28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KASIM CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR DIE WELT YİMPAŞ’IN ALMANYA’DA TOPLADIĞI PARALARIN SEÇİMLERDEN ÖNCE TRANSFER EDİLDİĞİNİ İLERİ SÜRDÜ ‘Paralar AKP’ye aktı’ AYKUT KÜÇÜKKAYA C Yağmacı Siyasetin Dördüncü Aşaması: Din Ticareti maya karşı çıkarak. Saf seçmenlerin bir bölümü de (her dört seçmenden biri) “Belki Allah korkusu bunları yağmadan ve yolsuzluktan uzak tutar” diye düşündü, onlara oy verdi. ??? Birinci aşama: Türkiye’deki siyasal yağma önce, kalkınmayı devletin öncülüğünde gerçekleştirme politikasındaki yozlaşmanın çok partili düzende devreye girmesinin bir sonucu olarak yukarıdan aşağı ortaya çıktı. İkinci aşama: Daha sonra siyasetçiler tarafından önlenmeyen, bilakis desteklenen bir gecekondu yağması ile aşağıdan yukarı gelen taleplerle siyasal parti yapılanması içinde bütünleşti ve yaygınlaştı. Üçüncü aşama: Her düzeydeki (hem genel, hem yerel) siyaset, yağmanın genel bir aracı oldu; dönemin sloganı “İş yapsın da isterse yesin!” oldu. Böylece siyaset ve yağma, seçmen vicdanında da bütünleşti ve meşruiyet kazandı. Dördüncü aşama: Dinci politikacılar, halkın temiz din duygularını da bu işin içine dahil ederek, yağma düzenine siyasetten sonra, siyasete zaten alet ettikleri inançları da soktular. Böylece siyaset, yağma ve din istismarı tam anlamıyla bütünleşti. Tarikatçılık ile, kentle bütünleşememiş, kentlileşememiş ve zaten siyasal yağmadan pay kapmaya çalışan gecekondu halkı, din istismarı yapılarak, bu işin içine hem ideolojik hem örgütsel olarak iyice dahil edildi. Şimdi tarikatçılık ile yağmacı siyaset, yine din ticareti ekseninde tam bir ittifak içinde, tüm Türkiye’yi pençesine almış görünüyor; hem de aynı zamanda rejimi de tehdit ederek. ??? İşte önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimine ve genel seçimlere bu yapı ile gidiyoruz: Unutmayın sandığı neyin önüne koyarsanız, içinden o çıkar. 5 YİMPAŞ Holding Başkanı Dursun Uyar’ın, hakkında açılan davanın zamanaşımına uğrayacağını bilerek rahatça Türkiye’de dolaştığını yazan Alman gazetesi Die Welt, YİMPAŞ’ın topladığı paraların bir bölümünün de İslami kimlikli medyaya aktarıldığını iddia etti. Türkiye’de kamuoyunun gündemine oturan YİMPAŞ Holding’le ilgili tartışmalar Almanya’ya da sıçradı. Almanya’nın büyük gazetelerinden Die Welt’te yayımlanan haberde, YİMPAŞ’ın Almanya’da topladığı paraların 4 yıl önceki seçimler öncesi AKP’ye aktarıldığı iddiasına yer verildi. Almanya’daki Yimpaş mağdurlarının avukatı Acun Papakçı, Die Welt’teki haberin Almanya’nın Interpol aracılığıyla aradığı YİMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın AKP’li bakanlarla objektiflere yakalanmasından sonra Alman gazetesinin sütunlarında yer almasının “anlamlı” bulduğunu söyledi. Die Welt Boris Kalnoky imzasıyla “Tartışmalı Yimpaş Holding, İslamcıları Finanse Etti” başlığı altında haber yayımlandı. “Türk televizyonu Kanal Avrupa’ya üç gün önce AKP görevlisi D.B. tarafından bir faks geliyor. Faksta Yim paş’ın geçen seçimlerde bir bavul dolusu nakit parayı Almanya’dan AKP’ye transfer ettiği yer alıyor” iddiasını okuyucularına duyuran gazete, “Eğer bu doğruysa tüm toplanan bu kirli para Başbakan Erdoğan’ın partisi AKP’ ye akmış’’ yorumunu yapıyor. Gazete D.B’ye ulaşılmaya çalışıldığını ancak kendisiyle görüşülemediğini aktarıyor. “Ama bunun dışında birçok diğer delil de bu kanıtları destekler nitelikte” iddiasını ortaya atan gazete YİMPAŞ’ın 2001’de Avustralya’ya 29 milyon Avustralya Doları kredi aktardığını ve bunun belgelendiğini yazıyor. Belgelerden paranın Nakşibendi tarikatı şeyhi Muharrem Coşan’a transfer edildiğinin ortaya çıktığını savunan gazete haberinde, “17.08.2001 tarihli havale makbuzu bir milyon Avustralya Doları’nın doğrudan Coşan’a aktarıldığını kanıtlıyor” ifadesine yer veriliyor. Bu bilgileri okuyucularına duyuran Die Welt, Türk hükümetinin yöneticilerinin ne redeyse tümünün Nakşibendi tarikatından olduğunu duyuruyor. Haberinde, “Özellikle Erdoğan, Gül, Aksu, Unakıtan ve Çiçek bu tarikata bağlılar. Bundan önce 90’lı yıllarda Erdoğan’ın daha önceki Nakşibendi şeyhi Esad Coşan’ın elini öpmesine ait bir video kaydı bulunuyor” ifadelerini kullanan gazete, bunun dışındaki havalelerin ise İslami kimlikli medyaya aktarıldığı bilgisine yer veriyor. Erdoğan’ın basın danışmanı Akif Beki ve danışmanı Nabi Avcı’nın da İslami kanallarda yetişmiş kişiler olduğuna dikkat çeken gazete, “Yimpaş’ın Beşir Atalay’ın kurucusu olduğu sosyal araştırmalar merkezi Anar’ı da finanse ettiği biliniyor” diye yazıyor. Haber şöyle bitiyor: “Tarikatların etkisi AKP yönetiminde neden az olsun ki? Buna sadece küçük bir örnek Yimpaş hakkında yaşanan gelişmeler olarak gösterilebilir. Dursun Uyar birkaç ay sonra hakkında açılan davanın zamanaşımına uğrayacağını bilerek rahatça ortalıkta dolaşıyor.” YİMPAŞ MAĞDURLARI MUHATAP BULAMIYOR AKP İKTİDARI KOMİSYONUN ÖNERİLERINE KULAK TIKIYOR Hükümet soyguna seyirci AKP hükümeti, yolsuzluklara karışanlar hakkındaki adli işlemlerin geciktirilmemesi için Adalet Bakanlığı’nın duyarlı davranması gerektiğini belirten TBMM Yeşil Sermaye Araştırma Komisyonu’nun önerilerini dikkate almadı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Interpol kararıyla tüm dünyada aranan YİMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’la ilgili gelişmeler İslami holdingler kurarak yurtiçi ve yurtdışındaki vatandaşları dolandıranları yeniden gündeme getirdi. Hükümet bu süreçte TBMM Yeşil Sermaye Araştırma Komisyonu’nun önerilerini kulak ardı etti. TBMM’de bu konuda bir araştırma komisyonu kurulurken, komisyonun raporu TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldü. Ancak sorunun çözümü için komisyonun getirdiği öneriler bir türlü dikkate alınmıyor. Bu önerilerden bazıları şöyle: 1990’lı yıllardan günümüze kadar 78 holding ve buna bağlı yüzlerce şirketi ilgilendiren, yurtiçinden ve dışından yüz binlerce vatandaşımızın para yatırdığı, kesin rakamı tespit edilememekle birlikte ifadelere göre 5 milyar Avro civarında para tasarruf sahiplerinden toplanmış ve ülkemizin değişik yörelerinde farklı faaliyet dallarında çok da iktisadi olmayan bir şekilde yatırımlarda kullanılmıştır. Bundan sonraki süreci yönetecek ve yönlendirecek bir yasaya ihtiyaç bulunmaktadır. Yasa çalışmaları kapsamında söz konusu şirketler tarafından doğrudan veya temsilciler eliyle toplanmış olan tüm paraların belirlenerek şirket kayıtlarına alınması gerekmektedir. Toplanan paraların gerçek miktarını, şirketlerin ortaklık yapılarını belirlemek amacıyla holding ve şirketlerin her biri için yeterli sayıda üyeden oluşan tespit komisyonları kurulmalıdır. Kanuni yükümlülüklerini yerine getiremeyen ve faaliyetini sürdüremeyen şirketlerin tasfiyesini kolaylaştırıcı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Şirketlerin hâkim ortakları, yöneticileri, bunların yakınları ve temsilcilerinin geçersiz muvazaalı işlemleri ile üçüncü kişilerin mülkiyetine ve kullanımına geçirilen tüm mal ile hak ve alacakların seri bir şekilde takibini mümkün kılacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Araştırmaya konu olan izinsiz halka arz sürecine, genelinde geniş bir kuralsızlık ve hukuka aykırılık ortamı hâkim olduğu görülmektedir. Bu nedenlerle bu sürece dahil olan tüm şirket sorumlularının nitelikli dolandırıcılık olarak tanımlanabilecek ilişkiler içine dahi girdiklerine ilişkin çok ciddi şüpheler uyanmıştır. Bu kapsamda ilgili cumhuriyet başsavcılıklarınca gereğinin takdir ve ifası için Adalet Bakanlığı’na raporun bir örneği gönderilmelidir. Dışişleri Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve SPK’nin katkılarıyla paranın toplanma sürecinde, hassasiyetlerin istismar edilerek ve yüksek getiri beklentisi yaratılarak yurttaşların güveninin kötüye kullanılması fiiline iştirak etmiş olanlar hakkında kapsamlı bir araştırma yapılması temin edilmelidir. Türkiye’de siyaset artık bütünüyle yağmacılık anlamına geliyor. Sırtında tek gömlekle büyük kentlere göç etmiş olan belediye başkanları, görevlerinin sonunda gayrimenkul zengini olarak makamlarını bırakıyor. Başta başbakanlar ve maliye bakanları olmak kaydıyla pek çok bakan ve milletvekili hakkındaki yolsuzluk iddiaları her dönemde ayyuka çıkıyor. Gerek merkezi hükümetin, gerekse belediyelerin hemen hemen her akçalı icraatı en azından bir adam kayırma, genellikle de bir yolsuzluk suçlamasını da birlikte getiriyor. Özelleştirme süreci pek çok yeni zengin yarattı. AB’ye uyum süreci çerçevesinde yapılan yasal değişiklikler bunları engellemiyor, bilakis hızlandırıyor. Kapalı kapılar ardında karanlık ilişkilerle satılan hisse senetleri, fatura yolsuzlukları, mali suçlar için getirilen af önerileriyle örtbas edilmek isteniyor. Halkın dini duygularını istismar ederek paralarını toplayıp cebe atanlar, politikacılarla yan yana fotoğraf çektiriyorlar. Siyasetçinin elinden kurtulanlar, tarikat tuzaklarına yakalanıyor, varlarını yoklarını şeyhlerine yediriyorlar. Türkiye gırtlağına kadar yolsuzluk batağının içinde. İlginç olan husus, bütün bunların halkın, yani seçmenin gözü önünde olması. ??? Siyaset ve yağma konusunda bu sütunda çok yazı yazıldı. Hatta bu yazılar “Demokrasi ve Vampirler” adlı bir kitapta da toplanarak yeniden okurların ilgisine sunuldu. Siyasetteki yolsuzluklar orta sağı çökertti. DYP ve ANAP, parlamento dışı kaldı, liderleri siyaseti bıraktı. Orta sağ çökünce o zamana kadar orta sağın şemsiyesi ve desteği altında yaşamını sürdürmeye çalışan dinci sağ, iktidar oldu. Üstelik de yolsuzluklara, yağ ‘Dokunulmazlığı mı var?’ ANKARA (AA) CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ile CHP Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya, YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın Almanya tarafından tüm dünyada Interpol aracılığıyla arandığına ilişkin haberleri soru önergeleriyle Meclis gündemine taşıdı. Ersin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, AKP Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın cenaze namazında YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Uyar’ın bazı bakanlarla birlikte görüntülenmesini anımsattı. Ersin, Dursun Uyar’ın, Alman Interpolü tarafından aranıp aranmadığını öğrenmek istedi. CHP’li Ersin, hakkında uluslararası yakalama kararı bulunan bir kişi ile birlikte görüntülenen bakanların ve özellikle de İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun istifalarının istenip istenmeyeceğinin açıklanmasını da Başbakan Erdoğan’dan istedi. CHP Tunceli Milletvekili Yerlikaya da ‘‘YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar hakkında dokunulmazlık kararı mı var’’ diye sordu. Yerlikaya, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, Uyar hakkında Almanya Mannheim Asliye Mahkemesi tarafından verilen tutuklama kararının, Adalet ve İçişleri bakanlıklarına iletilip iletilmediğinin açıklanmasını istedi. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Uyar hakkında ne tür işlem yaptığını öğrenmek isteyen Yerlikaya, şu soruları yöneltti: ‘‘Herhangi bir işlem yapılmamışsa neden ve niçin? Hakkında uluslararası tutuklama kararı ve kırmızı bültenle arama kararı bulunan bu şahsın, sayın bakanlarımız ve en yüksek devlet görevlileriyle aynı safta namaza durması güvenlik zaafı olarak değerlendirilebilir mi veya hakkında dokunulmazlık kararı mı var? Bu şahsı yakalayıp ilgili makamlara teslim etmeyi düşünüyor musunuz?’’ ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Tarikat siyaset sistemi çürüyor İstanbul Haber Servisi İşçi Partisi (İP), Alman yargı makamlarının YİMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar hakkında verdiği uluslararası tutuklama kararının neden uygulanmadığını sordu. İP’nin İstanbul İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenleyen İl Başkanı Erkan Önsel, “8 Şubat 2005’te Alman Mahkemesi’nin aldığı karar neden uygulanmıyor? Türk Dışişleri ve Türk İçişleri arasındaki bu dosya buharlaştırılıp kayıp mı edilmiştir?” diye sordu. Almanya’nın köklü televizyon kuruluşlarından ARD’ye bağlı WDR televizyonunda YİMPAŞ Holding tarafından toplanan paraların AKP’ye aktarıldığına dair 45 dakikalık program yayımlandığını anımsatan Erkan Önsel, “Mafyatarikatsiyaset sistemi çürümektedir. Bu kokular sistemin nerelere geldiğinin belgesidir. İşçi Partisi’nin merkezinde yer alacağı Milli Hükümet’te bu dosyaları açarak AKP iktidarından hesap soracağız” dedi. C umhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Cumhuriyet mi Demokrasi mi?! Hayır bu tartışmaya şimdi girmeyeceğim, bizim demokratik entelektüellerimiz bu tartışmayı çok sever! Ama gazete köşelerinde! Ciddi bir bilimsel düşünce ve bilgi üretimlerine, uluslararası hiçbir dergide rastlayamazsınız. Ermeni meselesine soykırım olarak yaklaşanların, uluslararası saygın dergilerde tek bir ciddi bilimsel makalesi olmaması gibi! Bir temel sorunumuz, demokratik entelektüellerimizin, ülkemizin en temel tartışma konularına, bilimsel bilgi ve düşünce üretimi ile değil, salt siyasal tavır olarak yaklaşmalarıdır. Dolayısıyla, ortalık “tavır”dan geçilmiyor! Kürt meselesi mi? Ermeni meselesi mi? Demokratikleşme mi? Cumhuriyet mi? DemokrasiCumhuriyet ilişkisi mi? Ordu konusu mu? Cumhurbaşkanlığı seçimi mi?.. Türkiye bu açıdan “aydın tavrı” ile dolup taşmış durumda! Ama bütün bu konularda bilimsel bilgi ve düşünce üretimi, araştırma sonuçları, analizler yok... En ciddi “üretim” ise, bir kısım akademisyenin ana uğraşlardan biri olan siyaset ve sosyoloji anketçiliği... Anket çalışmalarını küçümsemiyorum. Yetersiz buluyorum. Anket sonuçlarını da “kesin bilgi” ve “doğrular” olarak tartışılmasını da, rahatsız edici... CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Cumhuriyet ve Siyaset zarar verecek, Cumhuriyet hukukuna zarar verecek her şey makbulleridir, kabulleridir. Ordu’nun “inine tıkılması” gereklidir. Hatta her tür araç ve gereçle etkisizleştirilmesi en iyisidir. ??? Bu Mezhebi Geniş Aile, “siyasal tavır geliştirme referansı” olarak Cumhuriyeti ve Ordu’yu aldıkları için, mesela en gerici siyasetçilerin yalakalığını yapıyor. Onlarla ittifaksa ittifak, ama her konuda: Dincilikse dincilik, türbansa türban... Hemen hepsi, dinciliği en azgın kullanan, ülkeyi “bizden ve onlardan” biçiminde ikiye bölen, ayrıca yolsuzlukları da geçmişi aratmayan bir iktidarın “doğal müttefikleri”, destekçileri durumundalar... (edepsizleşip popo benzetmesi yapmayacağım!) AKP, rejimin dincileştirilmesi yolunda en büyük engel olarak orduyu gördüğü için, Mezhebi Geniş Aile ile arasında büyük bir doğal müttefiklik var! Mezhebi Geniş Aile’nin “AKP”leş ??? Bilimsel üretim yok, ama savundukları temel fikirler, varsayımları şunlar: “Kemalizm ve reformları tepeden inmedir, halk yoktur, halka rağmen yapılmıştır, demokratik değil hatta bu açıdan faşist bir diktatörlük ve uygulamalarıdır. Bugünkü devlet, anayasa, yasalar ve bürokrasi, bu ‘Kuruluş’un, ilk Cumhuriyetin sürdürücüleri ve koruyucularıdır. Türkiye Cumhuriyetçidir, aslında daha önemlisi demokrasi her şeydir... İlk Cumhuriyeti ve fikirlerini ayakta tutan ise ‘bürokrasi’dir. Ama bunların arasında esas olan da Ordu’dur. Yargıtay vb. gibi hukuk kurumları da Cumhuriyetçidir. Cumhuriyet, tarikat ve tekkeleri kaldırmakla bile kötü etmiştir...” Bu “geniş mezhepli entelektüel ve yazar ailesi”, bu nedenle, bütün siyasal tavır olarak oklarını, Ordu başta olmak üzere, Cumhuriyeti ayakta tutan kurumlara yöneltiyor. Cumhurbaşkanlığı dahil! Mihenk taşları Ordu’dur. Ordu’ya mesi”, bazen taktiksel bazen stratejik, ama kısmen de gerçekten AKP’leşme biçimindedir. (AKP, Ordu ve ne idüğü belirsiz reformlarda, KürtErmeni vb. konularında “yumuşadığında” ise, AKP aleyhine de kısmen döktürüyorlar!) Onlara göre, Ordu’nun Fethullaştırılması, dincileştirilmesi bile olumludur! Bu açıdan parçalanması en güzel olur! Yeter ki Mustafa Kemal Cumhuriyeti’nin son kalıntıları olarak gördükleri “Ordu” çökertilsin... Böylece “demokratikleşmenin” önü açılacak! Demokratikleşme? Cumhuriyet ile demokrasi ilişkisi mi? Demokratikleşmenin adı seçim sandığıdır. İçinden ne çıkarsa! Şimdi bu Mezhebi Geniş Aile’nin bazı köşe yazarları (hele Cumhuriyet gazetesini, AKP’leştiremediği için kitaplar yazanları), Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını istemekte. Arkasında saklandıkları düşünce ise bunun “demokrasinin gereği olduğu”dur. Esas düşünceleri ise, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ile, Ordu’nun “inine tıkılması”nda önemli her kalenin düşeceği ve Cumhuriyetin özellikle laik, sosyal bir hukuk devleti niteliğinin törpüleneceğidir... Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun! ‘İsrail UNIFIL’e taciz ateşi açtı’ 2 adet F16 savaş uçağının Lübnan’da görevli Alman savaş gemisinin üstünde havaya ateş açtığı bildirildi. Almanya olayı doğruladı, ancak İsrail yalanlıyor Dış Haberler Servisi İsrail’e ait iki F16 savaş uçağının Lübnan kıyıları açıklarında BM Geçici Barış Gücü (UNIFIL) bünyesinde görev yapan bir Alman savaş gemisinin üzerinde havaya ateş açtıkları bildirildi. ‘SALDIRMA NİYETIMİZ YOK’ Alman Der Tagesspiegel gazetesinin haberine göre, Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili, iki F16 savaş uçağının geminin üzerinde iki kez ateş ettiklerini ve bir füze saldırısına karşı savunma sistemlerini etkin hale getirdiklerini söyledi. Almanya Savunma Bakanlığı olayı doğrularken ayrıntılı bilgi vermedi. Lübnan’daki Alman birliklerinin sözcüsü de olayın pazartesi günü yaşandığını ve soruşturma başlatıldığını belirtti. İsrail ordu sözcüsü ise haberi yalanlayarak ‘‘Böyle bir olay olmadı’’ açıklaması yaptı. Savunma Bakanı Amir Peretz de haberi yalanladı. Sözcüsü, Peretz’in Almanya Savunma Bakanı Franz Josep Jung ile telefonda görüştüğünü ve hiçbir İsrail uçağının Alman gemisine ateş açmadığını, İsrail’in Alman güçlerine saldırma niyeti olmadığını söylediğini belirtti. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle