22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Dayanaktan yoksun iddialarda bulunan Yusuf Halaçoğlu’na tarihçi ve araştırmacılardan çağrı C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 31 AĞUSTOS 2007 CUMA ‘Kaynaklarını açıklasın’ Miyase İLKNUR Başkanı Yusuf HalaçoğTTK lu’nun iddialarına ilişkin görüş açıklayan Alevi ocakları ve aşiretleri üzerine araştırmalar yapan ve yayımlayan tarihçiler, “Halaçoğlu tezlerine ilişkin kaynakları açıklasın biz de öğrenelim, bizim araştırmalarımızda bu iddiaları destekleyen bir kaynak yok” dediler. Entel İhanetin Yoksul Dünyası değildir. Bakıyoruz; üstümüzden alıcı bir kuş geçiyor onlara dokunmadan. Bakıyoruz; uçağa binsek bir saatte ulaşabileceğimiz uzaklıkta, çocukları, daha hayal etmeyi öğrenememiş delikanlıları, sevmeye doyamamış kadınları, erkekleri öldüren bombalar patlıyor. Bakıyoruz; şiirler, filmler, şarkılar, kahkahalar, sinik bir ustalık şeytanın gör dediği köşeden bakıyor bize. Bilgiyi, yeni dünyanın köşesinde kendine bir yer bulmaya kurban etmiş aptal entel içimizde, üstümüzde, ihanetin sayfalarında dolanıp duruyor. Bütün söyledikleri üç beş kelimelik ihanet bildirisinden ibarettir: “Hepiniz ‘özgürsünüz’, istediğinizi yapabilirsiniz; ama sakın çizgiden çıkmayın. Neoliberal dünyamızın her geçen gün biraz daha sıkılaşan düzenine itiraz etmeyin. Piyasayı esas alın, borsayı gözleyin, süperlere biat edin, dünyamızın keyfini bozmayın.” Anlattıkları gerçek, yaşadığımız karanlık budur. ??? Peki, çare yok mudur? Yoksulu uydurma makro hesaplara kurban etmekten başka çözüm bulunamaz mı? Çare karalamalara, sinsi düzenlere, tank sesiyle uyanıp, cumhuriyetin sesiyle kendine gelemeyenlere aldırmadan, yeniyi hayal etmeye devam etmektir. Önce hayal etmek gerekir: Harfi, heceyi, kelimeyi, cümleyi yeniden kurmak gerekir. Harfi değiştirince her şey değişir. Kelime eğer iyi anlaşılmışsa, cümle yerli yerindeyse, şaşkınlık yerli yerindeyse, insan yerli yerindeyse, yani isyan halindeyse insan, ütopya mutlaka gelir. Neoliberalizmin “mutlak” zaferinin sahte kalesinde pişmanlıklarını, itiraflarını yazanlar arasından utananlar çıkar mı? Çıkar. Zaman geçer, su akar, yüzlerde hafif bir kırmızılık belirir... Seviniriz. Umutla bakarız eski dostlarımızın yüzüne. Seviniriz, entel bir ihanetin yoksul gölgesi yeniden üstümüze düşene kadar... BÖLÜCÜLÜK YAPIYOR Tarihçiler ve araştırmacılar Halaçoğlu’nun herhangi bir zaman dilimi, yer ve aşiret adı belirtmeden yaptığı açıklamanın bir bilim insanına yakışmadığı görüşünü dile getirerek, “Halaçoğlu bölücülük yapıyor” suçlamasında bulundular. “İz Bırakan Erenler ve Alevi Ocakları”, “Alevi Türkmen Tarihi”, “Tarihin İlk Devrimci Devleti Deylemistan” gibi araştırmalarıyla tanınan, “Sarı Saltuk ve Saltuklular” ile “Alevi Türkmen İsyanları” gibi araştırma kitaplarıyla tanınan Veli Saltık, Ermenilikten Aleviliğe kitlesel bir geçiş olmadığını belirterek Halaçoğlu’nun “Kürtler Türkmendir” sözüyle Zeki Velidi Togan’ın ortaya attığı “GüneşDil Teorisi”nin günümüzdeki yansıması olduğunu öne sürerken eski milletvekili ve yazar Kamil Ateşoğulları, Halaçoğlu hakkında bölücülük suçundan dolayı dava açılması gerektiğini öne sürürek “Sünni bölgelerinde Ermenilikten Müslümanlığa geçiş daha kitlesel olmuştur” görüşünü dile getirdi. EVLET BÖYLE BİR TOPLU İNANÇ DEĞİŞİKLİĞİNE İZİN VERMEDİ’ Prof. Dr. Alemdar Yalçın ise, Osmanlı kayıtlarında Müslim ve gayrımüslimlerin yöre yöre kayda geçtiğini, gayrimüslimlerden daha çok vergi alınması nedeniyle devletin zaten böyle bir toplu bir inanç değişimine izin vermediğini öne sürdü. Yalçın, “1915’ten sonra bile bu vergiler alındığı için toplu geçiş görülmüyor. Kayseri’de Ermenilikten Sünni Müslümanlığa geçmiş olanların bile isim isim kaydedildiği” bilgisini veriyor. Veli Saltık (AraştırmacıYazar): TTK Başkanı Sayın Halaçoğlu’nun iddialarına ne yerli ne de yabancı kaynak ‘D larda bugüne kadar rastlamadık. Kendisi bu sonuca nasıl vardığını ve hangi belgelere dayandığını açıklarsa öğrenmiş oluruz. Halaçoğlu, ‘Kürt Aleviler Ermeni kökenli’ diyor. Biz Alevi ocakları ve aşiretleri üzerine yıllardan beri çalışmamıza karşın Kürt Alevi aşiretlerinde kitlesel bir dönüşüme rastlayamadık. Bu konuda herhangi bir kaynak da mevcut değildir. İREYSELGEÇİŞLER OLMUŞ’ Sadece Müslüm Ulusoy’un ‘Direnen Türkler’ diye bir kitabı var. Orada 24 Ermeni kökenli aşireti sayarak bunların 1501 yılında Şah İsmail Erzincan’a geldiğinde Alevi olduklarını söylüyor. Ancak ısrarla sormamıza karşın bu konuda bir kaynak, bir belge gösteremiyor. Bireysel olarak 1915’ten sonra Alevi ya da Sünni Müslümanlığa geçişler olmuştur. Genele bakıldığında Sünni Müslü k ‘B ayseri’de yaptığı bir konuşmada “Kürtler Türkmendir”, “Alevi Kürtler Ermeni kökenlidir ve TİKKO ile PKK gibi örgütler Ermenilikten dönme Kürt Alevilerden taban bulmaktadır” gibi dayanaktan yoksun iddialarda bulunan Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun bir bilim insanı gibi değil bir siyasetçi gibi konuştuğunu dile getiren tarihçi, bilim insanı ve araştırmacılar istifa çağrısını yinelediler. man olanların sayısı daha fazladır. Aleviler arasında Kürt olan da var Türk olan da Zaza olan da. Bazı Türk aşiretleri sonradan Kürtleştiği gibi tersi de yani Türkleşmiş Kürt Alevi aşiretlerinin de olduğu biliniyor. Bunların birçokları günlük yaşamda Kürtçe konuşan Türkmen boylarındandır. Melkiçanlar, Balabanlar, Çarsancaklar, Şadıllılar, Ağverenliler, Barallılar, Tütenliler, Karaçorlar, Kürtçe konuşmasına karşın Türkmen boylarıdır. Osmanlı döneminde Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde zorla iskân edilen Beydilli Türkmenlerinden bir bölümü sonradan Kürtleşirken, bir bölümü Türkmen kimliğini ve Türk dilini korumuşlardır. ÇIKLAMALARI BİLİMSELLİKTEN ÇOK UZAK’ Yine Germiyanlılar adlı Kürt aşireti, Selçuklular döneminde Kütahya’nın Gölhisar bölgesine yerleştirilmiş ve zaman içinde Kürt kimliğini yitirerek tamamen Türkleşmişlerdir. Yerleştiği coğrafi bölgeye göre Kürtleşen Türkmen aşiretleri olduğu gibi Türkleşen Kürtler de vardır. Halaçoğlu’nun “Kürtler aslında Türkmendir” sözü de bilimsellikten uzaktır. Kürtler tümüyle ayrı bir halktır. Zazalar da öyle. Cumhuriyetin ilk yıllarında Zeki Velidi Togan’ın ortaya attığı ‘Turancılık’ ideolojisi çerçevesinde ortaya atılan ‘güneş dil teorisi’ Sümerleri, Hititleri bile Türk yapıyordu. Bu tez, zamanın tarihçileri tarafından da kabul görmemiştir. Özellikle örnek verdiği için belirtelim ki, Tunceli’de Alevi köylerinde birkaç kişiyi ya da aileyi geçmeyen Ermeni kökenli olanlara rastlanmaktadır. Bunlar da herhangi bir baskı görmediklerinden uzun süre Ermenice olan adlarını korudular. OBERHAUSEN Sevgili ülkem, yok ülkem, artık eski hali hayal edildiği zaman bile tozlu bir gravür gibi görünen ülkem benim. Umutlar hepten tükenir gibi olduğu için, Avrupa’nın uzak bir kentinden yüreğimdeki ağırlıkla, gözlerimde balkıyan ışıkla, yani o gölgeli hüzünle bakıp duruyorum sana. Seni yeniden kurmalı, seni yeniden yazmalı, seni yeniden tanımlamalı diye bir ses yükseliyor içimden. Öyle bir çığlık, öyle bir ses, sanki umudu yeniden canlandıracakmış gibi bir çığlık, “ol” deyince olduran Tanrı’nın sesi gibi bir ses gerek bize. Bize yeniden ütopya gerek. Peki, ütopya bitmedi mi? “Bitti” diyorlar; artık başka bir şey yokmuş; ne varsa hepsi bu kadarmış; sonu gelmiş neyin sonuysa. Ütopyaları anlatan kitaplar, yazılar, tasarılar hep verili koşullarla düşünmeye alışmış beyinlerin işiydi. Malzeme; kum, kireç, tuğla, kiremit, harç hep geçmişten gelirdi; beynimizin içindeki geçmişten. Öyle olmayan, öyle olmadığını şaşarak gördüğümüz, yaşadığımız ilk ciddi ütopyamız sosyalizmdi bizim. Yaparken öğreniyor, yaparken kuruyor, yanılıyor, yeniden kuruyorduk. Sonra rüzgâra verdik onu. Peki, uçup gitti mi rüzgârla? Şiir biterse, hikâye biterse, kelime biterse, heceyle harf biterse, işte o zaman ne seninle ne de kendimizle işimiz kalır sevgili ütopya. O zaman kendimizi sonsuz siyah bir karanlığa bırakacak, sana o karanlıktan el sallayacağız sevgilim, kendini çoğaltan kurtuluşum, sevgili yok ülkem benim. Umudu tüketmedik, ama pek de iyi değil durumumuz. ??? Çünkü şimdi liberal bile olmayan bir entel kuşağı, yazıya çiziye egemen olma hevesindedir. Gazete köşelerinde çizdikleri cumhuriyet cumhuriyete benzemiyor. Demokratik haklar onlar için yalnızca bireyin daracık dünyasının ulaşılması güç, ekonomisi yalan sanal olanaklarıyla sınırlıdır. İşaretlere, sembollere, harflere önem vermez görünür, onları bize özgürlük diye yuttururken ihanet ettiklerinin ülke olduğunu biliyor, ama umursamıyorlar. Aslında hiçbir şey umurlarında TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu guray.oz@cumhuriyet.com.tr ‘A AKŞAM GAZETESİ YAZARI Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, 30 Ağustos mesajında tehlikelere dikkat çekti ‘Sinsi planlar yapılıyor’ Atatürkçü düşünce sisteminin esaslarını kavrayamamış “birtakım kötü niyetliler” tarafından ulusun birliğini, ülkenin laik, demokratik yapısını bozmak ve çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmak için sinsi planlar yürütüldüğünü vurgulayan Büyükanıt, TSK’nin kararlı duruşundan asla taviz vermeyeceğini belirtti. Büyükanıt, “Bölücüler ile şer odaklarını, ulusumuz izlemektedir... Atatürk milliyetçiliği ve laiklik karanlık güçleri boğacaktır” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Türk ulusunun birlik ve beraberliğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve demokratik yapısını bozmak ve çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmak amacıyla yürütülen “sinsi planların” her geçen gün farklı şekillerde ortaya çıktığını vurguladı. TSK’ye yönelik saldırıların arttığını belirten Büyükanıt, “TSK bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyup kollama görevini Atatürkçü düşünce sisteminin rehberliğinde gerçekleştirirken kararlı duruşundan asla taviz vermeyecektir” dedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle mesaj yayımladı. Geleneksel olarak her yıl 29 Ağustos’ta yayımlanan mesajın bu yıl iki gün önce yayımlanması dikkat çekti. Genelkurmay mesajında şunları kaydetti: kahramanlığının bir göstergesi olmakla kalmamış, ulusal birlik ve beraberliğin ne kadar büyük ve zinde bir güç olduğunu da ortaya koymuştur. Türk ulusunun zayıf zannedildiği dönemde kazanılan bu zafer, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dayanaklarının ne derece sağlam ve sarsılmaz olduğunun en açık ifadesidir. Doku farkı yok: Yokluğun ve teknik imkânsızlıkların kol gezdiği bir dönemde, düşman karşısında dimdik ayakta durma cesaret ve kararlılığı gösteren kahraman Türk ordusunun dokusuyla, bugün bilgi çağının gerekleri ile donanarak harp yeteneklerini üst düzeye ulaştırmış Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dokusu arasında en ufak bir fark yoktur. Bu doku, Türk ulusunun ‘doğuştan taşıdığı kabiliyet ve kudret’ ile şekillenen ve ulu önder Atatürk’ün ilke ve devrimleriyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar yaşatacak dinamik gücün temeli olmaya devam edecektir. devrimi, demokratik bir niteliğe sahiptir. Padişahlığı ve halifeliği yıkarak yerine ulus egemenliğine dayanan Cumhuriyeti getirmiştir. Atatürk devrimi, özünü Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan almıştır. Türk milletinin bu büyük savaşı, hem Anadolu’yu ele geçirmek isteyen dış düşmanlara hem de bu düşmanlarla işbirliği yapan padişahlık ve halifelik düzenine karşı verilmiştir. Bu mücadele dışarıya karşı bağımsızlığı, içeride de ulusal egemenliği amaçlamıştır. Sinsi planlar: Bilime ve akla dayanan Atatürkçü düşünce sisteminin esaslarını kavrayamamış birtakım kötü niyetliler tarafından; Türk ulusunun birlik ve beraberliğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve demokratik yapısını bozmak ve çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmak amacıyla yürütülen sinsi planlar ne yazık ki her geçen gün farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. bütün bu karanlık güçleri boğarak bizi aydınlık bir geleceğe ulaştıracaktır. Saldırılar yıldıramaz: Bir hususu, Kurtuluş Savaşı’nın esas kahramanları olan yüce Türk ulusunun bilmesi gerekmektedir. TSK’yi tüm dünyaya örnek olan çelik gibi disiplinini, birlik ve beraberliği ve Atatürk’ün ideolojiden uzak, bilim ve akla dayanan dinamik ve çağdaş düşünce sisteminin takipçisi olan personelini, bu tür saldırılar ve ihanetler yıldıramayacaktır. Bu direnç, TSK’nin genlerinde mevcuttur. Şakir Süter yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Gazeteciyazar Şakir Süter (57), bir süredir tedavi gördüğü akciğer kanserine yenilerek yaşamını yitirdi. Süter, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve son çalıştığı Akşam gazetesi önünde düzenlenen törenlerin ardından Çengelköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Bir süredir akciğer kanseri tedavisi gören Süter, 16 gündür tedavi altında bulunduğu Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nde cumartesi gününden bu yana yoğun bakımda tutuluyordu. Yapılan tüm müdahalelere karşın Süter, hayata gözlerini yumdu. Süter’in vefat haberinin ardından hastaneye CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, MHP Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş, Star gazetesi yazarı ve İnternethaber imtiyaz sahibi Hadi Özışık, Gazeteci20. Dönem Milletvekili Metin Işık, eski DYP İstanbul İl Başkanı Süleyman Soylu, Akşam gazetesi yöneticileri, CHP Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Sağ, gazeteci Ahmet Tezcan’ın yanı sıra çok sayıda dost ve arkadaşı akın etti. Süter’in ölümünün ardından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Köksal Toptan, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Süter’in ailesine başsağlığı mesaji gönderdi. TGC Başkanı Orhan Erinç ise yaptığı yazılı açıklamada, Süter’in ölümüyle Türkiye’nin sorumluluğunun bilincindeki yuttaşlardan birini kaybettiğini belirtti. Süter’in cenazesi ilk olarak Akşam gazetesi ve ardından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) önünde yapılan törenin ardından Altunizade’deki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde getirildi. Burada kılınan öğle namazının ardından Süter, Çengelköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. TSK asla taviz vermeyecek: TSK’ye yönelik saldırılar arttı: Üzülerek ifade ediyorum ki, yaşadı Cumhuriyetin dayanakları: Tarih sahnesinde görüldüğü andan itibaren bağımsızlığı ile tüm dünyaya örnek olmuş yüce Türk ulusunun, vatanının işgal edildiği bir dönemde bu güçlere karşı verdiği onurlu mücadeleyi zaferle taçlandırışının bugün 85’inci yıldönümünü kutlamanın coşkusunu yaşıyoruz. Türk ulusunun bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz bir anıtı olan bu zafer, Türk ordusunun yüksek kudret ve Atatürk devrimi demokratiktir: Unutulmamalıdır ki, Atatürk ğımız günlerde hem ülke içinden hem de ülke dışından TSK’ye karşı yapılan saldırılar artmış bulunmaktadır. Bu saldırıların amacı, TSK mensupları tarafından çok iyi bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını içine sindiremeyen bölücüler ile laik yapısını sistematik bir yaklaşımla aşındırmaya çalışan şer odaklarının yaklaşımlarını, tüm ulusumuz çok açık olarak izlemektedir. Karanlık güçler: Bu tehditler karşısında, hiçbir etnik temele dayanmayan ve anayasamızda açıkça belirtilen, soydaşlık değil yurttaşlık esasına dayanan ve ulu önderimiz Atatürk’ün ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk ulusu denir’ veciz ifadesinde yerini bulan Atatürk milliyetçiliği ve laiklik, bilim ve aklın parlak ışığı ile TSK bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyup kollama görevini Atatürkçü düşünce sisteminin rehberliğinde gerçekleştirirken kararlı duruşundan asla taviz vermeyecektir. Atatürk’ün özdeyişi: Bu bilinçle hareket eden kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına ülkemizi bölmeye çalışan terör örgütü ile vermiş olduğu mücadelede başarılar diliyor, tüm kahraman evlatlarımızı ve onların komutanlarını sevgiyle kucaklıyorum. Unutmayın, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Cumhuriyeti kuranlar, onu korumaya da muktedir olmalıdırlar’ özdeyişi daima rehberimiz olacak ve bize güç verecektir. Memur ve işçiler: Bu duygu ve düşüncelerle; başta ulu önder Atatürk olmak üzere yurdu ve ulusu uğruna seve seve canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle, kahraman gazilerimizi şükranla anıyorum. TSK’nin her kademesinde görev yapan, general/amiral, subay, astsubay, uzman erbaş, erbaş ve erlerimiz ile sivil memur ve işçilerimizin Zafer Bayramı’nı ve TSK Günü’nü kutlar; aileleriyle birlikte sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim. Büyük Zafer’in 85’inci yılı kutlu olsun. Türbanlılara özel okul Erdinç UTKU BRÜKSEL Özellikle türban takmaları nedeniyle diğer okullara kayıt yaptıramayan Müslüman kızlara eğitim olanağı sunmayı amaçlayan Belçika’nın ilk paralı Müslüman okulu, ayrımcılık ve gettolaşma yarattığı gerekçesiyle topa tutuldu. Fethullah Gülen ile bağlantılı olduğu belirtilen Lucerna Koleji yetkilileri ise yeni okulun kendilerine benzetilmesine tepki gösterdi. 12 Eylül’den itibaren Müslüman veliler çocuklarını Belçika’nın ilk Müslüman okuluna gönderebilecek. Brüksel’in SintJans Molenbeek Belediyesi sınırlarında açılan okulda, Belçika eğitim müfredatı yanında İslam kültürü hakkında da dersler verilecek. Okul yetkilileri mali destek almak için ön koşul olan, Flaman ve Fronkofon toplum yönetiminden tanınmayı talep etmedi. 40 öğrenci kapasiteli lise, öğrencilerden alınacak olan yıllık 1800 Avro harç ile finanse edilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle