05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 AĞUSTOS 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR AKP’nin seçimlerdeki başarısı mutluluk yaratırken kuşkuyu da beraberinde getirdi AB’de ılımlı İslam kaygısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin seçimleri kazanmasının ardından Avrupa Birliği’nde (AB) Türkiye’de yükselen laiklik karşıtlarına ilişkin tartışmalar artarken, birlik üyesi ülkeler Türkiye’de laik düzenin ortadan kalkacağı endişesini açıkça ortaya koymaya başladı. Konuyla ilgili endişelerin kasım ayında yayımlanacak olan ilerleme raporuna da konulacağı belirtiliyor. Avrupa Birliği Komisyonu Başkan Yardımcısı Franco Frattini’nin seçimlerin ardından Türkiye’deki laikleri “azınlık” olarak nitelemesi, Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’nin gittikçe dinsel bir yapıya kavuştuğu değerlendirmelerinin yapılması dikkat çekiyor. Başta birliğin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Nasıl Oldu? Ne Yapmalı? senin onlarla ilgilenmediğini söylediklerini belirttiniz. Haklılar… Ben … uzmanı bir hekimim, … ilinde çalışıyorum. … CHP yöneticileriyle sık sık aynı ortamda oluyorum. İl başkanı … ile defalarca konuşma şansım oldu. Defalarca, bir şeyler yapabilmek, en azından toplantılara gitmek, sağlık konusunda konuşma yapmak, halkı bilgilendirmek gibi işlerde yardımcı olabileceğimi söylememe karşın benden yardım istenmedi. Bırakın bunları, ‘İstediğiniz kişileri muayenehaneme gönderin ilgileneyim’ dedim. Buna bile yanıt gelmedi. Çevremde tanıdığım birkaç iş sahibi, varlıklı insan da aynı şekilde yardım edebilecekleri konuları ve yolları sormuşlar, fakat onlar da benim gibi yanıtsız bırakılmışlar… Onlar neden kazandı ve neden çok oy aldı demeden önce biz neden yitirdik ve az oy aldık diye kendimize sormalıyız… …Gericiliğe, ortaçağ zihniyetine ve emperyalizme alternatif olacak sol bir programı oluşturmakta herhalde geciktik. Ayrıca, buralarda insanlar, eğitimsiz ve doldurulmuş vaziyette sol ve CHP’ye karşı cepheleştiriliyorlar. Din kisvesi altında sermaye güçlendiriliyor.” ??? Peki bu durumda ne yapmalı? Yine aynı okurun mektubundan: “…Sanırım, artık planlı programlı olarak çocukları eğitmek, okutmak, yurtlara almak ve bilinçli birer yurttaş olarak yetiştirmek için para harcama vaktimiz çoktan geldi de geçiyor bile... Ben kişisel olarak artık bir şeyler yapacağım. Konuşacağım, örgütleyeceğim, insanları uyaracağım. Gerekirse bu konuda yoldaş gördüklerimle birleşeceğim. Birbirimizi güçlendireceğiz, büyüyeceğiz. Ancak böyle, geri gidişe dur diyebiliriz…” ??? Bilmem seçim sonuçları karşısında umutsuzluğa kapılan bazı vatandaşlar ve bu sonuçlarda sorumluluğu büyük olan muhalif politikacılar bu mektuptan gerekli dersleri alırlar mı? C 5 KIBRIS RUM YÖNETİMİNİN MHP ENDİŞESİ ATİNA (AA) Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, “Türkiye’de demokratik yollarla istikrarlı bir hükümetin işbaşına gelmesi olumlu” diyerek seçimden duyduğu memnuniyeti dile getirirken, Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Erato KazakuMarkuli de MHP’nin Meclis’e girmesinden endişe duyduğunu söyledi. Bakoyanni, göreve gelmesinden sonra ilk kez Atina’yı ziyaret eden Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Erato KazakuMarkuli ile bir araya geldi. Rum Bakan, “MHP’nin özellikle Kıbrıs konusunda olumsuz bir tavır sergilediğini” savundu. “Türk tarafının Kıbrıs konusunda bugüne kadarki uzlaşmaz tavrında Türkiye’nin başrolü oynadığı” ifadesini kullanan Rum Bakan, Başbakan Erdoğan’ın tekrar iktidar olmasıyla KKTC ve Türk hükümetinin “daha yapıcı bir tutum içinde olacaklarını” umduğunu söyledi. nın Türkiye’nin İslamlaşmasından çok Türkiye’de yaşayan azınlıklar olduğunu kaydeden gözlemciler, şu değerlendirmeyi yapıyorlar: ‘ZARAR GÖREBİLİR’ “Türkiye’de Rum, Ermeni, Yahudi, Alevi, Kürt, Laz ve Çerkezler gibi çok sayıda azınlık bulunuyor. Bunlar arasında Rum, Ermeniler dini açıdan, Yahudi ve Kürtler ise siyasi açıdan AB için çok önemli. Türkiye’de gerçekleşecek olası bir ileri derecede İslami rüzgârda en büyük zararı bunlar görecektir ki, bu da birliğin çok önem verdiği ve ekümenik saydığı Fener Rum Patrikhanesi’nin haklarının ortadan kalkmasına neden olacaktır.” Olli Rehn olmak üzere çok sayıda AB temsilcisi, AB’ye dinsel yapılı devletlerin alınmayacağını vurguluyor. AB yetkililerinin özellikle Türkiye’nin Yemen ile eşbaşkanlığını yaptığı Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin (GOKAP) önerdiği ılımlı İslam politikasını tartışması da dikkat çekiyor. AYGI İLERLEME RAPORUNDA AB’nin kaygılarını kasım K ayında yayımlanması planlanan Türkiye İçin İlerleme Raporu’nda belirteceği vurgulanıyor. Brüksel’deki AB gözlemcileri ise AB’nin olaya farklı bir açıdan yaklaştığını kaydediyorlar. Avrupa Birliği’nin kaygısı TGC Başkanı Erinç, yeni kurulacak hükümete ‘301’i değiştirin’ çağrısı yaptı ‘Basında sansüre hayır’ İstanbul Haber Servisi Türk basınında gazetecilerin kendi iradeleri ile sansüre son verişinin 99. yıldönümü ve 24 Temmuz Geleneksel Gazeteciler Günü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından düzenlenen gece ile kutlandı. TGC Başkanı Orhan Erinç, yeni kurulacak hükümete “301. maddeyi değiştirin” çağrısı yaptı. TGC tarafından Dolmabahçe Sarayı Hasbahçe’de düzenlenen gecenin açılış konuşmasını yapan TGC Başkanı Erinç, “TCK’deki 301. madde hem ifade özgürlüğünü sınırlıyor hem de demokrasinin olmazsa olmazları arasında yer alan çoksesliliği engelliyor. 22 Temmuz seçimleriyle oluşan TBMM’nin öncelikle bu sorunu çözmesini beklediğimizi vurguluyor, başlatılmış olan çalışmanın sürdürülmesini bekliyoruz” dedi. ASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ÖDÜLLERİ Erinç’in konuşmasının ardından TGC’nin “Basın Özgürlüğü 2007” ödülleri sahiplerine verildi. Basın Özgürlüğü Ödülü, bu yıl “301’inci maddeden mağdur olan ve yargılanan tüm gazeteciler ve yazarlar adına’’ öldürülen gazeteci Hrant Dink, yayıncı Ragıp Zarakolu ve avukat Gülçin Çaylıgil arasında paylaştırılırken, Kurumsal Ödül’e ise “Türkiye Gazeteciler Sendikası” (TGS) layık görüldü. Ödülü, işten atılan ve sendikal mücadele veren tüm basın emekçileri adına aldığını söyleyen B Gecede “Sürekli Basın Kartı” taşımaya hak kazanan 81 gazeteciye plaket verildi. (ALİ AÇAR) TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, “Bu ödül, sendikal örgütlülüğe inanan basın emekçilerinin cesaretini daha da artıracak ve onlara büyük moral verecektir” dedi. Hrant Dink’in ödülünü alan eşi Rakel Dink ise eşinin daha önce de düşünce özgürlüğüyle alakalı birçok ödül aldığını, eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in de eşi ve onun gibi ödül alan kişilerle ilgili “Sevinsinler, sayemizde ödüller alıyorlar’’ dediğini anımsatarak, eşinin de bunun üzerine, kendilerine verilecek en büyük ödülün 301. ve benzeri maddelerin kaldırılması olduğunu söylediğini anlattı. Ragıp Zarakolu da gerçek ifade özgürlüğünün Türkiye için kolay olmadığını, zorlu bir çabayı gerektirdiğini dile getirdi. Avukat Çaylıgil ise TCK’nin 301. maddesinin devletin saygınlığını korumayı amaçladığını ancak bugünkü uygulamalarla bu maddenin devletin saygınlığını zedelediğini belirtti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği mesajların okunduğu törene, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II, İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu, eski TGC Başkanı Nail Güreli ile İstanbul milletvekili Ufuk Uras, UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik, Prof. Dr. Turgay Atasü’nün aralarında bulunduğu çok sayıda davetli ve gazeteci katıldı. üzde 46.6’lık AKP oyu ile sonuçlanan 2007 seçimleri pek çok kişiyi şaşırttı. Oysa 2002’de yüzde 34 oy alan AKP, 2004’teki belediye seçimlerinde oyunu zaten yüzde 42’ye yükseltmiş ve seçim çalışmalarını üç yıldır belediyelerin de büyük desteğiyle, yüz yüze temasa dayalı etkili taktik ve başarılı stratejilerle yürütmüştü. ??? AKP’nin arkasındaki güçler şöyle sıralanabilir: 1) Uluslararası sermaye. 2) Ulusal sermaye. 3) ABD. 4) AB. 5) Uluslararası medya. 6) Ulusal medya. 7) Merkezi bürokrasi. 8) Belediyeler. 9) Tarikatlar ve cemaatler. 10) Azınlıkların bir bölümü. 11) Kuzey Irak Kürt yönetimi. 12) Irak’ın Kürt kökenli devlet başkanı. 13) Yunanistan. 14) Kıbrıs Rum Yönetimi. ??? AKP, seçim taktiği ve stratejisi olarak da hem dini ve parayı kullanmış hem de mağduru oynamıştır. Ailelere doğrudan yapılan para ve mal yardımına ek olarak, uluslararası konjonktürün yardımıyla ve ödenen yüksek faizlerle Türkiye’ye büyük ölçüde sıcak döviz girmiş, özelleştirmeye ek olarak borçlanma artmış, sonuçta Türkiye, üretimini yok etme bahasına, elindekini satıp savan ve borçlanarak yaşayan bir mirasyedi savurganlığının geçici sarhoşluğuna yakalanmıştır. ??? İşin bir de muhalefet tarafı var: DYPANAP birleşmesinin fiyaskosu orta sağ oyları AKP’ye yöneltmiş, CHP’nin hem kapılarını hem de yüreğini halka kapatan tutumu, sol oyların sandıkta varlık göstermelerini engellemiştir. ??? Bu genel manzara karşısında AKP’nin niçin ve nasıl yüzde 46.6 oranına eriştiğine değil, niçin ve nasıl daha fazla oy alamadığına şaşırmak gerekmez mi? ??? İşte bir okur mektubundan satırlar: “…Gençlerin CHP’de kim Y ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org HAPİS CEZASI ERTELENDİ ugün, seçimler ve CHP konusunu 5 noktada tartışmak istiyorum: 1) CHP Mİ, AKP Mİ BİLİMSEL? Demokrasi, partiler, parlamenter sistem ve seçimler (halkın oyu onayı) bütünün parçalarıdır. Bunlar arasında en önemlisi, halk, seçmendir. O halde bir parti iktidara gelmek için milletin çoğunluğunun desteğini almak zorundadır. Bir partinin bilimsel başarısını herhalde ölçmeye kalksak, halkın ve sorunların katmanlarını ne derece incelediği ve kucaklayabildiğine bakmak gerekir. CHP’nin bir bilim ve ekonomik kurulu var; bu kurul ekonomik raporlar vb. yazdı! AKP’nin ise strateji ekibi vardı! Ama anlaşılıyor ki gayet bilimsel çalıştılar ve sürecin doğruya yakın yönlendirilmesinde başarılı oldular. İktidarın seçmen memnuniyeti demek olduğunu, halkla birebir ilişkilerin önemini çok iyi kavrayan AKP’nin her ay birkaç şirkete durmadan anket yaptırarak halkın nabzını elinde tutması neyi gösterir? Günümüzde “halkla ilişkiler”, “gerçek imaj” 1 No’lu konudur; parti ile ilişki kuran herkesle tek tek ilgilenmek, yardımcı olmak, sorun çözmeye çalışmak, herkesi partiyle ilişki kurmaya teşvik etmek, partiyi büyütür. CHP gerçekten bir “devlet partisi” havasında, aslında devlet partisi olmadığının ise farkında değil! “Halk” partisi olmaya yönelmeli! (Bknz, 1 Ekim 06 tarihli “Baykal” B CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Seçimler: Yine CHP lar yaratıyor. Partiye renk ve can verecek olanlar insanlardır. Ne yazık ki bizde de mutlaka bir baş olma hastalığı var. Kendine üstün özellikler vehmeden veya gerçekten iyi şeyler yapan bir kimse, hemen “dükkân” açmaya yöneliyor. 3) ÖRGÜT YAPISI: Örgüt şüphesiz ki en temel, halkla, ülkeyle, sorunlarla kılcal damarlar halinde birbirine bağlı yapıdır. Kan alıp verir, halkla simbiyotik bir ilişki içindedir, birbirini beslerler. Bu besleme aynı zamanda, yeni kadro ve insanların partiye aktarılmasına yardımcı olur. CHP nerede? İzlenimlere göre, CHP tam tersi bir yapıya sahip! 4) POLİTİKALAR: CHP’ye sormak gerek: Kürtler Türkiye’ye mi ait? AKP, Irak’taki Kürtlere karşı “savaş politikası”ndan kaçınarak ve onlara ekonomik yardımda da bulunarak, ve dinsel muhafazakâr örtüşme de yaratarak, DTP’nin oylarını çaldı! CHP’nin “Doğu Politikası”, Irak’a girmekten ibaretti! Milliyetçilik ve savaş tamtamları! Doğu bölgelerine yönelik çok özel kalkınma ve demokratik program hazırlanarak oraya yönelik çok özel bir tanıtımla sunu başlıklı ütopik yazım! Seçimlerden bir yıl önce yazılmıştı ve okurlar da orada anlatılanları gerçek olarak algılamışlardı!) 2) DIŞLAMA – KUCAKLAMA: CHP yönetimi, Sayın Baykal, “tekleşme”, “arındırma” yöntemiyle, partiyi “Baykallaştırma”ya birinci derecede önem verdi. AKP Erdoğanlaşabilir (tabanı buna uygundur, iyi zamanda bu iyi işler, kötü zamanda parçalatır), ama CHP Baykallaşamaz. Baykal parti içinde, partiyi yeni kanla besleyecek insanı, düşünceyi, yani rakip vb. bırakmıyor. Kendi dışındakilari yutarak yok etmek, yoksulluk yaratır! Dışlayan, dışlanır! Kucak açan büyür! Oysa parti içinde rakipler, düşünceler, kanatlar olabilmeli. Bunların düzgün ve oyunun kuralları içinde yaşamasını ve gelişmesini sağlayacak bir sistem olmalı. Kişiler tabii ki çok önemli, fakat parti, büyüme, ülke, iktidar ve gelecek çok daha önemlidir. Lider ve kadrosu kenara çekilmeyi de erdem bilebilmeli. Parti içinde bu kültür egemen olmalı. (Bknz. Alman Sosyal Demokrat Parti!) CHP, durmadan kendi dışında odak labilirdi. CHP bütünleşmeye mi yoksa ayrılıkçılığa mı hizmet etti? 5) CHP ve SOSYAL DEMOKRASİ: Bütün bunlar arasında önemlisi budur. Bu konuyu esas perşembeye tartışacağım. Şimdilik şu kadar: Milliyetçilik yarışını, bunun esas sahibi olanlar kazanır! Nitekim CHP’li önemli bir yüzde MHP’ye kaydı! Belki de CHP bu politikasıyla MHP’yi fazlasıyla Meclis’e soktu! MHP şimdi “CHP’den alacağımızı aldık” diyerek “esas kitlesi”ni AKP’den geri almaya yönelik bir politikaya döndü! MHP yine Meclis’e girerdi ama CHP de yüzde 25’lere tırmandırabilirdi! Kendisi olamayan, (kendisi nedir?!?) başkasının değirmenine su taşır! ??? Bir söz de bize: Okurlar eleştiri yağmuruna tutuyor bizleri. AKP’nin mutlaka çökeceği ve iktidarın el değiştireceği havasını yaratmakla suçlanıyoruz. “Sizin esas göreviniz bizi olgular, olanlar, gerçek durum hakkında bilgilendirmenizdir” diyorlar. Bazı okurların bu gazetecilik tanımlarına katılıyorum! AKP’nin olumsuz bulduğumuz yönünü hep ön plana çıkardık. AKP’yi iktidarda tutabilecek olguları araştırmak ve bunları tartıştırmak önemliydi. Gerçekler üzerinde politikalar inşa edemezsek kendimizi kandırırız. Dursun Uyar’a dokunulamıyor Aykut KÜÇÜKKAYA Almanya’nın uluslararası tutuklama emriyle tüm dünyada Interpol kanalıyla aradığı Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın Türkiye’de Yargıtay’ca onanan iki yıllık hapis cezası Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı’nca üç ay ertelendi. En son AKP’nin görkemli genel merkezinin açılışında görülen Uyar’ın aldığı hapis cezası 7.5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına 17 gün kala onanmıştı. Uyar’ın erteleme kararını ise hapis cezasının onanmasından “13 gün sonra” aldırması dikkat çekti. Yargıtay’ın onama kararına göre Uyar’ın ve 10 Yimpaş yöneticisinin 8 ay hapis yatması ve toplam 110 bin YTL para cezasını ödemeleri gerekiyor. 31 Aralık 1999 suç tarihi itibarıyla önce 2002’de 3 yıl hapis cezasına çarptırılan ancak bu cezası 2006 yılında 2 yıla indirilen Uyar’a dokunulamıyor. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, Uyar ve 10 Yimpaş yönetim kurulu üyesi hakkındaki 2’şer yıl hapis ve 10’ar bin YTL para cezasını, davanın zamanaşımı süresine (30 Haziran 2007) kısa bir süre kala 13 Haziran 2007’de onadı. Uyar’ın cezası Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “26 Haziran 2007” tarihli izniyle üç ay ertelendi. Uyar’la birlikte hapis cezası alan dönemin Yimpaş yöneticilerinin de cezaları birer birer ertelendi. Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefetten ceza alan Uyar, erteleme kararını temmuz ayının başında kanunu uygulayan SPK’ye bildirdi. Yimpaş mağdurlarının avukatı Acun Papakçı, Uyar hakkında “yakalama emri” bekledikleri bir dönemde cezaların ertelendiğini duyduklarını belirterek karara itiraz etmeleri için SPK’ye mağdurlar adına yazı göndereceklerini söyledi. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle