03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Eşiyle birlikte KKTC’ye giden Cumhurbaşkanı Gül’ü karşılama törenine askerler katılmadı 21 EYLÜL 2007 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Dışarıya Böyle, İçeriye Öyle ktidarın dışa bağımlılığı yıllardır yazılıyor. İktidar ve onun doğrultusunda olanlar bu gerçeği yadsıyor, yalanlıyor. Yeni anayasanın AKP anayasası, yüzünün içeriye değil dışarıya dönük olduğunu daha ilk günden beri savunanların yazdıkları da söyledikleri de boşlukta kaldı. Taslaktaki sızıntıların başladığı günlerde sivil bir anayasa adı verilen metindeki kimi maddelerin RTE’nin yıllardır sızlandığı kimi yasal ve anayasal uygulamaları ortadan kaldırdığı ve bu anayasa taslağının bal gibi AKP’nin ısmarladığı bir anayasa olduğu yazılınca; bu gerçeğe önce altı kişilik “hocalar” heyetinin başındaki Prof. Özbudun karşı çıktı. “Taslak bizim değil, ısmarlamadık” diyen AKP Genel Başkan Yardımcısı Mir Mehmet Bey, sadece AKP’li hukukçu bakan ve milletvekillerinden oluşan bir heyet düzenleyip taslağı hazırlayan 6 kişiden oluşan hocalarla bir otele kapandı. Ergun Özbudun, yadsımalarının beş paralık değeri olmadığını ispat etti; bir TV programında “RTE 8 Haziran 2007 tarihinde anayasa değişikliği için bana görev verdi” diye itirafta bulundu. Yenisi yerine konuluncaya kadar yıllarca ülkeyi yönetecek bütün yasaların, kararların, kararnamelerin beşiği olacak ısmarlama AKP anayasasını basit bir hesapla: Özbudun 8 Haziran ile 22 Temmuz seçimleri arasında geçen 44 günde hazırladı ve bu anayasa taslağı seçim sonuçlanır sonuçlanmaz tartışmaya açıldı. ??? Sendikaların da içinde bulunduğu kimi sivil toplum örgütleri, barolar, kimi üniversite öğretim üyeleri bir “karşı anayasa” hazırlığına giriştiler veya hazırladıkları anayasayı medya kanalıyla duyurdular. Hepsi AKP kubbesinde hoş bir seda. Zira, belindeki ağrılardan kurtulmak için çamur banyosuna yatan RTE; cuma namazından sonra cami önünde yaptığı kısa açıklamada, AKP Anayasası’nın rotasını açıkladı. Eline geçirdiği ve dört veya beş yıllık iktidarının yaptırımlarına temel olacak anayasayı ve uyguladığı yöntemi savunurken, tabii partisini ve kendini iktidara taşıyan 1982 Anayasası’nı kötüleyecek ve “ülkenin sivil bir anayasaya hasret” olduğunu söyleyecekti. Söyledi. AKP anayasasını “hazmedemeyen tartışmaları” da eleştirdi. Sapanca’da birkaç günlük rötuştan sonra, komisyonlara gelecek olan Özbudun anayasası, parlamentoya: Herhalde CHP’nin ve hatta MHP ile DTP’li milletvekillerinin önerisi olarak gönderilmeyecek ve bu anayasa bir AKP anayasası olduğunu kanıtlayacak biçimde, belki de önlerinde RTE ile Bakanlar Kurulu’nun ve yeterli sayıda AKP milletvekilinin imzasını taşıyacak! AKP anayasası yüzde 50’nin üzerinde çıkması olası oyla ama referandum yoluyla ulusa mal edilmiş olacak! ??? Ne siyasi partiler, ne sivil toplum kuruluşları, ne saygın bilim ilim adamları… Yeni anayasa taslağını gördüler ve ne de örneğin nasıl bir anayasa düşlüyorsunuz diye görüşlerini hiç değilse yazılı olarak bildirmeleri istenildi ve fakat: Mir Mehmet Bey, AKP anayasasının ne mene bir şey olduğunu, Batı’yı ne ölçüde memnun edeceğini saptamak, daha doğrusu Avrupa Birliği’nin görüşleri, hatta desteğini, destekleyici önerilerini almak için önümüzdeki salı gibi Ankara’da “örgütün büyükelçilerine bilgi verileceğini” açıkladı. Bir başka heyet de “değişiklikleri anlatmak için” AB Dönem Başkanı Portekiz’in başkenti Lizbon’a gönderiliyor. AB’den teşvik edici olumlu işaretler bekleniyor. Bu, AKP’nin Avrupa yüzü. Ya ABD yüzündeki gelişmeler... daha doğrusu AKP’nin eski Dışişleri Bakanı Gül Abdullah ve lideri RTE’nin reddettiği “Washington’a bağımlılığı” doğrulayan son açıklamalar… Dışişleri Bakanlığı’nın üç numaralı ismi Nicholas Burns, ABDTürkiye ilişkilerini irdelediği konuşmasında bağımlı dış politikayı aynen şöyle doğruluyor: “…11’inci Cumhurbaşkanı ve RTE, güvenilir isimler. Bize verdikleri sözleri tuttular…” Siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, ilim bilim adamlarının görüşlerine ne gerek var: İşte AB ve ABD huzurundaki AKP ve AKP anayasası… RTE’ye de 11’inciye de yeter de artar bile! Türban protokole girdi Reşat AKAR LEFKOŞA Cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından ilk resmi ziyaretini KKTC’ye gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Ada’da barışın sembolü olduğunu belirterek “Bunun ötesinde herhangi bir niyetimiz yok” dedi. Ada’daki üst düzey komutanlar hem karşılamaya hem de Gül onuruna verilen resepsiyona katılmadı. İlk yurtdışı gezisini eşi Hayrünisa Gül ile KKTC’ye gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Gül, Ercan Havalimanı’nda KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile eşi Oya Talat tarafından karşılandı. Karşılamada Oya Talat, Hayrünnisa Gül’e bir demet gül verdi. Havalimanı’ndaki karşılamaya katılmayan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ile Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Mehmet Eröz, Hayrünnisa Gül’ün katılmadığı KKTC Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki resmi karşılamada hazır bulundu. Korgeneral Kıvrıkoğlu ile Tümgeneral Eröz, Talat Çifti’nin, Gül çifti onuruna verdiği resepsiyona katılmadır. ÜRKİYE MALEZYA OLMAZ’ Resepsiyonda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, bir gazetecinetimi lideri Tassos Papadopulos’un TSK için “işgalci” dediğinin anımsatılması üzerine, “TSK Ada’ya geldiğinde o gün Ada’da neler olduğu hatırlanırsa, bugünkü Cumhurbaşkanı (Papadopulos) bile Ada’dan kaçmak durumunda kalmıştı’’ dedi. İ AKademisyenler Taslağı Erdoğan’a Sunulurken... anayasası şimdiden iki temel yönüyle tartışma koAKP nusu olmaya başladı: 1 Hazırlama yetkisi ve biçimi. 2 İçeriği... AKP, birinci iktidar döneminde tek tek yasalarla uğraşmaktan bıkmış olmalı ki, işi toptancılığa döktü. Anayasayı tamamen kendi akademisyenleri, bürokratları, milletvekilleri ve bakanlarıyla birlikte değiştirme girişimi tam gaz devam ediyor. Hafta sonundan bu yana bütün haberlerde anayasayla ilgili sunum şöyle: “Anayasa taslağı Sapanca’da son şeklini aldıktan sonra Ankara’ya getirilecek. Başbakan Erdoğan’a sunulacak. Fırat, yeni anayasanın sivil, bireyci ve özgürlükçü olacağını açıkladı. Kritik konuların tümünde karar, Erdoğan’a bırakıldı.” Öyle anlaşılıyor ki; burada sivillik, hazırlığı yapanların kısa pantolonla göl kıyısında dolaşmasından geliyor, bireycilik her şeye sadece bir kişinin yani Başbakan’ın karar vermesinden geliyor, özgürlükçülük de AKP’nin anayasanın her şeyiyle istediği gibi özgürce oynamasından geliyor... Böylesine sivil, bireysel ve özgürlükçü anayasa dünyanın hiçbir ülkesinde hazırlanmaz. Akademisyenlere de bir sözümüz var: Gerçek bir akademisyen; doğruyu araştırır, bulur ve söyler. Bizim Sapanca akademisyenleri ise birden fazla doğru yazıp, en doğrusunu saptama şerefini Erdoğan’a vermişler. Bu akademisyenlik AKP’nin kendini tarifinden yola çıkarak, AKademisyenliğe dönüşmüş olmasın! ??? Yukarıda vurguladığımız gibi, anayasanın içeriği de ciddi bir tartışma konusu ama, birden fazla içerik olduğu için hangisinin dikkate alınacağı henüz belli değil. Bu haftanın gündemi şöyle görünüyor: 1 Taslak, AB katında görücüye çıkacak. Görüş alınacak... 2 AKP’nin Merkez Yürütme Kurulu’nda masaya yatırılacak. Kurul üyeleri Erdoğan’a son kararı verme konusunda yardımcı olacak. Yine biçimden gidiyoruz ama, alışkanlık yapmış olmasından mıdır nedir, taslağın Türk kamuoyundan önce AB’ye sunulmasını neredeyse hiç yadırgayan yok. Öyle ya, AKP Türkiye’nin yönetim biçimiyle ilgili bir değişiklik yapacaksa, önce AB’nin onayına sunması gerekir. Bundan doğal ne var! İç kamuoyu zaten tamam demektir; anayasanın adı sivil olduktan sonra içine ne koyarsan koy, kabul! Önemli olan AB’nin kabul etmesi... Bizimki de kuruntu işte! ??? Anayasanın içeriğiyle ilgili ipuçlarını da Fırat veriyor. Birbirinden kopuk, kırıntı halinde verilen bilgilere göre, türbanla ilgili son kararı Erdoğan verecek. Güya toplantıda tam görüş birliğine varılamamış da, kimi öyle kimi böyle demiş... Bizim anladığımız, ortada bir “cambaza bak” oyunu var. Belki de sonuçta, “ne gerek var canım, türban serbesttir diye bir şey anayasaya girer mi” diyecekler. Sonra da “türbanın yasak olduğuna ilişkin anayasada hiç hüküm yok” deyip, serbestlik ilan edecekler... Anayasanın bütün ideolojilerden uzak olacağı sözü de dillerde. Bunun Türkçesi şu: Kemalizm de bir ideoloji olarak sunuluyor. Anayasayı bütün ideolojilerden uzak tutacağımıza göre, Kemalizmden de uzak tutmalıyız. Kemalizmi çağrıştırmaması için Atatürk’ü de çıkarmalıyız! Öylesine güzel bir demokrasi oyunu oynuyoruz ki, şöyle bir tarif yapsak yeridir: Önce maçın sonucu ilan ediliyor. Sonra taraflar sahaya çıkıp oyunu oynamaya başlıyor! Ne heyecanlı maç ama... ankcum?cumhuriyet.com.tr TÜRBAN YORUMU KKTC’ye giderken uçakta gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Gül, anayasa çalışmalarının türban konusuna dayandığın söylenmesi üzerine, “Eğer anayasa bir cümle içinse o zaman yeni anayasa yapmaya gerek yok. Bir maddeyle o değişir. Ona indirgememek gerekir” dedi. Gül, bir gazetecinin, “bir partinin anayasası oluyor” yönünde değerlendirmeler olduğunu anımsatması üzerine, “Tüm partilerimizin belgelerine bakarsanız, anayasanın değiştirilmesini arzu ediyorlar. Sonunda en geniş uzlaşma ile bir anayasa Meclis’e gelir” diye konuştu. İTMEYECEĞİ YER OLACAK’ Gül, bir gazetecinin, “Eşiniz KKTC’ye götürüyorsunuz. Bundan sonraki gezilerinizde yanınızda olacak mı” sorusuna, “Onun gideceği yerler olacaktır, gitmeyeceği yerler olacaktır. Her yerde yanımda olacak diye bir şey yoktur” yanıtını verdi. Cumhurbaşkanı Gül, ilk resmi ziyaretini KKTC’ye gerçekleştirdi. (AA) nin “Büyük meseleler diyorsunuz ama sanki sürekli sizden ve hükümetten garanti ister gibi yorumlar var. Hatta darbe yorumları var...” sözlerine “Onlara açıkçası prim vermem. Türkiye’ye büyük haksızlıktır” karşılığını verdi. Bir başka gazetecinin, “Türkiye Malezya olacak mı endişesi var” demesi üzerine, Gül, şunları kaydetti: “Bunu söyleyenler Malezya’yı bilmiyordur. Bu nasıl düşünülebilir? Biz, AB ile tam katılım müzakereleri yapan bir ülkeyiz. Öyle bir noktaya gelen Türkiye’de bu korkular hâlâ duyuluyorsa, ondan şüphe etmeye başlarım.” Akşama doğru Talat’la görüşen Gül, Ada’da iki halk, iki devlet, iki dil, iki din gerçeği bulunduğunun göz ardı edilemeyeceğini belirtti. Çözüm arayışlarının da bu çerçevede yürütülmesi gerektiğini söyleyen “Ada’da barışın hâkim olacağına inandığını” belirterek “TSK Ada’da barışın sembolüdür. Bunun ötesinde herhangi bir niyetimiz yoktur’’ dedi. Ortak basın toplantısında Soruları da yanıtlayan Gül, Rum Yö ‘G ‘T Belçika’dan geciken karar Dış Haberler Servisi Belçika adaleti, terör örgütü DHKPC üyesi ve Özdemir Sabancı suikastı zanlısı firari Fehriye Erdal’ın Türkiye’de işlediği suçlardan dolayı, bu ülkede yargılanmasına ilişkin kararlara son bir onayla kesinlik kazandırdı. Brüksel’de Yargıtay geçen mart ayında Gent Mahkemesi’nin bu yöndeki kararını teyit etti. Gent Mahkemesi, 2005 yılının ekim ayında, Erdal’ın Türkiye’de işlediği suçlardan dolayı Belçika’da yargılanamayacağı yönünde karar almış, bu karar 2006’da Yargıtay tarafından iptal edilmişti. Kararını farklı bir heyetle geçen mart ayında tekrar gözden geçiren, sanık avu katlarını ve savcılığı haksız bulan Gent Mahkemesi, firardaki teröristin Türkiye’de işlediği suçlardan dolayı Belçika’da yargılanabileceği görüşünü açıklayarak Erdal dosyasını yeni ve farklı bir aşamaya taşımıştı. Sanık avukatları, bu karar üzerine Yargıtay’a başvurmuştu. Brüksel’de Yargıtay, oturumunun ardından Gent Mahkemesi’nin son kararını onayladı. Yargıtay, bu kararı savcılığın ve sanık avukatlarının itiraz ve muhalefetlerine rağmen verdi. Firarda bulunan terörist Erdal, bu kararla birlikte Belçika’da başlatılacak yeni bir adli süreç çerçevesinde Türkiye’deki suçlarından yargılanacak. Türbana AİHM engeli Bahadır Selim DİLEK AKP’nin anayasa taslağının 67. maddesindeki “Kanunlar, usulüne uygun olarak yürürlüğe konmuş temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası antlaşmalara aykırı olamaz” hükmü, AİHM’nin türbana ilişkin aldığı önceki kararı, AKP’nin yasal düzenlemelerinin üzerinde tutacak. ANKARA AKP’nin türban konusundaki formül arayışları sürerken devletin Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi konusundaki uzmanlarının, özellikle türban konusundaki kritik değerlendirmelerini hükümet yetkililerine aktardığı öğrenildi. Bu değerlendirmelere göre AKP, yeni anayasa taslağında üniversitelere türbanla girilmesinin önünü açsa bile söz konusu düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) daha önce aldığı kararlara takılması söz konusu olacak. Cumhuriyet’in ulaştığı değerlendirmelere göre yeni anayasa taslağının, “Milletlerarası Antlaşmalara Uygun Bulma” başlığını taşıyan 67. maddesinin 6. fıkrasının, “Kanunlar, usulüne uygun olarak yürürlüğe konmuş temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası antlaşmalara aykırı olamaz” hükmünü içermesi, AİHM’nin almış olduğu kararları, AKP’nin türbana vize veren olası yasal düzenlemesinin üzerinde tutacak. Böyle bir durumda, AİHM’ye açılacak bir karşı davada, yüksek mahkemenin türbanı nedeniyle üniversite okuyamadığını gerekçe gösterip AİHM’ye başvuran Leyla Şahin’in davasında ortaya konan gerekçelere dayanarak alacağı yeni bir kararın türban düzenlemesinin önünü kesmesinin büyük bir olasılık olduğu belirtildi. AİHM 4. Dairesi tarafından 29 Haziran 2004’te oybirliğiyle alınan kararda, Türkiye’de üniversitelerde uygulanan türban yasağına onay verilmişti. Kararda, “türban yasağının demokratik bir toplumda gereklilik olarak algılanabileceği” vurgulanmıştı. Mahkeme, kararında konuyu sadece düşünce, vicdan ve din özgürlüğü bağlamında ele almış ve bu açılardan Türkiye’nin sözleşmeyi ihlal etmediği sonucuna varmıştı. Üniversitelerdeki türban yasağının Anayasa Mahkemesi içtihatlarına uygun olduğunun altının çizildiği kararda, üniversite eğitimi yapmayı kabullenenlerin devletin temel ilkelerinden olan laiklikten kaynaklanan yükümlülükleri de kabullenmiş olduklarının varsayıldığına işaret edilmişti. Eğer AİHM böyle bir durumda, üniversitelere türbanla girilmemesine ilişkin yeni bir karar alırsa, “türban yasağının demokratik bir toplumda gereklilik olarak algılanabileceği” yönündeki değerlendirmesinden de vazgeçmiş olacak. Bu da AİHM kararlarında ciddi bir çelişkiyi beraberinde getirecek. Olli Rehn, yeni anayasada iki önemli hayati konunun laiklik ve temel özgürlükler olduğunu söyledi AB’nin laiklik kaygısı... Haber Merkezi Avrupa Birliği (AB) 22 Temmuz seçimlerinin ardından Türkiye’deki laik sistemin geleceğini ciddi bir biçimde sorgulamaya başlarken ılımlı İslamı benimsemiş bir ülkenin AB üyesi olamayacağına yönelik sesler hızla artıyor. AB Komiyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, yeni anayasada iki unsurun son derece hayati olduğunu belirterek bunlardan birinin laiklik, diğerinin de temel özgürlükler olduğunu söyledi. AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Rehn, Türk Anayasası’nın demokratik, laik yönünün Avrupa açısından son derece önemli olduğunu ve bu unsurun korunması için Avrupa’nın bir garantör olduğunu söyledi. Rehn, “Laik demokrasi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeleri için de çok güçlü bir güvence sayılmalıdır’’ dedi. celeme fırsatları olmadığının altını çizerek şimdiye kadar medyaya yansıyan ana hatlarıyla ilgili görüşlerini açıkladı. Rehn, Türk anayasasının demokratik, laik yönünün Avrupa açısından son derece önemli olduğunu ve bu unsurun korunması için Avrupa’nın bir garantör olduğunu şu sözlerle açıkladı: “Hem Türk halkının hem de AB’de yaşayan insanların görmeleri gereken son derece önemli bir nokta var. O da, şu söyleyeceklerimdir: AB süreci ülkelerin laik demokrasisi için son derece önemli bir çıpadır. AB’ye katılmak isteyen her ülke bu ilkelere saygı göstermek zorundadır. Laik demokrasi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeleri içinde çok güçlü bir güvence sayılmalıdır... Avrupa Birliği, Türkiye’deki demokratik çoğulculuğun ve dolayısıyla laikliğin garantörü ‘İLKELERE SAYGI ŞART’ Olli Rehn, özel televizyon kanalı Kanal D’ye yaptığı açıklamada, henüz anayasanın ayrıntılı taslağını in dür. Bunun için iki tarafın da Türkiye’nin AB’ye katılım sürecine güçlü ve şüphe götürmez şekilde bağlı kalmaları çok önemlidir.” Demokratik laikliğin çok önemli olduğuna dikkat çeken Rehn, “Unutmamak gerekir ki Avrupa Mahkemesi de defalarca demokrasi ve laiklik konularında karar almıştır” dedi. Bu arada, AB’nin konuya ilişkin kaygılarını kasım ayında yayımlanması planlanan ilerleme raporunda da vurgulaması bekleniyor. AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Rehn geçen ay yaptığı açıklamada da İslami usulleri benimseyen bir devletin AB ile müzakere edemeyeceğini vurgulamıştı. Belçika satışa çıkarıldı BRÜKSEL (AA) İnternetin açık artırma sitelerinden eBay’da Belçika satışa çıkarıldı. Bir Avro’dan başlayan açık artırmada verilen rakam, 10 milyon Avro’ya kadar yükseldi. Şirket sözcüsü, Gerrit Six adlı eski gazetecinin üç gün önce verdiği “Belçika; üç parça kraliyet” satış ilanını iptal ettiklerini açıkladı. İlanda, Belçika’nın blok halinde veya üç bölgenin ayrı ayrı satın alınabileceği belirtiliyordu. İlan sahibi, devletin 300 milyon Avro borcu olduğunu da belirtiyor ve tek parçayı satın alacak kimsenin, borcun da üçte birini üstlenmesi gerektiğini müstehzi bir dille anlatıyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle