28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 BCP LİDERI SOYSAL ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE SOLUN SORUMLULUĞUNUN ÇOK BÜYÜK OLDUĞUNU SÖYLEDİ C dizi KASIM CUMA CHP içinde yer alınabilir SÜLEYMAN ÇELEBİ ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Bir partinin altında bütünleşilmeli Bir partiyi hedefleyen bir çalışma başlatmadıklarını söyleyen DİSK Genel Başkanı Çelebi, solun kendini yenilemesi gerektiğine dikkat çekti. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 10 Aralık Hareketi’nin vardığı nokta ve soldaki arayışlarla ilgili sorularımıza şu yanıtları verdi: 10 Aralık Hareketi şu anda hangi noktada? Biz bir partiyi hedefleyen bir çalışma başlatmadık. Solun iktidar olması gerekiyor. Bugünkü sol ve sosyal demokrat anlayışla solun iktidara gelmesi mümkün değil. Sol kendini yenilemeli, çağdaş anlamda gerçek bir sosyal demokrat hattı oluşturmak, korkmadan, ürkmeden, toplumdan uzaklaştırmadan, sosyal demokratları toplumla bütünleştirme ihtiyacı var. Sağın alternatifinin sağ olmaması için bir buluşmaya, bir ortak duruşa ihtiyacımız var. Buluşma, bütünleşme nerede, nasıl, hangi temellerde sağlanacak? Yeterince milliyetçilik, ırkçılık temelinde yapı oluşuyor. Hareketimiz elbette vatansever olmalı, cumhuriyetin kuruluş değerlerine, Atatürk ilkelerine ve devrimlerine sahip çıkmalı, ancak bugünleri de yorumlamalı. Teröre, şiddete karşı çıkmalı ama bunu ırkçılık temelinde yapmamalı. Irkçı, Kızılelmacı yaklaşımlara karşıyız. Biz sol iktidar olmanın bütün koşullarını yaratmak konusunda bize düşen hangi sorumluluk varsa onu yapacağız. Amacımız mevcut partilere bir yenisini ilave etmek değil. Amaç bölmek Süleyman Çelebi değil, mevcut bütün sosyal demokratların bir araya geliş duruşunu yaratmak. Buluşmanın DSP çatısı altında gerçekleştirilmesi için adımlar atıldığı söyleniyor. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’le de görüşmeleriniz olmuş... DSP ile görüşüyoruz. SHP, ÖDP genel başkanlarıyla da görüşüyoruz. Arayışlar sırasında ittifaklar çok gündeme geldi. Sağsol ittifakları, Kızılelma gibi yaklaşımları reddediyoruz. Türkiye’nin sıkıntısı zaten bu. Yarım yamalak koalisyonların bedelini sosyal demokrasi, sol ödedi. Sağa oy veren seçmenden elbette oy istenmeli. Ama üst düzeyde, bilinen, ülkenin bu hale gelişinde aktör olan siyasetçilerin buluşma merkezi olacak bir arayış söz konusu olmamalı. Yeni heyecan yaratacak bir vizyonla çıkmanız lazım. CHP arayışlara mesafeli duruyor. CHP’siz güçlü bir birliktelik yaratma olanağı var mı? Diyalogların hiçbirinde hiçbir partiye mesafeli durmadık. Hiçbir partiyi hedeflemedik. Bu çalışmalar CHP’ye karşı değil, solun iktidarına yönelik. Bütün partiler örgütlerini serbest bıraktı, toplantılarımıza katıldılar. Bu toplantılar oluyor diye engelleme yapan tek parti CHP. Ben de bu partinin üyesiyim. Bize diyalog eli uzatan herkesle, partilerle, sivil toplum örgütleriyle tartışırız. İktidar iddiasını ortaya koyabilecek bütün organizasyonlar bu sürecin içinde yer alabilir. Bölünmeye neden olmayacak, mevcutlara bir yenisini ekleyerek, solun iktidarını engellemeyecek bir bütünleşme gerekli. Çeşitli ittifak, bütünleşme modelleri ortaya atıldı. Bunlar önümüzdeki seçime yetişebilecek mi? İttifakın şu anda koşullarında zorlukları var. Zeytin dalı modeli güzel bir model ama bunun altyapısı, koşulları İtalya’daki yasalara göre var, Türkiye’de yok. Keşke bunu zorlayabilsek. Sonuçta bir partinin altında bütünleşeceksiniz. Ancak toplum, kerhen buluşmalara, günübirlik seçim ittifaklarına da güven duymuyor. Yarın ayrılacaklar, ne olacağı belli değil, diye güven duymuyor. Temel ilkelerde buluşan anlayışlar bir araya gelmeli. İttifak değil, bir partinin altında solun bütünleşmesi sağlanmalı. Yeni bir parti de olabilir, mevcutlar da olabilir. Bu ülkenin geleceğinden kaygılı olan herkes ağıt yakmak yerine, sorumluluk almalı. Türkiye karanlığa doğru gidiyorsa bunu önlemenin biricik yolu, solu iktidar yapmaktır. Çözüm sosyal demokrat bir yapılaşmadan geçiyor. BCP Genel Başkanı Mümtaz Soysal, “Türkiye’de bugün çoğunluğu elde etmiş bir parti Türkiye’yi kötü bir yola sürüklüyor. Buna karşı olabilmek lazım. Cumhurbaşkanlığı seçimi de bunun bir parçası” dedi. Yeni parti, oluşum, hareket, işbirliği arayışları sürerken bir yandan da CHP’ye dönük baskılar yoğunlaşıyor. CHP’nin seçime giderken aday listelerini parlamento dışındaki sosyal demokrat, demokratik sol partilerin adaylarına açması, aktif siyaset dışında kalmış bazı isimlerle parti vitrinini güçlendirmesi istekleri yüksek sesle dile getiriliyor. Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı Mümtaz Soysal, ‘‘önümüzdeki süreçte solun sorumluluğunun büyük olduğu, ittifak arayışlarının anlamlı bir sonuç vermesi için de CHP’ye görev düştüğü’’ kanısında. Mümtaz Soysal, sorularımıza şu yanıtları verdi: Ülkenin önünde cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler gibi önemli iki temel konu var. Bu tablo, sosyal demokratdemokratik sol çizgideki partilere ek bir sorumluluk yüklemiyor mu? Zamanlama bakımından cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim ikiye ayrıldı ama aslında bunlar aynı olay. Türkiye’de bugün çoğunluğu elde etmiş bir parti Türkiye’yi kötü bir yola sürüklüyor. Buna karşı olabilmek lazım. Cumhurbaşkanlığı seçimi de bunun bir parçası. Kendi istedikleri biri hele Tayyip Erdoğan’ın kendisi cumhurbaşkanı olursa, genel seçimden sonraki bir değişiklik dahi büyük bir etki ya Siyasi hayatta bir dağınıklık olduğunu söyleyen Mümtaz Soysal, “Bu dağınıklığı en azından iki gruba ayırmak mümkün. Merkez sağda ve solda bir gruplaşma yaratmak mümkün” diye konuştu. ratmayabilir. Ne yapılacaksa bunun çok sonraya bırakılmaması, yılbaşından sonraki ilk aylarda gerçekleştirilmesi lazım. Buna karşı çıkabilecek güçlerde bir dağınıklık var. Bu dağınıklık yıllardır değişmeyen bir tablo. Nasıl giderilebilir? Bu dağınıklığı en azından iki gruba ayırmak mümkün. Merkez sağda ve solda bir gruplaşma yaratmak mümkün. Daha sonra bunlar arasında cumhuriyetçi bir ortak payda bulunabiliyorsa bakılır. Ama biraz zordur. Cumhuriyetçilik sadece ‘laiklik, devletçilik’ diye konuyorsa, olabilir belki ama başka boyutları da var. Ekonomide IMF çizgisinde gidiyorsanız, Dünya Bankası’na teslim olmuşsanız, cumhuriyetin kamusal varlıklarını elden çıkarıyorsanız, cumhuriyeti zayıflatıyorsunuz. Bu bütünlük açısından sağ ve solu tam anlamıyla bir araya getirmek zor olacaktır. Laikliği çok öne çıkardınız, öbürlerini ikinci duruma bıraktınız, diyelim, yapılabilir belki ama güç olur. Solda ve sağda gruplaşma yaratılabilir. Bu, sağda ANAVATAN’la DYP’nin bir araya gelmesi sorunudur. MHP de içine katılırsa milliyetçilik esası üzerinden bir gruplaşma yaratılabilir. SOYSAL: BAYKAL’A ÖDÜNÇ ADAY Ya solda? CHP’nin şimdiki haliyle bir şey yapmadan seçime girmesi kendisini tatmin edebilir. Yüzde 10’u aşabilmek sanki CHP’yi tatmin edecekmiş gibi görünüyor. Bugünkü mevzuata göre zeytin dalı falan gibi formüllerin yaşama geçirilmesi olanağı yok. Bu seçim sisteminde Meclis’e AKP’yi dengeleyebilecek bir kuvvet sokabilmek gerekiyor. CHP, DSP var, ayrıca bizim gibi partiler var, seçime girebilir duruma gelmeye çalışıyoruz, bunu umuyoruz. Ama bütün bunlar sonuç vermez. Yüzde 10’luk barajı değiştirecek gibi görünmüyorlar. Bugünkü durumu göz önünde bulundurarak yapılabilecek olan; merkez soldaki partiler arasında en güçlü görünen, hem seçimde elde edebileceği yüzde, hem de teşkilatlanma bakımından en yaygın olan ama birtakım kusurları da olan bir partinin içinde, onun adayları olarak seçime katılmaktır. CHP’nin içinde yer almaktır. Ancak, öncelikle CHP’nin bunu prensip olarak kabul etmesi gerekiyor. Bu model nasıl yaşama geçirilecek? CHP’nin merkez solda gözüken partiler içinde çizgileri bakımından yakın gördüğü kişiler varsa, onlarla bir masaya oturması gerekir. Bir protokol yapılabilir. Bu partilerin içinde yüksek oy alma potansiyeli olan kişiler vardır. Bu kişiler Deniz Baykal’a ödünç verilir. Partilerinden istifa ederler, CHP listesinden aday olurlar. Seçimden sonra kendi takdirlerine kalmıştır. İsterlerse o partide devam ederler, isterlerse eski partilerinde devam ederler. Halktan oy alacak insanların bir çatı altında seçime girmesi ve halkın da o çatıya oy vermesi formülü gerçekçidir. Cumhuriyet Niteliği C Bu seçim sisteminde Meclis’e AKP’yi dengeleyebilecek bir kuvvet sokabilmenin önemine değinen Sosyal, “CHP, DSP var, ayrıca bizim gibi partiler var, seçime girebilir duruma gelmeye çalışıyoruz” diyor. CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ BÜLENT TANLA: Sol kitlelerle kucaklaşmalı CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla, ‘‘Türki ye’nin bu kritik sürecinde tarihi bir kez daha ye’nin kritik bir dönemden geçtiğini, Ortado yazalım. Nasıl ki cumhuriyeti birlikte kurduyğu’da dengeleri değiştirmeye yönelik ABD sak, bugün de halkla bütünleşerek ülkeyi kaynaklı projelerin uygulamaya konulduğu esenliğe çıkaralım. Önümüzdeki seçimlerde nu’’ vurguladı. Bu süreçte ‘‘sosyal demokratla tarikatlar ve cemaatlerin etkinliğini arttıracağını düşünüyorum. Bu nedenle sorın, demokratların, cumhuriyetçirumluluğumuz da çok büyük. Merlerin vakit geçirmeden bir araya kez solun birlikteliği Türkiye’nin gelip bütünleşmeleri ve dayanışgeleceği için zorunludur.’’ ma içinde kitleselleşmeleri’’ gerekTanla, ‘‘konjonktürel, korkutma tiğinin altını çizen Tanla, şu görüşleri politikaları ile toparlanmanın gerdile getirdi: çekleştirileceği kanaatinde olma‘‘Bugünlerde yayımlanan siyasi dığını’’ vurguladı. Tanla, ‘‘Cumhurkamuoyu araştırmalarını kesin sebaşkanlığı konusunu da genel seçim sonuçlarının ölçümlenmesi ve çimlere yönelik bir politika unsuru değerlendirilmesi gibi algılamak olarak değerlendirmemek lazım. yanıltıcı olur. Bugünkü siyasi tercih Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde araştırmaları insanların en iyi ikinizlenecek politikalar siyasi bakımci tercihlerini göstermektedir. Seçdan yol gösterici olmalı. Korkutmenler umutla ve heyecanla bağmaya dayalı veya soyut öneriler landığı birinci tercihini henüz yaBülent Tanla içeren politikalar kısmen oy getipamamaktadır. Çünkü henüz kimrir gibi gösterilmekle birlikte, daha se esas sorunlarına yönelik güvenilir çözüm bulamamıştır. Bütün sosyal de uzun dönemde bölgemizde Türkiye üzerine mokratlara, demokratik solculara, cumhuri politika yapanların ellerini güçlendirir’’ görüşüyetçilere seslenmek istiyorum: Geliniz, Türki nü dile getirdi. S Ü R E C E K SHP GENEL BAŞKANI MURAT KARAYALÇIN: İttifak solun iktidarı demektir Genel Başkanı SHP Murat Karayalçın, CHPDSP ve SHP’nin çok ciddi bir durum tahlili yapması gerektiğine dikkat çekti. Karayalçın, ‘‘Böyle bir birliktelik açık farkla iktidar anlamına gelmektedir. O nedenle bu birlikteliğe uzak durmak, bu birliktelikten kaçınmak iktidardan kaçmaktır. Bu, halka ihanettir, cumhuriyete ihanettir’’ dedi. CHP lideri Deniz Baykal’ın ‘‘DSP ile SHP’nin oyu yüksek olsa ittifak düşünülebilir, ama oy oranları o kadar yüksek değil’’ dediğini kaydeden Karayalçın, şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Aslında buna bir başka açıdan da bakılabilir. CHP’nin oy oranı yüzde 30’ların üzerinde olsa bu söylenebilir belki, ama bunu söyleyen CHP’nin oy oranı da yüzde 10’larda ise o zaman bunu geçerli bir mantık olarak görmek söz konusu değildir. Eğer üç parti yüzde 30’u aşabilirse bu ittifak gereklidir. Bakılması gereken üç partinin toplam oyu değil, bunlara kızarak kararsızlara katılan sosyal demokratların oy oranıdır. Eskiden bir sosyal demokrat partiye kızan bir başka sosyal demokrat partiye giderdi, yeni eğilimler ise farklılaştı.’’ Karayalçın, birliktelikten kaçınmanın iktidardan kaçınmak olduğunu söyledi. umhuriyetin 83. yıldönümü coşku ve de kuşku ile kutlandı. Coşku ile kutlayanlar Cumhuriyetçilerdi. Peki, neden kuşku? Çünkü Cumhuriyet niteliksel olarak bir aşınma süreci yaşıyor. ??? Çağdaşlaşma doğrultusunda köklü bir dönüşüm olan Cumhuriyetin düşünce ve eylem dayanakları ana başlıklarıyla, şöyle özetlenebilir: Egemenliğin, yani yönetim gücünün asıl kaynağının ulus olduğunun yaşama geçirilmesi Cumhuriyetin uygun deyimiyle yaşam suyudur. Saltanatın kaldırılması egemenliği gökten yere indirmiş; hilafetin kaldırılması da Türkiye’yi, İslamın yönetim merkezi ve Hıristiyanlık karşısında savunucusu, yani ‘‘bayraktarı’’ olmaktan çıkarmıştır. Cumhuriyet, çoğunluğu Müslüman olan bu toplumun ‘‘siyasal’’ İslamdan tamamıyla kopuşudur. Kimi tarihçilerin ‘‘Doğu Sorunu’’ olarak adlandırdıkları Osmanlı’nın ayrışması, toprak kayıplarından ağır dış borçlara kadar, siyasal, etnik ve ekonomik tüm yönleriyle, Lozan Barış Antlaşması’nda kesin sonuca bağlanmıştır. Antlaşma, yaklaşık üç yıl süren ulusal Kurtuluş Savaşı’nın sonucudur. Dış güçlerle eskinin hesaplarının görüldüğü Lozan çözümü, ülke içinde etnik milliyetçiliğin çatışmacı tuzağına değil, toplumsal dayanışmanın ve uzlaşmanın barışçı açılımına dayanır. Bu olgu somut anlatımını ‘‘Yurtta barış, dünyada barış’’ özlemini yaşama geçiren Mustafa Kemal’in ‘‘ölümünden bir yıl önce’’ gerçekleştirdiği Güneydoğu gezisinde yaptığı ‘‘eşitlik’’ çağrısında bulur. Osmanlı’nın yasal ve kurumsal yapısının, özellikle de hukuk ve eğitim alanının, çağdaşlık yönünde dönüştürülmesi süreci, Cumhuriyetin kalıcılığını sağlayacak dayanakların güçlendirilmesini amaçlamaktaydı. Aklın egemenliğini temel alan bilimsel eğitim, yurttaşların yaratıcı yeteneklerini geliştirmesinin yollarını açacaktı. Bu nitelikleriyle yepyeni bir sayfa olan Cumhuriyet, umutla çağdaşlığa ve ileriye doğru bakmanın; sürekli yenileşmenin adıdır. ??? Son on yılların iç ve dış gelişmeleri hiç kuşkusuz, Cumhuriyetin temel değerlerini de etkilemiştir ve etkilemektedir. Ancak bu etkileme, neredeyse tümüyle olumsuz yönde olmaktadır. Sonuncusundan başlayalım. Eğitim hızla bilimsellikten uzaklaştırılıyor. Devlet okullarında kullanılan ders kitaplarından, Cumhuriyetin düşünsel esin kaynağı olan Fransız Devrimi’ni betimleyen ünlü ‘‘Özgürlük Tablosu’’ çıkarılıyor; tamamıyla dogmatik ve gerici düşünceler gençlerin beyinlerine yerleştirilmek isteniyor. Günümüzün bilimsel gelişmelerinin temeli olan devrim kuramı yok sayılıyor; ders kitaplarında aptes suyunun kandaki alyuvarları arttıracağı bile yazılabiliyor. ‘‘Kuran’ın Türkçe açıklamalarını okumalıyız’’ tümcesi ders kitaplarından çıkarılıyor; bunun yerini, ‘‘cemaat’’ övgüleri alıyor. Ülkemizde hukukun katillerin, çete reislerinin ve hırsızların at oynattığı bir ortamda nasıl çiğnendiği bir yana, bankacılık başta olmak üzere pek çok yasal düzenlemenin İslam dininden etkilendiği de yadsınamaz. Daha da önemlisi, kadın erkek eşitliğini esas alan Cumhuriyet hukukunu uygulaması gerekenlerin gözleri önünde her gün kadını aşağılayan, giderek hapseden, köleleştiren, cemaat, tarikat hukukunu egemen kılan bir ‘‘hukuk’’ uygulaması adım adım yaygınlaşıyor. Son yılların küreselleşme süreci, İslam ile Hristiyanlığı (ve Yahudiliği) karşı karşıya getiriyor; dünya, bunların birlikte yaşayıp yaşayamayacağını tartışıyor. Türkiye, sağcı siyasetçilerinin oy kaygıları ve ABD’nin de isteğiyle geçmişte komünizme karşı kale yapılmak istendi; adım adım İslama sığınıldı. Komünizmin kendi kendini elemesinden sonra ülkenin bu kez de İslam ülkelerine ‘‘demokrasi örneği’’ olması isteniyor. Büyük çelişki de budur; çünkü, Türkiye’de Cumhuriyet bir İslam Cumhuriyeti olarak kurulmadı. ??? Irkçı ve dinci söylem ve çatışmalardan ve bunlara dayalı ‘‘korkudan’’ olabildiğince uzak kurulan Cumhuriyet, toplumu barış içinde umut dolu bir geleceğe taşıyacak çağdaşlaşma değerlerine; ‘‘ilerici değişime’’ dayanır. Ek olarak, Cumhuriyetin kurucuları, yalandolan; çalıpçırpma nedir bilmediler; kuruluşun harcını doğruluk, dürüstlük ve erdem ile yoğurdular. Cumhuriyetin niteliğini oluşturan değerlerin eskimemesi dileğiyle bayramınızı kutlarım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle