07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9 MART 2007 CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY nsanlar neyle övünebilir? Övünmek, ulaşılmış bir şeyleri göstererek bir başarı düzeyine dikkat çekmek, herhalde bir ihtiyaç. Geçmişimizdeki bazı noktaları, bazı değerleri somut olarak göstermek zorundayız eğer bu ihtiyacımızı o da artık “ne menem” bir şeyse karşılamak istiyorsak. Yoksa, bugünden bulmamız gerekecektir bazı şeyler... Bugün işi zor. Çünkü tapulanmış durumda. Ama geçmiş işi kolay. Çünkü, sonuçta herkesin, her kurumun bir geçmişi var. O geçmişte de bir veya çok daha fazla sayıda ele geçirilmiş başarı var. İnsanlar en kolay geçmişte ulaştıkları, bir biçimde bulundukları noktalarla, diyelim gençlikleriyle vs övünür. Ya devletler? Ya resmi ve özel kurumlar, kuruluşlar? Onların da tarihi varsa eğer, ki tarihsiz insan ve kurum yoktur, kuşkusuz böyle noktaları ve değerleri bulunmaktadır. İyi. ??? Biz, AB’de kalalım. Acaba, Avrupa’nın özeti ve Türkiye’nin hedef aldığı model olarak sunulan AB’nin, geçmişinde hangi değerleri, başarıları var göstereceği? Pek yok aslında. Eğer bugün geçmişten daha ilerideyse, ki iddia odur, demek ki bu kurumun geçmişine bir “devri saadet” olarak bakmak mümkün değildir. “Franco İspanyası”, “Salazar Portekizi”, “Albaylar Yunanistanı” gibi oluşumları içeren bir Avrupa, İkinci Büyük Savaş’tan sonra da, pek öyle övünülecek bir tarih değildir. Doğu Bloku ise malum, bugünkü AB’nin tam karşıtı kabul ediliyor; bir tür “cehennem” olduğunda Batı’nın kuşkusu yoktur. Propaganda bombardımanları hâlâ sürüyor. Öyle olsun... Demek ki AB, diyelim Avrupa, temsilcilerinin ağzından, gelecekte ulaşılacak düzeyleri ve demokratikleşmeyi gösteriyor ve o yolda olduğunu boşuna iddia etmiyor. Mecbur. Batı, aslında, övündüğü değerleri ve ulaştığı noktaları geçmişten alamayacağını bilmenin felsefesidir. Başarı, o da ne kadar varsa, bugününde ve yarınındadır. Böyle bir zihniyet, böyle bir ideoloji, geçmişin üzerinde, ama onu ezerek yükselmektedir. Yani... Yani, Batı (“Garp), bu anlayıştan hareketle Doğu (“Şark”) ile arasına mesafe koyuyor. Şark, içine sadece Türkiye’yi değil, Doğu Avrupa’yı da alarak, dayandığı değerlere geçmişinden dayanaklar buluyor. Ama “Devri Saadet” geçmişteki takvim yapraklarında sararmaktadır ve Şark’ın bugün artık Garp’ın çok gerisinde kaldığının bilinci olarak da özetlenebilir. Batı, bugünkü “demokratik değerleri” ve yarın ulaşacağı yeni doruklarla ilintilidir. Farklı sözcüklerle ve şöyle de diyebiliriz: Bugünü ve yarınıyla Garp (“Okzident”), hep Selen Gülün, iki grubuyla albüm ve konser çalışmalarının yanı sıra genç müzisyenler yetiştiriyor C Geçmiş, Batı ve Doğu kendine dünden bir yer ve gerekçe arayan Şark’tan (“Orient”) çok farklıdır. ??? Belki de, Batı’nın geçmişi her anlamda bir felaket, o nedenle bugünü ve yarınını parlatması gerekiyor. Doğu’nun ise bugünü ve yarını tam bir felaket, o nedenle geçmişinin, özellikle de uzak geçmişinin parlatılması gerekiyor. Dolayısıyla Batı, bir eğilim olarak, Doğu’nun geçmişini bizzat parlatmaya da hazırdır. Müzeler, üniversiteler, akla gelebilecek her kurum, Batı’nın bugününü, diyelim Rönesans’ı hazırlayan İslami Doğu tarihini sergilemekten kaçınmıyor. Geçmişteki bu zenginlik, çürüyen bugünkü Doğu’yu bir biçimde meşrulaştırıyor ve Doğu insanının gözlerini kamaştırarak günümüzdeki korkunç haksızlıkları, Batı’ya zorla akıtılan zenginlikleri görmesini engelliyor. Bu sergilemenin demokratik bir hoşgörü ve değerbilirlik ile hiçbir ilgisi yok. Ondan çok, bugünü ve yarını kurtarmış bir gasp düzeninin, diyelim AB’nin, meşrulaştırılması var. ??? Geçmişteki, uzak veya yakın tarih içindeki “başarılar”, demek ki yeniyi, ileriyi, özgürleşmeyi ve eşitliği arayan her insan için kurumuş bir çöl kuyusudur. Bugünde ve yarında saklı felaketlerin çıplak gözle görülmemesini sağlar. Kim ki geçmiş “başarılarını” sürekli öne çıkarır ve onunla övünür, bu büyük çekişmede çoktan yenilmiştir. Böyle bir tuzak, sadece yarım akıllı milliyetçi faşistler, şeriatçılığın her türü için yoktur. Yenilikçi, ilerici zihniyetin de geçmişindeki bu çöl kuyuları sayesinde kavgada yenildiğine çok tanık olmuşuzdur. Sosyalist sistemin çökmesi biraz da bununla ilintilidir. Geçmiş elbette bizi ileri götürmez. Ama biz geçmişteki aydınlanma başarılarımızdan, ilerici kazanımlarımızdan da geriye gidemeyiz. Onlara dönemeyiz, ama onlardan da vazgeçmeyiz. Hepsini daha da ileriye çekmeye mecburuz. Onun için Avrupa, Türkiye’nin yakın geçmişindeki, diyelim Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine içkin başarıları önemsememesi için bastırıyor. Geçmişten korktuğu için değil, bu inadın, o geçmişten çok daha ilerisini kurma tehdidi içerdiğine inandığı için. Batı’nın “Kemalizm ve 30’lar Türkiyesi” düşmanlığı, boşuna değildir. Biz bugüne müdahale eder ve onu yenileyebilirsek ancak, Batı’nın bize biçip utanmadan “demokratikleşme” adını verdiği ölümcül neoliberal elbiseyi, bu deli gömleğini yırtabiliriz. Kaldı ki, başarımız, Batı’yı içinde bulunduğu bu emperyalist sömürü utancından kurtaracaktır. Bir de o var. 7 Caz, iletişimin müziğidir Hatice TUNCER İ C az piyanisti ve besteci Selen Gülün, bu yılın başında çıkardığı iki albümü ve sahne performanslarında cazın yanı sıra birçok müzik tarzına açılıyor. Dinleyicisiyle, müzisyen arkadaşlarıyla iletişimi müziği yolunda etkili olurken eğitimci yanıyla da gençlere bilgilerini aktarmak için çabalıyor. Selen Gülün Üçlüsü’nün, Rec by Saatchi’nin caz bölümü Rec Jazz tarafından yayımlanan “Sürprizler” albümü cazdan funk’a, baladlara birçok müzikal tarzı barındırıyor. Gülün’ün çeşitli ülkelerin müzisyenlerinden kurduğu Just About Jazz grubunun canlı kayıtlarından oluşan “Just About Jazz” albümü caz müziğindeki anlayışını fark ettiriyor. Selen Gülün, günümüzde İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı olarak eğitim veren İstanbul Belediye Konservatuvarı’na Kayıtları İstanbul Teknik 7 yaşında yarızamanlı piyano öğrencisi olarak başladı. Klasik eğitim almasıÜniversitesi Müzik İleri na karşın çocuk denecek yaşlarda Araştırmaları Merkezi (MİAM) yeni müzikler duymak ihtiyacıyla stüdyolarında gerçekleştirilen Selen besteler yaptı. Ailesini memnun Gülün Trio’nun “Sürprizler” albümünün etmek için İstanbul Üniversitesi prodüktörlüğünü Demirhan Baylan İşletme Fakültesi’nde okumasına karşın, çeşitli mekânlarda üstlenirken Cengiz Baysal davuluyla, Onur gruplarla çalarak, reklam müTürkmen elektrogitarıyla, Yahya Dai soprano zikleri yaparak bütün ilgisini saksofonuyla konuk olmuş. Şenova Ülker’in müziğe verdi. Besteciliğini de katkıda bulunduğu albümdeki “Cennet” ve geliştirmek için Mimar Sinan Üniversitesi (MSÜ) Devlet “Canım”ın şarkılarının söz ve müziği Konservatuvarı’na girerek piDemirhan Baylan’a ait. Diğer sekiz parçayı yano ve kompozisyon eğitimi yazan Selen Gülün’ün albümdeki en büyük gören Gülün, bir yandan da sürprizi, şarkı söylemekle barışmış olması: ünlü piyanistlerimizden Aydın Esen’in açtığı kurslara “İlk albümümden sonra ‘Sen piyano da mı devam etti. çalıyordun’ gibi tepkiler nedeniyle Sürprizler E yıllarca ağzımı açmadım. Sonra üzücü bir şey oldu, babam konuşma yeteneğini yitirince ben yeniden MSÜ Konservatuvarı’ndayken caşarkı söylemeye başlamak za yönelen Gülün’ün Amerika’nın istedim. Yoğun biçimde dünyaca ünlü müzik okullarından Bosşarkı yazmaya ton’daki Berklee’ye gitmeye karar vermebaşladım.” sinde, çalışmalarını sergileyebilecek bir orRKEK EGEMEN DÜNYA tam bulamaması etkili olmuş. Kadın müzisyen olması da karşısındaki direnme noktalarını güçlendirmiş: “Caz dünyası biraz erkek egemendir aslında. Alışık değiller bir defa. Bir muhabbette bile, fikrinizi söylediğinizde sizinle konuşmazlar. Benim çok yakın arkadaşlarım bile bunu hâlâ yapar. Bir süre sonra kişisel olmadığını anlayıp alınganlıktan vazgeçersiniz. Muhabbet erkekler arasında devam eder. ‘Ya abi, usta’ gibi... Zaten terminolojide de hafif bir erkeksilik vardır. Dolayısıyla ben bir türlü o grubun içine giremedim. Daha doğrusu ‘şarkıcı’ olarak girdim ama ‘çalgıcı’ olarak giremedim. Küçüklüğümden beri şarkı söylerdim. Nota biliyorum, form için söyleyebiliyorum, sesim fena değil derken profesyonel olarak şarkıcı oldum, öyle para kazanmaya başladım. Fakat benim aklımdaki müzikleri ortaya çıkarma derdim vardı. Şarkı söylemek rahatsızlık verici bir hal aldı, çünkü esas yapmak istediklerimin önüne geçmeye başladı. ‘Selen gel söyle’ diyorlar, ‘çal’ demiyorlar. Artık depresyona girmeye başlamıştım. Genç yaşımda kendimi sınıflandıramıyordum, nereye koyacağımı bilemiyordum. Burs da alınca MSÜ’yü yarım bırakıp Aydın Esen’in referansıyla Berklee’ye gittim.” Selen Gülün Trio elen Gülün, 2000 yılından itibaren basta İlker Özalp ve davulda Emir Özoğlu’yla oluşturduğu üçlüyle birlikte müzik yapıyor. Selen Gülün Trio, giderek yoğunlaşan biçimde Akbank, İstanbul, Ankara, Afyon, Eskişehir, Bodrum caz festivallerinde ve ÜRKİYE’YE DÖNÜŞ günlerinde konserler verdi. “Sürprizler” albümündeki parçalar Gülün Trio’nun konserleri İstanbul’a 1998’in yaz aylarında tatil sırasında şekillenmiş: “Just About Jazz gerçekten için geldiğinde, yeni kurulan Bilgi Ünicaz diyebileceğimiz bir albüm. Sürprizler ise versitesi Müzik Bölümü’nde ders verme birçok stilin iç içe geçtiği bir albüm. ‘Umuda teklifini kabul eden Selen Gülün, aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi Gülümse’ ve ‘En İyisi’ rock parçası olarak Müzik İleri Araştırmaları Merkezi’nde görülebilirler. ‘Pia’nın nasıl bir parça (MİAM) mastırını tamamladı. Çalmayı da olduğunu bile bilmiyorum. Hafif funk ihmal etmeyen Gülün’ün, AFM Görsev Jazz ama azıcık balad. Dinleyici rahatlıkla Bar’da Just About Jazz grubuyla performansları 1999’da kaydedildi. Canlı kayıtlardan oluetkileşimlerimizi fark edebilir. şan ve 2005 yılında Doğan Müzik tarafından yaBülent Ortaçgil etkileşimi yımlanan “Just About Jazz” albümü, Rec by Saatckesinlikle var.” hi tarafından ikinci albümü “Sürprizler”le birlikte yecu Avusturyalı, basçı İsviçreli, gerçekten çok enternasyonal bir grup olduk. Buluşabildiğimiz kadar başka müzisyen destekleriyle grubu devam ettirmeye çalışıyoruz.” S T E NTERNASYONAL BEŞLİ Berklee College of Music’te caz kompozisyonu eğitim gören Selen Gülün, çok iyi müzisyenlerle tanışmasının yanı sıra bir grup kurma fırsatı bulur. Just About Jazz adındaki beşli, başlangıçtaki müzisyenleri değişse de 1997’den bu yana konser ve festivallerde çalmayı sürdürüyor: “Enteresan bir gruptur. Gitarist Norveçli, saksofoncu Amerikalı, davul [email protected] niden yayımlandı. Satürn’den ‘nefes’ kesen görüntüler Cazın özgürlüğü S elen Gülün Trio, geçen yıl Litvanya’da Vilnius City Caz Festivali’nde dünyanın en ünlü caz müzisyenlerinden Wayne Shorter Quartet ile aynı sahneyi paylaştı. Rusya’da Kaliningrad Jazz Festivali’nde ve yine Litvanya’da Birstonas’ta sahne aldı. Geçen ay İstanbul Caz Center’da çalan Selen Gülün, Türkiye’deki sunumunun cazı elitleştirdiğini düşünüyor: “Caz müziğini festivallerin egemenliğinden kurtarmak gerekiyor. 19301950 arasına sıkışmış müziği caz budur diye ısrarla dinletmeye çalışırsanız insanlara o tabii ki yabancı gelir. Cazın özgürlüğünü, dinleyicinin performansa katılacağı bir ortam sağlamak lazım. Caz, iletişimle ortaya çıkan bir müziktir, o yüzden çok özeldir. Çalgıcı, hem diğer çalgıcılarla iletişim kurar hem de izleyiciyle ilişki kurar. Dinleyiciden o sırada gelen tepki de müziğin içindedir. Dinleyici böyle yaşarsa o zaman bu müzikten korkmaz, bir katkısı olur.” Öğrencileri arkadaşı B ilgi Üniversitesi’nde 26 yaşından beri öğretim görevlisi olan Selen Gülün, kendi eğitim sürecinde bilgiye ulaşmakta çok zorlandığı için öğrendiklerini hemen öğrencilerine aktarmak için çabalıyor: “Hocaçırak ilişkisi üzerine gelişen konservatuvar eğitiminin yanlış olduğunu düşünüyorum. ‘Ne söyleyecekse onu yapayım’ diye hocanın ağzına bakıyorsunuz. Ben baştan bildiğim her şeyi vererek öğrencilerin kendilerinin hazırlayabileceği bir ortam sunmak gayreti içindeyim. Bazı hocalar bilgileri yavaş yavaş vermek ya da saklamak gibi aslında mesleğe ters bir şey yaparlar. Ben bilgi saklamam, çünkü hayatım boyunca bundan çektim. Tam tersi, sürekli yeniyi öğrenip aktarmaya çalışıyorum. Ben kendime aslında arkadaşlardan oluşan bir grup yaratmaya çalışıyorum.” ANKARA (AA) Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Cassini uzay aracının yeni açılardan çektiği Satürn ve halkalarının fotoğraflarını yayımladı. NASA’nın web sitesinde yayımlanan yeni fotoğraflar, Cassini tarafından Satürn gezegeninin üzerinde ve altındaki açılardan son iki ay içinde çekildi. ABD’nin Colorado eyaletindeki Boulder’da bulunan Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nden Cassini uzay aracının optik cihazlarından sorumlu bilim kadını Carolyn Porco, “İşte yıllardır beklediğimiz görüntüler” dedi. Porco, “Satürn’ün çok üzerinde dolaşmak ve dev bir bakır madalyon gibi görünen halkalarını en aşağıdan görmek, tamamen yeni bir dünyayı keşfetmek izlenimi uyandırıyor... Nefes kesici” dedi. NASA’nın yayımladığı görüntülerde, siyahbeyaz ve renkli fotoğrafların yanı sıra Cassini’nin, gezegenin güneyinden kuzeyine doğru yönelirken halkalarını çektiği görüntüler de bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle