Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 GÜNCEL C haberlerin devamı 12 MAYIS 2006 CUMA Paris’le kriz kapıda Baştarafı 1. Sayfada Türkiye, büyükelçilerin geri çekilip, ilişkilerin askıya alınmasından, üst düzey temasları iptal etmeye ve her iki ülkenin firmalarını Türkiye’deki ihalelere sokmamaya kadar geniş çerçeveli önlemleri değerlendiriyor. TürkiyeKanada ilişkileri de yaklaşık 2.5 yıldan bu yana siyasi olarak alt düzeyde seyrediyor. Krizin derinleşmesi durumunda, bundan en fazla Türkiye’de iş yapan Fransız firmalarının etkileneceği belirtilirken TOBB, TÜSİAD gibi sivil toplum örgütleri ve iş dünyasının yasanın çıkmaması için yoğun kulis faaliyeti yürüttüğü dile getirildi. Bu arada Dışişleri Bakanı Gül’ün, AB ülkelerinin Ankara’daki büyükelçilerine Hilton Oteli’nde verdiği öğle yemeğine katılan Paul Poudade, gazetecilerin soruları üzerine, Fransız Meclisi’ne sunulan ve ‘‘Ermeni soykırımı’’ iddialarını inkâr edenlerin cezalandırılmasını öngören yasa tasarıları nedeniyle ilişkilerde ‘‘büyük bir kriz’’ yaşanacağını sanmadığını söyledi. Paul Poudade, ‘‘Büyük bir kriz yaşayacağımızdan emin değilim, çünkü düşük bir profili korumak ve abartmamak herkesin yararına’’ şeklinde konuştu. Fransa’nın Türkiye ile ilişkilerini sürdürmesinin önemli olduğunu ifade eden Büyükelçi, ‘‘Aynı zamanda Fransa AB üyesi olduğu için görüşmek, Türkiye’nin de yararınadır’’ ifadesini kullandı. Poudade, ‘‘Halen Fransız Meclisi’nde meydana gelen gelişmelerin kontrol altında tutulacağına güveniyorum” diye konuştu. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Söylem Farklı, Amaç Aynı... Dinle Tahran, Anla Ankara! ran krizinin dünkü odak noktalarından biri Türkiye idi. İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani Ankara’daydı. ABD’nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) katındaki daimi temsilcisi Greg Schulte, video konferans yoluyla Ankara’daki gazetecilerle görüştü. Bir bakıma taraflar birbirlerine Türkiye üzerinden yanıt verdiler. Laricani’nin başkente ayak basar basmaz söylediklerinden İran’ın politikasının değişmediği anlaşılıyor. Zaten böyle bir şey beklenmiyordu. Laricani’nin mesajlarının satırbaşları şöyleydi: Biz Irak’a benzemeyiz. ABD’nin Irak’ta yaptığı ortada. Benzerini İran’da yapmasına Türkiye’nin evet dememesi gerekir. ABD, PKK ile yoğun temasta. Bizim nükleer çalışmalarımız barış amaçlıdır. Türkiye Müslüman bir ülkedir! Bu mesajlar yeni bir çeviriyi gerektirmeyecek kadar açık. İran, ABD’nin Irak’ta başarısız olduğunu düşünüyor, yeni bir maceraya giremeyeceğini hesaplıyor. BM’den de ülkesi aleyhine blok bir karar çıkmayacağını öngörüyor. Bunların ışığı altında Türkiye’nin ABD’den yana tavır koymaması gerektiğini söylüyor. Hatta Müslüman bir ülke olarak Türkiye’yi İran’ın yanında yer almaya çağırıyor! ??? Laricani Ankara’da temaslarını sürdürürken Schulte de Viyana’da şilteyi sermiş, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde gazetecilerin sorularını yanıtlıyordu. ABD’nin mesajları da şöyleydi: İran, uluslararası toplumu bölmeye çalışıyor. Madem barış amaçlı nükleer çalışma yapıyorlar, faaliyetlerini neden gizliyorlar? Biz kesinlikle İran halkına zarar vermek istemiyoruz. Nükleer silaha sahip bir İran, Ortadoğu’yu kana bular. İran bu tutumuyla hayal ettiği gibi uluslararası aktör olamaz, kendisini yalnızlaştırır. Bu mesajlar da aynı açıklıkta. ABD, İran’ın kamuoyu oluşturmasına izin vermeyecek... Nükleer silah bahane, İran rejimini ne şekilde olursa olsun, değiştirmeyi deneyecek. Schulte’nin, Laricani Ankara’da iken ‘‘İran’ı uluslararası toplumu bölmeye girişmekle’’ suçlamasının altındaki mesaj da şöyle özetlenebilir: Eyy Türkiye, Irak’ta yaptığın ikili oyunu burada oynama! ??? İki ülkenin de Türkiye üzerinde bir anlamda kilitlenmesi, önümüzdeki dönem işimizin hiç de kolay olmayacağını gösteriyor. Son dönemde İsrailABD hattında şu tür değerlendirmeler olduğunu duyuyoruz: Ilımlı İslam modeli, Batı’nın genel çıkarlarıyla örtüşen bir model olarak görünmüyor. Bunu temsil edenler, bizimle temaslarında, ‘‘Sizin isteklerinizi aynen kabul ediyoruz. Gereğini yapacağız, hiç merak etmeyin. Biz zaten yönü dışa dönük bir ülke olarak sizinle hareket etmek istiyoruz’’ diyorlar. Sonra bu isteklerin çoğunu gerçekleştirmiyorlar. Gerekçe olarak da ‘‘Bunu halkımıza anlatamayacağımızı anladık, bizi anlayın. Biliyorsunuz, biz Müslüman bir toplumuz, bazı şeyler ülkenin en tepesindeki kişileri de aşar’’ savunmasını getiriyorlar! Bu tür yaklaşımlar İsrailABD katında öteden beri vardı, ama savunucuları azdı. Şimdi arttığı vurgulanıyor! Üzerinde birleşilen bir görüş var: İran, Irak değil... Çok doğru. Bu doğruyu tersten okuyunca da şu çıkar: Irak politikasını İran’da uygulamak kolay değil! G eçen pazar Diyarbakır’da gazetelere göre 20 bine yakın insanımız stadyumda toplanmış; RTE’yi alkışlıyor, AKP bayraklarını sallıyor. PKK bayrağı yok. Üstelik Öcalan’a af da istenmiyor. Öyle gösterişli bir miting ki, Diyarbakır dışında ülkenin herhangi bir ilinde bindirilmiş kıtalar diye anılan toplama kalabalıklar gelmiş, AKP’yi ve liderini destekliyor sanırsın. Bu manzaraya bakarak, insanın Güneydoğu’yu birden yüz seksen derece değiştiren neler olduğunu sorası geliyor. RTE de kalabalığı görünce coşmuş; ‘‘Sizin şu birliğiniz var ya...’’ diye bir başlamış... ‘‘Hiçbir etnik ayrıma girmeden... Türk’üyle, Kürt’üyle, Lazıyla, Çerkeziyle vs... bir ve beraber olarak yarınlara yürüdüğümüz sürece bizi kimse bölemeyecek’’ diyor. Ammaaa... Beraber yürümeye gelince... Diyarbakır’ı ve Güneydoğu’yu temsil eden Kürt siyaset adamları tersine inanıyor. Kürtlerin kendi aralarında bir ve beraber oldukları sürece siyasal hakları alacağını söylüyorlar. Onların birlik ve beraberliğe bakışıyla, bu gerçeği bilmezlikten gelen RTE’nin birlik ve beraberlik çağrısı arasında derin farklar var. ??? Kürt sorunu vardır sloganını ağzına almayarak, sadece (Türkleri de arasında saydığı) etnik gruplar arasında birlik ve beraberliğin her sorunu, başta ülkenin bölünmesini olanaksız hale getireceğini söyleyerek RTE yine bir ikilemin, yeni bir tezadın içine mi düştü? Olasıdır, olabilir. Zaten iktidar hemen her gün bir söylediğini ertesi günü yalanlayan ya da zıttını içeren açıklamalar yapıyor. Öcalan’ı iki yılda özgürlüğe kavuşturacağı için geniş eleştirilere neden olan ek fıkra; yasada kalsın mı çıkarılsın mı? Adalet Bakanı Çiçek maddenin çıkartılmayacağını söyledi. Şimdi Meclis’te değiştirileceğine ilişkin sözler söylüyor. Başbakan Çiçek gibi bu fıkra yasada kalsa bile Öcalan’ın affedilmeyeceğini söylüyordu; eleştirilere aklı yatmış olacak ki, şimdi ağız değiştirdi. Yeni yollar bulunur, demeye gelen demeçler veriyor. 6. madde bu haliyle kalsa Öcalan’ı affa yarayacak diye başlayan eleştiriler daha da yoğunlaşacak; kaldırsa Öcalan’ı affedeceğini öne süren eleştirilerden korktu diyecekler, diye bir ikilem için bocalıyor. ??? Yargıdan kaynaklanan daha tumturaklı tezat, Adalet Bakanı Çiçek’in eseri. Anayasal düzeni değiştirmek için örgüt kurmaya yönelik kadrolaşmanın baş aktörü, kaçak Fethullah Gülen’in yargılandığı davada beraat etmesinden sonra himayesinde olduğu Amerika’dan Türkiye’ye ne zaman döneceği merak konusu. Adalet Bakanı’na dönüş zamanını sormuşlar; ‘‘(hakkında dava varken) Zaten dönmesini engelleyecek bir durum yoktu. Beraat kararı, bu olguyu sağlamlaştırdı. Dönebilir, bu vatanın evladı değil mi?’’ diyor. Adalet Bakanı, Gülen’in gerçek yüzünü bilmezlikten geliyor, ülkeye dönmesini engelleyen bir yasal durum olmadığını söyleyerek Gülen’i övüyor. İyi mi? Türk Diyanet Vakfı Sendikası; Diyanet camiasına hep ağabey ve hami olarak görüntü verdiğini söyledikten sonra, ‘‘...Lakin makyajınız ve tıraşınız dökülüp gerçekler ortaya çıktı. Yeter artık. Allah rızası için dinden ve dini camiadan elinizi de dilinizi de çekin’’ diye sesleniyor. Kime? Meclis Başkanı Arınç’a. O Arınç ki, 23 Nisan’da laikliğin tarif edilmesini istedi. Birkaç gün sonra “Gerek yok, anayasada tarifi var’’ diyebildi.. AKP kadrolarını yönetenlerin, özellikle ön sırada yer alanların söylemleri farklı ama amaçları aynı: Dini korur görünerek siyasette kullanmak! İ FRANSA MECLİSİ’NDE GÖRÜŞÜLECEK SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI TASARISINA TEPKİLER ARTIYOR DİSK’ten diyalog çağrısı İSTANBUL (AA) Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından, Fransa’daki işçi sendikaları ile Sosyalist Parti grup temsilcilerine, Fransa Ulusal Meclisi’nde görüşülecek sözde Ermeni soykırımına ilişkin yasa tasarısına karşı çıkmaları amacıyla mektup gönderildi. DİSK tarafından yapılan yazılı açıklamada, konfederasyon yönetim kurulunun, Fransa işçi sendikalarına ve Sosyalist Parti grup temsilcilerine, Ermeni sorununa ilişkin yasa tasarısı hakkında bir yazı gönderdiği belirtildi. ‘‘Ermeni sorununda diyalogdan başka çözüm var mı?’’ başlıklı yazıda, Fransa Ulusal Meclisi’nde görüşülecek olan tasarının, sorunun çözümüne hiçbir katkı sağlayamaya İLHAM GENCER, FRANSIZ NİŞANI’NI İADE ETTİ İstanbul Haber Servisi Fransa Ulusal Meclisi’nde görüşülecek sözde Ermeni soykırımına ilişkin yasa tasarısını protesto eden müzisyen İlham Gencer, 1968 yılında dönemin Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle tarafından kendisine verilen ‘Liyakat Nişanı’nı İstanbul’daki Fransız Başkonsolosluğu’na iade etti. De Gaulle’ün TürkFransız dostluğuna katkılarından dolayı kendisine ‘Liyakat Nişanı’ verdiğini söyleyen Gencer, ‘‘Bugün De Gaulle’ün mezarda kemikleri sızlamaktadır. Cumhurbaşkan’ı Chirac’a sesleniyorum. Bu yanlışa artık son verin. Bu gidişe asıl dur demesi gerekenler susmaktadır’’ diye konuştu. cağı kaydedilerek ‘‘Bizce ‘Ermeni sorunu’ diye uluslararası planda ifade edilen sorunun çözümüne gidecek yegâne yol, konunun uzmanı tarihçilere ve bilim insanlarına bırakılmasından geçmektedir’’ denildi. Konunun çözümü için Türkiye, Ermenistan ve dünya tarihçilerinden oluşan bir komisyon kurulması önerisinde bulunan DİSK, Fransız sendikacıları yasanın geri çekilmesi ve komisyon önerisine destek vermeye çağırdı. Açıklamada, Genel Sekreter Musa Çam’ın Fransa’da işçi sendikaları ve Sosyalist Parti grup temsilcileriyle temasta bulunacağı bildirildi. LE FİGARO: FRANSIZ FİRMALARI ENDİŞELİ Fransız mallarına boykot ransız iş çevrelerinde, sözde Ermeni soykırımı tasarısı meclisten geçerse, Ankara’nın tepkisinin sert olacağı görüşü hâkim. F Ekonomi Servisi Fransa’da 18 Mayıs’ta mecliste oylanacak sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısı Fransız şirketlerini endişelendiriyor. Fransız iş dünyası ve merkez sağının sözcüsü olarak tanınan Le Figaro gazetesi, dünkü ekonomi ekinde ‘‘Türkiye’deki Fransız çıkarları tehdit altında’’ başlığıyla konuya yarım sayfa ayırdı. Haberde, Türkiye’nin tasarıların geçmemesi için Paris’le ‘‘bilek güreşine’’ girdiği, baskıyı arttırdığı, internette Fransız ürünlerine boykot çağrılarının başladığı kaydedildi. Tasarıların yasalaşması halinde Axa, Danone, L’Oreal, Renault gibi küresel şirketlerin yanı sıra, Areva gibi nükleer santral inşa eden Fransız şirketlerinin çıkarlarının da olumsuz etkileneceği belirtiliyor. Haberde, Türkiye’deki Fransız şirketlerinin temsilcilerinin uyarıları da yer alıyor. FransızTürk Ticaret Odası Başkanı Raphael Esposito, geçen hafta konu hakkında Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a açık mektup göndererek tasarının Meclis’te yasalaşması halinde ‘‘iki ülke arasındaki ilişkilerin tamir edilemez bir boyut kazanacağı’’na işaret etti. Alanında dünyada bir numara olan Carrefour’un müdürü Luc de Noirmont da ‘‘Fransız milletvekillerinin konunun Türkiye’de ne denli hassas olduğundan haberleri yok. Bu yasanın sonuçlarını küçümsüyorlar’’ diye konuştu. Le Figaro, Fransız Meclisi’nde 2001 yılında kabul edilen sözde Ermeni soykırımı yasasının ardından Thomson ve Alcatel gibi Fransız şirketlerinin kontratlarının iptal edildiğini, Peugeot, Danone’nin idari sorunlar yaşadığını ve Fransa’dan ithalatın durdurulduğunu da hatırlattı. FRANSA’NIN HAZIRLADIĞI GENİŞLEME KÂĞIDINDA HAZMETME KAPASİTESİNİN KOŞUL OLMASI ISTENİYOR Genişlememe me belgesi ELÇİN POYRAZLAR BRÜKSEL Avrupa Birliği içinde ‘‘Avrupa’nın geleceğinin’’ tartışıldığı bugünlerde Fransa hazmetme kapasitesi tanımı üzerinden genişleme koşullarının katılaştırılmasını hedefliyor. Fransa’nın haziran doruğunda üye ülkelere sunulmak üzere hazırladığı genişleme kâğıdında, AB’nin hazmetme kapasitesinin önemine dikkat çekilerek bundan sonraki genişleme süreçlerinin bu kapasiteyle ilişkilendirilmesi önerisi getiriliyor. Bundan önceki genişleme dalgasının ‘‘bir başarı’’ olarak nitelendiği belgede hazmetme kapasitesi katılım koşullarından biri olarak öne sürülüyor. Genişlemenin her etabında komisyonun hazmetme kapasitesine yönelik olarak değerlendirme yapmasının istendiği belgede Türkiye’nin müzakere sürecini zorlayacak unsurlar yer alıyor. Cumhuriyet’in ulaştığı Fransa’nın 10 maddelik genişleme kâğıdında dikkat çekici maddeler şöyle: Madde 5 AB’nin genişleme stratejisi AB’nin yeni üyeleri hazmetme kapasitesi göz önüne alınarak hazırlanmalı; bu kapasitenin aday ülkelerin AB ile yakınlaşmasının her etabında göz önüne alınması gerekir ve bu kapasite aday ülkelerin katılımı için bir koşuldur. ‘VATANDAŞLARIN GÖRÜŞLERİ DİKKATE ALINMALIDIR’ Madde 6 AB’nin hazmetme kapasitesi birkaç boyutta ele alınabilir. Demokratik boyut AB genişlemenin devamı konusunda vatandaşlarının görüşlerini dikkate almalıdır. Bu maddeye dikkat çeken AB kaynakları, genişleme süreci konusunda Avrupalıların görüşlerinin hangi temelde ele alınacağının açık olmadığını belirtiyorlar. Kurumsal boyut AB kurumlarının demokratik meşruiyetlerini, şeffaflıklarını ve karar verme süreçlerindeki etkinliklerini sağlayacak biçimde genişlemeye uyum sağlanmalı. Politik ve mali boyut Genişleme Avrupa’nın yapılandırılmasındaki siyasi projeyle uyum içinde olmalı. Bu nedenle genişleme birliğin ortak politikalarının geleceği ve üyeler arasında eşit dağılması gereken maliyet konusundaki tartışmalarla yakından ilgilidir. Madde 7 Bu temelde konsey, komisyonu, genişlemenin her yeni etabında konseyin görüş bildirebilmesi için hazmetme kapasitesine yönelik bir değerlendirme raporu sunmaya çağırır. ‘Yargı kararlarını uygulayın’ Baştarafı 1. Sayfada ciktirdiği yeniden işlem tesis edilmemesi yolunda karar alarak veya geçmişte bu yönde alınmış kararları gerekçe göstererek yargı kararlarının gereklerini yerine getirmediği gözlenmektedir’’ değerlendirmesini yaptı. Kadrolaşma çabalarının istikrarı bozduğunu belirten Çörtoğlu, irtica ve bölücülük konusunda şunları söyledi: ‘‘İç ve dış kaynaklar tarafından da desteklenen irticanın ve bölücülüğün, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına, birlik ve bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğu tartışmasızdır. Anayasal kurumlar bu iki tehdit üzerinde kararlılıkla durmalıdır. Toplumsal barış ve huzuru tehdit eden bölücülüğü ve buna dayanan terörü lanetle kınıyoruz.’’ Danıştay Başkanı, dinin vicdanlarda kalması, siyasal, sosyal faaliyetlerde belirleyici olmaması gerektiğini vurgulayarak ‘‘Din ve vicdan özgürlüğü, kişinin iç dünyasına ilişkin olup sınırsızdır ve devletin etkileme alanının dışında kalmaktadır. SEZER: HERKES HUKUKA SAYGI GÖSTERMEK ZORUNDADIR Bu özgürlük, dinler arasında ayrım getirilmeksizin herkese tanınmıştır. Din ve vicdan özgürlüğü kamu düzenini bozucu eylem haline dönüşmedikçe, devletin gözetim ve denetim işlevi de söz konusu değildir’’ diye konuştu. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yayımladığı mesajda, hukukta keyfiliğin olmadığına, herkesin yargı kararlarına saygı göstermek zorunda olduğuna işaret etti. Sezer, ‘‘Hukuk devleti anlayışının egemen olması için tüm kişi ve kurumlara büyük sorumluluklar düşmektedir. Yönetim sorumluluğu üstlenenlerin kurallara öncelikle uyma ve uyulmasını gözetme konusundaki duyarlılığı demokratikleşme sürecinde büyük önem taşımaktadır’’ dedi. Hediye bileti geri çevirdiler Haber Merkezi Almanya’da düzenlenecek 2006 Dünya Kupası öncesi bilet krizi yaşandı. Kupanın organizasyon sponsorlarından Energie BadenWürttemberg şirketi bazı siyasetçiler ile devlet görevlilerine bilet hediye etmek isteyince Alman savcılar harekete geçti. Şirket hakkında soruşturma başlatan savcılar, Alman yasalarına göre, devlet ve hükümet çalışanlarının bu tür hediyeleri kabul etmesinin suç olduğunu hatırlattılar. Savcılık, benzer tekliflerle karşı karşıya kalan çalışanların bunu reddetmesi gerektiği uyarısında bulundu. ÖZÜR Geçen hafta birinci sayfada yayımlanan 1 Mayıs ile ilgili yürüyüş fotoğrafı yerine teknik bir hatadan dolayı yanlış fotoğraf yayımlanmıştır. Bu hatadan dolayı tüm okurlarımızdan özür dileriz. Cumhuriyet HAFTA