05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31 AĞUSTOS 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 ‘Sivil Anayasa’ mı Dediniz?.. eçimden önce yaptığı gibi, şimdi de ülkenin gündemini Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezi düzenliyor. Gündemin birinci maddesi, Abdullah Gül’ün on birinci cumhurbaşkanı seçilmesi ile tamamlandı. Erdoğan’ın başbakanlığında kurulacak 60’ıncı Hükümet’te kimlerin, hangi bakanlıklarda görev alacağını cuma günü öğrenebileceğiz. Ankara bürolarından gelen haberlere göre, 60’ıncı Hükümet, bugüne kadar, sanırım parlamenter demokrasi ile yönetilen başka ülkelerde de görülmeyen bir “ilk”i TBMM’ye taşıyacak. Yeni bakanlar da sözde kendilerinin oluşturduğu İkinci Erdoğan Hükümeti’nin programını, iktidar ve muhalefetteki milletvekilleri ile aynı anda öğrenecekler. Çünkü TBMM’nin cuma günkü birleşiminde, önce yeni hükümetin kuruluşunu bildiren Cumhurbaşkanlığı tezkeresi okunacak; ardından da o Bakanlar Kurulu adına, birilerinin oturup hazırladığı yeni Hükümet Programı’nı okumak için Erdoğan kürsüye çıkacak! Ve bu karmaşanın arasına, bir de “sivil anayasa” hazırlığını yerleştirmeyi amaçlayan korsan bilgi yumakları sızdırılacak. İktidar partisi, kamuoyunun kafasını allak bullak etmeyi amaçlayan bir yeni dönemin perdesini açmayı planlıyor.. Yeni bir anayasa hazırlandığı bilgisi,henüz seçimin resmi sonuçları açıklanmadan önce ve Prof. Zafer Üskül öne çıkartılarak sunuldu. O sunuş sırasında Zafer Üskül’ün özellikle ilk dört madde etrafında verdiği bilgilerin tepkileri alındı. Üskül, o günkü görevini yapmış olarak geri çekildi. Ve bu kez sahneye, Ergun Özbudun ile altı anayasa uzmanından oluşan bir bilim komisyonu çıkartıldı. Özbudun ve ekibinin, yükseköğrenim kurumlarında kılık kıyafetin serbestliğini anayasa güvencesi altına alan çift maddeli bir çözümü de paketlerine aldıklarından söz ediliyordu. Ne var ki sahneyi alan AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Dengir Fırat, düzenlediği basın toplantısında, iktidar partisinin kendisinin başkanlığında on bir üyeden oluşan bir anayasa hazırlama komisyonu oluşturduğunu söylemekle yetinmedi. Üskül’ün sözünü ettiği paketin de Özbudun ve ekibinin hazırlıklarının da birer taslak olmaktan ileriye gidemeyeceğini anlatmaya yöneldi. O arada, Özbudun ve uzmanların türbanlı çalışmalarının da bir anayasa taslağı içinde yer almasının doğru olmayacağından da söz ederek, kamuoyunda tam bir kafa karışıklığı yaratılmak istenildi... Sayın Fırat’ın anlattıklarından benim edindiğim sonucu sizlerle paylaşacağım: “İktidar partisinin oluşturduğu Anayasa Komisyonu, kamuoyundan ve o arada öteki partilerden de, sivil toplum kuruluşlarından da ‘nasıl bir anayasa’ sorusunun yanıtlarını öğrenmek isteyecek. Ama aldığı yanıtları, kendi içinde değerlendirerek,TBMM’de önce komisyonlarda, daha sonra genel kurulda, bir ortak anlaşma sağlama gereğini duymadan, 340’lık çoğunluğunun gücü ile yasalaştırarak cumhurbaşkanının onayına sunacak.” Bununla da yetinmeyerek yeni anayasa için bir halkoylaması düzenleyecek. Bu “sivil anayasa” böylece bir tür “bilek güreşi” olarak, önce parlamentoda, daha sonra da kamuoyundaki çoğunluğun istemlerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yol haritası haline getirmeyi amaçlayacak. AKP’nin 2 numaralı adamının bu yol haritasında devletin, bireyin altında yer alacağını söyleyerek, kitlelerin nabızlarına göre şerbet vermeye başladığı bir sırada, Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt’ın 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeni ile yayımladığı bildirinin daha bir anlam taşıdığını söylemek istiyorum. Önce “sivil anayasa” deyiminin gerçeklerle örtüşmeyen bir sunum örtüsü olduğunu da eklemeliyim. Türkiye’nin en özgür, en toplumcu ve çağdaş anayasası, 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden sonra oluşturulan Kurucu Meclis tarafından hazırlandı. O Kurucu Meclis, hem kendi içerisinde hem dışarıda açık tartışmalar ile biçimlendirdiği bu anayasa için, dönemin CHP’sinin İlk Hedefler Bildirisi’ni de, yine o dönemde DP’den ispat hakkı istemlerine yanıt bulamadıkları için ayrılarak Hürriyet Partisi’ni kuran politikacıların görüşlerini de bir başvuru kılavuzu gibi değerlendirdi. Bir başka askeri müdahale: 12 Mart 1972’de bu anayasayı, halka bol bir elbise olarak isimlendirerek gerçekleştirildi. Suçlanan anayasaya rötuş yapılması için dönemin TBMM’si kullanıldı. Sendikalar güçsüz kılındı. Çalışanların hakları törpülendi. 12 Eylül’cülerin Danışma Meclisi de çoğunluğu sivil ama sağ görüşlü kimselerden oluşmuştu ve 82 Anayasası’nı oluşturmayı da onlar üstlendiler. Ünlü Türkİslam sentezi, bu dönemin ürünüdür. Ha bir cunta masası etrafında toplanmış üniformalıların yönettiği sözde “sivil” kurumlar, ha kafası karışık bir liderin onayı ile parlamentoya taşınarak yasama görevini onun direktifi ile yapmayı doğal görev bilenlerden oluşmuş bir çoğunluk... AKP, her gün yeni bir gündem oluşturuyor. Ya muhalefet? Sahi muhalefet partilerimiz ne yapıyor? Seçim ve Sonuç... S Ç İKİ ARADA, BİR DEREDE TÜRK ERKEĞİ!.. Mumcu uyarmıştı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Uğradığı bombalı saldırı sonucu 1993 yılında aramızdan ayrılan gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, 65. doğum gününde, Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında düzenlenen törenle anıldı. Törene, gazetemiz çalışanları, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı yöneticileri, CHP Ankara İl Başkanı Yaşar Çatak, CHP Mamak İlçe Başkanı Veli Gündüz Şahin, CHP Altındağ İlçe Başkanı Ümit Buğdaycı, CHP İl Sekreteri Sait Beyhan Çıngı, Çankaya Belediyesi Başkan Vekili Mahmut İspir, Çankaya Belediyesi Başkan Yardımcıları Duran Yönel ve Bedia Söylemez ile gençler ve yurttaşlar katıldı. ALKIN ÇIKARI İÇİN SAVAŞTI’ Tören, Uğur Mumcu ile suikastlarda yaşamını yitiren tüm gazeteciler anısına düzenlenen bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. um:ag Yayın Yönetmeni Orhan Tüleylioğlu yaptığı konuşmada, Cumhuriyetin, Atatürk ilke ve devrimlerinin ödünsüz savunucusu Uğur Mumcu’nun, antiemperyalist, devrimci ve toplumcu bir gazeteci olduğuna vurgu yaptı. Mumcu’nun daima halkın çıkarları, hak ve hukuku için savaştığını belirten Tüleylioğlu, “Uğur Mumcu, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ve terör üçgenindeki karşılıklı ilişkiyi delilleriyle ortaya koyan ilk kişiydi. Mumcu, tarikat, siyaset yapılanması içinde olanların, adım adım iktidarı ele geçirme yolunda yürüdüklerini gözler önüne sermiş ve bizleri olacaklar konusunda uyarmıştı. Kitaplarında, siyaset maskeli din ticaretinin bugünkü fotoğraflarını sergiledi” dedi. DEVRİMCİLİK DEMEKTİR’ Mumcu’nun hiçbir zaman topluma gerici ve karanlık güçlerin, laik ve Atatürk düşmanlarının yön vermesine izin vermediğine işaret eden Tüleylioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uğur Mumcu, 6 Ocak 1981 tarihli yazısında şunları söylüyordu: ‘Atatürkçülük bağımsızlık demektir, Atatürkçülük devrimcilik demektir. Kurtuluş Savaşımızın ve ulusal ‘ATATÜRKÇÜLÜK ‘H Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki törene gazetemiz çalışanları, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, CHP ve Çankaya Belediyesi yöneticileri ile gençler ve yurttaşlar katıldı. (Fotoğraf: SELDA GÜNEYSU) devrimlerimizin önderi Mustafa Kemal, bugünkü emperyalist ilişkileri daha o günden görmekteydi... Unutturulan, unutturulmak istenen Atatürk ve Atatürkçülük budur.’ Ona göre gazetecilik, bağımsız olma, nesnellik, bilgi sa hibi olmadan fikir sahibi olmama, araştırmacılık, kamuoyunun aynası olma gibi yadsınamaz evrensel değerleri içeriyordu.” Daha sonra sanatçı Çetin Gül, Mumcu için şiirler okurken, yurttaşlar Mumcu’nun gömütüne karanfiller bıraktı. Cumhuriyet gazetesine yasak İstanbul Haber Servisi Keşan Kaymakamlığı, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bir yazı yazarak Keşan Öğretmenevi’ne, Cumhuriyet ile Halka ve Olaylara Tercüman gazetesinin satın alınmasını yasakladı. Sivil toplum örgütleri ve öğretmenler, öğretmenevine Cumhuriyet’in alınmasının yasaklanmasının siyasi bir karar olduğunu ve kararı kınadıklarını belirtirken emri veren kaymakam Abdülkadir Karataş sorularımızı yanıtlamaktan kaçındı. Sabah, sekizinci sıradaki Milliyet ve Türkiye gazetelerinin alınmasına izin verildi, daha önce abone olunan Cumhuriyet ve Halka ve Olaylara Tercüman gazetelerinin alınması yasaklandı. Gazetemizi arayan sivil toplum örgütleri üyeleri ve öğretmenler, uygulamanın kendilerini çok üzdüğünü belirterek 22 Temmuz Seçimi’nden sonra yapılan bu uygulamanın siyasi bir tercih olduğunu belirttiler. İlçe Milli Eğitim Müdürü Latif Özenç ise uygulamada bir hedef gözetilmediğini savunarak “İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü onayıyla öğretmenevine giden yazıda, gazete ismi zikredilmiyor, en çok satan 3 gazetenin alınmasına izin veriliyor” dedi. Ancak gazete satışlarını anımsattığımız Özenç, Keşan’daki gazete bayilerindeki satışa göre gazete alımlarının belirlendiğini öne sürdü. Özenç, kendini ve Kaymakam Karataş’ı, “Siyasi bir karar olduğunu sanmıyorum, emri verenin de böyle düşündüğünü sanmıyorum” diye savundu. Keşan Kaymakamı Abdülkadir Karataş ise sorularımızı yanıtlamaktan kaçındı. renkli ilan YAZILI TALİMAT İlçe Kaymakamlığı’ndan gelen yazılı talimatta, gazete ismine yer verilmeden, tirajı en yüksek 3 gazetenin öğretmenevine alınması emredildi. Bu emre göre zaman zaman sıraları değişen ancak www.medyatava.com internet sitesinin, 30 Temmuz5 Ağustos satış rakamlarına göre, birinci sıradaki Posta, ikinci sıradaki Hürriyet, üçüncü sıradaki Zaman gazetelerinin satın alınması gerekiyor. Ancak, bu yazıda herhangi bir isim belirtilmemesine karşın, öğretmenevine, dördüncü sırada yer alan ocuksu bir hırçınlık... İçimizde hiç dinmeyen bir hüzün... Bir yılgınlık... AKP yüzde 47 oyla nasıl tek başına iktidar oldu? Edremit Akçay, Dikili Kültür Sanat Şenlikleri’nde hep aynı soruyla karşılaştım: “Kırsal kesim hani AKP’ye oy vermeyecekti?” Gediz, Bakırçay ve Söke ovalarında bana yöneltilen bu sorulara yanıt aradım... Manisa’da 100 bin üreticinin katıldığı üretici mitingine karşın 22 Temmuz’da nasıl olurdu da AKP birinci parti çıkardı? Şunu anlattılar bana: “Üreticinin borcu vardı bankaya. Eğer CHPMHP koalisyonu olursa, kredi sistemi değişir, faizler yükselir, döviz başını alır gider, faturası da bize çıkar...” Pek inanmadım ama yanıtlar böyleydi. Can Ataklı Vatan’da, Yalçın Bayer Hürriyet’te günlerdir “seçim sonuçlarının inandırıcılığına ilişkin” yazıyorlar... Ege’de ve Akdeniz’de insanlar zaten bu savlarla oturup kalkıyorlar... Ne CHP’den ne de MHP’den bu konuda sağlıklı bir açıklama var... Bir haftadır yine yollardayım... Her yerde benzer soru: “JP Morgan şirketi dünyanın en büyük yatırım bankasıdır. JP Morgan Türkiye’de seçim sonuçlarının sanal ortama aktarılması için Sun Microsystems’e kredi verdi...” Can Ataklı, deneyimli bir meslektaşımızdır, Yalçın Bayer de öyle... JP Morgan 22 Temmuz seçimlerinden önce Türkiye’de kamuoyu araştırması yaptırdı mı? Banka, KONDA’nın patronu Tarhan Erdem’le anlaştı mı? KONDA’nın seçim anketi sonucu neydi: Yüzde 48 oyla AKP birinci parti... ??? CHP’nin ve MHP’nin elinde doğru dürüst seçim sandıkları sayım sonucu yok... Ege ve Akdeniz’de, salt Muğla çevresinde sandık gözlemcilerinin sandık sonuç tutanağı var.. Aslında ortada bir hile olduğu açık... Sun Microsystem’in benzer bir yazılım programı için Yunanistan’da ihaleyi kazandığı, ancak Yunan hükümetinin ihaleyi iptal ettiği biliniyor. Yunan hükümeti ihaleyi niçin durdurmuştu? Çünkü bu şirket ABD seçimlerinde hile yapmıştı ve hakkında önemli savlar bulunuyordu. Türkiye’de olup bitenler gerçekten düşündürücü... “Sivil anayasa” adı altında tarikatların önü açılıyor, topraklarımız çokuluslu şirketlere peşkeş çekiliyor... Metalurji Yüksek Mühendisi, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Duman’la Ören’de konuştum. Dediği şuydu: “Çokuluslu şirketlere verilen maden arama ve işletme ruhsatları, Osmanlı dönemindeki kapitülasyonlardan sonra Anadolu topraklarının karşılaştığı en büyük gözdağıdır. Cumhuriyetimizin 100. yılını görmeden topraklarımızın beşte birini yitirdik. 150 bin kilometre kareye ulaşan maden ruhsat alanları, silahlı yabancı işgalinden daha büyük tehlikeyi ifade ediyor. Bu ruhsatlar maden arama adı altında özellikle ormanların, sulak alanların, yeraltı sularının ve jeotermal yatakların yabancı ipoteğine ve keyfine bırakılması anlamına geldiğinden, salt ekonomik değil, aynı zamanda ekolojik bir talanın icazet belgesidir.” ??? İşte Türkiye’nin 29 Ağustos 2007’deki fotoğrafı... 30 Ağustos; Büyük Taarruz’un 85. yıldönümü... Türkiye 85 yılda nereden nereye geldi... Bir icazet belgesini yazdım. Prof. Dr. İsmail Duman’ın açıklamasını bir ibret belgesi olarak sakladım... Kuşatılmış bir Türkiye!.. İkinci Cumhuriyetçiler, dinciler, tarikatçılar, Soros çocukları ne diyorsunuz? obirgit?ekolay.net hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle