23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C Umut haberlerin devamı Anayasa ve eve dönüş tartışmaları 2008’e damgasını vuracak 4 OCAK 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Zorlu yıla merhaba ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) 2008’de en fazla tartışılacak konuların başında yeni anayasa çalışmaları geliyor. Yeni anayasa çalışmaları kapsamında türban yasağının kaldırılması, laiklik ilkesinin törpülenmesi gündeme gelecek. Yılın ilk aylarında TBMM Genel Kurulu’na getirilecek olan sosyal güvenlik yasa tasarısı, çalışanların haklarını tırpanlaması nedeniyle iktidar ve muhalefet arasında tartışma yaratacak. Türk Ceza Yasası’nın (TCY) 301. maddesi ile “etkin pişmanlık” hükmünü düzenleyen 221. maddeleri de tartışılacak başlıca konular arasında yer alacak. Siyaseti, geçen yıl olduğu gibi 2008 yılında da tartışmalı bir gündem bekliyor. Bunlardan bazıları şöyle: Anayasa çalışmaları: AKP yeni anayasa taslağını, yılın ilk aylarında TBMM gündemine getirmeyi planlıyor. AKP iktidarı, anayasanın ilk 4 maddesini aynen koruyacağını açıklasa da anayasa taslağında getirilen düzenlemeler türban yasağının kaldırılması ve laiklik ilkesinin yeniden tanımlanmasını öngörüyor. Taslakta, laikliğin yeniden tanımlanmasından yargı organlarının üyelerinin bir bölümünün TBMM tarafından seçilerek siyasallaşmasının yolunun açılmasına kadar pek çok düzenleme öngörülüyor. Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı: TBMM Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’nda görüşmeleri süren Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, çalışanların haklarının tırpanlanması nedeniyle meslek birlikleri, odaları ve sivil toplum örgütlerinin tepkisini çekiyor. AKP hükümeti, tasarıyı yılın ilk aylarında TBMM’den geçirmeyi planlıyor. Tasarıyla kamuoyunda büyük şikâyetlere neden olan “bıçak parası”, özel sağlık kurumlarında “ilave ücret” adı altında yasal hale getiriliyor. Tasarı ile emeklilik yaşı 65’e çıkarılırken prim gün sayısı da arttırılıyor. 301 ve 221. tartışmaları: TCY’nin 301. maddesi ile 221. maddeleri de 2008 yılının tartışılacak başlıca konuları arasında yer alıyor. Tasarının bu ay yapılacak ilk Bakanlar Kurulu toplantısında gündeme gelmesi bekleniyor.Tasarıda, 301. maddede sayılan suçlar nedeniyle dava açılmasında Adalet Bakanı’nın izin vermesi, “Türklüğü” ifadesi yerine “Türk milleti” ifadesinin getirilmesi seçenekleri tartışılıyor. 2008 yılında 221. maddede değişiklik yapılıp yapılmacağı tartışmaları da sürecek. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “esnetilebilir” dediği maddede yapılacak değişikliğin bu yılın ilk aylarında netleştirilmesi bekleniyor. Kamu reformu çalışmaları: AKP hükümeti, Kamu Yönetimi Temel Yasası’nı yeni yılda yeniden getirmeyi planlıyor. Yerel yönetimler: 2008 yılı ikinci yarısından itibaren seçim çalışmalarını hızlandırmayı planlayan AKP hükümeti, yerel yönetimler için hazırlanan yasa taslağını 2009 öncesinde yürürlüğe sokacak. Sağlık: “Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasası” ile üniversite hastanelerinde öğretim üyelerinin hastanelerde tam gün çalışmasını öngören yasa ve yabancı hekim çalışmasını yasallaştıracak düzenleme bu yıl hükümetin gündeminde olacak. ir ankete göre kimi ülkeler, Türkiye bu ülkeler arasında ilk sırada, yeni yıla umutla bakıyor. Güncel kimi olaylara, yeni yıla iyimserlik ve umutla bakmak dinsel bir terbiyenin sonucu olsa gerek. Kimi kamyonlarda rastlarsınız; Allahım kazadan koru! Yola çıkarsınız arkanızdan Allah kazadan beladan korusun! Hastalanır, Allah’a sığınır. Şoför aklına güvenmez. Yola çıkana, kazadan uzak durması için aklını kullanması temenni edilmez. Hastalanır, şifayı Allah’ta arar! Kaderci bir ulusla gerçekçi, çağdaş bir ülkeye dönüşmenin yollarını arıyoruz. Velakin TV’lerde boyalı, boylu boslu, dolgun endamları giysilerinden fırlamış kadınlı kızlı şarkıcılar, parlak yüzlü, parlak sözlü program takdimcileri... ve 12 milyon 930 bin insan, yoksulluk sınırında. Bizim insanlarımız. Kimi aç, kimi yarı tok! Yeni yıla böyyük gazetenin manşetine bakarak giriyorlar: “Dünyaya inat umutluyuz!” ??? Tabii erkek ulusun hali başka oluyor. Baksanız ankete; dünyanın 11 ülkesi arasında Türklerin fakirlikten korkmadığını gösteriyor. Korkmadığı kimi olaylardan belli. Bırakalım büyük, ulusal ve toplumsal sorunları bir yana: Elektriğe konutlarda, üstelik ikinci kez, bu defa yüzde 15 zam geliyor. Halkın umurunda değil. Akaryakıta yine ufak tefek bir zam, sessizlik! Belediye Başkanı Melih Gökçek, doğalgaza fiyat bindirmesi yapacak. İhtiyaç sahibine 50 liradan fazla satış yapmıyor... Kuyruklar Ankara’da metrodan Kızılay alanına kadar uzuyor. Halkımızdan da, muhalefet partilerinden de tık yok! Melih Gökçek, “Kızılırmak’tan Ankara’ya ekim ayında su gelecek” dedi. Gelmedi. Kasım dedi, olmadı. Aralık kesin, diye vaat etti. Ocak ayı! Kızılırmak suyu yollarda, gelemiyor! Hesabını soran yok. Güngör Uras, “RTE’nin iktidar gücü var. Cumhurbaşkanlığı’na en yakın arkadaşını oturttu. Bürokratik yapının tamamı ‘yandaşları’nın kontrolünde. Açık anlatımıyla, iş yapmak isteyip de yapamamasının bahanesi yok” diye yazıyor. İstanbul’un RTE iktidarına arka çıkan, her fırsatta öven iş kadınlarından biri, ekonomi 2008’de tehlike işaretleri veriyor, diye demeçler patlatıyor. İngiliz pasaportlu ekonomiden sorumlu bakan; düzgün Türkçe konuşmadığından olacak, ekonomi ne durumda, söylendiği gibi tehlike çanları çalıyor mu, sorularını yanıtlarken ne söylediği anlaşılamıyor. Yükseklerden sesler; ekonomi de, sosyal yaşam da, dış politika da tıkırında! Oysa tıkırında olan irtica! ??? YÖK’ün yeni başkanı Yusuf Ziya Özcan Bey’in ilk dış gezisi Mısır. Bilimsel tezi de zaten İslam üzerine. Müslüman Kardeşler’in ülkesi Mısır’a gidiyor. El Ezher Üniversitesi’ni inceleyip yararlanabilir ileride. Bu ülkede kimler mutlu olacak? Soruya yanıt örnek olayda: Bay Özcan, koltuğa oturur oturmaz, ağababalarını memnun edecek demeci patlatarak tarihe geçen bir kişi. Üniversitelere, “Anayasa Mahkemesi’nin, AİHM’nin kararlarını boş verin, türbanı serbest bırakın kimilerini sevindirin” diyen YÖK Başkanı hakkındaki suç duyurusuna Ankara Savcılığı, bu görev Milli Eğitim Bakanlığı’nın diye görevsizlik kararı verdi. Şimdi durum şu: YÖK Başkanı görevi kötüye kullandı, yasal soruşturma başlatılabilir diyecek yetkili makam; Milli Eğitim ve başında da türban için yasaları, kararları delmek için bir ömür harcayan Bakan Hüseyin Çelik... Bakan Çelik’in türbanı kollayan yasadışı demeci nedeniyle YÖK Başkanı’nı sorumlu ve suçlu bulması olanaklı mı? AKP’ye destek verenlere akıl fikir ihsan eyle Yarabbi! B 2007’nin Olayı: Cumhuriyet Mitingleri! eni bir yıla merhaba... Her şeye karşın, yeni umutlara, yeni beklentilere merhaba! 2007, günlerdir irdeleniyor. Önemli olaylar, içimizdekidışımızdaki gelişmeler sırasına göre listeleniyor. Benim listemde 2007’nin en önemli olayı, Cumhuriyet mitingleri! Uluslararası ajansların haberlerine göre, dünyanın en önemli ilk 10 olayı içine de girdi Cumhuriyet mitingleri... Seçimler elbette önemli... Belli aralıklarla yapılan, kuralları, sınırları olan bir demokrasi unsuru... En geç önümüzdeki yıl yine var! Ama Cumhuriyet mitingleri başka bir şeydi. Aralıklarla yapılan bir eylem türü de değildi. Bu yüzden yabancılar, “Bu da nereden çıktı? Eğer bir ülkede mitingler yapılacaksa, halk sokağa dökülecekse, onu da biz yaparız” şaşkınlığı içindeydi. Milyonlarca insanın meydanları doldurması, bir bakıma meydana gelişti! Atatürk devrimlerinin toplumun belleğine işlendiğinin ilanıydı, göstergesiydi. Siyasi iktidara inat, devrimlerin aşağıdan yukarı savunulmasıydı. ??? Kimileri şu tezi ortaya attı: 22 Temmuz seçimlerinin böyle sonuçlanmasında mitinglerin de payı var. Hayır! Mitingler, 22 Temmuz’u doğurmadı. İkisini birlikte ölçmek elmalarla armutları karıştırmak olur. Hiçbir zorlama olmaksızın, ellerinde bayraklarla meydanları dolduran insanların ortaya koyduğu şuydu: Yüzde yüz kendi iradeleri... Ancak şu söz bir kez daha gerçek yaşamda ifadesini buldu: Yönü olmayan gemiye hiçbir rüzgârın faydası olmaz! Bunun faturası mitinglere, mitinge katılanlara kesilemez. Onlar şunu söylediler: İş kürek çekmekse biz çekeriz. Yelken açmaksa açarız! Yönü kim belirleyecekti? İşte bu sorunun yanıtı yoktu! Bu aynı zamanda çok önemli bir deneyim. Toplum, iş sorumluluk almaya geldiğinde gürül gürül akan bir ırmak olabileceğini gösterdi. Bu kaynak kurumadı, var... Hâlâ var... ??? 2008 neler getirecek? İçimizde ve etrafımızda meydana gelen olaylar iyiye yorulacak gibi değil. Dünya sadece küresel ısınmayla değil, küresel kirlenmeyle, küresel krizle, küresel kaosla da karşı karşıya... İnsanlık olarak ileriye gittiğimiz söylenemez. Irak’ta, Pakistan’da yaşanan olaylar bölge gerçekleri içinde bir “domino taşı” gibi bizi de etkiliyor, etkileyecek. Hükümet ve dayanaklarından beslenen toplumsal dönüşüm yılbaşı süreciyle bir kez daha ortaya çıktı. Bugünleri arayacağımız günler de gelebilir... Pek çok değerimizi de yitirebiliriz... Ama bir şeyimizi yitirmemeliyiz: Umudumuzu! İçi boş bir umuttan söz etmiyoruz. Hedefi, dayanakları olan bir umuttan. Bu bağlamda muhtaç olduğumuz umudun kökleri Cumhuriyet mitinglerinde mevcut... 20. yüzyılın başında olduğu gibi 21. yüzyılın başında da biz kazanacağız. Başarı, enerji, cesaret; umut kökünün gövdesi ve dallarıdır. Kimi dallarımız kuruyabilir... Ama kökümüzü kazıyamazlar! Umutlu yıllar! Y Son 12 yılda 617 bin kaçak göçmenin yakalandığı Türkiye’de pazarda dönen para 2 milyar doları aştı Umut yolunda ölüme göç çlık, yoksulluk, sefalet, savaş ve terör gibi nedenlerle kaçak olarak gelir düzeyi yüksek ülkelere gitmeye çalışan çoğunluğu Irak, İran, Afganistan, Filistin, Somali ve Pakistanlı yurttaşların geçiş noktası Türkiye’de her yıl ortalama 50 bin kişi yakalanıyor. A M aliyetler 1.5005.000 dolar arasında değişirken Avrupa’ya kaçırılan göçmenlerin oluşturduğu pazarın son 12 yılda 2 milyar doların üzerinde olduğunu söyleyen uzmanlar 1995’ten bu yana 617 bin kişinin yakalandığını belirtiyorlar. F arklı kimliklerden binlerce umut yolcusu göçmen, sınırı geçerken teknelerinin alabora olması sonucu yaşamını yitiriyor. Dünyada 23 milyon mülteci olduğunu açıklayan BM’nin rakamlarına göre son 10 yılda 2 bini aşkın kaçak göçmen yollarda can verdi. Iraklılar ilk sırada Emniyet yetkilileri, 2007 yılının 11 ayında sınırdan yasa dışı yollardan geçmek isterken yakalananlar arasında Irak vatandaşlarının 5 bin 65 kişiyle ilk sırada yer aldığını, bunları 5 bin 50 kaçakla Filistinlilerin, 1668 kaçakla da Moritanyalıların izlediğini kaydettiler. 2007’de yakalananların 7 bin 637’si sınır dışı edilirken 8 bin 794’üne 2 aylık geçici ikamet verildiği, aynı dönemde Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne 92 kişinin sevk edildiği, 556’sının ise adli işlemlerinin sürdüğü öğrenildi. ankcum?cumhuriyet.com.tr Murat GÜLDEREN Açlık, sefalet, savaş, terör gibi nedenlerle her gün binlerce insan yeni bir yaşam umuduyla yollara düşüyor. Sadece 2007 Aralık ayında İzmir, Muğla açıkları ve son olarak da Meriç Nehri üzerinde, kaçak göçü dünyanın gündemine taşıyan kazalarda onlarca kişi yaşamını yitirdi. Ülkelerindeki iç karışıklık, ekonomik yetersizlik, terör ve sefalet gibi nedenlerle başta Avrupa olmak üzere ABD, Kanada, Avustralya gibi gelir düzeyi yüksek ülkelere kaçıp yeni bir yaşam kurmak isteyen çoğunluğu Ortadoğu ve Afrikalı insanların umuda Doç. Dr. İçduygu yolculuğu sadece Türkiye’de 2 milyar doların üzerinde bir pazarı ifade ediyor. Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Göç Uzmanı Doç. Dr. Ahmet İçduygu sınır denetimlerinin yeterli olmaması nedeniyle Türkiye’ye kaçak olarak girmenin zor olmadığını belirterek gelen kaçakların çoğunlukla Marmara ve Ege açıklarında yakalandıklarına dikkat çekti. Türkiye üzerinden Avrupa’ya kaçmanın maliyetinin 15005 bin dolar 171 gazeteci öldürüldü İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), yaptığı açıklamada, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ) verilerine göre 2007 yılında 171 gazetecinin görevi başında yaşamını yitirdiğini duyurdu. Medya çalışanlarını hedef alan tehdit ve tehlikelerin, özellikle Irak gibi çatışma bölgelerinde devam ettiği belirtilen açıklamada, Irak’ın yanı sıra, Somali ve Afganistan’da çok sayıda gazeteci cinayeti işlendiği, Sri Lanka ve Pakistan’daki ayaklanmalar sonucunda çok sayıda gazetecinin öldürüldüğü kaydedildi. 2003’teki ABD işgalinden bugüne dek Irak’ta öldürülen gazeteci sayısının 65’e ulaştığı belirtilen raporda, faillerin yakalanmadığına dikkat çekildi. arasında değiştiğini söyleyen İçduygu şöyle konuştu: “Yaptığımız yerinde araştırmalarla bu işin ticaretini büyük mafyalar değil akraba, eş dost ya da daha önceden kaçak olarak dış ülkelere gitmiş kişiler tarafından yapıldığını görüyoruz. Bu işin belli bir piyasası var. Zaten kaçakçılar seni dış görünüşünden tanıyıp irtibata geçebiliyorlar. Yapman gereken tek şey bu işlerin döndüğü merkezi bir yerde kendini göstermen. seni bekliyor” dedi. Avrupa’ya geçişte Cebelitarık, Fasİspanya ve Türkiye yollarının tercih edildiğini anlatan İçduygu, 1990’dan bu yana Türkiye’den yaklaşık 1 milyondan fazla kaçak göçmenin geçtiğini ancak bu olayların ölümler olduğu zaman hatırlandığını kaydetti. İçduygu, kaçak geçiş olarak en büyük zaafın İran sınırında olduğunu söyle di.ABD’nin kaçak göçlerle mücadele için yıllık ayırdığı bütçenin 5 milyar dolar olduğunun altını çizen İçduygu, buna rağmen ülkeye her yıl 1 milyon kaçak insanın girdiğini söyledi. İçduygu şöyle devam etti: “Avrupa’ya yıllık 500 bin kaçak göçmen giriyor. Bu kişi başı adam kaçırmanın minimum maliyeti olan 2 bin dolardan hesaplanırsa yıllık en az 1 milyar dolarlık kaçak göçmen pazarının olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin ise mevcut belli bir göç politikası dahi yok. Rakamlara bakarsak son 10 yılda 617 bin kişinin yakalandığını görüyoruz. Bir o kadar da yakalanmayan olduğuna göre pazarın 2 milyar dolardan fazla bir büyüklüğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.” İLK DURAK LALELİ İçduygu, Türkiye’ye ulaşan kaçakların ilk olarak İstanbul’da Laleli, Çağlayan ve Aksaray üçgeninde faaliyette bulunan tanıdıklarının yanlarına yerleştiklerini, burada da bir miktar para biriktirip daha sonra ölüm riski olmasına rağmen Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a geçtiklerini anlattı. İçduygu “Bu piyangoya benziyor. Yıllarca sefalete mahkum yaşayan bu insanlar tek kurtuluşu Avrupa’ya kaçışta görüyor. Eğer bir kaza ya da ölüm olmaz da başarılı olunursa iyi bir hayat Cesetlerine ulaşılamayanlar bile var 3 ayda 11 bin 796 kişi yakalandı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi internet sitesinde 1 Ekim’den bu yana Irak’tan Bangladeş’e, Libya, Gürcistan ve İran’dan Fildişi Sahilleri ve Nijerya’ya, Dominik Cumhuriyeti, Fas ve Eritre’den Cezayir’e, Çin, Malezya ve Moldova’dan Kazakistan ve Nahçıvan’a, Güney Afrika’dan Özbekistan’a, Lübnan’dan Mısır’a, Tanzanya’dan Nepal’e, Gine’den Ruanda’ya, Azerbaycan’dan Tunus ve Sudan’a kadar uzanan 80’e yakın ülkeden 11 bin 796 kişinin Türkiye topraklarında güvenlik kuvvetlerince yakandığı kayıtlara geçti. Birleşmiş Milletle’re göre dünyada 23 milyon mülteci var. Ve rakamlara göre 10 yılda 2 bini aşkın göçmen yollarda öldü. 6 Mayıs: Kuşadası açıklarında 17 göçmeni taşıyan bir tekne battı. Kurtulan olmadı. 1 Temmuz: Bodrum açıklarında 13 kaçak göçmeni taşıyan bot battı. 3 kişi öldü. 8 Ağustos: Ayvalık açıklarında batan feribottan ancak 18 göçmen kurtarılabildi. 16 Ağustos: İzmir açıklarında batan tekneden denizde kaybolanlardan ancak 5 göçmenin cesedine ulaşılabildi. 20 Eylül: Kuşadası’nda batan ve onlarca mülteci taşıdığı belirtilen feribottan ancak 12 yasadışı göçmen kurtarılabildi 9 Kasım: Çanakkale açıklarında batan kaçak göçmen teknesinde bulunan 17 kişi yaşamını yitirdi. 30 Kasım: Edirne’nin Enez ilçesinde, yasadışı yollardan Yunanistan’a gitmek isteyen bir kişi donarak öldü. 10 Aralık: İzmir’in Seferihisar ilçesi açıklarında batan teknede 57 kaçak göçmen yaşamını yitirdi. 17 Aralık: Muğla’nın Bodrum ilçesinde batan ve 15 kaçak göçmeni taşıyan tekneden 8 kişi kurtarılabildi. 22 Aralık: Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a 20 kaçak taşıyan botların batması sonucu 7 kişi yaşamını yitirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle