilgili 24. maddeye “İnkılap Kanunlarının Korunması” ile ilgili 174. maddeye aykırı olduğunun vurgulanması ve değişikliğin “yok hükmünde” sayılması istenecek. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, anayasa değişikliğinin bu haliyle, üniversitelerde türbanı serbest bırakmayacağını, yasayla düzenleme yapılması gerektiğini kaydetti. Üniversitelerde bir kaos yaşanacağını, ciddi sorunlar ortaya çıkacağını anımsatan Okay, üniversitelerde kimin başını nasıl bağladığını belirlemek için İran’daki gibi ahlak polisinin görevlendirilmesi gerekeceğini vurguladı. Okay, “Ama zahmet etmesinler, bu düzenleme Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilir” dedi. Rektörlerin, inisiyatif kullanarak türbanı üniversitelerde serbest bırakması halinde, “görevi kötüye kullanma” suçunu işleyecekleri uyarısında bulunan Okay, böyle bir durumda, üniversitelerin işlemlerine karşı idari yargıda ve Danıştay’da dava açılabileceğini söyledi. Roy Scheider yaşamını yitirdi LOS ANGELES (AA) Ünlü ABD’li aktör Roy Scheider, 75 yaşında yaşamını yitirdi. 2 yıldır kanserle mücadele eden Scheider, “Jaws” film serisindeki polis müdürü rolüyle dünya çapında ün kazanmış, “The French Connection” ve “All That Jazz” filmlerindeki performanslarıyla Oscar’a aday gösterilmişti. Scheider’in dikkat çeken diğer filmleri arasında “You’re Gonna Need a Bigger Boat”, “Klute”, “Marathon Man” ve “Still of the Night” da bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle