27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTA C Redaksiyon/Redaktion: Starkenburg Str. 5, 64546 MörfeldenWalldorf. email:[email protected] Tel: 0610598174446 İmtiyaz Sahibi/Inhaber: İlhan Selçuk (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’yi temsilen, Cumhuriyet Vakfı adına) Genel Yayın Yönetmeni/ Chefredakteur: İbrahim Yıldız Yazı İşleri Müdürü/ Redaktionsleiter: Osman Çutsay Editör/ Redakteur: Gonca Kanber Yayın Koordinatörü/ Koordinator: Hayri Arslan Reklam/Anzeigen: Ömer Aktaş Yayın Kurulu/Redaktionsbeirat: İlhan Selçuk (Başkan/ Vorsitzender), Prof. Dr. Emre Kongar (Berater), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara Baskı/Druck: Hürriyet A.Ş Zweigniederlassung Deutschland, An der Brücke 2022 D64546 MörfeldenWalldorf. Dağıtım/ Vertrieb: ASV Vertriebs GmbH (Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der erscheinenden Anzeigen) U R O P S K I L I C BINI I L E M S E L I R ENDÜST Sabiha KURTULMUŞ ürk kültürünün vazgeçilmez parçası atlar... 2 canlının tek bir vücut haline geldiği takım sporu binicilik. Aynı zamanda hem bedene hem de ruha hitap etmesi açısından da çok önemli. Yıllardır pahalı, ulaşılamaz, kapalı kapılar ardında yapılan sosyete sporu olarak algılanmış. Binicilik Federasyonu Başkanı Armağan Özgörkey için at sevgisi babadan oğula geçen bir tutkuya dönüşmüş. Yeni özerkleşen federasyonda öncelikli hedef ve görevlerinden birinin halktan kopuk duran binicilik sporunu doğru anlatmak ve yaymak olduğunu söyleyen Özgörkey, hedeflerine ulaşmada endüstrileşmenin önemine dikkat çekiyor. Uzun yıllara yayılan at sevgisi nereden geliyor? Hobi nasıl tutkuya dönüştü? Babamdan. Ben atlardan çok korkardım. Bugünkü yaşlarla kıyaslanırsa çok geç yaşta başladım. Şimdi çocuklar 67 yaşında başlıyor. Atlardan çok korkmama karşın İzmir Atlı Spor Kulübü’ne Midilli atlardan geldi. Onlarla haşır neşir olurken korkum gitti. Ondan sonra da hobi tutkuya dönüştü. Kaç yıl oldu? Aralar verdim. 1418 yaş arası ve 30’dan sonra bir süre bindim. Toplamı 15 yıldır sanırım. Dünyayla karşılaştırdığımız zaman neden binicilerimizin başarıları sınırlı? Çalışma sistemleri mi farklı? Bir kaç nedenden sınırlı. Çok ciddi ve ilmi bir açıklaması var aslında. Federasyonda inceliyoruz, neden biz arzu ettiğimiz yerde değiliz diye... Bu sporun başına çok şey geldi. Yıllardır ülkede karantina vardı, yurtdışına çıkamıyordu atlar. Yurtdışındaki ehil, işi bilen atlar Türkiye’ye gelemiyordu. Gümrük sorunlarından ötürü yasaktı. Bu nedenle de iyi atlarla yarışmak için binicilerin çok şansı olmadı. Yurtdışına çıkıp tecrübe kazanma şansları ARMAĞAN Ö da yoktu. Hep burada, kendi şartla T Kenan tarih yazdı MOTOSİKLETTE DÜNYA ŞAMPİYONU OLDU Spor Servisi Motosiklet Supersport Dünya Şampiyonası’nda Honda CBR600RR’yle yarışan Kenan Sofuoğlu, büyük bir başarıya imza atarak sezonun bitimine 3 yarış kala şampiyonluğunu ilan etti. Supersport 2007 sezonunun sondan Kenan, doğum yeri Sakarya’nın plaka numarası olan 54’le yarışıyor. 4. yarışı İngiltere Brands Hatch’te yapıldı. Yarışa ilk sırada başlayan Sebastien Charpentier’ın mekanik sorun yaşaması Kenan’a avantaj sağladı. Kenan’ın bu yarış sonunda şampiyonluğunu ilan edebilmesi için en yakın takipçisi Fransız Fabien Foret’den 5 puan fazla alması gerekiyordu. Kenan İngiltere’de bir savunma yarışı sergileyerek Avustralyalı Brock Parkes’a geçilmesine karşın damalı bayrağı 2. sırada gördü. Fabien Foret yarışı 6. sırada bitirince Kenan, sezonun bitimine 3 yarış kala şampiyonluğa ulaştı. Kenan Sofuoğlu’nun ağabeyi Sinan Sofuoğlu ise “Kardeşim 5 yıldır bu başarıya ulaşmak için mücadele ediyor. 600 cc.’lik yarışlara katıldığı ilk yılda tecrübesizliği nedeniyle birçok kaza atlattı. Kenan’ın önünde bir Süperbike var. Bunda da 3 yıl mücadele vermesi gerekiyor. Çünkü 1000 cc.’lik motosikletle yarışacak. Kenan şu anda 600 cc.’lik motosikletin tam modifiyelisini kullanıyor. NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN Atletizmin Güldüğü Gece büyük dopingtir ama kürsüden söz etmenin şu an için bir anlamı yok. Atletizm saniyelerle, saliselerle ölçülür, 2 saniyenin arasına 99 atlet girer ama o 2 saniyenin arasına girebilmek o kadar basit ve kolay değil. Giren giriyor denilebilir elbette ki ama onun koşulları vardır. Biz ise devlet politikasından yoksun, Meclis’i dolduran polikacılarla kardeş kardeş yaşıyoruz. Kimi zaman onlar sporun içine girer kimi zaman da biz politikacılarla haşır neşir oluruz. Az gider uz gideriz, bakarız arpa boyu gitmişiz. Gece yarısına yaklaştık, konuşmaların sonu gelmedi, gelmezdi de... Çünkü sorun sporun politikasızlığıdır. Atletlerimizin spor akademilerinden başka bir yerde okuma şansı yok. Sonuçta gidecekleri nokta beden eğitimi öğretmenliği. Yeterli mi? Değil... Başka branşlara gitmek istiyorlar ama yollar kapalı. Tek yol ya eğitim ya da spor. Hem koş hem oku ama tabii ki okuyabilirsen. Atletizmin derdi çok, yazmakla bitmez. En iyisi atletleri fazla meşgul etmeyelim, bırakalım da hedefe koşsunlar... Vestel gibi büyük bir sponsor varken. “A azen iyi futbol da oynuyoruz. Avrupa’nın göbeğinde oynanan FenerbahçeBeşiktaş arasında yapılan Süper Kupa maçı, alışık olmadığımız bir güzellikteydi. Sanırım bu maçı bütün dünya da beğendi. Zaten bir takım 90 dakika, heyecanlı, süratli ve uyumlu bir futbol oynuyor ise elbette ki sahaya koydukları oyun da güzel oluyor. 22 futbolcunun süper klas olmasına da gerek yok. Fenerbahçe’de dünyanın en çok ilgilendiği isim, Carlos... İnsanlarımız onun ilk maçta harikalar yaratacağına inanıyorlardı. Oysa nereden baksanız sol boşlukta oynuyor. O da Can Arat gibi takıma uydu. Takıma katkı açısından aralarında pek fark da yoktu. Biri, boğaz tokluğuna oynuyor, diğeri de trilyonlar alıyor. Özetle, ucuzundan pahalısına kadar hepsi de bir tek yumruk, yürek olmuşlardı. Sanırım ilk önemli maçta Fenerbahçe, geçen yıldan daha iyi futbol oynuyor. Aralarındaki dayanışma çok iyi. Koordinasyon da öyle. Böyle devam ederse Süper Lig’de yine şampiyonluk için en kuv B GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR Futbolun Tanrısı Böyle İstedi rektör Zico, ileride sakınca yaratmamak için bu psikolojik olayı iyi tanımlamalıdır. Fenerbahçe’nin Süper Kupa’yı almasında attığı gol ile başarılı olan Kezman, sık sık “Ben çift santrforlu bir taktik ile başarılı olurum” diyor. Doğru çözmüş kendini. Savruk futbol oynuyor. Hem de kafası önünde. Bu nedenle gole zor gidiyor. Süper Kupa’da da öyle oldu. Golü atmasaydı, ismi etrafında çok spekülasyon olurdu. Kezman’ın yanında ikinci santrfor oynayacak isimler var. Bir tanesi Deivid. İşte, oynadı ve de Kezman gol attı. Semih de var. Bu da göz ardı edilemez. Avrupa’dan yeni bir santrfor almak gibi savurganlığa gitmemeli. Zico bun vetli aday. Fenerbahçe Carlos’u aldı, reklam açısından büyük başarı kazandı. Kasalarında reklam gelirleri arttı. Bu nedenle birinci derecede ilgi gören Alex, az da olsa önemini kaybetti. Çünkü bu futbolcunun bütün havası, attığı serbest vuruş ve kornerlerden kaynaklanıyordu. Bu yetenekleriyle de Fenerbahçe’de çok gol attı. Carlos gelince işler değişti. 18 metre dışındaki serbest vuruşlara hep Carlos gidiyor. Alex’e sadece korner atmak kalıyor. Bu durum giderek Alex’te kompleks yaratabilir. Ne var ki Carlos’un, oynadığı hazırlık maçlarında attığı frikiklerde henüz siftahı yok. Kaleyi tutanı da olmadı. Teknik di lardan birini seçmeli ve devamlı olarak Kezman ile yan yana oynatmalıdır. Zico’ya takım empoze etmek gibi bir dangalaklığım yoktur. Bu sadece benim düşüncem. Yanlış da olabilir. Beşiktaş’a gelince... Ortaya koydukları futbolun kalitesi çok iyiydi. Oyun süresince tüm futbolcular görevlerini yaptı. Genci de, yaşlısı da... Zaman zaman gol pozisyonlarına girdiler. Ertuğrul Hoca, futbolun konsantrasyonlarını iyi ayarlamış. Bu maçtan geçerli not aldı. Onların da hastalığı sanırım santrfordu. Sanırım iyi bir santrfor olsaydı belki sonuç böyle de olmazdı. Nobre, Richardinho ve Gökhan takıma girerlerse nasıl Beşiktaş olacak bilemiyoruz. Bunu ileride göreceğiz. Özetle, Süper Kupa’da iki takım da güzel futbol oynadı. Ama futbolun tanrısı, kupayı Fenerbahçe’ye layık gördü. 100. yılda Süper Kupa gibi çok önemli ve değerli kupayı müzesine götüren Fenerbahçe’yi candan kutlarız ve devamını dileriz. hderingor?hotmail.com ğlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” demiş şair. Sporların anası da ağlarmış ama bazen de gülermiş. Atletizmin güldüğü ender gecelerden biriydi. Atletizm camiası Ortaköy’de Radisson Oteli’ndeki moral yemeğinde bir araya geldi. 2003’ten beri önce Süreyya Ayhan’la ‘’sporların anası’’na destek veren Vestel, bu kez ‘’Dünya Şampiyonası’na doğru koşuyoruz” sloganıyla geldi. Atletizme gönül vermiş eski ve yeni yöneticiler, ulusal takımın atletleri ve atletizm yazarları o gecede geçmişten çok atletizmin bugününü ve yarınını konuştu. Konuşmaların odak noktasında 2008 Pekin Olimpiyatları vardı ve atletizmsever sponsorların amacı da bu olimpiyatlarda atletleri madalya alabilecek performansa ulaştırmaktı. Vestel, ENKA ve GSGM’nin kesenin ağzını açmasıyla bu amaca ulaşabilir miydik? Neden olmasın diyeceğim ama sadece dünya devleriyle bir yarı finalde bile buluşmamızın ne denli önemli olduğunu belirtmekle yetineceğim. Yemekte atletlerimiz de konuştu, onları gelecekten umutlu ve inançlı gördüm. Gerçi inançlı olmak en ayucelman?yahoo.com SUALTINDA PEDAL ÇEVİRİYORLAR Çin’in kuzeyindeki Dalian kenti ülkede en çok havuzun bulunduğu kent olarak biliniyor. Hal böyle olunca bu kentte su sporları yapanların olduğu kadar su sporları yarışmaları ve havuz etkinliklerinin sayısı da bir hayli fazla oluyor. İşte bu etkinliklerden biri sualtı sporları meraklıları için düşünülmüş. Her yıl düzenlenen etkinlikte dalgıçlar su altında bisiklet yarışı, futbol turnuvası gibi ilginç turnuvalara katılıp hem hünerlerini sergiliyor hem de neşeli bir hafta sonu geçiriyorlar. (Fotoğraf: AP) ‘ rımız içinde dönmesi gerekiyordu. İkinci neden coğrafi olarak biz bu sporun kalbinden çok uzaktayız. Kalbi Batı Avrupa. Türkiye’den Hollanda’ya yarışa gidecek atın transfer edilmesi gerekiyor. Bir kamyon seyahatiyle ya da çok ciddi paralar ödeyerek uçakla göndermek gerekir. Maaliyeti çok yükselten etkenler...Bu işe gönül vermiş insanların gelir seviyeleri belli bir boyutta olsa da dünyada binicilik bir endüstri... Türkiye daha o noktada değil. İşin başında sponsorluklar var. At sahiplerinin hepsi şu anda sponsor durumunda. Çok iyi binicilerin kendi atları yok. Sporcular herhangi birinin atına biniyor ya da bir şirketin sponsorluğunu yaptığı ata. Dünyadaki vergi yasalarına göre bir atın giderini şirkete yazabiliyorsun. Türkiye’de bu kanunlar gelişmiş değil. Tüm bu verilere bakınca ülkemizin daha ileriye gidebilmesi büyük sürpriz olurdu. Ancak belli bir seviyeye dek Türkiye bayağı yol aldı. Özellikle de son 56 yılda. Sponsorluklar başlasın, spor daha ucuzlasın, maliyetler düşsün. Bu ancak endüstrileşerek olabilecek bir şey. Burada daha katedilecek yol var. İyi bir binicisin, o zaman olimpiyatlara aday mısın dersen, değilsin. Çünkü sıraladıklarımızın olması, sık sık yurtdışında yarışlara katılıyor olmak gerek. Hem binicinin hem de atın o tecrübeyi yakalayabilmesi için. Aynı çarkın içinde olmak bu spor için en önemli şey. Binicilik Federasyonu Başkanı olarak kaç yıldır bu görevdesiniz, faaliyetler ne durumda? 1995’ten beri bu görevdeyim. 1995 1997 arası çok fazla bir şey yapabildiğimizi söyleyemem. Çünkü özerk değildi federasyon. Kendi yönetim şeklini devletin, GSGM’nin çizdiği ana statü çevresinde belirliyordu. Federasyonlara sponsorluk üzerinden gelir temin etme hakkı oluşturuldu. Bu da ancak son 1 yıldır devrede. O uzun ince yola Türkiye olarak çok yeni çıktık. İşler iyi gidiyor mu? Bu yolun üstünde olmak çok önemli bir şey. Bir çok federasyon bizden sonra çok geç kalarak başladı. İlk özerkleşen federasyonlardan biriyiz. Sponsorlara gittiğimiz zaman da iyi ürünler götürebiliyor duruma geldik. Bu yıl itibariyle D Spor’la yayın hakları sözleşmesi imzaladık. İçinde çok ciddi yayın saatlerimiz var. Büyük yarışlarımız canlı yayınlanıyor. Yapabileceklerimizin yüzde 80’ini yaptık. Ama yapmamız gerekenin daha yüzde 10’unZGÖRKEY dayız. HERKES YAPABİLİR ‘ İstanbul’un Anadolu yakasında 20 kulübümüz var. Kulüplerde üyelik şartı yok. “Ata binmek istiyorum” dediğinizde ayağınızda bir jean pantalon ve bot varsa emniyet şapkasını, “tok”u veriyorlar. Hocalar eşliğinde ata binebiliyorsunuz. Seanslar 15 25 YTL arası... Bunu başka sporlarla kıyasladığımızda sörf kiralama dolar bazındadır. Hele hocaylaysanız fiyatı katlanır. Yarışmacı olmadığınız sürece at sporunu yapmak pahalı bir spor değil. İnsanlara anlatmamız gereken en önemli şey bu. Bir de maalesef kulüplerimizin çoğunda hâlâ “üye olmayan giremez” yazıyor. İnsanları bu da ürkütüyor. Bu sporu herkes seyredebilir. “Türkiye’de sosyete var mı” diye sorarsanız bence yok. Bu sporla ilgilenmek isteyenler Binicilik Federasyonu’nu arayabilirler. Kendilerine yakın hangi kulüplerimiz var, onu öğrenebilirler.Türkiye’nin her yerinde binicilik sporu yapılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle