Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın şubat ayı sonunda geleceği belirtiliyor C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 18 OCAK 2008 CUMA Krizin ardından ziyaret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İran ile yaşanan doğalgaz krizinin ardından, Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad’ın üzerinde uzun süreden beri çalışılan Ankara ziyaretinin tarihi netleşmeye başladı. Ziyaretin şubat ayı sonunda gerçekleştirileceği belirtiliyor. Ziyaret teklifi Aralık 2007’de Tahran’dan gelmiş, ancak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ABD ziyareti nedeniyle net bir tarih söylenememişti. Türk ve İran tarafları, Ahmedinejad’ın ziyareti için mart sonu ve şubat başını kapsayacak bir program üzerinde uzlaştı. Ahme Adana Kitap Fuarı Açılıyor... satanlar” listesi: 1. Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi, Emin Çölaşan, Bilgi Yay. 2. Siyah Süt, Elif Şafak, Doğan Kitap. 3. Genelkurmay’ın Işıkları Yanıyordu, Kurtul Altuğ, Bilgi Yay. 4. Veda, Ayşe Kulin, Everest Yay. 5. Tanrı Yanılgısı, Richard Dawkins, Kuzey Yay. 6. Komutanlar Cephesi, Fikret Bila, Detay Yay. 7. Sevdalım Hayat, Zülfü Livaneli, Remzi Kitabevi. 8. Türk Amerikan Savaşı, Kanlı Deprem, Alaettin Parmaksız, Bilgi Yay. 9. Demokrasimizle Yüzleşmek, Emre Kongar, Remzi Kitabevi. 10. Suskunlar, İhsan Oktay Anar, İletişim Yay. Fatin Kanat, İran Sinemasında Kadın, Kadın Temsili ve Kadın Yönetmenler, Dipnot Yay. İran sinemasıyla ilgili ilginç bir perspektif... Yordam Yayınları’ndan yeni 4 eser: 1. Behice Boran, Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı, Gökhan Atılgan. 20. yüzyıl Türkiyesi’nin en önemli Marksist aydınlarından birinin portresi ve şimdilik tek olanı. 2. Demokrasi ve Devrim, Günümüzde Latin Amerika ve Sosyalizm, D. L. Raby. Medyanın eseri olan yalan dağlarını yerle bir eden kitap! 3. Alinin Biri, Fahri Erdinç. Türkiye tarihinden önemli ve anlamlı bir kesit ve büyük bir yazardan... 4. Genç ve Ölüm, Aysel Özakın. Romanın içinde bir roman... Toplumsal baskı ve eşitsizliklerden fazlasıyla nasiplenen ülkemiz kadınının kendisini ve toplumu anlama, hakiki olabilme çabası... Cumhuriyet Kitapları’ndan son olarak şu eserler çıktı: Ataol Behramoğlu’ndan, Dünya Halk Masalları; Ali Sirmen’den, Sevgili’ye Mektuplar; Deniz Som’dan, Hey Anadolu; Mehmet Başaran’dan, Yüreğin Sesi Zeytin Ülkesi; Hikmet Çetinkaya’dan, Soros’un Çocukları; Doğu Silâhçıoğlu’ndan, Düşlerdeki Toprak; Faik Bulut’tan, Batı ve Laiklik; Mustafa Balbay’dan, Devlet ve İslam (2. baskı). Güzel okumalar sevgili okurlar!.. İran ile yaşanan doğalgaz krizinin ardından, Ahmedinejad’ın üzerinde uzun süreden beri çalışılan Ankara ziyaretinin tarihi netleşmeye başladı. dinejad’ın Gül’ün davetlisi olarak geleceği, temaslarının 2 ya da 3 gün süreceği vurgulandı. Nükleer çalışmaları nedeni ile uluslararası baskı gören Tahran hükümeti de bu kapsamda Cumhurbaşkanı Ahmedinejad için bir bölge turu hazırlığı yapıyor. Ahmedinejad’ın resmi ziyarette bulunmak istediği ülkelerin başında ise Türkiye bulunuyor. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre İran tarafı, Ahmedinejad’ın ziyareti için Ankara’dan resmi davet beklerken, tarafların Ahmedinejad’ın ziyareti için mart sonu ve şubat başını kapsayacak bir program üzerinde uzlaştığı belirtiliyor. Buna göre Ahmedinejad, Gül’ün davetlisi olarak Ankara’da 2 gün sürecek bir ziyarette bulunacak. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 2002’de Tahran’a yaptığı ziyarette, dönemin Cumhurbaşkanı Hatemi’yi Türkiye’ye davet etmiş, ancak Hatemi, Ankara ziyaretini gerçekleştiremeden koltuğunu Ahmedinejad’a bırakmıştı. İranlı kaynaklar da Tahran yönetiminin ısrarlı ziyaret istemleri konusunda, “Ahmedinejad’ın, nisan ayında yapılacak Nevruz öncesinde tüm bölge ülkelerini ziyaret et mek istemesini” gösteriyorlar. Ahmedinejad Ankara’ya Gül’ün ABD ziyaretinden hemen önce gelmek istemiş, ancak Türkiye buna pek de olumlu bakmamıştı. Gül’ün Ahmedinejad’dan önce ABD Başkanı George Bush ile görüşmesinin hemen ardından, İran’ın Türkiye’ye gelen doğalgazı kesmesi siyasi olarak değerlendirilmiş, ancak Tahran tarafı bunu doğrulamamıştı. RICE DA GELECEK Öte yandan Ahmedinejad’ın Ankara ziyareti öncesinde, Dışişleri Bakanlığı’nın da önemli bir konuğu olacak. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın şubat ayı ortalarına doğru Ankara’ya gelmek istediği ifade ediliyor. ‘Erdoğan’ın Ankara kompleksi var’ Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasıyla ilgili çalışmalara tepki gösteren CHP lideri Baykal, “Cumhuriyet’in başkenti Ankara’nın içinin boşaltılmaya çalışıldığını” vurguladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasıyla ilgili açıklamalarına tepki gösterirken “Cumhuriyetin başkenti olan Ankara’nın içini boşaltmaya çalışıyor. Başbakan’da da, partisinin anlayışında da Ankara kompleksi, bunun arkasında Cumhuriyet kompleksi, Cumhuriyet kompleksinin altında ise Atatürk kompleksi var” dedi. Baykal, Başbakan Erdoğan’a “Kendisinin Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, hükümetinin de Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümeti olduğunu hatırlatıyor ve bu yanlıştan dönmeye çağırıyorum” diye seslendi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yaptığı yazılı açıklamada, merkez bankalarının başkentte olmasının simgesel önemine dikkat çekti. “Merkez Bankası Türkiye’nin para politikasının yürütülmesinde de merkezi bir sorumluluk taşır. Hazine ve Maliye neredeyse Merkez Bankası da oradadır” diyen Baykal, şunları söyledi: “Kuruluş yılı olan 1930’dan beri başkentimiz Ankara’da çalışmalarını sürdüren Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, yasasına göre özerk bir kuruluştur. Ama Başbakan çıktı, ‘Tartışmaya gerek yok, yasa çıkarır Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşırız. Yeri bile hazır dedi’ dedi. Bu, AKP’nin yasa tanımaz ve dayatmacı anlayışının tipik bir örneğidir. Merkez Bankası yöneticilerinin böyle bir talebi yok. Eski ve yeni yöneticilerle, konunun uzmanları hem bankanın işlevi, hem de misyonu, tarihi konumu, egemenlikle bağlantısı nedeniyle buna ihtiyaç olmadığını söylüyor ve karşı çıkıyorlar. Buna rağmen Başbakan neden, ‘Dediğim dedik, kimseye danışmaya bile gerek yok, yeri bile hazır’ diyor ve Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşımada ısrar ediyor. Nedeni şu; bu hükümet Ankara’nın kimliğine karşı. Cumhuriyetin başkenti olan Ankara’nın içini boşaltmaya çalışıyor. Başbakan’da da, partisinin anlayışında da Ankara kompleksi var. Ankara kompleksinin arkasında Cumhuriyet kompleksi, Cumhuriyet kompleksinin altında ise Atatürk kompleksi var. Başbakan’ın sözleri, dayatmacı, açıklaması bu kompleksin dışavurumudur. Merkez Bankası’nın taşınmasıyla ilgili karşı çıkışları önemsemeyen, bu konuda tartışmayı bile içine sindiremeyen Başbakan, Merkez Bankası’nın taşınması konusunda söylediği sözlerle demokrasi kültüründen yoksunluğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.” dana’da da bir kitap fuarı açma yolunda, TÜYAP’ta gelişen niyetler kulağımıza her ulaştığında heyecanlanırdık. Adana, böyle bir ilgiye değerdi çünkü. Akdeniz bölgesinde Çukurova deltasında, her yönüyle bir merkezdi Adana: Nüfus yoğunluğu, iktisadi alanda ticaret ve sanayi yönünden yetkinliği, kültürel bakımdan başta aydınları ve üniversitesiyle parlaklığı, sanat etkinliklerine açıklığı, Adana’yı her zaman göz önünde tutmuştur. Böylece, TÜYAP’ın oraya bir kitap fuarını götürüp açması yerindeydi. Bu niyet, sonunda gerçekleşiyor. Adana Kitap Fuarı 15 Ocak günü açılıyor. Kent, 20 Ocak akşamına kadar, bir kültür yoğunluğunu yaşayacak: Konferanslar, söyleşiler, açık oturumlar, imza günleri dikkatleri çekecek; aydınlar ve okurlar kucaklaşacaktır. Başlayacak olan, bir “kültür şöleni”dir. Adana, aydınları ve halkıyla buna layıktır; onlar da bu fırsatı değerlendirecekler... Adana’ya şimdiden gönülden bir “merhaba”! ? Bu vesileyle, okurlarıma, yayın dünyasından kimi haberler de vereceğim: Önce kitaplıklara, bir temel eser: Hikmet Altınkaynak, Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler Sözlüğü, Doğan Kitap; Remzi Kitabevi, Steinbeck’in bütün eserlerini yeniden basmış: Doğaldır ki, Bitmeyen Kavga’dan başlayarak... Steinbeck, bütünüyle okunmalı! 1919’un Şifresi, Hulki Cevizoğlu, Cevizoğlu Yay. Okurlar, bu şifreyi öğrenmeliler! İsmet Paşa’nın Kürt Raporu, Saygı Öztürk, Doğan Kitap. Yıllar öncesinden gelen ve bugün de tartışılan bir sorun! Dağların Sesi “Hilmo”, Rahmi Turan, Bilgi Yay. Eşkıyalar ve Güneydoğu’nun feodal düzeni; vahşi dağlarda yaşanmış bir aşkın, soluk kesici öyküsü... Karanlık Kıta, Avrupa’nın 20. Yüzyılı, Mark Mazower, Bilgi Üniversitesi Yay. Bugünleri de anlamak için... Bilgi Kitabevi’nden, bir “çok A Başbakan Tayyip Erdoğan, Madrid’de düzenlenen Türkİspanyol İş Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada, AB’ye tam üyelik konusunda ilk günkü kararlılıkla çalışmalara devam ettiklerini vurgulayarak, “Böylesine önemli bir projenin günlük siyasi kaygılara kurban edilmemesi gerekir. Ne yazık ki bazı üye ülkeler üyelik hedefimizi sulandırma gayretleri içerisine giriyorlar. Tam üyelik dışında herhangi bir alternatifi kabul etmemiz mümkün değil” dedi. Erdoğan 1.5 milyarlık İslam dünyasının Türkiye’nin AB’ye üye olacağı günü merakla beklediğini söyledi. İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero da Türkiye’ye desteğini yineleyerek, “Türkiye AB’ye ne zaman girerse girsin bu karar, AB’nin 21’inci yüzyılda alacağı en önemli kararı olacaktır” dedi. (AA) İspanya’dan AB desteği Ajandada Cumhuriyet yok AKP’ Fırat KOZOK ANKARA AKP’nin 2008 ajandasında, makarna günü, ishalde ağızdan sıvı tedavisi, kaynanalar günü gibi günlere yer verilirken, hilafetin kaldırılması, şapka devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması konularına hiç değinilmiyor. AKP’nin yeni yıl için bastırdığı ve parti örgütüne dağıttığı “Nice Ak Yıllara” adlı ajandada yurttaşlar tarafından neredeyse hiç bilinmeyen “önemli günlere” yer verilirken, cumhuriyet tarihinde dönüm noktası olan birçok olay görmezden gelindi. AKP ajandasında, bazı önemli günler şöyle sıralandı: 15 Haziran Kaynanalar Günü, 26 Ekim Nineler Günü, 17 Kasım Komşular Günü, 17 Temmuz İshalde Ağızdan Sıvı Tedavisi Haftası, 25 Ekim Makarna Günü, 2228 Nisan Televizyon İzlememe Haftası, 21 Kasım Televizyon Günü, 15 Nisan Büyümenin İzlenmesi Günü, 15 Mayıs Aile Günü Haftası, 5 Mayıs Avrupa Günü, 10 Nisan Laiklik Günü, 16 Mayıs Sakatların Genel Sorunları Günü, 29 Nisan Dans (Bale) Günü, 17 Ağustos Emzirme Günü ve Anne Sütü Haftası, 21 Mayıs Süt Günü, 16 nin“Nice Ak Yıllara” adlı ajandasında, Cumhuriyet tarihinde dönüm noktası olan birçok olay görmezden gelindi Eylül Ozon Tabakasını Koruma Günü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddeti Kınama Günü, 29 Ocak Ezanın Türkçe okutturulması, 1 Nisan Mizah (Şaka) Günü, 4 Nisan NATO Günü, 31 Mayıs Sigara İçmeme Günü, 31 Mayıs Hostesler Günü, 31 Mayıs Ruh Sağlığı Günü, 1 Haziran Ayasofya’da ilk cuma namazının kılınması. Ajandada, Cumhuriyet tarihinde önemli yer tutan devrimlere ise hiç yer verilmedi. Saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım tarihi için ajandada yalnızca “Harf Devrimi”, hilafetin kaldırıldığı 3 Mart tarihi için de “Diyanetin kurulması” bilgisi yer aldı. Ajandada, ezanın Türkçe okutulduğu 29 Ocak tarihine de bilgi olarak yer verildi. Aleviler için kutsal sayılan muharrem ayında yapılan “Aşure Günü” ise, önceki yıllardaki ajandalarda olduğu gibi, bu yıl da AKP’nin ajandasının “Dini günler” bölümünde yer buldu. AKP ajandasında yer almayan ve Cumhuriyet tarihi açısından önem taşıyan özel günler şöyle: Saltanatın kaldırılması, Halifeliğin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılması, Medeni Kanun’un kabulü, Tekke ve zaviyelerin kapatılması, şapka ve kıyafet devrimi. kisi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı üç Hıristiyanı boğazlayarak öldürmekten yargılanan katil sanıklarından birisi “Onlar Hıristiyan biz Türk’üz” diyerek durumu izah etmiş. “Karşı taraf” sözünü açıklamak için böyle bir deyim kullanmış. Bu bir Türkiye gerçeğidir. Vahşi cinayetin sanıkları bu düşünceye kendiliklerinden varmış değiller. Ülkemizdeki resmi söylem zaten Hıristiyan yurttaşı “yabancı” sayıyor. “Öteki”nin de ötesinde yabancı işte. Bu “yabancı” deyimine mahkeme kayıtlarında rastlayabilirsiniz, Vakıflar Kanunu taslağında gayrimüslim yurttaşlarımızı “yurttaş” görmeyen anlayışı paragraf paragraf, madde madde okuyabilirsiniz. Unutmayalım, Hrant Dink de Hıristiyandı. Namluların hedefi haline getirilmesi için onun Ermeni ve Hıristiyan kimliği üzerinden saldırılar düzenlenmiş, yayınlar yapılmıştı. ??? Malatya katliamı davasında katil sanığının söylediği “Onlar Hıristiyan biz Türk’üz” açıklaması üzerinde düşünmeliyiz. Bu düşüncenin nasıl üretildiğini ve hangi siyasi, psikolojik anlayışın ürünü olduğunu yeni baştan gözden geçirmeliyiz. Türkiye, ne yazık ki uzunca bir süreden beri farklı olanı, değişik olanı düşman gören, dışlayan bir düşüncenin etkisiyle şekilleniyor. Avrupa İ SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR ‘Onlar Hıristiyan Biz Türk’üz’ yinde. Diyelim ki, bu misyonerler bazı Müslümanların kafasını çeliyor ve onları Hıristiyanlık inancına çekiyor. Bunun laik bir ülkede nasıl bir sakıncası olabilir? Müslümanlar da her gün kendi inançlarını yaymak ve pekiştirmek amacıyla propaganda yapmıyorlar mı? İnancına güvenen bundan çekinmez. Kaldı ki laik bir devlet Müslüman yurttaşı ile gayrimüslim yurttaşı arasında ayrım yapamaz. Yapmaya kalkarsa laikliği yok sayıyor demektir. Peki Türkiye’de Müslüman olmayan yurttaşlara karşı negatif bir ayrımcılık yapılmıyor mu? Tabii ki yapılıyor. Vakıflar Kanunu bunlardan birisidir. Daha çok kanun maddesi ve yönetmelikte bu dışlayıcı anlayışı görebiliriz. ??? Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik bir devlettir. Anayasasında öyle yazıyor. Bizler de Türkiye’nin laik kalmasını isteyenlerdeniz. Laiklik, özellikle din ve inanç karşısında devletin taraf tutmaması anlayışını savu Birliği sürecinin ortaya çıkmasıyla “yabancı” kavramı ve “yabancı” düşmanlığı daha da yaygın şekilde kullanılır olmuştur. “Öteki” çeşit çeşittir. Etnik kökeni, cinsel tercihi, mezhepsel tercihi farklı olan ötekidir. Ama ötekilerin en ötekisi ise gayrimüslim yurttaşlarımızdır. Onlar, bazı çevreler için düşman sınıfındadır. Bazı çevrelerin içine bazen kendisini “solcu” olarak tanımlayanlar da giriyor. Kilise kapılarına kilit vurmaya kalkışan solculara tanık oldu bu ülke. Bu arada “misyonerlik” konusundaki bazı yargılara da değinmek istiyorum. ??? Misyoner, bir dinin, bir inancın yayılmasını kendisine görev edinen kimselere verilen addır. Türkiye’de de dünyanın birçok yerinde de misyonerler var olur, var olmaya devam eder. Türkiye, yüzde 99’unun Müslüman olduğu söylenen bir ülke. Gayrimüslim sayısı ile binde birler düze nur. Peki gerçekte böyle mi oluyor? Örneğin Alevi yurttaşlarımız, devletin önünde Sünni yurttaşlarımızla eşit haklara sahip mi? Tabii ki değil. Onların Alevi sözcüğünü kullanmaları bile düne kadar yasaktı. Hıristiyan yurttaşlar devletten eşit muamele görüyorlar mı? Tabii ki görmüyorlar. Hatta bazen iktidarlar, Hıristiyan Rum yurttaşlarımızı, Batı Trakya’daki TürkMüslüman azınlığa karşı “rehin” olarak görecek kanun maddeleri bile hazırlayabiliyorlar. ??? Eğri oturup doğru konuşalım; Türkiye’de egemen olan milliyetçilik, ne yazık ki farklı inançtaki insanlarımızı hedef haline getirecek bir anlayış içinde yürümeye devam ediyor. Malatya’da ortaya çıkan yüz kızartıcı, yürek yakıcı tablo, ilkel bir milliyetçiliğin, ilkel bir dinciliğin çok ötesinde, kurumsal bir anlayışı gözler önüne seriyor. Buna karşı ne yapacağız? Çocuklarımızı nasıl yetiştireceğiz? İlkel milliyetçilik bir eğitim sisteminin ve egemen anlayışın sonucunda ortaya çıkıyor… Gelin, üzerinde bir kez daha düşünelim ve katil üreten anlayışı önce özeleştiri yaparak sorgulamaya çalışalım. oralcalislar?cumhuriyet.com.tr