Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 OCAK 2008 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM rant, sen gideli bir yıl geçmiş bile ! 19 Ocak 2007’de sana hunharca kıyan zavallılar umudumu bir kez daha öldürdüler. Yeniden ve daha inançlı, güçlü açsın diye… 67 Eylül’de çocukluk düşlerimdi ölen. 12 Mart12 Eylüller’de gençlik hayallerimi katlettiler. 19 Ocak’ta kaybettiğimiz yalnızca senin insanlığa ödünç verilmiş kısacık yaşamın değildi. Benim, benim gibi yüz binlerce insanın toplum projesi, umuduydu da yitirdiğimiz. Ne yazık ki öyle sloganlarda, marşlarda, şarkılarda, türkülerde söylendiği gibi yerin, yeriniz doldurulamıyor, dolmuyordu. Arkanızdan yüzlercesi, binlercesi peydahlanıvermiyordu. Ne 1950’ler, 60’lar, 70’lerde İstanbul’u, Türkiye’yi terk eden renkler, tatlar, kokular, zevkler, zihniyetler geri geldi, ne de Bahriye, Muammer, Necdet, Turan hocalar, Uğur Mumcu ve diğerlerinin yerini alabilecek tıynet ve pahada değerler yeniden doğdu. Senin gibisi ne geçmişte vardı, ne de gelecekte olabilecek. Hepinizin ardından bir acı art lezzet, bir yenilmişlik duygusu, bir hiddet, bir isyan kaldı. Batan güneşle uzayıp, belirsizleşen, yok olan, karanlıkta eriyen gölgeler gibi... Tesellimiz her doğan günde, ışıyan aydınlıktaydı. Onun da adı yine “Umut”tu, Hrant kardeş... ??? Seninle hiç bir içki sofrasını paylaşmadık. Aynı mekanlarda çocuklarımızı, sevgililerimizi okşamadık. Birlikte fıkralar, hikayeler anlatıp gülmedik. Bir hafta sonunda, bayram veya tatilde deniz kıyısında, adada, parkta, ormanda, dağda hiç dolaşmadık; alışveriş, yolculuk yapmadık. Hiçbir ortak eylemimiz olmadı. Topu topu birkaç defa 3 bin kilometre mesafeden telefonla konuştuk. Fransa’da 2006’da yayınlanan, İstanbul’daki sivil toplum mücadelesini anlatan bir kitap için, eserin Agos’un sıcacık, arı kovanı gibi hareketli bürosunda bir öğleden sonra beraber olduk. Bir hayat kadar dolu dolu ve uzun, açılıp kapanan gözkapağı aralığı kadar kısa bir andı birlikteliğimiz. Ancak anladım ki, aklım erdiğinden beri benimle olmuşsun. Ben her zaman seninle olmasam, olamasam bile aslında sen benimle olmuşsun, ben farkında olayım olmayayım... Dediğin gibi, “Ben seni hep bildim, senin ne yiyip içtiğini, neyle yatıp kalktığını, neden hoşlandığını, neye sevindiğini, ne konuştuğunu, ne okuduğunu, dinlediğini, neye kızdığını, neden korktuğunu, neyle övündüğünü bildim… Ama sen benim dünyamın farkında bile değildin. Benimle yan yana yaşıyordun, birlikte değil!” Agos’la başardığın bir ilk, yalnızca Türk toplumunun içinde, Ermeni cemaatiyle yepyeni eşsiz organik bir bağ ve diyalog kurmak değildi. Kendi içimizdeki “Öteki”nin, bütün “Ötekiler”in varlığını bir değişik sezgi ve yöntemle duyurmuş, sorgulamanın yollarını açmıştın, şimdilerde sevilen bir deyişle “ezberleri bozmuştun”… ??? Beyoğlu Kumbaracı yokuşunda doğduğum, büyüdüğüm, 16 yıl yaşadığım, bugün kaçak otopark olan, eski Ermeni yetimhanesi yarı ahşap evimizdeki komşularımız Madam Sara, Mösyö İlya, çocukları Elizabet ve Ester ablalar, torunları Jako, bana ve kardeşime anaokulu olmuş dükkanın sahibi “Aziz” marangoz İzidor amca, demirci Yervant amca ve çırakları; babamın Pangaltı Şafak sokakta yıllarca en iyi arkadaşları olmuş terzi Süren abi, otomobil tamircisi Mardik abi ve eşi Şişan hanım, eczacı Serkis amca, doktor Jirayir bey, piyano tamircisi Antuvan amca, karyolacı Hayk; Parmakkapı İlkokulu’ndan sınıf arkadaşlarım Anik, Diana, Leon, Svetlana; Alman Lisesi’nden Vahram, Haim, Yani, Yerasimos, Marko, Andon; ODTÜ’den Midyatlı Can, Kınalıada’dan Agop, Sonya, Hayganuş, Maki, Lefter; Fransa’dan Agop, Ara, Sarkis, Berç, Lusin, Rita, Jozef amca, Marten, Başbakan eylem planını açıklarken ekonomik gelişmeleri yanlış aktardı Erdoğan çarpıtıyor Hükümetin enerjiden sosyal güvenliğe kadar her alandaki uygulamaları Başbakan Erdoğan’ın söylemleriyle örtüşmüyor. Erdoğan’a göre temel hedef “sosyal restorasyon”, oysa uygulama tam tersi. Murat KIŞLALI ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan eylem planını açıklarken ekonomik gelişmeleri yine çarpıttı. Erdoğan kalıcı sosyal restorasyonu temel hedef olarak açıkladı, ancak bunu sağlayacak aile sigortasını sosyal güvenlik kapsamı dışında bıraktı. Türkiye’nin çıpasının IMF değil, Türkiye olduğunu söyleyen Erdoğan, buna karşın IMF ile yol ayrımına ilişkin kararı nisan ayına bıraktı. Erdoğan, “Dışa bağımlı ürünlerde zam yaparız” dedi, dışa bağımlı kalmamak için gerekli olan yerli kaynağa dayalı elektrik üretimi yatırımı yaptırmadı. Büyümenin büyük bölümü de borçtan geldi. Erdoğan’ın sözleri ve ekonomideki gerçek durum şöyle: “Hükümetin temel hedefi sosyal restorasyon. Sosyal yaralarımızı geçici değil kalıcı olarak iyileştirmekten söz ediyorum”: Hükümet, sağlık ve sosyal sigortalar başta olmak üzere pek çok konuda sosyal devlet yerine serbest piyasa ekonomisine bağlı bir yapı oluşturuyor. Vergi dışı bırakılan sosyal yardımlar başta olmak üzere sosyal faaliyetleri kayıt dışından yürütüyor. Sosyal yardımları kayıt içine alacak aile sigortası sosyal güvenlik sisteminin dışında bırakıldı. Hrant, Umut Bin Yapraklı Bir Çiçektir... C 9 H Dolar 1.14 YTL’yi de gördü Ekonomi Servisi ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke’nin faiz indirimlerinin süreceği yönündeki mesajıyla, serbest piyasada dolar, 1.14 YTL’ye kadar geriledi. Böylece dolar kuru Haziran 2001’den bu yana en düşük seviyesini gördü. Bernanke’nin açıklamalarıyla dolar yurtdışında da değer kaybetti. Avro/dolar paritesi 1.48 ile son beş haftanın en yüksek seviyesine yaklaştı. Enflasyon endişelerine karşı “güvenli sığınak” olarak görülen altın fiyatlarındaki rekor yükseliş ise haftanın son gününde devam etti. ABD borsalarının sert düşüşle açılmasının ardından altının ons fiyatı 900 doları da aşarak yeni rekora koştu. FT: İddialı ama ayrıntısız Ekonomi Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “Eylem Planı” yurtdışında yankılandı. Financial Times gazetesi, Erdoğan’ın seçimden 6 aya yakın bir süre sonra 145 sayfalık bir eylem planı açıkladığına dikkat çekerek “Türk hükümeti, analistlerin ‘iddialı ancak ayrıntısız’ dedikleri bir programın kapsamında işverenlere daha adil vergi sistemi ve daha düşük sosyal güvenlik primleri sözünü verdi” diye yazdı. Vincent Boland imzalı haberde, söz konusu programla, hükümetin, görüş ayrılıkları, terör tehditleri ve anayasaya ilişkin tartışmaların ardından oluşan eleştirilere karşı koymayı amaçladığı iddiasına yer verildi. ÇIPA FAİZ “Türkiye IMF ile ilişkilerde belirleyici konuma geldi. İlişkilerin bundan sonraki seyri konusunda nisanı bekleyelim. Ona göre adımımızı atalım”: Türkiye IMF ile ilişkilerde belirleyici durumdaysa niye nisanı bekliyor? IMF’ye olan borç, Türkiye’nin toplam borcunun yüzde 3’ü seviyesinde, buna karşın Erdoğan IMF ile devam edilmeyeceğini açıklayamıyor. “IMF ile ilişkilerde şimdiki çıpa Türkiye çıpası”: Türkiye çıpasından kasıt, dünyanın en yüksek faizinin, üstelik vergisiz olarak Türkiye’de veriliyor olması. Bunun bedeli de artan borçlar. Tür kiye’nin borçları AKP iktidarında 226 milyar dolar arttı. “Dışa bağımlı ürünlerde (elektriği kastediyor) zam yapılması gerekiyorsa yaparız”: AKP’nin iktidar olduğu dönemde su, rüzgâr gibi yerli kaynaklara bağlı elektrik üretiminin arttırılması için hiçbir yatırım yapılmadı. Hükümet, elektrik ve suya yönelik yatırım yapacağına, kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirerek özel sektöre 45 milyar YTL’lik kay nak aktardı. “79 senede 181 milyar dolar milli gelir yakalanmış, ama 5 senede bunun üstüne 307308 milyar dolar konulmuş. Borç yiğidin kamçısı. Bizim için bu borç leblebi çerez”: AKP iktidara geldiğinde 222 milyar dolar olan Türkiye’nin toplam borcu son beş yılda 448 milyar dolara çıktı. Erdoğan’ın bahsettiği büyümenin büyük bölümü borçtan, geri kalanı YTL’nin değer kazanmasından kaynaklandı. “Rehavet ifadesinden hoşlanmıyorum. Ne yapılması gerekiyorsa herkes üstüne düşeni yapıyor”: Seçimlerde verilen istihdamdaki maliyetlerin düşürülmesi, ara malı ithalatını ve dolayısıyla cari açığı düşürecek önlemlerin alınması, büyümenin yeniden ivme kazanması gibi önlemlerin hiçbirisi alınmadı. Hükümetin ekonomideki belli başlı icraatı, vergi oranlarına, elektriğe, doğalgaza ve akaryakıta yapılan zamlar oldu. İngiltere’de nükleer santrala yeşil ışık Ekonomi Servisi İngiliz hükümeti, yeni nükleer santrallar kurulmasına yeşil ışık yaktı.Sanayi Bakanı John Hutton, kabine üyelerinin yeni santrallar kurulması konusunda hemfikir olduğunu Avam Kamarası’nda açıkladı. Bir yandan eldeki santralların eskidiğini, bir yandan da enerji tüketiminin gelecek on yıllarda artacağını aldıklarını belirten Hutton, santralların bir şekilde yenilenmesi gerektiğini söyledi. İngiltere’de elektrik ihtiyacının yüzde 18’i, 60 ve 70’li yıllarda inşa edilen nükleer santrallardan temin ediliyor. Bu oran, Fransa’da ise yüzde 78. Dünyada halihazırda 31 ülkedeki 201 santralda 442 faal reaktör var. Bunların yarısı ABD (104), Fransa (58) ve Japonya’da (55) bulunuyor. Dünyanın önde gelen nükleer enerji şirketi Areva’ya göre, 2030’a kadar dünyada 100 ila 300 yeni reaktör inşa edilecek. Uzmanlara göre, dünyada enerji üretiminde ağırlıklı olarak kömür (yüzde 40) kullanılıyor. Kömürü yüzde 20’yle doğalgaz, yüzde 16’yla hidrolik kaynaklar takip ediyor. ünya, 2008 yılına yalnız siyasal açıdan değil, ekonomik açıdan da tedirgin ve belirsizlikler içinde giriyor. 2007 yılında yaşanan, büyük ölçüde ipotekli konut kredileri ve bunun finansmanından kaynaklanan mali türbülansın, sorunların kesin sonucunun alınamamış olması, ABD ekonomisinden gelen olumsuz sinyaller, altın fiyatlarında rekor yükseliş; petrolün varil fiyatının 100 dolar sınırını zaman zaman aşması, konut piyasasında durgunluk, finansal pazarlarda oynaklık, menkul kıymet borsalarında şişkinlik, fiyatların balon yapması olasılığı, tedirginligin, huzursuzluğun ana kaynaklarını oluşturuyor. Bu genel kaygılara karşın IMF’nin “World Economic Outlook” Ekim/2007 yayınından yararlanarak 2008 yılına ilişkin beklentileri özetlemeye çalışayım: Dünya ekonomisi genelinde büyüme hızında, geçmiş yıllara kıyasla bir yavaşlama beklenmektedir. 2007 yılında yüzde 5.2 olarak tahmin edilen büyüme hızının 2008 yılında yüzde 4.8’e gerileyeceği öngörülmektedir. Dünya ekonomisinde göreceli yavaşlama, esas itibarıyla gelişmiş ekonomilerden özellikle de ABD ekonomisinden kaynaklanacaktır. 2008 yılı için ABD ekonomisine ilişkin büyüme hızı tahmini yüzde 1.9’dur. Irak ve Afganistan savaşına ve FED’in (ABD Merkez Bankası) genişletici para politikasına karşın ABD ekonomisinde yavaşlama dikkat çekmekte, neoliberal politikaların gelişmiş ekonomiler üzerindeki etkileri konusundaki soru işaretlerini arttırmaktadır. FED’in geniş D YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Dünya Ekonomisine Genel Bakış büyüme hızları beklenmektedir. Büyüme hızının Çin’de yüzde 10.0; Hindistan’da yüzde 8.4 olarak süreceği tahmin edilmektedir. Hızlı büyüme, Çin ve Hindistan’ın dünya pazarlarındaki payını, piyasa fiyatlarına etki ve katkılarını arttırmaktadır. Rusya çevresindeki Bağımsız Devletler Topluluğu’nda büyüme hızını yüzde 7.8’den yüzde 7.0’a gerilemesi beklenmekle beraber; 2000’li yıllarda sürekli yüzde 7.0 dolayında, zaman zaman da bu düzeyin üstünde bir gelişme, söz konusu ülkeler toluluğunun dünya ekonomisindeki yerini de güçlendirmektedir. 2008 yılının ekonomik açıdan belki en olumlu beklentisi, Afrika ülkeleri genelinde ortalama büyüme hızının yüzde 5.7’den yüzde 6.5’e yükselmesi olasılığıdır. Afrika ülkelerinin genelde büyüme hızının dünya ortalamasının üstünde olması, gelir dağılımında daha dengeli olunması koşuluyla, etik değerler açısından da olumludur. IMF, gelişen piyasalarla gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik başarıyı, bu ülkelerde izlenen makro ekonomi politikaya bağlamakta, izlenen letici para politikasının, faiz hadlerindeki düşüşün enflasyonist bir baskı yaratabileceği göz önüne alındığında ABD’nin stagflasyon (durgunluk içinde fiyat artışı) sürecine girmesi tehlikesi artmaktadır. AB genelinde büyüme hızının 2008 yılında 2007’ye göre yaklaşık yüzde 3.0’dan yüzde 2.5’e gerileyeceği tahmin edilmektedir. Büyüme hızının Almanya’da yüzde 2.4’ten yüzde 2.1’e, İngiltere’de yüzde 3.1’den yüzde 2.3’e düşmesi, beklentiler arasındadır. Fransa’da ise büyüme hızının hafif bir yükselme ile yüzde 1.9’dan yüzde 2.0’a çıkacağı tahmin edilmektedir. Japonya’nın da 2008 yılında, 2007’de ulaştığı büyüme hızını koruyamayacağı, büyüme hızının yüzde 2.0’dan yüzde 1.7’ye gerileyeceği öngörülmektedir. 2008 yılına ilişkin olumlu beklenti, iyi haber, gelişmekte olan ülkeler ile gelişen (yükselen) piyasalardan kaynaklanmaktadır. 2007 yılındaki finansal türbülanstan, kredi piyasasındaki fırtına başlangıcından pek etkilenmemiş, hemen hemen hasarsız atlatmış olan bu ülkelerde, 2008 yılında yine yüksek makro ekonomi politikaların ürününü topladıkları yorumunu yapmaktadır. İşsizlik oranının gelişmiş ekonomilerde yüzde 5.3’ten yüzde 5.5’e yükseleceği, işsizlik oranında bu yükselişin de ABD’deki işsizlik oranının yüzde 4.7’den yüzde 5.7 düzeyine çıkması sonucu olacağı tahminler arasındadır. Petrol fiyatlarında, rafineri kapasitesindeki sınırlar nedeniyle, yaklaşık yüzde 10.0 dolayında bir artış beklenmektedir. Petrol fiyatlarında bu artışa karşın gelişmiş ekonomilerde tüketici fiyatlarında artışın yüzde 2.0 düzeyinde kalacağı; gelişmekte olan ülkeler ile gelişen (yükselen) pazarlarda ise yüzde 5.3 düzeyinde olacağı öngörülmektedir. Söz konusu ülkelerde yıllık fiyat artış hızının, tüketici fiyatları bazında ortalama yüzde 5.9’dan yüzde 5.3’e gerilemesi yine olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilir. Gelişmiş ülkelerin ödemeler dengesinde, ABD’nin etkisiyle cari işlemler açığının GSYİH’ye (Gayri safi yurtiçi hasıla) oranının eksi yüzde 1.4 olacağı, ABD’de bu oranın yüzde 5.5 düzeyinde kalacağı tahminler arasındadır. Buna karşı Cari İşlemler Fazlası/GSYİH oranının; Çin’de yüzde 12.2, Malezya’da yüzde 13.3, Singapur’da yüzde 25.4, Almanya’da yüzde 5.1, Japonya’da yüzde 4.3, Rusya’da yüzde 3.3 düzeylerinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Dünya finansal pazarlarında beklenen gelişmeler, köşenin boyutu dolayısıyla başka bir yazıda ele alınabilecektir. Öjeni, Kerope, Vartan, Madam Ardük ve hatırlayamadığım ötekiler... Hepsi biraz sendin, Hrant. Çocukluk, gençlik hatta olgunluk belleğimin son nefese kadar ayrılmaz imgeleri onlar. Neredeyse hiçbir iz kalmadı bu insanlardan İstanbul’da, Türkiye’de… Ayrıca üniversite yıllarımın, ilk gençliğimin devrimci heyecanlarında da varmışsın meğerse. Sonradan öğrendim. Hem Ermeni, hem solcu oluşunu kötü ödetmişler, ödettiler o nankör ülkede sana sevgili yoldaşım. O toprakların ağası sanırlar kendilerini, astığı astık kestiği kestik. Senin dediğin gibi, “O toprakları gömülmek için istediğimizi” anlayamazlar; fanatik akılları, sığ beyinleri, geri zekaları alamaz bunu. Onlar “fetih”le yatar kalkar, hâlâ “asil kan” ararlar… ??? Onun katlinden 4 gün sonra, 23 Ocak’ta Paris’te yaşayan Türklere, Türkçe bilirlere yönelik bir topluluk radyosunda, Radio Soleil Türkçe Yayınları’nda “Hrant Dink” ile ilgili özel bir program sunuyordum. 2 saatlik canlı yayında dinleyicilere de söz veriyordum. Ortalama dinleyicisi restoran, büfe çalışanları, konfeksiyon atölyeleri ve inşaat işçileri, küçük esnaf ve geniş oranda ev kadınlarından oluşan radyoyu o gün çok insan arıyordu. Bir kısmı duygu ve düşüncelerini mikrofondan ifade ederken, bazıları mikrofon dışında konuşmayı yeğliyordu. Genelde herkes üzgün, hiddetli ve de şaşkındı. Bu insanların hemen hemen hepsi çanak antenlerle Türkiye’yi anında izlerlerdi. Programın sonlarına doğru oldukça kuvvetli bir Doğu Anadolu aksanıyla konuşan 5060 yaşlarında bir kadın aradı. “Yıllardır radyoyu dinlerim ama bugüne kadar sizi hiç aramadım. Kürt de değilim, Ermeni de. Politikayla filan da aram yoktur. Mikrofonda da konuşmak istemiyorum. Biraz önce radyoda konuşulanları dinledim. İçimden gelenleri size söylemek istiyorum. Öldürülen bey de benim gibi Malatyalıymış galiba…” Sesi heyecandan titriyor, cümlelerini tamamlamakta zorluk çekiyordu. “Ben bu beyi televizyonda birkaç defa konuşurken gördüm. Bilmem ama içim çok ısınmıştı kendisine. Bütün söylediklerini anlamıyordum, ama haklıydı galiba. Çok samimi bir adam” dedi ve takıldı. Sonra bir kere daha, “Çok dürüst bir adamdı, çok dürüsttü, dürüst” demeye kalmadı, başladı hüngür hüngür ağlamaya. O bir yandan, ben bir yandan epeyce seslice hıçkırdık… “Dürüsttü, dürüst” diye tekrarladı bir süre, sonra “Bana ne onun dininden, imanından. Dürüsttü, dürüst… Halbuki nasıl da umutluydu! Nasıl kıydılar ona?” dedi ve kapattı. ??? Hrant’ın açtığı yaranın derinliği, ülkeyi bu konuda benzersiz bir üzüntü ve tereddüde sürüklemişti. Kuşkuların iz bırakmaması, insanların daha fazla sorgulamaması amacıyla her cepheden acımasız bir kampanyaya girişildi. Fakat bu kez Hrant’ın kanıyla sulanan topraklardan beklenmedik, hesap edilmedik fideler fışkırmıştı. Elbette o günden bu güne kalan dilediğimiz olmaktan çok uzak. Arkasını getirmek, filizleri güçlendirmek bir avuç insana, bizlere düşüyordu, düşüyor. Yetişen, yetişecek çiçeklere günün birinde Hrant adı verilir mi bilemem. Ama bugüne kadar umutları yok etmeye hiç kimsenin, hiçbir Tanrı’nın, hiçbir rejimin, hiçbir zorbanın, hiçbir kitabın gücü yetmedi. Zaten onu bizden aldıkları an dünyanın sonu gelmiş demektir… Hrant kardeşim, umut bin yapraklı bir çiçektir. Birileri onun yapraklarını hoyratça yolabilir veya doğa onu kendince dökebilir. Ama o betonda bile biter. Taşı yarar, ışığına ulaşır. Mevsimi yoktur, her daim açar… Meyveleri günün birinde birilerine kısmet olur mu? Rüyasını yaşatmak bile bana yeter… ugur.hukum@gmail.com Almanya’dan halı markası da geldi Alman halı markası Jan Kath, distribütörlük kanalıyla Türkiye’ye girmek için metrekare şirketiyle anlaşma imzaladı. Ürünlerinde ipek, ısırgan otu lifi, Yeni Zelanda yünü, kenevir ve kaktüs gibi farklı malzemeler kullanan Jan Kath, 2001 yılında Atlanta’da halının Oscar ödülü olarak nitelendirilen “En İyi Halı Ödülü”ne sahip. Marka organik malzeme kullanması ve farklı tasarımlarıyla dikkat çekiyor.