29 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Rusya, Kosova ve ABD’nin füze kalkanı projesi konusunda geri adım atmıyor C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 7 EYLÜL 2007 CUMA ‘Pazarlık yapmayız’ Deniz BERKTAY KİEV Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İngiltere başta olmak üzere Batı’yı topa tuttu. Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde ülkenin dış politikası üzerine konuşma yapan Lavrov, 17 Kasım’da seçimlerin yapılacağı Kosova konusunda Sırbistan’a kesin destek verdi. Lavrov, ülkesinin uluslararası arenada izlediği “denge rolü’’ politikasını sürdüreceğini söyledi. Hiçbir zaman bir diğerine karşı kurulan “kutsal ittifakların’’ parçası olmayacaklarını belirten Lavrov, 19’uncu yüzyılda Rusya ile Fransa ve İngiltere’nin destek verdiği Osmanlı İmparatorluğu arasında yaşanan Kırım Savaşı sonrasında ve iki Dünya Savaşı arası dönemde batılı devletlerin Rusya karşıtı yürüttükleri politikanın Avrupa’nın kendi istikrarına zarar verdiğini belirtti. Lavrov’un “Kosova ve füze savunma sistemleri bizim pazarlık yapmayacağımız iki konudur” şeklindeki sözleri ise, Rusya’nın Kosova’nın ayrılmasına karşı mücadelede Sırbistan’a verdiği desteği ve ABD’nin Polonya ile Çek Cumhuriyeti’ne yerleştirilecek füze savunma sitemleri konusundaki çizgisini yumuşatabileceği yönündeki beklentileri boşa çıkarmış oldu. Kosova konusu, Rusya’nın artık AB’nin ve NATO’nun etki alanı haline gelen Balkan Yarımadası’na ve Doğu Avrupa’ya geri dönüşü ve dünyaya kendisinin 1990’ların zayıf Rusya’sı olmadığını göstermenin en etkili yolu olarak değerlendiriliyor. Lavrov, karşılıklı casus suçlamaları, eski KGB ajanı Aleksandır Litvinenko’nun faili meçhul bir cinayete kurban gitmesi ve iki ülkenin birbirlerinin diplomatlarını istenmeyen kişi olarak ilan etmelerinden ötürü, ikili ilişkilerin son 2 yılda iyice bozulduğu İngiltere’yi de eleştiri yağmuruna tuttu. 2003’te İngiltere’ye kaçıp siyasi sığınma statüsü elde eden ve Kremlin’e muhalefet bayrağı açan Boris Berezovski’yle ilgili olaylara da isim vermeden değinen Lavrov “İngiltere, bazı kişilere keyfi olarak siyasi sığınmacı statüsü vererek ilişkileri bozma yolunu seçti” dedi.Lavrov, Litvinenko’nun Londra’da şüpheli bir zehirlenme olayı sonucu öldürülmesinden dolayı İngiltere’nin sorumlu tuttuğu Andrey Lugoyov’un Rusya tarafından iadesinin istenmesi konusunda ortada hiçbir somut delil olmadığını belirterek, İngiltere’yi “kuru gürültü şovu” yapmakla suçladı. Türbeye Giden Yolun Taşları daha yakın duruyorlarmış. Anlaşamadığımız nokta tam da burası. Sol bir düşünce sistemidir. Her zaman da vardır. Ben solda olduğum, böyle düşündüğüm için CHP’yi eleştirebiliyor, AKP ile mücadele etmek gerektiğini söyleyebiliyorum. Sol, kendini ona buna göre tarif etmez. Solcunun yerini belirleyen, taşıdığı düşüncelerdir. Kendilerini AKP’ye yakın hissettiklerine göre, ya kendisini “muhafazakâr” olarak tanımlayan AKP yanılıyordur ya da bu arkadaşlar solculuğu muhafazakârlıkla karıştırıyorlar. Peki bu karışıklığın başlangıç tarihini hatırlıyorlar mı? Sakın kavram kargaşası, neoliberalizmin küresel saldırısının hız kazandığı yıllarda başlamış, arkadaşların kafalarını da bu hız karıştırmış olmasın? Arkadaşlar henüz itiraf aşamasının birinci basamağındadırlar. Soldan liberalizme, liberalizmden Hayma Ana türbesine giden yolun başındalar. ??? Sol olmanın ölçütü, emperyalist kapitalizm karşısındaki tutumdur. Sol, sömürüye karşı mücadelede kendini sınar. Sol, kapitalist sistemin istikrarını değil, işçilerin, çalışanların, emeğiyle geçinenlerin karnının doyup doymadığına, durumun farkında olup olmadıklarına bakar. Sol, ekonominin rakamlarına finans dünyasının, spekülatörlerin, borsaların, “serbest” piyasanın kurallarına göre bakmaz. Solun enflasyon hesabında dikkate aldığı mallar farklıdır. Sol, Amerikan emperyalistlerinin saldırgan tutumuna çanak tutmaz. Sol, “Ben bugün ABD için ne yapabilirim?” diye düşünmez. Sol, çağdaşlığı küresel kapitalizmle, emperyalizmle karıştırmaz. Sol, geriliğe, gericiliğe karşı laikliği savunurken köktencilerin basit, yavan takıyyelerine aldanmaz. Sol, “kanun diye kanun diye kanunların tepelenebileceğini” bilecek olgunlukta kişilerin işidir. Solun “demokratik haklar” diye bir derdi vardır; solcular bu nedenle göstermelik “demokrasi” yutturmacasına fazla kulak asmazlar. Ey benim sevgili kardeşlerim, bu işler size göre değil. Kendinizi kandırmayın, bırakın artık şu hiç işinize yaramayan solculuk tiradını. Hızlanın, zaman geçiyor, türbenin önü gittikçe kalabalıklaşıyor. guray.oz@cumhuriyet.com.tr Cumhurbaşkanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, tören alanından geçiş yapan birlikleri ayakta selamladılar. Gül’ün, zaman zaman Büyükanıt’a bir şeyler anlattığı gözlendi. Gül’ün bu tavrı “kameralara sohbet ediyorlar izlenimi verme çabası” olarak değerlendirildi. Büyükanıt’ın Gül’e mesafeli olduğu gözlendi. (NECATİ SAVAŞ / AA) Orgeneral Büyükanıt, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılıklarını bir kez daha yineledi TSK’den tehlike vurgusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) Günü Ankara’da da çeşitli etkinliklerle kutlandı. Anıtkabir’i ziyaret eden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Özel Defter’e, “TSK, çağın ihtiyaç duyduğu niteliklerle donanmış olarak yurdunu ve ulusunu iç ve dış her türlü tehlikeye karşı koruma ve kollama görevini yerine getirmektedir” diye yazdı. Ankara Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) kutlamalara Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eşsiz katıldılar. Zafer Bayramı ve TSK Günü nedeniyle ilk etkinlik sabah saatlerinde Anıtkabir’de gerçekleştirildi. Orgeneral Büyükanıt başkanlığındaki TSK komuta heyeti Anıtkabir’i ziyaret etti. Heyet, mozoleye çelenk koyarak saygı duruşunda bulundu. Daha sonra Misakı Milli Kulesi’ne geçen Büyükanıt, Anıtkabir Özel Defteri’ne yazdıklarını yüksek sesle okudu. Büyükanıt deftere şunları yazdı: “En zor şartlarda ülkesini zulümden, felaket ve sıkıntılardan kurtarmış olan Türk Silahlı Kuvvetleri, çağın ihtiyaç duyduğu niteliklerle donanmış olarak yurdunu ve ulusunu iç ve dış her türlü tehlikeye karşı koruma ve kollama görevini yerine getirmektedir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiçbir fedakârlıktan kaçmayacaktır. Bu kutsal görevi yerine getirirken ilke ve devrimlerinden aldığımız güçle, işa TSK’nin çağın ihtiyaç duyduğu niteliklerle donanmış olarak yurdunu ve ulusunu iç ve dış her türlü tehlikeye karşı koruma ve kollama görevini yerine getirdiğini vurgulayan Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Atatürk’e seslenişinde “Bu kutsal görevi yerine getirirken ilke ve devrimlerinden aldığımız güçle, işaret ettiğin uygarlık yolunda kararlı ilerleyişimizi sürdüreceğimizden asla şüphen olmasın” dedi. ret ettiğin uygarlık yolunda kararlı ilerleyişimizi sürdüreceğimizden asla şüphen olmasın. Minnet ve şükran duyguları içinde huzurunda saygıyla eğiliyoruz.’’ GÖSTERİSİ Cumhurbaşkanı Gül’ü, Büyükanıt karşıladı. Kutlamalara Gül ve Erdoğan’ın eşleri katılmadı. Törene katılan TBMM Başkanı Köksal Toptan, Büyükanıt ve diğer davetliler ise eşleriyle birlikte geldi. Törende yapılan konuşmalarda askerler, GATA’da yapılan konuşmaların tersine Gül’e “Cumhurbaşkanım” diyerek hitap ettiler. GATA’daki törende askerler “Cumhurbaşkanım” ifadesi yerine “Sayın Cumhurbaşkanı” ifadesini kullanmıştı. Kara Harp Okulu’ndan mezun olan Tank Teğmen Mahmut Dağüstü ve Topçu Teğmen Dilek Aygün “en genç subaylar” adına konuşma yaptılar. Dağüstü ve Aygün, şunları söylediler: “Yüce Türk ulusunun bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her zaman ve her koşulda büyük sevgi ve güven beslediği, ulusun ayrılmaz bir parçası olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çağdaş bilgi birikimine sahip, Atatürk ilke ve devrimlerine, anayasada belirtilen Cumhuriyet’in temel niteliklerine ve demokratik değerlere yürekten bağ lı, gönlü vatan, bayrak ve ulus sevgisiyle dolu en genç subayları olarak Türk ulusunun yarınlara güvenle bakabilmesi için her koşul ve ortamda gereğini yapacağımızdan asla kuşkunuz olmasın. Yüce Türk ulusu, gururla ifade ediyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni parçalamaya, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmaya, devletin laik ve demokratik yapısını değiştirmeye çalışacak her türlü teşebbüs Türk ordusunun azim ve iradesi karşısında mutlaka hüsrana uğrayacaktır.” ÜYÜKANIT’TAN GÜL’E MESAFELİ TAVIR Tören Kıta Komutanı Tümgeneral Necdet Sezginer de konuşmasına “Sayın Cumhurbaşkanım” hitabıyla başladı. TSK’nin kararlılığını yineleyen Sezginer, “TSK, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasına, bölünmez bütünlüğüne, üniter ve ulus devlet yapısına ve yüce Türk ulusuna yönelmiş her türlü iç ve dış tehdidi ortadan kaldırma azim ve kararlılığındadır’’ dedi. Gül ve Büyükanıt, tören alanından geçiş yapan birlikleri ayakta selamladılar. Gül’ün, zaman zaman Büyükanıt’a bir şeyler anlattığı gözlendi. Gül’ün bu tavrı “kameralara sohbet ediyorlar izlenimi verme çabası” olarak değerlendirildi. Büyükanıt’ın ise Gül’e mesafeli olduğu gözlendi. YURTTAŞLARDAN SEVGİ B ükümet programını okudu. Bugüne kadar yaptıklarını anlattı. Övündü. Önümüzdeki dönemde ne yapacağını anlatmaktansa, “Yaptıklarım, yapacaklarımın garantisidir” demeyi seçti. Ama bundan sonra yapacakları, yaptıklarından farklı olacaktır. Örneğin anayasa değişikliği gündemdedir. Hazırlanan taslağı önümüzdeki günlerde tartışırız. Yöntemi tartışmak içinse beklemeye gerek yok: 12 Eylül yöntemidir. Meclis’te anayasa değişikliği için gerekli üçte iki çoğunlukları bulunmadığından, hazırladıkları taslağı TBMM’yi bir ölçüde bypass ederek, halkoyuna sunmayı düşünüyorlar. Halkoyu denilince akan sular duruyor biliyorsunuz. 1982 Anayasası da cuntanın Danışma Meclisi’nde yazılıp çizilmiş, daha sonra halkoyuna sunulmuş, halkımızın yüzde 92’sinin “evet” oyuyla da kabul edilmişti. ??? Bugünlerde basın özgürlüğü konusunda da Başbakan’ın ağzından bal damlıyor. Fazla irdelemez, satır aralarına dikkat etmezseniz, dünyanın en özgür ülkesinde yaşadığınızı düşünebilirsiniz. Peki öyleyse Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın yaptığı suç duyuruları neyin nesi? Neden ben iki de bir basın savcılığına taşınıyorum? Kapıda karşılaştığım meslektaşlarım neden oradalar? Neden takipsizlik kararlarına itiraz ediyor, ille de “yargılansınlar” diye tutturuyorlar? Neden beğenmedikleri köşe yazarlarına sınır kapılarını gösteriyorlar? Basın özgürlüğünün önündeki en önemli engel yalnızca açılan davalar da değildir. En önemlisi medyadaki tekelleşme, tekelleşmeyi özendiren, besleyen sistemdir. Türk basınının içinde bulunduğu, biçimlendiği koşullar fazla ümit vermiyor. Bu konuda da yaptıkları yapacaklarının garantisiyse, özgür basın, özgürlüğünü korumak için daha çok çaba harcamak zorunda kalacak demektir. ??? Ama kimi aydınlarımız önümüzdeki dönemin bir özgürlükler dönemi olacağı konusunda çok iyimser, hatta çok verimserdirler. Kendilerini AKP’ye yakın hissediyorlar. Durumlarını, konumlarını CHP’ye göre tanımlayarak, AKP’ye doğru hızlanmalarının nedenini pek güzel açıklıyorlar: Ortada bir sol yokmuş da o nedenle AKP’ye H Büyükanıt ve kuvvet komutanları Anıtkabir’den ayrılışları sırasında çevrede bulunan yurttaşlar tarafından alkışlandı. Anıtkabir’deki etkinliğin ardından Büyükanıt ve kuvvet komutanları Genelkurmay Karargâhı’nda tebrikleri kabul etti. Tebrik töreni 18. ve 19. yüzyılda kullanılan savaş kıyafetlerini giyen askerlerin kapısında nöbet tuttuğu Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı Şeref Salonu’nda düzenlendi. GÜL’E HİTAP DEĞİŞTİ Ankara AKM’deki kutlamalar ise saat 11.00’de başladı. Kutlamalara tüm devlet erkânı katıldı. AKM’ye gelişinde Emniyet kusursuzmuş! Trabzon Valiliği, Dink cinayetinde ihmali bulunan görevliler hakkında soruşturmaya izin vermedi Hilal KÖSE Trabzon Valiliği, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak’ta öldürülmesinde ihmali bulunan emniyet görevlileri hakkında soruşturma yürütülmesine izin vermedi. İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın da aralarında bulunduğu 8 emniyetçinin görevlerini gereği gibi yerine getirdikleri belirtildi. Kararda ayrıca, “Dink’in öldürüleceği konusunda 17 kez ihbar yapıldığı iddiasının doğru olmadığı da yapılan ön inceleme sonucu düzenlenen raporlardan anlaşılmaktadır” denildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Trabzon Emniyet görevlileri hakkında, sorusturma başlattı. Dosya, Trabzon Cumhuriyet Savcılığı aracılığı ile devlet memurlarının yargılanmasına dair yasa kapsamında valiliğe gönderildi. Ancak Trabzon Valiliği, Akyürek, Altay, Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı, eski Trabzon Emniyeti İstihbarat Müdürü Engin Dinç, muhbir Erhan Tuncel’in bağlı bulunduğu polis memuru Muhittin Zenit’in da aralarında bulunduğu 8 emniyet görevlisi hakkında soruşturma izni verilmemesini kararlaştırdı. Dink ailesinin avukatları ise karara, Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurarak itiraz edeceklerini belirttiler. HLAT Bitlis’in, dünyanın tarihi eser ve kalıntıların sayısı yönünden birinci şehri olan Roma’yı izleyen ilçesi Ahlat’tayız. Ağrı, Bingöl, Hakkâri, Muş, Siirt ve Van illerinden de gelen gazetecilerle birlikteyiz. Ahlat’ın en önemli özelliğini yukarıda yazdım ama, şu ana kadar kaldığımız otelin balkonundan uçsuzbucaksız görünen Van Gölü’nü seyretmekten öteye gidemedim. Tatvan’a yaptığımız vapur gezisi ile Ahlat’a yönelik izlenimleri perşembe gününe bırakıp bugüne dönüyorum. ??? 60’ıncı hükümetin programı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşüldü. Konuları ekonomi açısından değerlendirme alışkanlığı, hükümetin programıyla da sürüyor. Para kazanmanın da Makyavelist bir yaklaşımla gerçekleştirilmesine dönük çabalar, başka konuların gözden kaçırılmasına neden oluyor. Programın, medya ve hukukla ilgili bölümüne (Gözümden kaçan varsa özür dilerim) nedense pek de A GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Hükümet Programı Bunun için de medyanın çoğulcu, şeffaf ve rekabetçi bir yapıda gelişmesi için gerekli adımlar atılacaktır.” Bu bölümde yer verilen “doğru habere ulaşma hakkı” ibaresi, yalnızca okur, izleyici ve dinleyicilere tanınan bir hak olarak algılandığını yansıtıyor. Önce gazeteciler doğru habere ulaşabilmeli ki, adlarına görev yaptıkları halka doğruları iletebilsinler. Bunun için de programda hiç anılmayan ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Engeller yalnızca ceza öngören yasalarla da sınırlı değil. Gazetecilerin kimlik ve kişiliklerine darbe vuran çalışma mevzuatının da değiştirilmesi zorunlu oluyor. Önceki AKP hükümetleri de de ğinen olmadı. ??? Üçüncü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının programı, kendisinden önceki 58 ve 59’uncu hükümetlerden daha kısa ve eksik bir içerikle medya konusuna yaklaşıyor. “Acil Eylem Planı” başlığıyla açıklanmış olan ilkeler dizgesi anımsandığında, daha da geride kalmış bir görüntü çiziyor. Programda şu cümlelerden oluşmuş üç paragraf var: “Hükümetimiz, medyanın bağımsızlığına önem vermektedir. Bireylerin doğru habere ulaşma hakkı, güçlü bir demokratik kültürün oluşması için birinci şarttır. Şeffaf bir yönetim, ancak bağımsız, tarafsız ve sorumlu bir medya ile mümkün olabilir. mokratikleşme ve Avrupa Birliği’ne (AB) uyum konusunda sözler vermişti. Ama Türk Ceza Yasası yapılırkenki yaklaşımları ve Terörle Mücadele Yasası’nı, AB için yapılan iyileştirmeleri yok sayarak 1990’lardaki içeriğine döndürme girişimi, ifade özgürlüğünün önüne yeni engeller dikilmesine engel olamadı. Halkın bilgilenme hakkı konusunda şu çelişkiyi de unutmamak gerek. Bu konudaki özel yasa, ülkemizde yürürlükte olmayan bir yasaya gönderme yapan ilk yasa oldu. Yasada hangi bilgilerin “gizli bilgi” sayılarak başvuranlara verilemeyeceğine ait bir fıkra var ama, aradan üç yıl geçmiş olmasına karşın adı anılan yasa ortalarda yok. Özel sıkıntıları ve zorlukları olan yerel medyadan hiç söz edilmemesi de önemli bir eksiklik. ??? Dilerim ki eksiklikler “Her şeyi programa yazarsak Genel Kurul’daki eleştirileri nasıl yanıtlarız” sorusundan kaynaklanmış olsun. Bekleyip göreceğiz... oerinc?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle