05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Sahil kasabalarında satılan mülkler mercek altına alınınca yüzde 60.3’lük vergi kaçağı saptandı C ekonomi 31 AĞUSTOS 2007 CUMA Yabancılar kaçağa alıştı İncelemeler sonucunda Antalya’da yüzde 38.98’lik, Alanya’da yüzde 72.41’lik, Didim’de yüzde 59.11’lik, Kuşadası’nda yüzde 62.69’luk, Bodrum’da yüzde 60.69’luk kaçak oranı ile karşılaşıldı. ANKARA (AA) Yabancılara mülk satışı denetimlerinde yüzde 60.3’lük vergi kaçağı tespit edildi. AA’dan Türkan Al’ın haberine göre, bu yılki turne denetimlerinde, yabancılara mülk satışının yoğun olduğu Antalya, Alanya, Didim, Kuşadası ve Bodrum’daki satışların mercek altına alınması da kararlaştırıldı. Bu çerçevede önce, Hesap Uzmanları Kurulu AraştırmaGeliştirme ve Risk Analiz Merkezi tarafından kapsamlı bir araştırma ve veri toplama çalışmasında bulunuldu. Bunlar analiz edildi. Bankalardan da yurtdışı yerleşik kişilerden gelen havale bilgileri toplandı. Çoğunun emlak komisyoncusu ve avukat olduğu belirlenen havale yapılanlar ile inşaat firmalarına ödeme yapanlar eşleştirildi. Buna göre incelenecek mükellef listesi turnedeki hesap uzmanlarına verildi. İncemeler sonucunda Antalya’da yüzde 38.98’lik, Alanya’da yüzde 72.41’lik, Didim’de yüzde 59.11’li, Kuşadası’nda yüzde 62.69’luk, Bodrum’da yüzde 60.69’luk kaçak oranı ile karşı karşıya kalındı. Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı Mahmut Vural şunları söyledi: “Söz konusu denetimler kapsamında 88 mükellef incelendi. 287.3 milyon YTL’lik matraha karşılık 437.2 milyon YTL civarında bir matrah farkı tespit edildi. Mükelleflerin gelirlerinin yüzde 39.65’ini beyan ettikleri, yüzde 60.35’ini ise beyan dışı bıraktıkları anlaşıldı. Bir başka anlatımla, beyan edilen her 100 YTL’lik matrahın yanında, 152 YTL’lik gelir beyan dışı bırakılmaktadır. Yabancılara mülk satışı incelemeleri artarak devam edecek.” İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Güle Güle... yıllardır çok yönlü çıkar odaklarının boy hedefi oldu. Eleştirildikçe, insan olarak, Cumhurbaşkanlığı kimliği olarak büyüdü, saygınlık kazandı. Saldırıların tümünün içeriği ortaktı çünkü; ödün vermeyen anayasa hukukçusu, bürokrat, namuslu aydın, Cumhuriyet ve laikliği ödünsüz savunan kimliği ile iktidarın, Meclis’in aykırı icraatlarına göz açtırmıyordu. Kamu yararına, anayasaya, hukuka aykırılık.. gerekçeleri ile titizlikle incelenmiş olarak geri çevirdiği kararlar nedeni ile sorumluluk çizgisinden sapan iktidar, Meclis icraatlarının önünde çok ciddi bir engel oluşturuyordu. Yetmiyor, hukuka aykırılık gerekçesi ile yargıya başvurması sonucunda da birçok iktidar icraatı, Meclis yasası geri dönüyordu. Tek başına bir parti, iktidar gibi gücü büyümüş, kamuoyunun gündeminden düşmez olmuştu. ??? Medya istediği kadar, “Siyasi iktidarların icraatları önünde engel oluşturan, huysuz, asık suratlı, aşırı bürokrat, devletçi, fanatik Cumhuriyetçi, katı laikçi.. imajları ile” karalayadursun. İçdış sermayeiktidarmedyadinci.. çıkar odakları karalama kampanyalarında yarışsınlar.. Yapılan tüm anketlerde, Sayın Sezer halkın önemli bir çoğunluğu için çok da sevilen, ama AKP’ye oy vermişler de dahil çok daha büyük bir çoğunluğu için saygınlık duyulan, çok güvenilir bir kişilik, kimlik olduğu sonucu çıkıyordu. Açıkçası AKP’nin iktidar olmasını savunanların bile önemli bir oranı, Sezer kimliğinde güvenilir, denge unsuru bir cumhurbaşkanının varlığından hoşnuttu. Ülke, rejim adına güvenlik aracı olmuştu. Elbette benim gibi düşünenler için Sayın Sezer tek başına çok önemli bir güvenceydi. Meclis’e oldubitti ile getirilmiş bir yasa, içeriğini gazeteci olarak bile öğrenemediği iktidar icraatları karşısında, Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen kararları merakla bekliyordum. Gerçeği karar gerekçelerinden öğreniyordum. İstedikleri kadar densiz eleştirip, karalamaya çalışsınlar. Sayın Sezer gerçekten kamu yararı, ülkenin geleceği için, duruşu, tüm kararları ile gerçek bir güvenceydi. Kişisel görev süresini tamamlayıp elbette ayrılacaktı. Ne yazık ki sorunumuz bu kadar güvenilir bir Cumhurbaşkanlığı kimliğinden sonra, baştan bu kadar çok kuşku uyandıran, geçmişi, icraatları kimliği ile kaygı yaratan, Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri için güvenilir olmaktan uzakta duran Sayın Gül’ün cumhurbaşkanı olması. Sayın Sezer’e bu çelişkili, gelecek için kaygılı duygular içinde, sevgi ve saygı ile “Güle, güle..” diyoruz. soner?cumhuriyet.com.tr Hisarcıklıoğlu, Yapı,İşlet,Devret modeliyle yapacakları Kapıkule’nin Avrupa’nın en büyük sınır kapısı olduğunu söyledi. Sınırda kuyruklar sona erecek Murat GÜLDEREN EDİRNE Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) kara sınır kapılarından Türkiye’ye giriş çıkış yapan toplam araçların yüzde 35’inin toplam yolcuların ise yüzde 42’sinin gerçekleştirildiği Edirne Kapıkule sınır kapısının YapİşletDevret modeliyle modernizasyonuna başlıyor. Dış Ticaret Bakanlığı ve TOBB arasında gerçekleştirilen imza töreninde konuşan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Avrupa’nın en büyük kara sınır kapısı olan Kapıkule’yi 132 milyon YTL’ye yenileyeceklerini belirterek proje çerçevesinde TIR ve gurbetçi kuyruklarının sona ereceğini söyledi. Hisarcıklıoğlu, 2003 yılında gerçekleştirdikleri İpsala Gümrük Kapısı’nın modernizasyonunu altı, Habur Gümrük Kapısı’nın da sekiz ay gibi kısa sürede tamamlandığı bilgisini vererek, Cilvegözü’nün de 8 ayda tamamlanıp geçici kabul işlemlerine hazır hale geldiğini duyurdu. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, modernizasyon çalışmalarının 21. yüzyılda kendisini hissettirecek çalışmalar olduğunu ifade ederek, “Türkiye’nin 250 milyar dolar dış ticaret hacmi kolay bir rakam değil. OECD’nin 5 yıl üst üste ihracat şampiyonu olmak kolay değil. Eğer gümrüklerde modernizasyon çalışmaları yapmasaydık, gümrükleri yasal olmayan işlerde en zor, yasal işlerde en kolay hale getirmeseydik bunları göremezdik” diye konuştu. Kapıkule’nin inşaatı 131 milyon 980 bin YTL’ye mal olacak ve işletme süresi 20 yıl olacak. Projeye göre toplam 289 bin metrekare açık alana sahip Kapıkule’nin 24 adet yapı grubundan, 35 bin metrekarelik kapalı alandan oluşması planlandı. Modernizasyon sonrasında kapı, Türkiye’ye giriş tarafında 13 yolcu peronu ve 5 TIR peronu, çıkış tarafında 7 yolcu peronu ile 6 TIR peronuna sahip olacak. Satış alanları tek bir çatı altında toplanarak yolcu tarafında 15 bin metrekare, TIR tarafında 2 bin 690 metrekare kapalı alanda yer alacak. Ayrıca yeni bir TIR park alanı yapılması planlanıyor. İhracatçılar da Derince’ye talip Birçok iç ve dış sermayeli şirketin peşinde olduğu Derince Limanı, otomotiv başta olmak üzere çeşitli sektörlerin en önemli çıkış kapısı olarak stratejik bir önem taşıyor. Ekonomi Servisi Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Hutchison ve Deutsche Bank ortaklığındaki Global Altyapı Hizmetleri ile işbirliği yaparak Derince Limanı ihalesine girecek. TİM mayıs ayında yapılan İzmir Limanı ihalesine de, Ege İhracatçı Birlikleri Liman Hiz İhaleye 6 konsorsiyum katılıyor metleri ve Taşımacılık AŞ kanalıyla HongKong merkezli Hutchison ortaklığı ile girmiş, sonradan Deutsche Bank’ın da ortaklık yapısı içinde yer aldığı açıklanmıştı. TİM’den yapılan yazılı açıklamada, aynı yapı ile konsorsiyum oluşturarak teklif verileceği bildirildi. TİM Başkanı Derince Limanı’nın işletme hakkının 36 yıl süreyle devri için açılan ihaleye Akfen Holding A.Ş. Akfen Altyapı Yatırımları Holding A.Ş. ortak girişim grubu (OGG), Türkerler OGG; Global Altyapı Hizmetleri ve İşletmecilik A.Ş., Çelebi Holding A.Ş. Kocaeli Sanayi Odası OGG ile Limak İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. teklif vermişti. TİM tarafından yapılan açıklamada ise, Global Altyapı Hizmetleri A.Ş. ile konsorsiyum oluşturarak teklif verecekleri belirtildi. İzmit Körfezi’nin kuzeyinde konuşlanan genel amaçlı bir liman olan Derince, Körfez’deki otomotiv sanayi ve karışık eşya yüklerine hizmet veriyor, demiryolu ve karayolu şebekesi ile bağlantılı bulunuyor. Oğuz Satıcı, lojistik hizmetlerinin rasyonelleştirilmesinin ve Türkiye’nin bir lojistik merkezi haline getirilmesinin ülkenin öncelikli konularının başında geldiğini, liman işletmelerinin de bunun en önemli alanlarından biri olduğunu kaydetti. Özelleştirme İdaresi Baş kanlığı’nca (ÖİB), satışa çıkarılan ve toplam beş teklifin alındığı Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD) Genel Müdürlüğü’ne ait Derince Limanı ihalesinin nihai pazarlık görüşmelerinin eylül ayının ilk yarısında yapılması öngörülüyor. Haziran ayında ihaleye çıka rılan ve teklif verme süresi hafta başında sona eren Derince Limanı için ihale bedeli işletme hakkı devir sözleşmesi imza tarihinde peşin veya vadeli olarak ödenebilecek. İhale bedelinin vadeli ödenirse, ihale bedelinin en az yüzde 50’si sözleşme imza tarihinde, kalanı iki yılda iki eşit taksitte ödenecek. ğurlarken bile imajını karalamak adına densizlikten vazgeçmeyenlerin çabaları boşuna. Cumhurbaşkanı Sezer, kimliğinden ödün vermeden, sevgisini kazanamadıklarının dahi içlerinde sakladıkları derin saygı duygusu ile görevinden ayrılıyor.. Dincisi, tekelcisi, emperyalist sevdalısı, liboşu.. tam kadro hiçbir cumhurbaşkanının bu kadar ağır eleştiri bombardımanına tutulmasını yaşamamıştık... Elbette rastlantı değildi. Arkasında siyasi gücün olmadığı sadece bürokrasi kültürü, hukuk bilgi ve birikimi, aydın sorumluluğu ile hareket eden bir insanın, deyimin tam anlamı ile “tek başına” bu kadar çok yönlü çıkar odakları, büyük güçlerin karşısında bu kadar dik, dirençli durmasına duyulan öfkenin yansımasıydı. Çok yalın bir anımla örneklemeliyim; Türkİş’e bağlı sendika başkanları ziyaretinde sorunlar bir bir sayılmıştı. Kamuoyuna (asık suratlı) olarak pazarlanan Sayın Sezer, gerçek kimliğinde tam tersi olarak, çok az insanda görülen nezaket, alçakgönüllülük, güleryüzü ile, sendikacıların aktardıkları sorunları ne kadar yakından bildiğini ortaya koyan çok da sade bir anlatımdan sonra durumu özetleyivermişti: “Benim cumhurbaşkanı olarak iktidar ile Meclis icraatlarını kamu yararı, anayasa ve hukuka uygunluk anlamında denetleme sorumluluğum var. Ben kendimi siyasi partiler, örgütler yerine koyamam. Anlattığınız tüm sorunları bilmem, yanında olmam size yardım edebilmem anlamına gelmez. Siz sivil toplum örgütleri olarak kendi sorumluluklarınızın gereklerini yerine getirebilmeli, sorunlarınıza çözüm üretebilmelisiniz..” ??? Nasıl bir medyatik oyundu bu? CumhurbaşkanıTürkİş başkanları görüşmesi, kamuoyuna Cumhurbaşkanı’nın sendikal hareketi tahrik ettiği, borsaların düşmesine bile yol açtığı biçiminde sansasyonel haber ve yorumlarla yansıtılmıştı. Hiç unutmuyorum bir sevgili gazeteci arkadaşım da gazeteci olarak beni bu gerçeği çarpıtan imaj yaratmasında suç ortağı yapmaya kalkışmıştı. Cumhurbaşkanlığı’nı kamu yararı olsa da olmasa da, iktidar ve Meclis icraatlarının onay makamı olarak pazarlamaya çalışan görüşün anayasamız, güçler ayrılığı rejimimize aykırı olduğunu anlatmaya çalıştığımda da ipler kopmuştu. İktidarın sürekli anayasa ve hukuka aykırı, çok daha önemlisi Cumhuriyet ve laikliği zedeleyen icraatlarında, anayasanın izin verdiği ölçüler içinde, ülke adına, kamu yararı adına, denetim görevini yerine getiren Cumhurbaşkanı Sayın Sezer, U on dönemde, Ilımlı İslam eksenli sağcılığın ne kadar modernleşmeci ve demokrasi yanlısı olduğu üzerine yeniden destanlar yazılıyor. Bununla da kalınmıyor, kimi seçim afişlerine de yansıdığı gibi, 22 Temmuz sonrasının, 1950 ve 1980 sonrasının sağcı hükümetlerinin yaptıklarının daha ileriye götürüleceği vurgulanıyor. Bu bağlamda, ülkenin çağdaşlaşması ya da “modernleşmesi” iki yönlü olarak görülüyor. Bunlardan biri, laikliği savunanların çağdaşlaşma anlayışı; ikincisi de 1950’den bu yana iktidara gelen sağcı hükümetlerin çağdaşlaşma uygulamasıdır. Birincisi, tepeden inmecidir; ikincisi de “tabana ya da mahalleye” dayalı millet hareketidir. Bu yaklaşıma göre Türkiye, 1950’de Demokrat Parti’nin işbaşına gelmesiyle, hem ekonomide hem de siyasette büyük “modernleşme” atılımları gerçekleştirmiştir. Bu süreç 1980’lerde iyice güçlenerek, günümüzde kişi başına geliri beş bin doların üzerine çıkarmayı başarmıştır(!). Kemalistler, tepeden inmeciler bu büyük modernleşme gidişine engel olmasa kişi başına gelir yakında on bin dolara çıkacak, ülke demokra S ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Sağcı ‘Çağdaşlaşma’! (I) Bir de şu çok övündükleri kişi başına gelire bir bakalım. ABD Doları olarak kişi başına gelirin gelişimi Tablo’da veriliyor. İncelenen dönemde kişi başına geliri “en az artan ülke” Türkiye’dir. Özellikle 196080 döneminde “büyüme farkı” daha da artmış; henüz hiçbiri Avrupa Topluluğu üyesi olmayan, ancak gerçekten demokratikleşen ülkeler Türkiye ile arayı iyice açmış; 1950’de “kurtardığımız” Kore, 1980’de bize yetişmiştir. Şimdilerde bu ülkelerin her birinde kişi başına gelir 1525 bin dolar dolayındadır; bu ortamda Türkiye sağı, beş bin doları, çok büyük bir başarı öyküsü olarak sunuyor! Ekonomide diğer olanlar satır başlıklarıyla şöyledir: Sağcı hükümetler, “çok kazanandan çok vergi” ilkesini terk etmiştir. Bütçe açığı sonucu devlet borca batmıştır. Sağ ik tikleşecek ve hızla modernleşecektir! ??? Bu görüş, tarihin gerçekleriyle uyumlu değildir. Partilere dayalı siyasal sağ, 1945 sonrasında, “toprak reformuna karşı çıkarak” doğmuştur. Sonrasında da sağcı siyaset toprak reformunu sürekli engellemiş; kapitalistleşmeyi sınırlamıştır. Bu nasıl modernleşmedir ki, kölecilik benzeri, insanın özgürleşmesinin en büyük engeli olan feodal yapıyı korumayı iş edinmiştir? Ülkenin demokratikleşmesinin, ekonomik gelişmesinin, toplumsal ve siyasal bütünleşmesinin önünün nasıl kesildiği, yaşanan terör ve de töre cinayetleriyle sürüyor. Türkiye sağı, önce, bu feodal ve gerici tutumu nedeniyle, ülkenin yaşadığı büyük kayıpların maliyetinin hesabını vermelidir! tidarlar, ulaştırma politikasını “karayollarına” dayandırmış, ülke, bu açıdan da giderek “çağdışı bir sarmalın” içine itilmiştir. Plansız kentleşme gericiliği beslemektedir. Yağmalanmayan orman, deniz kıyısı ve kültürel varlık bırakılmamıştır. Ekonominin yarısı kayıt dışıdır. Yapılan “büyük işler” çoğu kez hiçbir bilimsel ön hazırlık yapılmadan yürütülmüş, ülke bundan çok zarar çekmiş ve çekmektedir. Sağ iktidarlar, küreselleşme sürecinde ekonomiyi iyi yönetememişlerdir. Ülkenin küresel yarışa katılan büyük ekonomik girişimleri yoktur, “olabilecek” büyük kamu şirketleri de özelleştirmeyle yok edilmiştir. Ülke ekonomisi; ABD sermayesiyle Arap sermayesinin, üretim için değil, yüksek faiz ve rant için, el ele geldiği bir süreç yaşıyor. Ekonomiyi bunalımdan bunalıma sürükleyen, iç ve dış borç batağına saplayan; gelir dağılımını hızla bozan, IMF ile 1957’den başlayarak 18 anlaşma yapan ve bugün de bu kurumun neredeyse “tek müşterisi” kalan Türkiye’nin sağ iktidarlarının ekonomide mucize yarattıklarını öne sürmek, sağ için, övünme nedeni değil, utanç verici olmalıdır. [email protected] Rusya’nın Nabucco’ya itirazı yok Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Denisov, Nabucco doğalgaz boru hattının Rus doğalgazının ihracatını tehlikeye sokmasından kaygı duymadıklarını bildirdi. Ekonomi Servisi Türkiye’den Avusturya’ya döşenmesi planlanan Nabucco doğalgaz boru hattının Rusya’yı endişelendirmediği belirtildi. Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Rusya Dışişleri Bakanı Birinci Yardımcısı Andrey Denisov, Rus Vremya Novostey gazetesine yaptığı açıklamada, Nabucco doğalgaz boru hattının Rus doğalgazının ihracatını tehlikeye sokabileceğine dair bir endişelerinin olmadığını söyledi. Nabucco projesinde hangi ülkenin doğalgazının taşınacağı sorusuna henüz kimsenin cevap veremediğini ifade eden Denisov, Nabucco projesinin lobisini yapanların, boru hattını Rusya’yı devre dışı bırakmak için hayata geçirmek istediklerini saklamadıklarını öne sürdü. Denisov, Rusya’nın ihraç eden ülke olarak doğalgazını nereye satacağıyla ilgili sorunu olmadığını belirterek “Bizim geleneksel tüketicilerimiz sayesinde, doğalgaza talep, önümüzdeki dönem için güvence altına alınmıştır’’ diye konuştu. Nabucco’ya siyasi anlam yüklemenin bölgeye uygun bir şekilde enerji sağlamaya yönelik çalışmaları güçleştireceği gibi milyarlarca dolarlık maliyet ortaya çıktığını da savunan Andrey Denisov, açıklamasında şunları söyledi: “Örneğin, Hazar Denizi üzerinden petrol boru hattının döşenmesi için çaba harcanıyor. Ama orada arazinin düz olmaması ve aktif bir sismik bölge olması gibi doğal sorunları hiç kimse dikkate almıyor. Daha ucuz nakil güzergâhları varken acaba neden bunu yapmak gerekiyor.’’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle