27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı 8 ARALIK 2006 CUMA CÜNEYT ARCAYÜREK Yardımı çalmışlar Baştarafı 1.Sayfada Mannheim Savcılığı’na, Bochum polisi aracılığıyla iletilen ve soruşturma dosyasına giren bir belge, YİMPAŞ yöneticilerine yönelik şaşırtıcı bir suçlamayı gözler önüne serdi. Mannheim Savcılığı’nın dosyasında 13471358 sayfaları arasında yer alan Bochum polisi kayıtlarına göre olay özetle şöyle gelişti: YİMPAŞ’ın Almanya’daki alt şirketlerinden biri olan Yimpaş Einkauf+Import Warenhandels GmbH şirketi Lörach’ta 13 Ocak 1996 tarihinde kuruldu. Alman savcılığının dosyasında yer alan belgelerde ilgili şirketin müdürlüğünü yapan Faik Gürler, Yaşar Deniz ve Şükrü Kurum aleyhine açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırıldı. Yapılan bu araştırma sonucunda Faik Gürler, Yaşar Deniz ve Şükrü Kurum aleyhine, “mülteciler için Lörach Kaymakamlığı tarafından mültecilere dağıtılmak üzere hazırlanan giyecek ve para yardımlarından yalan beyanda bulunarak haksız yere çıkar sağladıkları, dolayısıyla sosyal dolandırıcılık yaptıkları” suçlaması ile dava açıldığı belirlendi. YİMPAŞ yöneticilerinden Yaşar Deniz 150 günlük, her gün için 15 Avro para cezasına çarptırıldı. YİMPAŞ şirketi hakkında 2004 yılında iflas süreci başladığından Faik Gürler ve Şükrü Kurum hakkında herhangi bir bilgi alınamadı. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ‘Telaşa Gerek Yok!’ vrupa Birliği ülkeleri, Türkiye’nin limanları Rum gemi ve uçaklarına açmasını zorunlu görüyorlar. Bu, sadece AB’ye özgü bir tavır mı, yoksa Avrupa kıtası dışında, AB üyeliğimize destek veren, örneğin ABD gibi etkili bir devlet de aynı görüşte mi? ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mathews Bryza, Türkiye’nin reformları geliştirmeye kararlı olduğunu göstermesine değinirken “limanlarını Kıbrıs Rum gemilerine ve mallarına açma yükümlülüğünü Türkiye’nin kendi özgür iradesiyle üstlendiğini” söyleyerek AB Komisyonu ile üye devletlerin tutumuna destek veriyor. Nereden kaynaklanıyor bu görüş, bu dayatma? 17 Aralık 2004’te üyelik müzakerelerine başlama kararının çıkması sırasında hükümetin AB’ye limanları açacağına ilişkin verdiği yazılı bir belgeden kaynaklanıyor. Üstelik AB bu kararını 29 Temmuz 2005’te Türkiye’ye imzalattığı bir ek protokol ile sağlama bağlıyor. Hükümet, karşı koşul olarak nereye varacağını kestirmeden, hesaplayamadan attığı bu adımı durdurabilmek için KKTC’ye uygulanan ambargoların kaldırılmasını öne sürüyor. Elindeki kanıt; AB Konseyi’nin sonradan üye olan Yunanistan’ın engellediği KKTC’ye ambargoların kaldırılacağını açıklayan kararı. Hükümetin öne sürdüğü koşula Komisyon Başkanı Barroso’nun verdiği yanıt ise sürekli başımıza vurulan önyargı; AB’nin Türkiye’nin karşı dayatmalarını dikkate almayacağını ifade eder nitelikte: “AB Türkiye’ye değil... Türkiye AB’ye uyum sağlamalı...” ??? Batı basını gibi Amerika medyası da limanları Rumlara açma konusunda