05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’na doğru Türk edebiyatına Batı’daki ilgi giderek artıyor C 2 3 kültür PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 31 AĞUSTOS 2007 CUMA Genç yazınımız ‘Wespennest’te Osman ÇUTSAY FRANKFURT – Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’nın 2008’deki konuğu Türk edebiyatına “Batı ilgisindeki” artış, süreklilik kazanıyor. Almanca konuşulan dünyanın önde gelen kültür ve sanat dergisi “Wespennest”, yeni sayısını son dönem Türk edebiyatından örneklere ayırdı. Viyana’da uzun yıllardır yayımlanan ve Almancada önemli bir ağırlığa sahip üç aylık dergide, edebiyatımızın genç kuşağından çağdaş bir kesit veriliyor. Halen Kıbrıs Üniversitesi’nde yardımcı profesör olarak görev yapan Börte Sagaster’in derlediği Wespennest’in Türk edebiyatı özel sayısında, Neşe Yaşın, Ahmet Ümit, Elif Şafak, Ayfer Tunç, Sema Kaygusuz, Hasan Ali Toptaş, İzzet Yasar, Murat Gülsoy, Birhan Keskin gibi imzaların yapıtlarından örnekler yer alıyor. Dergi, Viyana’da yaşayan fotoğraf sanatçımız Mehmet Emir’in Türkiye görüntüleriyle de süslenmiş. Börte Sagaster, edebiyatımızın küçük bir panoramasını verdiği giriş yazısında, 70’li yıllara kadar Türk edebiyatında “sosyal gerçekçiliğin egemen olduğunu”, dolayısıyla “köy edebiyatı” kapsamında konuların belli kısıtlar ve biçimler içinde işlenebildiğini; 70’li yıllarda bu resmin değiştiğini, yeni havada yeni gelişmelerin sahneye çıktığını belirtiyor. Börte Sagaster, “Şehrin damgaladığı ve şaşılacak kadar çok kadının da ait olduğu bir modernlik, yapıtlarında, büyük şehrin isimsizliğinde yaşayan bireyin kimlik çatışmalarını konu aldı ve biçimsel denemelere girişti” diye yazıyor. ÜRK EDEBİYATINA İLGİ BÜYÜK 80’li yıllardan başlayarak Türk edebiyatının Osmanlı geçmişine yönelik ilgide açık bir artış gözlendiğine dikkat çeken Börte Sagaster, sol edebiyatın katkısını hiçlercesine cüretli belirlemelerde bulunduğu tartışmalı giriş yazısında, Türkiye’de uluslararası edebiyata olduğu kadar, yurtdışında da Türk edebiyatına yönelik ilginin büyük artış gösterdiğine dikkat çekiyor. Sagaster, yazısını, bu daha önceki dönemlerle karşılaştırılamayacak kadar büyük ilgi artışında, Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasının da etkili olduğunu söyleyerek bitiriyor. Öte yandan Viyana’daki “Alte Schmiede Sanat Birliği”nce 9 11 Kasım 2007 tarihleri arasında Türk edebiyatıyla ilgili kapsamlı bir toplantı düzenleneceği bildirildi. Nalan Barbarosoğlu, Faruk Duman, Nedim Gürsel, Sema Kaygusuz, Murathan Mungan, Elif Şafak, Latife Tekin, Hasan Ali Toptaş, Ayfer Tunç, Murat Uyurkulak ve Neşe Yaşın’ın konuk olarak katılacağı “Sonbaharda Edebiyat” başlıklı bu toplantıda, modern Türk edebiyatından bir kesit sunulacak. İç Burkan Tartışmalar Yurttaşlık, hiçbir nedenle ‘tartışma’, hele ‘tehdit’ konusu olmamalıdır. Okurlarım, bu köşede, 1999 genel seçimlerinde Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilen ve TBMM’ye türbanla girme girişiminde bulunan milletvekili Merve Kavakçı’nın da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmasını eleştirdiğimi anımsayacaklardır. Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı hiçbir nedenle yurttaşlıktan çıkarılmamalıdır. Bu, söz konusu makalesinin altına hiç duraksamadan imzamı atacağım sevgili Bekir Coşkun için de, görüşlerinin zerresini paylaşmadığım Merve Kavakçı için de geçerlidir. Yurttaşlıktan çıkarma hiçbir koşulda ‘cezai hüküm’ olarak değerlendirilmemelidir. 403 Sayılı Vatandaşlık Kanunu yeniden gözden geçirilmeli, yurttaşlıktan çıkarmanın bir tehdit öğesi olmasının koşulları hukuken ortadan kaldırılmalıdır. Doğuştan kazanılan uyrukluk hakkı, yeni anayasa tarafından değiştirilemez/dokunulamaz bir hak olarak mutlaka güvence altına alınmalıdır. Gelelim Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu’na. Şöyle diyor ‘bilim adamımız’: “Kürt Alevi olarak bilinen birçok insan da maalesef Ermeni dönmesidir.” Cümledeki ‘maalesef’ sözcüğüne dikkat ediyor musunuz? Bu tek sözcük, her türlü ayıbı, ırkçılığı, insan hakları ihlalini, yakışıksızlığı içermektedir. 12 Eylül’ün Türk Tarih Kurumu’na ancak böyle bir kafa başkanlık edebilir, bunu biliyoruz. Ama yine de insan utanmadan edemiyor. ??? Halaçoğlu, KürtAlevi olarak bilinen bir grup insanın Ermenilikten dönmesi bir tarihsel gerçek olsa dahi, ki bu kanıtlanmadığı sürece havada kalan bir savdır, öncelikle bunun ‘maalesef’ yanını açıklamak zorundadır. Ermeniliğin, Ermenilikten dönmenin ‘maalesef’ olan yanı nedir? Ermenilikte bir eksiklik, bir düşüklük, bir olumsuzluk mu vardır? ‘Maalesef’ sözcüğü her şeyden önce sanatımıza, edebiyatımıza, müziğimize, mimarimize, kültürümüze katkıda bulunmuş ve bulunan onca Ermeni ve Ermenilikten dönme insanımıza karşı çok büyük bir ayıptır. Tabii utanmasını, arlanmasını bilenlere... İnsanın içini burkan, acıtan, hazin, çok hazin tartışmalardır bunlar. dkavukcuoglu?superonline.com) Pera’dan flamenko dans atölyesi Kültür Servisi Türkiye’ye flamenko dans eğitimini getiren Pera Güzel Sanatlar, kış sezonunu yeni bir flamenko dans atölyesiyle açıyor. Danza Española, Real Conservatorio de Madrid’den mezun olan ve daha önce Luisillo, Luis Lopez, Jose de Luna, Carmen Roja, Rafael Moreno, Antonio Reyes ve Veronica Juncal gibi sanatçılarla çalışan ünlü İspanyol dansçı ve eğitmen Sara Ramos, 10 Eylül10 Ekim tarihleri arasında Türk flamenko severlerle Pera’da buluşacak. Yunanistan, Colombia, Meksika, Portekiz, Mısır, Fas ve İspanya’dan sonra İstanbul’da eğitim verecek olan Ramos’un atölye çalışmasında başlangıç, orta ve ileri seviye olmak üzere her seviyeye uygun ayrı sınıflar yer alacak ve kastanyet eğitimi de verilecek. (www.perasanat.com.tr) 1 5 4 T 7 6 1 Neşe Yaşın, 2 Hasan Ali Toptaş, 3Murat Gülsoy, 4 Ahmet Ümit, 5 Sema Kaygusuz, 6 Elif Şafak, 7 Ayfer Tunç. Hamburg’da iki kişilik bir oyun Kültür Servisi Dot’un “İki Kişilik Bir Oyun” adlı oyunu 6 ve 7 Eylül tarihlerinde “Projektion Europa Festivali” kapsamında Hamburg Das Schauspielhaus’ta 4 kez sahnelenecek. ‘Projektion Europa’ 6 yönetmen, 6 ülke ve 6 Avrupa hikâyesi başlığı altında düzenlenen bir festival, yaratıcıları ise dramaturg Andrea Tietz ile Schauspielhaus Hamburg’dan Nicola Bramkamp ve Almut Wagner. Türkiye’den Dot’un davet edildiği festivale Estonya, İrlanda, İsviçre ve Almanya’dan çalışmalar katılıyor.Dot’un 5. oyunu olan ve ilkgösterimi İKSV 15. Uluslararası Tiyatro Festivali ve 4. Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları’nda gerçekleşen oyun, festival oyunlarından sonra, “Uçta, sınırda Avrupa ve Asya arasındaki Türkiye” konulu uluslararası festival için İtalya Trent’e ve İKSV tarafından düzenlenen “Turkey Now” festivali için Amsterdam’a turneler düzenledi. Oyun, hayat yolculuğunun bellek koridorlarında ilerlemeye “çalışan” bir kadın ve bir erkeğin birbirlerine kavuşamamalarının, “beraber” olup, birlikte olamamalarının “şimdi ve burada”ki hikâyesini kuruyor. Bülent Erkmen’in tasarlayıp yönettiği, Yekta Kopan’ın yazdığı oyunda, Melike Güner ve Alper Kul rol alıyor. İkinci yönetmen olarak Murat Daltaban’ın çalıştığı oyunda, mekân tasarımı Yeşim Bakırküre’ye, ışık tasarımı Kemal Yiğitcan’a, kostümler Hatice Gökçe’ye ait. Richard Hammer, Ayşegül Ulay ve Serkan Salihoğlu’nun çevirileri yaptığı oyunda çeviriyi Selen Uçer seslendiriyor. ostum Bekir Coşkun, Adalet ve Kalkınma Partisi Kayseri Milletvekili Abdullah Gül için, “Benim cumhurbaşkanım olamaz!” diye yazmış, bu nedenle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kendisine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkması önerilmiştir. Bu öneri, yakışıksız olduğu kadar Türkiye’nin altında imzasının bulunduğu 10 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne de aykırıdır. Bildirge’nin 15. maddesi şöyledir: “Her ferdin bir uyrukluk hakkı vardır. Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan ve uyrukluğunu değiştirmek hakkından mahrum edilemez.” Bildirgenin 18. ve 19. maddeleri ise şu cümleleri içermektedir: “Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.” “Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malumat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir.“ ??? Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki ise Erdoğan’ın o sözleriyle Bekir Coşkun’u kastetmediğini, bunun bir ‘simge’ olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu daha da vahim bir durumdur; çünkü simgeler, düşünülmeden kullanılan sözcükler değildir. Düşünülür, tasarlanır, gereğinde/yerinde kullanmak üzere belleğe yerleştirilirler. Başbakan, karşıtlarının, “Abdullah Gül benim cumhurbaşkanım olamaz” söylemlerine karşılılık/yanıt olarak “Böyle düşünen çeker, gider!” demektedir. Başbakan’ın bu söylemi, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı konusunda kendisi gibi düşünmeyenlerin düşünce ve açıklama özgürlüklerine müdahale olduğu gibi somut bir tehdit içermektedir. Çünkü Cumhuriyet tarihimizde birçok muhalif, siyasal/ideolojik düşüncelerindeki farklılıklar nedeniyle iktidarlar tarafından Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığından atılmıştır. Bir başbakan, kendisi gibi düşünmeyen yurttaşlarının düşünce ve açıklama özgürlüklerine müdahale edebilir, onları tehdit edebilir mi? Demokrasilerde edemez, etmemelidir. D Hasankeyf’te mozaik duvar beş ayrı kültür katmanın bulunduğu BATMAN (Cumhuriyet) Ilısu Bayerde, bazı defineciler kale giriş, karaj Gölü tehdidi alındaki Batman’ın pısında izinsiz kazı yapmış, bu mozatarihi ilçesi Hasankeyf’te süren kurikler de tesadüfen ortaya çıktı. O kortarma kazılarında ilk kez Roma dönesan çalışma bu tarihin çıkarılmasınmine ait duvar mozaikleri bulundu. da bize yardımcı oldu.” Kazı Başkanı Selçuk Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam, “Roma dönemine ait kale giNTİK KENTİN ÖNEMİ BİR KAT DAHA ARTTI rişindeki bekçi kulesinin girişinde Zeugma mozaiklerinin benzerine rastladık. Tesadüfen rastladığımız duvar Zeugma benzeri mozaiklerin ilk kez mozaik, MÖ 4. yüzyıla ait. RomalılaHasankeyf’te ortaya çıkarılmasıyla anrın bu önemli mozaikleri, Zeugma’datik kentin öneminin bir kat daha artıkinin benzeridir. Hasankeyf’te ilk kez ğını belirten Uluçam şöyle devam etmozaikten duvar bulunması Romalıti: “Kazılarda Roma dönemine ait ların buraya ne nedenbulguları tespit etli önem verdiğinin bir memiz önemli bir kanıtıdır” dedi. bulgu. Bu mozaiğin Kurtarma kazılarındiğer parçalarına dan sorumlu Prof. Dr. da ulaşabilmemiz Abdüsselam Uluçam, için çalışmalarımızı Hasankeyf Kalesi girititiz bir şekilde sürşinde, 5 ayrı kültür düreceğiz. Tesadükatmanının ortaya çıfi bulduğumuz 2 karıldığı Romalıların bin 500 yıllık mogiriş kapısındaki bekzaiklerin incelemeçi kulübesinde, tesalerini tamamladıkdüfen balık ve göz vb. tan sonra Mardin gibi farklı figürlerin Müzesi’ne göndeüzerinde bulunduğu receğiz.” Öte yanrenkli duvar mozaiğe Mozaikler incelendikten sonra dan Hasankeyf’in rastladıklarını söyledi. Mardin Müzesi’ne gönderilecek. taşınmasına karar Yaklaşık bir ay önce verecek olan bilimortaya çıkardıkları, beş sel kurulun önüayrı kültürün bulunduğu Romalıların müzdeki hafta bölgede incelemelerde kale girişindeki giriş kapısının olduğu bulunacağına değinen Prof. Dr. Ulubekçi kulübesinde ilk kez mozaiklere çam, “Hasankeyf’teki görevlerimden (tessera) rastladıklarını ifade etti. Moötürü belki de beni kurula almaları zaik duvarının bulunduğu Romalıların uygun görülmedi ama, dün söyledigiriş kapısının üstünde de Artuklular’a ğim gibi bugün de tekrarlıyorum. Buait havuz bulunduğunu kaydeden radaki eserler taşınamaz. Bilimsel Uluçam, şunları söyledi: “Bu yıl kazı kurulun üyeleri de gelip görecek. yaptığımız ve beş ayrı kültür izinin Eğer ‘bu eserleri bu teknolojiyle taşıbulunduğu Şap Vadisi’ndeki Romalırız’ diyorlarsa, yapsınlar. Fakat buraların kale giriş kapısında böyle süslü daki tek eser yerinden kaldırılamaz, anıtsal duvarlar olacağını beklemiyorteprendiğinde elinizde kalır. Tuz buz duk. Bu yıl gün yüzüne çıkardığımız olur” dedi. ‘Latin AmerikaTürkiye Kültür Festivali’ başladı Kültür Servisi Latin Amerika halk kültürüyle Türk kültürünü buluşturmayı hedefleyen “Latin AmerikaTürkiye Kültür Festivali” 22 Ağustos’ta Ankara’da başladı. 12 Eylül’e kadar sürecek olan festivalde müzikten tiyatroya, sinemadan edebiyata, danstan fotoğrafa uzanan kültürel birikim yansıtılmaya çalışılıyor. Festival boyunca sanatsal etkinliklerin yanı sıra sosyal ve siyasal tartışmalara, panellere yer verilerek kıtanın sosyal ve politik duruşunun da gösterilmesi amaçlanı yor. Ankara’dan sonra Bursa, İzmir, Adana, Antakya, Diyarbakır, Sinop ve İstanbul’da, Şili, Peru, Küba, Venezüella’dan müzik toplulukları ve dansçıların gösterilerinin yer alacağı festivalde Ankara Dikmen Ahmed Arif Parkı’nda Peru’dan Ayllu Chakui müzik topluluğu ile Venezüella’dan Frapom müzik topluluğu sahneye çıkacak. Ayrıca 2004 Küba yapımı “59’dan Önce” adlı belgesel film gösterilecek. (0216 349 91 55 56) A azı organlarımızın kıymetini hiç bilmeyiz, buna en güzel örnek de gözlerimizdir. Bize dünyanın tüm renklerini, biçimlerini sunan, sevdiklerimizin yüzündeki en güzel gülümsemeyi belleğimize yansıtan gözlerimizin değerini ancak onları yitirdiğimizde anlarız. Benim başıma böyle bir şey gelmişti, gözüme kaçan küçük bir kum taneciği, yaklaşık iki hafta beni karanlıkta bıraktı ve o zaman doğanın şanslı kullarından biri olduğumu keşfettim. Ama doğa bazen acımasızdır ve dünyada doğuştan ya da daha sonra çeşitli nedenlerden kör olan pek çok insan yaşıyor. Onlara “kör” diyorum, çünkü kendilerine öyle denmesini istiyorlar; insan haklarıyla ilgili bir projede çalışırken, onlarla birlikteydim ve ne diyeceğimi bilmiyordum, “göremeyenler, görme özürlüler” diye bir şeyler söylüyordum.. beni çok net bir biçimde uyardılar: “Biz körüz!” Şimdi ülkemizin körleri yoğun bir mücadele içindeler. Mutlaka 1 milyon imzaya ulaşmasını düşündükleri bir imza kampanyası yürütüyorlar. Kampanyanın sloganı: “Okuluma Dokunma!” Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 33 yıldır körlere hizmet veren Altı Nokta Körler Rehabilitasyon Merkezi’nin boşaltılmasını istiyor. Gerekçe B AL GÖZÜM SEYREYLE IŞIL ÖZGENTÜRK Bir gün görmeyebilirsin! Ama rant söz konusu olunca gözler görmez, kulaklar duymaz oluyor; biz de duyururuz, gösteririz ve üç maymun gibi susmayıp konuşuruz! Hadi üşengeçlik yok, www.okulumadokunma.org adresine girip kampanya maymun gibi susmayıp konuşuruz! Hadi üşengeçlik yok, www.okulumadokunma.org adresine girip kampanyanın nedenleri hakkında çok daha fazla ayrıntılı bilgi alabilir ve bir imza verebilirsiniz. Hiçbir konuda üşengeçlik yok, son aylarda pek bir güzel gördük, öyle marşlarla, sloganlarla ya da daha sonra dövünüp ah vah etmekle, “Cahil halkımız bir torba kömüre oyunu sattı” demekle işler bizim istediğimiz gibi gitmiyor. Şimdi sokağa çıkma zamanı. Kendimize yeni alanlar bulma zamanı. Örneğin Van’da sivil kadın kuruluşları bir güzel örgütlenip kendi kentlerinin kadın milletvekillerini takibe almışlar. Bakalım, özellikle biz kadınlar için hayatı olarak da merkezin bulunduğu araziye 1970 yılında verilen 30 yıllık kullanım hakkının dolduğunu söylüyorlar. Oysa bu merkez, şimdiye kadar 2000 civarında kör yurttaşımızın kendi ayakları üstünde durması, iş yaşamına atılabilmesi için pek çok çalışma yapmış; bu merkez Türkiye’deki ilk ve mevcut iki rehabilitasyon merkezinden biri. Bu merkezin kurulmasında ve işlemesinde onlarca insanın emeği, alınteri var.. merkez yüz binlerce insanı ilgilendiren kamusal hizmetler vermiş. İşte Emirgân’da geriye istenen merkez böyle bir merkez ve yer Emirgân. İstanbul’da rantın en yüksek olduğu yerlerden biri.. öyle olunca da kör yurttaşlar, onların aileleri hiç yerine konulabiliyor. Oysa AKP hükümeti, seçim programında özellikle engelliler için yepyeni projeler uygulayacaklarını söylemişti, işte size bir fırsat.. yeniye gerek yok, var olanı koruyun yeter! mızın değişmesi, emeğimizin anlam kazanması, 12 yaşındaki kız çocuklarımızın başlık uğruna evlendirilmesi, töre cinayetlerinin takibi konusunda neler yapacaklar ve nasıl bir tavır alacaklar?.. Van’daki bu örgütlenme, diğer illerimize de sıçrasa iyi olacak. Unutmayalım, ister AKP’li, ister DTP’li, ister MHP’li, ister CHP’li olsun.. Meclis’e şimdiye dek görmediğimiz kadar politik ve deneyimli kadın milletvekili girdi. Gerçekten bir fark yaratmaları gerekiyor, sadece kadın konusunda değil, hemen her konuda. Örneğin Meclis’te bugün kocası faili meçhul cinayet kurbanı iki kadın milletvekilimiz var, biri CHP İzmir milletvekili Güldal Mumcu, öteki DTP Iğdır milletvekili Pervin Buldan. Bence hemen şimdi, hükümet kurulur kurulmaz bu sorunun üstüne gitmeleri gerek. Üstelik bu cinayetlerle ilgili olduğu altı yaşındaki çocuklar tarafından bile bilinen eski pek çok yetkilinin seçilmedikleri için dokunulmazlıkları kalkmış durumda. Lütfen başlayın, çünkü gerçek bir demokrasi için öncelikle bazı soruların ve yerleşik adaletsizlik duygusunun ortadan kalkması gerek. Hepimiz çamaşır yıkadığımız için biliriz, önce kirlileri toplamak gerekir. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle