Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 EYLÜL 2007 CUMA söyleşi Küba’nın Ankara Büyükelçisi Abascal, Washington’ın ülkesine yönelik saldırılarını ve Ortadoğu siyasetini kınadı: C R T R E 11 ABD terorizmden besleniyor SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Küba’nın Ankara Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal’la birlikteyiz. Abascal dünya gücü ABD’nin Küba’da yaptıklarından ve Küba vatandaşlarına uygulamalarından söz ediyor. Çok sert ifadeler kullanıyor. Özellikle dokuz yıl önce Küba adına casusluk yapmaktan tutuklanıp çok ağır cezalara çarptırılan beş Küba vatandaşının durumunu konuşuyoruz. Bana, “Beş Kübalı kahraman Florida’ya ülkemize karşı terör eylemleri düzenleyen bir Amerikan terör örgütünü ve özellikle de bu örgüte çalışan Luis Posada Carriles adlı kişinin izini sürmek için gitmişti. Carriles’in Bush ailesiyle çok sıkı bağları var. Hatta Kennedy suikastı sırasında Dallas’ta görevliydi,” diye anlatıyor. Gerçekten de internetten Carriles’in kim olduğuna bakıyorum ve dehşete kapılıyorum. CIA’da narkotik ajan olarak yetişmiş ve terör olaylarına bulaşmış Carriles’in kimlerle bağlantısı yok ki? ABD ordusunu Kennedy’ye karşı bir darbeye kışkırttığı, Almanya’da Nazilerle işbirliği içine girdiği haberleri yayılan George W. Bush’un büyükbabası senatör Prescott Bush’tan tutun, ilişkiler ağı baba George Bush ve eski başkanlardan Nixon’a dek uzanıyor. İlişkiler ağının içine Kennedy suikastı sırasında FBI Başkanı olan J. Edgar Hoover bile giriyor. Carriles, Kennedy suikastı olduğu sırada da Dallas’ta görevliymiş. Geriye gidelim. 1961’de ABD’nin Küba’yı işgali için yaptığı başarısız Domuzlar Körfezi çıkarmasının baş aktörlerinden birisi de Carriles. Küba doğumlu bir Venezüellalı olan Carriles, Küba Devlet Başkanı Fidel Castro’ya Panama ziyareti sırasında 2000 yılında bir de başarısız suikast girişiminde bulunmaktan tutuklanmış. Ama o dönemin Panama Devlet Başkanı tarafından bir süre sonra affedilmiş. Abascal, “Böyle eline pek çok kişinin kanı bulaşmış bir insan hâlâ ABD’de elini kolunu sallaya sallaya dolaşırken benim günahsız vatandaşlarımı nasıl içerde tutarlar?” diyor. Abascal ABD’nin Irak’ı işgalinden altı ay önce Bağdat Büyükelçisi olarak görev yapıyordu. Onunla ABD’nin Irak’ı işgalini ve bundan sonra olacakları da konuştuk. Abascal’a göre, “Türkiye’nin işi çok zor.” Beş Küba vatandaşı ABD’de tutuklanmış ve Küba adına casusluk yaptıkları gerekçesiyle çok ağır hapis cezalarına çarptırılmışlardı. Bu işin aslı esası neydi? ABASCAL Bakın, bu ay hapse atılışlarının dokuzuncu yılı doldu. Bu beş Küba vatandaşı ABD’de yasadışı yollardan yargılandılar ve çok ağır cezalara çarptırıldılar. Onlara atfedilen suç Küba devleti adına casusluk yapmaktı. Bakın, devrimin başlangıcından beri ABD’nin Florida eyaletindeki bazı örgütler Küba’ya terör saldırıları düzenlediler. Bu terör saldırıları nedeniyle Küba’da üç bin kişiden fazla insan hayatını kaybetti. Bu saldırılar yıllardır, esas olarak da Florida’dan düzenleniyor. Dolayısıyla bizim de Küba’da bu saldırılara karşı kendimizi savunma hakkımız bulunuyor. Böylece Kübalı beş kişi Küba’nın daha fazla terör saldırılarına hedef olmasını engellemek için Florida’daki bu terörist örgütün izini sürmeye gitti. Peki, Florida’daki bu terörist örgütü kim himaye ediyordu? Örgüt üyelerinin çoğu CIA tarafından eğitilmişti. Özellikle içlerinden birisi de Küba’yı hedef alan çok ciddi saldırılarda başrol oyuncusu olmuştu. Bu kişinin ismi pek çok gazetede de yayımlanmıştı. Hatta 1973’te Küba Havayolları’nın bir uçağını havada infilak ettirmiş ve 76 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Sözünü ettiğiniz bu kişi ismi Domuzlar Körfezi Çıkarması’na ‘ ABD Domuzlar Körfezi Çıkarması’ndan beri Küba’ya rahat vermiyor. ’ kadar uzanan Luis Posada Carriles mi? Ta kendisi. 1976’da Karayip Adaları’ndan Küba’ya gitmekte olan Küba Havayolları uçağına bombayı koyup 73 kişinin ölümüne sebep olan kişidir. Bu insanlar masum, sivil yolculardı. Hiçbir siyasi olaya karışmamışlardı. Carriles bununla da kalmadı. Küba’da çeşitli otellere sabotajlar düzenledi. Amaç yabancı turistlerin Küba’ya gelmelerini caydırmaktı. Bakın, bütün bunlardan sonra Küba’nın bu saldırılara karşı kendini koruma hakkı yok mu? Tabii ki var. Böylece beş Kübalı Florida’ya bu örgüt ve Carriles’in izini sürmeye gittiler. Bir kere şunu açıkça ortaya koymak lazım. Beş Kübalının hiçbirisi ABD güvenlik güçleri aleyhinde faaliyet göstermiyordu. Yanlarında önemli silahlar da yoktu. Ayrıca üzerlerinde yasadışı ya da düzmece belgeler de taşımıyorlardı. Onların bütün amacı bu terör örgütünü ortaya çıkarmaktı. Konuya açıklık getirmek amacıyla sormak istiyorum. Bu beş Kübalı eylemlerini bireysel olarak mı yoksa Kübalı yetkililerin talimatıyla mı yapıyorlardı? Bireysel olarak hareket ediyorlardı ısrarla talep etmiştir. Ayrıca TürkiyeKüba Parlamentolar Arası Dostluk Grubu da Şubat, 2007 tarihinde yaptığı bir açıklamayla ABD’yi beş Kübalı kahramanı serbest bırakmaya ve terorizme karşı verilen savaşta daha duyarlı olmaya çağırmıştır. Peki, teröristliği tescilli olan Carriles ne yapıyor? Florida’da elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Onun gibi daha pek çok var. Hepsi Küba’ya karşı terör saldırılarında bulundular. Ama hepsi de serbest. Özellikle Carriles’in ismine internetten bakarsanız marifetlerini ayrıntılarıyla öğrenirsiniz. Bu adam Kennedy suikastı sırasında Dallas’ta çalışıyordu. Carriles’in Bush ailesiyle yakın ilişkide olduğu da biliniyor. New York Times gazetesine birkaç yıl önce verdiği bir söyleşide de marifetlerini anlatıyordu. KENNEDY SUİKASTI BAĞLANTISI Peki, bu kişinin Kennedy suikastıyla da bağlantılı olduğunu mu söylüyorsunuz? Carriles’in örgütünün hem mafya hem de CIA’yla bağlantıları var. ABD yapacakları anlatılıyordu. Planları Ortadoğu’daki ABD çıkarlarına aykırı davranan ülkelerin hepsini yerle bir etmekti. Bunlar iktidara gelince müzakerelerle çözebilecekleri meselelerde kaba güç kullanmayı yeğlediler. Saddam’la karşılıklı görüşüp sorunlarını çözebilirlerdi. Ama, hayır. Saddam’la görüşürlerse onun ve rejiminin daha da güçleneceğinden korktular. Böylece kitle imha silahları bulunduğu masalını uydurarak Saddam’ı devirmek, onun yerine kendi kukla rejimlerini getirerek Irak petrolüne istedikleri gibi hâkim olmak yolunu seçtiler. Böylece İran ve Suriye’ye karşı bir üs de oluşturmuş olacaklar ve İsrail’in Ortadoğu’daki çıkarlarını da korumuş olacaklardı. Ama büyük bir hata yaptılar. Bütün yaşadıklarımı da gün gün “Bağdat görevi” adlı kitabımda anlattım. Evet, kitap önümde. Bir kısmında adeta günlük tutmuşsunuz. Yaşadıklarınızı biraz da okurlarımızla paylaşır mısınız? İşgalden önce Musul’dan Basra’ya kadar bütün ülkeyi dolaştım. Ülkede neler olup bittiğini biliyordum. Bakın, ben karımla gece yarısı Bağdat sokaklarında yürüyüşe çıkardım. Tek bahane ettiler. Hepsi asılsız çıktı. Bakın, BM bu savaşı destekleseydi biz de BM çizgisinde gider ve meşru bir savaş olduğunu söylerdik. Ama değil. Şunu da söylemek istiyorum. Savaş patladıktan bir ay sonra ben Küba’nın Bağdat Büyükelçiliği’ni kapattım. Çünkü ABD işgali altındayken Irak’ta bir elçilik bulundurmak imkânsızdı. ABD’nin işgal kuvvetleri bir ay içinde Irak halkının bütün kültürel mirasını yerle bir etti. Ne müze bıraktılar, ne tiyatro. TÜRKİYE’NİN ROLÜ ÖNEMLİ Sizce bölgede bundan sonra neler olur? Fazla heyecana kapılmadan ve gereğinden fazla iyimser olmadan zamanın Washington’la İsrail’in bölge planları lehine işlemeyeceği söylenebilir. Kesin sayı bilinmese de bazı kaynaklara göre 30 binin üzerinde sivili öldürdüler ve işkence yaptıkları halka büyük zarar veren bir şiddet ve istikrarsızlık yolu açtılar. Ama kendileri de bu sömürgeci maceranın bedelini ödemek zorunda. Bu bedeli ödemeye ne kadar süreyle devam edeceklerini görmek gerekiyor. Terorizmle mücadeleyle ilgisi P O ERNESTO GOMEZ ABASCAL Küba/Havana, 1939 doğumlu. Yükseköğrenimini Havana Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde tamamladı. 196475 arası Küba Halkları Dostluk Enstitüsü Başkan Yardımcılığı ve Latin Amerika Bölümü Başkanlığı, 197594 arası Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Uluslararası İlişkiler Dairesi üyeliği, 199398 arası Küba’nın Şam ve Amman büyükelçiliklerini, 20022003 arası Küba’nın Bağdat Büyükelçiliği’ni yaptı. 2004’ten beri Küba’nın Ankara Büyükelçisi. Küba’daki çeşitli gazetelere makaleler yazıyor. Ortadoğu’daki olaylarla ilgili basılmış üç kitabı var. ama Kübalı yetkililerle de koordinasyon içindeydiler. Sonuçta ABD’li güvenlik güçlerince dokuz yıl önce yakalandılar. Yargılandılar. İkisi görülmemiş hapis cezalarına çarptırıldılar. Beş Kübalı kahraman olarak tanınanlardan Antonio Guerrero Rodriguez ömür boyu artı 10 yıl, Ramon Labanino Salazar ömür boyu artı 18 yıl, Gerardo Hernandez Nordelo iki kez ömür boyu artı 15 yıl, Fernando Gonzalez Llort 19 yıl, Rene Gonzalez Sehwerert ise 15 yıl hapse mahkum oldular. Bu siyasi öç alma değilse nedir? Eğer ABD güvenlik güçleri adına çalışırsanız hayatta böyle bir ceza almanız mümkün değildir. Öte yandan Amerikalılar ise istediklerini yapıyorlar. İstedikleri yerde terör hareketlerine başvurabiliyorlar. Siz bunun karşılığında iz sürmeye kalkışırsanız yandınız. içindeki birtakım olaylara da karışmışlardı. Bu konuda internette gerçekten ilginç bilgiler bulabilirsiniz. Ben daha fazlasını söylemeyeyim. Çünkü her şey açık seçik ortada. Bakın, Amerikalılar terorizme savaş açtıklarını söylüyorlar. Öte yandan da teröristleri koruyorlar. Burada da (Türkiye’de) teröristleri himaye ettikleri ortada. Onlara silah sağladıklarını gazeteler açık açık yazıyor. Bakın, bu Carriles ve ekibi 1961’de sizin de söylediğiniz gibi Küba’ya başarısız bir saldırı düzenlemişlerdi. Bu Domuzlar Körfezi Çıkarması adıyla bilinen saldırıydı. Geri püskürtüldüler. Siz 20022003 arası Küba’nın Bağdat büyükelçisiydiniz. Dolayısıyla Saddam dönemini de yaşadınız. Saddam başlangıçta ABD’nin desteklediği bir siyasi figür olmasına karşın sizce neden onu devirmek istediler? Ben ABD’nin Irak’ı işgalinden altı ay önce Bağdat’a atandım. İşgalden bir ay sonra da ayrıldım. Bana sorarsanız Saddam ABD yönetiminin içindeki o aşırı muhafazakâr “neoconlar” denilen grup ve İsrail’in hırsının kurbanı oldu. Ben onlara “sioconlar” diyorum. Çünkü hepsinin Siyonist hareketle bağlantılı olduklarını biliyorum. Bunların başında Wolfowitz gibi insanlar geliyor. Bu harekete 1990’ların başında hazırlanmışlardı. New Century adlı Amerikan gazetesinde de bunlarla ilgili yayınlar çıkmıştı. Hükümete geldiklerinde neler bir polisiye vaka olmazdı. Çünkü Saddam döneminde Irak inanılmaz derecede güvenli bir ülkeydi. Genç kızlar gece yarıları tek başlarına istedikleri gibi sokaklarda dolaşırlardı. Şimdi bu mümkün mü? Gündüz vakti bile insan sokağa çıkmaya korkar. Ne biçim yaşamak bu? Orada içler acısı bir durum var. ABD oraya sözde demokrasi götürecekti. Demokrasi böyle mi götürülür? Bu nasıl bir insanlık suçudur? Savaşta şimdiye kadar 3.700 Amerikan askeri öldü. Buna karşılık 500.000’in üzerinde Iraklı öldürüldü. O insanlara da yazık değil mi? bulunmayan bu yasadışı girişim, açık bir biçimde terorizmi körüklüyor. Bunu onlar da biliyor ve terorizmi kendi hegemonya planlarına uyan ölümcül bir oyuna dönüştürüyorlar. Tartışma götürmez bir teknik üstünlüğe ve askeri güce sahip oldukları doğru. Ama tarih imparatorlukların da yıprandığını, onların da yenilip yıkılabileceklerini gösterdi. Savaş ve haksızlık halkların özgürlüğünün değil, terörün köküdür. Zafer her zaman direnenlerin ve şu ilkeleri savunanların olacaktır: Gerçek, onur ve adalet. Peki, burnunun dibinde bütün bu olayların olduğu bu tablo Türkiye için bir tehdit değil mi? Tehdit olmaz olur mu? Türkiye’nin işi gerçekten çok zor. Türkiye Irak sorununun çözümüne yardımcı olabilir. Irak’taki durum bütün bölge ülkelerini etkiliyor. Bence çözümün başlangıcı ABD askerlerinin çekilmesi için kesin bir tarih konmasıdır. Aksi takdirde Amerikan işgalinin devamı savaşın boyutlarını daha da genişletir ve bütün bölge ülkelerini etkiler. Böyle olursa Amerikan ordusunun kendisi de fena halde etkilenmez mi? Tabii ki etkilenir. Bugünkü durumda ABD’nin çekilmeye pek istekli olmadığını, hatta kısmen çekilip bir miktar ABD askerini bırakma yolunu seçeceklerini düşünüyorum. Ama eninde sonunda çekilmek zorunda kalacaklardır. O noktada Türkiye’ye, aynı zamanda İran ve Suriye’ye ve bütün bölge ülkelerine iş düşüyor. Çünkü işgalden sonra Irak’ta istikrarın oluşturulması gerekecektir. ‘ ABD işgalinden önce Irak son derece güvenli bir ülkeydi. Bugün ise terörist fabrikası haline geldi. ’ IRAK, TERÖRİST FABRİKASI Demokrasiden söz ederlerken laik Saddam rejimini devirip çeşitli tarikatların cirit attığı bir Irak yaratmadılar mı? Irak bugün bir terörist fabrikası haline geldi. Orada terörist üretiyorlar. İşgalden önce Irak, demin de söylediğim gibi son derece sakin bir ülkeydi. Ben Kerbela’ya da gitmiştim. Oraları inanılmaz sakin yerlerdi. Kimse kimseye yan gözle bile bakmazdı. İşgalden sonra Irak’ın içine düşürüldüğü duruma bir bakın. Herkes herkesle savaşıyor. Gün geçmiyor ki insanlar terör saldırılarında öldürülmesin. Bir kere, Amerika Irak’ta meşru olmayan bir savaşa girişmiştir. Irak’ta kitle imha silahları olduğu, Saddam yönetiminin El Kaide’yle ilişkileri bulunduğunu ‘ Saddam’ı devirmek ve Irak’ı işgal etmek için çeşitli yalanlar uyduruldu. Irak savaşı yasadışıdır. BEŞ KÜBALI SERBEST BIRAKILMALI Beş Kübalının serbest bırakılması için uluslararası alanda yapılan girişimleri anlatır mısınız? ABD bu olayın duyurulmamasına çalışmaktadır. Buna karşın BM İnsan Hakları Komisyonu Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu ve uluslararası topluluk tarafından bu tutum kınandı. BM Çalışma Grubu bu beş Kübalının tutukluluklarının keyfi olduğunu açıklamış ve ABD yönetimine bu durumun çözülmesi için derhal gerekli önlemleri almasını ’ ABD İran’a saldırmadan önce iki kere düşünmeli ABD yönetiminin Türkiye’nin Irak işlerine karışmasını istemediği de çok açık değil mi? Evet. 1 Mart tezkeresinin TBMM’den geçirilmemesini hâlâ unutamıyorlar. ABD’nin bu kez de hedefinin İran olduğu söyleniyor. Sizce havadan bombalamak bile olsa İran’a saldırırlar mı? Irak deneyimi nedeniyle yapmamaları gerekir. Ama öylesine zırvalıyorlar ki her türlü deliliği yapabileceklerini düşünüyorum. ABD yönetimi içindeki o Siyonistlere yakın grup İsrail’in çıkarları açısından İran’ın yok edilmesi gerektiğini düşünüyor. Bölgedeki olası her türlü düşmanlarını yok etmeyi hedefliyorlar. Irak’ın başına gelenlere bakın. Bu da İran’a da benzer bir saldırıda bulunabilecekleri anlamına geliyor. Ama İran, Irak’tan çok daha ağır bir lokmadır. Harekete geçmeden önce çok ciddi olarak düşünmeleri gerekir. Peki, Bush’un ardından gelecek yeni ABD yönetimi bu şiddet yanlısı siyasete devam eder mi? Umarım etmez. Ama bu yönetimin önünde daha bir yıl var. Bunların ne yapacakları da bu bir yıl içinde belli olmaz. ABD’deki AntiDefamation League’in tam da bu sırada sözde Ermeni soykırımını tanıdığını açıklaması sizce ne anlama geliyor? Belki de Türkiye gibi nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin Arap ülkelerinin davalarını çok açık bir biçimde destekleme kararı almasından çekiniyorlar da o nedenle Türkiye üzerinde bir baskı oluşturmaya çalışıyorlar. Belki Türkiye’ye şantaj yapmak istiyorlar. Çünkü daha önce de benzer siyasetler uygulamışlardı. Sizin söylediklerinizin aksine ABD’nin bu yönetimiyle İsrail hükümeti arasında ciddi görüş ayrılıkları olduğu görüşlerine ne diyeceksiniz? İşte buna inanmam. Bu ikisinin stratejik çıkarları çok fazla birbiriyle örtüşüyor. Bazı taktiklerde fikir ayrılığına düşebilirler. Ama stratejik yaşamda içtikleri ayrı gitmez. Ortadoğu’nun sorununu çözmek istiyorsak uluslararası hukuku hayata geçirmeye başlamalıyız. BM Güvenlik Konseyi’nin Ortadoğu’yla ilgili pek çok kararı var. Öncelikle onları uygulamaya başlarsınız. Böylece İsrail 1967 savaşı öncesi sınırlarına çekilmek zorunda kalır. Filistinlilerin kendi bağımsız devletlerine sahip olma hakları var. İsrail’e gerekirse bu zorla kabul ettirilmelidir. Ama İsrail ayrı bir Filistin devletinden yana olduğunu açıklıyor… Bunu söylüyor olabilirler. Ama önce uygulamaya bakmak lazım. Ortadoğu’daki sorunu çözmek istiyorsanız önce uluslararası hukuka saygılı olacaksınız ve BM Güvenlik Konseyi kararlarını uygulayacaksınız. Ondan sonra da bölgedeki şiddetle uğraşabilir, üstesinden gelebilirsiniz. ‘ ABD Irak’taki sömürgeci maceranın bedelini ödemek zorundadır. ’