Türkiye’yi zorunlu görüyor. New York Times gibi etkili bir gazete; “Türkiye’nin limanlarını açması gerektiği konusunda hiçbir kuşku yok... Bunu ne kadar erken yaparsa o kadar iyi” diye yazıyor. Atlantik ötesinden bu yana bütün Batı medyası, siyaset adamları bu yargıda birleşiyor... Velakin RTE’nin dış gezilerde özel uçağına davet edilmekten kıvanç duyan medyamızın ünlüleri... İran’a giderken iki saat boyunca söyleştikleri Başbakan’a AB’nin liman koşulunda geri adım atmayacağı kesinleştiğine görehükümetin nasıl politika izleyeceğini de sormuyorlar. Ne demiş RTE: “Telaşa gerek yok!” ??? Uçakta ele alınan konulara RTE’nin verdiği her yanıt hükümetin görüşünü yansıtıyor ve fakat; RTE, ABD’de Kuzey Irak’a Amerikan askeri birliklerinin kaydırılmasını öne süren ve taraftar bulan bir görüşü, “‘şahsen’ doğru bulmadığını” söyleyerek karşılıyor. Gazeteciler RTE’ye, “Kuzey Irak’a Amerikan askerlerinin konuşlandırılmasını Kürt aşiretlerinin Türkiye’nin müdahale olasılığına karşı bir önlem olarak istediklerini” anımsatmıyorlar. Kuzey Irak’a ABD askerlerinin konuşlanmasını “şahsen doğru bulmadığını” söyleyen RTE’ye; hükümet olarak bu olasılığa karşı olup olmadığını sormuyorlar. ??? Papa 16. Benedikt’in AB üyeliğimize destek verdiğini söyleyerek görüşmenin temel konusunu çarpıtan RTE’ye, Vatikan’dan gelen yalanlamalarla, bu tutumu ağır sözcüklerle eleştiren Batı medyasındaki yorumları nasıl değerlendirdiği de sorulmuyor. Medyamızda Vatikan’ın yalanlamalarına karşı duyarsızlık egemen. Diyelim ki medyamız, pek çok konuda olduğu gibi RTE’nin çarpıtmasını görmezden geliyor. Ama Müslüman Türkiye’ye karşı olan Avrupa’nın Hıristiyan ülkeleri halklarının, yöneticilerinin üzerinde derin etkisi bilinen Papa’nın üyeliğimizi desteklemediğini, RTE’yi yalanladığını içeren açıklamalar yapan Vatikan’ın, AB ilişkilerini etkilemeyeceği düşünülebilir mi? FAİK GÜRLER KIMDIR? YİMPAŞ’ın Almanya’daki en büyük şirketi YİMPAŞ Verwaltungs GmbH’nin başındaki isim olan Faik Gürler, Almanya’da 1964 yılında doğdu. Frankfurt’ta oturan Gürler, aynı zamanda Dursun Uyar’ın da bacanağı. 8 Şubat 2005 tarihinde hakkında uluslararası tutuklama emri çıkartılan Dursun Uyar hakkındaki YİMPAŞ soruşturmasını yürüten Mannheim Mahkemesi’nce aynı davadan Faik Gürler bir süre hapis yattı. Alman polisinin savcılığa verdiği resmi bilgiye göre, aktardığımız olayın geçtiği dönemde (2000 yılı) Gürler, hem Almanya’daki şirketin hem de Kanal 7’nin Avrupa’daki şubesi Media 7’nin başındaki isimdi. Avrupa’daki Türklerden para toplayan YİMPAŞ, 19992001 yılları arasında Media 7’ye 9 milyon mark aktardı. Frankfurt’ta 20 Kasım 1995 tarihinde kurulan Media 7 GmbH’nin ilk kuruluş sermayesi 5 milyon 112 bin 918 marktı. 25 Şubat 2000’de ise sermaye artırımına giden A kanal sermayesini 10 milyon marka çıkardı. Bu sermayenin 9 milyon 950 bini YİMPAŞ Verwaltungs GmbH’ye, 25 bin markı halen Kanal 7’nin Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Karahan’a, 25 bin markı da kanalın Avrupa sorumlusu Mehmet Gürhan’a aitti. Gürhan, 4 Nisan 2000’de yerini Faik Gürler’e bıraktı. YİMPAŞ adına aktarılan paraları Media 7’ye transfer eden kişi ise Gürler’in akrabası Hüseyin Gürler’di. Media 7 daha sonra iflas etti, yerine Euro 7 GmbH kuruldu. YİMPAŞ Verwaltungs GmbH’de de iflas süreci başladı ve Uyar’ın da yargılandığı dava sürecinde şirket kayyuma devredildi. Uyar’ın bacanağı olan Gürler’in eski cep telefonları da bir gerçeği ortaya çıkarmıştı. Gürler’in saatlerce 0190 seks hatlarıyla görüştüğü, telefon faturasının YİMPAŞ’ın Almanya’daki merkezi olan Yimpaş Einkauf u. Import Handels GmbH Wald str. 4446 Offenbach adresine kayıtlı olması, yapılan seks görüşmelerinin faturalarının mağdurların paralarından ödendiği 2004 yılı Temmuz ayında basına yansımıştı. Dursun Uyar’ın geçen ay Kanal 7’de çıktığı ve Nazlı Ilıcak’ın sunduğu program için geldiği televizyon binasında Faik Gürler de yanında bulunuyordu. AB Tren Seferinde ParisBerlin Hattı! F YİMPAŞ’lı savcı yalanlandı Yozgat Asliye Ceza Mahkemesi’nin YİMPAŞ davası nedeniyle hakkında “yakalama emri” çıkardığı eski Yozgat Başsavcısı, 2000’li yılların YİMPAŞ yöneticisi Reşat Petek’in ismi, İsviçre’deki polis kayıtlarında da geçiyor. 2002 yılının başından itibaren YİMPAŞ’a ait bütün şirketlerden ayrıldığını söyleyen Petek’i, İsviçre’deki YİMPAŞ yöneticisi verdiği ifadeyle yalanlıyor. İslami holdingin bu ülkedeki kuruluşu YİMPAŞ Group AG hakkında kara para aklamak ve dolandırıcılık suçlamasıyla yürütülen soruşturma kapsamında 2002 Eylül’ünde Basel polisine ifade veren YİMPAŞ Group AG yöneticisi İsmail Can, Petek’i 1999 (emekliye ayrıldığı yıl) yılından bu yana tanıdığını ve Petek’e şirketin Kazakistan’daki faaliyetleri için vekâlet verdiklerini açıkladı. Almanya’nın tüm dünyada Interpol kanalıyla aradığı YİMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar, aynı zamanda İsviçre’deki YİMPAŞ’ın da en üst düzey yöneticisi konumunda bulunuyor. Cumhuriyet, YİMPAŞ’ın İsviçre’deki yöneticilerinin polis ve savcılık ifadelerine ulaştı. İslami holdingin İsviçre’deki kuruluşu YİMPAŞ Gro ? İsviçre Federal Savcılığı’nca YİMPAŞ hakkında kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamasıyla yürütülen soruşturma kapsamında YİMPAŞ Group AG’nin beş yöneticisi suçlanıyor. Bu isimler YİMPAŞ Group AG’nin Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar ile yönetim kurulu üyeleri Dieter Kraus, Abdurrahman Çiğdem, Hüseyin Özbek ve İsmail Can. Bu soruşturmayla ilgili olarak Bern’le Ankara arasındaki yazışmalar hâlâ sürüyor... ? ? ? Can'ın Basel polisindeki sorgu belgesi. Savcılık: Dursun Uyar Avrupa’da PAŞ Holding yöneticisi para toplayanları nerede ve nasıl orReşat Petek aracılığı ile ganize ediyordu? Kazakistan ile iletişim kuCAN: İsviçre’de değil, Almanya ve ruyorduk. Ona verdiğimiz vekâletnaTürkiye’de para toplayan kişileri orgame ile şirket adına faaliyette bulununize ediyordu. Bu işler 19 yıldır süryordu. mesine rağmen YİMPAŞ Group AG 49. Soru: Reşat Petek’i tanıyor muen yeni firmaydı. Bana göre bu temsunuz? silciler daha önceleri Türkiye ve AlCAN: Evet onu tanıyorum. Şu anmanya’da bulunan şirketler için çalışda YİMPAŞ Yönetim Kurulu’nda ymış olanlardı. İki defa Türkiye’de bu er almaktadır. kişiler ile görüşülmesinde bulundum. 50. Soru: Ne kadar zamandan beri Bu görüşmeler normal bir şirket toptanıyorsunuz? lantısı olarak Uyar tarafından gerçekCAN: Üç yıldan beri. leştiriliyordu. 51. Soru: Bu kişi YİMPAŞ yönetiSavcılık: Uyar dışında kimler yöneminde hangi görevi yerine getiriyor? timde söz sahibiydi? CAN: Bu konuda bilgim yok. CAN: Ben sadece Uyar’ı tanıyoİsmail Can, 17 Eylül 2004 tarihinrum. Kısacası ‘o’ mutlaka birisini bide de İsviçre Federal Savcılığı’nda ifazim yanımıza gönderiyordu. Dolayısı de verdi. Federal savcılığın, Can’a yöile o her zaman için kontrolü elinde nelttiği sorular ve yanıtları da özetle tutan kişiydi. şöyle: up AG’nin kurucularından olan İsmail Can, İsviçre polisi ve savcılığına verdiği ifadelerde önemli bilgiler veriyor. Basel polisinin, Can’a, eski Başsavcı Petek’e yönelik sorular yöneltmesi dikkat çekiyor. 2 Eylül 2002’de Basel Polis Karakolu’nda ifadesi alınan Can’a yöneltilen sorular ile YİMPAŞ yöneticisinin verdiği yanıtlar şöyle: 12. Soru: YİMPAŞ Kazakistan’ın sorumlusu kim? CAN: Şu anda kim olduğunu bilmiyorum. 13. Soru: Orada irtibat kurduğunuz kişi kim? CAN: Birkaç kere bir kişiyle telefonda görüştüm ama doğrudan bir iletişimimiz olmadı. Biz genellikle YİM Papakçı’nın yorumu İsmail Can’ın, Reşat Petek’in geçen ay yaptığı açıklamalarından yaklaşık 4 yıl önce İsviçre makamlarına verdiği ifadeyi gazetemize değerlendiren avukat Acun Papakçı şunları söyledi: “İsmail Can, 2 Eylül 2002’de verdiği ifadede Reşat Petek’i 3 yıldır tanıdığını belirtiyor. Bu ifadeye göre YİMPAŞ hakkında suç duyurularının yapıldığı 1999’da Reşat Petek, YİMPAŞ’ın Yozgat’taki, Türkiye’deki yöneticilerini bırakın, bu şirketin İsviçre’deki adamları tarafından bile tanınıyor. Bu durum, bu başsavcının daha görevini yürütürken YİMPAŞ ile çok yakın ilişkide bulunduğunu ortaya çıkarıyor bence. Başsavcının emekli olduğu yıl, yani 1999’da YİMPAŞ’a hukuki danışmanlık yaptığını açıklaması bile bence yeterlidir. Başsavcı da biliyordur ki Dursun Uyar, 1999’daki bir suçlama nedeniyle 3 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu dava hâlâ Yargıtay’da temyizdedir ve görülmeyi beklemektedir...” Eski Başsavcı Petek ne demişti? Yozgat’ta 23 Ocak 2007’de görülecek YİMPAŞ davası için hakkında yakalama emri çıkarılan iki sanıktan biri olan Reşat Petek, YİMPAŞ hakkında ilk suç duyurusu yapıldığı 1998’de Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı’ydı. Kendi döneminde bu konuda herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığını hatırlamadığını söyleyen Petek, 1999’da emekliye ayrıldı ve aynı yıl FP’den Burdur milletvekili adayı oldu. Seçimleri kazanamayan Petek, aynı yıl YİMPAŞ’a hukuki danışmanlık yaptı, daha sonra YİMPAŞ’ta yönetim kurulu üyeliğinde bulundu. 2002 yılının başında YİMPAŞ’a ait bütün şirketlerden ayrıldığını açıklayan Petek, YİMPAŞ’a ait çok sayıda şirketin yönetiminde de yer aldı. İstanbul Ticaret Odası kayıtlarında YİMPAŞ Holding bünyesinde bulunan Ümran İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret AŞ’nin büyük hissedarı olduğu ASG Mimarlık İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ’de adı Dursun Uyar ve İsmail Aslan ile yönetim kurulu üyesi olarak görünen Petek, geçen ay yaptığı açıklamada bu durum için, “ASG aktif midir, değil midir, eski kayıt mıdır bilmiyorum” açıklamasını yapmıştı. Kayıtlara göre, Petek’in ismi Uyar’ın İran’da yatırım yaptıklarını belirttiği şirket olan Hazar Petrol Kimya Madencilik Metal Taşımacılık AŞ’de de yönetim kurulu üyesi olarak geçiyordu. Petek, bu duruma ilişkin olarak da, “Yönetim kurulu üyeliğim olmaması lazım” yanıtını vermişti. Söz konusu şirkette yönetim kurulu üyelerinin arasında eşi Şerife Petek’in isminin de geçmesi dikkat çekmişti. Kaybederse AB kaybeder ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, AB sürecinde kritik bir dönemece girildiğini belirterek, 1415 Aralık zirvesi öncesinde AB liderlerine, “Türkiye’nin önüne engeller çıkarmak, masadan uzaklaştırmaya çalışmak vahim bir hata olacaktır. Türkiye’nin kaybedecek hiçbir şeyi yok, kaybederse AB kaybeder” uyarısında bulundu. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, AB ile ilgili gelişmeler, İran ziyareti ve Ortadoğu sorununa ilişkin açıklamalarda bulundu. AB sürecinde kritik bir dönemece gelindiğini anlatan Erdoğan, Türkiye’nin AB üyeliğinin küresel bir vizyonun parçası olduğunu, bu projenin konjonktürel hesaplarla gündelik iç siyasete alet edilmemesi gerektiğini belirtti. “AB, Türkiye için ne kadar gerekliyse Türkiye de AB için o derece gereklidir” diyen Erdoğan, AB kamuoyunda sağduyu seslerinin yükselmesinin memnuniyet verici olduğunu söyledi. lin, bu tarihi fırsatı kaçırmayalım. Bu tarihi fırsatın, Rum Kesimi tarafından ucuz oyunlarla rehin alınmasına izin vermeyin. AB, Türkiye’nin üyeliği konusunda ciddiyetini ortaya koymalı, verdiği sözlerin arkasında durmalıdır. Kıbrıs meselesinde çözümsüzlüğün sorumlusu Rum tarafıdır. Kapsamlı çözümün zemini de AB değil, BM’dir” dedi. AB sürecinin duygusallıkla kararların verileceği bir süreç olmadığını, aklıselimle davranmaya mecbur olduklarını kaydeden Erdoğan, “Eninde sonunda aklıselim galip gelecektir. Türkiye’nin kaybedeceği hiçbir şey yok, kaybederse AB kaybeder” diye konuştu. İran gezisiyle ilgili de bilgi veren Erdoğan, geçmiş hükümetlerin “kümes politikası” nedeniyle İran ile turizm ilişkilerinin geliştirilemediğini söyledi. Ziyaret sırasında nükleer enerji, Irak, Filistin ve Lübnan konularında verimli görüşmeler yaptıklarını kaydeden Erdoğan, Irak’taki çatışmaların artık mezhep çatışmasına yöneldiğini, Irak’ın bölünmesine kesinlikle karşı olduklarını anlattı. İran ile petrol ve doğalgaz anlaşması için iki ülke bakanlarına talimat verildiğini kaydeden Erdoğan, en geç bu hafta ya da gelecek hafta içerisinde anlaşmanın imzalanacağını bildirdi. Bir günlük ziyaret için Suriye’ye gideceğini bildiren Erdoğan, Suriye Başbakanı ve Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile görüşeceğini söyledi. Erdoğan, daha sonra da Lübnan’a gideceğini belirterek, “Orada hem askerlerimizi ziyaret etmeyi hem de Sayın Sinyora ile görüşmeyi düşünüyorum. Hedef, Ortadoğu barışına Türkiye olarak biz nasıl katkıda bulunabiliriz?’’ dedi. Lordlar: Türk halkına hakaret Baştarafı 1. Sayfada Fransa ve Avusturya’nın teşvikiyle Türkiye’nin AB üyeliğini veto etmeye hazırlandığını belirterek şunları vurguladı: “Türkiye, Birliğe üye olduğunda elbette Kıbrıs’ı tanımak zorundadır. Ama bugünkü Kıbrıs’ı değil, Türk ve Rum halklarının üzerinde anlaşmaya varacakları tüm adayı kapsayan bir Kıbrıs’ı. Avrupa Birliği’nin, hem Türkiye’den limanlarını Kıbrıs’a açmasını istemesi hem de Avrupa limanlarını Kıbrıslı Türklere kapatması haksız ve anlamsızdır. İngiltere hükümeti, tek taraflı olarak Kuzey Kıbrıs’a doğrudan uçuşlara izin vermelidir.” ‘TÜRKİYE SADECE AVRUPALI DEĞİL’ AB ve ABD’nin önde gelen yayın organlarında bu konuda önemli makaleler yayımlandığına dikkat çeken Erdoğan, “Türkiye sadece Avrupalı değildir, aynı zamanda Avrupa’nın sağlıklı zinde adamıdır. Avrupalı Türkiye’nin yoluna engeller çıkarmak, masadan uzaklaştırmaya çalışmak vahim bir hata olacaktır” diye konuştu. Norveç Parlamento Başkanı Thorbjorn Jagland’ın makalesinde, “Türkiye AB içinde yer almalıdır” görüşünü dile getirdiğini kaydeden Er doğan, milli geliri 57 bin dolar olan Norveç’in AB’ye girmeyi reddeden bir ülke olduğuna dikkat çekti. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in makalesini de anımsatan Erdoğan, bu yazıda Kıbrıs’ta çözümsüzlükten kimin sorumlu olduğunun tespit edildiğini ve bazı liderlerin vizyonsuzlukla suçlandığını söyledi. Yazıda, Kıbrıs konusunda Türkiye’ye haksızlık yapıldığının anlatıldığını belirten Erdoğan, bunların, yabana atılamayacak yorumlar olduğunu söyledi. Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüştüğünü, telefon trafiğinin süreceğini belirterek, Merkel’e atılacak yanlış bir adımın nelere mal olacağını, 1415 Aralık zirvesinde tarihi bir yanlışa gidilmemesi yönündeki görüşlerini ilettiğini bildirdi. Türkiye’nin AB üyeliğinin sadece iki taraf için değil, aynı zamanda küresel barış ve refah için de yüzyılın fırsatı olacağını kaydeden Erdoğan, “Biz de diğer sağduyulu sesler gibi diyoruz ki ge inancial Times gazetesi AB’nin görünür gelecekte Türkiye’ye bakışını netleştireceği bir haber verdi: Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’la Almanya Başbakanı Angela Merkel Türkiye’ye ilişkin politikalarını ortak oluşturma kararı aldı. Gazetenin haberine göre iki ülke bugün Türkiye’den neler istediklerini birlikte ortaya koyacaklar... Merkel, Türkiye’nin tam üyeliğine soğuk baktığını başından beri söylüyordu. Alman soğukkanlılığı içinde Türkiye ziyaretinde bile bu görüşünü dile getiren Merkel’in koalisyon ortağı sosyal demokratların bakışını ikinci plana ittiği, kendi yaklaşımını öncelikle Fransa ile birleştirmeye hazırlandığı anlaşılıyor. Almanya bir konuda tutumunu kesinleştirdi mi, başta Hollanda ve Avusturya olmak üzere, çevresindeki ülkelerin çoğu aynı yaklaşımı benimsiyor demektir. Bunun yanına Fransa da eklendi mi, AB lokomotifinin hangi güzergâhtan hangi zamanda hangi hızda geçeceği artık belli olmuştur! ??? ParisBerlin hattının ortak bakışının Türkiye’nin limanlarını Rumlara açması için daha katı yaptırımları öngördüğü anlaşılıyor. Kanat ve kuyruk ülkeler nasıl bakıyor? Kanat ülkeler sıralamasına koyabileceğimiz İskandinavlar çok renk vermiyor ama, Ankara’nın yorumu, onların ParisBerlin hattı kadar katı bakmadıkları yönünde. Aradaki fark da şu: İskandinavlar, Türkiye’yle müzakerelerin durmasından yana ama Kıbrıs konusunda kesin bir tarih dayatmayı da uygun bulmuyor. İngiltere de Türkiye’ye yakın duran ülkeler arasında sayılıyor. Ada, “Tamam müzakereler dursun ama, 8 değil 3 başlıkta dursun” diyor! Siz bir balonu delmek için harekete geçtiğinizde 3 çivi kullansanız da 8 çivi kullansanız da aynı sonucu vermez mi? Kuyruk ülkelerin, yani AB’nin yeni üyelerinin tutumu ise insanın aklına o ünlü deyimi getiriyor: Kardeşim durun bakalım, daha attığınız tam üyelik imzasının mürekkebi kurusun! Bu ülkelerden bazıları yakında Türkiye’ye, Almanya’dan, Yunanistan’dan ileri durursa şaşırmamak gerekir! ??? 1415 Aralık’taki zirvede alınacak Türkiye kararına ilişkin öneriler uzayıp gidiyor: Türkiye ile müzakereleri askıya alalım ama, süre tanımayalım. Müzakereleri askıya almayalım ama, süre tanıyalım. Müzakereleri askıya alalım, bir daha açmak için de önkoşul getirelim. Türkiye’ye dürüst davranalım, yeni bir yol haritası sunalım. Bunlar ana öneriler; her biri kendi içinde yine değişik alt önerilere ayrılıyor. AB içindeki Türkiye tartışmasına ilişkin maddeleri bir trene yükleseler; ya raydan çıkar, ya vagon kopar! Konu trenden açılmışken; AB katarının 21. yüzyıldaki bölümlenmesi de usul usul netleşiyor. Bu gidişle AB katarı 3 sınıflı olacak... Birinci sınıftaki ülkeler; Almanya, İngiltere, Fransa... İkinci sınıftaki ülkeler; İspanya, Yunanistan, Portekiz ve benzerleri... Üçüncü sınıftaki ülkeler; Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Letonya, Estonya ve benzerleri... Yakın gelecekte, Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan’ı da buraya katacaklar. Türkiye’ye ilişkin kendi aralarındaki tartışma şu: Türkiye’ye 3. sınıf sözü mü verelim, yoksa sınıfsız, numarasız vagonda bir yer mi önerelim? AKP ile yerimizi bu kadar tartışmalı hale getirdik... ankcum?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle