Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 NİSAN 2007 CUMA bilim/vaziyet Evrimin dizginleri insanların eline geçti Rita URGAN iyoloji ve çevre koruma uzmanları insanın evrimi değiştirmesinin yol açtığı sorunları tartışmak üzere kısa bir süre önce ilk kez Los Angeles’ta düzenlenen uluslararası bir zirve kapsamında biraraya geldi. İnsan eliyle yapılan müdahaleler sonucunda evrildiği sanılan canlı türlerinin sayısı bir hayli yüksek olmakla birlikte, biyologlar bugün bile tam olarak neler olup bittiğini anlamaya çalışıyor ve gezegenimizin tehlikede olan evrimsel kalıtının en iyi biçimde nasıl korunacağı yönünde öğütler veriyorlar. Toplantının düzenleyicilerinden Kaliforniya Üniversitesi evrimsel biyoloji uzmanlarından Tom Smith, "İnsanoğlunun evrimi nasıl etkilediğinin kavranması sürecinin henüz çok başlarındayız," diyor. Bu süreçte iklim değişiminin oluşturduğu tehlikeler ise tüm unsurların başında geliyor. Yağmur Ekim C Ankara’dan fotoğrafın altında “Atın üstünde duramıyorsun, Çankaya’da nasıl duracaksın” yazıyordu. Bir de mitingi gölgelemek için terziler, berberler, döşemeciler gibi bilumum esnaf odası adına yazılmış, Ankara’nın köstebek eseri alt ve üst geçitlerine belediye tarafından astırıldığı belli “dandik demokrasi” pankartlarına çok güldüm. Üzüldüğüm de oldu. Hele, mitinge katılmayacaklarını açıklayan bazı “demokratik” örgütlerin yöneticilerine çok üzüldüm. Çünkü tabanları, örgütlerinin adını pankartlara yazarak alanda yerlerini almış, emperyalizmin kuyruğuna takılanları iplememişlerdi! Bir ara acıma duygusu kapladı “Mangal kültürü”nün dışına çıkamayanlar, mangalda “kül”tür bırakmıyor! 17 Erdoğan’ın en güzel sözü: “Başbakan olsan ne yazar, cumhurbaşkanı olsan ne yazar.” B Önce iklimi değiştirdik. Şimdi de canlıları daha önce hiç tanık olunmamış biçimlerde evrilmeye zorluyoruz. DOĞADIŞI AYIKLAMA: İnsanlar öteki canlı türlerinin son derece çarpıcı ve hiç beklenmedik biçimlerde evrilmelerine yol açıyor. Gezegeni dizginlerini koparmış uçsuz bucaksız bir laboratuvara dönüştürdük! Gelgelelim bir canlı türünde tutsak edilen kuşaklar arttıkça, o tür tutsaklığa daha çok uyum sağlıyor. Sydney Macquarie Üniversitesi genbilim uzmanlarından Richard Frankham bu tür değişimlerin yabanıl yaşama korkunç zararlar verdiğine dikkat çekiyor. YENİDEN YABANILLAŞMA Hayvanlar doğal ortamlarında yok olmaya başlayınca onlarla birlikte var olan türler de evrimsel değişimlerden geçiyor. Bu durum uzun süre önce yok olan canlı türlerinin ya da aynı işlevi yerine getiren başka türlerin getirilmesi suretiyle ekosistemleri "yeniden yabanıllaştırma" DOĞADIŞI AYIKLAMA Sorunlardan birini, doğadışı ayıklamanın canlı türlerini önceden kestirilmesi olanaksız biçimlerde etkilemesi oluşturuyor. Örneğin, Snake Irmağı’nda yaşayan Pasifik Chinook somon yavrularının boyları topu topu 50 yıl önce 90 milimetre iken, şimdilerde 70 milimetreye indi. Bu durum görünürde yoğun baraj yapımlarından kaynaklanıyor. Somonların birçoğu doğrudan denizlere göç etmek yerine daha yavaş bir gelişme gösteriyor ve kışı barajlarda geçirip ertesi yıl başka bir yere yol almayı yeğliyor. Kimi çevrebilimcilerin önerdikleri gibi, barajların kaldırılması durumunda gelişmeleri yavaşlayan somonların yaşamlarını sürdürüp sürdüremeyecekleri ise bilinmiyor. Bu arada, tutsaklıktan kurtulan çiftlik hayvanları yabanıl akrabalarıyla çiftleşip aynı tür içinde hiç beklenmedik değişimlere yol açabilir. Quebec Laval Üniversitesi’nden Louis Bernatches ile Christiane Roberge, yabanıl ve çiftlik Atlantik somonlarının yanı sıra bu ikisinin bileşiminden doğan ikinci kuşak melez somonlardaki gen etkinliğini karşılaştırdı. Şaşırtıcı biçimde, melezlerle yabanıl somonlar arasındaki gen farklılıklarının katıksız çiftlik somonları ile yabanıllar arasındaki farklılıklardan çok daha fazla olduğu görüldü. Bu da, melezleşmenin yarattığı etkilerin pek de hızlı yok olmadığını göstermekteydi. Bradshow ile Christina Holzapfel’in araştırması farklı bir durum sergiliyor. Bu iki araştırmacı kurtçukları ibrik yapraklı bitkinin su dolu yapraklarıyla beslenen bir tür sivrisineği inceledi. Bu kurtçukların kış mevsimini salimen geçirebilmeleri için uyku dönemine girmeleri gerekir. Bunun için de günün kısalmasından yararlanırlar. Ancak 1996 yılından itibaren kışların giderek daha ılık geçmesi yüzünden ABDKanada sınırı yakınındaki kurtçukların kış uykusuna girmeleri giderek gecikti. Canlı türlerinin değişen koşullara uyum sağlaması son derece ümit verici olsa da, tüm canlıların sivrisinekler denli hızlı evrildikleri söylenemez. Bir yaşam ortamının koşulları hızla değiştiğinde canlı türleri bu duruma uyum sağlamak yerine yeterince üreyemez ve sonunda tümden yok olur. British Columbia Üniversitesi’nden Loren Rieseberg özellikle kuzey yarıkürenin ılıman bölgelerinde yaşayan 126 bitki ve hayvan türünün boy, büyüklük gibi özellikleriyle ilgili değişimleri araş CUMHURİYET Mitingi için Ankara’daydım. 100 binlerden biriydim; sayamadım ama belki de milyonda birdim. Üç saat boyunca yürüdüm. Tandoğan’a çıkan yollardan geçtim; Tandoğan Alanı’na bir otelin çatısından baktım; Anıtkabir’e gittim. Ankara sokakları bomboş, Tandoğan ve Anıtkabir hıncahınçtı. Bir yandan Tandoğan’da miting yapılıyor aynı sırada Anıtkabir’de bir miting daha yaşanıyordu. 100 binlerce insan bayraklar, pankartlar, posterler, sloganlarla laik ve demokratik Türkiye’ye sahip çıktığını tüm dünyaya haykırıyordu. Bana göre, kadınlar çoğunluktaydı. Yollarda ve alanlarda bir tek türbanlı kadın görmedim. Türbanın, Amerika’da Türkiye için hazırlanan “Ilımlı İslam Cumhuriyeti”nin garnitürü olduğunu bir kez daha anladım. Bir pankarta çok güldüm; bu Başbakan’ın attan düştüğü içimi. Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin sahipsiz olmadığını göstererek Türkiye’nin dört bir yanından gelip Ankara’da kucaklaşan 100 binlerce insan karşısında, İslamcı iktidarın düştüğü durum gerçekten acıklıydı. Ama ne yapalım ki kendi düşen ağlamaz! Miting sırasında bir haber aldım; holding medyasının televizyon kanalları mitingi görmezden gelmeye çalışıyor, bırakın naklen yayın yapmayı saat başı bültenlerinde bile küçümsemeye çabalıyormuş. İçimden “satılmışlığın bu kadarı da olmaz” dedim. Sonuç: İktidarın tehditlerine; holding medyasının iktidar borazanlığına; bazı “demokratik” kitle örgütlerinin işbirlikçiliğine; büyük sermayenin çıkarcılığına; emperyalizmin uşaklarının her türlü düzenbazlığına; muhalefet partilerinin pısırıklığına rağmen halk tehlikenin farkına varmıştır. Gözün aydın Türkiyem! Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kriter İstemi Sel: “14 Nisan’dan sonra AB kriterlerinin yerini Tandoğan kriterleri almıştır.” Sen SEN, Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda aşağılanmasını, ucu açık bir şekilde sonsuza kadar oyalanmasını ve kandırılmasını savunuyorsun. Sen asıl bu oyalama ile Türkiye’nin bölünmekte olduğunu anlamıyorsun. Sen, Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesine ya da girmemesine karşı değilsin. Sen Amerika’nın isteklerine tercüman oluyorsun; Amerika isterse soluğu değil Kerkük’te Bağdat’ta almaya hazırsın. Sen, Türkiye’de laik cumhuriyetin demokratik rejim içinde korunacağını düşünüyorsun ama demokrasinin kendisini koruma hakkı olduğunu aklının ucundan bile geçiremiyorsun. Sen, ekonominin düze çıkması için ülkeyi çokuluslu sermayeye satmaktan ve kiralamaktan başka bir seçenek göremiyorsun. İşte bu yüzden emperyalizme tümüyle teslim olmayı yeğliyorsun. Sen, Çankaya’nın laiklik açısından bir kale olduğunu kabul edemiyorsun çünkü senin gözün Washington ve Brüksel’deki kalelerden başka bir kale görmüyor. Sen, Çankaya’da kim olursa olsun yeter ki emperyalizmin onayında olsun istiyorsun. EN ÇARPICI ÖRNEKLER Doğadışı ayıklamanın en çarpıcı kimi örneklerinde insanlar tarafından yaratılan kargaşanın evrim saatini tersine çevirdiğine tanık olunuyor. Sözgelimi, geçen yıl dirimbilimciler (biyologlar) Darwin’in ünlü Galapagos ispinozlarının iki farklı türünün insan yerleşimlerinin genişlemesi yüzünden tek bir türe indiğini ortaya koydular. Yöre halkının kuşları pirinçle besleme alışkanlıkları zamanla bu türün belli besinlere uyumlu farklı gaga boyutlarına duyduğu gereksinimi yok edebilir. Son dönemlerde baş gösteren korumanın evrimsel yönlerine odaklanma eğilimi halihazırdaki uygulamalarla ilgili birtakım soruları da gündeme getiriyor. Şimdilerde yaklaşık 250 omurgalı türü bu biçimde korunuyor ve bunların eninde sonunda yabanıl yaşama döndürülmeleri ümit ediliyor. görüşüne ters düşüyor. Wyoming Üniversitesi dirimbilim uzmanlarından Craig Benkman bu tür öneriler karşısında dehşete düşüyor. Daha önce kızıl ladinler ve çapraz gagalı kızıl ispinozlarla ilgili bir araştırma yapan Benkman, Kanada’daki ladin kozalaklarıyla beslenen kırmızı sincaplara Amerika anakarasında 9000 yıldır rastlanmadığına, sonuçta ağaçların sincaplara karşı geliştirdikleri korumadan yoksun kaldıklarını (daha az sayıda tohum içeren kozalaklar) ve gagaları giderek büyüyen ispinozlara karşı silahlanarak daha sert pullu kozalaklar geliştirdiklerine dikkat çekiyor. Yenidünya 1963’te kırmızı sincaplarla tanıştırıldığında, yerel çapraz gagalı kızıl ispinozların alttürlerinde çarpıcı bir düşüş meydana geldi. Günümüzde bu kuşların sayısı topu topu 500 kadar. Benkman sorunun ispinozların ladin kozalaklarına uyumlu olmalarından ve gelen sincaplarla baş edememelerinden kaynaklandığına inanıyor. tırdı. Bu tür özellikler genellikle enlem arttıkça ve buna bağlı olarak sıcaklıklar değiştikçe farklılıklar gösterir. İklim örnekleme uzmanlarının kestirimlerinden yola çıkan Rieseberg, küresel ısınmaya ayak uydurmak için gerekli olan uyum hızını hesapladı. SONUÇ ŞAŞIRTICI: Kuşaklar arası birkaç yıldan uzun olan canlı türleri için gerekli olan hız kuramsal azamiyi aşmaktaydı. Rieseberg bunların üstünkörü hesaplanmış kabaca değerler olduğunun altını çiziyor. Nitekim, kimi araştırmacılar evrimsel uyum sağlama hızıyla ilgili kuramsal azami değerin nasıl saptanacağını bile bilmediğimizi öne sürüyor. Yine de, bitki ve hayvanların uyum sağlayabilmeleri için genetik çeşitliliğin ve uyumun yaşandığı alanları korumak ve koşullar değiştikçe türlerin komşu ortamlara göç etmelerine olanak tanımak gerektiğine inanıyorlar. Kaliforniya Üniversitesi’nden Craig Moritz önderliğindeki bir ekip eyaletin evrimsel kalıtının korunmasını hedef alan bir proje geliştiriyor. Moritz ve arkadaşları çoğu omurgalı türleri ve kimi bitkilerde son evrimsel değişimlerin yaşandığı bölgeleri içeren bir dizi harita oluşturuyorlar. Moritz bu haritalar sayesinde türlerin küresel ısınmaya tepki göstermeleri durumunda temel alacakları genetik çeşitliliğin korunabileceğine dikkat çekiyor. Kaynak: New Scientist, 17 Şubat Sen, Ermenistan’da faşizmi aratmayan uygulamalara gözünü kapatıp Ermeni diyasporasının Türkiye’de söz sahibi olmasında bir sakınca görmüyorsun. Sen, Kıbrıs’ta Rumlar için hazırlanmış ama Rumların bile onaylamadığı planları onaylıyorsun. Sen, Kürtlerin haklarını savunduğunu sanarak “Kürdistan”ı savunduğunun farkına varamıyorsun. Sen, Avrupa’nın ve Amerika’nın karşısında Türkiye’nin her türlü ödünü vermesini istiyorsun; başkalarının kucağına itiraz etmeden oturulmasını öneriyorsun. Sen, Türkiye’de emperyalizme direnen halktan rahatsız oluyorsun; ulusal bütünlükten söz edilmesini ülkenin kamplara bölünmesi olarak algılıyorsun. Sen, Türkiye’de laik cumhuriyet rejimine yönelik tehlike uyarılarının demokrasiye dönük bir tuzak olduğunu zannediyorsun. Ama sen, Türkiye’de laiklik olmadan demokrasinin yaşayamayacağını anlayamıyorsun. Sen; senin vatan haini, satılmış, bölücü, mandacı, işbirlikçi diye damgalandığını sanıyorsun. Yine yanılıyorsun. Sen demokrasi budalası olmuşsun. Çünkü, savunduğun demokrasinin sığındığın emperyalizmin umurunda olmadığını unutmuşsun! Türker Ercan: “Kuzey Irak’ı Türkler inşa ediyor demek; Türkler artık açıkça Türkiye aleyhine çalışmaktan utanmıyor, demektir!” Düğün Şevket Çorbacıoğlu: “14 Nisan’da darbe provası değil Cumhuriyet Düğünü yapıldı!” Darbeci Mehmet Ali Kılınç: “Aman Allah’ım, ne kadar da çok darbeci varmış!” Süreç Anıl Öçal: “Tandoğan’ın anlamı: Halk darbesinin 14 Nisan süreci. Köşk Akif Kökçe: “Erdoğan köşke çıksın! Oğlunun aldığı geminin kaptan köşküne!” Meydanlar Akif Kökçe: “Meydanlarda milyonlar var, milyonları örgütleme iddiasındaki örgütler yok!” Türban ISINMANIN SONUÇLARI Araştırmacılar sıcaklıkların yükselmesine bağlı olarak çok sayıda canlı türünde meydana gelen değişimleri belgelerle gözler önüne serseler de, iklimdeki değişimlerin gelişme ve davranışı etkileyen basit bir değişimden çok evrimsel bir boyutu olduğunu gösteren çok az sayıda genetik kanıt bulunuyor. Gelgelelim, Oregon Üniversitesi’nden William Aynur Süer: “Tesettürlü iki kızını Türkiye’de okutamayan Recep Tayyip Erdoğan oğlunu da türban takamadığı için mi Amerika’da okuttu!” İnşaat Fen âleminde bir kayıp Erkânı Harbiye ferikliğinden (korgeneralliğinden) mütekaid (emekli) Harita Dairesi umum müdürü Mehmet Şevki Paşa, geçen pazartesi günü Kadastro heyetindeki vazifesinden evine dönmüş ve biraz sonra kendisine bir fenalık gelerek fücceten (birdenbire) ölmüştür. Şevket Paşa’nın vefatı ile milletimiz en büyük askeri ricalinden birini ve yine en büyük bir fen adamını kaybetmiş oluyor. 1305 (1888) tarihinde Erkânı Harbiye yüzbaşılığıyla Mektebi Harbiye’den neşet eden (çıkan) Şevki Paşa o zaman jeoloji tahsili için Fransa’ya gönderilmiş ve tahsilini tamamlayarak dönmesinden sonra Meşrutiyet’in ilanına kadar oldukça uzun bir menkubiyet (düşkünlük) devresi geçirmiştir. Fakat bu menkubiyet devresinde durmadan 17 sene çalışan Şevki Paşa, haritacılıkta kullanılan inkişaf cetvellerini hazırlamış ve tertip etmiştir ki, eğer bunlar yapılmamış olsaydı Türk haritacılığının şimdi kendine mahsus ve mümtaz (seçkin) bir vechesi bulunmayacaktı. Hatta o kendisiyle temas eden garp (Batı) fen erbabına ve irfanına da tasdik ettirmiştir. Umumi Harp’te Almanlar bütün askeri dairelerimizi istila ettikleri halde, Şevki Paşa’nın bulunduğu daire o istiladan tamamıyla âzade kalmıştır. Şevki Paşa, müterakki (ilerlemiş) olan yaşının verdiği yorgunluk neticesinde geçen sene kendi arzusuyla tekaüd (emekli) edilmiş ve Kadastro Müdüriyeti Fen Şubesi’ne tayin olunmuştu. Bu son memuriyetinde yaptığı değerli hizmetler meyanında kadastro muamelelerini birleştirmek maksadıyla yaptığı talimatnameyi zikredebiliriz. Şevki Paşa âlâyişten (gösterişten) nefret eden ve gayet mütevazı bir zat olduğu için vefat haberi bile bize pek geç vâsıl olmuş (ulaşmış) bulunuyor. Mamafih ebedi kaybından haberdar olan birçok kadirşinas zevat, paşanın mertebei kemaliyle mütenasip bir cenaze alayı tertip etmişler ve onu gözyaşları arasında defnetmişlerdir. 13 Mayıs 1927 Cuma Stres, beyin hücrelerini öldürüyor Nilgün ÖZBAŞARAN DEDE Tek bir stres vakası bile beyindeki yeni sinir hücrelerinin ölmesine neden olabiliyor. Rosalin Franklin Üniversitesi bilim adamları, yeni sonuçların depresyonun oluşumuna yeni bir bakış açısı sunabileceğine inanıyorlar. Farelerle yapılan deneylerde, hücre kaybının, öğrenilenlerin işlenmesinden, bellekten ve duygulardan sorumlu olan hipokampüs bölgesinde meydana geldiği görülmüş. Araştırmayla ilgili ayrıntılı rapor Journal of Neuroscience dergisinde yayımlandı. Genç farelerin, saldırgan yetişkin farelerle karşılaşmaları gerçi beyindeki yeni sinir hücrelerinin gelişimini engellemiyor ama hücrelerin hayatta kalma şansı yok oluyor. Geriye duyguların işlenmesinden sorumlu çok daha az yeni sinir hücresi kalıyor diyor araştırmacılar. Hipokampüs, insanda ve farede ömür boyu yeni sinir hücrelerini üreten iki beyin bölgesinden biridir. Araştırma ekibi hücre kaybının depresyona neden olduğunu düşünüyor. Bu nedenle akut stresin, depresyona dönüşmesini engelleyecek yeni terapilerin geliştirilebileceği sanılmakta. Deneyler sırasında hücrelerin stres deneyiminden hemen sonra değil 24 saat veya daha sonra öldüğü görülmüş. Bilim adamları bu süre içinde hücrelerin ölmemesi için müdahale edilebileceğini tahmin ediyorlar. Mehmet Şevki Paşa. kadar diyebiliriz ki, Şevki Paşa’nın o zaman yaptığı cetveller bugün ortadan kaldırılsa onları yeniden hazırlayacak ve düzenleyecek bir fen adamımız yoktur. Şevki Paşa Meşrutiyet’i müteakıp Askeri Harita Heyeti’ni teşkil etmiş, haritacılığa ait birçok eserler vücuda getirmiş, birçok haritalar yapmış ve bu babdaki kemal (olgunluk) ve ihtisasını