22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 AĞUSTOS 2007 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM ğer Türkiye “çelişkiler” ülkesiyse, Hindistan “çelişki üstü çelişkiler” ülkesi. Türkiye hızla “yükselen” ekonomiyse, Hindistan nükleerle “uçan” ekonomi. Türkiye’nin imanlı “Anadolu Kaplanları” varsa, Hindistan örneğin özellikle bilişimde uç teknolojilere sahip, has “Bengal Kaplanları” ile dolu. Türk sermayesi henüz “dışarıya” açılıyorsa, Hint sermayesi “dünya devlerini” satın alıyor. Türkiye’de “yoksulluk” söz konusuysa, Hindistan’da “sefalet” egemen. Türkiye’de “Kürt sorunu yok, terör vardır” deniyorsa, Hindistan başta “Keşmir sorunu” olmak üzere en azından “20 terör sorusuyla” yaşıyor demektir. Türkiye’de “basın özgürse”, Hindistan’ın 28 eyaletinden 5’inde de “Hindistan Komünist Partisi” iktidardadır. Türkiye’ye “Ilımlı İslam” modelliği biçiliyorsa, dünyanın ikinci kalabalık ülkesi, 1.2 milyar nüfuslu Hindistan’da 138 milyon “Ilımlıılımsız Müslüman”ın yaşadığını unutmamak gerekiyor... 19 Temmuz’da dünyanın en önemli AsyaArap Dünyası Sinema Festivali “OSIAN’s CineFan”ın (OsSF) davetlisi sıfatıyla Hindistan’ın başkenti New Delhi’ye doğru uçarken, bu çok değişik topluma ilişkin irili ufaklı sığ bilgi, önyargı, merak ve heyecanla karışık duygu kafamızda uçuşup duruyordu... ??? Uzun yıllar Fransa’da yaşamış, eğitim görmüş, Asya ve Hint sineması alanında en yetkin araştırma ve eserleri imzalamış, 1988’de Asya’nın en önemli sinema dergisi CineMaya’yı (CM) kurmuş ve yönetmiş, yöneten sinema yazar ve eleştirmeni Aruna Vasudev’in sinema aşkı genç ve zengin bir işadamı, yazar, Hindistan’ın en büyük müzayedecilik şirketi The Auction House’un (TAH) sahibi, ülkesinin ünlü kültür insanı ve hamisi Neville Tuli’nin sanat tutkusuyla birleşince, ortaya başta eşsiz bir sinema buluşması OsSF olmak üzere sayısız ürün çıkmış. Tulli özel araştırma, arşiv ve belge merkezi CARD, şahsi vakfı OSIANAMA, özel sanat danışmanlığı, yapımcılık ve yayıncılık şirketleri ve hatta kâr amacı gütmeyen futbol kuruluşlarını tek ve merkezi bir yapıda birleştirmiş: “OSIAN’s”. Esas itibariyle Yeni Delhi ve Mumbai’de (Bombay’ın yeni adı) konuşlanan bu özgün ve girift yapılanma OsCF’nı kendine “popüler vitrin” seçmiş. Ama “popüler” sözcüğü sizleri yanıltmasın. Dünyanın abartmasız en üretken sinema endüstrisine sahip Hint sinema sektörü, sanılmasın ki sadece Hollywood göndermeli, “Bollywood” (Bombay stüdyolarına atfen jenerik isim) namlı ve damgalı ticari filmlerden ibarettir. Sinefil, “CineFan”, adına ne sıfat takarsak takalım sinema fanatiği, başkan Tuli’nin açış konuşmasında da vurguladığı gibi OsCF’in amaçlarından biri, “Öncü veya seçkinci nitelikli bir sinema sanatıyla, hadi ticari demeyelim popüler ve kitlesel bir sinema anlayışını, ürünlerini olabildiğince kaynaştırabilmek...” ??? Bir Hint Ulusal Film Merkezi sorumlusunun ağzından aldığımız birinci el bilgiye göre, 2006 sonunda kayıtlı 1036 adet uzun metrajlı film Grubun İcra Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan: Kuzey Irak’ta tesisimiz 8 ay sonra faaliyete geçecek C “OSIAN’s CineFan” Buluşması çekilmiş. Bu sayı genel yıllık ortalamalara uygun bir rakammış. Kendini bu yıl emekli etmeye hazırlayan dost, harika, küçük büyük kadın Aruna’nın dediğine göre de, “ortak resmi dilleri İngilizce’nin varlığına rağmen yaygın olarak en azından 16 ayrı dilde film çeken Hint sineması”, içinde doğduğu, yaşadığı toplumu gibi ancak en gerçekçi anlamında bir “çoğulculuk”la anlaşılabilir. 4 önemli büyük prodüksiyon merkezi, onlarca da küçük merkeze dağılmış, tam halk destekli ve halkı için film yapan ama çok sayıda “halka –pekala da– aykırı”, hatta “ulusal çıkar ve doğrulara karşı” (!) yapıtlar da üretebilen bu sinemanın en güzel kürsülerinden biri, festivaller, özellikle de ulusal festivaller. OsCF işte bunlardan biri. Ama muhtemelen en büyüğü. Hatta kendi alanında Asya’nın, dünyanın en büyüklerinden. Üstelik, “Nasıl anlaşılırız, kim ne der?” gibi komplekslere kapılmadan ve çok akıllıca bir tavırla bu yıl başlığını “OsCF Asya–Arap Sineması Festivali” şeklinde değiştirerek ufuklarını da, sınırlarını da genişletmişler. 20–29 Temmuz tarihleri arasında 9’uncusu düzenlenen festivalin açılış konuşmacılarından Delhi Eyaleti Başbakanı, Bayan Sheila Dikshit’in dediği gibi, “Kenti ülkenin kültür başkenti kılan faaliyetlerden biri...” ??? Dördü ödüllü 12 bölümlü festivalde 36 ülkeden 140’ın üstünde film gösterilirken, resmi açılış filminin Azerbaycan – Ermenistan arasındaki Karabağ dramından kaynaklanan İranlı Azeri yönetmen Babak Şirinsefat’ın (Tebriz 1970) “Raami” (2007) isimli son derece insancıl ve barışçıl mesajlı olması ve festivalin enfes katalogunun ilk 4 sayfasını Reha Erdem’in “5 Vakit” filminin fotoğraflarının süslemesi içimizi ısıtan iki küçük ayrıntıydı. Film “Frescoes” bölümünde 2 kez gösterildi ve ciddi bir ilgi, sevgi gördü. “Asya Sinemaları Tarihi” üzerine düzenlenen seminerlerde Türk sineması tarihi üzerine konuşan, Türk ve Orta Doğu sinemasının nadir uluslararası uzmanlarından Gönül DönmezColin ve “Niçin Festivaller?” başlıklı yuvarlak masada Antalya Altın Portakal / Avrasya Festivali’nin özgün deneyimini katılımcılarla paylaşan TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil’in OsCF’deki varlıkları son derece sevindirici olaylardı. Bu sayfalara sığmayacak minik anılar arasına katılabilecek Mevlevilik üzerine kısa metrajlı film yapan taze sinemacılardan, Hindistan’da Türk sinemasını ve sanatını hiç tanıyamadıklarına yakınan plastik sanatçılara, Türk siyasi tarihi hayranı genç öğrencilerden, İstanbul’a, Orhan Pamuk’a vurgun aydınlara, bir hafta süresinde o kadar çok beklenmedik tanışma, karşılaşma yaşadım ki, bir kez daha “Neredesin Türkiye?” diye sormadan edemedim. Sanırım 4 kez Türkiye’yi ziyaret etmiş OsCF kurucu başkanı Aruna Vasudev’in bir sohbetimizde sarf ettiği sözler kulaklarımızda çınlıyor: “Günün birinde yeryüzünde New Delhi dışında bir kentte yaşarsam, burası İstanbul olacaktır...” ugur.hukum@gmail.com 9 Efes, Pasifik yolunda Anadolu Grubu İcra Kurulu Başkanı Özilhan, bira başta içecekte bölge lideri olma hedefi doğrultusunda yol aldıklarını belirterek “Adriyatik’ten Çin’e demiştik. Bölgenin sınırlarını Pasifik Okyanusu’na uzattık. Yatırımlar sürüyor” diye konuştu. Fatma KOŞAR Ortalama 15 yıl önce bira başta olmak üzere bölge lideri olma iddiasını belirleyen Anadolu Grubu, çok sayıda ülkede 300400 milyon dolarlık yeni yatırımlar gerçekleştiriyor. Anadolu Grubu İcra Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, 1990’lı yılların başında “Adriyatik’ten Çin’e” olarak belirlenen bölgenin sınırlarını Pasifik Okyanusu’na kadar uzattıklarını ifade ederek “Yeni ülkeler gündemimizde. Fırsatları kolluyoruz” dedi. Türkiye’de özelleştirmelerle ilgilenmeye devam edeceklerini belirten Özilhan, Kuzey Irak’ta şişeleme tesislerinin 78 ay içinde faaliyete geçeceğini, gerek Coca Cola gerek bira için burada ileride üretimi de düşünebileceklerini açıkladı. Tuncay Özilhan, Anadolu Grubu’nun yeni yatırımları, siyasi ve ekonomik gelişmeler konusunda Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Irak’ın yanı sıra çok sayıda yatırımlar yapmakta olduklarını ifade eden Özilhan 2007’nin ilk 6 ayında grubun yüzde 15 büyüdüğünü bildirdi. 2007’ye başlarken tereddütler olduğunu anımsatan Özilhan, “Ama ilk 6 ay beklentilerin de üzerinde iyi geçti. Otomotiv dışında ilk yarıda hedeflerimiz tuttu. 2007 iyi geçiyor. Otomotivde hem binek hem ticaride düşüş var. Ama sektörün böyle bir konjonktürel yapısı da var, 34 iyi yıldan sonra düşüş yılı takip eder” dedi. 2006’da 3.5 milyar dolar cirosu olan Anadolu Grubu’nun bu yılki hedefi 4 milyar dolar. Ürdün’de bir tesis aldıklarını ve Suriye’de üretim için görüşmelerin devam ettiğini kaydeden Özilhan, yurtdışı yatırımlarının toplam 300400 milyon dolar olduğunu belirtti. Özilhan, “Erbil’de şişeleme tesislerini lokal ortaklarla kuruyoruz. Dağıtım teşkilatı oluşturduk. Türkiye ve Ürdün’den Coca Cola ihracatı yapıyoruz. 78 ay içinde üretim tesisi faaliyete geçmiş olacak. Orada üretip Kuzey Irak ve Güney Irak’a sevk edeceğiz, Bağdat’a, Güney Irak’a huzur ortamı geldiğinde yine Bağdat’ta üretim düşünüyoruz. Bira ihracatımız da var, üretim de düşünebiliriz” diye konuştu. “E ‘Meclis seçmeli’ Seçimden önce AKP’nin yüzde 4045 arasında oy alacağını ve tek parti iktidarını öngören Özilhan, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda “Bunu uzlaşma içinde ama gerçek manada bir uzlaşma içinde yapmaları doğru olur. Yani ‘Ben 3 aday belirledim, bunlardan birini seç’ten ziyade, Türkiye’nin ihtiyaçları nedir, istikrara ne götürür bunları iyi yorumlayarak Meclis içi, Meclis dışından görüşmelerle seçilmeli” değerlendirmesini yaptı. Özilhan, halkın seçmesine karşı olmadığını ama Meclis’in toplumun diğer kesimleriyle sistemi komple düzenlemesinden sonra bunun olabileceğini kaydetti. Bütün ülkeler radarımızda. Coca Cola’da Ortadoğu, Orta Asya’nın daha doğusu ilgi alanımız içinde. Yeni sektörler olabilir. Bu biraz fırsat işi. Petkim’in bir fırsat olduğuna inandık, fiyat beklediğimizin çok üzerinde oldu. Özelleştirmelere ilgimiz devam edecek; enerjide hem üretim hem dağıtımda ilgimiz devam ediyor.” Fotoğraf: VEDAT ARIK ABank hisse satışıyla gündeme gelen Anadolu Grubu için finansın önemli olduğunu ve bu sektörden çıkmayacaklarını kaydeden Özilhan, grubun yatırımları ve yeni sektörlere girip girmeyecekleri konusunda şunları söyledi: “Bankacılıktan çıkmayacağız. Ana işimiz içecekte yurtiçinde, yurtdışında büyüme tempomuz var. Yeni ‘ENERJİDE SÖZ SAHİBİ OLMAK İSTİYORUZ’ ülkeler ilave oluyor. İçecek bizim için çok önemli, ona her türlü imkânı veriyoruz. Finans da bizim için önemli. Finans sektörünün büyüyeceğine inanıyoruz. ABank’ta yabancı ortaklığımız tamamlandığında daha büyük yatırım, ilave sermaye koymaya hazırlanıyoruz. Efes’le Adriyatik’ten Çin’e, Pasifik’e kadar yatırım düşünüyoruz, bira taşımayla olmuyor. SİMİDİ ÇOK SEVERİM Pazar kahvaltılarını simitle yapan, marketlerde raflar arasında dolaşan sıradışı bir patron olarak tanınan Tuncay Özilhan, bu özelliklerine yönelik soruyu şöyle yanıtlıyor: “Simit, peynir, ekmek, domates bunları çok seviyorum, yemesi çok keyifli... Eskiden açık pazarları da gezerdim, ama şimdi zamanım olmuyor, marketleri geziyorum. Çarşı, pazar izlenimlerimin şirket stratejisine elbette etkisi oluyor. Kendi mamullerimize bakıyorum, rafta doğru konmuş mu, doğru fiyatlandırılmış mı? Bazen tüketiciyle konuşuyorum, bazen ‘al bu bizden’ diye hediye veriyorum...” BİR DÖNEM DAHA IMF Özilhan, Türkiye’nin bir dönem daha IMF’yle devam etmesinde yarar görüyor. “Türkiye’nin ihtiyacı azalsa da henüz yeterli kredibilitesi yok. Bir dönem daha devam edilmeli. Belirli bir yapıya geldikten sonra IMF’siz devam edebilir. Hâlâ, IMF ve AB Türkiye için önemli çapalar” diyen Özilhan, birkaç yıl sonra tecrübeli bir hükümetin Türkiye’yi IMF’siz götürebileceğini kaydetti. Özilhan, “Dünyada muhteşem bir likitide var. Ancak bu rüzgâr değiştiği zaman cari açık, yüksek faiz, düşük kur uygulamasından dolayı Türkiye’nin kırılganlığı ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bu rüzgâr değiştiği zaman risk olabilir” dedi. Tekzen AB’ye Romanya üzerinden girecek Murat GÜLDEREN Tekzen, bu yıl yapımına başladığı Romanya’daki mağazasını ağustos ayında hizmete açmaya hazırlanıyor. Avrupa ülkelerine Romanya üzerinden girecek olan Tekzen, bölgede yıl sonuna kadar üç mağaza daha açacak. Yüzde yüz yerli sermayeyle faaliyet gösteren yapı marketi Tekzen, Türkiye’deki dağıtım kanallarının iyi olmaması nedeniyle Avrupa’ya açılma kararı verdi. Toplam 5 milyon dolarlık yatırımla Romanya’da mağaza açan Tekzen, 2007 yılı sonuna kadar mağaza sayısını üçe çıkaracak. Tekzen Genel Müdürü Ahmet Işıkgece Türkiye’deki tüm yapı marketlerinin toplam pazar payının yüzde beşi geçmediğini belirterek, dağıtım kanallarının kötü işlemesi nedeniyle sektörde pazarın oluşturulamadığını söyledi. Yapı perakende sektörünün Türkiye’de henüz emekleme döneminde olduğunu belirten Işıkgece şöyle konuştu: “Türkiye’de 15, yurtdışında da 12 milyon olmak üzere yaklaşık 30 milyon Avro’luk yatırım bütçesi ayırdık.” Gaz yok, proje başlıyor Mahmut GÜRER ANKARA Ankara; İtalya, Yunanistan ve Türkiye arasında gerçekleştirilmesi planlanan ve resmi anlaşması imzalanan proje için doğalgaz arayışına geçti. Anlaşma kapsamında Hazar doğalgazının İtalya’ya gitmesi öngörülürken, bölge ülkeleri ile Rusya arasında imzalanan anlaşmalar nedeniyle projeye herhangi bir destek sağlanamayacak. Ankara ise İran’dan 10 yıl içerisinde alınması planlanan gaza güveniyor. Kafkaslardan gelen doğalgazı Avrupa’ya taşıma amacıyla yapılması planlanan TürkiyeYunanistanİtalya doğalgaz boru hattı projesine ilişkin hükümetlerarası anlaşma, 26 Temmuz’da İtalya’nın başkenti Roma’da imzalandı. Ancak, doğalgazın kaynağına ilişkin tartışmalar sürüyor. Rusya’nın Türkmenistan ve Kazakistan ile imzaladığı doğalgaz ve petrol anlaşmaları nedeniyle, projenin büyük tedarikçileri doğalgaz satmaktan vazgeçerken, geriye sadece Azerbaycan doğalgazı kaldı. Ancak Şah Denizi’nden çıkarılacak bu gazın sadece 6.6 milyar metreküp seviyesinde olması, Yunanistan ve İtalya’ya hangi gazın verileceği ve Türkiye’nin bu projeyi gerçekleştirmesi durumunda kendi kullanımı için doğalgaz kalıp kalmayacağı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Proje kapsamında, 800 km. uzunluğundaki bir doğalgaz hattı ile 8 milyar metreküpü İtalya, 3.5 milyar metreküpü de Yunanistan olmak üzere toplam 11.5 milyar metreküp doğalgaz taşınması öngörülüyor. Proje İtalyan şirketi Edison ve Yunan şirketi Depa tarafından geliştiriliyor. Projenin Yunanistanİtalya ayağı için denizaltından geçecek olan bağlantı hattı çalışmalarına ise 2008’de başlanacak. Her iki bağlantının da 2011 yılında faaliyete geçmesi bekleniyor. Ankara aradaki 5 milyar metreküplük açığı kapatmak için çalışmalarına başladı. Buna göre, projenin gerçekleştirilmesi konusunda, İran’dan alınması olası doğalgaza güveniyor. Türkiye’nin İran’dan yıllık yaklaşık 30 milyar metreküp doğalgaz alması öngörülüyor. Ankara’nın, Yunanistanİtalya projesine kaynak olması için yedekte beklettiği bir diğer kaynak ise Irak doğalgazı. Ancak buradaki doğalgazın büyük oranda Rusya devlet şirketi Gazprom tarafından pazarlanmasının, Türkiye’nin kârlılığını yüksek oranlarda azaltabileceği kaydediliyor. Türkiye’de mevcut olan 48 yapı marketinin 22’sinin Tekzen’e ait olduğunu belirten Işıkgece, bu yıl Kayseri, Samsun, Antalya, İzmir, Kıbrıs ve Eskişehirde açacakları yeni yapı marketleriyle mağaza sayılarını 28’e çıkaracaklarını söyledi. eni oyuncağımız belli oldu. Amerikan özel timleri, Kuzey Irak’ta bir operasyon yapacakmış. PKK liderlerinden bazılarını yakalayıp Türkiye’ye teslim edecekmiş. Bush planı hazırlamış. Tam harekete geçilecekmiş ki bir gazeteci, planı medyaya sızdırmış. Operasyon tehlikeye girmiş. Ertelenebilirmiş de. Vaz da geçilebilirmiş. Ama Bush kararlıymış. Oyuncak dedik ya, eline verilenle oynamayı seven basınımız da hemen üstüne atlamış. Heyecan verici başlıklardan geçilmiyor ortalık: “Örtülü kafa kesme operasyonu”. “Bush’tan PKK liderlerine paket”. “Bush’un gizli PKK planı”. Vesaire vesaire... ??? Bir ülkenin güvenlik gibi yaşamsal önemdeki olayının nasıl laçkalaştığını gösteren bundan daha çarpıcı bir örnek olamaz herhalde. Acı olan, bu ülkenin Türkiye gibi güçlü bir ülke olması... ‘Güçlü olmak’ artık her ne demek Y GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Güvenlik Oyunu Genelkurmay Başkanı’nın da iki kez bir zorunluluk olarak vurguladığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a müdahalesinin önünü kesmeye yarar. Irak’ta çuvallayan, işgali yüzüne gözüne bulaştıran Bush yönetimini, bir de Kuzey Irak’ta Türk Silahlı Kuvvetleri ile karşı karşıya gelmekten korumaya yarar. Hatta, “Liderlerini bile yakalayıp teslim ediyoruz, siz hâlâ terörü önleyemiyorsunuz, kardeşim, demek ki sorun sizin içinizde” propagandalarına yarar. Bush’un, Kuzey Irak’taki uşakları Kürt gruplarla aşkının devamına yarar. Bush’un en azından Kuzey Irak’ta inisi se?.. Amerikan ramboları, gerçekten böyle bir harekât yapabilir mi? Yapabilir. Sonuç alabilirler mi? Zor. Bunu gerçekten isterler mi? Hayır. Birkaç terör liderinin yakalanıp Türkiye’ye verilmesi, Türkiye’de hükümetin başarısı olarak sunulur mu? Evet. Bu eylem, terörü önler mi? Hayır. Peki, neye yarar? yatifi kaptırmamasına yarar. Terör örgütünün eylemlerini daha da artırmasına yarar. Nasıl olsa, içeride “Amerikan kovboyları aslan Cinotri” diye tempo tutmaya hazır odaklar var. Uzun vadede köklü TürkAmerikan ilişkilerine zarar verecek olsa da, kısa vadede bayram havası estirmeye hazır kampanyalar da hazır nasıl olsa... ??? Oysa, Türkiye’nin Güneydoğu kanadından uğradığı saldırı, sıradan bir terör olayı değil. Birkaç teröristin yakalanıp teslim edilmesini de, göstermelik operasyonları da, ağza bir parmak bal çalmayı da kat kat aşan bir olay... Yakında bu büyük olayın dalga dalga üstümüze gelmeye başladığını görürsek şaşmayalım. Sorun, Türkiye Cumhuriyeti’nin sorunu. hikmet.bila@ntv.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle