Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 OCAK 2008 CUMA haberler AYDINLANMA Alevi toplumunu yanına çekmek için hükümete yakın yeni federasyon kurulacak, dedelere maaş bağlanacak AKP hükümetinin Alevi planı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Alevi toplumunu yanına çekebilmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla iftar yemeği düzenleyen AKP iktidarı, önümüzdeki dönemde bu kesime yönelik yeni adımlar atacak. Alevi Bektaşi Federasyonu’na alternatif yeni bir federasyon kurulması yönündeki çalışmalar sürerken Alevi dedelerini yetiştirmek üzere enstitüler açılacak. Buralardan yetişen dedelere maaş bağlanacak. Alevilerin kutsal Muharrem Orucu’nu siyasi amaçla kullanan AKP iktidarı, bu kesimi yanına çekebilmek için yeni bir eylem planı devreye sokacak. Hükümet bu çerçevede, önceliği kendisine yakın Alevi dedeleri yetiştirmeye verecek. Bunun için Alevi Enstitüleri kurulacak. Enstitülerin te EMRE KONGAR Aydınlanmamış Aydınlar C 5 ? Alevilere yönelik sözde “açılımını”, Alevi örgütlerinin protesto ettiği iftar yemeğiyle başlatan AKP iktidarı, önümüzdeki dönemde Alevi enstitüleri aracılığıyla kendi dedelerini yetiştirecek. İktidar, kendisine muhalif olan Alevi Bektaşi Federasyonu’na alternatif bir örgüt kuracak. da Alevilik, Aleviliğin kolları, Alevi ve İslamiyet, dedelik makamı gibi konularda öğrenciler eğitilecek. UMHURBAŞKANI DA EL ATTI AKP iktidarı Alevilere yönelik planlarını yaşama geçirirken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den de destek gö mel amacı Alevi dedelerini yetiştirmek olacak. Enstitülerin ilki Antalya’nın Elmalı ilçesindeki Tekke köyünde Abdal Musa Vakfı öncülüğünde yaşama geçirilecek. Enstitü için arsa tahsislerinin yapıldığı öğrenildi. Enstitü, Akdeniz Üniversitesi’ne bağlı olarak hizmet verecek. Akademisyenlerin ders vereceği enstitüde, Aleviliğin kökeni, tarihsel gelişimi, Türkiye’de ve dünya C Bilkent Otel’deki iftara bin kişinin katıldığı, bu kişilerden 498’inin Alevi olduğu belirtildi. (NECATİ SAVAŞ) 298 Alevi örgütünden 293’ü AKP iftarına katılmadı Telefonla davetli aradılar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP iktidarının sözde “Alevi açılımı” çerçevesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla gerçekleştirilen muharrem orucu iftarı, Alevi örgütlerinin protestosu nedeniyle sönük geçti. Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Turan Eser, sayıları 298’i bulan Alevi örgütlerinin 293’ünün yemeği protesto ettiğini söyledi. AKP’nin son ana kadar bazı Alevi işadamlarını telefonla arayarak yemeğe çağırdığı ileri sürüldü. AKP İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu ile Abdal Musa Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı’nın organize ettiği Alevi iftarı Bilkent Otel’de yapıldı. 12 Alevi dedesinin düzenlenen basın toplantısında, iftara katılanların “düşkün” ilan edilebileceği yönündeki uyarısının ardından ABF ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’ndan yapılan sert açıklama iftara katılımı düşürdü. Birliği Federasyonu ile Can Dostlar Cemevi Derneği katıldı. Art arda gelen tepkiler sonrasında iftardan umduğunu bulamayacağını anlayan AKP iktidarı, gün boyu yemeğe katılımı arttırmak için çabaladı. Alevi kökenli milletvekili ve partililer, telefonlarla iftara katılımcı aradı. RDOĞAN’DAN SOMUT SÖZ YOK İftara Başbakan Erdoğan’ın yanı sıra Başbakan Yardımcıları Cemil Çiçek ve Hayati Yazıcı, Devlet Bakanları Mehmet Aydın, Said Yazıcıoğlu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özak’ın da aralarında bulunduğu AKP’liler ve parti yöneticileri de katıldı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ile Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın da yemeğe katılması dikkat çekti. Yemeğin verildiği salona Hz. Ali ve Atatürk’ün posterleri asılırken, yemek öncesinde Kerbela ağıtı ve dua okundu. Mersiye ve sofra dualarının okunması sırasında eski Kültür Bakanı Atilla Koç ile pek çok da E vetlinin gözyaşlarını tutamadığı gözlendi. Yemek mönüsünde iftariyelik tabağı, mercimek çorbası, ekşi soslu su böreği, pilav eşliğinde sebzeli türlü, vişne soslu dondurmalı kazandibi ve meyve suyu yer aldı. Alevi inancına göre su ve etin bulunmadığı yemekte bıçak da kullanılmadı. Ancak isteyen bazı kişilere su ikramı yapıldı. Erdoğan, iftarda yaptığı konuşmaya “Sevgili canlar, değerli kardeşlerim” diyerek başladı. Konuşması boyunca Alevi kesimin sorunlarına yönelik hiçbir somut çözüm sözü vermeyen Erdoğan, birlik ve beraberlik vurgusu yaparak “Ben buraya sizin mateminizi paylaşmaya değil, hep birlikte bizim matemimizi paylaşmaya geldim. Bu matem bizim matemimizdir” dedi. recek. Antalya’da kurulacak olan Alevi enstitüsünü himayesine alan Gül, bu konuda yapılacak çalışmaları yakından izleyecek. Proje çerçevesinde Başbakanlık bünyesinde yeni bir genel müdürlük kurulması tartışılıyor. Genel müdürlük bünyesinde cemevleri ve enstitüler açılacak. Buralarda dede, zakir ve hizmetliler, devlet memuru olarak çalışacak. Genel müdürlük bünyesinde Türkiye çapında cemevleri kurulacak. Bu cemevlerinde en az birer dede, zakir ve hizmetli görev yapacak. Gereksinim duyulması durumunda bu sayı daha da arttırılacak. Buralarda görev yapacak tüm kişiler devlet memuru olacak. Cemevlerinin kurulacağı yerleri, camilerde olduğu gibi belediyeler tahsis edecek. AKP iktidarı, tüm bu çalışmaları aralarında Alevi dedelerinin de bulunduğu 40 kişilik bir komisyon eşliğinde yaşama geçirecek. Hükümet ayrıca kendisine muhalif olan ve 22 Temmuz seçimleri öncesinde AKP’ye oy verilmemesi yönünde çağrı yapan Alevi Bektaşi Federasyonu ile Cem Vakfı’nı da “izole etmeye” hazırlanıyor. Bu çerçevede, iki kuruluştan çeşitli nedenlerle uzaklaştırılan bazı kişiler tarafından kurulan küçük Alevi derneklerinin katılımıyla yeni bir federasyon oluşturulacak. Yeni federasyonla ilgili son çalışmanın önümüzdeki günlerde İstanbul’da yapılması planlanıyor. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Turan Eser, siyasi iktidarların geçmişte de Alevilere yönelik açılım söylemleri ortaya koyduğunu ancak bir sonuç alınamadığını anımsattı. AKP iktidarının gerçek bir açılım için Alevilerle sağlıklı bir diyalog kurması gerektiğini vurgulayan Eser, buna karşın iktidarın bu konuda ciddi bir iradeye ve politikaya sahip olmadığını ifade etti. Alevilik Araştırma Merkezi Başkanı Ali Yıldırım da Alevi gerçeğini 5 yıldır reddeden AKP hükümetinin bu kez de Alevisiz bir Alevi açılımı peşine düştüğünü belirterek “Alevilere yönelik inkâr politikalarıyla sonuç alamayan AKP iktidarı bu kez bünyesine kattığı devşirme Aleviler eliyle Alevilerin inançsal, kültürel, siyasal değerlerinin çürütülmesi, aşındırılması yönünde sözde Alevi açılımı adı altında bir plan ortaya koymuş bulunmaktadır” dedi. evgili okurlarım, aslında bu yazının başlığını “Aydın İhaneti” koyacaktım. Çok alışılmış ve çok klasik olduğu için vazgeçtim. Onun yerine zıt kavramlardan oluşan “oksimoron” bir başlık seçtim. ??? “Aydın”; “aydınlık” gibi, “aydınlanma” gibi temel kavramlardan gelen bir sözcük… Eski deyimle “Münevver”… O da aynı kökten geliyor: Işıklanmış, nurlanmış anlamında “Tenevvür etmekten” yani “aydınlanmaktan”… ??? Her iki sözcüğün temelinde de aynı kavram var: Işık, aydınlık, nur… Bu nedenle “Aydınlanmamış Aydın” ya da “Tenevvür etmemiş Münevver”, aynen “yaşayan ölü” gibi “oksimoron” bir deyim. Siz buna “Karanlık Nurcu” veya “Aydınlatmayan Işıkçı” da diyebilirsiniz! ??? “Aydınlanmamış Aydınlar” nasıl ortaya çıkıyor? Medyaya nasıl egemen oluyor? ??? “Aydınlanma”, Batı Avrupa’da yaşanan bir tarihsel döneme ve bir kültürelsiyasal sürece verilen isim. Temelleri Rönesans ve Reformla atılan, Fransız İhtilali ile patlayan ve “Yakın Çağ”ı başlatan bir süreç: Endüstri Devrimi ve onun sonuçları olan kentleşme ve demokratikleşme ile tüm dünyaya egemen olmuş. ??? “Aydın” esas olarak yukarda açıkladığım bu sürecin doğurduğu bir birey tipi. Süreç, zorunlu olarak dintarım toplumunun feodal yapısını çökertmiş… İnsanları, dinin (kilisenin) ve toprak ağalığının baskısından S kurtarmış, onlara özgür ve bağımsız bir kimlik, eşitlik, adalet ve kendi yazgısına egemen olma hakkını vermiş… Böylece, boyun eğen dogmatik kişilikten, özgür ve bağımsız, sorgulayan kişiliğe ve bu kişilik tipini yaratan, destekleyen, bilimin yol göstericiliğinde işleyen kurumlara geçilmiş… Aydın, hem bu kurumları yaratmış ve desteklemiş, hem de bu kurumlar tarafından yaratılmış ve desteklenmiş. Batı’daki kısa tarihçe bu... ??? Bizdeki “Aydınlanmamış Aydın”, okumuşyazmıştır… Diplomalıdır… Ama eşitlik ve adalet ilkelerine, bireyin kendi yazgısına egemen olma hakkına önem vermez… Bağımsız, özgür ve sorgulayıcı kişilik ve bu kişiliği geliştirici kurumlar, bilim ve demokrasi onun için önemli değildir… Onun için önemli olan cemaatçilik, dogmatizm ve iktidar dalkavukluğudur… Sürekli bir “kıble” arar… Moskova çökünce, Washington’a döner, Brüksel’e döner, Mekke’ye döner… Döner babam döner… Köle ruhlu olduğundan , patronlar tarafından tercih edilir; hemen medyaya da egemen olur, o gazete senin, bu televizyon benim, dolaşıp durur… İktidarlar değişir, efendiler değişir, kıbleler değişir; ama onun dalkavukluğu değişmez… Arkasına, hangisi olursa olsun, iktidarın gücünü alır… Yozlaşmış, üçkâğıtçı siyasetçinin vazgeçilmez müttefikidir… Arap olsun, Batı olsun, her türlü emperyalizmin hizmetindedir… Eleştirmez, över… Sorgulamaz, biat eder… ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Deprem hastanesi hizmete hazır İstanbul Haber Servisi İstanbul İl Özel İdaresi tarafından, Haydarpaşa Numune Hastanesi bahçesindeki 2 bin 115 metrekarelik alana kurulan Türkiye’nin ilk deprem hastanesi hizmete hazır hale geldi. Hastane olası bir doğal afet sırasında “Afet Koordinasyon Merkezi” olarak da kullanılabilecek. Denizyolu ulaşımına 300, demiryolu ulaşımına 350 metre uzaklıkta bulunan hastane normal zamanlarda poliklinik hizmetleri verecek. Hastanenin 110 poliklinik odası, 4 acil ameliyathanesi, 13 yataklı yoğun bakım ünitesi, 6 yataklı yanık ünitesi, 15 yataklı hemodiyaliz ünitesi, kan bankası, radyoloji biyokimya mikrobiyoloji ünitesi bulunuyor. Hastane ayrıca “demontabl” denilen özel bir sisteme sahip. Bu sistem sayesinde, acil bir durumda hastanenin iç duvarları 2 saat içerisinde sökülebiliyor ve geniş koğuşlar sayesinde 360 yataklı hastane haline gelebiliyor. Tebliğ, cemaat, cihat! Baştarafı 1. Sayfada Demirel’in “Şeyh Vecdi’nin tavsiyesiyle Hizbullah’a katıldığı”, İsmail Yarba’nın “Adıyaman Menzil dergâhına”, Yusuf Zengin’in ise “Müslüman Kardeşler örgütüne üye olduğu” belirtilmişti. “Melle Ahmet” kod adlı Hizbullahçı Tahsin Kara ise Molla Abdullah Musilioğulları’nın talimatıyla adam öldürme ve yaralama olaylarını gerçekleştirdiğini itiraf etmişti. Radikal dinci ya da Türk İslam sentezci tetikçilerin Nur tarikatıyla ilişkileri bununla da kalmıyor. 17 Ocak 2000’de Beykoz’da öldürülen Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu, onun ardından görevi üstlenen İsa Altsoy ile diğer örgüt yöneticilerinin Said Nursi’yi referans aldıklarını ve sürekli onun idealleri ve mücadelesine vurgu yaptıklarını da unutmamak gerekiyor. 2003 Kasım ayında HSBC Genel Müdürlüğü’ne intihar saldırısı düzenleyen El Kaide üyesi İlyas Kuncak’ın büyük kızı Hubeyda Kuncak, 5 Aralık 2003 tarihli Milliyet gazetesine şunları söylemişti: “Babam 30 yaşındayken bir arkadaşının vasıtasıyla Fethullah Hoca’nın Nur cemaatine girerek İslama yönelmiş...” Trabzon’da rahip Andrea Santoro’yu vuran O.A’nın avukatlarından Mahya Usta’nın şu açıklamaları da cinayetin ardındaki referansı dışa vurmuştu: “O.A. cinayeti bana anlattı. İsmini vermediği aşırı dinci bir örgüt var. Bu örgütün Trabzon şubesi var. Bunların bir araya toplandıkları bir ev varmış. Bu çocuk da bu eve gidip geliyormuş. Bu grup, Danimarka’da patlak veren karikatür krizinden sonra rahip Andrea Santoro’yu hedef göstermiş!” Önce Cumhuriyet gazetesine bomba atan sonra da Danıştay’ı basarak hâkim Mustafa Yücel Özbilgin’i katleden avukat Alparslan Arslan’ın da tarikat evlerinde yetiştiği ortaya çıkmıştı. Arslan’ın olayın ardından bir süre tutuklu kalan hocası Salih Kunter’in Karagümrük’teki Nur evlerinde vaaz verdiği anlaşılmıştı. Gazeteler, “Şeyhin, Arslan’a artık harekete geçme zamanı” dediğini yazmıştı. ‘ALEVİSİZ ALEVİ PROJESİ’ ABF Genel Başkanı Turan Eser ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Turgut Öker, yemeğe saatler kala yaptıkları ortak açıklamada, AKP iktidarının “Alevisiz bir Alevi projesi” yürüttüğünü ifade ettiler. Açıklamada Alevi öğretisinde ve inancında matem ayında çok yıldızlı otellerde gösteriş içinde iftar alışkanlığının bulunmadığı vurgulandı. REFERANS VE ŞİDDET! Hürriyet gazetesinde 27 Mart 2007’de yayımlanan bir haberse Dink cinayetinin ardındaki mekanizmayı deşifre etmişti. Haberde “Cinayetin kilit ismi Erhan Tuncel’in, ortaokul ve lise yıllarında Elazığ’da Fethullah Gülen cemaatine bağlı Işık evlerinde kaldığı tespit edildi” diye yazılmıştı. Tüm bunları, Zirve Yayınevi katliamının sanıklarından Kürşat Kocadağ’ın “Nur evinde ders aldık” şeklindeki sözleri anımsattı. Sanıklardan Emre Günaydın ile dershanede tanıştıklarını anlatan Kocadağ’ın şu ifadesi ise “abi abla” adlandırmaları “ışık” ve “nur” kavramları, “ılımlı İslam” ve “hoşgörü” adı altında geliştirilen tebliğ, cemaa, cihat zincirinin sonuçlarını anlatmaya yetti: “Üniversiteden ağabeyler gelip bir Nur evinde bize ders veriyorlardı. Fahrettin Ölmez diye bir hocamız vardı. Burada 25 öğrenci vardı, Saidi Nursi’nin kitaplarını okuyorduk!” Malatya katliamının ardından zanlılarla ilişkileri gündeme gelen ve ifadesine başvurulmak istenen Bülent Varol’un ise Hizbullah örgütü üyesi olmaktan Adıyaman Cezaevi’nde tutuklu olduğu ortaya çıkmıştı. AKP’liler “özel yaşam biçimi” diye tanımlasa da geçmişte Hizbullah’ı yaratan medreseler günümüzde tarikatçılığın radikalleştiği merkezlere dönüşüyor! Son üç yılın siyasi cinayetlerindeki dini referanslar bu oluşumun ulaştığı boyutları dışavurmaya yetiyor! İFTARA KATILANLAR İftarın yapıldığı salonda çok sayıda masa boş kaldı. İftara, Ehli Beyt Derneği, Ateş Tuğla Hacıbektaş Derneği, Malatya Hacıbektaş Derneği, Abdal Musa Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı, Cemevleri levilerle toplu iftar’ projesi tutmadı. Zaten tutmayacağı belliydi. Bin dört yüz yıldır zulüm göre göre, dışlana dışlana, kandırıla kandırıla pişen Alevi toplumunun ‘hükümetle bir yemek’ karşılığı teslim olması beklenemezdi. Zulümle, katliamlarla yok edilemeyen, boyun eğdirilemeyen Alevileri siyasal iktidara yamamak için Emevi’de de, Abbasi’de de, Selçuklu’da da, Osmanlı’da da çok fırıldak döndürülmüştü. Ama Aleviler ezilseler de, sürülseler de, halifelerin, sultanların, padişahların ‘arka bahçesi’ olmayı reddettiler. Çünkü Aleviler, sadece aydın, ilerici, eşitlikçi değil, aynı zamanda onurluydular. Gururluydular. Siyasal iktidardan asla sadaka istemediler, beklemediler. Bütün istedikleri devletin eşit yurttaşları olmaktı. Devletin bir dinin, ırkın, mezhebin elinde rehin tutulmasına razı değildiler. Devletin, bütün dinler, mezhepler, ‘A GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Onlar ‘İnsan’ Diyorlar refleks’. Sen din hizmetlerini sadece Sünni mezhebi için yürüteceksin… Diyanet’e ayırdığın trilyonlarca liralık bütçeden Alevilere kuruş harcama yapmayacaksın… On binlerce kişinin çalıştığı Diyanet’te bir tek Aleviye yer vermeyeceksin… Cemevlerini ibadethane olarak görmeyecek, cemevlerinin açılmasını sağlamadığın gibi, karşılarına her türlü engeli çıkaracaksın… Zorunlu din dersi adı altında Alevi çocuklarına, gençlerine sadece Sünni öğretisini dayatacaksın… Alevi köylerine cami yaptırıp imam atayacaksın… Sonra da “Alevi açılımı yapıyorum, hadi gelin topluca iftar yemeği yiye inançlar karşısında eşit mesafede olmasını savundular. Özgürlükçüydüler. Halifelerin, sultanların, padişahların kulukölesi olmayı reddeden Alevilerin, Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyet devrimine gönüllü katılmaları bile onların bu özelliklerini (ve güzelliklerini) gösterir. ??? Bu toplu iftar yemeğinin bir yararı olduysa, dağınık, hatta anlaşmazlık içinde bulunan Alevi örgütlerini uyandırması ve bir araya getirmesi oldu. 298 örgütten 293’nün toplu iftara katılmayı reddetmesi bu gerçeği göstermiyor mu? ‘Toplu iftar’ girişimine karşı ‘toplu lim” diyeceksin. Alevilerin yaslı gününde böyle bir yemek olmayacağını bile bile… ??? Alevi sözcüler, iktidar partisine ve aracılarına söyledikleri şu sözlerde haksız mı: “Alevi açılımına çok meraklıysanız, Aşure Günü’nde, gidersiniz bir cemevine, Alevi, Sünni ayrımı olmadan hem aşureyi paylaşırsınız hem de Alevilerin sorunlarını yerinde öğrenmiş olursunuz. Beş yıldızlı otellerde, yangından mal kaçırır gibi, bir matem gününü şova dönüştürerek açılım olmaz” ‘Alevi sorunları’ ifadesine dikkat ettiniz mi? ‘Alevi sorunu’ değil, ‘Alevi sorunları’. Kimi bölücü çağrışımlar yaptıracak ifadelere bile yer yok Alevilerin yaklaşımında. Çünkü onlar, sadece kendileri için bir şey istemiyorlar; herkes için, eşit, özgür, insanca yaşam istiyorlar. ‘İnsan’ diyorlar, ‘insan’… hikmet.bila@ntv.com.tr