07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9 MART 2007 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM Ata Yatırım’a göre üzerinde uzlaşılamayan bir cumhurbaşkanının seçilmesiyle faizler fırlayacak Erdoğan piyasayı çökertir Murat GÜLDEREN İş dünyasında yapılan hesaplara göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nda ısrar etmesi, ekonominin önemli bir bedel ödemesine neden olacak. Londra merkezli “AQ Research” tarafından tüm “Türkiye Tavsiyeleri” kategorilerinde en iyi tavsiyeleri veren 1 numaralı aracı kurum seçilen Ata Yatırım Araştırma’nın açıklanan “2007 Stratejileri Raporu”nda, seçim yılı olması nedeniyle politik risklerin artacağı 2007’nin, yatırımcıları oldukça zorlayacak bir dönem olacağı belirtilerek Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığını koymakta ısrar etmesi durumunda piyasalardaki olumsuz havanın artacağı kaydedildi. Ata Yatırım Başekonomisti Dr. Nurhan Toğuç’un sunduğu rapora göre, üzerinde uzlaşılamayan bir cumhur Sen Mutluluğun Resmini Yapabilir misin AB? mışlar. Değil Güney veya Doğu Avrupalılar, artık Afgan ve Pakistanlılar bile, örneğin “bir lokma, bir hırka” gibi felsefelere pek itibar etmiyorlar, biliyorsunuz. Edenlerin çoğunluğu da cennetteki hurilerden ziyade ailelerine verilecek üçbeş kuruş adına intihar komandoluğunu seçiyor. Ne demeli, mutluluğun anahtarı önce karın tokluğunda, sosyal devlet ve refah toplumunda. Günümüzde göz tokluğu ise “erdem”den ziyade “enayilik”le eşanlamlı oldu... ??? Avrobarometreye göre Kuzeyliler Güneylilerden daha mutlu. 500 milyonu aşkın AB yurttaşı içerisinde, yüzde 97 oranıyla mutluluk şampiyonu Danimarkalılar (hatta yüzde 49’u çok mutlu). Onları 2 puan farkla Hollandalılar, 3 puan farkla da Belçika, İrlanda ve İsveçliler izliyor. Finlandiya, Lüksemburg ve İngiltere’nin yanı başında konuşlanan mutlu İspanyol ve Fransızlar da batının güney köşesini oluşturuyor. Yüzde 80’le 20’nci sıradaki Yunanistan, yüzde 64’le Macaristan, yüzde 60’la Romanya ve yüzde 39 ile Bulgaristan son sıraları paylaşarak yukarıdaki mantığa uygun bir hiyerarşiyle AB’nin güney ve doğu köşesini kapatıyor. Ancak AB’lilerin her konuda aynı derecede iyimserliğini savunmak zor. Örneğin, yüzde 64’ü gelecek nesillerin yaşamının giderek güçleşeceğine inanıyor. Hatta kötümserlerin başındakiler arasında yüzde 76 ile Fransızlar var. AB’lilerin yüzde 34’ü ülkelerinin ekonomik durumunun vahimleşeceğini ifade ederken, bu oran Fransızlarda yüzde 37. Yine diğer AB’lilerin yüzde 42’si gelecekteki emeklilik haklarından endişe duymazken, Fransızların ancak yüzde 32’si emekliliklerine güvenebiliyor. Kim bilir, belki bazı aklıselim sahipleri bu araştırmadan bir pay çıkartarak, hem güneyin hem doğunun en ucunda bulunan Türkiye’ye karşı Fransa’dan yükselen muhalefetin nedenlerini irdeleyip, ona göre tavır ve strateji geliştirebilirler... ??? Tüm sorun ve açmazlarına karşın ortalama yüzde 87’si “mutlu” (Bulgaristan ve Romanya hariç) olduğunu iddia eden AB veya Avrupalı, daha da özelde Fransa, şayet tarihin alınlarına kara kalemle kazıdığı, refahının ardında yatan ana etkenlerden, “emperyalist” sıfatını silmek ve geleceğin dünyasında kendine tarihsel “hümanist” yeni bir misyon atfetmek, insanlığa “mutluluk resmi” çizmek istiyorsa, öncelikle Aydınlıklar’ın filozofu Diderot’ya (17131784) kulak vermek zorunda: “(Ancak) Başkalarına mutluluk sağlayabilen, (gerçek) mutludur.” [email protected] C 9 Ata Yatırım tarafından hazırlanan 2007 Türkiye Strateji Raporu’na göre, politik risklerin artacağı bu dönemde Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığını koymakta ısrarcı olması piyasaların dengesini bozacak. başkanının seçilmesi ve DTP’nin seçimlere katılması halinde dolar ve faizler fırlayacak, borsa düşecek ve Hazine, diğer olasılıklara göre çok daha yüksek oranlardan borçlanmaya başlayacak. Rapora göre, en olası “ılımlı senaryo”nun gerçekleşmesi, yani Çankaya’ya, üzerinde uzlaşılmış ılımlı bir cumhurbaşkanının çıkması, AKP’nin koalisyonda kalması ve DTP’nin seçimlere katılmaması halinde, doların 1.551.60 bandında kalması, İMKB Endeksi’nin 43.50044.500 aralığında sonuçlanması, Hazine bonosu getirilerinin de yüzde 1618 arasında oluşması bekleniyor. Buna karşılık üzerinde uzlaşılamayan bir cumhurbaşkanının Çankaya’ya yerleşmesi, DTP’nin seçimlere katılması ve AKP koalisyonu halinde dolar 1.651.70 aralığına, Hazine bonosu getirileri yüzde 2324’lere çıkarken İMKB Endeksi de 32.00033.000 bandına gerileyecek. Toğuç ayrıca yabancıların Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çok, genel seçimlerde koalisyon hükümetini risk olarak gördüklerini belirtti. Enflasyon rakamlarının Merkez Bankası’nın öngördüğü gibi yüzde 4’ler seviyesinde değil, yüzde 7’nin üzerinde olmasını beklediklerini dile getiren Toğuç, hükümetin tek haneli enflasyon hedefinin gerçekleşeceğini kaydetti. Ata Yatırım tarafından hazırlanan 2007 Strateji Raporu’nda diğer olası senaryolar ise şöyle: ? Politik risklerin artacağı bir yıl olacak. ? GSMH’de kaçınılmayacak bir yavaşlama olacak. ? Merkez Bankası’nın, enflasyon hedefi çerçevesinde seçim öncesi faiz indirimine gitmesi düşük bir ihtimal olarak görülüyor. ? 2007’de Ortadoğu ile ilgili konular ön plana çıkacak. ? Politik belirsizlikler ve dış faktörler YTL’nin değer kaybetmesine neden olabilir. ? Kur riski artacak. Nature Gıda Başkanı Çapan: AB’de kendi markamızla satamıyoruz Zeytinyağı gümrüğe takılıyor Türk zeytinyağı üreticisi kendi markasıyla Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ürün satamıyor. Türkiye’nin önde gelen rakipleri İtalya ve İspanya’ya toptan ihracat yaparak “tereciye tere satan” Günay Çapan, ödül alan teknolojilerini anlatırken AB’den yakındı: “Yüzde 40 gümrük vergisi ve hammadde sübvansiyonuyla önümüz kesiliyor.” Kullanılan teknoloji farklı Nature Gıda tesisleri ödül aldı. Fatma KOŞAR 1 milyon Avro’nun üzerindeki yatırımıyla Gelibolu Yarımadası’nın zeytinini işleyen ve Türkiye’de ilk kez “soğuk presleme” teknolojisini kullanan Nature Gıda, ihracat ödülü kazandı. Toplama, üretim, depolamada farklılık yarattıklarını belirten Nature Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Günay Çapan, İtalya ve İspanya’ya zeytinyağını toptan verdiklerini, bu ülkelerin Türk zeytinyağını kendi markalarıyla sattıklarını söyledi. Avrupa Birliği ülkelerine Türk zeytinyağının kendi markasıyla giremediğini belirten Çapan, Gümrük Birliği uygulamasına karşın zeytinyağında yüzde 40 karşılıklı gümrük vergisi uygulandığını anımsattı. Yüzde 40 vergi yanı sıra AB’nin üreticisini yüzde 40 oranında da hammaddede sübvanse ettiğini ifade eden Günay Çapan; “Dolayısıyla bizim ürünümüz yüzde 80 geriden geliyor, yani yüzde 80 daha pahalı kalıyor. Biz ne yatırım yaparsak yapalım, AB’ye giremiyoruz” diye konuştu. İtalya ve İspanya’ya ihracat yaptıklarını anlatan Çapan, “Ancak kendi markamızla satamıyoruz. Toptan veriyoruz, lokantalarda kullanılıyor... İtalya ve İspanya ihtiyacını bizden karşılarken kendi markalarıyla Avrupa pazarını tutuyor” dedi. Nature’nin kullandığı soğuk presleme teknolojisi, Almanya, Amerika, İspanya, Yunanistan ve Güney Afrika’daki uygulamalar da dikkate alınarak kuruldu. Buna göre zeytinyağı dolumu ve ambalajlanması el değmeden, paslanmaz boru hatları ve stok tanklarıyla otomatik makinelerle gerçekleştiriliyor. Eceabat’ta sanayi bölgesinde 10 bin 500 metrekare arazi üzerine 2004 yılında kurulan Nature Zeytinyağı Üretim Tesisleri’nde günde 130 ton zeytin işlenebiliyor. Yıllık 13 bin ton zeytin işlenerek 3 bin 250 ton zeytinyağı üretiliyor. Tesiste çevre koşullarını dikkate alan 1540 metreküp kapasiteli bir lagün havuz ve toplamı 140 metreküp 9 adet dinlendirme havuzu mevcut. Tesisin dolum bandında saatte 9 ton zeytinyağı şişeleniyor. Zeytin posası da yakılabilir hale getiriliyor. üm acıları, çileleri, engellerine karşın hem Nâzım Hikmet, hem de sevgili dostu Abidin Dino “mutluluk”u sanatlarında kendilerine has, eşsiz bir başarıyla yazdılar, çizdiler... Dino’nun “işkence” resimlerine bakarken veya Nazım’ın “hapisane” şiirlerini okurken bile belli bir haz duymamaya, bir an olsun mutlu olmamaya imkan var mı? Tanrılarıyla sonsuz mutluluğu yakalayanlar, konuyu öteki dünyaya devredenler veya ellerine bir kalem, bir enstrüman geçirdikleri an “mutluluk” üretenleri kategori dışı tutarsak, bizim gibi yerkürenin Avrupa Birliği (AB) standartlı sıradan kulları için karnı tok, sırtı pek olmak kaydıyla arada bir içilen güzel bir şarap veya rakı, izlenen güzel bir film veya dans, dinlenen hoş bir müzik veya ses, keyifle okunan birkaç satır, seyredilen birkaç tablo, dostlarla yakınlarla geçirilen birkaç saat “hedonist”, haz alma ihtiyaçlarımızı az biraz gideriyor. Ama böylesi ayrıcalıklı anlar mutlu insanlar topluluğu veya toplumu oluşturmaya yetiyor mu? Önüardı açık bir soru... Kimilerine göre Tanrı’dan önce veya sonra her derde deva AB –yerinde bir kaygıyla– arada bir şu soruyu sorup, cevap arıyor: “Mutlu muyuz? Mutluysak hangimiz en mutlu, niçin?” gibilerden... Avrobarometre, Birlik sosyal ölçütçüleri kurumu, yağlıboya–suluboya tablo erbabı olamadıklarından zahir, istatistikligrafikli tabloları yeğlemişler!.. ??? 89 Mart tarihlerinde Brüksel’de toplanan AB devlet ve hükümet büyükleri, Avrokratların, resmi deyimiyle Komisyon’da görevli bir grup danışmanın hazırladığı, Birliğin yakın gelecekteki sosyal ve ekonomik hedef ve sorunlarını içeren bir raporu tartıştılar. Ne karar aldılar, alırlar hele hele şu satırları yazarken hiç bilemiyoruz. Ancak, Avrobarometre siyasi yöneticilere bu görüşmelerde değerlendirilmek üzere uzman raporlarına ek, aşağıda tam eadresini bulabileceğiniz “Avrupa’nın Sosyal Gerçeği” (http://ec.europa.eu/publicopinion/archives/ebs/ebs273en.pdf) başlıklı geniş çaplı bir kamuoyu yoklamasının sonuçlarını da sunmuş. 17 Kasım–19 Aralık 2006 tarihleri arasında Bulgaristan–Romanya dahil, 27 AB üyesi ülkede, 15 yaş üstünde 26 bin 755 AB’li Avrupalı (!) denekle yapılan araştırmayı TNS ve EOS Gallup Europe şirketleri gerçekleştirmiş. Çalışma, kuzeyden başlayıp batıya uzanan bir haritada yaşayanların, güneyden doğuya kapanan çizgidekilerden daha “mutlu” olduğunu saptamış. Soğuk ve katı, hatta bencil varsaydığımız Benelüks ve İskandinav ülkeleri bireyleri, yaşama çılgını Slavlardan veya cömert, hovarda Akdenizli ve Latin toplumlardan daha mutlu çık T ükümet sözcüsü açıkladığından beri arıyorum ama, imzaya açıldığı söylenen “Devlet Sırrı Yasa Tasarısı”nı, henüz bulamadım. Sır niteliği galiba ilk olarak bu yasa tasarısına verilerek işe başlanıldı. Basınımız da birinci dereceden kendisini ilgilendiren bu tasarıya pek ilgi göstermedi. Tasarı ile ilgili haber ve yorumlara gazetelerde rastlanılmıyor. Devlet Sırrı Yasa Tasarısı hazırlandığı haberini birinci sayfadan veren gazete, “Tehlikenin farkında mısınız?” diye çırpınan Cumhuriyet. Yasaya karşı toplumsal duyarsızlığı gördükçe, yasa tasarısına olduğundan fazla mı önem veriyoruz, yoksa olay düşündüğümüz gibi değil mi kuşkusu uyanıyor. Oysa yasa tasarısı, “devlet sırrı” niteliği taşıyan belge ve bilgilerle, diğer gizli belge ve bilgilerin ne şekilde belirleneceği, korunacağı, açıklanacağı ve bu hususlara ilişkin yükümlülükleri belirliyormuş. Bilgi ve belgelere “devlet sırrı” niteliğinin verilmesi yetkisi ise Başbakan başkanlığındaki, Adalet, Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri bakanlarından oluşan “Devlet Sırrı Kurulu”na verilecekmiş. ??? Peki, bu tasarının yasalaşması halinde doğabilecek sakıncalar görülemiyor mu? H NOT DEFTERİ ZEKERİYA TEMİZEL Devlet Sırrı Yasası ve Toplumsal Duyarlılık Suç ihdas yetkisini beş kişiden oluşan bir kurula vermek hangi demokratik hukuk devletinde olabilir? Hangi demokratik hukuk devletinde hükümetler böyle bir kanun tasarısı hazırlamaya cesaret edebilir? En önemlisi de hangi demokratik hukuk devletinde böyle bir girişim sessizlikle karşılanıp, düzenlemenin doğuracağı sorunlara kayıtsız kalınabilir? ??? İdarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimi dışında kalamayacağı, yargının da açıklığı ilkelerinin bu yasanın uygulanması bakımından nasıl işleyeceğini şu an için bir yana bırakalım. Ancak bir yana bırakılamayacak başka bir husus var. O da ceza hukukunun temel ilkesi, “Kanunsuz suç olmaz” ilkesidir. Suç ve cezanın ancak yasa ile ihdas edileceğidir. Nitekim 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın ‘Suçta ve cezada kanunilik ilkesi’ başlığını taşıyan 2. maddesinde; “Ka Devlet sırrını çok genel olarak tanımlayıp (ki her zaman ülke savunması, ulusal güvenlik, dış ilişkiler, ulusal ekonomik çıkarlar gibi kavramlardan hareket edilerek tanımlanır) bu kapsama sokulacakları da idari bir karara bırakmanın yaratacağı tehlike algılanamıyor mu? Beş kişilik kurul, kamuoyunda tartışılmasını istemediği, toplumdan gizlemeye çalıştığı konulara ilişkin belge ve bilgilere devlet sırrı niteliğini verip “Devlet sırrıdır ve de gizlidir” damgasını vurduğu anda ne olacak? Vurursa vursun, diyemezsiniz. Bilgi ve belge “devlet sırrı” olarak nitelenirse bunun mutlaka bir sonucu vardır. Sırların yasada belirtilen usuller dışında açıklanması “sırrın ifşasıdır”. Sırrın ifşası ise mutlaka bir yaptırım ile cezalandırılacaktır. Yani beş kişilik kurul, istediği belge ve bilgilere devlet sırrı niteliği verecek, bu sırrı açıklayanlar da cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalacaktır. nunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz” hükmü yer almakta, ikinci fıkrada da “İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz” denilmektedir. Demek ki, “Devlet Sırrı Belirleme Kurulu” da yasaklar ya da ilkeler belirleyerek suç ihdas edemez. Dolayısıyla bu kurula, sonucu suç sayılacak ve cezayı gerektirecek belirlemeler yapma yetkisi de verilemez. Hukukun bu temel ilkesine karşın Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan bu yasa tasarısı neyin nesi? Yoksa devletimizin niteliği mi değiştiriliyor? Yasa tasarısını açıklayan hükümet sözcüsünün aynı zamanda Adalet Bakanı unvanını taşıdığı ve hukukçu olduğu göz önüne alındığında, yapılan açıklamanın sıradan bir açıklama olarak algılanması olanaksız. Toplumun bilgilenme hakkına idari düzenleme ile sınırlama getirilmesinden, idari kararlarla suç ve ceza ihdasından bahsediliyor. Hükümet sözcüsünün açıklamaları ile yaratılan endişelerin, henüz ayrıntıları öğrenilemeyen yasa tasarısının Meclis’te görüşülmesi sırasında giderilebilmesi ise zor. Çünkü, yasanın konusu anayasa ile çelişiyor. [email protected] İşsizler kervanına geçen yıl, ayda 25 bin kişi katıldı ANKARA Sonuçları”nı araştırmasına (Cumhuriyet açıkladı. göre, işsiz sayısı Bürosu) Çalışma çağındaki geçen yıl 2 milyon Türkiye İstatistik nüfusun bir Kurumu’nun önceki yıla göre 446 bine düştü. (TÜİK) işgücü Ancak, iş aramaya 842 bin kişi araştırmasına artmasına karşın, hazır olanlar göre 2005’te 2 bunun sadece 211 işsizlere milyon 520 bin bini işgücü eklendiğinde olan işsiz sayısı piyasasına katıldı. 2006’da 2 milyon İşgücüne işsizlik oranının 446 bine düştü. katılmayanların 393 yüzde 16.1’den Ancak “iş bini artık iş 16.9’a yükseldiği aramayıp aramaktan görüldü. çalışmaya hazır vazgeçtiği için, “iş olan”lar aramayıp çalışmaya eklendiğinde, bir hazır olan” yıl içinde işsiz sayısı 4 milyon kapsamına giren kişilerden 234 binden 4 milyon 533 bine oluştu. Böylece resmi işsizlik yükseldi. Böylece işsiz kervanına oranı da yüzde 10.3’ten yüzde ayda 25 bin kişi katıldı. İşsizlik 9.9’a indi. en yüksek Ancak aynı dönemde, “iş Güneydoğu’da çıkarken, aramayıp çalışmaya hazır olan” işgücüne en yüksek katılım, her kişi sayısı ise 1 milyon 714 iki kadından birinin çalıştığı binden 2 milyon 87 bine çıktı. Doğu Karadeniz’de oldu. Bu kişiler dikkate alındığında TÜİK, “Hanehalkı İşgücü toplam işsizlik oranı 16.1’den Araştırması 2006 Yıllık yüzde 16.9’a yükseldi. TÜİK’nin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle