Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 AĞUSTOS 2007 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM O nur Öymen’in oğlu Burak Öymen’in kurucu ortağı olduğu Capital Partners, Türkiye tarihinin en büyük turizm projesine başlıyor. Öymen’in diğer ortağı dünya çapında projeleri 16 milyar dolarlık bir piyasa değeri oluşturan Kazak şirketi. Açık Sinema Platosu Paris C 9 Öymen’in oğlundan dev yatırım ve proje lideri ile Capital Partners’ın genel müdürlerinden Cem Çelik, İstanbul’da projeyi tanıttı. Birinci aşaması 2009’da, son aşaması da 2012’de tamamlanacak projede yıllık 70 bin turist ağırlanması bekleniyor ve 350 milyon dolarlık döviz geliri hedefleniyor. Projede yeşil enerji kullanılması düşünülüyor. Konut fiyatları Türkiye’de yazlık fiyatların çok üzerinde olsa da İspanya, Yunanistan, Güney Fransa’daki benzer projelerden daha uygun olacak. Burak Öymen, şirketin yükleneceği borcu ve hisse finansmanını açıklamadı, ancak Kazakistan’dan Kazkommertsbank Bankası’nın, kendilerinin önde gelen finansörü ve finansal danışmanı olduğunu belirtti. Kaplankaya Projesi, Güney Ege’de 2 milyon 817 bin metrekarelik alanda, 1.5 milyar dolara gerçekleştirilecek Burak Öymen, ticari olduğu kadar sosyal sorumlulukları da olan bir proje olarak ele aldıklarını belirtti. Bu çerçevede yöre halkıyla kapsamlı görüşmelerin 2 milyon dolarlık adımları şöyle: Bölgenin ve tarımda etik ve ekolojik uygulamalarının desteklenmesi, Milas’taki çocuk kütüphanesinin sponsorluğu, bölgedeki ilköğretim okulunun yenilenmesi ve ek bina inşası, öğrencilere servis araçları temin edilmesi, çevre köylerdeki altyapı ihtiyaçlarının karşılanması gibi unsurları içeren kapsamlı bir ekonomik ve sosyal kalkınma programı. Geçen yıl toplam 12 ton organik zeytinyağı üretildi. Gelecek yıl zeytinyağı fabrikası kurulacak. Kullanılmayan bir karakol restore edilerek kültürevine dönüştürülBurak Öymen dü. Yerel sanatlar alanında bir halk eğitim merkezi hayata geçirildi. Ekonomi Servisi Güney Ege’de Bodrum ile Didim arasında, içinde 7 koyun da yer aldığı 4 milyon 820 bin metrekarelik alanı 60 milyon dolar karşılığında satın alan kurucu ortağı Burak Öymen’in olduğu Capital Partners, bölgeye toplam 1.5 milyar dolar yatırım yapacak. Adı Kaplankaya olarak belirlenen projede villalar, evler, oteller, yat limanı, alışveriş ve eğlence alanları yer alacak. Dünyaca ünlü mimarlar; Lord Norman Foster, BaumschlagerEberle, Stevenh Holl, Robert Stern, Carlos Ferrater ile Türkiye’den Can Çinici, Şevki Pekin, Nevzat Sayın ve Han Tümertekin’in görev aldığı projede arazinin yüzde 7’lik kısmı Kaplankaya Projesi çerçevesinde inşaata açılırken yüzde 93’e yakın kısmı yeşil ve açık alan olarak korunacak. Kurucu ortak Burak Öymen Eticarette ‘yeşil’ dönem Küresel ısınma, dünyanın karşı karşıya olduğu en ciddi tehditlerden birisi. Bu konuda yapılan çalışmalara her gün bir yenisi eklenirken bireylerin çabaları da dünyanın geleceğini kurtarmak açısından büyük önem taşıyor. Hemalhemsat.com da bu konuda bir ilke imza atarak çevreye ve enerji kaynaklarına değer veren bireyler için yeni alternatifler sunuyor. Hemalhemsat.com’un “Erimeden Durdurun!” sloganıyla duyurduğu ürünler arasında bisikletten doğal ürünlere, tasarruf sağlayan A sınıfı beyaz eşyalardan yakıt tasarrufu aparatlarına kadar pek çok seçenek yer alıyor. Bu seçeneklere bir örnek olan elektrikli bisikletle 15 Yeni Kuruş tutarında şarjla 3050 kilometre yol zahmetsizce gidilebiliyor. 850 YTL fiyattan satışa sunulan bu bisiklet, saatte 2030 kilometre hıza ulaşıyor. Hemalhemsat.com’da ayrıca, yüzde 1735 oranında yakıt tasarrufu sağlayan motorlu taşıt aparatları gibi doğaya dost ürünler de yer alıyor. Çinli çocuklar Almanların sütünü kesti Ekonomi Servisi Dünyanın kişi başına yıllık süt tüketimi en düşük olan ülkelerınden biri olan Çin’de hükümetin tüketimi artırma projeleri, Almanya’da süt fiyatlarının katlanmasına neden oldu. İngiliz Guardian’ın haberine göre Çinlilerin artan talebi, Alman’yadaki tüketicilerin süt ürünlerini yüzde 50’lik bir artışla karşı karşıya bırakabilir. Almanya’da 60 sentlik fiyatı geçmeyen sütün biriki hatfa içinde 1 doları aşması bekleniyor. Habere göre, Çin Cumhurbaşkanı Wen Jiabao’nun, her Çinliye, özellikle de çocuklara günde yarım litre süt içirme hayali olduğunu söylemesiyle Çin’de süt tüketimi tavan yaptı. Dünyada kişi başına yıllık süt tüketimi 250300 litre civarındayken Çin’de bu rakam 10 litreyi geçmiyor. Son yıllarda süt tüketimi her yıl ortalama yüzde 25 artan Çin, ülkede inekten süt üretimi pek yaygın olmadığından, dış alımlara yöneliyor. Guardian’a göre, artık dünyada üretilen sütün üçte biri Çin’e gönderiliyor. İhracatçıların başında da AB ve birliğin yılda 27 milyar litre süt üreten üyesi Almanya geliyor. Üreticiler artan talebi karşılamak için süt üretimini artır Soru: 1 milyar Çinli süt içerse ne olur? Yanıt: Fiyatlar fırlar YILDA 5 LİTRE SÜT İÇİYORLAR Okullarda tüketimi artırmak için süt programları başlatan Çin’de tüketim dünya ortalamasının çok altında. Bir milyar nüfusu olan ülkede kişi başına yıllık tüketim 5 litre dolayında. Dünyada genelinde kişi başına ortalama süt tüketimi 300 litreyi buluyor. Dünya ortalamasının çok altında kalan Türkiye’de de kişi başına tüketim 120130 litreyi geçemiyor. şime genellikle erken giderim. Birkaç gün önce yine sabah 7’ye doğru Paris’in 15. ile 16. idari bölgelerini (semtlerini) birleştiren Grenelle köprüsünden, Seine nehrinin “sol kıyısı”ndan yürüyerek “sağ kıyısı”na geçiyordum. Kulağımda minik radyo kulaklıklarıyla haberlere daldırmışım, yakınına gelinceye kadar olayı pek fark etmedim. Zaten kent sakinlerine son yıllarda temmuzağustos aylarında iki gün yaz, iki hafta son veya ilkbahar yaşatan Paris’in sabah griliğine, mahmurluk da eklenince daldırmak iyice kolaylaşıyor. 220 m uzunluğunda 30 m genişliğindeki köprünün ancak ortasına yaklaşırken öteki kaldırımdaki parlak hareketliliğe uyanabildim. Özel siyah iki kamyonet, bir iki araba, birkaç projektör, ışık reflektörü, kamera ve sair aksesuar arasında yuvalanmış 1015 kişilik grup hararetli bir faaliyet içersindeydi. Film çekiyorlardı. Çevrelerinde bir tane bile meraklı vatandaş yoktu. Gerçi hem sabahın erken bir saatiydi, hem de Paris’in her an, her yanında o kadar çok film çekiliyor, o denli irili ufaklı set oluşuyordu ki, yapılan insanların pek umurunda değildi. Geçerken şöyle uzaktan bir göz attım, bildik bir kelle görebilir miyim diye, ama pek kimseyi çıkartamadım. Fakat ekip ne Japon reklam fotoğrafçıları, ne de amatör bir sinema takımıydı. Belli ki uzun metrajlı, konulu bir film hazırlanıyordu... ??? Sadık okurlar bilebilir. İzninizle tekrar edelim, Paris dünyanın en çok sinema salonuna sahip kentidir. Yalnızca başkentin merkezinde haftada 500’ün üstünde film gösteren 400’e (384) yakın sinema salonu mevcut. Banliyösüyle bu rakamı rahatlıkla üç misline çıkartabilirsiniz. Fransa 5362 ekranıyla Çin, ABD ve Hindistan’dan sonra dünyanın dördüncü büyük sinema gösterim ağına sahip. Ötekilerin nüfuslarına orantıladığınız zaman ortaya daha da etkileyici bir tablo çıkıyor. Başta Paris olmak üzere, ülkede her hafta ortalama yeni 12 film gösterime giriyor. Bunları biliyorduk. Bizi şaşırtan, son yıllarda Paris’te, yolda sokakta gözümüze çarpan profesyonel çekimlerin çokluğuydu. Küçük bir araştırma gözlemimizin bir rastlantı olmadığını, bu her anı ve yanıyla dolu dolu yaşayan güzel kentin giderek ne denli açık bir film platosuna, hatta stüdyosuna dönüştüğünü kanıtladı. Her profesyonel film veya resim çekimi için Paris Emniyet Müdürlüğü’nden izin alınmak zorunda. Dolayısıyla resmi verilere, yani valilik kayıtlarındaki bilgilere göre 2000’den beri Paris’te her yıl çekilen filmlerin sayısı 700’ü aşmış. Son ayrıntılı bilanço 2004 yılına ait. Toplam 742 çekimde kullanılan 4400 mekandan en çoğu sırasıyla 16. (İşyeri, sanayiden ziyade yoğun oturma, konut mahalli ve en sevimsiz burjuva semti diye bilinir), 10. (İşyerleri ve bu arada Türk ve Türkiye kökenli esnafın da çok bol olduğu mahalleler yer alır), 18. (Başkentin nispeten yoksul ve göçmen kökenlilerin daha yoğun yaşadığı yöresi), 8. (Lüks yerleşim, iş ve diplomatik merkezlerin bölgesidir), 11 ve 12. (10.’a benzerler) “arrondissement” tabir edilen bölgelerdeymiş. Hepsi ilginç bir biçimde nehrin sağ yakasında bulunuyor. Sol yakadan iki favori semt ise 15. ve 5. bölgeler. Bütün bu semtlerde yılda 200 günün üstünde çekim yapılıyormuş ve ekleyelim, eserlerin üçte birinin çekimi asgari İ 20 gün sürüyormuş. Ayrıca yeri gelmişken söylemekte yarar var: Her iki Fransız filminden biri, bir biçimde Paris’te çevriliyor, her gün ortalama 9 yeni plato kuruluyormuş. En popüler TV dizileri Paris’te geçtiği gibi, örneğin aynı yıl 23 genç sinemacı da ilk filmlerini Paris’te gerçekleştirmişler. 2004’te 20 yabancı yönetmen Paris’i kendine doğal dekor edinirken, 125 kısa metrajlı, 106 okul filmi, 53 belgesel, 117 de reklam filmi yine bu şehir merkezinde çekilmiş... ??? 2006 Mart’ında Paris Belediyesi ile belli başlı mesleki sinema örgütleri arasında, hem kentin çekim cazibesi arttırmak (yetmiyormuş gibi), çekimleri teşvik etmek, hem de çevreye ve şehir sakinlerine zarar vermemek amacıyla imzalanan antlaşmayla işler daha düzenli bir hale gelmiş, yeni tarifeler düzenlenmiş. Çekim izni alma koşulları epeyce basit. Senaryo, sinopsis, sigorta ve çekim yer, gün, saatlerini içeren bir plan ve niyet mektubunun dışında tabiidir ki, harç faslı var. O da 3 farklı sınıfta belirlenmiş. İlk iki tarife park, mezarlık, pazar, kanal, okul, spor sahaları, apartmanlar gibi kamuya tümüyle açık veya Belediye Sarayı veya ayarında tarihi açıdan önemi olmasına rağmen kamunun düzenli kullandığı sınırlı açıklıkta mekanlar için belirlenmiş. En pahalı yerlerse konservatuar, müze, kütüphaneler gibi tamamen “ulusal varlık” sınıflamasına giren çok değerli mekanlar. Gündeliği 380 Avro’ya mal olan sokakta çekimden, Modern Sanatlar Müzesi’ne ödenen 4000 Avro’ya fiyatlar değişiyor. Doğaldır ki, bir de buna kaç araba, araç seferber edileceğine, kaç kişilik ekipler çalışacağına göre ek harçlar öngörmek gerekiyor. Veya kısa metrajlı, belgesel, reklam ve televizyon filmleri için fiyatlar değişiyor. Çekimler sırasında altyapının aksamasız işlemesini sağlamak zorunda olan Paris Belediyesi, örneğin çekimin yapılacağı sokak sakinlerini en azından üç gün önceden haberdar etmek ve gerekli güvenlik önlemlerini almakla yükümlü... (*) ??? Onbinlerce amatör kameranın çektiği yüz binlerce filme, milyarlarca fotoğrafa ilham kaynağı olan kent, “Konformistler” (1962), “Paris’te Son Tango” (1972) ve “Masumlar” (2002) gibi filmlerini burada çeviren ünlü İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci için “Sinemanın gönlü, vücudu Paris örneğin ‘Yeni Dalga’nın beşiğiydi. Benim burada film çekmem zorunluydu ”. Çok sayıda filmini Paris’te çeken Rus kökenli Fransız yönetmen Diane Kurys’e göre “Paris’in kendisi bir kişilik, içinde dolaşmak yeterli...”. Paris aşığı, Paris doğumlu (1937) Claude Lelouche’un provokasyonuyla noktalayalım: “Benim için Paris dünyanın merkezi, orada film çekmekten doğal ne olabilir ? ‘Parisliler’ (2004) filmimin başoyunculardan Michel Lebb, Arielle Dombasle’a sorar, ‘Tanrı ile Parisli arasındaki fark nedir?’ diye ve yine kendisi cevaplar: ‘Tanrı kendini hiç Parislinin yerine koymaz, ama Parisli kendini Tanrı sanır...” (*) Çekim koşulları için daha fazla bilgi aşağıdaki adreste: http://www.parisfilm.org/fr/demarches.html?PHPSESSID=mq6uaslo8nvbluv7g4g7e178o7 ugur.hukum@gmail.com mak istese de AB’nin süt kotaları onlara engel oluyor. Sonuçta yalnızca sütün değil, tereyağı ve yoğurdun da fiyatları artıyor. Almanya’da tüketici grupları bu artışları karşılamak üzere hükümetten işsizlere verdiği maaşa zam yapmasını istemiş. Süpermarketler de halkın yeni fiyat artışları öncesinde stok yapmak üzere panik halinde marketlere akın ettiğini bildirmiş. Bütçeye kemer şart Ekonomi Servisi Merkez Bankası’ndan sonra Uluslararası Para Fonu (IMF) da hükümetin bütçede ek önlem alması gerektiği yönünde görüş açıkladı. CNBCe’nin sorularını yanıtlayan IMF Türkiye Temsilcisi Hugh Bredenkamp, harcamaların yılın ilk yarısında program hedefinin üstünde seyrettiğini belirterek, “Harcama konusunda bütçede mayıstakinin dışında ek önlemlerin alınması gerekecek” şeklinde konuştu. Bütçede önlemlerin bir an önce alınması durumunda sorun olmayacağını ifade eden Bredenkamp, yılın ilk yarısında özellikle sermaye transferi ve tarımsal destek harcamalarının beklentileri aştığına dikkat çekti. Vergi gelirlerinin de yüzde 2 oranında programın altında kaldığını kaydeden Bredenkamp, bunun ikinci yarıda düzeleceğini düşündüklerini söyledi. Bredenkamp, bütçe revizyonunun hükümetin mali hedefleri yerine getirme konusundaki kararlılığını sürdürdüğünün göstergesi olduğunu vurguladı. Bredenkamp, hükümetin bütçe revizyonuna giderken kendilerine danışmadığını söyledi. illiyet’te Güneri Cıvaoğlu, Enver Paşa ’nın torunu Osman Mayatepek’in bir ‘açıklama’sını yayımladı. Mayatepek, dedesine haksızlık yapıldığı görüşünde. “90 bin askerimiz Allahüekber Dağları’nda bir kurşun bile atmadan donarak öldü” şeklindeki yargıyı talihsiz olarak niteliyor ve bu ifadenin yirmili yıllarda (Kurtuluş Savaşı sırasında) politik düşünme atmosferine hizmet ettiğini vurguluyor. Açıkça, Enver Paşa’nın Anadolu’ya dönmesini istemeyen Mustafa Kemal’in, “90 bin asker öldü abartısı”nı cesaretlendirdiğini öne sürüyor. Mayatepek’e göre Sarıkamış harekâtında ölen asker sayısı 25 bin40 bin kadar. Bu rakamlar, birçok veriyle çelişse de Mayatepek şu sorunun cevabını vermiyor: 3’üncü Ordu’nun kaybı bu kadarsa, nasıl oldu da Rus ordusu, Sarıkamış’tan, Erzurum’dan girip Bitlis’ten, Muş’tan çıkabildi? Asıl vahim olan, Mayatepek’in, Sarıkamış faciasının suçunu, Enver Paşa’nın komutanlarından Hafız Hakkı Paşa’ya yüklemeye çalışması. Ona göre Hafız Hakkı M GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Sarıkamış ve Enver Paşa’nın Torunu ları kovup 3’üncü Ordu’nun komutanlığını da üstlenen Enver Paşa... Cephe gerisiyle demiryolu bağlantısı bile olmayan, keçiyolu gibi karayollarından, on binlerce aç, susuz, çıplak askeri Sarıkamış karlı dağlarına süren, Orta AsyaHindistan fatihi olma rüyalarını gören Enver Paşa... Hezimetten sonra, Hafız Hakkı Paşa’yı, 3’üncü Ordu kalıntılarının başına ordu komutanı olarak bırakan da aynı Enver Paşa’dır. Madem Hafız Hakkı Paşa, Enver Paşa’nın emirlerini dinlemeyen, ün peşinde, hırslı ve başarısız bir paşadır, Enver Paşa, neden onu ordunun başında bırakmıştır? ??? Sarıkamış hezimetinin verdiği zarar an Paşa’nın “çabuk zafer ve ona eşlik edecek ün peşindeki kişisel hırsı” felaketin nedeni olmuş. Hafız Hakkı Paşa, Enver Paşa’nın emirlerini dinlememiş. 100 kilometrelik bir cephe açmış ve 10 binden fazla askerin tifodan yataklara (hangi yataklarsa?) düşmesine yol açmış. Hafız Hakkı Paşa’nın, en az Enver Paşa kadar ün peşinde bir kişisel ‘hırs küpü’ olduğu doğrudur. En az Enver Paşa kadar askerlik, strateji ve taktik cahili olduğu da doğrudur. Ama onu, hiçbir deneyimi ve askeri başarısı yokken binbaşılıktan paşalığa yükseltip kolordunun başına geçiren de Enver Paşa’dır. Başkomutan olduğu halde, aynı zamanda, deneyimli komutan latmakla bitmez. Ama nedense, son zamanlarda, Sarıkamış’ı bir başarı öyküsü gibi anlatma, onun başsorumlusu Enver Paşa’yı bir kahraman gibi gösterme modası başladı. ??? Torun Mayatepek bir hata daha yapıyor. Başkomutan olarak Sarıkamış’tan sorumlu tutulan Enver Paşa’nın, yine başkomutan olarak neden Çanakkale zaferi nedeniyle övülmediğini soruyor. Sarıkamış nedeniyle Enver Paşa’yı değil de onun emrindeki bir komutanı sorumlu tutan Mayatepek, nedense, sıra Çanakkale’ye gelince, oradaki bir ‘ast komutanı’ değil, başkomutanı şeref sahibi yapmaya çalışıyor. Kaldı ki... Kimsenin Enver Paşa’yı Çanakkale zaferine ortak yapmaya çalışmamasını tavsiye ederim. Enver Paşa’nın torunu bile olsalar... Çünkü Enver Paşa’nın Çanakkale’de verdiği zararları öğrenince, Çanakkale zaferinin Enver Paşa’ya rağmen kazanıldığını öğrenince çok üzülürler. ORTAKLIK GEREKİYOR “KİT’lere bakınca çok net bir resim yok” diyen IMF Türkiye Temsilcisi’ne göre orta vadede enerji konusunda rasyonel bir fiyat rejimi uygulanmalı. Kamu ve özel sektör arasında elektrik üretimi konusunda ortaklık kurulmalı. Son üç aydır enflasyon rakamlarının iyi olduğunu söyleyen Bredenkamp, faiz indirimi konusunda Merkez Bankası’nın temkinli duruşunu sürdürmesi gerektiğine dikkat çekti. Bredenkamp, “Enflasyon konusunda hâlâ riskler var. Enerji fiyatları ve kıtlığa bağlı olarak gıda fiyatları önemli. Hükümet harcamalarının yıl sonuna kadar nasıl gideceği önemli. Hepimiz sabırlı olmalıyız” dedi. hikmet.bila@ntv.com.tr