02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Taslakta türbana serbestlikten egemenliğin kullanılmasına kadar birçok konu yer alıyor 7 EYLÜL 2007 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Bu Kafa O Kafa aber, “…11’inci’nin Köşk’teki ilk ‘sivil’ kabulünde…” diye başlıyor. Sivil Anayasa’dan sonra “sivil kabul”! Biraz ayıp kaçmıyor mu? 1982 Anayasası’nı askerlerin denetimindeki Danışma Meclisi hazırladı. 12 Eylül darbesini yapan “beşi bir yerde” orgeneraller bu anayasaya son şeklini verdi. Evren’sel Kenan Paşa, Milli Güvenlik Kurulu’nda anayasada din derslerinin okullarda zorunlu hale getirilmesini savunurken öne sürdüğü belli başlı görüş; babaların anaların ölürken başlarında dua etmesini bilen çocukları olmadığından yakınan mektuplarıydı. O günleri, 1982 Anayasası’nın hazırlandığı, referanduma götürüldüğü günleri yaşayanlar bilir; bugün o anayasaya “asker” damgasını vuran, ilim bilim adamları, aydınlar, şimdi “sivil bir anayasa” hazırlanmasını överek destekleyenler.. o günlerde seslerini çıkaramadılar ve: Anayasa referandumda yüzde 92 oyla kabul edildi. O günden bugüne yıllar geçti, “asker anayasa” ile hükümetler kuruldu, seçimler geldi geçti, iktidarlar değişti. Sivil toplum örgütleri, medya, partiler asker anayasanın ışığında yaşadılar, güç kazandılar. O anayasanın ilk dört maddesi bugün hâlâ değiştirilemez, değiştirilmesi istenilmeyen hükümleri içeriyor. ??? Çağın ve ülkenin gereksinmelerine göre, anayasanın da değiştirilmesi, geliştirilmesi gerekiyor ve fakat, bugün başta AKP iktidarınca tu kaka diye anılan 1982 Anayasası RTE’yi tek başına iktidara getirmedi mi? Adam Kürt sorununu, Kıbrıs’ın satışını, yoksulluğun tavana vurmasını, Kuzey Irak politikasındaki acizliği… AB’ye ve ABD’ye teslimiyeti asker anayasasına dayanarak gerçekleştirmedi mi? 1982 Anayasası’nı asker anayasası diye tanımlayıp, AKP iktidarının seçim ağzıyla ve kendi hesabına gündeme getirdiği anayasayı, sivil diye tanımlamak ayıptır, ayıp! Cumhuriyet dışında hangi medya organı sivil anayasanın AKP’nin yeni dönem iktidarındaki icraatının önünü açmaya hizmet vereceğini, sivil damgasıyla sunulan bu anayasanın bir AKP anayasası olduğunu yazıyor? Hiçbiri! Holding basını RTE iktidarının koyduğu “salla başını al payını” kuralını pekâlâ uyguluyor. ??? Medyanın içine düştüğü şu tezata bakınız: Bir yandan asker anayasadan, böylece askerden kurtulma hesapları yapıyor, bu yoldaki akımlara destek veriyor. Öte yandan medyatik güç; AKP iktidarının öngördüğü, uyguladığı kimi önlemleri önleyemiyor. Kimi eğilimler, davranışlar hakkında askerin karşı düşüncelerini öğrenip manşetlerden yansıtmak için bütün gücüyle seferber oluyor. Asker anayasaya ve hazırlanan sivil anayasaya göre resmi dil Türkçedir. Ama medya sivil anayasada “Türkçe’den başka dille eğitim kanunla düzenlenir” hükmünü, Kürtçe eğitime yol açar kaygısı ile başlıca tartışma konusu yapmıyor. Dindar değilmiş ama kendi ölçeklerinde laik 11’inci, nedense her daim gülen yüzlü, türbanlı eşi ile birlikte Çankaya Köşkü’nde bir cami tablosu önünde poz verdikleri fotoğrafı Cumhurbaşkanlığı resmi web sitesine neden koyduruyor? Hayrünnisa Hanım’ın sergilediği “first lady”lik pozlarına bakarsanız; din konusundaki tartışmaların önde giden isimlerinden Mehmet Şevki Eygi’nin, “Müslüman kadın sere serpe ortalıkta dolaşmaz. Örneğin Hayrünnisa Hanım’ın gölgede kalması gerekir” biçimindeki tavsiyeleri postmodern dinci anlayışla Çankaya’ya yerleşen 11’incileri pek ırgalamıyor. Bu kafa, çağdaşlığı, laiklik anlayışını türbanla bağdaştıran o kafa! H AKP anayasası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin yeni anayasa taslağında cumhurbaşkanına dokunulmazlık getirilmesi, türbanla üniversitelere girişin ve Kürtçe eğitimin önünün açılması planlanıyor. AKP’nin hazırladığı anayasa taslağında, YÖK’ün kaldırılarak yerine “Üniversiteler arası Koordinasyon Kurulu” kurulması, cumhurbaşkanının yetkilerinin daraltılması, adalet bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan çıkarılması, Anayasa Mahkemesi’nin yapısında değişiklik yapılması öngörülürken, yapılacak düzenlemelerle türbanla üniversitelere girmenin önünün açılması tasarlanıyor. AKP’nin Yeni İç Koalisyonu... Anayasal takvime göre 2010’lu yılların biçimlendiği bir haftayı geride bıraktık. Cumhurbaşkanlığı seçimleri noktalandı. 60. hükümet kuruldu, programı Meclis’te okundu. Hükümette ve programda genel olarak sürprizyok. Erdoğan ve Gül, kafa kafaya vermiş, 60. hükümeti oluşturmuş. İçişleri Bakanlığı’na, doğrudan AKP’nin iç işleri öngörülerek atama yapılmış. Dışişleri Bakanlığı’na, Gül’ün kontrolünün devamı öngörülerek atama yapılmış. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, AKP’nin dışı öngörülerek atama yapılmış. Ekonomiyle ilgili bakanlıklara, ABD ve IMF dikkate alınarak atama yapılmış. Milli Savunma Bakanlığı’na, istikrar öngörülerek atama yapılmış. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda, Erdoğan’ın kafasındaki bazı hesaplar nedeniyle değişiklik yapılmış olmalı! Cemil Çiçek’in hükümet içindeki konumu, her alana taşınabilecek bir ‘libero’ havasında görünüyor! Erdoğan’ın İstanbul Belediyesi kadrosunun etkinliğinin biraz daha arttığı dikkati çekiyor. Yenilenmiş bir iç koalisyon! ??? Hükümet programında önceki dönemlerin krizli konularına doğrudan dokunulmamış. Belki de gerek görmediler. AKP’nin, çekirdek kadrosunu da tatmin edeceği tüm konuları ‘sivil anayasa’nın içine sokacağı anlaşılıyor. ‘Sivil anayasa’nın gündeme geliş biçimi pek de sivil olmadı. Biraz ‘sivilce’ oldu. Kapalı kapılar ardında hazırlanmakta olan anayasa taslağının getirip götüreceklerini önümüzdeki dönem enine boyuna işleyeceğiz. Belki de bu yılın, hatta 2008’in en önemli konusu anayasa değişikliği olabilir! Ekonomi, bu alana atanan bakanların bakışıyla biçimlenecek. Özet şöyle yapılabilir: Daha çok yabancılaştırma. Geçen dönem bu alanda atılan adımlar AKP’lileri tam olarak tatmin etmemişti. Bu kez bakalım yabancılaştırmadık bir şey bırakacaklar mı! Görünen o ki, bir yandan alabildiğine yabancılaşma yaşanırken öte yandan yoksulluğun yine ‘siyasal desteğe’ dönüştürüleceği programlara da devam edilecek. Bırak yoksul kalsınlar; karınlarını doyuracak yardım paketini ver, yoksulluğa kimin neden olduğunu unutup paket verene şükran duysunlar! Ekonomi politikası, kurumları yabancılaştırıp kasayı doldurma ve halkı yoksullaştırıp pakete bağlı kılma dengesinde devam edecek. Cari açık önemli ama, AKP’nin konusu değil! ??? AKP’nin hükümeti ve programı böyle... Parti dengeleri nasıl? Milli görüş çizgisindeki azalmayı eksilmeyi türban sayısıyla ölçmek olanaksız! Konunun bu yanıyla ilgili önümüzdeki günlerde daha net yorumlar yapılabilir. Dikkat çeken önemli durum; Bülent Arınç’ın yeri. Gerek parti gerekse Meclis kulislerinde Arınç’ın şöyle bir siyasal kariyer tarifi yaptığı konuşuluyor: ‘Ben, protokolde Erdoğan’ın ve Gül’ün arkasında yer alacağım bir koltukta olmam.’ Geçen dönemdeki Meclis Başkanlığı bu tarife uyuyordu. Bu dönemde de aynı tarifin geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Arınç’ın hükümette görev kabul etmemesiyle ilgili değişik yorumlar yapılıyor. Bize göre adı konmuş bir görev almaması, işlevinin sona erdiği anlamına gelmez. Dilindeki sivriliği kendisi de kabul eden, ‘’Dilimi tutsaydım, bugün Köşk’teydim’’ diyen Arınç, ikinci AKP iktidarı döneminde şöyle bir görev üstlenmiş olabilir: Partinin çekirdek çizgisinden sorumlu gölge genel başkan! ankcum?cumhuriyet.com.tr Gül için dokunulmazlık getiren düzenlemelerin öngörüldüğü yeni anayasa taslağında türbanla üniversitelere girmenin önünün açılması da planlanıyor. “Türk vatandaşlığı”nın yeniden tanımlandığı taslakta, Kürtçe eğitime de yeşil ışık yakılıyor. göre yetkili organları eliyle kullanır” hükmünde yer alan “yetkili organlar” ibaresi yerine “yasama, yürütme ve yargı organları” ifadesinin konulması öneriliyor. “Türk vatandaşlığı”nın yeniden tanımlandığı taslakta, “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” ifadesi yerine “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese Türk denir” hükmü getiriliyor. AKP’nin anayasa taslağında anayasanın “din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. maddesi yeniden düzenleniyor. “Kimse, ibadette, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz” hükmünün korunduğu taslağa, “Dini inanç ve kanaatlerini değiştirenler hiçbir şekilde kınanamaz ve suçlanamaz” hükmü eklenecek. ÜRTÇE EĞITİMİN ÖNÜ AÇILIYOR AKP’nin anayasa taslağında Kürt EGEMENLİK PAYLAŞIMI Taslakta, “Türk milleti, egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara K çe eğitime de yeşil ışık yakılıyor. Anayasanın “Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi” başlıklı 42. maddesindeki “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” hükmünü düzenleyen fıkrasında değişiklik yapılarak “Eğitim ve öğretim dili Türkçedir. Türkçeden başka dillerde eğitim demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kanunla düzenlenir” hükmü getiriliyor. Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte dokunulmazlığı kalkan ve “Kayıp Trilyon” davası nedeniyle yargılanması gündeme gelen Abdullah Gül için yeni anayasada cumhurbaşkanına dokunulmazlık getiren düzenlemeler öngörülüyor. AKP, hazırladığı yeni anayasayla özelleştirmeleri de kolaylaştırmayı amaçlıyor. Anayasadaki en büyük sivilleşme ve demokratikleşme 2001’de Ecevit hükümeti döneminde yapıldı Anayasa 12 kez değişti Ayşe SAYIN HAZIRLIK SÜRÜYOR TBB’den alternatif taslak Taslakta, ‘Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı’ tanımı getirilmesi, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, zorunlu eğitimin 11 yıla çıkarılması öneriliyor. Emine KAPLAN ANKARA AKP, yeni anasaya taslağı üzerindeki çalışmalarını sürdürürken; Türkiye Barolar Birliği (TBB) de anayasa taslağı hazırlıyor. TBB’nin taslağında, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı” tanımı getirilmesi, zorunlu eğitimin 11 yıla çıkarılması, özelleştirmelerin “kamu yararı” gözetilerek yapılması öneriliyor. Türkiye Barolar Birliği (TBB), anayasa taslağı hazırlıyor. TBB, 2001 yılında aralarında şu anda AKP milletvekili olan Zafer Üskül’ün de bulunduğu Prof. Dr. Yılmaz Aliefendioğlu, Prof. Dr. Rona Aybay, Prof. Dr. Ülkü Azrak, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. İlhan Özay, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Prof. Dr. Yavuz Sabuncu, Prof. Dr. Fazıl Sağlam, eski Türkiye Barolar Birliği Başkanı Atila Sav, Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu’ndan oluşan komisyonun hazırladığı taslağı, günün koşullarına göre yeniden değerlendiriyor. Anayasanın ilk 3 maddesinin değiştirilmesinin önerildiği ilk taslakta, şu düzenlemeler öngörülüyor: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” tanımı yerine, “Devlete yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıdır” biçiminde önerildi. Devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların, kamu yararına uygun olarak özelleştirilmesine ilişkin esas ve yöntemler yasa ile düzenlenir. Temel öğretim en az 11 yıl olmak üzere kız ve erkek her yurttaş için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Çağdaş bilim ve eğitim gereklerine aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Herkes, çevre, barış ve gelişme haklarına sahiptir. Bu hakların temelini yaşam hakkı oluşturur. Orman niteliğini kaybeden ya da yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir. Devlet ormanları devletçe işletilir ve mülkiyeti devrolunamaz. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz, ormanların yıkımına yol açacak siyasal propaganda yapılamaz. ANKARA AKP’nin hazırlık çalışmalarını başlattığı “sivil anayasa” taslağıyla ilgili basına sızan ilk bilgiler, düzenlemelerin demokratikleşme ve sivilleşmeden çok “AKP’nin dünya görüşüne göre oluşacağı” izlenimine yol açarken, 1987’den bu yana yapılan değişikliklerle anayasanın sivilleşmesi ve demokratikleşmesi yönünde önemli adımlar atıldı. 1982 Anayasası, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in referanduma sunma kararı aldığı cumhurbaşkanlığı seçimini düzenleyen anayasa paketi hariç toplam 12 kez değiştirilerek, idam cezasının kaldırılması, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kaldırılması, YÖK’ten askeri temsilciler çıkarılması ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Yasası’nın yeniden düzenlenmesi gibi sivilleşme ve demokratikleşmeye dönük çok önemli adımlar atıldı. AKP yeni değişiklik paketini “sivil anayasa” söylemine oturturken, 1987’den bu yana yapılan değişikliklerle anayasanın sivilleşmesi yönünde önemli adımlar atıldı. “Başlangıç” bölümü dahil, 175 maddeden oluşan anayasanın 70 maddesi, bazıları birkaç kez olmak üzere değiştirildi. Yapılan bu değişikliklerle, 12 Eylül döneminin kalıntıları bir ölçüde ayıklanmasına karşın, en tartışmalı maddelerinden milletvekili dokunulmazlığı ve 12 Eylül yöneticilerine yargı yolunu kapatan geçici 15. maddeye 2001 yılındaki kısmi rötuş hariç, hiçbir iktidar dokunamadı. Sivil anayasa iddiasındaki AKP’nin bu maddelerle ilgili değişiklik yapıp yapmayacağı ise netleşmedi. UYUM KOMİSYONU 1982 Anayasası’ndaki ilk önemli değişim özel radyo televizyonlara yayın yolunu açan anayasanın 133. maddesindeki değişiklikle yetinilirken, ilk geniş kapsamlı değişiklik, 1995 yılında 15 madde değiştirilerek gerçekleştirildi. Dönemin TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un Anayasa Uyum Komisyonu kurdurarak önemli katkı verdiği değişiklikler kapsamında siyasi partiler, dernekler ve sendikalara yönelik sınırlamalar kısmen kaldırılırken, milletvekili sayısı da 450’den 550’ye çıkarıldı. 1999 yılında 143. maddede yapılan değişiklikle, DGM’lerin sıkıyönetim askeri mahkemelerine dönüştürülebileceğine ilişkin son fıkra hükmü yürürlükten kaldırıldı. Böylece DGM’lerin sıkıyönetim askeri mahkemelerine dönüştürülmeleri engellendi. 1982 Anayasası’ndaki en geniş kapsamlı değişiklik 2001 yılında gerçekleştirildi. Türkiye’nin AB’ye aday ülke statüsünü kazanma sürecinde olunması dikkate alınarak 33 madde birden değiştirildi. Anayasanın geçici 15. maddesine mini rötuş yapılarak, askeri yönetim döneminde çıkarılan kanunların artık anayasaya aykırılığının ileri sürülebilmesinin yolunu açan düzenlemenin de yer aldığı paket AB tarafından çok olumlu karşılandı. Düzenleme ile kadınerkek eşitliğinin sağlanmasından ölüm cezasının kaldırılmasına, özel hayatın gizliliğinden konut dokunulmazlığına kadar çok önemli düzenlemelere imza atıldı. Siyasi parti kapatmak zorlaştırılırken, dernek ve sendikalaşmanın önündeki engeller önemli ölçüde kaldırıldı. Anayasanın 28. maddesinde yer alan “Kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dilde yayım yapılamaz” tümcesi çıkarılarak Kürtçe yayının önü açıldı. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme kolaylaştırıldı. Savaş ve terör suçları dışında ölüm cezası kalktı. Gözaltı süresi 4 güne indirildi. İzinsiz telefon dinleme, üst ve ev arama ortadan kalktı. Aynı pakette yer alan ve milletvekillerine “kıyak emeklilik” öngören düzenlemeyi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer referanduma götürme kararı alınca, 1 ay sonra anayasanın 86. maddesi değiştirilerek yeniden eski haline getirildi. AKP hükümeti döneminde yapılan en geniş kapsamlı değişiklik ise 2004 yılında oldu. AKP döneminde yapılan en önemli değişiklikler ise, “savaş ve yakın savaş halleri”nde de ölüm cezası kaldırılarak, Abdullah Öcalan’ın idamı “imkânsız” hale getirilirken, MGK Genel Sekreterliği’ne sivil yönetici atanmasının yolu açıldı. KENDİSİ KULLANIYORDU İKİ BELEDİYENİN PROJESİ İktidar kadına karşı Baştarafı 1. Sayfada Fırat, böyle bir düzenlemenin anayasaya konulmasına karşı olduğunu belirterek “Bu kadınları noksan gösteren bir şey. Biz bugün kadının önünü açmak için çaba gösteriyoruz. Ben bir kadın olsam isyan ederim, pozitif ayrımcılık niye konulsun, niye her yere bunu koymaya kalkıyoruz?” dedi. Kadın ve erkeğin eşit olduğunu, pozitif ayrımcılığın kadınları aşağılayan bir yaklaşım olduğunu ileri süren Fırat, “Bir sorun varsa zaten yasalarla düzenlenir ya da sorun çıkmaması için yasalarla bazı şeyler hükme bağlanabilir” diye konuştu. AKP’li Fırat, akademisyenlerin taslağında ana muhalefet partisinin yasaların anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için 110 milletvekilinin imzası koşulunun yer aldığını, ancak bunun benimsenmediğini söyledi. Fırat, “Anamuhalefet partisi doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilecek. Ayrıca ana muhalefet dışında mevcut anayasada 110 milletvekilinin imzasıyla yasaların yüksek mahkemeye götürülmesi hükmü var. Biz bunu 55 milletvekiline indiriyoruz” dedi. PKK’li Gulam’ın Ağa Han Mimarlık Ödülü Lefkoşa’ya kardeşi uçak kazasında öldü Yılmaz POLAT WASHINGTON PKK ABD temsilcisi olduğu öne sürülen Kani Gulam’ın işadamı kardeşi Adam Pasori Kaliforniya’da uçak kazasında öldü. Pasori’nin kullandığı özel uçakta karısı, bir erkek ve kız kardeşiyle kız kardeşinin iki çocuğu bulunuyordu. Santa Monica Havaalanı’ndan kalkan uçağın Kern Valley Havaalanı yakınlarında Sierra Tepeleri’ne çarptığı bildirildi. 1972 yılında İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde devlet bursuyla okuyup öğrenci bursuyla Kaliforniya’ya gelen Diyarbakır doğumlu Azimettin Gündüz adını Adam Pasori olarak değiştirip Amerika’ya iltica etmişti. Uçak mühendisi olan Pasori’nin Los Angeles bölgesinde emlak komisyonculuğu yaparak zengin olduktan sonra Abdulgaffar Gündüz adındaki kardeşini de yasa dışı yollardan Kanada üzerinden Amerika’ya soktuğu belirtiliyor. 18 aylıkken ölen Barry Citron adlı bir bebeğin adına sahte pasaport çıkartılan Abdulgaffar Gündüz’ün daha sonra adını Kani Gulam olarak değiştirdiği ve Washington’da kısa adı AKIN olan AmerikanKürt Enformasyon Ağı adlı kuruluşun başına geçerek PKK’nin temsilciliğini yaptığı da öne sürüldü. Gulam’ın pasaport sahtekârlığı anlaşılınca 450 saat kamu cezasına çarptırıldığı da öne sürüldü. LEFKOŞA (Cumhuriyet) Dünyanın en büyük mimarlık ödüllerinden, “Ağa Han Mimarlık Ödülü”, bu yıl “Lefkoşa Master Planı” çerçevesinde Lefkoşa Türk Belediyesi’ne (LTB) verildi. LTB Belediye Başkanı Cemal Bulutoğluları, ödülün LTB’nin tanınmışlığının en büyük kanıtı olduğunu söyledi. Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da sahibini bulan Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü bu yıl Lefkoşa Türk Belediyesi ile Lefkoşa Rum Belediyesi’nin ortak olarak yürüttüğü “Lefkoşa Master Planı” dünyadaki birçok önemli eseri geride bırakarak kazandı. Lefkoşa Master Planı çerçevesinde, rehabilitasyon projeleri, kanalizasyon ve restorasyon çalışmaları yapılıyor. Ortak olarak yürütülen çalışmalar çerçevesinde özellikle Lefkoşa Surlariçi’nin tarihi dokusunun korunması amaçlanıyor. LTB Başkanı Bulutoğluları, ödülün, LTB’nin tanınmışlığının en büyük kanıtı olduğunu belirterek Türk Belediyesi’nin tanınmış bir yerel yönetim olduğunu söyledi. Ödül dolayısıyla büyük onur duyduklarını belirten LTB Başkanı, Lefkoşa Master Planı’nın uzun yıllardır yapılan bir çalışma olduğunu, kendisi döneminde de büyük bir kararlılıkla projeye eğildiklerini ifade etti. Ağa Han Mimarlık Ödülü, 1977’den beri Ağa Han tarafından İslam Kültürü’nün mimarlıktaki anlatımlarını anlamak ve değerlendirmek üzere veriliyor. Bunu gerçekleştirmek için modern mimari, sosyal yerleşme, kalkınma, restorasyon, yeniden kullanım ve bölge koruma, peyzaj ve çevreye ilişkin projeleri kapsayacak mimari örneklerini bulma ve tanıma yolu izleniyor. Yeni Dönemde Nereye?.. Baştarafı 1. Sayfada ilişkisine dayanan elit kesimin katkısıyla gerçek yüzünü gizlemeye çalışıyor. ? Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, olmak ya da olmamak sorunuyla karşı karşıyadır. Bu sorunu aşmak için, her şeye karşın, toplumun yeterli gizilgüçleri yapısında barındırdığına inanıyoruz. C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle