03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 EYLÜL 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Sorunlar ve Bayraklar Birlikte Büyürlerken Sevgili, Yaz akşamları balkondan denizi seyretmeye bayılıyorum. Boğaz lacivert akıyor. Mehtaplı gecelerin keyfine diyecek yok. Son zamanlarda, özellikle dikkatimi çeken bir nokta da karşı kıyıda, Selimiye Kışlası’nın orada, Çamlıca Tepesi’ndeki devasa albayraklar... Türkiye’de sorunlar ile bayraklar birlikte büyüyorlar. Üç hafta kadar önce, Fındıklı’daki Sinai Kalkınma Bankası’nın üstüne de kocaman bir bayrak diktiler. Gerçi Rum Mehmet Paşa Camii artık görünmez oldu ama, yine de lacivert zemin üstünde, az kalmış yeşilin bulunduğu peyzaja güzel bir kırmızı leke katıyor. Geçen gün gazetede okudum. Bir vatandaşın diktiği bayrak, komşuların şikâyetine yol açmış, o da ısrarla direnmekte, Bu bayrak, buradan inmeyecek, daha da büyük bir direk alıp oraya asacağım, diyordu TV. kameralarına... Bayrak tutkumuz yeni değil, eski. Ben “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” dönemini ilkokulda yaşamış bir kuşağım. Sonraları, belleğime kazınmış bu dizeleri yeniden gözden geçirip, sorguladım. “Bayrakları oluşturan kandan, toprakları vatan yapan şehitten başka şeyler de olmalı” diye düşündüm. Yalnız kanla bayrakları, yalnız şehitle vatanları yüceltmek mümkün olsaydı... ??? 1979 yılında New York’ta Columbia Üniversitesi öğrencileri ve genç öğretim elemanlarının oturduğu apartmanlardan birinde, klozet kapağında Amerikan bayrağı çıkarmasını görünce de ne kadar şaşırdığımı tahmin edersin herhalde... Şoven değildim, ama yine de bana şaşırtıcı gelmişti olay. Yanlış anlama! Amerikalılarda da bayrak tutkusu öyle yabana atılır cinsten değil. Bunu, katıldığım 4 Temmuz şenliklerinde gözlerimle gördüm. Sonra ülkenin çok çeşitli yerlerini gezerken anladım ki, New York’ta omuz silkilip geçilen kimi şakalara ülkenin iç ve güney kesimlerinde rastlamak olanaksız. Fransa’da ülkenin kendilerine minnettar olduğu büyük evlatlarının yattığı Panhteon’u gezerken ise, orada, o topraklar için kanını dökenlerin yanı sıra, hatta onlarla kıyaslanmayacak kadar çok büyük ölçüde, mürekkep dökenler, ter dökenler, araştırma yapanlar, uzlaşma sağlayanların gömülü olduğunu görmüştüm. Demek ki, vatanı vatan, bayrağı itibarlı bayrak yapmak için, kan dökmenin de ötesinde bir şeyler ortaya koymak gerekiyordu. Bayrakları yalnız savaş alanındaki değil, başka alanlardaki başarılar da yüceltiyorlar, vatanlar refah düzeyiyle daha da vatan oluyorlardı. Yine yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. Fransızlar da, üç rengiyle özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerini simgeleyen bayraklarına sıkı sıkıya bağlıdırlar. Üstelik bunlar için, bir kısmı da kardeş kanı olmak üzere az kan dökmemişlerdir. ??? Benim evimde de, ulusal günlerde veya önemli simgesel anlarda, boyutları abartılmamış bayrak unutulmaz, hep asılır. Yine de, bayrakların boyutlarının sorunlarla birlikte büyümesindeki hikmeti anlamakta güçlük çekiyorum. Cari açık, borç büyüyor.. bayrak da... Bölücü terörün boyu büyüyor.. bayrağın da... Cumhuriyetin ilkelerine yönelik tehdit büyüyor.. bayrak da birlikte... Ankara’da zirvelerde, ne boyda bir bayrak var şimdilerde bilmiyorum. Ama geçenlerde Melih Aşık’ın bu konuda yazdığı bir yazıyı anımsıyorum. “Bayrak örtü değildir” diyordu. Gerçekten de eğer sorunları bayrağın boyutunu büyüterek çözmeye kalkarsak, onu bir örtü yerine koymuş olmuyor muyuz?... Bayrakların sorunları küçültmesi için, onların simgeledikleri kavramları iyi kavrayıp, onlar üzerinde toplumsal bir uzlaşmayı sağlamanın yanı sıra, o bayrağı simge edinmiş olan toplumun, öbür ülkelerle her alanda yarışacak çağdaş başarılara da imza atması ve bu başarıları elden geldiğince, bayrağın mensupları arasında hakça paylaştırması da gerekiyor galiba... Zaten bu yüzdendir ki, bayrağını yüceltmek isteyen yüce insan, “çağdaş uygarlık düzeyini, hatta daha üstünü” topluma hedef olarak göstermişti. Onun sağlığına yetişemedim. Onun için bilemiyorum, onun döneminde de bayrakların boyları bu kadar büyük müydü ve sürekli büyümeye devam ediyor muydu? Sen ne dersin? İçiniz Rahat mı? “Sivil Anayasa” adı altında “Türkiye’de eyalet AKP, sistemi”ne geçmenin ön hazırlığını yapıyor... Zafer Üskül, 22 Temmuz seçimleri öncesi altyapı hazırlığının ipuçlarını zaten vermişti. Anayasada yer alan “Atatürk milliyetçiliği” ve “laik devlet” ilkesi kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Laik demokratik Cumhuriyetin temel nitelikleri böyle bir durumda nasıl korunacak: AB ülkeleri AKP’nin gündeme getirdiği “Sivil Anayasa” taslağını yürekten desteklerken Yeşiller Partisi’nden Cem Özdemir ise Abdullah Bey’in Çankaya’ya çıkmasını alkışlarla karşıladı, Rehn ve Lagendijk gibi... AKP iktidarı, Türkiye’nin dağlarını, göllerini, akarsularını, kıyılarını, toprağının yağmalanmasını “ülke çıkarları” olarak görürken, çokuluslu şirketlerin temsilcisi Alman siyasetçiler Abdullah ve Tayyip Bey’e destek çıkıyorlar. Kültür ve doğa yağması sürüyor ama başta Cem Özdemir olmak üzere Yeşiller’den ses çıkmıyor... Irak’ta on binlerce kadın, çocuk, erkek öldürüldü, yüz binlerce insan sakat kaldı... Masamın üzerinde çevreci avukatlardan Noyan Özkan’ın Cem Özdemir’e yazdığı mektup duruyor... Noyan, Özdemir’e soruyor: “4 yıldır İncirlik üzerinden ABD’ye lojistik destek veren hükümetin Dışişleri Bakanı kimdir: CIA işkence uçakları hangi ülkelere uğramıştır? Hangi ülkenin Dışişleri Bakanı, ABD için, ‘Omuz omuza savaşıyoruz’ beyanında bulunmuştur? Ultramilliyetçiler tarafından azınlık raporunun sunulması sırasında saldırıya uğrayan Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu’na yakın destek vermesi gerekirken tam aksine davranan ve İnsan Hakları Kurulu’nu işlevsiz hale sokan Dışişleri Bakanı kimdir? Hangi Avrupa ülkesinde yüzde 10 civarında seçim barajı var?” ??? Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu rejim çağdaştır. Atatürk ilke ve devrimleri, laik demokratik bir sosyal hukuk devleti temelinde ise aydınlanmacılık yatar. 1950’den günümüze dek Türkiye’yi yöneten “gerici” ve “etnik temele” dayalı hükümetler “Türkİslam sentezi”ni yaşama geçirip, “laiklik” ilkesinin altını oymuşlardır. Bugün Türkiye’de yargı kararları çiğnenmekte, “sıkmabaş”ın kadın hak ve özgürlüğü olduğu öne sürülerek “laik demokratik sistem”den “İslamcı bir devlet” yapısına geçilmek istenmektedir. ABD ve AB’nin kendi çıkarları için AKP’nin bu gidişine alkış tuttukları da bir gerçektir... Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir ayağı olan Türkiye’de “İslam Modeli”ne geçiş için bilinç altından benimsetme yöntemi kullanıldığını beş yıl boyunca sık sık yinelememiş miydi: AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Fırat’ın elinde bir anayasa taslağı var. Zafer Üskül, numaracı cumhuriyetçiler ve Saros çocukları bu taslağa önceden sahip çıkmışlardı. Bazı dönek solcular da gazete köşelerinde “Türkiye demokratikleşiyor, özgürlükler genişliyor” diye taslağı savunmuşlardı. Büyük bir oyuna hazır olalım ve bunu alanlarda çoğalarak bozalım!.. Anayasa yasalara benzemez. Anayasa bir ülkenin yaşam biçiminin haritasını oluşturur. Cem Özdemir ve ötekiler emperyalizmin Türkiye’deki maşalarıyla birlikte Abdullah ve Tayyip Bey’e destek verirlerken 2B’ye karşı çıkmıyorlar, Efem Çukuru, Kaz Dağları, EşmeKışladağı ve Kozak Yaylası’ndaki doğa kıyımına “çevreci” olarak karşı çıkmıyorlar. 22 Temmuz seçimlerinden sonra AKP’yi “demokrasi ve özgürlüklerin simgesi” olarak gören, bazı medya kuşları şöyle Konya’ya, Manisa’ya, Trabzon’a, Samsun’a, Rize’ye, Aydın’a, Bursa’ya bir uğrasınlar... ??? Ağustos ayında 2 milyon çocuk Kuran kurslarına katılıyor, 50 hanelik köylere ikinci, üçüncü cami yapılırken çocuklar 20 kilometre uzaklıktaki okula gitme hazırlığı yapıyorlardı... Fethullahçılar yeni okullar alıyor, dershaneler kuruyor, özellikle Güneydoğu’da Barzani’yle işbirliğine girip yerel seçimlerde Diyarbakır’ı nasıl teslim alacaklarının hesabını yapıyorlardı. Unutmadan anlatayım ve yazıma noktayı koyayım: Fethullah Gülen (ABD’de yaşıyor) Hıristiyan emperyalizminin İslam coğrafyasındaki atardamarıdır. Dincilik söylemini kullanarak siyaset, tarikat ve ticaret ekseninde ABD’nin maşasıdır. Cem Özdemir ise Fethullah’ın Almanya’daki “başimamı”, pardon “başdanışmanı”dır. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69 TÜRBANLILAR BEKİR COŞKUN VE ÇÖLAŞAN OCAK, BUCAK DIŞINA, BİZLER DOĞRU ÇANKAYAYA!.. Yeni Anayasaya İlişkin Öneriler Prof. Dr. Hakkı KESKİN Siyasal Bilgiler Öğretim Üyesi ve Federal Almanya Parlamentosu MiIlletvekili Anayasa uzlaşmaya dayanmalı ve en geniş kesimlerin desteğiyle hazırlanmalıdır ! Türkiye’de yeni anayasa hazırlığı başladı. Gerçek anlamda demokratik ve hukuk devletinin yasal temellerini oluşturacak bir anayasaya büyük gereksinim olduğu, konuyla ilgilenen herkesçe bilinmektedir. 1982 anayasasının, yapılan bir dizi değişikliğe karşın, çağdaş bir demokratik hukuk devleti gereksinimlerini karşılayamadığı, haklı eleştiri konusuydu. Bu nedenle yeni sivil anayasa projesi, Türkiye’nin geleceğe yönelik iddialı hedefleri bakımından büyük önem taşımaktadır. Yeni sivil anayasa, toplumun en geniş kesimlerinin katılımıyla hazırlanmalı ve halkın bilinçli desteği sağlanarak yürürlüğe girmelidir. Anayasalar, uzun süre değişikliğe gerek bırakmayacak istem ve beklentilerle hazırlanır. Bu nedenle de bu anayasa zaman baskısı olmaksızın hazırlanmalı ve toplumun tüm kesimlerinde etraflıca tartışılmalıdır. Parlamento içinden ve dışından ve kuşkusuz sivil toplum kuruluşlarından yapılan öneriler ve eleştiriler samimi olarak ciddiye alınmalıdır. Bu hazırlık ve oluşum sürecinde hiç vazgeçilmemesi gereken temel yaklaşım uzlaşma kültürünün en geniş ve en samimi biçimde kullanılmasıdır. Anayasanın meclisten geçtikten sonra halkın onayına sunulmasının, bunun son derece büyük önemine karşın, çok belirleyici olmadığı bilinmektedir. Halk, anayasa gibi son derece kompleks ve özel bilgi gerektiren bir konuda, ne yazık ki tüm diğer ülkelerde de olduğu gibi, gereken donanımdan çoğunlukla yoksundur. Öyle ki, bu gün kıyasıya eleştirdiğimiz 1982 anayasasının da halk oylamasıyla ve büyük onayla kabul edildiği unutulmamalıdır. O halde asıl önemli olan, bu yeni anayasa taslağının parlamentodaki ve parlamento dışındaki farklı kesimlerin ciddi bir tartışma sürecinden geçmesidir. Özellikle büyük çoğunlukla mecliste temsil edilen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bu tartışma, eleştiri ve önerilere samimi olarak açık olması, bu anyasanın uzun ömürlü ve geniş destekli olabilmesinin önkoşuludur. Yeni anayasa tam anlamıyla büyük bir toplumsal uzlaşmanın ortak ürünü olmalı ve farklı siyasi kesimler tarafından benimsenebilmelidir. Uzlaşmadaki temel kural, her siyasi ve toplumsal kesimin kendi maksimal istemlerinden diğer öneriler yararına özveride bulunmasıdır. DEĞİŞTİRİLEMEZ TEMEL İLKELER İleri demokratik ülke anayasalarında, değiştirilmesi hiçbir çoğunlukla olası olmayan bir bölüm vardır. Genellikle anayasaların bu ilk bölümünde, devletin temel felsefesini oluşturan ve şeklini belirleyen maddeler ve Evrensel Temel Hak ve Özgürlükleri içeren anayasa maddeleri yer alır. Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet şeklini ve devlet niteliklerini belirleyen 1982 anayasasının birinci, ikinci ve üçüncü maddeleri değiştirilmesi mümkün olmayan maddelerdir. Örneğin Federal Almanya anayasasının devlet şeklini belirleyen ve devletin evrensel insan hak ve özgürlüklerine bağlılığını belirten 1. ve 20. maddeleri de hiçbir çoğunlukla değiştirilemez. Hatta anayasal düzeni ortadan kaldırmaya karşı halkın direnme hakkının olduğu 20/4. madde de vurgulanmaktadır. Ayrıca Alman anayasasında evrensel insan hak ları kategorisine giren ikinci maddeden ondokuzuncu maddeye kadar olan „Temel haklar“ bölümündeki maddelerin, ancak üçte iki çoğunlukla ve bu maddelerin özüne ve temel felsefesine aykırı olmayacak biçimde değiştirilebileceği veya ekler yapılabileceği belirtilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni sivil anayasasında da evrensel haklar niteliği taşıyan, bireylere ilişkin temel hak ve özgürlükleri ve devletin bu temel haklara ilişkin görevleri, benzer nitelikte bir güvenceye alınmalıdır. Bu hakların özüne ve ruhuna aykırı ek ve değişikliklerin yapılamayacağı özenle ve önemle belirtilmelidir. Bir somut örnekleme yapmak gerekirse, Federal Almanya Anayasasında güvence altına alınanan temel hak ve özgürlükler üst başlıklarıyla şunlardır: yaşam hakkı; yasa önünde eşitlik, kadın ve erkek eşitliği ; din, vicdan, inanç, düşünce, basın, sanat ve bilim özgürlüğü; evlilik ve ailede devlet koruması; okul sisteminde devlet denetimi; toplanma özgürlüğü; örgütlenme özgürlüğü; mektup, posta ve telekomünikasyon gizliliği; dolaşım özgürlüğü; meslek edinme özgürlüğü; konut dokunulmazlığı; mülkiyet, miras hakkı ve toplum yararına kamulaştırma; toprak, arazi, doğal kaynaklar ve üretim araçlarının toplum yararına kamulaştırılması; vatandaşlıktan çıkarılamama hakkı; sığınma hakkı; dilekçe hakkı; askerlik görevi esnasında sınırlandırmalar; temel hak ve özgürlükleri kotüye kullananların temel haklarının kaybettirilmesi. Hiç kuşkusuz yeni anayasa ön taslağını hazırlamakta olanlar, bazı demokratik ülke anayasalarını da titizlikle incelemektedirler. Özellikle temel hak ve özgürlükler bölümü bakımından Federal Almanya Anayasasının önemle incelenmesinde yarar gördüğümü belirtmek isterim. Sıvas Kongresi’nin 88. yıldönümü Haber Merkezi Atatürk’ün önderliğinde 4 Eylül 1919’da toplanan, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının kararının verildiği Sıvas Kongresi’nin 88. yıldönümü düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlandı. Yapılan açıklamalarda Sıvas Kongresi’nin 88 yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin habercisi olduğu dile getirilirken, Türkiye Cumhuriyeti’nin tehlikede olduğu uyarıları öne çıktı, ulusal bağımsızlığın önemine vurgu yapıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yayımladığı mesajda, “Türk milleti, birlik ve beraberliğinden, özgür ve bağımsız yaşama kararlılığından ödün vermeden, Cumhuriyetimize, bizi bir arada tutan değerlerimize sahip çıkacak, Atatürk’ün öngördüğü hedeflere ulaşmak için özveriyle çalışacaktır” dedi. TBMM Başkanı Köksal Toptan Sıvas Valisi Veysel Dalmaz’a gönderdiği mesajda, Sıvas Kongresi’nin, Cumhuriyetin kuruluşuna giden yolun kilometre taşlarından olduğunu vurguladı. Başbakan Tayyip Erdoğan da mesajda, “Sıvas Kongresi ile aziz milletimiz her türlü işgale ve müdahaleye karşı canı pahasına direneceğini tüm dünyaya ilan etmiştir” görüşünü kaydetti. Kutlamalar kapsamında Sıvas’ta bir dizi etkinlik düzenlendi. Kutlamalar kapsamında yaklaşık 20 üniversiteden onlarca öğrenci Kayseri Caddesi’nden Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdü. 10. Yıl Marşı ve Gençlik Marşları’nın söylendiği yürüyüşe Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Mehmet Bakır da katıldı. Yürüyüşün ardından Atatürk Anıtı’na gelen öğrenci grupları, Sıvas Valisi Veysel Dalmaz, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Ali Doğan İnce, Belediye Başkanı Sami Aydın, Atatürk Anıtı’na çelenk sundu. Yapılan konuşmalarda bağımsızlığın önemi vurgulandı. Tören kapsamında Türk Hava Kurumu ekipleri paraşütle gösteri yaptı. Paraşütçülerin Atatürk posteri ve Türk Bayrağı ile iniş yapmaları yoğun alkış aldı. Kutlamalar geçit töreni ile devam etti. Gürcistan ve Bulgaristan’dan kente gelen halkoyunları ekipleri de geçit töreninde gösteri sundu. renkli ilan asirmen?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle