23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31 AĞUSTOS 2007 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM Doğan, futbolda Karamehmet’e çalım atıyor Doğan TV Holding, DSmart vasıtasıyla TFF’ye Süper Lig yayın ihalesinin yenilenmesi için başvurdu. Ekonomi Servisi Doğan TV Holding, DSmart vasıtasıyla Türkiye Futbol Federasyonu’na (TFF) Süper Lig yayın ihalesinin yenilenmesi için başvurdu. Doğan Yayın Holding’den yapılan açıklamaya göre, holding, bağlı ortaklığı Doğan TV Holding bünyesinde faaliyet gösteren Dijital Platform D Smart vasıtasıyla Süper Lig TV yayın hakları ihalesinin 2004 yılı ihale şartname ve sözleşmesine bağlı kalacak şekilde 2008/2009 futbol sezonundan başlayarak en az 3 yıllık bir süre için yenilenmesi talebiyle TFF’ye başvurdu Açıklamada, “DSmart (Doğan TV) ihaleye yıllık 180 milyon dolar artı yüzde 10 federasyon payı, artı yüzde 2 operasyon gideri, artı KDV olmak üzere teklif vermektedir. Söz konusu yazılı teklif banka teminat mektubu ile garanti altına alınmış olarak TFF Başkanlığı’na sunulmuştur” denildi. Doğan TV Yayın Grup Başkanı Murat Saygı, Doğan TV Spor Genel Yönetmeni İlker Yasin ve Spor Kanalları Genel Yayın Yönetmeni Ali İsmet Ural’ın, Futbol Federasyonu Genel Sekreteri Lütfi Arıboğan ile bir araya geldiği toplantı yaklaşık 45 dakika sürdü. Toplantı sonrası bir açıklama yapan Murat Saygı, amaçlarının Süper Lig kulüplerine kaynak yaratmanın yanı sıra maç yayınlarını sadece üst gelir grubuna değil, toplumun geniş kısmına izlettirmek olduğunu söyledi. Cyrano’nun Koca Burnu C 9 İSO Başkanı Küçük: Milli gelir anlamındaki kâr payındaki artış, ücretlerdeki azalmaya bağlı gerçekleşti Büyüme işçinin sırtından Ekonomi Servisi İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, temel göstergelerde iyileşmeye rağmen, ikinci 500’de de, ilk 500’e benzer bir şekilde borçlanmanın arttığını ve mali yapıda 2005’te başlayan bozulmanın 2006’da artarak devam ettiğinin görüldüğünü bildirdi. Küçük, İSO’nun Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunu izleyen “Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2006 Yılı Raporu’’nu basın toplantısıyla açıkladı. İkinci 500 ağırlıklı olarak emek yoğun sektörleri ve orta ölçekli işletmeleri kapsıyor. Listedeki kuruluşlarda maaş ve ücretlerin payının, 2005’te yüzde 78.4 iken, geçen sene yüzde 67.5’e gerilediğini, ödenen faizler payının ise yüzde 13.6’dan yüzde 16.5’e yükseldiğini ifade eden Tanıl Küçük, “2006’da milli gelir anlamındaki kâr payındaki artış, maaş ve ücretler payındaki azalmaya bağlı olarak gerçekleşmiştir’’ dedi. Küçük’ün işaret ettiği gerçekleşmeler şöyle: İkinci 500’de 1997’de satış gelirleriyle yüzde 19.9 oranında net katma değer yaratılırken 2006’da yüzde 13’e düştü. Elektrikli makineler ve elektronik ile ilaç, boya sektörleri dışında diğer tüm alt sektörlerde satış kârlılığı geriledi. En büyük gerileme orman ürünleri ve mobilya sanayi ile birlikte otomotiv sanayiinde görüldü. İlk ve ikinci 500 büyük kapsamındaki sanayi kuruluşlarında 1990’lı yılların sonlarıyla birlikte ekonomik kârlılık da düştü. 1997’de ikinci 500’deki özel büyüklerde yüzde 21.5 olan ekonomik kârlılık oranı, 2001’de yüzde 12.4, 2005 ve 2006’da da yüzde 14.5 oldu. ‘Kanlı Elmas’ın altını Türkiye’ye İSTANBUL (AA) İstanbul Altın Rafinerisi (İAR), Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yerel bir ortakla kurduğu şirket aracılığıyla, ülkede toplanan altınları rafine edilmemiş ham hali ile Türkiye’ye getirip işleyecek. İAR Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Halaç, Afrika kıtasında lojistik merkezler kurarak bu altınların rafine edilmemiş ham hali ile Türkiye’ye getirilmesini ve rafinericilik katma değerinin burada kalmasını sağlamayı amaçladıklarını kaydetti. Orta Afrika Cumhuriyeti’nin başkenti Bangui’de yerel bir ortak ile şirket kurduklarını belirten Halaç şunları söyledi: “Köylüler ‘Kanlı Elmas’ filminde izlediğimiz gibi derelerden tencerelerle yıkayarak altın çıkarıyor. Çoğu kooperatifleşmiş durumda. RUSYA Almanya’ya petrol tehdidi Ekonomi Servisi Rusya’nın ikinci büyük petrol üreticisi Lukoil, Almanya’ya verdiği petrol miktarını azalttı. Rus petrolünü Avrupa pazarına nakleden Rusya petrol boru hattı taşımacılık tekeli Transneft’in başkan yardımcısı Sergey Grigoryev, Lukoil’den gelen petrol miktarının geçen ay üçte bir oranında azaldığını bildirdi. Sektör uzmanları ise Lukoil’in uzun süredir Almanya’ya petrol ihracatının şartlarını kendi lehine değiştirmek istediğini, sevk edilen petrol miktarını azaltmasının arkasında bu isteğinin yattığını belirtiyorlar. Almanya’daki PCK rafinerisi, Rusya’dan gelen petrol miktarının son günlerde azaldığını doğrulayarak petrol için alternatif kaynaklar aradıklarını açıkladı. Köylüler, altını Kameron ve Kongo’ya götürüp satıyorlar. Altın bu ülkelerden bir şekilde Avrupa’daki altın rafinerilerine gidiyor. Bu modelde umulan başarıyı temin edebilirsek aynı modeli diğer Afrika ülkelerine de uygulamayı düşünüyoruz.’’ . İstanbul Haber Servisi Boeing 737 modelinin 7 binincisinin üretimine başlandı. Boeing çalışanları, Cakartalı Lion Air’in siparişi kapsamında üretilen 7 bininci Boeing 737’nin anısını bir fotoğrafla ürkiye’de iki tarihi olay yaşandı, bir hafta içinde. Bir: Başbakan tarafından, ‘Beğenmiyorsan çık git’ diye vatandaşlıktan kovulmak istenen yazar Bekir Coşkun’a, meslektaşları ve halk sahip çıktı. On binlerce mesaj sadece Bekir Coşkun’a gönderilmedi; Bekir Coşkun’a destek mesajları on binlerce yurttaş arasında çoğalarak dolaştı. Adeta yağmur gibi yağdı... Bu bir. İki: Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, işinden kovulan bir yazarı, Emin Çolaşan’ı yolda gördü. Otomobilini ve konvoyunu durdurdu. Çıktı, Çölaşan’ın yanına gitti, ‘Geçmiş olsun’ dedi. ‘Bakalım sonu nereye varacak’ diye kaygılarını dile getirdi ve destek sözleri söyledi. Bu da iki. Bu iki olayı, aklınızın, defterinizin, telefon rehberinizin bir yerine kaydediniz. Bu iki olay, ileride çok işinize yarayacak. ??? İngiliz The Guardian gazetesi bir başyazı yayımladı. Türk gazeteleri de üstüne atladılar. Çünkü, yazıda, Boeing 737 üretimde oluşturdu. Yüksek yolcu kapasitesiyle orta mesafeli uçuşlarda havayollarına düşük maliyet sunan Boeing 737900ER modeli uçakların ilki, geçen nisan ayında Lion Air’a teslim edilmişti. bu mu?”... Bir Rostand klasiğinden aktardığımız minicik iki replikte de okuyabileceğiniz üzere “Koca burunlu Cyrano” 1 Eylül’den 20 Eylül’e kadar Paris’te her gün ayrı bir mekanda arzı endam edecek... Tiyatroya, edebiyata meraklı olup da “Cyrano de Bergerac”’ı bilmeyen, duymamış birini bulmak zordur, diye düşünüyoruz. Hatta belli bir kesim de onunla JeanPaul Rappeneau’nun yönettiği, Gerard Depardieu’nün başrolünü oynadığı film (1990) aracılığıyla tanışmış olabilir. Fransız Akademisi’ne “en genç girme” unvanına da sahip ünlü Fransız yazar–şair Edmond Rostand’ın (18681918) ölümsüzleştirdiği bu edebiyat, daha doğrusu manzum sahne eseri kahramanı gerçek hayatta da varolmuş. 16191655 yılları arasında yaşamış Hercule Savinien Cyrano de Bergerac isimli asilzade, yazardüşünür kişilik Rostand’ın kahramanı Cyrano kadar romantik, yiğit ve de “koca burunlu”muydu, bilmiyoruz. Ancak Fransız uzmanlara sorarsanız, ne Shakespeare’in “Hamlet”’i kadar trajik ve yakışıklı, ne Cervantes’in “Don Kişot”’u kadar komik ve hayalperest olmayan Rostand’nın Cyrano’su da onlar kadar sahnelenmiş, onlar kadar tanınmış bir eser. Hamlet ‘kuru kafası’, Don Kişot ‘değirmeni’ ile simgeleşirken, Cyrano dendiği zaman ilk akla gelen haşmetli ‘burnu’ oluyor. Halbuki kılıcı kadar kalemini, bileği kadar sözlerini de olağanüstü beceriyle kullanabilen bu asil şövalyenin kuzini Roxane’a duyduğu platonik ve eşsiz aşkındaki romantizmi, gösterdiği feragat ve fedakarlığı öğrendiğiniz an, Fransızlara özgü bir “Romeo ve Jülyet” hikayesi veya “Ferhat ile Şirin” efsanesi izlediğinizi derhal anlarsınız... ??? “Cyrano de Bergerac” dendiği zaman tiyatro meraklısı Fransızların aklına gelen ilk isim ise 1983’de bu rolü unutulmaz bir kompozisyonla yorumlamış Jacques Weber’dir. O tarihte “Çılgın Deha” Jerome Savary’nin sahneye koyduğu piyeste “Cyrano” karakterine bambaşka bir boyut kazandıran Weber bugün yaşayan en büyük Fransız tiyatro oyuncularındandır. 1949 Paris doğumlu sanatçı aynı zamanda önde gelen bir sinema oyuncusu, yönetmen, rejisör ve senaryo yazarıdır. Geçtiğimiz sezon (20062007) bizzat yazıp prestijli Madeleine Tiyatrosu’nda sahneye uyarladığı ve oynadığı “19741981 Tartışmaları / Giscard ve Mitterrand Karşı Karşıya” başlıklı gösterisi, kişiliğin sanatçılığının ötesindeki siyasi ve sosyal hassasiyetlerini sergilemesi açısından da ilginçtir. Weber bu oyunda bir başka ünlü aktör, JeanFrançois Balmer ile paylaştığı diyalogu geniş oranda 1974 ve 1981 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turundan önce iki “B urnunuz ne kocaman” – “Evet ! Pek kocaman... Hepsi başkan adayı, Valery Giscard d’Estaing ve François Mitterrand arasındaki baş başa televizyon tartışmalarından esinlenerek hazırlamıştı. Çalışmanın 2007 seçimlerinin hemen öncesinde sahnelenmesi yaratıya bir başka anlam katıyordu... ??? 2006’da, 23 yıl aradan sonra kapalı gişe bir gösteriyle “Cyrano”ya yeniden dönen Weber 1 Eylül’de bir başka benzersiz “Cyrano” deneyimine girişiyor. Sanatçı, hem dekoraksesuar hem de içerik olarak, deyim yerindeyse biraz “hafifletilmiş” 5 perdelik oyunu, her gün 1 semtte olmak üzere 20 gün süreyle Paris’in 20 ayrı semtinde oynayacak. Özünden hiçbir şey yitirmeden 1,5 saate indirilen piyes 20 idari mahalleye parsellenmiş Paris’in 20 farklı mekanında seyirciyle buluşacak. Hem de tiyatroyla hiç ilişkisi olmayan kamuya açık mekanlarda. Örneğin, ayın 1’inde 1. bölgede Sainte Chapelle’de, 2. gün 2. bölgenin bir ilkokulunda, 5. bölgede Sorbonne üniversitesinin bir amfisinde, 7. bölgede UNESCO’nun merkezinde, 13.’de Paleontoloji Enstitüsü’nde, 18. bölge Belediye binasında veya ayın 19’unda 19. bölgedeki Fransız Komünist Partisi’nin genel merkez binasında bir kereye mahsus olmak üzere “Cyrano de Bergerac” oynanacak. Özgünlük de esasen bu ‘teklik’ten, bu ‘günübirlik’likten kaynaklanıyor. 2000 yılında kurulan, amacını “Başta tiyatro ve dans olmak üzere her türlü canlı gösteriyi gezici ve seyirciye yakın kılmak”, biçiminde tanımlayan “Europe” isimli derneğin başlattığı bu girişim şimdiden 2008 ve 2009’da benzeri serüvenleri tekrarlamaya hazır. Mahalle sakinleri de ayaklarına gelen Cyrano’nun “Koca Burnu”nu kolektif mahrem mekanlarına sokmasına canı gönülden razı. Türk Milli Eğitim Bakanlığı’nın Aydınlanma Devri (194046) yayınlarına ait, Sabri Esat Siyavuşgil çevirisi bir Cyrano tiradından, bireysel özgürlüğe övgü bir alıntıyla noktalayalım: “Fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya, Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya, Gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı İsteyince şapkayı ters giymek, karışanı Olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya Kalemine sarılmak ve ancak duya duya Yazmak, sonra da gayet tevazula kendine: Çocuğum! Demek, bütün bunları hoş gör yine, Hoş gör bu çiçekleri, hattâ bu kuru dalı, Bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı! Varsın küçücük olsun fütuhatın, fakat bil, Onu fetheden sensin, yoksa başkası değil.” ugur.hukum@gmail.com ölümsüzleştirmeyi amaçlıyor. RentonWashington’daki fabrika girişinde, yeni bir 737900ER gövdesi önünde toplanan yüzlerce Boeing çalışanı, iki uçak büyüklüğündeki alanda 7 bin rakamını Sabah ve atv’de ‘rekabet’ görüşü bekleniyor Ekonomi Servisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), el koyduğu Merkez Medya grubu bünyesindeki atv ve Sabah gazetesinin satışının, Rekabet Kanunu ve hukuku açısından bir sakınca yaratıp yaratmadığına dönük görüşünü sordu. Bu kapsamda Rekabet Kurumu’nun ilgili mesleki dairesi de 10 gün önce bu satışın rekabeti sınırlayıp sınırlamayacağı noktasında görüşünü TMSF Başkanlığı’na iletti. Rekabet Kurulu’nun ön görüşte TMSF’nin yapacağı ihaleye dönük bazı hususları da isteyebileceğine işaret eden Songör, “TMSF, Rekabet Kurulu’nun isteği doğrultusunda, ihale şartnamesine bazı koşullar koyabilir” dedi. T GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Maksat Mutabakat İşte burası zurnanın zırt dediği yer. Adamlar Türkiye’yi yeniden keşfediyorlar. Sanki Türkiye ‘sıfır’dan kuruluyor da rejim biçiyorlar. Yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de, altmış yıldır demokrasi ve İslam bir arada değilmiş gibi. Atatürk’ün öncülüğünde kurulan İslam dünyasının ilk ve tek ‘laik’ ülkesi bu kadar batıyor demek ki adamlara... ??? Almanya’da yeni göç yasası kabul edildi. Özellikle Türkleri hedef alan bu yasa, insan hakları ve aile birliğinin korunması gibi evrensel değerlerle bağdaşmayan hükümler içeriyor. Artık bir Türk, Almanya’da yaşayan ailesiyle kolay kolay birleşemeyecek. Bu ilkel uygulamaya karşı Türkiye ‘Türk ordusu akıllıysa Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale etmez’ deniyordu. Orduyu kafakola alma konusundaki her yazı ve görüş şu sıralarda Türkiye’de (ve dışarıda) çok prim yapıyor nedense. Neyse... Yazının altını çizmek istediğim yeri burası değil. Yazıda, Türkiye’deki bazı gelişmelerin ‘Avrupalı liberal bakış açısından endişe verici’ olduğu belirtiliyor ama, Ortadoğu’nun bazı belli kesimlerinde (örneğin Mısır’daki reformcular arasında) bir model olarak görüldüğü öne sürülüyor. Ve şu soru soruluyor: ‘’Türkiye’de İslam ve demokrasinin uyum içinde olabileceği kanıtlanırsa, bu başka bir yerde neden gerçekleşmesin?’’ Dışişleri Bakanlığı ne yaptı dersiniz? Hemen kolları sıvadı.... Almanya’nın karşısına dikildi.... Masaya yumruğunu vurdu..... (... ğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz). Dedi ki: ‘’Türk vatandaşlarının önce Almanya’da, sonuç alamazlarsa uluslararası mahkemelere gidebileceğine inanmaktayız.’’ Gördünüz mü? ‘Büyük ülke’nin, ‘güçlü Dışişleri’ , vatandaşlarının hakkını böyle korur işte!... Mağdur vatandaşlar, Dışişleri’nin koruyucu kanatlarını açmasından ve mahkemenin yolunu göstermesinden çok mutludurlar herhalde... ??? Hiç kimse MHP ve DSP’nin yan çizdiğini söyleyemez. Dün ‘uzlaşma’ diyorlardı. Bugün uzlaşmayı gerçekleştirdiler. Bir farkla... AKP’nin cumhurbaşkanı için kendileriyle uzlaşmasını istiyorlardı, sonunda kendileri AKP’yle uzlaştılar. Olsun. O da uzlaşma değil mi?... Mühim olan ‘uzlaşma’... hikmet.bila@ntv.com.tr Yüzde 100 su bazlı nanoteknoloji Ekonomi Servisi Tamamen doğal yöntemlerle geliştirilen yüzde 100 su bazlı nanoteknoloji ürünleri Türkiye’de uygulamaya geçirildi. 60 +450 derece ısıya dayanıklı ve herhangi bir toksit içermeyen sistem, kimyasal yollarla geliştirilen nanoteknoloji ürünlerine alternatif olarak gösteriliyor. Avusturya merkezli nanoteknoloji gelişim merkezi Ebinger tarafından geliştirilen ürünün Türkiye Distribütörü Ultravite Genel Müdürü Arif Köse, getirilen yeni sistemle İstanbul Deniz Otobüsleri’nin koltuklarına koruyucu uygulama başlattıklarını kaydederek Köse, birçok otomotiv ve tekstil firması başta olmak üzere çeşitli otellerle de anlaşma içerisinde olduklarını dile getirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle