06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 100 bini aşkın yurttaş, ‘Manisa Arınç’ın değil Cumhuriyet sevdalılarının Manisa’sı olduğunu haykırdı C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 11 MAYIS 2007 CUMA Yüz binlerin duyarlılığı ÇANAKKALE Gerçeğin Aynasında çek olanca heybetiyle duruyor. AKP üçte bir oyla parlamentonun üçte ikisini ele geçirdi. Ama AKP’ye oy veren üçte birin önemli bir kesimi ülkenin yoksulları, işçileri, köylüleridir. İşçiler, işsizler, çiftçiler, memurlar AKP tarafından rehin alınmışlardır. Beş yıllık iktidar ise bu kitlenin ideolojik olarak da gözaltına alınabilmesi için pek verimli bir şekilde kullanılmıştır. Bugün meydanları dolduran, umut ateşini yakanlar bu gerçeğin farkındadırlar, bu onların dillerine, pankartlarına yansıdı. Durumun henüz farkında olmayan soldur. Sosyal demokratlar, meydanları “garantiye alınmış oylar” olarak görüyor. Diğer sol partiler ise enerjilerini sokaktaki insanlara değil de Türkiye’nin gerçekleriyle ideolojik hesaplaşmaya ayırmış durumdadırlar. Onlara bakılırsa sokaktakiler darbecidir. Türkiye’nin en büyük derdi AKP’li demokrasinin korunmasıdır. “Demokrasi” kavramıyla ilgili eski, ama pırıltısını yitirmemiş tartışma çoktan rafa kaldırılmıştır. Burjuva demokrasisi de değil, emperyalist damgalı AKP demokrasisi bu arkadaşlara yetmekte, kişisel özgürlüklerini toplumun özgürlüğüne yeğ tutmaktadırlar. Bazı soruları, yanıt vermeyi bir yana bırakın, duymak bile istemiyorlar. Eğer sokaktakiler darbeci, sokağa çıkamayanlar AKP’liyse, siz kimlerle Türkiye’nin geleceğini kurmaya niyetleniyorsunuz ki? Siz o yığınların darbeci olup olmadıklarını anlamak istiyorsanız, onlardan bir şeyler öğrenip onlara bir şeyler öğretmek istiyorsanız, uzaktan ahkâm kesmeyi bir yana bırakın. Gidin, orada duruyorlar. Birisi meydanda, diğeri AKP’nin esir kampında. ??? Okurlarım arada bir “Neden sen hep eski solcularla, solculuğu bırakıp karşı safa geçmiş olanlarla uğraşıyorsun?” diye sorarlar. Eski dostlarım onlar benim. Onların halkımıza yaşattığı hayal kırıklığının büyüklüğü kadar yer ayırıyorum onlara. Epeyce büyüktür hayal kırıklığı… [email protected] MARMARİS MANİSA irbirini izleyen yığınsal mitingleri, 1 Mayıs’ta İstanbul’un gözaltına alınışını, AKP’nin şaşkın halini, sağda birleşmeyi alkışlayan soldaki tuhaflığı, nihayet CHP’li, DSP’li sosyal demokratların yakınlaşmalarını, hepsini hepsini bir yana bırakıyorum bugün. Bugün, şeriat tehlikesine karşı ayaklananları küçümseyenlere, bir başka açıdan bakmayı önermek istiyorum, AKP’yi demokrasinin banisi ilan etmekten bir an için vazgeçsinler de, halkın durumuna, eğilimlerine ve eğilimlerin nedenlerine göz atsınlar. ??? AKP şeriatçı bir parti mi? Hayır! AKP, ABD planlarına uygun yürümeyi, bunun gereği olarak Türkiye’yi ılımlı bir İslam ülkesine dönüştürmeyi amaçlayan dinci bir partidir. Ona gerçek rengini veren, inanılmaz Makyavelist pragmatizmi, takıyyeciliği, vurkaç metotlarına olan yatkınlığıdır. AKP şeriatçı ayaklanmanın beslendiği tarlayı süren, gübreleyendir. Peki son beş yılda Türkiye ılımlı bir İslam ülkesi haline geldi mi? Sokaklara çıkın göreceksiniz. AKP yöneticilerini dinleyin, duyacaksınız. AB ülkesi olma çabaları onları bir dinci parti olmaktan çıkarmıyor mu? Sık sık başvurulan bu sav, Batı ülkelerini, AB’yi tanımamaktan kaynaklanıyor. AB’nin Türkiye’nin yönetileceği sistemle, halkın yaşam tarzıyla, biçimiyle ilgisi sıfıra yakındır. Onun ilgisi liberal ekonomiye, Türkiye’nin AB ile ilişkisine, Ortadoğu’daki pozisyonunadır. Sıkı AB karşıtı konumlardan gelen AKP’lilerin en büyük takıyyelerinden birisi AB üyeliği konusundadır. AB onlara, toplumda ve devlette yerleşme kapılarını açmıştır. En büyük iyiliklerinden birisi de aydınları AKP yanlısı aydınlar haline getirerek soldan koparmasıdır. Böylelikle ülkenin bir kısım aydınları “demokrat” bir görüntü altında neoliberal olabilmişlerdir. ??? Peki Türkiye’nin derdi, laikliğin savunulmasıyla, AKP’nin bu konuda görüntüde geriletilmesiyle bitiyor mu? Hayır, yeni başlıyor. Dincilaik tartışmasının arkasında gözler görmese de bir başka tartışma, bir başka ger B Hakan DİRİK 100 bini aşkın yurttaşın Türk bayraklarıyla kırmızıya boyadığı Manisa’daki Cumhuriyet Mitingi’ne ulaşmak kolay değildi. Zira, kente giden yollarda “onarım” çalışmaları tam da miting günü başlatılmıştı, ulaşım “tek şeritten” sağlanıyordu. Ama miting, tam da bu nedenle düzenleniyordu. Milli Görüş çizgisi, yasama ve yürütme erkini eline almış “üçüncü şerit Çankaya”yı da kapatarak Türkiye’yi tek şeride sokmak, üstelik geri geri götürmek istiyordu. Trafiğin tıkandığı noktada yurttaş inisiyatifi öne çıkıyordu. Önce Tandoğan, ardından Çağlayan... Görmek istemeyenlerin gözlerine sokarcasına kalabalıklaşan, meydanlara sığmayan yüz binler, milyonlar... Sıra Manisa’daydı, “Meclis dindar bir cumhurbaşkanı seçecek” dayatmasına kalkışan TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın Manisa’sında. Ama görülüyordu ki Manisa, Bülent Arınç’ın değil, Cumhuriyet sevdalılarının Manisa’sıydı. Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı’nın evini özel tim koruyordu. Kimden? Gücünü Kurtuluş Savaşı ruhundan alan, Cumhuriyetin temel niteliklerini korumak için yollara, meydanlara dökülmüş “duyarlı” yurttaşlardan! Duyarlı yurttaşlar arasında “tanıdık” simalar da göze çarpıyordu. Siyasetçiler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, belediye başkanları. Başta Manisa mitingine de büyük destek veren Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz, İzmir’in neredeyse tüm belediye başkanları... Gözler bir iki isim daha arıyor ama, zaman ayrılıkların altını çizme zamanı değil... (Fotoğraflar: MEHMET EMİN BERBER, AA, REUTERS, AP) MİTİNG İÇİN SAMSUN, DENİZLİ, ADANA, ESKİŞEHİR SIRADA ÇANAKKALE’NİN MİSYONU Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolun “çoban ateşinin” yakıldığı Çanakkale de, tarihsel misyonuna bir halka daha ekledi mitingle. “Çanakkale İçinde Vurdular Beni” türküsüyle Kurtuluş Savaşı’na giden yolda emperyalistlere karşı verilen mücadele anımsanırken, “10. Yıl Marşı”yla, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarına vurgu yapıldı. Tarihinin en büyük mitingini yaşayan Çanakkale’de, gençler ve kadınlar yine ağırlıktaydı. Cumhuriyet coşkusu İzmir’de ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da başlayarak yurda yayılan “Cumhuriyet Mitingleri” kapsamında, sıradaki il İzmir olacak. İzmir Kadın Kuruluşları Birliği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarının ortaklığında düzenlenecek miting, 13 Mayıs Pazar günü gerçekleştirilecek. “Cumhuriyet Mitingleri” Samsun, Adana, Eskişehir ve Denizli ile sürecek. Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik yapısından ve bağımsızlıktan ödün verilemeyeceğini vurgulamak için alanlara dökülen milyonların oluşturduğu halk hareketi, her geçen gün daha da yayılıyor. oldukça geniş katılımlı olması hedefleniyor. ADD Samsun Şubesi öncülüğünde ise 20 Mayıs Pazar günü Samsun’da Cumhuriyet Mitingi yapılacak. Mitingin, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı 19 Mayıs’ta, başlatıldığı kent olan Samsun’da yapılmak istendiği, ancak ulusal bayram olması nedeniyle ertesi günün daha uygun olacağına karar verildiğine işaret ediliyor. Samsun Cumhuriyet Mitingi için gerekli hazırlıkların başlatıldığı da belirtiliyor. ADD Denizli Şubesi öncülüğünde ise 26 Mayıs Cumartesi günü Denizli Demokrasi Meydanı’nda miting yapılacak. Genelkurmay Başkanlığı’nca yayımlanan bildiride Denizli’deki iki ayrı irticai gelişmeye dikkat çekilmesinden il halkının rahatsızlık duyduğu ve mitingin Denizli’nin laik Cumhuriyete bağlılığını kanıtlama amacı taşıdığının altı çizildi. Aynı gün Adana’da da miting gerçekleştirilmesi planlanıyor. Adana halkından miting için sivil toplum kuruluşlarına talep iletildiği ve hazırlıklara başlandığı belirtildi. Eskişehir’de ise 27 Mayıs Pazar günü miting yapılması için hazırlık yürütülüyor. ARINÇ’IN EVİNİ KİMDEN KORUYORLAR? Manzara garip... Kurtuluş Savaşı’nın karargâhı olmuş Türkiye ürkiye Cumhuriyeti Anayasası’yla hiçbir dönemde, AKP’nin 4.5 yıllık iktidarında olduğu kadar oynanmaya kalkışılmadığını öncelikle vurgulamak gerekiyor. Cumhuriyetin “laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti” tanımıyla belirtilen temel niteliklerinin tartışılmaya açılması çabalarının Türkiye’yi getirdiği nokta, bıçağın kemiğe dayandığını da ortaya koyuyor. Laiklik ilkesini sonraya bırakıp AKP iktidarının öteki değişmez nitelikleri kendi anlayışına göre yorumlayışını kısaca irdeleyelim. Demokrasiyi, kendinden önceki iktidarın hazırladığı seçim ve siyasal partiler yasalarıyla “tek partili dayatma politikasına” dönüştürmesi, yanlışlarının büyüklerinden birini oluşturuyor. Hem de, Acil Eylem Planı ve hükümet programlarında “Sayısal çoğunluğumuzu kullanmayacağız” sözünü vermiş olmasına karşın. AKP’yi bu alanda tek başına eleştirmek de sanırım eksik kalır. “Sivil” kavramından yola çıkarak seçilmiş sivillerin her yaptığını “demokratlık” olarak algılayıp kamuoyuna yansıtma görevini üstlenen yayın organları, yazarlar ve bilim insanları da bu kapsamda AKP ile birlikte sorumludurlar. T GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Önce Alanlar Sonra Sandık larak yorumlanıp uygulanmaya kalkışılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nden, anayasaya aykırılığı vurgulanarak iptal edilen yasa maddelerinin sayısı ise rekor düzeye çıkmıştır. ??? AKP iktidarının laiklikle ve dolayısıyla devletle kavgayı öngören yaklaşımı 11’inci cumhurbaşkanının seçimi nedeniyle bir kez daha ve üst düzeyde belgelenmiştir. “Dininde diyanetinde” tanımı kapsamındaki vatandaşlara kimsenin karşı çıkmayacağı bilindiğinden, bu durumdan yararlanmak amacıyla “sıkmabaş”ın da aynı kapsamda algılanması çabası giderek yoğunlaştırılmıştır. Çankaya’ya “dindar ve eşinin başı sıkmabaşlı” bir kişiyi çıkarma niyeti ilk kez bu dönemde devletin üst düzeyindekiler ta ??? Devletin “sosyal” niteliği de tersine işleyen bir kavrama dönüştürülmüştür. Adaletsiz gelir dağılımını düzeltmek için parmaklarını yalnızca oy vermek için kaldırdıklarında oynattıklarını sananlar, vatandaşların çok büyük bir bölümünü dinci vakıfların, derneklerin ve yandaş belediyelerin eline bakar duruma düşürmüşlerdir. “Ne kadar yardım o kadar oy” mantığı ayrıca demokrasiyi de yozlaştırma adına uygulanan bir yönteme dönüştürülmüştür. Bu yaklaşımdan “hukuk” da nasibini almıştır. Hem yasaların yapılışında, hem uygulanışında kişisel ya da partisel çıkarlar öne geçirilmiştir. Anayasa bile yargı katlarının kesinleşmiş, uyulması zorunlu kararları yok sayı rafından dile getirilebilmiştir. Ama bu niyet, sessiz devin kendine gelmesine ve meydanları doldurmasına da gerekçe oluşturmuştur. Cumhurbaşkanı seçimi turlarında anayasa ile içtüzük hükümlerinin yok sayılması da ne yazık ki bu döneme rastlamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin, cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunun yapılmamış sayılarak yinelenmesi kararı da amaca ulaşmak için hukuk dışı bir uygulamanın nedeni yapılmıştır. Seçimin turlarının birbirini izlemesi ve her oylamanın birinci oylama sayılması garipliği de hem laiklik hem hukuk anlayışı tarihine geçecek bir nitelik taşımaktadır. Cumhurbaşkanı adaylığı için grup kararı alınmasını yasaklayan anayasa kuralına karşın hem grupta yapılan görüşmeler hem AKP’nin üst düzey karar organlarında alınan kararlar, hukukun bu konuda da yok sayılmaya çalışıldığını gözler önüne sermektedir. Yazının bu bölümüne noktayı koyarken Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün çekileceği açıklaması kesinlik kazanmamıştı. ERTESİ BAYRAM SAMSUN’DA Ankara ile başlayan Burhaniye, Datça, İstanbul, Çanakkale, Manisa ve Almanya Duisburg ile devam eden mitinglerde, sıradaki il İzmir olacak. İzmir Kadın Kuruluşları Birliği, ÇYDD İzmir Şubesi, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) İzmir Şubesi’nin aralarında bulunduğu çeşitli sivil toplum örgütlerinin öncülüğünde gerçekleştirilecek mitingin, tıpkı Ankara ve İstanbul gibi oerinc?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle