03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 OCAK 2008 CUMA söyleşi Venezüella’nın Ankara Maslahatgüzarı Marbelis Linarez Sanchez’le Güney Amerika’daki değişim rüzgârlarını konuştuk C R T R E 11 Dünya çok merkezliliğe yöneliyor SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Venezüella Bolivar Cumhuriyeti son dokuz yıldır Latin Amerika’da ilginç bir hareketlilik içinde. 1998’de Hugo Chavez’in ülkeye cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana Venezüella artık ABD’nin arka bahçesi olmaktan kurtuldu gibi. İş sadece bununla bitmiyor. Venezüella bu bağımsız çizgisiyle Latin Amerika’daki başka ülkeleri de etkisi altına alıyor. Bir de dünyanın beşinci büyük petrol üreticisi ülkesi olmasını ve ABD’nin neredeyse can düşmanı gözüyle baktığı Küba’yla da çok yakın ilişkilerini göz önünde tutarsak Venezüella Latin Amerika’da hızlı bir değişim ve dönüşüme önderlik ediyor. Ankara’da Venezüella Büyükelçiliği’nde Maslahatgüzar Marbelis Linarez Sanchez’le birlikteyiz. Sanchez, genç yaşına karşın deneyimli ve olgun bir diplomat. Dünyanın tek merkezlilikten çok merkezliliğe çoktandır geçmeye başladığını söylüyor. ABD’nin dünyanın egemeni olma hırsıyla ilgili olarak “hiçbir ülkenin ekonomik zenginliğinin verdiği güçle başka bir ülkeyi boyunduruğu altına alma hakkı olamayacağını” vurguluyor. Şu anda Venezüella Ankara’da neden maslahatgüzarlık düzeyinde temsil ediliyor? SANCHEZ Büyükelçimiz dört yıllık görev süresini tamamlayarak ekim ayında geri döndü. Şu sıra Venezüella için sizdeki ramazan gibi bir dönem. Bu dönemi hep ailelerimizle birlikte geçiririz. O nedenle henüz bir büyükelçi ataması yapılmadı. Ocak ayını geçirdikten sonra yeni bir atama yapılmasını bekliyoruz. Şunu da söylememde yarar var. Venezüella hükümeti Türkiye’yle ilişkilere önem veriyor. Zaten Türkiye ve Venezüella arasındaki ilişkiler gelişerek ilerliyor. ‘ Ekonomik bir güç olarak gördüğümüz bir ülkenin, ki ABD böyle bir ülkedir, gidip de kendisinden ekonomik olarak daha az güçlü olan bir ülkeyi işgal etme hakkı yoktur. ’ daha da güçlenmiş olarak çıkıyor. Demokratikleşme sürecine adım attık ve bunu yaşamayı öğrendik. Her şeyden önce de halk devlet kurumlarına güvene sahip oldu. Carta Magna sayesinde Venezüella halkı her konuda fikir söyleme hakkına sahip oldu. Bir anlamda başrol oyuncusu haline geldi. Bugün Venezüella halkı her konuda söz sahibidir. Artık Venezüella 21. yüzyıl sosyalizmine doğru ilerliyor. 21. yüzyıl sosyalizmi için altyapı oluşturmaya çok önceleri başlamıştık. Son yapılan reformlarla bunu derinleştirme yoluna girdik. Venezüella yönetiminin bundan amacı nedir? Halkın yüzde yüz katılımını sağlamaktır. İyi de, halk neden son anayasa referandumuna “hayır” oyu verdi? Referandumda “hayır” oyu çıkmasının aslında birden fazla nedeni var. Bir kere bu reformları hayata geçirmek için uygun zaman değildi. İnsanların hayatlarında da belli amaçları gerçekleştirmek için uygun olan zamanlar vardır, uygun olmayan zamanlar vardır. Venezüella için reformları hayata geçirmek için uygun zaman değildi. İkincisi, halkta bir korku vardı. Çünkü önce de devletin ya da ülkenin içinde olabilecek olaylarda Venezüella halkını başrole taşıyan ve onun katılımıyla destek bulan bir anayasa. Sosyalizm yolunda bizim asıl hedeflediğimiz var olan anayasayı biraz daha derinleştirmekti. HALKIN DEVLETE GÜVENİ Burada ayrıntı verebilir misiniz? Örneğin hükümet seyyar satıcıların örgütlenmelerini sağlamak ve yaptıkları işi kayıt altına almak istiyordu. Bu zaten sosyalizmin temel hedeflerinden birisidir. Seyyar satıcıların çalışmalarına kural getirmek, çalışma saatleri dışında işlerini yapmalarını sağlamayı hedefliyordu. Diğer bir konu da özel mülkiyet. Hükümetimiz özel toprak mülkiyetine son derece saygılı. İnsanların yıllar boyunca çalışıp emek harcayarak elde ettiklerine hep saygı duyuyor. Bu konuda yapılacak reformla amaçlanan şuydu: Ailelerin sahip oldukları evler, mülkler hiçbir borca karşılık garanti gösterilemeyecekti. İpotek edilemeyecekti. Böylece finans çevrelerinin ve büyük iş sahiplerinin insanlardan haksız yere yararlanmalarının önüne geçilecek, kararlara kadar doğrudan fikrini açıkladı. Halkın katılımı ve halkın çoğulcu davranışı Venezüella’daki değişim ve dönüşümde çok belirleyici bir rol oynadı. Yani Venezüella halkı kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduğunu mu öğrendi? Evet. Halk Venezüella’da neler olup bittiğini, olayların ne yönde geliştiğini bire bir kendi eliyle tayin eder hale geldi. Önceleri Venezüella halkı bir hayli apolitizeydi. Devlet ve hükümet işlerinde neler olup bittiğiyle hemen hemen hiç ilgilenmiyordu. Şu son dokuz yıl içinde insanlar ülkede neler olup bittiğini öğrenmeleri gerektiğini algıladılar. Şimdi inanılmaz bir merakla bütün olup biteni ilgiyle izliyorlar. Bu da bizim elde ettiğimiz çok büyük kazanımlardan birisi. Ayrıca toplum üretken olmayı öğrendi. Bu referandum sonuçlarına dönersek, Venezüella Yüksek Seçim Kurulu da nasıl şeffaf bir biçimde çalıştığını sonuçların açıklanmasıyla ispat etmiş oldu. Bu da halkta anayasa tarafından güvence altına alınmış devlet kurumlarına olan güveni de iyice arttırdı. Zaten halkla devlet arasındaki ilişkileri iyice güçlendiren de karşılıklı güven duygusudur. değil tüm dünya için bir beklentiydi. Neden? Son yıllarda tüm dünyanın gözleri Venezüella’nın üzerinde. Çünkü ülkemizde olan çok ilginç gelişmeler herkesin dikkatini çekiyor. Bu seçim sonuçları da Venezüella’nın ne kadar şeffaf, kurallara, yasalara ne kadar bağlı bir yönetimle yönetildiğini tüm dünyaya kanıtladı. Referandumu farklı medya kuruluşlarından, pek çoğu yurtdışından 600 basın mensubu izledi. Venezüella böylece aslında bütün dünyaya iyi bir ders vermiş oldu. Tüm Amerika ülkeleri liderleri, ayrıca da İspanya Venezüella halkının bu zaferine tanıklık etti. Herkes halkımızın toplumsalcı davranışını gördü. Uluslararası örgütlerden birisi olan Amerika Devletleri Örgütü’nün (OAS) Genel Sekreteri Jose Miguel İnsulza bu reform sürecinin ne kadar tarafsız ve şeffaf biçimde geçtiğini de açıkladı. TİCARET BAŞKA İŞ Venezüella dünyanın beşinci büyük petrol üretici ülkesi. 1998’den sonra Chavez’le birlikte Venezüella’nın ABD ve yandaşı ülkelere petrol ihraç etmeyi reddettiği, başta Küba olmak üzere kendisine yakın ülkelere petrol P O MARBELİS LİNAREZ SANCHEZ Venezüella Bolivar Cumhuriyeti’nde yükseköğrenimini siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında yaptı. Sekiz yıldır Venezüella Dışişleri Bakanlığı’nın diplomatlarından. Dışişleri Bakanlığı’ndaki ilk görevi Uluslararası İlişkiler ve Amerika Dairesi Kolombiya Masası Politik İlişkiler Analisti oldu. Buna paralel olarak Kolombiya sınır güvenliği ile ilgili komisyonda görev aldı. Venezüella Dışişleri Bakanı’nın özel asistanlığını ve bir süre Küba’nın başkenti Havana’da görev yaptı. Bunun ardından Venezüella Dışişleri Bakanlığı Küba Masası Sorumlusu oldu. 2006 Mayıs ayında Ankara’daki Venezüella Büyükelçiliği’ne İkinci Kâtip olarak atandı. Bu yıl ekim ayında büyükelçinin görev süresi sona erince yeni büyükelçi atanana kadar maslahatgüzar olarak görev yapıyor. parlamenter sistemin halka yayılım sürecinde bu reformların neler getireceği, nelere dayandığı, nelerden söz ettiği, özetle bunların ne olduğu halka yeterince açıklanmadı. Bu aslında devlet otoritelerinin bilgilendirme eksiğiydi. Bilgi eksiği olunca da insanlar “hayır” demeye yönlendiler. Aslında “hayır” oyu oranı da çok yüksek değil. Yapılan sayımlara göre yüzde 49.3’lük bir sonuç alındı. Ama dediğim gibi bu konuda devlet otoritelerinin eksiği oldukça fazlaydı. Carta Magna adını verdiğimiz anayasamız gayet çağdaş. Tümüyle tamamlanmıştır, diyebiliriz. Her şeyden böylece de ailenin korunmasına gidilecekti. Hükümetimiz ailenin korunmasına çok önem veriyor. Yapılacak reformla mülkleri korunacak ve tüm ihtiyaçları da karşılanacaktı. Anayasal süreçte, sosyalizm yolunda yapılması gereken işlerden birisi de buydu. Bu dokuz yıllık süreçte politik anlamda Venezüella halkı inanılmaz biçimde olgunlaştı. Dokuz yıl içinde yedi seçimden geçtik. Halkımız bu seçimlere katılma hakkını kullanarak kendini yönetecek kişilerden tutun da devletin alacağı Hugo Chavez’in de Yüksek Seçim Kurulu’nun referandum sonuçlarını değerlendirirken göstermiş olduğu olgunluk ve kibarlığı da göz ardı edilmemelidir. Kendisi, yasalara saygılı bir kişi olarak bu seçim sonuçlarına saygılı olduğunu açıkladı. Orada herkese bir lisansüstü dersi verdi, diyebiliriz. Bu referandum sonunda hiç kimsenin kaybetmediğini gördük. Çünkü Chavez konuşmasında hiçbir sınıfsal ayrım gözetmeksizin tüm halka yöneldi. Aslında bu seçim sonuçlarından Venezüella halkı kazançlı çıktı. Bu referandum sadece Venezüella için ihraç ettiği haberleri çıktı. Bu haberler doğruysa Venezüella’nın hiç başı ağrımıyor mu? Evet, Venezüella dünyanın beşinci ama tüm Amerika kıtası için düşünecek olursak birinci petrol üretici ülkesi. Ama Venezüella’nın ABD’ye ve yandaşı ülkelere petrol ihraç etmeyi reddettiği doğru değil. O iş başka, bu iş başka. Venezüella’nın tarihinde ABD’ye petrol satışı hiç bu dönemdeki kadar iyi olmamıştı. ABD Venezüella’nın birinci petrol ithalatçısı ülke. Chavez hükümeti imzalanan uluslararası anlaşmaların harfiyen uyulmasına büyük hassasiyet gösteriyor. ‘ Tüm dünya halkları olarak uzun zamandır istediğimiz çok kutuplu sisteme geçiş aşaması yaşanıyor. ’ CHAVEZ’İN REFORMLARI 1998’de Hugo Chavez’in cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle hem Venezüella’nın kendi değişti ve dönüştü hem de Latin Amerika’yı değiştirdi ve dönüştürdü. Simon Bolivar döneminden beri zaten Venezüella’nın emperyalist güçlerle mücadele ettiğini ve sürekli bağımsızlığını korumaya çalıştığını biliyoruz. Latin Amerika, ABD’nin arka bahçesi olarak görülmesine karşın bu son gelişme nasıl başarıldı? Bu iş ABD’nin arka bahçesi olma fikrinden uzaklaşmayla başladı. İnsanlara eşitlik, halka ve hükümetlere saygı duyma duygusu aşılanmaya başladı. Bu transformasyonu hükümetimizin çeşitli alanlarda yaptığı reformlarla elde ettik. Bu hareket tüm Latin Amerika’ya yayılmaya başladı. Tüm bu değişiklikler 1998’de Hugo Chavez’in liderlik süreciyle başlayıp devam etti. Öncelikle Venezüella Meclisi kuruldu. 1999’da anayasa kabul edildi. Biz buna Carta Magna diyoruz. Geçenlerde de anayasa reform süreci için bir referandum yapıldı. Şu an için bekletmeye aldık. Chavez’in liderliğinde Venezüella her süreçten ‘ Son yıllarda tüm dünyanın gözleri Venezüella’nın üzerinde. Çünkü ülkemizde olan çok ilginç gelişmeler herkesin dikkatini çekiyor. ’ kadar. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte dünyada ABD’nin egemenliğinde tek merkezli bir sistem oluştu. Acaba bundan sonra dünyada yeniden iki ya da çok merkezli bir sistem oluşabilir mi? Böyle bir belirti görüyor musunuz? Sadece görmüyorum. Bugün benim yaşamakta olduğum tam da bu söylediğiniz. Tüm dünya halkları olarak uzun zamandır istediğimiz çok kutuplu sisteme geçiş aşaması yaşanıyor. Özellikle Güney Amerika’da birçok devlet, örneğin Ekvador, Nikaragua, Bolivya ve Küba’da devlet başkanları yeniden çok kutuplu bir dünya sistemine dönülmesi için çaba harcıyorlar. Devlet başkanları ve hükümet üyelerini bir yana bırakalım. Bizler, halklar olarak bunu isteme hakkına sahibiz. Tek bir ülkenin boyunduruğu altında ya da egemenliği altında yaşanamayacağını zaten herkes biliyor çünkü her ülke kendi içinde egemendir. Her ülke kendi içinde kendi hakkını, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumalıdır. Bugün de çok kutuplu sisteme geçişin ilk adımları atılmaktadır. Latin Amerika’da her gün ileriye dönük ilerici hareketler yapılıyor. Zaten son dönemlerde dünyanın bu tarafında, Avrupa’da, Asya’da, Ortadoğu’da bu gelişmeler dikkatle izleniyor. Bir ülkenin zengin, ekonomik açıdan güçlü olması bir başka ülkeyi, halkını boyunduruk altına alma, ona sataşma hakkını vermiyor. Chavez bir anlamda çok kutuplu dünya sistemi kurulmasının önderliğini mi yapıyor? Biraz önce de söylediğim gibi Latin Amerika’da kıpırdanmalar, hareketlenmeler başladı. İnsanlar, Başkan Chavez’in konuşmalarında da belirttiği gibi özgürlüklerine saygı duyulması konusunda kendilerini ona çok yakın hissediyorlar. Chavez her zaman ABD işgalci güç şunu söylüyor: “Hiçbir ilgisi olmamasına karşın bir devletin başka bir devletin siyasi işlerine, toprak bütünlüğüne müdahale etmesi kesinlikle kabul edilebilecek bir durum değildir. Hepimizin özgürce yaşamaya, kendi bağımsızlığımızı korumaya hakkımız var. Her şeyden önce de bu bir sosyal adalet ilkesidir.” Bu sorunun yanıtını tamamlamak için şunu da eklemek istiyorum. Bugünkü çok taraflı toplantılar, zirvelerin cereyan ediş tarzı daha önceki dönemlerde olduğu gibi değil. İnsanlar artık bu toplantılarda olayları ve sorunları şeffaf, doğrudan konuşarak, açık sözlülükle çözmeyi öğrendiler. Geçenlerde Şili’nin başkenti Santiago’da toplanan İberoAmerikan zirvesini örnek olarak verebiliriz. Orada adeta bir politik savaş verildi. Medya organları her ne kadar olayın gerçek ayrıntılarını vermeseler de orada verilen bir politik savaştı. Ama ne yazık ki bu medya organları her zaman sorumlu habercilik yapmıyorlar. Bütün bunlar iyi de, hepimizin tanık olduğumuz gibi ABD Irak’a gitti, taş üzerinde taş bırakmadı, Saddam Hüseyin ve onun çevresindekileri idam ettirdi. Pek çok insan öldürüldü. Bu bölgede ABD istediği gibi at koşturuyor. Şimdi gözünü İran’a dikmiş durumda. Öbür yanda Ortadoğu ülkelerinde yeterli demokratik anlayış yok, onlara demokrasiyi öğreteceğiz, bahanesiyle BOP’u hayata geçirmeye çalışıyor. Özetle, ABD hâlâ dünyanın egemeni gibi davranıyor. Bu gerçekler ışığındaki değerlendirmenizi alabilir miyim? Ekonomik bir güç olarak gördüğümüz bir ülkenin, ki ABD böyle bir ülkedir, gidip de kendisinden ekonomik olarak daha az güçlü olan bir ülkeyi işgal Venezüella örnek ülke Venezüella’ya göre Uzakbatı olabilir, bize göre Uzakdoğu’da Çin’in önderliğinde Şanghay Grubu ismi verilen bir oluşum ortaya çıktı. Üyelerinin sayısı da artıyor. Acaba yakın gelecekte Şanghay Grubu küresel stratejik bir güç haline gelebilir mi? Sadece bu sözünü ettiğiniz grup değil, dünyada birçok oluşum hayat buluyor. Doğanın bir araya getirdikleri politik olarak da bir araya geliyorlar. Böylece sınırlar ortadan kalkıyor. Günün birinde ortaya çıkabilecek bir durum karşısında tek başlarına değil, toplu halde seslerini duyurma olanağına sahip oluyorlar. Bu ve bunun gibi daha birçok grup kurulabilir ve kurulmalıdır da. Ama var olanlar ve var olabilecekler için söylenmesi gereken bütün bu oluşumların her şeyden önce karşılıklı egemenliğe duyulan saygıyla oluşmalarıdır. Venezüella ABD’nin arka bahçesi olma konumundan çıktı. Acaba ABD’nin Latin Amerika’da etkisini daha da azaltacak bir ülkeler grubunun oluşmasına önderlik edebilir mi? Antiemperyalist bir blok oluşturma gibi bir fikir yok. Ama Venezüella yasaları çok açık. Söylediğim gibi herkesin egemenliğine saygı duyuyoruz. Venezüella’nın bu başardıklarının birçok ülkeye ve devlet yöneticisine örnek oluşturması açısından, Hugo Chavez’in başkanlığında yürütmekte olduğu politikaları sürdüreceğini söyleyebilirim. Türkiye ve Venezüella coğrafi açıdan birbirine çok uzak iki ülke. Bu coğrafi uzaklık ilişkilerde bir uzaklığa yol açabilir mi, yoksa öbür ilişkilerin sıkılaşması coğrafi arayı kapatabilir mi? Birinci olarak, evet, Türkiye ve Venezüella coğrafi olarak birbirlerinden bir hayli uzak iki ülke. Ama hükümetlerin iyi niyetleri, yapılan titiz çalışmalar ve gerçekten gösterilen özen aslında iki ülkenin birbirinden o kadar da uzak olmadığını bize kanıtlıyor. İkili ilişkilerimiz oldukça iyi. İki ülkenin hükümetleri ve yerel yönetimleri bu ilişkileri daha da iyiye taşıyabilmek için kendi alanlarındaki çalışmaları yürütüyorlar. Venezüella ve Türkiye arasında imzalanmayı bekleyen, aynı zamanda imzalanmış olan birçok anlaşma var. Bu anlaşmalardan birisi iki ülkenin de karşılıklı olarak 90 gün süreyle birbirlerinin vatandaşlarından vize talep etmemesiyle ilgili. Biz konsolosluk ve büyükelçilik olarak her gün pek çok başvuru alıyoruz. Bize Venezüella’ya gitmek istediklerini ve nasıl vize alabileceklerini soruyorlar. Biz de, “Türk vatandaşlarından doksan gün süreyle vize talep etmiyoruz,” yanıtını veriyoruz. Ayrıca Venezüella’da bir hayli Türk vatandaşı, ayrıca orada okuyan Türk öğrenci bulunuyor. Venezüella’da yaklaşık kaç Türk vatandaşı yaşıyor? Falcon bölgesinde inşaat işiyle uğraşan 60 kişilik bir grup var. Venezüella’da 150 kişilik bir Türk grubu yaşıyor. Bunların içinde öğrenciler de var. Temsil ettiğim halkım ve hükümetim her zaman Türkiye’yle sıcak ilişkiler içinde olmak istiyor. Bunun içine siyasi ve diplomatik ilişkiler de dahildir. Venezüella ve Türk halkı birbirine çok benziyor. İkili ilişkileri daha da ileriye ve güzele götürmek için hükümetimin en yoğun çalışmaları yapacağını belirtmek isterim. ‘ Venezüella ve Türk halkı birbirine çok benziyor. İkili ilişkileri daha da ileriye ve güzele götürmek için hükümetimin en yoğun çalışmaları yapacağını belirtmek isterim. ’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle