05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31 AĞUSTOS 2007 CUMA söyleşi DSP Genel Başkanlığı’na yeniden seçilen Zeki Sezer’den AKP hükümetine ağır eleştiriler: C 11 Oy hilesi varsa kanıtlanır SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU DSP kurultayı ilk kez Ecevit’siz yapıldı. Zeki Sezer yeniden genel başkan seçildi. Kurultayın hemen ardından Sezer’le DSP Genel Merkezi’ndeki odasında son siyasi gelişmeleri konuşuyoruz. Bekir Coşkun’a vatandaşlıktan çıkmasını söyleyen Başbakan Erdoğan’a şakayla karışık şu göndermeyi yapıyor: “Sayın Başbakan kendi gönül rızasıyla gitmek isterse ona hayır demeyiz.” Seçimlerde sonuçların değiştirildiği iddiaları konusunda, “Bu olayı bizim DSP Karşıyaka Örgütü ortaya çıkardı. Ortada somut kanıtlar, rakamlar var. Seçim sonrası ortaya atılmış bir iddia değil” diyor. Sezer yakında Devlet Denetleme Kurumu (DDK) tarafından bu iddiaların, daha doğrusu somut kanıtların ciddi biçimde inceleneceğine inandığını ifade ediyor. YSK’ye gönderilen seçim sonucu programındaki verilerin sandık tutanaklarındaki sonuçlarla uyuşmadığı söyleniyor. YSK Başkanı bu konuda üstünkörü bir açıklama yaptı. Şimdi susuyor. DSP bu suçlamalarla ilgili bir çalışma yapıyor mu? İzmir’deki olayı DSP Karşıyaka ilçe örgütümüz ortaya çıkardı. Bunun üzerine gidiyoruz. Bu arada işin üzerine MHP de gidiyor. Sanıyorum şimdi CHP de ilgilenmeye başlamış. Dediğim gibi, bunu ilk ortaya çıkaran DSP’dir. Gerekli girişimlerde de bulunuyoruz. Öyle sanıyorum ki Devlet Denetleme Kurumu (DDK), Sayın Cumhurbaşkanı’nın girişimiyle olaya el koyacak. Çünkü ortada somut kanıtlar, rakamlar var. Yani seçim sonrası ortaya atılmış uydurma bir iddia değil. Sadece Karşıyaka’da üç bin oy aktarılmış gözüküyor. Bunlar ulaşabildiklerimiz. Kim bilir ulaşamadığımız neler var? Bu seçim sonuçlarıyla ilgili çok ciddi şaibeler var. Bir de, her iki kişiden birisi AKP’ye oy verdi, deniyor. Biz Ay’da mı yaşıyoruz, bilmiyorum ama kimi görsem, “Valla ben AKP’ye oy vermedim” diyor. Dolayısıyla bunun çok ciddi şekilde araştırılıp sorumlularının ortaya çıkarılması lazım. YSK Başkanı da yasal olarak bir şey yapamayacağını düşünüyor olsa gerek. Ama DDK üzerine gittiğinde herhalde gerçekler ortaya çıkacaktır. Bir de Erbakan’ın mahkum olduğu kayıp trilyon davasının sanıklarından olan Gül, milletvekilliği dokunulmazlığı sayesinde yargılanmadı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? O da işin ayrı bir boyutu. Sayın Erbakan o dosya yüzünden yasaklı, siyaset yapamıyor. Aynı dosyanın sanıklarından olan birisi cumhurbaşkanı olacak. Daha önce de başbakan ve dışişleri bakanı oldu. Bu da Türkiye için çok kötü bir durum. Kolay kabul edilemez. Aynı dosyanın zanlılarından içişleri bakanlığı yapanlar da var. Yani Abdülkadir Aksu. O da ayrı bir durum. Bu hükümet ve bu parti bütün bunları umursamıyor olabilir, ama biz millet ‘ Kayıp trilyon davasının sanıklarından birisinin siyasi hayatı bitiyor, öbürüne biz devleti emanet ediyoruz. ’ olarak umursamak durumundayız. Kayıp trilyon davasının sanıklarından birisinin siyasi hayatı bitiyor. Öbürlerine biz devleti emanet ediyoruz. Bütün bunlar bilinmesine rağmen AKP bu seçimlerde oyunu neredeyse yüzde 12 oranında artırdı. Bu çok garip bir durum değil mi? Bunun nedenlerini bilimsel olarak araştırıyoruz. Pek çok kişi bir yanlışın peşinden gidiyor da sen doğru bildiğin yoldan yürüyorsan o zaman adam oldun demektir. Bu mealen Kipling’in “Eğer” şiirinden bir dize. Bunu yaparken bizim nerede eksik, yanlış yaptığımızı araştırıp bulmamız ve gerekli önlemleri almamız şarttır. GÜL TARAFSIZ OLAMAZ Diyelim ki Abdullah Gül seçildi. AKP’nin mi, yoksa bütün Türkiye’nin mi cumhurbaşkanı olur? Buraya geldi. Bu odada oturduk. Coşkun’un Gül’ü cumhurbaşkanı olarak kabul etmediği için vatandaşlıktan çıkması gerektiği sözlerini nasıl karşıladınız? Bir kere o edep ve adaplı laf çok ayıp. Belki Sayın Erdoğan’a yakışıyor, ama bir başbakana yakışmıyor. Çiftçilere de “Ananı da al git” gibi sözler söylemişti. “Herkes bana tabi olmak zorunda” demeye getiriyor. Başbakan’a hatırlatmak lazım. “Biz demokratik bir sistem içinde yaşıyoruz. Sen padişah, biz de senin taban değiliz.” Beğenmediğin adamı vatandaşlıktan çıkaracaksın. Yok böyle şey. Herkes seni sevmek, beğenmek zorunda değil. Sen Başbakan olarak sana karşı da olsa herkesin, her bireyin hakkını savunmak zorundasın. “Yüzde 4647 oy aldı” diyebilirler. Hitler de seçimle iktidar oldu, ama dünyayı kana buladı. Seçimle iktidar olup dünyayı kana bulayanları bu ülke çok gördü. Belki doğrudan kana bulamak değil, ama Sayın Başbakan’ın o sözleri bu bölgede çok kötü adımları bir gönderme yapalım. Akif Beki hep, “Başbakan öyle demek istemedi” diyor. Başbakan ne demek istediğini bilmeyecek durumdaysa yazık bu ülkeye. Söylemek istediğim, Başbakan kendini padişah sanmasın. O dönem 87 yıl önce kapandı. Seçimlerin üzerinden bir hafta geçmeden DSP’li vekiller CHP’den ayrıldılar. Bunun üzerine DSP’nin CHP’yle seçim ittifakını Meclis’e girebilmek için yaptığı eleştirileri geldi. Buna ne diyeceksiniz? Bu çok büyük bir haksızlık. Doğru da değil. Biz birleşmemiştik ki ayrılalım. Biz sadece seçim işbirliği yapmıştık ve iki ayrı parti olarak seçime girmiştik. CHP’yle üzerinde anlaşmaya vardığımız hiçbir şeyin dışında hareket etmedik. Sayın Baykal’dan da bu konuda en küçük bir eleştiri yok. Çünkü sürekli konuşuyoruz. Milletvekilleri Meclis’e girmek için böyle yaptılar deniyor. Ama bu partinin genel başkanı da seçimlere girmedi, aday olmadı. O arkadaşlarımız bir görev aldılar ve yaptınız. Yeniden genel başkan seçildiniz. Bundan sonra DSP’nin stratejisi ne olacak? SEZER Kurultayımız gerçekten çok güzel oldu. Adını “Bilgi ve Emeğin Kurultayı” koymuştuk. Çünkü Türkiye bilgiyi ve emeği birleştirerek çok şeyi aşabilir. Zaten başka da yolu yok. Emek de bilgi de lazım. İddialı bir söyleme dikkatinizi çekmek istiyorum. Bugün Türkiye bilgisayar yazılımından Hindistan kadar para kazanabilir. Bu konuda iddialıyız. İş ki bunların önünü açalım. DSP bundan sonra da yolunda kararlılıkla yürüyecek. Ecevit’siz ilk kurultayı yaşıyor olmanın hüznü vardı bizde. Ama bir taraftan da onun çizgisini, felsefesini daha da ileriye götürecek kararlılığı ortaya koyabildiğimiz için gururluyduk da. Parlamentoda temsil ediliyor olmamız da önemli. Önümüzdeki süreçte biz çok ciddi ve iktidara hazırlanan bir muhalefet partisi olacağız. Biz muhalefeti de sağduyulu yapacağız. Doğru yapanı P O R T R E ZEKİ SEZER Eskişehir, 1957 doğumlu. Yükseköğrenimini Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Bölümü’nde yaptı. Lise ve üniversite yıllarında voleybol oynadı. 1975’te kamuda kimya teknisyeni olarak çalıştı. Kimya mühendisi olduktan sonra kamuda ve özel sektörde çeşitli görevler aldı. 1988’de DSP’ye girdi. DSP Parti Meclisi üyeliğine seçildi. İki dönem genel sekreterlik yaptı. 1999 genel seçimlerinde Ankara milletvekili oldu; 57. hükümette devlet bakanlığı yaptı. 2004’teki DSP kurultayında Bülent Ecevit’in de desteğiyle genel başkan seçildi. Bana, “Seçildiğim gün siyasetle bağlarımı koparacağım” dedi. Bu sözleri sonra kamuoyuna da açıkladı. “İlk dört madde başta olmak üzere anayasaya bağlı kalıp onu savunacağım” dedi. İnsanlar 40’ından sonra kolay kolay değişemediğine göre bizim kuşkularımız var. Tarafsız kalamayacağını düşünüyorum. İyi de, AKP’nin bir anayasa değişikliği hazırlığı var, o zaman ne olacak? Orada da kuşkularımız var. Ama en azından ilk dört madde değiştirilemez. İsteseler de değiştirmeye güçleri yetmeyecek. Ama soldan AKP’ye devşirme bir milletvekilinin hemen Atatürk’ün anayasadan çıkarılmasıyla ilgili sözleri bizi büyük kaygıya sevk ediyor. Bunlar kafalarındaki sistemi yerleştirmek için tabii ki adım adım ve güler yüzle yerleştirmek için bir şeyler yapmak isteyecekler. Öyle gözüküyor. Onun karşısında biz uyanık ve dirayetli olacağız. Tayyip Erdoğan’ın, Bekir atabilecek gibi bir hava uyandırdı. Bekir Coşkun da, Bekir Coşkun gibiler de hiçbir yere gitmez. Biz de hiçbir yere gitmeyiz. Biz buradayız. Ama Sayın Başbakan gönül rızasıyla gitmek istiyorsa gidebilir. Hiç de üzülmeyiz. oraya 13 akil adam görevli olarak gittiler. Biz CHP’yle işbirliği sürecimize son derece saygılıyız. Sayın Baykal’ın o süreçte bize gösterdiği dostluk ve güvene de teşekkür ederim. Hep solcular işbirliği yapamaz, denmişti. Biz bu kanıyı yıktık. Bunu kurultayda da söyledim. Genel merkezler işbirliği yaptılar, ama bu işbirliğine örgütlerimiz de harfiyen uydu. Canla başla tek bir fire vermeden çalıştılar. Demek ki iyi niyet ve kararlılıkla bu başarılabiliyormuş. Biz hem CHP hem DSP olarak sonuna kadar verdiğimiz sözlerde durduk. Peki, CHP bir koalisyon hükümetinde yer alsaydı orada kalacak mıydınız? Hayır, Sayın Baykal’la onu da konuşmuştuk. Kamuoyuna da açıklamıştım. CHP bize ihtiyaç duyarsa DSP hükümetin içinde koalisyonun ayrı bir partisi olur, demiştim. Ecevit’siz ilk DSP kurultayını yüreklendiren ve katkı da verebilen ama toplumun, ülkenin, laik demokrasimizin, bütünlüğümüzün tehdit edildiği noktada dimdik, net kararlı bir duruşu gösterebilen bir parti olacağız. Sadece eleştirmeyeceğiz. Eleştirdiğimiz konularda çözümler de önereceğiz. Türkiye’nin, çok önemli sorunlarında aşamalar kaydetmesi gerekiyor. Hem ekonomik gelişme, hem sosyal adaletin sağlanması, toplumsal huzurun gerçekleştirilmesi amacıyla hızla çalışıyoruz. Kesintisiz sekiz yıl zorunlu eğitimi çıkaran siyasi parti olarak hem gururlanıyoruz, hem kendimize güvenimiz var. Bunu 12 yıla çıkarmamız gerekiyor. Buna okulöncesi eğitim dahildir. Esas önem verdiğimiz ise mesleki eğitim. Dünyanın en genç ama en mesleksiz nüfusuna sahibiz. Böyle bir kalkınmanın gerçekleşmesi mümkün değildir. ‘ Başbakan kendini padişah sanmasın. O dönem 87 yıl önce kapandı. ’ AKİF BEKİ NE DEDİ? AKP içinde, Erdoğan’ın ne zaman bu tür çıkışlar yapsa partinin puanının arttığı gibi bir inanış var. Bu doğru olabilir mi? Halkımız böylesine kavgacı bir üsluba gerçekten prim verebilir mi? Bunun ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum. Ama Başbakan elinde kâğıt olmadan konuşunca bu tür sözler söyleyebiliyor. Çoğu zaman da elinde kâğıt olmadan konuşunca Akif Deki “Başbakan öyle demek istemedi” diyor. Burada kastettiğim latife ederek Akif Beki’ydi. Sayın Bekir Coşkun ona, “Akif Deki” adını takmıştı. Burada ona da ‘ Biz hiçbir yere gitmiyoruz, buradayız. Ama Sayın Başbakan gönül rızasıyla gitmek istiyorsa gidebilir. ’ ‘Gül kırkından sonra değişmez’ DSP ve MHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçim turlarında Meclis’te hazır olmaları da özellikle CHP kesimi tarafından eleştirildi. Meclis’e neden girdiğinizi söyler misiniz? Demin, “Olumlu bir muhalefet yapacağız. Yaptığımızın da karşılığını koyacağız” demiştim. Biz Abdullah Gül’ün, hele de dayatma biçimindeki adaylığını hiç benimsemiyoruz. Bu çok yanlış. Zaten başlangıçta da onun adaylığı Türkiye’yi germişti. Şimdi AKP aynı dayatmayla karşımıza geldi. Hele de bazı özelliklerinden ötürü Gül’ün Cumhurbaşkanlığı için uygun aday olmadığını düşünüyoruz. Onun uygun olmadığını söylerken de karşısına, “İşte aday böyle olmalı” diyerek kendi adayımızı çıkarıyoruz. İkincisi, biz Meclis’e girmeseydik ne değişecekti? Bunun için de 13 vekilimiz girerek ona oy vermiyor. Belki sayısal olarak değil, ama oransal olarak oyunu düşürüyorlar. Yüzde birlik bir tepki bile tepkidir. CHP’nin ilk süreçte parlamentoya girmemesi son derece doğru ve sonuç alıcı bir karardı. Bugün de kendi açısından tutarlı ve doğruyu yapıyor. Ama bizim Meclis’e girmemiz, sonucu değiştirmeyeceği için biz kendimize özgü, farklı bir yol izleyeceğiz. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na uygun aday olmama özellikleri nedir? İnsanlar 40 yaşından sonra değişmiyor. Bu bilimsel bir gerçek. Sayın Başbakan da 2002’de “Değiştim” sözüyle oy almıştı. Ama değişmediğini gördük. Sayın Başbakan hâlâ kafasının içinde ve gönlünün derinliklerinde başka bir sistemin bulunduğunu ortaya koyuyor. Sayın Gül’ün de yıllarca bambaşka yapıları ve sistemleri savunmuşken birdenbire “Ben değiştim. Anayasanın savunucusu olacağım” demesi içtenlikli bile olsa, insanlar 40’ından sonra değişmeyeceğine göre, orada aynı şekilde davranamayabilecek diye bir kaygımız vardı. “Başarılı bir dışişleri bakanıydı. Şimdi cumhurbaşkanı olmasının ne sakıncası var” diye soruluyor. Bana göre en başarısız dışişleri bakanıydı. Çünkü onun döneminde Türkiye dış ilişkilerde çok büyük zemin kaybetti. Çok ödünler verdi. AKP Başbakan yardımcılarından Necati Çetinkaya, “Ne kadar başarılı bir dışişleri bakanı olduğunu görmek için yurtdışında ne kadar sevgi ve saygı gördüğüne bakın” diyor. Onlar ne istiyorlarsa veriyor da ondan. Sorun burada. Bütün yaptıklarına baktıktan sonra bu dış politikayı yöneten bir adamın başarılı olduğu söylenebilir mi? Batılılar istediklerini aldılar. Onlar açısından başarılı. Ama onun döneminde AB’yle müzakere süreci başlatılmadı mı? Hayır. Müzakere süreci filan başlatılmadı. O işin göstermelik tarafı. AB diye diye Türkiye’yi AB’den koparttılar. Buna nasıl başarı denebilir? Dış politikada Türkiye’nin çıkarları bu kadar savunulamamış, bu kadar aciz duruma düşürülmüş bir durumun sorumlusu olan bir dışişleri bakanının cumhurbaşkanı adayı olması, gelecek için açıkçası bizi ciddi olarak kaygılandırıyor. ‘ Devlet Denetleme Kurulu Sayın Cumhurbaşkanı’nın girişimiyle oyların değiştirildiği iddialarına el koyacak. ’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle