Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 Şahinler Zara’ya rakip Dolce Gabbana, Zara, H&M, GAP gibi markalara üretim yapan Şahinler Holding, yenilediği Adessa’nın konsepti ile müşterilerine meydan okuyacak. Şehriban KIRAÇ AACHEN / ALMANYA Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin, yeniledikleri konsept ile bir yıl içinde Avrupa çapında 23 yeni Adessa mağazası açmayı düşündüklerini söyledi. Almanya’nın Aachen kentinde bulunan Şahinler Group Avrupa Merkezi’nde yeni konsepte göre yenilenen Adessa mağazası törenle açıldı. Şahin, yeni konsept ile ilgili burada düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, bünyesinde Vestino, Saix, Maver ve High Five gibi değişik markaları bulunduran Adessa’nın bundan sonra C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 7 EYLÜL 2007 CUMA Sivil Anayasa(!) uydurulmak istenmişti. Yine bir askeri darbe ürünü olan ama gerçekten Türkiye’yi çağdaş demokrasi, insan hakları, sosyal devlete, sendikal haklara kavuşturmayı amaç edinmiş 1961 Anayasası’nın temel ilkelerinin değiştirilmesi öngörülmüştü. ??? 12 Eylül darbecileri özden değil, biçimden kendilerini Atatürkçü, Cumhuriyetçi, laikçi saydıklarından Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine ilişkin söylemde değişiklik öngörmemişlerdi. Ancak 1960 sonrası sağ iktidarların tümünün, Demirel hükümetleri, sonrasında Özalizmin.. yani kürselleşme ideolojisi, emperyalizmin istediklerinin tümünü anayasa metninde sağlam kazığa bağlamışlardı. Ilımlı İslamlaşmaya kapıyı açan elbette 12 Eylül Anayasası’dır. Çok daha belirleyici olarak insan hakları, demokrasi, sendikal haklar, sosyal devlette istenen budamayı sağlayacak, örgütlülüğü yıkacak hükümler iğne oyası gibi anayasa metninin içine yerleştirilmiştir. Anayasa çalışmaları sürecinde yine de biçimsel demokratik davranan 12 Eylül darbe yönetimi, anayasa metnini oylatmadan, son şeklini vermeden önce başta üniversiteler, sendikalar demokratik örgütlerin görüşlerine ve kamuoyu tartışmasına açmıştı. Kendi uzmanlık alanımız olan sendikal haklar, insan hakları ağırlıklı yapılan tüm tartışmalı toplantılara katılmış, madde madde yazı dizileri hazırlamış biri olarak, işin vahametini, derdimi anlatabilmek üzere; “haklar varmış gibi düzenlenmiş, hakların adı ile yazılmış başlıklar altında, hakların içinin boşaltılması, kullanılamaması öylesine ustaca düzenlenmiş gibi, iğne oyası gibi işlenmiş metnin bütününde hakkın kendisi ortadan kalkıyor..” türünden cümleleri sık sık kullandığımı anımsıyorum. Tabii ki geniş katılımlı hazırlık metni, ilk taslağın sonradan geniş tartışmaya açılmış olması, sınırlı birkaç düzeltme dışında her alanda yasakçı bir anayasanın ortaya çıkması gerçeğini değiştirmedi. Hakların özünü tangur tungur eden 12 Eylül Anayasası ile bugünlere gelindi. Arada aralıklarla kimi önemli düzeltmelerin yapıldığını atlamak elbette haksızlık olur.. Gelin görün ki, AKP’nin sivil darbe kültürü ile, anayasa değişikliği girişimi ile bu sorunlar ortadan kalkmayacak; ülkemiz için çok daha boyutlu olabilecek yeni sorunlar ortaya çıkacak. İşin başından AKP, 12 Eylül darbecilerinden bile daha art niyetli bir yöntemle, kamuoyundan saklayarak, isimleri bile şaibeli daha dar bir kadro ile kendi gönlündeki metni hazırlamış bulunuyor. Devleti ele geçirme projesinin bir aracı olarak gündeme getiriyor... Sonrasını daha çok tartışacağız... Şahin, 2006’da 125 milyon Avro ciro yapan Adessa’nın konsept değişikliği ile yeni müşterilere ulaşacağını, bu sayede ciroda 12 yıl içinde en az yüzde 10’luk artış öngördüklerini söyledi. daha kaliteli ürünlerle çıtayı biraz daha yukarıya çekmek istediklerini vurguladı. Şahin, ilk etapta Fransa ve İtalya’yı düşünmediklerini, ancak bu ülkelerin doğusundaki Avrupa ülkelerinin hepsinde büyümek istediklerini belirterek “Adessa, Almanya, Avusturya, İsviçre, Slovenya ve Çek Cumhuriyeti’nde 250’nin üzerinde mağaza ile hizmet veriyor. Mevcut 30 mağazayı yenileyeceğiz. Orta sınıfa hitap eden, bir ayağı Zara, bir ayağı H&M, bir ayağı C&A gibi moda giyen gençleri, biraz daha fazla para ödemeye hazır olan müşterileri almak istiyoruz. Fiyat açısından Zara ile H&M’ye yakın olacağız’’ dedi. 1.1 milyar Avro’luk ciroyla Avrupa’da 4., dünyada ise 18. sırada yer aldıklarına işaret eden Şahin, Dolce Gabbana, Zara, H&M, GAP, Puma, Diesel, C&A, Fila, Metro, Karstadt, Kaufhof’a üretim yaptıklarını belirtti. Bir türlü yama tutmuyor ABD’de özellikle mortgage piyasalarıyla ilgili kaygılar, FED’in risklere dikkat çeken açıklamasıyla artınca dalgalanma Avrupa ve Asya borsalarında yine etkisini hissettirdi. Ekonomi Servisi Riske karşı temkinli olan yatırımcıların, borsalardaki satışlar ve ABD Merkezi Bankası (FED) yetkililerinin gergin finans koşullarından kaygılı olduğunu gösteren tutanaklarından olumsuz etkilenmesiyle, ABD borsaları düşerken önceleri düşen Avrupa ve Asya borsaları daha sonra ABD borsası vadeli işlemlerindeki toparlanma ile artıya geçti. Ancak piyasalardaki dalgalanmanın ardından, merkez bankalarının yaptığı müdahalelere ve faiz indirimlerine rağmen piyasaların bir türlü durulmadığı görülüyor. Kredi piyasalarına ve düşüşteki ABD konut piyasasının ABD ekonomisi üzerindeki etkilerine ilişkin kaygılarının artması etkisini sürekli hissettiriyor. Açıklanan FED’in politika belirleyen organı Federal Açık Piyasa Komitesi, özellikle yüksek riskli mortgage ile ilişkili piyasalarda düzelmenin biraz zaman almasının muhtemel olduğu görüşünde. Komite tutanaklarında, “Bununla birlikte finans koşullarının daha da kötüleşmesi ihtimali yok sayılamaz ve böyle bir gelişmenin büyüme beklentileri üzerinde yaratabileceği ters etkiyle orantılı olarak, politika yoluyla bir cevap verilmesini gerektirebilir. Politika yapıcılarının durumu dikkatli bir şekilde izlemesi gerekmektedir” denildi. Aracı kurum Merrill Lynch’in, büyük yatırım bankalarının kâr beklentilerini düşürmesi ve kredi kaygılarının finans şirketlerini olumsuz etkilemesi de önde gelen ABD endekslerinde büyük düşüşleri tetikledi. Sabah saatlerinde Amerika kaynaklı kaygılarla Asya va Avrupa borsalarında yüzde 2’ye kadar ulaşan düşüşler, günün ikinci yarısı artıya döndü. TÜGİAD 250 lidere Atatürk dersi ağcılar Cumhuriyetçileri “vurmak” için tek parti dönemini, özellikle de savaş yıllarını, 1950 sonrası ile karşılaştırıyorlar. Cumhuriyet çağdaşlaşmasının gerçek değeri Osmanlı ile karşılaştırılınca anlaşılır: Egemenliğin kaynağının “halka” indirilmesi; kadınerkek eşitliğinin; “bilimin öncülüğünün” ilke edinilmesi; eğitimin birliği; yargı reformu; harf devrimi; bağımsız ve barışçı dış politika; devletçi sanayileşme; kültür ve sanat atılımları; gelişmenin bütünlüğü… Bunlar, yabancı bilim insanlarının da vurguladığı gibi, Türkiye’yi 1930’ların sonunda “kalkış”, İngilizcesiyle “take off” düzeyine taşımıştı. Çok partili siyasal yaşamın altyapısı Cumhuriyet değerleriyle oluşmuştu. Ancak, 1950 sonrasında Türkiye sağı, Cumhuriyet çağdaşlaşmasını aşındırmayı iş edinmiş; hukukun ve ahlakın bozulmasına yol açmış; gelişmenin eğitim, bilim ve kültür yönünü ihmal etmiş ve demokrasiyi “feodalleştirmiş”tir. ??? Demokrat Parti 1950’de iktidara geldiğinde yaptığı ilk işlerden biri “düşünce özgürlüğünü” kısıtlamak, ikincisi de Türkçenin yerine Osmanlıcayı kullanmak oldu. Hükümet, 67 Eylül İstanbul yağmasının (1955) sonrasında da bir taraftan üniversiteyi, basını ve muhalefeti baskı altına almaya çalıştı, diğer taraftan da “parti içi” muhalefeti yok etti. Ekonomi Servisi Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) ve Avrupa Genç İşadamları Konfederasyonu (YES) Başkanı Murat Saraylı, Çin’de toplanacak 250 genç küresel lidere, Atatürk’ün liderlik vasıflarını, milli mücadeleyi ve Nutuk’unu anlatacak. TÜGİAD’dan yapılan açıklamaya göre Saraylı, Dünya Ekonomik Forumu bünyesinde oluşturulan Genç Küresel Liderler Forumu’nun 48 Eylül tarihleri arasında Çin’in Dalian bölgesinde düzenlenecek yıllık zirvesine katılacak. Zirvede, 2030 yılında dünyadaki muhtemel genel eğilimler, sağlık, çevre, eğitim, kalkınma, küresel güvenlik, toplumsal değerler konuları üzerinde çalışılacak. Toplantı ilk kez bir Asya ülkesinde düzenlenecek. enice Belediyesi’nin kültür festivali etkinliği kapsamında, “önce insan” eksenli savaş ve barışı sorgulamıştık. Yaşamı çok boyutlu sorgulayan Yenicelilerden bir dinleyici, toplantı dağılırken üzerinde hep birlikte düşünmemiz gereken bir soru yöneltti: “Sivil anayasa ne demek?” Hani sabahtan akşama medya korosu desteğinde AKP’nin iktidar kadroları, “İlk sivil anayasayı hazırlıyoruz” diye bize yutturmaya çalışıyorlar ya... Yenicelili yutmamış, “Bunun nesi sivil anayasa, 12 Eylül Anayasası’ndan daha darbeci, dayatmacı değil mi?” diye sorgulamasını sürdürüyor. Aydın insan sorgulaması ile de bugünkü yazımın konusu ve başlığını benim yerime düşünüp bulduğu için kendisine teşekkürlerimle birlikte saygılarımı sunuyorum.. Evet, “sivil anayasa” pazarlamasını yutacak, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin rotasını değiştirmek üzere, emperyalizmin Türkiye için biçmiş olduğu ılımlı İslam çizgisine sapmaya ortam hazırlamak amacıyla dayatılan AKP iktidarının patentini taşıyan anayasa taslağını kabullenecek miyiz? Sahi “sivil anayasa” ne demek? Çok doğru 12 Eylül Anayasası, 12 Eylül askeri darbe yönetiminin ürünü. Gerçi bu ülkenin vatandaşları olarak çok büyük bir çoğunlukla bu anayasaya “evet” demekle, siviller olarak darbe anayasasını aklamış, bir anlamda sivilleştirmiş olduk. Ama biz kendine özgü demokrasi kültürü olan bireyleriz. Bizim adımıza birilerinin karar vermesini, ülkemizi kurtarmasını pek severiz. 12 Eylül askeri darbesine Evren’in mitinglerindeki yüksek katılım ve alkışlarla verdiğimiz desteğe, demokrasi kültürü içinde yetişmiş yabancılar, çok fazla şaşırdıklarında biraz buruk gerekçemiz, savunmamız hazırdı: “Halkımız askerleri kızdırmamak, çabuk gitmelerini ve bize yeniden demokrasi sunmalarını sağlamak için alkışlayıp destek veriyor. Ne de olsa başta terör yaşadığımız sorunlara çözüm üretmeyen siyasetin sorumluluğu, suçu büyük. Asker de kalmak değil, gitmek üzere geliyor. İşleri düzeltip yoluna koyup gidecek. Bir an önce, sağlıklı gitmesi için de tabii anayasaya evet demekte yarar var...” O tarihlerde onbinlercesi cezaevlerinde, üzerlerinden silindir geçmiş solun zaten örgütlü, ses verecek gücü kalmamıştı. Sermaye, sağın, dincilerin içten olmasa da görünen tam desteği gündemdeydi. Yine de itiraf etmeliyim ki, 12 Eylül darbe yönetimi anayasa hazırlığında AKP iktidarından daha demokratik bir ön çalışmayı öngörmüştü. Hazırlayan geniş cepheli bilim insanları kadrosu vardı. Elbette kırmızı çizgileri çizilmiş 12 Eylül Anayasası ile emperyalizmin Türkiye’ye biçtiği elbise Y soner?cumhuriyet.com.tr Yabancının konut tercihi İstanbul Duygu ATAHAN BODRUM Yapı Endüstrisi Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Süha Yılmaz, Türkiye’de konut fiyatlarının yurtdışına kıyasla çok ucuz olduğunu belirterek, yabancıların özellikle İstanbul’daki konutlara büyük ilgi gösterdiğini dile getirdi. Yılmaz “Yabancılar arasında özellikle İngiliz ve İrlandalılar Türkiye’deki konutlara ilgi gösteriyor. Evleri daha çok yatırım amaçlı alıyorlar. 34 yıl ellerinde tuttuktan sonra satıyorlar” dedi. Tasarımı modacı Cemil İpekçi tarafından yapılan, Yapı Endüstrisi Grubu’nun inşa ettiği Bodrum Sandalet Evleri 31 Ağustos’ta açıldı. Adını Bodrum’un simgesi sandaletten alan Sandalet Evleri metrekaresi 3 bin dolardan satıldı. Evlerin yüzde 25’inin yabancılara satıldığını söyleyen Yılmaz, “Eski Roma mimarisinden esinlenerek hazırlanan projede el isçiliğini ön planda tuttuk. Bodrum’un doğal ve tarihi yapısına da katkı sağlamayı amaçladık” dedi. Süha Yılmaz, emlak sektörünü değerlendirdiği konuşmasında, “Ev maliyetlerinde hiçbir firmanın üstünlüğü yok. Hepimiz çimentoyu aynı çimento fabrikasından alıyoruz, demiri Ereğli’den alıyoruz. Ev maliyetlerini farklılaştıran arsa maliyetleridir. İstanbul’da en büyük arsa spekülatörü devlettir. En büyük arsalar devletin elinde. Biz müteahhitler olarak arsa bulamıyorduk. TOKİ müteahhitlerin önünü açtı” dedi. S ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Sağcı Çağdaşlaşma! (II) topluma sunuluyor. “Satın alır mısınız” diye sorulmuyor! Almak “zorundasınız”! Yoksa “ülkeyi terk edin” diyorlar. Günümüz merkez sağının anladığı demokrasi budur! ??? Bu ülkede, siyaseti, “basın”, “iş dünyası” ya da “aileden” birilerini zengin etmek için kullanmayı sanat haline getiren, sağ iktidarlardır. Sağ iktidarlar dönemi, esas olarak, iktidarların koruyup kolladığı kişilerin zenginleştiği dönemdir. “Besleme basın” Demokrat Parti’nin eseriydi; sonraki sağ iktidarlar daha da kalitesizdi; öncelikle “aile yakınlarını zengin etmeyi” iş edindiler. Hukuk, yozlaştırıldı. Ahlak, kadınların kapanması olarak algılanır oldu. Doğruluk, dürüstlük ve erdem gibi ahlak değerleri iyice aşındırıldı; ülke geriye götürüldü! Ünlü “Benim memurum işini bilir” sözü hangi ahlak kuralına dayanıyor? İlkokul öğretmenlerinin birikim sandığının (İLKSAN) varlığı (Parti içi muhalefeti yok etme anlayışı günümüzde de yaşıyor; parti genel başkanları milletvekili aday listesini kendisi yazıyor.) Türkiye’deki ilk askeri darbenin ana nedeni, kendisini eleştirenleri “tenkil”e (topluca yok etmeye) yönelen bu baskıcı iktidar anlayışıdır. İlk askeri darbeye neden olanların izleyicileri, 1961 sonrasında askeri darbelerle “birlikte yaşama” yolunu seçti. Özgürlükçü 1961 Anayasası sağcı siyasete kendi deyimleriyle “bol” geldi; 12 Mart 1971 askeri hareketi sağın alkışları arasında hak ve özgürlükleri iyice budadı. “Netekim” 12 Eylül faşizan yönetimiyle “uyum içinde” çalışan sağ iktidarlardır. Burada özellikle İspanya ve Yunanistan’da sağın demokratikleşme sürecinde verdiği o büyük uğraşı anımsatmakta yarar var. 12 Eylül faşizminin hesabını, çeyrek yüzyıldır soramayan sağ mı modernleşmenin ve demokratikleşmenin öncüsüdür? Şimdilerde de hak ve özgürlükler, “türban”a sarılarak nı birilerine peşkeş çekip, sonra da “Verdimse ben verdim” diyen anlayış, “tepeden inmeci” birine mi aittir, yoksa? ??? Kalkınmayı “betonlaşma” sayan sağcı hükümetler, toplumun “kültür ve sanat” gereksinmelerini hiçe saymış, tiyatro, sinema, müzik vb. alanlar ihmal edilmiştir. Eğitimin birliğini bozmayı iş edinen sağcı hükümetler, zorunlu temel eğitimin sekiz yıla çıkarılmasını ısrarla, on yıllarca uygulamaya koymamıştır. Okullaşmada, işe almalarda olduğu gibi, kadınerkek eşitliğine gerekli önem verilmemiştir. Eğitimi, “imam hatip” sorununa indirgeyen sağ iktidarlar mı çağdaşlaşma sağlayacaktır? Eğitimde “kalite” unutulmuştur. 60 yıllık sağ iktidarların eğitimdeki büyük başarısı, ülke ortalaması olarak alınan eğitimin 3.54 yıl olmasıdır. ??? Merkeze geldiği “anons edilen” ılımlı İslam sağı bundan sonra ne yapar? Türkiye, dinin etkisinin giderek “eleştirel aklı esir aldığı” bir sürece sokulmamalıdır; demokrasi adına AKP’ye destek olanların ilk işi budur; çünkü o tünelden geçilerek modernleşmeye gidilemez. Kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın, Türkiye sağı, şimdiye dek modernleşmenin öncüsü olmamıştır; niteliği gereği, bundan sonra da olamaz! yakupkepenek06@hotmail.com