23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 OKURLARA İBRAHİM YILDIZ C Yeni Dönem olaylar ve görüşler 10 AĞUSTOS 2007 CUMA Atatürk’süz Cumhuriyet ünyada, ülkesini işgalci güçlerden kurtarıp ulusuna insanca bir yaşamın kapılarını açan bir önderi ve getirdiklerini silip de mutlu olan bir ulus gösteremeyiz. Bu sosyolojik gerçeğe karşın bizdeki kimi okuryazar, unvanlı ve de anlı şanlı (!) insanların, Atatürk’ü ve getirdiklerini silme çabalarını anlamakta güçlük çekiyoruz Neler yaptı, yok etmek istedikleri Atatürk? Önce ulusça emperyalist güçlere karşı giriştiğimiz bir kurtuluş savaşında bize önderlik etti. Bununla da kalmayıp bizleri kulümmet olma niteliğinden çıkarıp yurttaşbirey olma yolunu açan Cumhuriyeti kurdu. Kurduğu Cumhuriyetin kuruluş felsefesi, onun Kemalizm (Atatürkçülük) olarak ifade edilen tam bağımsızlık, ulusalcılık, ulusal birlik, laiklik, emperyalizm karşıtlığı, ulusal egemenlik gibi ilkelerine dayandırıldı. Sonuçta çokuluslu Osmanlı devletinden ulusdevlete geçildi. Böylece Türk ulusu ulusal kimliğine kavuştu. Hiç kuşkusuz, iş bununla kalmadı. Atatürkçülüğün devrimci niteliği gereği çağdaşlaşma ve uygarlaşma süreci kesintisiz sürdü. Devrimler süreci başladı. Harf devrimiyle Arap alfabesi kaldırılıp Latin alfabesine geçildi. Okumayazma ve uygar dünya ile iletişim bu sayede kolaylaştı. Kıyafet devrimiyle Türk kadını çarşafı atıp mo PENCERE Köşecinin Marifeti... 40 50 yıl önce Babıâli’de, ülke çapında 6 7 gazete çıkıyordu; her birinde ben diyeyim 3, siz deyin 5 fıkra yazarı olduğuna göre ‘matbuatımız’ ve okurlarımız 3040 köşeciyle yetiniyorlardı... Bugün yayımlanan 3040 gazetenin eklerini de hesaba katarsanız bu konuda maşallahı var... En kıtıpiyos gazetede bile 1015 köşeci kalem oynatıyor... Maşallahımız var!.. Kimbilir, belki köşecilerin sayısı 1000’i aştı... Sürüsüne bereket!.. ? Dinci köşe yazarlarımızı özel bir köşeye koyuyorum; şeyhleri onları okuyup üflediği için hikmetlerinden sual olunmaz... Üstelik hangisi hangi tarikattan ya da cemaattendir, hesabını tutmak güç... Çok satışlı medyada köşeciliğin kendine göre zorlukları vardır... Nasıl?.. Bugün medyamızın belli başlı gruplarında iş tutmak için köşecinin ‘emperyalizm’den söz açmaması akıllıca bir tutumdur... Emperyalizm Türkiye’nin tepesine binmiş, ülkemizi çekip çeviriyor; dünyanın en yüksek faiz ve rant katakullisinde bir koyup beş alıyor.. Olsun... Emperyalizm sözcüğünü kullanmak ayıptır, yasaktır, sözüm ona ciddi köşe yazarına yakışmaz... Emperyalizm yerine ne diyeceksin?.. Küreselleşme!.. ? Ya ‘dincilik’ sözcüğü?.. Ağzından yel alsın, kalemin kırılsın, bilgisayarın bozulsun!.. Dincilik diyen köşecinin bizim medyada ağzına kırmızı biber sürülür; İslamcılıktan da yerli yersiz söz açmak köşecinin başına bela açabilir... Kadın erkek eşitliğinde tesettürün olumsuzluğundan kim köşesinde yakınıp da bar bar bağırabilir?.. Başka konu mu yok?... Hele kadın yazar olup da “türban özgürlüğü”nden dem vurdun mu, bugünkü medyamızda el üstünde tutulursun!.. Köşecilikte dedikoduya prim var... İşini bildin mi, köşeci olarak köşeyi bile dönebilirsin... ? Ayrıca günümüzde köşeci, patronun piyasadaki ilişkilerini bilmek zorundadır.. İktidar üzerine yazarken de patronun yalağına su kaçırmaktan ustalıkla çekinmekte yarar bulunabilir... Kalemine ya da bilgisayarına sahip çıkacaksın... Piyasa, iş hayatı, ihale dünyası, iktidar ilişkilerini, özel dostluklar, falan filan derken köşe yazarının yazı yazması olağanüstü bir çıkar ilişkileri tezgâhının dokumasına dönüşebilir... Ustalık ister bu iş!.. ? Peki, her gün yüzlerce, belki de binlerce köşe yazısı yayımlandığına göre bu üretimin alıcısı var mı?.. Olmaz olur mu?.. Piyasa alıcısı olmayan malı üretmez... Ne derseniz deyin, ülkemiz medyasında köşe yazısı en iyi pazarlanan ürünlerden biri... D M. Naci ÜNVER dern giyime kavuştu. Erkekler fes yerine şapka giydi. Dine dayalı hukuk sistemi yerine laik hukuk sistemine geçildi. Önce Medeni Kanun kabul edildi, sonra da Ceza Kanunu. Medeni Kanun evlilikte tekeşliliği ve mirasta kadınerkek eşitliğini getirdi. Ayrıca yapılan hukuki düzenlemelerle kadınlarımıza birçok Batı ülkesinden önce, seçme, seçilme ve kamu görevlerine atanabilme hakları tanındı. Kuruluş felsefesi Atatürk ilkelerine dayanan Cumhuriyet ile başlayan çağdaşlaşma süreci, kimi zaman ortaya çıkan engellemelere karşın durmadı. Çünkü Cumhuriyetin dokusu Atatürk ilkeleriyle oluşturulmuştu. Bu yüzden sağlamdı. Bu sayede Türk ulusu çağdaş uluslar topluluğu içinde onurlu yerini alabildi. Tüm bu gerçekler ortadayken kimi zaman birileri çıkıp “anayasanın başlangıç kısmından ve maddelerinden Atatürk milliyetçiliği ve Atatürk ilke ve inkılapları (devrimleri) gibi kavramların yer almasının gereksiz olduğunu” söylerse onlardan şu soruların yanıtını istememiz gerekmektedir: Ne yapmak istiyorsunuz? Siz Cumhuriyetin kuruluş felsefesini yok sayalım mı diyorsunuz? Bunun üstünü örtebilir misiniz? Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez maddeleri arasında yer alan ve laiklik ilkesini de içeren 2. maddesinden Atatürk milliyetçiliği kavramını hangi yöntemle çıkaracaksınız? Cumhuriyetle özdeşleşmiş Atatürk’ü, onun ilke ve devrimlerini, devrim yasalarını ortadan kaldırabilir misiniz? Atatürk ilkelerini Cumhuriyetin dokusundan söküp çıkarabilir misiniz? Tüm bunların da ötesinde, 83 yıl Atatürk okuyup Atatürk yazan nesillere bunları unutun diyebilir misiniz? Şu gerçeği burada açıklamakta yarar görmekteyiz: Bugün ya da yarın sivil bir anayasa yapma bahanesiyle Atatürk ilke ve devrimleri ile Atatürk milliyetçiliği gibi kavramların anayasadan bir an için çıkarıldığını varsayalım.Hemen belirtelim ki; ortaya ulusal kimliği olmayan, renksiz ve çağdaş felsefesi yönünden de kurak bir anayasa çıkacaktır. Sonuçta laik rejimin rengi solacak ve azgelişmiş demokrasimiz daha da cılızlaşacaktır. Ve bunun da ötesinde, rejim laiklikten uzaklaşıp geriye doğru yön değiştirecektir. Böyle bir anayasaya da sivil değil ancak “sefil” (yoksul) anayasa diyebiliriz... Şayet anayasanın sivilleştirilmesinden, daha demokratik yapıya ka Yargıtay Onursal Daire Başkanı vuşturulması ve ülkede demokrasinin geliştirilmesi amaçlanıyorsa böyle bir girişimin ulusça onaylanacağı açıktır. O zaman işe demokratik hukuk devleti olmanın koşullarının oluşturulmasından başlamamız gerekir. Bunun için de öncelikle hukuk devletinin olmazsa olmazı sayılan kuvvetler ayrılığı ilkesini yaşama geçiren değişiklikler yapılmalıdır. Bu bağlamda siyasal erkin yargı üstündeki yetkileri kaldırılıp yargı bağımsızlığı mutlaka anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Ayrıca milletvekili dokunulmazlığı, suç işleyeni koruma kalkanı olmaktan çıkarılıp sadece yasama faaliyetleriyle sınırlı hale getirilmelidir. Kamu çalışanlarına onaylanan uluslararası sözleşmelere ve ILO sözleşmelerine uygun olarak toplusözleşmeli, grevli sendikal haklar tanıyan değişiklikler yapılmalıdır. Siyasi Partiler Kanunu’nda ve Seçim Kanunu’nda değişikliklere gidilerek aday belirlemede lider iradesi yerine sadece halkın iradesinin esas alınmasının yolu açılmalıdır. Tüm bunların da ötesinde, eğitimdeki geriye gidiş durdurulup ülke, ulusal kimliği öne çıkan, çağdaş bir eğitim sistemine kavuşturulmalıdır. Tabii, istiyorsanız... Ve yapabiliyorsanız... hetiyatrosu?mynet.com yeni üyelerinin yemin töreniyle açıldı. Dünya ajanslarına da yansıyan fotoğraf, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DTP milletvekillerinin elini sıkmasıydı. İki partili Meclis, yeni döneme AKP, CHP, MHP, DTP ve DSP’li milletvekilleriyle girdi. İlk günün havası ılımlıydı. Beklenen gerginlik yoktu. Bugünden itibaren Meclis’i bekleyen en önemli sorun Cumhurbaşkanlığı seçimidir. Başbakan Erdoğan Çankaya’ya çıkıp Cumhurbaşkanı Sezer ile görüşecek. Yeni hükümeti kurmak için görev isteyecek. Erdoğan’ın işi zor... Önce, geçen hükümetin üyeleri, ardından partiye yeni katılanlardan yeni bir Bakanlar Kurulu oluşturacak. AKP’de kulisler yoğun. Bakanlık isteyenler çoğunlukta. Erdoğan, Gül ve Arınç... Partinin belirleyici üçlüsü. Bakanlıkları paylaştırmak onların işi. Ardından Çankaya sorununu çözmek için çaba gösterecekler. Abdullah Gül, “Meydanların sesine kulak verin” diyor... Erdoğan’ın, “uzlaşmadan olmazı” masaya süreceği öne sürülüyor. Arınç için nasıl bir formül bulunacağı ise merak konusu. Arınç’ın, Meclis Başkanlığı olmazsa MGK’de temsil edilen bir bakanlık istediği kulislerde konuşuluyor. Erdoğan sıkıntılı günleri bakalım nasıl aşacak? ??? Gazetelerin görmezden geldiği haberi manşetimize taşıdık. ABD’nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke’un sözleri, Türkiye’ye bakışlarını ortaya koyuyor. Holbrooke, dünyada ılımlı İslam modelinin bulunduğu iki ülkenin Türkiye ile Malezya olduğunu söylüyor. “Ilımlı bir Müslüman parti, meşruiyetlerini Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ten alan ünlü milliyetçi partileri mağlup etti...” diyen eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın bu sözleri önümüzdeki süreçte çok tartışılacak. ??? Cumhuriyet’in manşeti de Holbrooke’un sözleri kadar önemlidir. AB’ye bağlı Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan raporda, “Türkiye’nin İslamlaştırılmasının endişe verici olduğu” ileri sürülüyor. Rapora göre; Türkiye’de İslamcıKemalist kutuplaşması var. İslamcılığın yükselmesinin nedeni 1980 darbesidir. Ordu İslamcı kökleri olan bir cumhurbaşkanı istemiyor. Kemalistler, İslamcılara, Kürt milliyetçiliğine, Avrupa liberalizmine karşı. DTP, bir şekilde PKK’ye bağlı. DTP ile AKP antiKemalist. Seçim sistemindeki yüzde 10’luk baraj demokratik değil. ??? Cumhuriyet gazetesi okurlarına her gün bir ek vermeyi sürdürüyor. Yeni bir kampanya için çalışmalarımız devam ediyor. Yaz sonunda okurlarımızın beğeneceği bu kampanyanın hazırlıklarını sürdürüyoruz. İyi haftalar... TBMM Ü şendiğimden oturup saymadım, ama hesabını yapmak kolay... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN ilan renkli CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle