13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Erdoğan’ın ‘siyasi simge olarak türbana yasak konulamayacağı’ sözleri hukukçulardan büyük tepki gördü 18 OCAK 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK 82 Anayasası’nı Değiştirene 82 Anayasası ile Yüklenmek! erhalde eşi az bulunur bir başbakan modeli çiziyor. Madrid’de, kahvaltılı basın toplantısında yabancılara ülkesini şikâyet ediyor. Hiçbir başka ülkede uygulanmayan türban yasağının “benim ülkemde” uygulandığını yana yakıla söylerken; başbakan olarak temsil ettiği Türkiye’yi, demokrasiden nasibini almayan bir ülke gibi gösteren şu ifadeyi kullanıyor: “Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var?” Yabancı gazeteci Türkiye’de yaşananları bilmiyor, bilmemekte haklı. Yoksa bu Başbakan’a, dünyanın neresinde ülkesi dışında sadece “Türban için bir anayasa yapmaya girişen bir iktidar var” diye sorabilirlerdi. RTE meydanı boş bulmuş, durmadan konuşuyor. Kendi mantığına uygun savunmalar ve saldırılar yapıyor. Suçluyor. Çok belirgin marifetini yine sergiliyor, zeytinyağı gibi üste çıkıyor. RTE, “doğuştan değil, mecburi demokrat” olmanın gereğini yerine getiriyor. ??? 1982 Anayasası’nın “Başlangıç” bölümündeki: “…laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı…” Yine anayasanın 24. maddesinin son fıkrasındaki: “…Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfus sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz…” kesin buyruklarını bir kalemde silip atıyor. Türbanı takanların dini inançlarını yerine getirdiklerini yineleyen sözlerine bu kez, “velev ki” diyor: “Türban siyasi simge. Simgeyi yasaklayabilir misiniz?” diye bir soruyla baklayı ağzından çıkarıyor. AİHM’nin türbanı yasaklayan kararı mı? Ulemaya sormadan aldığı karar mı? RTE onu da türban simge değildir diyerek Madrid’de bir hamlede siliyor. Türbanın siyasal bir simge olduğunu kabul ve ilan ediyor. Ya 1982 Anayasamız? Nâzım’ın bir şiirindeki; “şu tabakta yatan uskumru gibi mahzun”. ??? RTE’nin türban konusundaki görüşlerine karşı siyaset ve ilim adamlarının tepkilerinin kaynağı 1982 Anayasası. Yeni bir anayasa yapmaya girişerek; 1982 Anayasası’nın buyruklarını ortadan kaldırmak isteyen RTE’yi, 1982 Anayasası’nın buyruklarıyla saldırmak, eleştirmek; bu anayasa ile RTE’nin yapmayı istediğine karşı çıkmak garip bir tezat içeriyor. 82 Anayasası’nı ortadan kaldırmanın peşinde. Partisinde hazırlattığı anayasaya türban için bir madde mi koyar, yoksa kamuda ve üniversitelerde kılık kıyafeti serbest bırakan bir hüküm mü icat eyler, henüz belli değil ama ve lakin: Yeni bir anayasa demek, 1982 Anayasası’nın ortaya koyduğu kuralların geçersizliğini kabul etmek, demek. Türbanı yasaklayan anayasadan kurtuluyor. ??? Sorunu yeni anayasayla çözeceğini Madrid’de açıkladı. Türbanı siyasal bir araca dönüştüren sözlerine 1982 Anayasası ile yanıt vermek, karşı çıkmak gelecek için bir güvence olabilir mi? Hayır! Görünen köy kılavuz istemez: RTE, anayasaya AKP çoğunluğu ile Meclis’ten geçirir. Anayasa Mahkemesi’nden zaten umut yok. Son hamle, son umut Çankaya mı dediniz? Müsaade buyurun efendim; Çankaya’daki türbanlı eşli AKP’li ile türbanlı eşli RTE, bu konuda çoktaaan bir anlaşmaya varmıştır. Tek olasılık; Çankaya’dakinin RTE ile uzlaşarak, yeni anayasayı ulusa onaylatmak gibi görünürde demokratik, gerçekte AKP amaçlarını ulusa onaylatma yöntemine başvurması, halkoylamasına gitmesi. Medyamız bu sonucu ne kadar demokrat, ne kadar hak ve hukuka saygılı bir cumhurbaşkanımız var diye alkışlar, düğün bayram eder. Laik rejimden bir parça daha gider. Masallardaki gibi bir sonla: Onlar erer muradına, onlar çıkar kerevete! ‘Din siyasete alet ediliyor’ İlhan TAŞCI ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın simgelere yasak getiren ülke olmadığına ilişkin değerlendirmesi gerçeği yansıtmıyor. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcası Sabih Kanadoğlu, dini inanç perdesi altında türbanın siyasi simge olarak kullanılmasının açıkça, “dinin siyasete alet edilmesi” olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Ülkü Azrak ise siyasi simge yasağının birçok ülkede olduğunu belirterek “Başbakan dünyayı bilmediği için siyasi demagojiye sapıyor” dedi. Kanadoğlu, Erdoğan’ın sözlerini değerlendirirken siyasi simgelerin yasak olduğuna dikkat çekti. Kanadoğlu, “Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemeyecek, gerek laikliğin tanımını içeren başlangıç bölümü ve gerekse ikinci maddesinde yer alan laik Cumhuriyet ilkesi ve ayrıca anayasanın 24/son maddesi bu kullanmayı açıkça yasaklamıştır” dedi. Kanadoğlu, iki siyasi partinin türbanı savunmaları nedeniyle Anayasa Mahkemesi’nce kapatıldığını anımsattı. Kanadoğlu, kapatılan partilerden RP’nin AİHM’ye yaptığı başvurunun da reddedildiğini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: “Anayasa gereği mahkeme karar AİDS Küreselleşiyor! nce başlığı açalım: Amerika İstediğini Demokrasiyle Sağlar (AİDS)! Bay Bush’un son Ortadoğu gezisi ile Pakistan, Gürcistan, Kosova ve Kenya’daki seçimler sonrasında yaşananları birleştirince, ABD’nin yeni küresel politikalarının böyle kısaltılabileceğini düşünüyoruz. Bush’un 7 ülkeyi kapsayan 7 günlük gezisinde verdiği mesajların özeti şu: ABD ile işbirliğine karşı çıkan ülkeler, ABD’nin ve dolayısıyla demokrasinin düşmanıdır. Böyle muamele görecektir. Bush, Bahreyn’den Kuveyt’e Arap Yarımadası’ndaki küçük ülkelerin İran’dan korkmasını sağlayıp tümünün ABD’nin güdümünde olması için turluyor. Ziyaretin özü BOP’un ne ölçüde zemin kazandığını yerinde görmek olarak da değerlendirilebilir. ??? Soralım: Neden pek çok ülkede seçimler sürecinde karışıklık meydana geliyor? Bize göre yanıt şu: Küresel güçler seçim sonuçlarını önceden garanti etmeye yönelik AİDS benzeri politikalar ürettiler. Bunun sonucunda hedef ülkelerin halklarını ayrıştırdılar. Seçim sandığından çıkan sonuca göre mutlaka taraflardan biri sandığa saygısını yitiriyor. Küresel güçlerin istemediği kişi kazanırsa zaten seçimler “hileli” ilan ediliyor. Kabineyi kabilelerin kurduğu Kenya’da iki başkan adayı Kibaki ve Odinga yarıştı. Kibaki ABD’ye, Odinga AB’ye yakın duruyordu. Kibaki kazanınca ABD, “Sonuçlar baki” dedi. Odinga kaybedince de Avrupa yakası “Seçim ortamı dingonun ahırına döndü” dedi... Buyrun size çok olumlu ve ölümlü demokratik bir tartışma! Gürcistan’da ABD ve AB’nin derdi Saakaşvili’nin yeniden seçilmesiydi. Aksi halde Rusya’nın etkin olacağı yönetimler gelebilirdi. Cumhurbaşkanı adaylarından Gaçeçiladze seçim öncesi duruma bakıp, “Sonuç önceden belli, Saakaşvili kazanacak” dedi. Saakaşvili yüzde 52’yle kazanınca Batı, seçimi demokratik ilan etti! Aksi halde hileden geçilmeyecekti! Pakistan daha seçim süreci başlarken karıştırıldı. Pakistan’ın kuzeyinden güneyine öylesine bir ayrışma yaşanıyor ki, nasıl birlik sağlanır sorusunun yanıtı henüz yok. Biraz daha karışırsa ABD’nin, AİDS yöntemleriyle katkı sağlayabileceği konuşuluyor. Kosova’da 17 Kasım seçiminin ardından hükümet kuruldu. Türk milletvekillerinden Mahir Yağcılar Çevre Bakanı oldu. Hükümetin hedefi bağımsız Kosova. Seçimler zaten bunun için yapılmıştı. Yanılmayı yürekten diliyoruz ama, Kosova’daki NATO ve BM kontrollü iklim barış getirmeyecek. Çevreye başka etkileri olacak. ??? Bu saptamalardan çıkan soru şu olabilir: Seçimlere hayır mı? Kesinlikle değil. Seçimler, insan aklının, ortak yaşamın geliştirdiği en iyi yöntemdir. Ancak küresel güçler bölparçalayönet politikasında küçük bir değişiklik yaptılar: Bölparçalakendi adına onlara yönettir! Bu oyuna gelmemek gerekiyor. Hastalık olarak AİDS insan bedeninin direncini bitiriyor. Küresel politika olarak AİDS de ülkelerin ortak gücünü ve direncini bitirip teslim alıyor! DEVRİM YASALARI İZİN VERMİYOR ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan “Simgelere, sembollere yasak getirebilir misiniz” derken anayasa ve yasalarının buna izin vermediği gerçeğini göz ardı etti. Devrim yasalarından Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Yasa’da “hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerin mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları” yasaklanıyor. Yasada, kimi “alametlerin”, simgelerin giyilmesi de yasaklı veya koşullu kullanımı öngörülüyor. Anayasanın 174. maddesinde de Bazı ları bağlayıcıdır. Yasaklanmış bir eylemin simgesi, kuşkusuz o yasağın kapsamı içindedir. Ayrıca simgelere ve sembollere yasak, bu konuda acı anıları olan her ülkede vardır. Terör örgütünün yasak olması karşısında onu çağrıştıran simge ve sembollerin serbest olması nasıl düşünülemez ise yine yasak olan dinin siyasete alet edilmesinin simgelerinin de siyasi amaçlarla kullanılması da aynı şekilde düşünülemez. Anayasanın 69/6 maddesi uyarınca, bir siyasi parti genel başkanının partiyi bağlayıcı sözlerinin, o partinin laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerin odağı olduğunu kabulde yeterli olduğu da unutulmamalıdır.” Prof. Azrak ise Başbakan’ın “DünKisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun’un da aralarında bulunduğu devrim yasaları korumaya alınıyor. 174. maddede, “Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz” deniliyor. Eminağaoğlu da Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının “demokraside dinin siyasallaşamayacağı” anlamını taşıdığını vurgulayarak şunları söyledi: “Dolayısıyla serbest olmayan bir şeyin simgesi de asla serbest olamaz. Dinin siyasallaşması demek, siyasal alanda demokratik kuralların yerini dinsel kurallara terk etmesi, demokrasinin dinsel kurallara feda edilmesi demektir. Erkler ayrılığında çoğunluk iradesi bile asla kendi yargısını yaratamayacağına göre, tek yapılacak şey yargı kararlarına uymaktır. Başka bir seçenek de söz konusu olamaz. Aksi söylemler, yargı üzerinde sindirme ve baskı amaçlıdır ki asla kabul edilemez.” Ö H yanın neresinde siyasi simgelerin yasaklanması var” sözlerini anımsatarak “O kadar çok örneği var ki. Almanya’da gamalı haç Nazileri hatırlattığı için yasaktır. Çoğunluğu Katolik olan Bavyera eyaletinde okullarda haç kullanımı öğrencilerin ikiye ayrılmasına neden olacağı gerekçesiyle yasaklanmıştır” diye konuştu. Azrak, anayasa değiştirilse bile üniversitelerde türbanlı öğrencilerin serbestçe dolaşamayacağına işaret ederek “Çünkü kendi yaptıkları anayasa değişikliğinin başka hükümleri buna imkân vermez. Başbakan anayasaya açıkça aykırı olan bir şeyin propagandasını yapıyor. İşte bu dünyada görülmemiştir” dedi. YARSAV Başkanı Ömer Faruk Erdoğan meydan okuyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Deniz Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın türbanla ilgili açıklamalarına tepki gösterirken “Türkiye’yi tehlikeli bir istikamete sürüklüyor. Allah Türkiye’yi korusun” dedi. Baykal, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasıyla ilgili de “Taşınma maliyeti 100 milyon dolardan aşağı değil. Battı mı size; Merkez Bankası da Ankara’da dursun” açıklamasını yaptı. Baykal, grup konuşmasında öncelikle 15 Ocak gününün “Türkçenin dünyadaki saygın temsilcisi, büyük duygu, düşünce, inanç adamı” Nâzım Hikmet’in 106. doğum yıldönümü olduğuna dikkat çekti. Baykal, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması tartışmalarıyla ilgili olarak “ Taşınma, başkentin kimliğine zarar verir, İstanbul’a da bir şey kazandırmaz. Bazı İstanbullulara kazandırabilir. Bir yandan vize koyalım deniyor, öte yandan bu kadar insanı İstanbul’a taşımaktan söz ediliyor” açıklamasını yaptı. Bankanın özerkliğinin zedeleneceğini vurgulayan Baykal, “Başbakan, yerini bile aldık diyor. Ah, o yer yok mu? Her işin altında o yer yatıyor” dedi. Avustralya ve Federal Almanya dışında tüm ülkelerde merkez bankalarının başkentlerde olduğuna dikkat çeken Baykal, “İki ülkede federal sistem var, üniter sistem değil. Dünyanın birçok yerinde merkez bankaları, finans merkezlerinden ayrı yerde. İstanbul Türkiye’nin finans merkezi, başkenti de Ankara. Dursun, battı mı size? Merkez Bankası’nı taşıyan ülke var mı diye araştırdık. Myanmar, Birmanya olarak bilinen ülkede askeri yönetim var” açıklamasını yaptı. Erdoğan’ın türbanla ilgili açıklamalarına dikkat çeken Baykal, “Türkiye’de başörtüsü sorunu yoktur, türban sorunu vardır. Başörtüsü diye maskelemeye kalkışmasınlar. Başbakan, daha önce, siyasi simge değil, diyordu. Şimdi yeni bir noktaya gelmiştir. Dünyaya meydan okuyor, siyasi simge olsa ne çıkar diye, hah şöyle, itiraf et” dedi. Erdoğan’ın daha önce üniversiteye gitmek isteyen türbanlı öğrencilere “Peruk takın” tavsiyesinde bulunduğunu, bu konuda “Kurumlar arasında mutabakat sağlanmadan harekete geçmeyeceğiz” benzeri açıklamalar yaptığını anımsatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne değişti? Yüzde 47’nin verdiği güçle mi böyle konuşuyor, yüzde 47’nin pek çok çevreyi pıstırdığı, teslim aldığı düşüncesiyle karşı çıkacak babayiğit kalmadığını düşündüğü için mi yapıyor? Haklı da olabilir, ama bu, bu yanlış istikamete hiç demokratik tepki gösterilmeden devam edebileceği anlamına gelmez. Demokratik güçler karşısına çıkacaktır. Demokrasi yozlaştırılıyor. Demokrasi, boynu eğik, namerde muhtaç insanların değil; başı dik, sırtı pek insanların rejimidir. Ölçüsüz para, siyaseti yozlaştırır; dini inancın siyasette dayatılması da demokrasiyi yozlaştırır. Cumhurbaşkanı seçerken Müslüman cumhurbaşkanı olsun diye cumhurbaşkanı seçmeye kalkışırsanız bunun sonu gelmez. Siyaseti dini simgelerin, dayatmaların baskı alanına dönüştürürseniz bir yere varamazsınız; varacağınız yere dünyanın hiçbir yerinde demokrasi, laik demokrasi demezler.” ‘Üniversiteler Arabistanlaşır’ Haber Merkezi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın türbanın siyasal simge olduğunu kabul edip simgelerin üniversitelerde serbest olmasını istemesine, akademik çevrelerden “üniversitelerde kaos doğar” uyarısı geldi. Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Yurtkuran, Erdoğan’ın ülke sıkıntılarını gözden kaçırmak için türbanı “kurtarıcı” gördüğüne işaret ederek “İktidarda 6. seneleri. İktidar olmadan önce türban diyorlardı, hâlâ diyorlar” dedi. Üniversitelerin türban sorunu yaşamadığını, isteyenlerin perukla okula geldiğini belirten Yurtkuran “Bir tarafta öğrenciler kalpakla, diğer tarafta orak çekiç figürüyle, diğer yanda türbanlısakallı okula gelmeye başlarsa ne olacak? Ülkede kaos oluşturulmaya çalışılıyor” dedi. Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu, Anayasa Mahkemesi kararı ve Devrim Yasaları doğrultusunda türbanın siyasal simge olduğunu ve üniversitelere giremeyeceğini belirterek yeni bir anayasa yapılarak da türbanın önünün açılamayacağına dikkat çekti. “Aslında hükümet de bunu çok iyi biliyor” diyen Hilmioğlu, türban konusunun, kamuoyunun gözünden önemli konuları kaçırmak amacıyla “perde” olarak kullanıldığına dikkat çekti. Hilmioğlu, “Üniversitelerde türbanın serbest bırakıldığı zamanları gördük. Önce dersliklerde haremselamlık oturulmaya başlanıyor, sonra yemekhanelerde... Kız öğrenciler günah diye erkek öğretim üyesine soru sormuyor. Sonra çarşafla okula gelinmeye başlanıyor. Yani üniversiteler, Arabistan’dan farksız oluyor” diye konuştu. Hilmioğlu, türbanın 2.5 milyon üniversite öğrencisinden 810 binini ilgilendirdiğine işaret etti. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Ferit Bernay da “Üniversiteleri siyasal kamplaşma yeri haline getirmek, eski çatışmalı günlere dönmek olur” uyarısında bulundu. Haber Merkezi Sosyal güvencede hak gasplarına yol açacak, paralı sağlığın yolunu açacak ve 65 yaşında emekliliği getirecek olan Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nı protesto eden sendika ve sivil toplum örgütleri, yurdun dört bir yanından Ankara’ya yürüyüş başlattı. Başkentte buluşacak olan yürüyüş kolları, TBMM önünde kitlesel basın açıklaması yaptı. AKP hükümetinin hazırladığı sosyal güvenlik reformu, yurt genelinde düzenlenen kitlesel gösterilerle protesto edildi. Sivil toplum örgütü, sendika ve meslek örgütü temsilci ve üyesi binlerce kişinin katıldığı gösterilerde, tasarının geri çekilmesi ve hak gasplarına yol açmayacak şekilde düzenlenmesi istendi. Çok sayıda sendika ve sivil toplum örgütü temsilcisinin katıldığı İstanbul’daki protesto gösterileri, sabah erken saatlerde, Türkiye KamuSen’e bağlı sendikaların üyelerinin “işe bir saat geç gelme eylemi” ile başladı. Sirkeci’deki Büyük Postane önünde toplanan grup adına konuşan Türkiye KamuSen İstanbul İl Temsilcisi Ahmet Kurt, “Sosyal Güvenlik Reformu’’ adı altında yapılmaya çalışılan değişikliklerle yalnızca memurlara değil, tüm yurttaşlara ağır bir darbe indirilmek istendiğini söyledi. ankcum?cumhuriyet.com.tr Emekçi Ankara’ya yürüyor rının iştahını kabartıyor. Bununla birlikte bütün kamu hizmetleri piyasalaştırılıyor” diye konuştu. TTB Başkanı Gençay Gürsoy ise eylemin ülke çapına yayılması gerektiğini belirterek, “aksi takdirde kazanılmış hakların yok edileceğini” vurguladı. ‘IMF EMREDİYOR...’ İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüşe geçen DİSK,KESK,TTB, TÜRMOB, TEB ve TDHB üyeleri, akşam saatlerinde Kocaeli’nde basın açıklaması yaptı. (üstte) İzmir’de, Ankara’ya harekete geçmeden önce kent içinde bir süre yürüyüş yapan sendika ve sivil toplum örgütü temsilcilerine yurttaşlar da destek verdi. (Fotoğraflar: ALİ AÇAR, SERDAR AĞIR) HÜKÜMETE UYARI Türkiye BüroSen İstanbul 4 No’lu Şube üyeleri Beşiktaş Vergi Dairesi önünde, Türkİş’e bağlı sendikaların üyeleri de Galatasaray’da protesto eylemi yaptı. Ankara’ya gidecek emek örgütleri de yürüyüşe Haydarpaşa Garı’nda başladı. Akşam saatlerinde Gebze’ye ulaşan grup, burada 22 gündür grevde olan Acerer Döküm Fabrikası çalışanlarını ziyaret etti. Kocaeli’de işçiler tarafından karşılanan grup, Merkez Bankası önündeki parkta basın açıklaması yaptı. DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, yürüyüşün aydınlık bir Türkiye için 70 milyon yurttaş adına gerçekleştirildiğini belirterek, Sosyal devleti bitirip, sadaka devlet yaratan AKP hükümetini uyarıyoruz, eğer yasayı çekmez ve bildiğini dayatmaya devam ederse başta üretimden gelen gücümüz olmak üzere tüm haklarımızı kullanmaya başlayacağız” dedi. KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul da “Bu yasa aynı zamanda özel sağlık kurumla İzmir’deki Ankara yürüyüşü de DİSK’in Basmane semtindeki sendika merkezi önünden başlatıldı. Uzun bir süre kent merkezinde ellerindeki pankartlar eşliğinde yürüyen işçiler, çevrede bulunan yurttaşlar tarafından yoğun alkış aldılar. Yürüyüş öncesi açıklama yapan DİSK Genel Sekreteri Musa Çam, “IMF emrediyor, AKP TBMM’den geçiriyor” dedi. Anayasa Mahkemesi tarafından birçok maddesi iptal edilen tasarının yeniden TBMM gündemine getirildiğine dikkat çeken Çam, “Talan edilen sosyal güvenlik fonlarındaki açıklar, milyonları kayıt içine alarak gideceğine, emeklilik yaşı yükseltilip prim gün sayısı arttırılıyor. Emekliliğimiz gasp ediliyor. Sağlık hizmetinin her aşamasında sınırlama, katkı payı ve prim sistemi getirilip ek sağlık vergisi konuluyor. Yarısı faiz ve rant gelirlerine aktarılan bütçede silah harcamaları olağanüstü boyutlara tırmandırılıyor” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle