13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Genco Erkal, 2 Temmuz 1993’te yaşanan Sıvas katliamını sahneye taşıdı. Görsel tasarımıyla o günü ve duruşmaları an an yaşatan ‘Sivas 93’ün müzikleri Fazıl Say’a ait. Erkal’ın amacı katliamın unutulmasını engellemek ve tüm Türkiye’yi bir yüzleşmeye çağırmak. Çünkü bu yüzleşme yaşanmadan ne gelecek var, ne de sükunet... C duysunlar, görsünler istiyorum. Bu gerçekle yüzleşmeden olmaz. Eğer gerçekten bir daha böyle bir şey yaşanması istenmiyorsa, bu toplumun Sıvas Katliamı ile sonuna kadar hesaplaşması gerekiyor. Oyunu yazmamın gerekçesi de bu. Sıvas Katliamının belgesel tarzda sahnelenmesi bugüne ilişkin kurgunuz mu, yoksa ilk andan beri oyunu böyle mi tasarladınız? Katliamdan bu yana olan gelişmeler, genel gidişin daha iyiye değil, daha kötüye gittiğini gösteriyor. Özellikle son seçim sonuçlarından sonra ortaya çıkan tablo, sonraki politik gelişmeler, bu konuların üzerinde çok dikkatlice durmamız ve uyarı görevi yapmamız, nasıl bir mücadele sürdürülecekse ona göre kendi yolumuzu çizmemiz gerektiğini gösteriyor. İlk düşüncem katliamın 14. yıldönümünde, röportaj YANSIMA OSMAN İKİZ 18 OCAK 2008 CUMA Savaş Hazırlığı Gibi Barış Gezisi İsrail’den işgali sona erdirmesini 1967’den önceki sınırlara geri çekilmesini istedi. Herkesin yüreğine su serpti! Bush bu konuşmasıyla daha sonra ziyeret edeceği Arap ülkeleri liderlerinin eline birer elma şekeri verdi. Ama kendisi ülkesine döner dönmez İsrail’in Gazze’ye saldırısında 19 kişi öldü. Filistin Lideri Abbas, olayı katliam diye niteledi. Bush, bölgedeki diğer ülkeleri ziyaretlerinde ne kadar ‘’demokrat’’ olduğunu da gösterdi!.. Aralık ayında muhalifleri hapise attıran Bahreyn Kralı Şeyh Hamad bin İsa AlKhalifa’yı neredeyse göklere çıkardı. Azınlık sünnilerin,çoğunluk Şiiler üzerindeki baskısını hatırlatmak, insanhaklarından, demokrasiden söz etmek Bush’un aklına bile gelmedi. Gelmedi, çünkü asıl amacı bölgede İran’a karşı cephe oluşturmaktı. Abu Dabi, Suudi Arabistan, Mısır ziyaretlerinde de aynı taktiği izledi. Bush’un, diktatörlerin kulaklarını çekeceğini umanlar avucunu yaladı. Demokrasi ve insan hakları yerine, Bush, İran’ın terör örgütlerine desteğini ele aldı. İran’ın nükleer silah ürettiği yolundaki iddiaları, istihbarat raporlarıyla çürütülünce, gene terör faktörünü kullanmaya başladı. Dikkatleri belli bir tehdit faktörüne yöneltip üslubunu giderek sertleştirmesi, Irak’a saldırmadan önce izlediği taktiği hatırlattı. Peki, Irak savaşı sırasında Şii desteği için İran’la gizlice işbirliği yapan ABD, İran’a saldırır mı? Bush’un görevinde son yılı. Amerikan kamuoyu savaştan bıkmışa benziyor. Demokratlar İran’a askeri saldırıya karşı. Bush’un fazla manevra alanı yok gibi gözüküyor. Öyle gözüküyor ama, F16’lar İran’a sorti’lere başlayıp bombaları atarsa da şaşırmayın. Dünyadaki Amerikan aleyhtarlığı biraz daha mı artacak? Silah tekelleri ve Bush’un protestolara aldırır hali yok. Hem bütün yollar Beyaz Saray’a çıkmıyor mu? Bütün liderler hacı olacakmış gibi Beyaz Saray’a kabul edilebilmek için sıraya girmiyor mu? osman.ikiz?tele2.se Unutmayın diye “SİVAS 93” Miyase İLKNUR U nutmak sorumluluktan kaçmaktır. Bunun için Sıvas, toplumsal hafızadan en çabuk, en hızlı atılan katliam oldu. Dahası sözü ve erki elinde tutanlar 2 Temmuz 1993 ve o gün yakılan 33 kişiyi tarihten silmek istediler. Politikacılar, köşe yazarları “Yeter artık, unutun” dediler, hatırlatmayı insan olmanın sorumluluğu sayanları hain, bozguncu ilan ettiler ve bir daha tekrarlanmasın diye bellekleri diri tutmak isteyenler giderek azaldı. Dahası, otelin alt katına bir kebapçı açıldı ve o gün misafirlerinin yakılmasını seyreden ve seslerini yükseltmeyen Sıvaslılar “Madımak müze olsun” talebiyle hop oturup hop kalktılar. Sonunda Kültür ve Turizm Bakanlığı otelin müze olamayacağına dair gerekçelerini de hazırladı ve mülk, insan hayatının ve vicdanının önüne geçti… Oysa yakın tarihimiz bu unutmaların ağır bedelleriyle yüklü, dahası her unutulan katliam, yenisinin hazırlayıcısı oldu, Maraş, Çorum, Malatya, Sıvas, Gazi… Ancak 1993 Sıvas’ının unutulmasına karşı duranlar da var. Genco Erkal bu duruşunu sahneye de taşıdı, Sıvas katliamını yazdı ve sahneye koydu. “Sıvas 93” adlı belgeseloyunun müziklerinde Fazıl Say imzası var. “Sıvas 93”ü Genco Erkal’la konuştuk. Muammer Karaca Tiyatrosu’nun sanat yaşamınızda önemli bir yeri var sanırım. Evet, evet. Ben ilk profesyonel sahneye burada çıktım. 1959 yılında Müşfik Kenter’in Devlet Tiyatrosu’ndan ayrılıp İstanbul’a geldiği sezon, ben de profesyonel oldum. Neredeyse elli yıla geliyor. Buralardan çok geçtik, onun için Muammer Karaca Tiyatrosu’nun sanat yaşamımda böyle bir yeri var. Geçmişteki oyunlarınıza baktığımızda çok ilginç türde oyunlar görüyoruz. Tek kişilik oyunlar, senfonilerin üzerine kurulmuş oyunlar. Sıvas Katliamını “Sıvas 93” adıyla sahneye koyuyorsunuz. Bu, belgesel tarzda ilk oyun mu? İlk değil. Daha önce 1971’de, Küba Devrimi üzerine “Havana Duruşması” oyunumuz vardı. Bir yıl sonra “Soruşturma” diye bir oyun oynadık, Almanya’da Nazizim’in iktidara gelmesini, toplama kamplarını ve mahkemeleri konu alıyordu. Allende iktidarı ile ilgili bir oyun, “Şili’de Av”ı yaptık. Bir de “Alpagut Olayı” diye Türkiye’deki maden işçilerinin grevini anlatan bir oyunumuz vardı. Kemal Türkler’i Türkiye’ye tanıtan işçi eylemi… Evet. Sizin anlayacağınız, yerli yabancı bir hayli belgesel oyun deneyimimiz var. Fakat, böyle baştan sona görsel malzeme eşliğinde, tamamen gerçeklere dayanan bir belgesel oyun galiba ilk kez yapılıyor. O nedenle biz de çok heyecanlıyız. Nasıl üstesinden geleceğiz, bu işin? Siz teksti okudunuz biliyorsunuz, ama sahnede, sözlerin ötesinde boydan boya o gün Sıvas’ta çekilmiş fotoğraflar, filmler akacak, izleyici gerçeği bire bir görebilecek. Ben oyunu yazarken bir tek cümlesini kafamdan uydurmadım. O gün orada bulunan kişilerin tanıklıklarından, gazete söyleşilerinden, mahkeme tutanaklarından Şanal Saruhan’ın girişimiyle Barolar Birliği tarafından yayımlanan ve konuyla ilgili yazılmış diğer kitaplardan yararlandım. Her şey bire bir gerçektir. Çok üzülerek söylüyorum: Bir şey uydurdum zannedilmesin, maalesef bu acı bire bir gerçektir. İnsanlar bu gerçeği rolündeyiz, ama zaman zaman bazı kişilikler değişiyor. Ben bir ara Aziz Nesin, bir ara Sıvas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu oluyorum. Bütün arkadaşlar zaman zaman belli rollere girip çıkıyorlar, ama genelde bir anlatıcı tavrı içinde. Oyunda zaman Sıvas’a geldikleri anda başlıyor, mahkemenin sonuna kadar sürüyor ve oyuncular bütün olayı anlatarak oynuyorlar. Kimse belli bir kişilik değil. Herkes anonim. Müzikler Fazıl Say imzasını taşıyor. Daha önce de birlikte çalışmıştınız. Evet, Say şu sıralar yurtdışındaki yoğun konserleri nedeniyle yeni bir beste yapamayacağını, fakat bütün bestelerini istediğim gibi kullanabileceğimi söyledi. Ben de onun daha önce Can Dündar’ın Nâzım belgeseli için yaptığı programını yaptık. Şubat'ı Ocak ayının sonunda planlayacağız. Tabii bu oyun gördüğü ilgiye bağlı olarak bu yakada da, karşı yakada da Caddebostan Kültür Merkezi ile Kadıköy Halk Eğitim Merkezi fırsat buldukça oynayacak. Yurtdışında bir iki festivalden çağrı aldık, bu çağrı ve önerileri bir araya toplayıp bir program yapmamız lazım. Ben oyunun çok ses getireceğine, büyük ilgi göreceğine inanıyorum. Bütün Anadolu’yu gezeceğiz, ay sonunda İzmir’e bir turne var. Biliyorsunuz, biz her yıl bütün Anadolu’yu iki kez dolaşırız. Belki oyuna tepkiler de olacak? Mutlaka olacaktır. Bu, yürekli bir oyun. Biz artık bu yola baş koyduk. Her türlü tepkiyi göğüslemeye hazırız. Sanat yaşamınıza baktığımızda politik tiyatro Genco Erkal’ı, Genco Erkal da politik tiyatroyu öne çıkartmış ve ikisi özdeşleşmiş gibiler. Son dönemlerde politik tiyatronun hızı biraz kesilmiş görünüyordu. Bu oyunla politik tiyatro yeniden perdelerini açıyor diyebilir miyiz? Bundan dört beş yıl önce oynadığımız “Yaşasın Savaş” oyunu tam Irak işgalinin başlamasının arifesinde, insanları savaşa karşı uyaran, ABD emperyalizmini yargılayan bir oyundu. Hemen hemen bütün oyunlarımızda politik bir duruşumuz, sözümüz vardır, ama güncel ve bizden bir olay olarak uzun zamandır bu kadar denk düşen bir oyun sahnelenmedi. eorge W Bush’un bir haftalık Ortadoğu ziyareti kamuoyuna ‘’Barış Gezisi’’ olarak duyuruldu ama bu nasıl bir barış gezisiyse sonunda bölgeye gene barut kokuları yayıldı. Gezisinin ilk durağında barış havarisi kesilen son durağında ise İran’a ağır tehditlerde bulanan Bush bölgede gerginliği tırmandırmayı başardı. Bush’un barış gezisini savaş hazırlığı havasına sokması patavatsızlığından mı kaynaklanıyor acaba ? Öyle diyenler var. Ne de olsa göreve geldiğinden bu yana kendisi için uyarlanan fıkralarla rekor kırdı. Teksalı başkana aptal, cahil, geri zekalı gibi akla gelebilecek her türlü yakıştırma yapıldı. Biz, Bush aptal mı, cahil mi yoksa numara mı yapıyor gibi soruların yanıtını siyaset psikologlarına bırakalım. Ama şu gerçeği görelim: Silah tekellerinin, petrol tekellerinin, savaş ekonomisinden çıkarı olanların adamı Bush, görevini başarıyla yerine getirdi. Bush’un uğursuz işleri nasıl başardığını hepimiz izledik. Savaş ve şiddet bizlere demokrasi ve insan hakları adı altında ambalajlanmış yaldızlı paketlerle sundu. Bu yalanlardan bıktık. Bıkmakla kalmayıp haçlı orduları başkomutanı gibi hafızalara yerleşen Bush’un ‘’Demokrasi’’ ve ‘’İnsan Hakları’’ masallarını dinlemekten bu yüce kavramları duydukça kuşkuyla karşılar hale geldik. Bu arada yalan dinleye dinleye yalanların nasıl tercüme edilmesini gerektiğini de öğrendik. İşte birkaç örnek: Irak’a demokrasi götüreceğiz. Irak’ı bölüp, kuklalarımızla biz yöneteceğiz. PKK ortak düşmanımızdır. PKK sizin düşmanınızdır, bizim maşamızdır. İstediğimiz zaman ileri sürer, istediğimiz geri çekeriz. Türban insan hakları sorunudur. Türban bizim siyasi sancağımızdır. Bush’un bir haftalık Ortadoğu gezisindeki konuşmalarına dikkatlice bakılacak olursa ton ve üslubun nasıl değiştiği görülecektir. İlk durak İsrail’de olumlu bir izlenim yarattı. G Genco Erkal dahil yedi oyuncu Sıvas katliamını, mahkemenin sonuna kadar görüntülerle anlatıyor... (Fotoğraflar: Vedat Arık) Cumhuriyet gazetesinde çıkan Dikmen Gürün Uçarer’in yazısıyla oluştu. “Bu kadar önemli konu var, niçin bizde belgesel oyun daha çok yazılmaz” diyerek Madımak olayını örnek gösteriyordu. Böyle bir yazıyı daha önce de yazmıştı, ben de her okuduğumda hak vermiştim. Sonra kendi kendime “bunu niye ben yazmıyorum” dedim.. Bugüne kadar Can Yücel’den Aziz Nesin’den, Nâzım Hikmet’ten pek çok uyarlama çalışmaları yaptım. Ama onların sözleri, şiirleri, öyküleri vardı, size yol gösteren… Evet, ilk kez özgün bir oyun yazdım. “Buna nasıl cesaret edeceğim” diye çok düşündüm. Kendime bir süre koydum. Önce “Bütün belgeleri toplayayım, eve kapanıp okuyayım, inceleyeyim ve beş on sayfalık bir şey deneyeyim” dedim “Eğer gözüm keserse yapmaya kalkayım”. Dostlar Tiyatrosu’ndan oyunculuk öğrencim, Sıvas Davası’nda ailelerin avukatlığını üstlenen Şanal Saruhan’a başvurdum. Arkasından Zeynek Altıok, ve katliamdan kurtulan, kendisi de bir tiyatrocu olan Serdar ile kardeşi Serkan Doğan’la görüştüm. Bu konuda yazılmış bütün kitapları, dergileri bana, bu arkadaşlar sağladılar. ben sahafları dolaşıp kitaplar topladım. Sıvas üzerine yazılmış şiirleri topladım. Eve kapandım, bir süre sonra nasıl bir oyun olacağını görmeye başladım ve tam kararımı verdim. O günden bugüne altı ay geçti ve oyun seyirci karşısına çıkmaya hazır hale geldi. Bütün arkadaşlarım bu oyuna büyük bir tutkuyla bağlandılar. Çok emek verdik, bu olayın önemine yaraşır bir oyun olmasını istiyoruz. Artık son sözü seyirci söyleyecek. Yine tek kişilik bir oyun mu bu? Hayır hayır, yedi kişi görev alıyor bu oyunda. Hepimiz anlatıcı müziklerinden, Metin Altıok ve beraber yaptığımız Nâzım oratoryosundan, Kara Toprak bestesinden, İpek Yolu ve Anadolu’nun Sessizliği konçertosundan derleme bir müzik yaptım. Geçen gün onayını almak için provaya çağırdık, hem oyunun konusu, hem politik içeriği hem de tiyatro dilinde anlatma biçimimiz onu çok heyecanlandırdı. Zaman zaman kareografi, dans giriyor oyunda, müzik ağırlıklı bölümler var. Say bunları da sanatsal açıdan çok üst düzeyde buldu ve müziklerinin de çok yerli yerinde kullanılmış olduğunu söyledi. Onun bu değerlendirmesi bizi çok rahatlattı. Hollanda’da İstanbul resimleri... Kültür Servisi Ressam Burhan Özer asistanı Dilşat Atasoy’la Hollanda’nın Buren Sinagogu’nda “İstanbul’dan İki Renk” başlıklı bir karma sergi açtı. Buren’in restore edilerek sergi mekânına dönüştürülen sinagogundaki sergi 20 Ocak’a dek sanatseverlerle buluşacak. İki ressamın yapıtlarının büyük bölümü suluboya ve İstanbul ağırlıklı manzara çalışmalarından oluşuyor. Bu sergi 12 yıllık usta çırak ilişkisinin ikinci ortak ürünü. 11 Ocak’ta açılan sergiye Hollanda gazete ve radyoları da yer verdi. TEPKİLER OLACAKTIR... Sıvas 93 kaç kez sahnelenecek? Gazetelerde yedi oyun tarihi yer alıyor, bu kadar kısa mı? Hayır. Salonun sahibi olan Beyoğlu Belediyesi aylık program yapıyor, biz de sadece Ocak ayının Yeni bir edebiyat sitesi Kültür Servisi Şair ve aforizmacı Günel Altıntaş ‘kitapgaleri’ adlı bir web sitesi kurdu. Bu sitede, adına kitap imzalatmak isteyen kitapseverler artık belli gün ve saatlerde sevdikleri yazarlara internet üzerinden kitaplarını imzalatabiliyor. Kitap imzalayan yazarlar arasında Sait Maden, Afşar Timuçin, Cezmi Ersöz, Adnan Özyalçıner, Sennur Sezer, Gülsüm Akyüz gibi edebiyatçılar, Doğu Perinçek, Alev Coşkun gibi politikacılar ve pek çok derlemeci, çevirmen ve değişik mesleklerden insanlar bulunuyor. Her ay bugüne kadar yayımlanmamış bir şiir ve bir düzyazının ikram edildiği sitede, kitabın yanı sıra resim de satılıyor. (www.kitapgaleri.com)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle