28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 MAYIS 2006 CUMA dizi PARİS’TEN HARİRİ SUİKASTI, HADDAM OLAYI VE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ ŞAM’IN BAŞINI AĞRITIYOR Suriye ABD’ye direniyor İ ran’la birlikte ABD’nin kıskacında bulunan Suriye, teröre destek verdiği iddiaları, Lübnan’ın eski başbakanı Refik Hariri suikastında Beşar Esad’ın etkisi, eski devlet başkan yardımcısı Abdülhalim Haddam’ın ülkedeki muhalifleri birleştirme çabaları ve insan hakları ihlalleri yüzünden sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Suriye, Baas rejiminin iktidara gelişinin 43. yılını kutluyor. Ancak kutlamalar uluslararası kamuoyunun çeşitli gerekçelerle yoğunlaştırdığı baskıların gölgesinde yapılıyor. ABD ile Suriye arasındaki ilişkiler de, Bush yönetiminin Hariri’nin geçen yılın şubat ayında suikast sonucu öldürülmesinden Esad’ı sorumlu tutması üzerine daha da gerginleşiyor. Bush’un mart ayının ortalarında, İran ve Suriye’yi Irak’ta demokrasinin inşası çabalarını engellememeleri konusunda uyarması, gerginliği arttırıyor. ABD, Suriye’yi militanların Irak’a girmesine izin vermekle de suçluyor. Şam yönetimi ise bu iddiayı ısrarla reddediyor. Ancak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, tüm bunlara karşın ABD yönetimine ilişkilerini iyileştirme çağrısı yapıyor. Şam’da bulunduğumuz dönemde de ABD televizyonlarına konuşan Esad, ‘‘Barıştan söz etmek istiyorlarsa, o zaman Suriye gerekli. İstikrarlı bir Irak istiyorlarsa, o zaman Suriye gerekli’’ diyerek uluslararası kamuoyuna zeytin dalı da uzatıyor. UĞUR HÜKÜM Sarkozy Yasası, İnsanlık Tasası (I) C 9 ESAD’A, ABD’YE KARŞI İRAN VE RUSYA’DAN DESTEK S S uriye’nin başını ağrıtan yurtiçi ve yurtdışındaki Kürtler de Esad yönetimini zorda bırakıyor. Zaman zaman baskı altında tutulduklarını ileri süren Afrin, Kobani, Kamışlı ve Halep’teki Kürtler ile onların Şam ve Halep’teki üniversitelerde okuyan çocukları eylemler düzenliyor, polisle çatışıyor. Kürtlerin gösterisinde PKK’nin bu ülkedeki partisinin de lokomotif görevi gördüğü konusu yalanlanmıyor. Yurtdışındaki Kürt lobisi ise hem Haddam hem de diğer muhaliflerle ortak konferanslar düzenleyerek Baas rejimine yönelik cepheyi genişletmeye çalışıyor. ABD’nin, Irak, Lübnan ve terör sorunlarını gerekçe göstererek Suriye’ye yönelik baskıları ve uluslararası tecride rağmen Şam yönetimi, İran ve Lübnan’da faaliyet gösteren Hizbullah’ın desteğini alıyor. Suriye, ABD’nin yaptırımları ve kıskacına karşı Fransa, İran ve Rusya’yla ilişkilerini de sıklaştırıyor. Ocak sonunda Şam’ı ziyaret eden ve Esad’la bir araya gelen Rusya Genelkurmay Başkanı Yuri Baluyevski’nin iki ülke orduları arasındaki ilişkilerin güçlendirileceğini söylemesi, Şam’ın tehditlere karşı yalnız kalmayacağını da gösteriyor. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın seçilmesinin ardından Esad’ın Tahran’a giden ilk devlet başkanı olması, ardından Ahmedinejad’ın Şam’ı ziyaret etmesi, hedefteki iki ülkeyi daha da yakınlaştırıyor.Iraklı radikal Şii lider Mukteda el Sadr da sık sık Şam’a giderek Esad yönetimiyle ilişkilerini arttırıyor. ESAD GÜÇLENİYOR... Batılı diplomatik kaynakların uluslararası basına yansıyan analizlerine göre, ABD’nin Esad’ı devirmesi halinde ülkede çok cılız olan muhalefetin rejimi istikrarsızlığa götüreceğinden endişe ediliyor. İddialara göre ABD, Suriye’ye baskı yaparken Esad’ı devirmekten çok, onu politika değişikliğine zorlamayı amaçlıyor. Analizlerde, Abdülhalim Haddam’ın ülkeyi terk etmesi ve İçişleri Bakanı Gazi Kanaan’ın ölmesinin ardından Baas rejiminin Şam’daki etkinliğinin ciddi bir devinim kazandığı belirtiliyor. HARİRİ SIKINTISI... Hariri suikastının yarattığı sıkıntı ise bir türlü giderilemiyor. Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek zaman zaman Beyrut ile Şam arasında ortaya çıkan krizin giderilmesi için Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora ve Suriye Devlet Başkan Yardımcısı Faruk Şara ile görüşmeler yapıyor. Suriyeliler bu görüşmelerin Hariri suikastıyla ilgili ülkeler üzerindeki sis perdesini kaldıracağını umuyor. Suriye gazetelerinde bu görüşmelere geniş yer ayrılıyor. HADDAM ŞAM’I SIKIŞTIRIYOR... Geçen eylül ayında Paris’e yerleşen ve Şam’ı, Hariri’nin öldürülmesiyle doğrudan parmağı bulunmakla suçlayan eski Suriye Devlet Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam’ın, Şam yönetimine karşı başlattığı mücadele de ülkenin imajını sarsıyor. Suriye’deki Baas Partisi rejiminde en uzun süre görev alan isimlerden biri olan ve 1984 yılında devlet başkanı yardımcılığı görevini üstlenen 74 yaşındaki Haddam’ın 2004 yılındaki bir röportajında, Suriye’de rejim değişikliği isteyenleri İsrail’e katkı sağlamaya suçlaması unutulmuyor. Suriye’de vatan hainliği ve yolsuzlukla suçlanan ve tüm malvarlığına el konulan Haddam, Arap gazetelerine verdiği demeçlerde, Suriye halkının mevcut rejimi devirmesi için uygun ortamın yaratılması çağrılarını her gün yineliyor. Haddam, yasadışı Müslüman Kardeşler örgütünün sürgündeki lideri Ali Bayanuni ile birlikte Beşar Esad’ı devirmek isteyen ittifakı büyütmeye çalışıyor. Ancak Şam’da konuştuğumuz insanlar, Haddam’a küfre varan sert eleştiriler yöneltiyor, hain diye bağırıyor. Suriye’nin 1980’lerde yaşanan bombalı eylemleri nedeniyle çalışmalarını yasakladığı ve lider kadrosunu tutukladığı Müslüman Kardeşler örgütünün ise Mısır’daki seçim başarılarının ardından yeraltı faaliyetlerini yoğunlaştırdığı söyleniyor. Ancak Suriye istihbaratı El Muhaberat, Ihvancılara göz açtırmıyor. Suriyeli kızlar giyimleri ve makyajlarına çok düşkün. Akşam saatlerinde kentteki kafeleri nargile içen kızlar dolduruyor. iz bu satırları okurken, bundan böyle Fransa İçişleri bakanı Nicolas Sarkozy’nin adıyla anılacak yeni “Göçmenlik ve Uyum” yasası tasarısı muhtemelen mecliste oylanmış ve yasalaşmış olacak. Yeni metin, insan haklarına bağlı ve saygılı bütün kesimleri derinden endişelendiriyor. Zira yasa, insanlığa aykırı, Fransa gibi bireye saygıyı yücelere çıkartmış bir ülkeyle bağdaşmayacak durumları çoğaltacak... Yakın çağların Avrupa kıtasında Fransa kadar eski ve bilinçli bir göçmen ülkesi yoktur. Kısa bir hatırlatmayla yetinelim: 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’nın nüfusu 3 misli artarken, Fransa’nın nüfusu yerinde sayar. 1850’lerden itibaren göçmen bekleyen bir ülke konumuna geçer. 207nci yüzyılın başında hızla gelişen sanayi gereği, farklı iktidarlar işgücü (emek) peşine düşerler. Belçika, İspanya, İsviçre, İtalya gibi komşu ülkeler hatta Polonya ilk ağızdaki ihtiyaçlara cevap verir. Fransa’da iş bulan bir yabancının, varlığını yaşadığı belediyeye bildirmesi burada kalması için yeterlidir. Vahimleşen emek yetersizliği, Birinci Dünya savaşında Fransa’yı Savunma Bakanlığı kanalıyla, doğrudan sömürgelerinden Çinli, Hindiçinili (Kamboçya, Laos, Vietnam) ve Kuzey Afrikalı emekçi devşirmeye iter. 1917’de çıkartılan bir genelgeyle ilk kez 15 yaşından büyük yabancılara “ikametgah izni” belgesi verilmeye başlanır. Tam bir ekonomik büyümenin yaşandığı “Anlışanlı 30’lar” döneminde (1944 73) gerçek bir göçmen politikası geliştirilir. 1988’de adı “Uluslararası Göçler Dairesi / OMI” olarak değişecek, “Ulusal Göçmenlik Dairesi / ONI” 1945 Kasım’ında kurulur. ??? Koblenz (Almanya) doğumlu cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing (1974 – 81) ilk işsizlik belirtileri, petrol krizi, globalleşen bir dünyanın ön sıkıntıları nedeniyle göçmen akımını 3 Temmuz 1974’te alınan bir kararla durdurur. Ancak, AB ile bütünleşme sürecinde Türkiye karşıtlığının da öncülüğüne üstlenmiş bu kişilik, “insanlık” adına ve de eşlerin çalışmaması kaydıyla (bu kayıt 1977’de eklenir) “Aile Birleştirmeleri”ne yasal zemin hazırlar. 1978’de Yargıtay “eşlerin çalışmama” koşulunu iptal eder. 1981’de iktidara gelen solun ilk “eylemler”inden biri, 132 bin ka çak göçmene yasal haklarını tanımaktır. Sol aynı operasyonu 1997’de de tekrarlayarak belirli koşulları yerine getiren 80 bini aşkın kağıtsız göçmene daha Fransa’da yaşama ve çalışma hakkını verecektir. 198692 sol ve sağ hükümetler kaçak göçlere karşı çeşitli önlemler geliştirmelerine rağmen pek başarılı olamazlar. Sağ muhafazakar Charles Pasqua 1986’da ilk sınırdışı etmeleri resmileştirirken, 1989’da sosyalist İçişleri bakanı Pierre Jox, Fransa’yla bir biçimde ailevi veya somut bağlarını kanıtlayanların sınırdışı edilmelerini engelleyen ek maddeler getirir. Aynı dönemde “Yüksek Uyum Kurulu” oluşturulur. 1991’de AB çapında tek vize uygulaması, “Schengen” vizesi sistemi kurulur. 1993 ve 1997’de sağ hükümetler yabancılarla ilgili her türlü işlemleri, örneğin Fransız uyruğuna geçişleri zorlaştırırken, sol Adalet Bakanı bakanı Elisabeth Guigou 1998’de, Fransa’nın geleneksel uygulaması olan “Toprak hakkı”, yani Fransa’da doğanların vatandaşlık alma ilkesini yeniden benimser. Chevenement yasası da Fransa’da 10 yıldır kaçak da olsa yaşadıklarını kanıtlayanlara, legal oturma ve çalışma hakkı tanır. Sağın 2002’den bugüne kadar geçen süreçteyse sürekli baskı ve kısıtlama yöntemleri gündemdedir. Aşırı sağın devamlı sıcak tuttuğu, ‘güvensizlik ve işsizliğin kaynağı göçmenler’ propagandası, hep oy kaybetme kabusuyla yaşayan sağ hükümetleri, göstermelik baskıcı önlemlere iter. İçişleri bakanı Nicolas Sarkozy’nin bu süreçteki tek olumlu çıkışı 2003’te “Çifte Ceza” uygulamasını nispeten yumuşatmasıdır. “Çifte Ceza”, sabıkalı göçmenlerin cezalarını çekmeleri yetişmiyormuş gibi yaşadıkları ülkelerden sınırdışı edilmeleri, demektir. ??? 2007 cumhurbaşkanlığı seçimleri perspektifli bir döneme girdiğimiz şu günlerde sağın favori adayı Nicolas Sarkozy, konumunu, adaylığını güçlendirmek amacıyla hazırladığı yeni “Göçmenlik ve Uyum” yasasıyla, gerçek önemli sorun olan ve sayıları resmi öngörülere göre 200 ila 400 bin arası değişen “Kaçak Göçmenler veya Göçmenlik” sorunuyla uğraşmak yerine mevcutların hakkını kısacak, ülkedeki sosyal gerilimi arttıracak 84 maddeli bir yasa geçirmeyi hedefliyor. 9 ve 10 Mayıs tarihlerinde mecliste oylanacak yasayla ilgili ayrıntı ve eleştirileri gelecek haftaya bırakıyoruz... ESAD’IN CİDDİ SORUNU İNSAN HAKLARI İHLALLERİ Washington’ın baskısı İ nsan hakları ihlalleri de Esad yönetiminin en ciddi sorunlarından birini oluşturuyor. Suriye’de iktidardaki Baas Partisi, geçen haziran ayında, ülkede bağımsız siyasi partilere izin verecek yeni bir yasa tasarısı hazırlamak konusunda anlaşmaya varıldığını duyururken, ABD Başkanı Bush, bütün siyasi mahkumların serbest bırakılması ve özgürlüklerin engellenmemesi konusunda Şam yönetimine baskıyı arttırıyor. DIŞ BASKIYA KARŞI KOYMA çeken Şam yönetimi, tüm çağrılara rağmen bir süre önce tutuklanan muhalif yazarlar Ali Abdullah ve Nejat Tayyare’yi serbest bırakmıyor. Geçen aylarda ilk kez bir kadını, eski Kültür Bakanı Necah el Attar’ı ikinci başkan yardımcılığı görevine getiren Esad ise ülkesinde reformları hızlandırma, ancak aynı KAMUOYUNU ŞAŞIRTIYOR zamanda değişim için dış baskıya karşı koyma sözleri veriyor. ABD yönetimi insan ABD’nin de çağrısına uyarak 18 Ocak’ta 5 hakları ihlallerini gerekçe göstererek Suriyeli muhalifi serbest bırakan Şam Suriye’deki muhalifleri ekonomik yardımlarla yönetimi, bir yandan büyütmeyi da mart ayının hedefliyor. Ancak başlarında Avrupa Suriye’de on Birliği’nin finanse ettiği partiyi bünyesinde bir insan hakları toplayan Şam merkezini kapatarak Bildirisi Grubu, kamuoyunu şaşırtıyor. ABD’nin ülkedeki Devlet Güvenlik demokratik Mahkemesi’nin, eski oluşumlara maddi siyasi mahkum destek sağlama Abdülsetar Katan’ı, önerisini Müslüman Kardeşler’e reddediyor. Bu üye olduğu grup, ABD Dışişleri gerekçesiyle 12, etnik Bakanlığı’nın kışkırtıcılık yapmakla Suriyeli muhaliflere suçlanan Riyad Darar’ı 5 milyon dolarlık da 5 yıl ağır hapis yardım önerisi Halep ve Şam’da duvarları Hizbullah lideri cezasına çarptırması getirdiğine Hasan Nasrallah ve babaoğul Esadlar’ın nedeniyle insan hakları dikkat çekiyor. resimleri süslüyor. örgütlerinin tepkisini Alevi vekillerden cemevi tepkisi ‘Talep gelmesi halinde Meclis’e cemevi açılabileceğini’ söyleyen Arınç’a tepki gösteren CHP’li 15 milletvekili, açıklamanın laik, demokratik, sosyal hukuk devleti adına bir ‘talihsizlik’ olduğunu belirtti. lihsizlik’’ olduğunu söyledi. AKP yetkililerinin ve Arınç’ın, ‘‘çağdaş devlet anlayışında kaynağını anayasadan almayan hiçbir uygulamanın yasal olmadığı’’ gerçeğini anlama ve algılama zorluğu çektiğini kaydeden Gülçiçek, ‘‘Sayın Arınç, çelişki ve yanılgılarına kılıf aramakta, 80 yıllık demokratik, laik devlet birikiminden geriye kalanları yok etme niyetine Alevileri de ortak ya da alet etmek istemektedir’’ görüşüne yer verdi. Milyonlarca Alevi yurttaşın, TBMM’ye cemevi değil, ibadethaneleri olan cemevlerine yasal güvence istediğini belirten Gülçiçek, bu konuda TBMM’ye daha önce yasa önerisi verdiklerini anımsatarak şu görüşlere yer verdi: ‘‘Sayın Arınç, Alevi yurttaşların bin yıldan bu yana kanayan yarasına gerçekten merhem olmak istiyorsa, söz konusu yasa teklifinin yasalaşmasını destekleyerek içtenliğini gösterip ülkemizi bu ayıptan kurtarmalıdır.” Bildiriyi imzalayan milletvekilleri şunlar: AliRıza Gülçiçek, Feramus Şahin, Sinan Yerlikaya, Hasan Güyüldar, Türkan Miçooğulları, Kemal Kılıçdaroğlu, Vezir Akdemir, Bayram Meral, Muharrem Kılıç, Mehmet Ali Özpolat, İsmail Değerli, Fuat Çay, İsmet Çanakçı, Ahmet Ersin.’’ Yabancı yatırım artıyor n üfusun yüzde 20’sinin işsiz olduğu, enflasyon oranının yüzde 10’a yükseldiği Suriye, yabancı yatırımcıların ilgisini çekmeyi sürdürüyor. Oxford Business Group dergisinde yayımlanan bir yazıda, uluslararası baskılara rağmen Suriye’de, ekonomik büyümenin 2005’te yüzde 4.5 oranında gerçekleştiğine, bunun da 10 yıldır en yüksek oran olduğuna dikkat çekiliyor. Dergide, geçen yıl Suriye’ye Kentucky Fried Chicken, CocaCola, PepsiCola ve Fransız gıda ürünleri Bel ve elektrik şirketi Legrand aracılığıyla yapılan yatırımların yüzde 30’luk bir yükseliş gösterdiği, Körfez ülkelerinin de 6 milyar dolar değerinde projelere yöneldiği belirtiliyor. CİDDİ DEĞİŞİME DOĞRU ADIMLAR... Şam basını, Rusya, Çin ve Hindistan’dan petrol şirketlerinin Suriye’nin petrol üretimindeki düşüşe rağmen yatırım yapmaya hazırlandığını yazıyor. Şam yönetimi Haddam’ın ailesinin sahip olduğu Cola fabrikalarını kapatırken Amerikan Kentucky Fried Chicken’ın (KFC) Şam’daki ilk lokantası müşteri çekiyor. Asgari ücretin 7500 Suriye Lirası (yaklaşık 200 YTL) olduğu Suriye’de KFC, kızarmış tavuk, patates ve içecekten oluşan mönüyü 250 Suriye lirasına (yaklaşık 6.5 YTL) satıyor. Suriye, ABD’nin kıskacına direnirken sosyal, siyasal ve ekonomik alanda ciddi bir değişime doğru adımlar atmaya çalışıyor. B İ T T İ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’li Alevi milletvekilleri, ‘‘talep gelmesi halinde Meclis’te cemevi açabileceklerini’’ söyleyen TBMM Başkanı Bülent Arınç’a ortak bildiriyle tepki gösterdi. CHP’li 15 milletvekili, Arınç’ın cemevi açıklamasına ortak bildiriyle tepki gösterdi. Milletvekilleri adına bildiriyi okuyan İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek, Arınç’ın katıldığı bir programda, ‘‘Meclis’te neden cemevi yok’’ sorusuna, ‘‘Bir ihtiyaç olsa açardık, Meclis’te cemevi açılsın diye talep gelmedi’’ karşılığını verdiğini anımsattı. Arınç’ın bu ifadesiyle talep gelmesi halinde ‘‘cemevi açılabileceğini’’ ima ettiğini kaydeden Gülçiçek, açıklamanın laik, demokratik, sosyal hukuk devleti adına bir ‘‘ta
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle