22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Yazarımız Cüneyt Arcayürek’in yeni kitabı ‘Çankaya, Gelenler Gidenler’ Detay Yayıncılık’tan çıktı C inceleme 20 NİSAN 2007 CUMA 84 yıllık Çankaya serüveni Cumhurbaş kanlığı’na seçilen Gazi Mustafa Kemal, kürsüye alkışlarla çıktı. İsmet İnönü eşi Mevhibe Hanım’la birlikte. BAYAR’DAN MENDERES’E ‘Olan oldu, metin olmalıyız’ elal Bayar’ın Meclis’ten ayrılmasına yakın, koşarak ön C kapıya, Cumhurbaşkanı’nın çıkacağı büyük kapıya geldim. Bayar çıkar çıkmaz ne yapacaktı, merakım buydu. Hava kararıyordu. Bayar göründü. Giriş kapısının önünde bir süre durdu. Karşısındaki gün görmüş Ankara Palas’a baktı. Oralarda karanlık içinde kıpırdanmalar görülüyordu, alkış sesleri duyuldu. Bayar derin bir nefes aldı. Başını daha dik tuttu. Bu onurlu, kıvanç verici duruş, bu bir anlık sessizlik... CHP gibi “yenilmez” sanılan “büyük armadayı” yenilgiye uğratmasından mı... Yoksa, Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. Cumhurbaşkanı olmanın gururundan mı kaynaklanıyordu? Elbette bir yargıya varmak olanaksızdı. smet Paşa huzur içinde uyurken, 27 Mayıs sabahı, ordu müdahalesini öğrenen Menderes, bir otomobile biniyor, Kütahya yönüne doğru gidiyordu. KaçıCelal Bayar. yor muydu?.. Kimden ve nasıl?.. Bütün bu varsayımların hepsi saçmaydı. Eskişehir’deki genç hava subaylarından bir grup sonradan Türk siyasal yaşamında adını sık sık duyuracak, 12 Mart 1971 müdahalesine imzasını atacak olan Muhsin Batur, 27 Mayıs yönetiminin başına getirilen Gürsel’in (Cemal Gürsel) yaverliğini yapacak Agasi Şen Kütahya’ya doğru giden Menderes’i tutuklayıp bir askeri uçakla Ankara’ya göndereceklerdi. Harp Okulu’nda toplanan DP büyükleriyle milletvekilleri arasında ayrı birer odaya konan Bayar’la Menderes eski Cumhurbaşkanı’nın bana anlattığı gibi ihtilalden sonra, tuvalette karşılaşacaklardı. Bayar, “Olan oldu”, diyecekti Menderes’e. Menderes de “Evet, beyefendi” diye yanıtlayacaktı. Menderes’in perişan görüntüsünü izleyen, kendine egemenliği, iradesi Menderes’ten çok daha üstün olan Bayar, “Metin olmalıyız” diyerek, Başbakan’ı ruhsal direnmeye kavuşturmaya uğraşacaktı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemiz yazarı Cüneyt Arcayürek’in “Çankaya, Gelenler Gidenler” adlı yeni kitabı, Detay Yayıncılık’tan çıktı. Arcayürek, kitabında 84 yıllık cumhuriyetin anlaşmalı, uzlaşmalı, tartışmalı, seçimli, seçimsiz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin öyküsünü, birbirinden ilginç ve çarpıcı anılarla anlatıyor. Cüneyt Arcayürek, bu kez 50 yıllık gazetecilik deneyimiyle, Atatürk’ün seçildiği 1923 yılından bu yana Çankaya öykülerini kaleme aldı. Arcayürek’in, “Devletin zirvesine gelenler nasıl geldi, nasıl gitti?”, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ne tür tartışmalar, olaylar yaşandı?” gibi iki önemli soruya yanıt verdiği kitabından yansıyan bazı ilginç noktalar şöyle: ‘Hanımefendi, evimize ne kadar zamanda taşınabiliriz?’ ansız, kavgasız sonuçlandığı için “beyaz ihtiK lal” diye adlandırılan 14 Mayıs 1950 seçimleri Demokrat Parti’nin kesin zaferiyle sonuçlanmıştı. (...) “O geceyi” ben Özden Toker’den dinledim. Şöyle anlattı: “...Köşkün giriş kapısının yanındaki odada nöbetçi yaver beklerdi. 14 Mayıs 1950 gecesini o odada geçirdik. Yaverler telefonun başında memleketin dört bir yanından seçim haberlerini alıyordu. İlk önemsiz neticelerden sonra haberler kesilmişti. Biz arayıp soruyor, zorlama cevaplar alıyorduk. CHP’nin bazı ileri gelenleri babamın yanındaydı. Faik Ahmet Barutçu, Trabzon’u (seçim dili) aradı. CHP il başkanı ile konuştuktan sonra telefonu kapadı ve bizlere dönerek: ‘Şaşkınmış... Bir de bizim halimizi görse...’ dedi ve meşhur kahkahalarından birini attı. Gayri ihtiyari herkes ona katıldı, gülmeye başladık. Odada bir aşağı bir yukarı yürüyen babam, annemin yanına geldi. ‘Hanımefendi, ne kadar zamanda evimize taşınabiliriz? Hemen olur mu?’ ‘Tabii Paşam, merak etmeyin.’ ‘Bu haftada?’ ‘Çalışırım.’ Babam omuzlarından ağır bir yük kalkmış gibi rahatladı. Etrafındakilere takılmaya başladı. Bir hafta içinde Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeki eşyalarımızı toplamış, kendi Pembe Köşkümüze geçmeye hazırlanmıştık...” İ ATATÜRK ALKIŞLARLA Cumhuriyete bir başkan seçmek gerekiyordu. İlk cumhurbaşkanlığına Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal seçildi. Bu anda Mustafa Kemal Meclis salonunda göründü. Alkışlar arasında kürsüye çıktı. Konuşmasını bitirdikten sonra da uzun uzun alkışlandı. ‘Gürsel’in gözlerinden yaşlar akıyordu’ ürsel’i son olarak Çankaya Köşkü’nün birinci katı koridorunun sonundaki küçük çalışma odasında gördüm. G İçeri girdiğimde koltuğunda oturuyordu. Gri giysileri ve masaya dayadığı bastonu ile... Kendisinden yaklaşan 19 Mayıs için “gençliğe bir mesaj” ile siyasal sorunlar konusunda kimi soruların yanıtını alacaktım. Beni, çalışma masasının yanındaki bir iskemleye oturttu. Daha önce kendisine neler konuşacağım, soracağım iletildiği için hazırlıklı idi ya da ben öyle sanıyordum. Önce gençliğe mesajı üzerine konuşmaya başladı. Ağır ağır... Sözcükleri söylerken duraksayarak... Bir süre geçti. Paşa’nın söylediklerini anlamıyordum. Sözcükler anlaşılmıyordu. Cumhurbaşkanı söylediklerinin anlaşılmadığını anlamasın diye not tutar gibi yapıyordum. Boğuk bir ses duyuluyordu derinden. Bir homurtu. Bir süre böyle geçti. Bir duraksama anında ayağa kalktım, “Bize bir emriniz var mı Paşam” dedim, izin isterken... Boğuk, ürkütücü bir ses, “Hayır” dedi galiba. Yanından ayrılırken baktım. Gürsel bana bakıyordu ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Çok üzülmüştüm, sarsılmıştım. Çünkü ben Gürsel’i severdim. Cumhurbaşkanı Gürsel’in sağlık durumu giderek kötüleşti. Türkiye’de tıp açısından ne yapılması gerekiyorsa yapılıyordu ama, Gürsel’in hastalığında düzelme görülmüyordu. Cemal Gürsel. DEMİREL ÇİLLER’DEN ŞİKÂYETÇİ Tarihi öpüşme 6 Kasım 1983 pazar günü genel seçim yapıldı ve beklendiği gibi Turgut Özal’ın Anavatan’ı tek başına iktidara geldi. (...) Evren’in bana anlattığına göre, Özal gelmiş, hızla yürümüş ve Evren elini uzatıp seçim zaferini kutlayacağı sırada Cumhurbaşkanı’nı kendine doğru çekmiş. Evren de Özal’ı iki yanağından öpmek zorunda kalmıştı. Bu davranışı belki eski günlerdeki işbirliğinden, birbirlerini tanımanın verdiği cesaretten kaynaklanıyordu, belki de Özal... Cumhurbaşkanı’nın kendisini kucaklamasını, tek başına iktidarını askerlerin de onayladığını anlatmak için kullanmıştı. urgut Özal ölmeden önce yakın danışmanı Kaya Toperi’nin ısrarla söylediğine göre, bir süre sonra Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılacak ve... (...) Aşağıya inerek bir parti kurup yeniden fiili siyasete dönecekti... Kalp ameliyatı geçirmişti, son zamanlarda prostat kanserinden mustaripti. Türki cumhuriyetlerdeki resmi ziyafetlerde aşırı ölçüde yemek yemişti. Öldüğü gün dokuzuncu cumhurbaşkanının kim olacağı üzerinde kulis çalışmaları başlamıştı bile. ‘Bu kadın uçuyor havalarda’ umhurbaşkanı Demirel, Çiller’in seçim mazbatasını almayı bekledi. 14 Haziran 1993 C günü 50 dakika süren bir görüşmeden sonra hükümeti kurma görevini Tansu Çiller’e verdi. (...) Başbakan’a, henüz genel başkanlık yarışında iken kimi gazetelerde yazılan özellikle Cumhuriyet’te maddi durumundaki kuşkulu ve sakıncalı kimi yönleri anımsatılmış, tabii Çiller, savlara AA aracılığı ile uzun bir yanıt vermişti. Demirel, o 50 dakika süren görüşmede Başbakan’ı uyarmış, “maddi durumu ve olanaklarına dikkat etmesini” nazik bir dille söylemişti. Sanki geleceği görüyormuş gibi... iller’le Cumhurbaşkanı (Demirel) arasında soğuk rüzgârlar estiğini sezmemek, görmemek olanaksızdı. (...) Demirel, Karadeniz Ereğlisi’ne gitti, geldi. Sorması üzerine doların yükselmeye devam ettiğini söyledim, genel olarak yüzde 25 devalüasyon söylentilerine değindim. “Biz hiçbir zaman bu duruma düşmedik, ekonomiyi düşürmedik” dedi ve ilk kez şu önemli açıklamayı yaptı: “Bu hükümet iflas etmiştir” diyordu: “Tansu Çiller bana geldi, ‘Terörle mücadelede dış politikada başarılıyız’ dedi. ‘Ve şimdi seçimlerde’ fakat ben Çiller’e, ‘Seninle bu konuları tartışmaya vaktim yok. Söylediklerinin hiçbirisi ile mutabık değilim’ dedim. Bu kadın uçuyor havalarda. Hükümet falan ettiği yok. Sorunları bilmiyor. Ne yapacağını da bilmiyor” diyordu. İlk kez Başbakan’dan şikâyetlerini bu kadar açık konuşuyordu. T Ç DEMİREL ’DEN SUNAY’A TEKLİF ‘Sizi Cumhurbaşkanı seçmek istiyoruz’ üleyman Demirel, Özel Kalem Müdürü Muammer EkoS nom’u çağırdı: “Şimdi bir yere gideceğim. Benimle kimse gelmeyecek. Polis, beni izlemeyecek” dedi... Milli Savunma Bakanı Ahmet Topaloğlu aracılığıyla Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay’a gece saat 20.00’de evinde kendisini ziyaret edeceğini bildirmişti. Makam arabasına bindi. Sunay’ın Namık Kemal Mahallesi’ndeki konutunun kapısını çaldı. Sunay, Başbakan’ı bekliyordu. Baş başa kaldılar. Sunay, Başbakan’ın ne söyleyeceğini elbette bilemezdi ama tahmin etmekte de güçlük çekmiyordu. Demirel konuştu: Söze, “Yedi sekiz aydır birlikte çalışıyoruz Sayın Sunay” diye başladı: “Sizi cumhurbaşkanı seçmek istiyoruz. Tek oturumda seçileceksiniz. Gereken hazırlıklar yapıldı. Ana muhalefet partisi ile görüşüldü, görüşü alındı. Adınız üzerinde hiçbir spekülasyon olmayacak. Çok büyük bir sürpriz ile karşılaşılmazsa birinci turda, aksi halde ikinci turda seçileceksiniz” dedi. Sunay teşekkür etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin beşinci cumhurbaşkanı saptanmıştı. ‘Beni de devreden çıkardılar’ (...) Bir gün Süleyman Demirel bana 12 Mart gününü anlattı. O sabah MİT Başkanı Korgeneral Fuat Doğu Paşa, Demirel’in Güniz Sokak’taki evine geldi. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın Başbakan’a bir mesajını getirdi. Sunay, Demirel’e “istifa etmesini” bildiriyordu. Başbakan derhal Köşk’ü aradı. Sabahın o saatinde Cumhurbaşkanı’nın önce henüz uyanmadığı, bir sonraki arayışında da kahvaltıda olduğu söylendi. Başbakanlık’a gitti. Köşk’le Başbakanlık arasındaki özel hattan Sunay’ı aradı. Öğleye doğru konuşabildi Cumhurbaşkanı ile. Sunay “rahatsızlığını” öne sürerek istifa etmesini söylüyordu. Başbakan ise sağlıklı görünen bir insanın böyle bir mazeretle istifa etmesinin olanaksızlığına değiniyordu. Başbakan, “Lütfen müdahale ediniz. Ben siyasal bir gerekçe bularak Meclis’te istifamı vereyim” diyordu. Hiçbir şey yapamayacağını ifade eden tek bir cümleyle durumu ve durumunu özetledi: “Beni de devreden çıkardılar Süleyman Bey”. Devlet Başkanı Evren (Kenan) Cumhurbaşkanı olarak yedi yıl daha Çankaya’da görevine devam etmesini sağlayan anayasa referandumunun yapıldığı 7 Kasım 1982 günü özenli ve düzenli biçimde yazdığı anı defterinde şu notları aktarıyordu: “Gece yarısına doğru hemen hemen netice belli oldu. Türkiye’nin her tarafında vatandaşlar anayasaya yüzde 90’ın üzerinde ‘evet’ demişler. Saat 24.00’e doğru yattım. Şimdiye kadar her şey iyi cereyan etti. İktidar elimizde olduğu için isteklerimizi yapabildik. Ama bundan sonra önümde daha zor ve meşakkatli günler olacak. Partiler kurulacak. Eski siyasi partilerin önde gelenleri boş durmayacaklar, kapatılan partilerin devamı sayılacak yeni partiler kurmaya çalışacaklar. Bunlarla da mücadele sürdürülecek. Normal düzene geçiş için takvim nasıl olacak? Partiler kurulup TBMM teşekkül ettikten ve hükümet göreve başladıktan sonra görevim daha zorlaşmayacak mı? İşte bunlar kafamı bir süre işgal etti fakat sonunda uyumuşum.” Unutulm ayacak Sezer (Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer) 16 Mayıs’ta görevi ya Erdoğan’a ya da AKP’den birine teslim edecekti. Arkasında onurlu bir yedi yıl bırakarak ayrılıyordu. (...) Atatürkçüler, laik rejime sevdalı olanlar 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i asla unutmayacaklar!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle