05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Washington, Türkiye’ye sığınan 4 bin Iraklıdan 700’ünü göçmen statüsüne alıyor C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 31 AĞUSTOS 2007 CUMA ABD, işbirlikçilerini çekiyor Bahadır Selim DİLEK ANKARA ABD askerlerinin kademeli olarak Irak’tan çekilmesinin tartışıldığı bir dönemde, Washington yönetimi, “her olasılığı” göz önüne alarak Türkiye’ye sığınmış olan Irak’taki işbirlikçilerini geri çekme kararı aldı. İşbirlikçilerin bir bölümünün Türkiye üzerinden tahliyesini öngören Washington yönetimi, konuya ilişkin ayrıntıları ele almak üzere göçmen işlerinden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Ellen Sauerbrey’i Ankara’ya gönderdi. Sauerbrey, Ankara’da Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile görüşmelerde bulunurken, ABD yönetimi de Sözün Bittiği Yer Çünkü güneş hiçbir zaman balçıkla sıvanmaz. ??? Ben onun için diyorum, barış ve dostluğa inanın, bize, yani Türk ulusuna güvenin, diye. Yangınlar devam ederken Gölcük’ten ablam aradı, “Oğlum televizyonda izliyorum, içim parçalanıyor. Vatandaş olarak kalktım Ankara’yı dışişleri bakanlığını arayıp ‘Neden biz yardım göndermiyoruz?’ diye sordum. ‘Yunanistan’a teklif ettik, bekliyoruz cevabı verdiler” dedi. 1999 depremini yaşamış, kızını, damadını ve torununu kaybetmiş bir Anne’nin çığlığı. En zor gününde enkazın derinliklerine girerek çocuklarını kurtarmaya çalışan “Yunan arama kurtarma ekiplerinin” fedakarlıklarını unutmayan bir anne. Şimdi kendince Yunanistan’a yardım için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Dışişleri Bakanlığı’nı, Kızılay’ı arayıp “Neden yardım etmiyoruz?” sorusunu yöneltiyor. Ardından beni arayıp gelişmelerden haberdar etmeye çalışıyor. Onunla konuştuğum dakikalarda gözüm ekranlarda. Karşımda aynı zaman Yunanistan günlük gazeteciler derneğinin yöneticisi olup MEGA televizyonu adına Mora yarımadasındaki yangınları izleyen meslektaşım Panos Bomboloz. Bir anne ile üç çocuğunun birbirlerine sarılmış halde ölü bulunmalarını anlatıyor. Kömür haline gelmişler. Aslında tam olarak anlatıyor diyemeyiz. Çünkü yılların gazetecisi sürekli ağlıyor. Kelimeler boğazında düğümleniyor. Gözlerimde bu görüntüler, kulaklarımda “Yunanistan’a yardım etmeliyiz” diyerek çırpınan ablamın isyanları. ??? Telefonu kapatıp düşünüyorum, “Acaba hangi AB ülkesinin vatandaşı şimdi Yunanistan’daki trajediyi düşünüyordur?” diye. Biliyorum yangınlar da, ölenler de kimsenin umurunda değil. Onun için buradan Yunanistan Başbakanı ile Dışişleri Bakanı’nı bir kere daha uyarıyorum: “Türk halkının samimiyetine ve kardeşliğine her zaman inanın.” Şüpheci olmayın, dürüst olun, samimi olun, doğru olun yeter. Ancak ne yazık ki yine suya yazı yazdığımı biliyorum. İşte bu noktada, “Acaba” diyorum, “on gün sonraki seçimlerde Yorgo Papadreu ile partisi sosyalist PASOK iktidara gelirse bir şeyler değişebilir mi?” Bilmiyorum, sadece düşündüğümü söyledim. [email protected] B azı işbirlikçilerinin Türkiye üzerinden tahliyesini öngören Washington, göçmen işlerinden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Ellen Sauerbrey’i Ankara’ya gönderdi. ABD yönetimi, kendileriyle işbirliği yaptığı için yaşamı tehlikede olan ve Türkiye’ye sığınan 4 bin Iraklının durumunu da incelemeye aldı. statüsüne alınmasına” karar verdi. kendileriyle işbirliği yaptığı için yaşamı tehlikede olan ve Türkiye’ye sığınan 4 bin Iraklının durumunu incelemeye aldı. Sauerbrey, Ankara’dan sonra Ürdün’de de bu ülkeye sığınan işbirlikçilerin tahliyesinin koordinesi için çalışmalar yürütecek. Washington yönetimi, incelemeye aldığı 4 bin Iraklıdan 700’ünün “göçmen SIĞINMA HAKKI Söz konusu 700 Iraklı yakın bir tarihte Washington yönetiminin sağladığı özel uçaklarla Türkiye’den ABD’ye götürülecek. ABD, işbirlikçiler dışında, Irak’ta hiçbir geliri olmayan çocuk lu dul kadınlar, ailesini kaybetmiş çocuklar, yaşlılar ve hastalar ile bazı etnik ve dini gruplara mensup kişilere de sığınma hakkı tanıyacak. Türkiye’den ABD’ye götürülecek 700 Iraklı dışında, Suriye’den de yaklaşık 500 kişiyi tahliye edilecek. BM verilerine göre Irak’taki ABD işgali nedeniyle ülkeden ayrılmak zorunda olan Irak vatandaşlarının sayısı 2 milyonu geçti. ABD ise Irak’tan kabul edeceği toplam sığınmacı sayısını 7 bin ile sınırladı. Irak’tan gelen sığınmacıların sayısının artması üzerine BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Türkiye’de 7 kabul merkezi kurma kararı aldı. Irak Başbakanı, ABD Başkanı’nın ‘gözden çıkarılabileceği’ imasına tepki gösterdi BushEl Maliki restleşmesi Dış Haberler Servisi ABD’li büyükelçi ve senatörün ardından Başkan George W. Bush’un da “gözden çıkarılabileceğini” ima ettiği Irak Başbakanı Nuri el Maliki, bu açıklamaları “saygısızca” olarak niteledi. ABD Başkanı Bush, Kanada’daki Kuzey Amerika liderleri zirvesinde yapılan basın toplantısında, daha önceki açıklamalarının tersine, El Maliki hükümetine desteğini belirtmekten kaçındı. ABD’nin, El Maliki hükümetiyle ilgili bir karar veremeyeceğini ifade eden Bush, “Esas soru, hükümetin, halkın taleplerine cevap verip veremeyeceği. Eğer talepleri karşılayamıyorsa hükümeti değiştireceklerdir. Bu, Irak halkının kararıdır, Amerikalı siyasetçilerin değil” diye konuştu. Bush’tan birkaç saat önce Irak’ta açıklama yapan ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Ryan Crocker, “Irak’taki sürecin hayal kırıklığı yarattığını ve durumun vahim olduğunu” belirterek “Irak hükümetine desteklerinin açık çek anlamına gelmediği” mesajını vermişti. BD’li yetkililerin sözlerini “saygısızca” olarak niteleyen Irak Başbakanı El Maliki, bu tip açıklamalar yapanların Suriye ziyaretinden rahatsız olduğunu iddia etti. A Bush, savaş gazilerine yönelik konuşmasında ABD kamuoyuna seslenmeyi tercih etti. ABD Başkanı, geçmişte Japonya ve Güney Kore gibi Asya ülkelerine yönelik Amerikan müdahalelerini Irak ve Afganistan’daki gelişmelere benzeterek “uzun vadede başarılı olacaklarını” savundu. New York Times başta olmak üzere Amerikan basını ise “henüz yerine geçebilecek bir seçenek bulunamadığı için Washington’ın El Maliki’yi koltuğundan indirmediği” yorumlarına yer veriyor. Irak ve Ürdün ziyaretlerini tamamlayan ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komitesi Başkanı ve Demokrat Parti üyesi Carl Levin de “Umarım parlamento El Maliki hükümetini görevden alır ve onun yerine daha az mezhepçi ve daha birleştirici bir başbakan ve hükümeti geçirme bilgeliğini gösterir” demişti. 3 günlük Suriye ziyaretini tamamlayan Irak Başbakanı’nın bu açıklamalara tepkisi sert oldu. El Maliki, Şam’da yaptığı açıklamada, “kimsenin, seçilmiş hükümetine ömür biçme hakkı bulunmadığını” savundu. ABD yetkililerinin açıklamalarının başkanlık seçimleri sürecinden kaynaklandığını öne süren El Maliki, bu tip açıklamalar yapanların, Suriye ziyaretinden rahatsız olduğunu iddia etti. Irak Başbakanı, “saygısızca” diye nitelediği bu açıklamalar üzerinde durmayacaklarını belirterek “başka yerlerde dostlar bulabileceklerini” söyledi. YUMUŞATMA AÇIKLAMASI Beyaz Saray sözcüsü Gordon Johndroe, El Maliki’nin açıklamalarının ardından Washington’ın Irak hükümetine desteğinin sürdüğünü söyledi. Johndroe, gazetecilerin soruları üzerine, El Maliki’nin Iraklıların seçtiği bir başbakan olduğunu belirterek “Bu da onu bizim muhatap olduğumuz kişi konumuna getiriyor” ifadesini kullandı. Karamanlis ateş altında Murat İLEM ATİNA Yunanistan’da 16 Eylül’de yapılacak erken genel seçimler öncesinde ülke genelinde çıkan yangınlar, Başbakan Kostas Karamanlis ve partisi YDP’nin yeniden iktidar olma hayallerini suya düşürdü. ALCO şirketi tarafından yangınlardan hemen sonra yapılan ilk kamuoyu araştırmasına göre, ülkenin iki büyük partisi arasındaki fark tamamen kapandı. İktidara geldikleri günden bu yana anamuhalefet PASOK’un yaklaşık 46 puan önünde yer alan Karamanlis ve partisi YDP’nin önceki gün yapılan son kamuoyu yoklamasında ancak 0.8 puan önde olduğu ortaya çıktı. Yangınlarda onlarca insan ve yüz binlerce dönümlük ormanlık ya da ekili arazilerini kaybeden Mora Yarımadası’nda yaşayan halk, 16 Eylül seçimlerinde bölgelerinde kesinlikle seçim sandığı ve politikacı görmek istemiyorlar. Yunan basınyayın organlarına konuşan Moralılar, başta son yangınlar olmak üzere doğal afetler karşısında çaresiz kaldığı bir kere ortaya çıkan Başbakan Kostas Karamanlis ile partisi YDP’yi ağır şekilde eleştiriyorlar. Seçimde oy kullanmaları durumunda bunun ana muhalefet partisi PASOK lehine olacağını vurgulayan yangın mağdurları, merkez sağın bu son olaylarla artık çöktüğü görüşünde birleşiyorlar. zeni Bakanı Viron Podlidoras “dış tehdit senaryoları” ile “komplo teorilerini” konu eden çeşitli açıklamalarla halkın tepkisini yumuşatmaya çalışıyorlar. Yapılan açıklamalarda, dramatik boyutlardaki koordinasyon eksikliğini, devletin tam bir kargaşa içinde olmasını, yaşanan büyük ulusal trajediyi örtbas edebilmek için Yunanistan’ın sözde tehditlerle karşı karşıya kaldığı savunuluyor. Basın organları ise YDP yetkililerinin yaptıkları açıklamaların 16 Eylül genel seçimleri öncesinde son çırpınışlar olduğu belirterek “Halk artık ikinci bir Karamanlis dönemi yaşamak istemiyor” yorumu yapıyorlar. nsanların hayatlarında öyle dönemler olur ki, çaresizlik ve umutsuzluk karşısında kelimeler yetersiz kalır. Bu dönemler genellikle “sözün bittiği yer” olarak anılır. Sadece televizyonlarda görürsün, olay yerinde izlersin ya da radyolardan dinlersin. Ancak elinden hiçbir şey gelmez. Yunanistan’ın tarihinde “kara cumartesi” olarak anılacak yangınlar, bu çerçevede ele alındığında umarım politikacılara ders olur. Özellikle dış politika konularında etkili olan odaklar çaresizliğin ne olduğunu, kendilerine “destek veriyoruz” diye ortalıkta dolaşan sahte AB liderlerinin samimi olmadıklarını anlamışlardır. Televizyonda Yunanistan başbakanını izliyorum çaresiz, bıkkın, utangaç. dışişleri bakanını izliyorum o da aynı duygularla dolu olarak açıklamalar yapmaya çalışıyor. Uzatılan onlarca mikrofona söyleyecek söz bulamıyor. Sadece “Fransa dört uçak gönderiyor. İtfaiyeciler işlerini çok iyi biliyorlarmış” diyerek kaçarcasına uzaklaşıyor. Trajikomik bir açıklama diye düşünüyorum. Hani AB bir bütündü? Hani, nerede diğer AB ülkeleri? Ya onların Yunanlı yetkililere “siz ne yaparsanız yapın, hangi konuda olursa olsun arkanızdayız, sizi destekliyoruz” diyen liderleri?.. Doğal felaketler ve savaş durumları için kurulduğu ileri sürülen acil müdahale güçleri?.. Uçaklar, helikopterler, askerler ya da Yunanlıların büyük güven duydukları diğer “odakların” araç gereçleri?.. Hiçbiri ortalıkta yok! Siz istediğiniz kadar AB’ye yardım çağrıları yapın, istediğiniz kadar çırpının. Kimse yok ortalıkta. Kendi başınıza kalıp, mevcut imkanlarla yüzlerce yangına müdahale etmeye çalışıyorsunuz. Her dakika bir ölüm haberi, her dakika bir kayıp ihbarı alıyorsunuz. Onlarca insan kaybı, milyonlarca avroluk zarar. Ülkenin akciğerleri alev alev; insanlar yanıyor, evler kül oluyor, kimseyi arama!.. Yangınların büyük bölümü söndükten sonra ortaya çıkmışlar kime ne fayda! Almanya bir helikopter, İtalya iki uçak, şu ülke bir uçak diğeri iki uçak gönderecekmiş. Ben benden gittikten sonra alın uçaklarınızı helikopterlerinizi başınıza çalın! Altmışın üzerinde ölü, yüz elli kayıp, yüzlerce ev ve araba, binlerce dönüm ormanlık arazi ile ekim bölgeleri yanmış kül olmuş. İş işten geçtikten sonra ortaya çıkıyorlar. Yardımınız sizin olsun. Yunanistan’daki hükümetler AB denen olgunun sahte ve içten olmadığını bu son olayda inşallah anlamışlardır. İ Yanan ormanları AB korusun BERLİN (AA) Alman Sol Parti Federal Meclis üyesi Hakkı Keskin, Alman hükümetine çağrıda bulunarak, yanan orman alanlarının konut alanı yapılmasını önleyen AB çapında bir yasal düzenlemeye gidilmesi yönünde girişimde bulunmasını istedi. Keskin, Berlin’de yaptığı açıklamada, son yıllarda Yunanistan, İspanya, Portekiz, Türkiye ve İtalya’daki orman yangınlarının çok sayıda insanın ölümüne ve maddi hasara neden olduğuna, ayrıca doğaya zarar verdiğine dikkati çekerek “Yangınların oluşmasında bu bölgelerdeki aşırı sıcakların da etkili olduğu doğaldır. Ancak çoğu orman yangınının kundaklama sonucu çıktığı da bilinmektedir’’ dedi. Keskin, şunları söyledi: “Yanan orman alanlarına konut yapılması, AB yasalarıyla yasaklanmalıdır. Bu nedenle federal hükümeti, yanan orman alanlarının konut alanı yapılmasını önleyen AB çapında yasal bir düzenleme için girişimde bulunmaya çağırıyorum. Federal hükümet böylece iklim politikası konusundaki hedeflerinin sözde değil, özde hedefler olduğunu da kanıtlamış olur.’’ Orman yangınlarında ülke sınırlarını aşarak hareket eden mafyalaşmış şebekelerin etkin olduklarına vurgu yapan Keskin, yangınlara karşı savaşın küresel bir görev olduğunu, bu konuda tüm AB ülkeleri için geçerli olan bir yasal düzenlemenin etkili olacağını, böyle bir düzenlemenin yanan arazilerin yeniden ağaçlandırılmasını da zorunlu kılması gerektiğini kaydetti. DIŞ TEHDİT SENARYOSU Aldıkları yoğun eleştiri karşısında ilk günler susmayı tercih eden hükümet yetkilileri, yangınların kısıtlı da olsa kontrol altına alınması üzerine savunmaya geçtiler. Başta Başbakan Karamanlis ve Kamu Dü niyor!.. Yeni düzenleme “memleket toprakları yabancılara gidiyor” diyenleri rahatlatacak gibi gözükse de… Yabancılara her ilin ekonomik ve stratejik önemine göre taşınmaz edinme izni verdiğinden, düşündürücü! Ne de olsa taşınmaz dediğiniz evden fabrikaya, barajdan madene kadar çok geniş bir alan. Dahası Türkiye’nin her ili, yaşayanlarının farkında olmadığı kadar coğrafi ve kültürel zenginlikte. Dolayısıyla, ekonomik ve stratejik önemi yüksek! Susuz İstanbul pek farkında değil ama Ege’nin insanı, yabancılara taşınmaz satışı ve benzeri yasa değişikliklerine endişeyle bakıyor. Çünkü : Maden firmaları su alanlarında maden arayıp, dağları düz ettikçe !.. Sahilleri maden cüruflarıyla doldurdukça!.. Zeytinlikler konduvilla sitelerine dönüştükçe!.. Madencilerin kamyonları EdremitHavranBergamaİzmir hattını yarış pistine döndürdükçe!.. Flamingoların, leyleklerin gelmez olduğunun; farelerin, yılanların arttığının; arıların azaldığının farkındalar. Ege’nin zeytinden dalları yeri öpen zeytinlikleri giderek kuruyor. Her dönemde dünyaya doğal zenginlikleriyle damgasını vuran Ege çölleşiyor! Egeliler endişeli ama kimin umurunda?.. Umurlarında değil, çünkü bazıları için önemli olan, BergamaOvacık’daki, UşakKışladağ’daki siyanürlü altın madeni tesisle B ergamaÖrenAkçay Bilmem farkında mısınız? Yabancılara taşınmaz satışıyla ilgili yasa yeniden düzenle GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ rinin daha hızlı ve daha yüksek kâr etmesi. Kaz Dağları’ndaki damarların bir an önce açılması. Yakın beldelerde toprak rantlarının yükselmesi. İnşaat fiyatlarının artması! Oysa maden dediğiniz, ülke kalkınmasının en temel kaynaklarından biri. Tencereden çamaşır makinesine, tarladaki traktörden yoldaki graydere kadar üretimin temel girdisi. Üretimin ülkenin kendi madenleriyle yapılabilmesi de maden arama ihalelerinin açılmasına ve işletilmesine bağlı. Altın üretiminin böyle bir işlevi yok ama!.. Altın tek başına çıkmadığı ve uranyum, bakır gibi başka madenlerle birlikte çıktığı için, maden firmaları için altın yatakları çok önemli. Cominco, Tuprag, Eldorado gibi maden devlerinin son 10 yılda Türkiye’yi mesken edinmesi, Danıştay’ın kapatma kararlarına rağmen kazmaya devam etmeleri de zaten bu nedenle değil mi?. Bilmem hatırlar mısınız? İki yıl önceydi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, AKP’nin muhalefetteyken karşı çıktığı, iktidara gelince mimarlığını yaptığı 3213 Sayılı Maden Yasası’na dayanarak 3.344 maden sahası için ihale açmıştı. 9 Temmuz 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan duyurudan sonra madenlerin koordinat dokümanları ve maden İda’nın Su Havzalarının Yeni Tanrıları alanlarını içeren ihale listeleri yayımlanmaya başlamıştı. Şimdi yıl 2007. Maden şirketleri bu koordinatlara göre Edremit Körfezi’ni global mantıkla kazıyor. Hem de su alanı, tarım alanı demeden!.. Çünkü Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği: Maden şirketlerinin su havzaları, tarım, orman, yaban hayatı koruma ve mera alanlarındaki arama ve işletme çalışmalarını siyasi otoriteye bırakmakta! Siyasi otorite de su havzası, doğal ve kültürel sit alanı demeden maden işletmelerine çalışma iznini veri veriyor. Yetkililer küresel ısınma bahanesini kullansa da bugün Ege’de yaşanan kuraklığın temel sebebi Egelilere göre küresel ısınma değil. Yeraltı sularının verimli kullanılmaması ve maden arama adına su havzalarını besleyen kanalların kurutulması!.. En somut örnek ise Bergama’dan. Bergama’nın Ovacık, Çamköy arazilerinde yeraltı su seviyesi: 1990’lı yıllarda 60 metredeyken, 2000’li yıllarda 100 metreye indi. Altın madeninin işlemeye başlaması ile 120160 metre derine düştü!.. Sıcak havalarda su havuzlarında su seviyesi buharlaşma nedeniyle düştüğünden kuyu ve dere sularının kullanıma sokulması yeraltı su tablasının azalmasına ve suyun tuzluluk seviyesinin yükselmesine neden olmakta!.. Su kimyasında yapılan araştırmalar nitrit, nitrat, arsenik, kükürt ve tuz bileşenlerinin giderek arttığını göstermekte! Yılların maden mühendisi Hasan Gökvardar’ın Dikili Belediyesi’nin gazetesinde çıkan yazısını okuduysanız: Yılda 300 bin ton cevher için projelendirilen Ovacık altın madeninin yıllık su ihtiyacı 350 bin ton civarında. İhtiyacın bir kısmı araziden ve kuyulardan pompayla çekilerek karşılanmaya çalışılmakta. 300 bin tonu da barajdan karşılanmakta. Anlaşılan, bir ton cevher için bir tondan fazla su gerekmekte! 1 ton altın içeren cevheri açığa çıkarmak için ise: En az 1015 ton cevher dışı yani içinde altın bulunmayan yan kayaç hafriyatı; Hafriyatın tozunu bastırmak için de günde en az 10 tanker yani günde 100 ton, yılda 300 bin ton su gerekiyormuş! Bu durumda sadece Ovacık’taki altın madeninin 650 bin ton ham su, havuzdan da 300 bin ton suya ihtiyacı var. Bu da yılda 3 ton altın elde eden bir tesis ve işletme için en az 1 milyon ton su gerektiğini göstermekte!. Şimdi gelin de yabancılara taşınmaz satışındaki düzenlenmeden endişelenmeyin, mümkün mü? 30 Ağustos Zafer Bayramı herkese kutlu olsun. ‘AIDS hastaları diri diri gömülüyor’ PORT MORESBY (AFP) Güney Pasifik ülkesi Papua Yeni Gine’de, AIDS hastalarının akrabaları tarafından “bakımlarını yapamadıkları ve hastalık bulaştırmalarından korktukları” gerekçesiyle öldürüldüğü öne sürüldü. Ülkenin kırsal bölgelerinde beş ay boyunca AIDS ile mücadele çalışmalarına katılan sağlık görevlisi Margaret Marabe, hâlâ nefes almakta olan beş hastanın gömüldüğüne şahit olduğunu belirtti. Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan Marabe, “Diri diri gömülenlerden biri benim kuzenimdi. ‘Neden böyle yapıyorsunuz?’ diye sorduğumda, ‘Eğer yaşamalarına izin verirsek, aynı evde yaşayıp birlikte yemek yer, aynı kap kacağı kullanırsak, biz de hastalığa yakalanıp ölebiliriz’ dediler” ifadelerini kullandı. Öldürülenlerden birinin, üzerine toprak örtülürken “Anne, anne!” diye bağırdığını da belirten sağlık görevlisi, köylülerin, AIDS hastalarının gömülmesinin yaygın bir uygulama olduğunu söylediğini aktardı. Marabe, kentlerde yürütülen AIDS’le mücadele kampanyalarının kırsal bölgelerde yoğunlaştırılması için yetkililere başvurduğunu da sözlerine ekledi. Papua Yeni Gine’nin bazı bölgelerinde, hastalığa yakalanan genç kişilerin ölümüne anlam verilemediğinden, cahil kalabalıkların kadınları “cadı oldukları” gerekçesiyle linç ettiklerine dair haberler geliyor. BM verilerine göre, ülkedeki AIDS vakalarının sayısı 1997 ile 2005 arasında yüzde 30 artarak 60 bine ulaştı. [email protected] www.turkelminibas.net
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle