28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Almanya’da ÖMER AKTAŞ FRANKFURT Almanya’daki Türk toplumunun bu yılki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına önceki yıllardan daha fazla ilgi gösterdiği gözlendi. Başkonsoloslukların yanı sıra, Atatürkçü Düşünce Dernekleri başta olmak üzere, değişik şehirlerdeki sivil kitle örgütlerinin hazırladıkları kutlama programlarının konukları ise ağırlıklı olarak Türkiye’den davet edilen politikacılar ve gazetecilerdi. Berlin Başkonsolosluğu’nun düzenlediği 83’üncü yıl kutlaması Başkonsolos Ahmet Nazif Alpman ve eşi Sevinç Alpman’ın ev sahipliğinde gerçekleşti. Berlin Eyalet Parlamentosu’nda verilen davet dolayısıyla göndere Türk bayrağı çekildi. Kutlamaya Büyükelçi Mehmet Ali İrtemçelik,Sol Parti Federal Milletvekili Hakkı Keskin, Eyalet Milletvekilleri Emine Demirbüken, Özcan Mutlu, Dilek Kolat ile sivil kitle örgütü temsilcileri, Alman ve yabancı ülke bürokratları ve politikacıları katıldı. Davetlilere hitaben yaptığı konuşmasında Başkonsolos Alpman, 29 Ekim 1923 tarihinin C haberler KASIM CUMA ’üncü yıl coşkusu Türkiye için olduğu kadar dünya tarihi için de önemli olduğuna değindi. Modern Türkiye’nin temelinin o gün atıldığını hatırlatan Alpman, Cumhuriyetin, halkı ile birlikte çağdaş uygarlık yolunda ilerlediğini söyledi. KARLSRUHE VE STUTTGART Karlsruhe Baden Sarayı’nda gerçekleşen kutlamada, Karlsruhe Belediye Başkanı Harald Denecken ve Baden Eyalet Müzesi Müdürü Prof. Dr. Harald Siebenmorgen, daveti düzenleyen Karlsruhe Başkonsolosu Sadık Toprak ve eşi Emel Toprak’ı yalnız bırakmadı. Cumhuriyet Bayramı Stuttgart’ta da Başkonsolosluğun verdiği resepsiyonla kutlandı. Le Meridien Hotel’deki kutlamanın ev sahipleri Başkonsolos Nejat Akçalve eşi Hülya Akçal idiler. Kutlamada konuşan Başkonsolos, Avrupa’da yaşayan yurttaşlarımızın çocuklarının eğitimine daha fazla özen göstermeleri gerektiğinin altını çizdi ve ülkemizin Atatürk ilkeleri doğrultusunda yüzü çağdaşlığa dönük olarak yoluna devam edeceğini söyledi. HAMBURG Hamburg Başkonsolosluğumuzun düzenlediği resepsiyona Hamburg Belediye Başkan Yardımcısı, Eyalet Parlamentosu Aile ve Toplum Bakanı Birgit SchnieberJastram’ın yanı sıra sivil kitle örgütü temsilcileri, politikacılar ve yurttaşlar katıldı. Başkonsolos Mehmet Dönmez bayram resepsiyonda yaptığı konuşmasında, Almanya’da yaşayan yurttaşlarımızın kendilerini buraya ait hissetmeleri için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini vurguladı. DUISBURG Duisburg Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından düzenlenen Cumhuriyet Bayramı kutlamasında Düsseldorf Konsolosu Reşit Sağkol da hazır bulundu. Dernek Başkanı Hasan Açıkkol, Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılardan, ancak “birlik duygusunun güçlenmesiyle” kurtulabileceğini söyledi. ATİNA’DAN MURAT İLEM Yalancı Pehlivan! Kıbrıs’ı istiyor, kimi çift dalıp Kıbrıs’ın yanında Ege’yi elimizden almaya çalışıyor. Ellerini kıspetimizin içine sokmaya başaranlar ise daha da ileri giderek “bölünmez bütünlüğümüzü” tartışılır hale getirmeye çalışıyorlar. Onlar sıkıştırıyor, biz “faul yapma” diye bağırıyoruz. Gözümüz Avrupa’da ama göbeğimiz sürekli gökyüzüne bakıyor. Kısaca “tuş” vaziyetindeyiz. ??? Birliğin bugün 25 üyesi var, yakında bu rakam 27 olacak. Peki bu 27 ülkenin ilerleme raporlarında Türkiye’ye olduğu gibi çirkin ifadeler yer aldı mı? Tahmin edildiği gibi onların ilerleme raporlarında varlığını, birliğini, bütünlüğünü tehlikeye düşürecek net ifadeler yer bulunmadığı gibi, (birleştirici anlamda) azınlıklar bile göz ardı edildi. Bunun adına “tarafsız ve dengeli bir Türkiye raporu” diyorlar. Üstelik genişlemeden mi yoksa parçalamadan mı sorumlu üye olduğu tartışılan Olli Rehn “Canım bu rapor kesin değil, yıl sonunda yapılacak olan liderler zirvesine kadar ifadeler değiştirilebilir” diyerek, önümüze hâlâ yem atmaya çalışıyor. Yani Rehn ve AB takımı, “Türkiye’yi 8 Kasım sürecinde sıkıştırmayalım, bakarsınız yıl sonuna kadar Rum yönetimini tanıyabilir, limanları açabilir, aceleci olmayalım, süreci bekleyelim” şeklinde çirkin oyunlar içindeler. Bu noktada insanın aklından acaba bu adamlar söz konusu açıklamaları yaparken bir şey mi biliyorlar ya da birilerinden (!) bir şey mi bekliyorlar, gibi sorular geçiyor. Bunu zaman gösterecek. Ve yine zamanı geldiğinde AB’a giremeyeceğimizi bilmemize rağmen “Ne verdik, karşılığında ne aldık?” gibi konular Türk halkı tarafından tartışılıp, değerlendirecektir. Bugün havai fişekler atarak “her şeye rağmen AB yolundan şaşmayacağız” diye tavizler verenler, o gün hangi mevkide olursa olsunlar anayasal çerçevede hesap vereceklerdir. murilem@otenet.gr ‘İrtica finale yaklaşıyor’ FUAT ATEŞ KÖLN Merkezi Köln’de bulunan Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu, Cumhuriyet Bayramı’nı düzenlendiği bir konferansla kutladı. Kutlama çerçevesinde gerçekleştirilen panele eski dışişleri bakanlarından Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel ve TBMM eski Başkan Vekili Uluç Gürkan konuşmacı olarak katıldılar. AADDF Genel Başkanı Dursun Atılgan yaptığı açış konuşmasında, Türkiye’nin ulusal bütünlüğünün tehdit altında bulunduğu bir dönemde hâlâ türbanın ülkenin en önemli sorunu olarak gündemde tutulduğuna dikkat çekti. Konuşmasında sert bir biçimde AKP hükümetine yüklenen Atılgan, hükümetin icraatlarının Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki tutumlarla örtüştüğünü vurguladı. Atılgan, “Her Cumhuriyet Bayramı bizim için Atatürk’e hesap verme günüdür. Ancak, Anadolu halkı ilk fırsatta iktidarı bu hükümetin elinden alacaktır“ diye konuştu. Eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel de konuşmasında, Türkiye’nin 83 yıllık tarihi boyunca ilk defa bu kadar kuşatılmış ve sıkıştırılmış bir durumda kaldığına işaret etti. Prof. Dr. Gürel, “Büyük Ortadoğu Projesi” kapsamında 2007 yılında kurulması planlanan Kürt devletinin bölgede önemli sorunlara neden olacağının da altını çizdi. AKP hükümetinin uyguladığı yanlış dış politika ve ekonomi politikaları ile Türkiye’deki finans sektörünün yabancıların eline geçtiğini belirten eski Dışişleri Bakanı, bu durumun ileride alınacak olan ulusal kararlara yabancıların müdahalede bulunması ihtimali doğurduğunu ifade etti. Dünyadaki emperyalist güçlerin, küreselleşme adı altında ulus devletleri ortadan kaldırma çabalarının, ülkemizde irticai kesimden destek bulduğunu belirten Gürel, Avrupa Birliği’nin de Türkiye’yi zayıflatma amacıyla hareket ettiğinin altını çizdi. DEVRİMLERİ TERSİNE ÇEVİRMEK Şükrü Sina Gürel’in ardından kürsüye gelen TBMM eski Başkan Vekili Uluç Gürkan, Türkiye’nin bölge ülkeleri içinde demokrasinin yaşanabildiği tek ülke olduğuna dikkat çekti. Atatürk’ün, Platon’dan bu yana tartışılan “egemenlik kavramı”nı, doğaüstü varlıklara, gökyüzüne ya da tanrısal güçlere değil, ulusun kendisine teslim ettiğini belirten Gürkan, AKP hükümetinin Atatürk devrimlerini tersine çevirerek, demokrasiden “rövanş” almak çabası içinde olduğunu vurguladı. Bu istekŞükrü Sina Gürel lerine ulaşmak için kırılma noktalarından birinin Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu hatırlatan Gürkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik bir makam değildir. Hakimleri, savcıları ve Yargıtay üyelerini bu makam belirler. Ayrıca Danıştay üyelerinin dörtte birini ve YÖK Başkanını da bu makam seçer. Eğer Türkiye’de kısmen nefes alabiliyorsak, bu, Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer sayesindedir. Cumhurbaşkanımız görevi süresince hükümetin çıkarmak istediği 2200 yasa teklifini veto etmiştir ya da Anayasa Mahkemesi’ne göndermiştir. Fakat irtica finale yaklaşıyor. Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi sadece Türkiye için değil, bölgedeki güç dengeleri ve dünya barışı açısından da bir kırılma noktası olacaktır.” ylardır yazdıklarımızı sonunda deneyimli bir isim, İsmail Cem de doğruladı. Ne diyor bu deneyimli isim? “Kimse AB’ye gireceğimiz konusunda, hayal kurmasın” diyor. Yalan mı söylüyor? Sayın Cem öğrencilik yıllarından başlayarak Avrupalı sahtekarların içlerinde yaşadı. Dışişleri bakanlığı yaptığı yıllarda bir kere daha onların gerçek yüzlerini gördü. AB denilen Hıristiyan kulübü üyelerinin sözlerine inanılmayacağını, amaçlarını, Türkiye’ye karşı politikalarını, ikiyüzlülüklerini, karaktersizliklerini kısaca ne olduklarını bilen biri. Yılların deneyimi konuşuyor. Kulak arkasına atılacak ifadeler değil bunlar. Biz yazdığımız zaman tepki alıyoruz. Yok AB’ye karşıymışız, yok milliyetçiymişiz, yok ulusalcıymışız gibi. Bazıları da AB’ye karşı olduğumuzu ileri sürerek “vatan hainliği” ile suçluyorlar. ??? Bu odaklara tavsiyemiz, açıklanacak olan ilerleme raporunda yer alan ifadeleri defalarca okumaları. Ancak okurken bilinçli ve objektif olmak gerekiyor. Öyle baştan savma “girelim de nasıl olursa olsun” anlayışıyla değil. Tabii biz de istiyoruz Avrupalı olmayı. Biz de istiyoruz ülkemizdeki tüm alanlarda demokratik reformlar yapılmasını. Ama AB yolunda bir taraftan bunlar yapılırken, diğer taraftan bütünlüğümüzün, onurumuzun, varlığımızın, Türklüğümüzün aşağılanmasına, tartışılmasına karşıyız. O zaman şapkamızı önümüze koyup defalarca düşünmeliyiz. 600 bin Rum’un karşısında kaldığımız aciz durumdan kurtulmanın yollarını aramalıyız. Yunanistan’ın arkamızdan oynadığı oyunları dikkatle okumalıyız. Onlara sonsuz destek veren Avrupalı liderlerin kafalarının arkasında yatanları araştırmalıyız. Körü körüne “er meydanına” çıkmamalıyız. Son beş ay içindeki durumuz dikkate alındığında “yalancı pehlivanlara” döndük. Tutulan tarafımız çok! Önüne gelen yerden yere vurup, arkamıza geçiyor. Kimi tek dalıp illa da A Uluç Gürkan ‘Türkiye bir rüyadan uyanıyor’ ÖMER AKTAŞ FRANKFURT Hessen Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (HADD), Türkiye Cumhuriyeti’nin 83’üncü kuruluş yıldönümünü, düzenlediği bir konferansla Frankfurt’ta kutladı. Önceki hükümetler döneminde kültür bakanlığı görevini yürütenİstemihan Talay ve gazetemiz yazarlarından Ali Sirmen’in konuşmacı olarak katıldıkları konferansı, Frankfurt Başkonsolosu Salih Boğaç Güldere ile eşi ve yardımcılarının yanı sıra, sivil kitle örgütü temsilcileri, politikacılar ve çok sayıda yurttaş izledi. Başkonsolos Güldere, Atatürk’ün doğumunun 125’inci yılında, 83 yıllık geçmişi ile, küreselleşmenin bölgemizde neden olduğu çalkantılar da göz önüne alındığında, ülkemizin bugün bulunduğu yerin kendileri için onur duyulacak bir noktada olduğunu vurguladı ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Anıtkabir’deki özel deftere Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yazdığı metni okudu. HADD Başkanı Mahmut Telli, Mustafa Kemal Atatürk’ün hangi şartlarda Kurtuluş Savaşı’nı kazandığını anlattığı konuşmasında, Atatürk’ün cumhuriyetin ilanı ile birlikte 15 yıl gibi kısa bir sürede ilke ve devrimleri ile ulusumuzu çağdaşlaştırdığını ve aydınlattığını dile getirdi. HADD’nin 11 yıl önce 29 Ekim’de kurulduğunu da sözlerine ekleyen Telli, Türkiye’de bugün irticanın kol gezdiğini vurguladı. TALAY: DİNCİLİK VE AVRUPACILIK Kutlama programı çerçevesinde söz alan Kültür eski Bakanı İstemihan Talay, 83 yaşındaki Türkiye’nin son 50 yılının en önemli gündemini Avrupa Birliği (AB) üyeAli Sirmen AB raporu çok daha ‘talepkâr’ MAHMUT GÜRER ANKARA AB Komisyonu’nun İlerleme Raporu konusunda Ankara da hazırlıklarını sürdürüyor. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre Ankara, İlerleme Raporu Taslağı’nın son halini almasının ardından AB’ye çeşitli itirazlarda bulunacak. İtirazlar özellikle Kıbrıs, Ankara Antlaşması Ek Protokolü, azınlık hakları ve anadilde eğitim konusunda olacak. Ankara’nın itirazlarının bulunduğu değerlendirme belgesinde şu konuların yer aldığı belirtiliyor: ? Kıbrıs: Kıbrıs konusundaki çözümsüzlük nedeniyle Türkiye’nin attığı adımlar ortadadır. Türkiye bu konuda her zaman çaba göstermiş, engellerin tamamen ortadan kalkması için ‘‘Eylem Planı’’ yayımlamıştır. Bu konuda Kıbrıs Rum kesiminin de çaba göstermesi gerekmektedir. ? Limanlar: Türkiye’den, Kıbrıs Türk toplumu üzerindeki engeller kaldırılmadan, hava ve deniz limanlarını açması beklenmemelidir. Bu durum, başta karşılıklılık esası olmak üzere, AB normlarına da uymamaktadır. Ayrıca Türkiye, gümrük birliği konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmektedir. ? Azınlık hakları: Alevilerin azınlık statüsüne konulması söz konusu olamaz. Bu inanca sahip kişiler Türkiye’nin asli unsurları arasında yer almaktadır. ? Kürtçe eğitim ve yayın: Türkiye anadilde eğitim ve yayın için tüm gerekleri gerçekleştirmiştir. Ancak açılan kurslar ilgisizlik nedeniyle kapanmış, televizyon açılması konusunda ise yeterli başvuru gelmemiştir. Ankara rapor taslağını önceki ilerleme raporlarına göre daha ‘‘talepkâr’’ olarak değerlendiriyor. liğinin oluşturduğunu hatırlattı. 2002’deki 3 Kasım seçimlerinde halkın yüzde 25’inin oyunu alarak, AKP’nin parlamentoda anayasayı değiştirecek bir güce ulaştığını söyleyen Talay, o güne kadar AB’yi bir “Hıristiyan Kulübü” olarak niteleyen AKP’nin birden“Avrupacı” bir tablo çizmeye başladığına dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Son dört yıla bakıldığında, devletle kavgalı bir şekilde iktidara gelen bu düşüncenin özellikle genelkurmay ve yargı gibi kurumları bu sürecin arkasına sığınarak baskı altında tuttuğu görülüyor. ‘Milli menfaatler’le ilgili bir konuda muhalefeti susturmaya yönelik olarak AB’yi bir kalkan ve bir baskı aracı olarak kullanmışlardır.” İş başına geldiğinde AKP’nin, “dinci” ideolojiyi devletin ve toplumun her katmanına AB’nin özgürlükçü yapısı içerisinde yerleştirebilecekleri düşüncesinden hareket ettiğini savunan İstemihan Talay, Fransa’nın her türlü dini kıyafet ve sembolü okullarda yasaklaması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de türban ile ilgili olarak Türk mahkemelerinin verdiği kararları onaylaması sonucu, aynı partinin şimdilerde AB’yi eleştirmeye başladığını söyledi. Dört yıl sonra gelinen noktada, AB’nin de AKP’nin belirli çevrelerin menfaatleri doğrultusunda kendisini kullandığını anladığını belirten, ancak bu süre içerisinde kendi üyelerinin çıkarlarını koruyan çok özel edinimler elde ettiğinin altını çizen Talay, “AKP’nin yaptığı en büyük yanlış, Kıbrıs’taki ulusalcı Rauf Denktaş ve arkadaşlarının tasfiye edilerek, yerine ‘Her şeye evet diyecek Talat yönetiminin’ getirilmesi oldu” diye konuştu. AB’nin Türkiye’ye,“Ermeni, Pontus ve Süryani soykırımlarını tanıyın ve tarihinizle bu şekilde yüzleşin” şeklinde dayatmada bulunduğunu, sürekli olarak da “Atatürk fotoğraflarını kaldırın, Atatürk Türkiye’nin AB’ye girmesinin önündeki en büyük engeldir” şeklinde açıklamalar yaptığını hatırlatan Talay, Brüksel’in şimdi de, Ermenistan sınırının açılmasını istediğini belirtti. AB tarafından, devlet okullarına Kürtçe bilen öğretmenlerin atanması ve mahkemelerde Kürtçe mütercimlerin bulunması yönünde Türkiye’ye dayatmalar yaptığını kaydeden eski bakan, “Halkımız bu gelişmeleri takip ediyor ve artık şu soruyu yüksek sesle ‘Bu nasıl bir birliktir ki, bizim birliğimizi bozmak istiyor?’ diye soruyor” dedi. Yabancı araştırma kuruluşlarının verile İstemihan Talay rine de değinen Talay, Türklerin 2004 yılında yüzde 73 oranında AB’ne girmeye destek verirken, bu oranın 2006’daki ölçümlerde yüzde 54’e gerilediğini belirtti. Türkiye’deki araştırma sonuçlarında bu oranın yüzde 33’e kadar düştüğünü söyleyen Talay, ortaya çıkan tablodan ancak “halkımız bir rüyadan uyanıyor” sonucunun çıkartılabileceğini kaydetti. BÜYÜK TEHLİKE HADD’nin düzenlediği konferansın diğer konuğu gazetemiz yazarı Ali Sirmen de, konuşmasında, AKP hükümetinin ülkeyi getirdiği son durumu değerlendirdi ve “Cumhuriyet’in kazanımları teker teker elden gitmektedir“ dedi. Cumhuriyetin temelinde ulus devlet ve demokrasinin yattığını söyleyen Sirmen, ulus devlet ve demokrasi için laikliğin vazgeçilmez unsur olduğunu vurguladı. Ali Sirmen şu görüşleri savundu: “Demokrat Parti’nin iktidara geldiğinde yaptığı ilk iş, Arapça ezanı geri getirmek olmuştu. Türkiye’de 50 yılı aşkın süredir cumhuriyet karşıtları, cumhuriyetin kurucuları kadar uyanık davranarak, cumhuriyetin can alıcı noktasını iyi tespit etmişlerdir. Milli Eğitim. Seksen yıl önce gazetelerin gitmediği, yolları olmayan yerleşim yerlerinde laik, demokratik cumhuriyetin kazanımları bu kadar kolay kök saldıysa, bunun nedeni, Mustafa Kemal’in en kahraman askerleri olan öğretmenlerdir. Bunu gören irtica, Milli Eğitim’e yönelik çalışmalara başlamıştır. Bugün için Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü için PKK’dan daha tehlikeli bir örgüt vardır: Milli Eğitim Bakanlığı.” ABD F Dış Haberler Servisi Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Türkiye’nin yeni nesil savaş uçağı almayı değerlendirdiğini ve ABD önderliğinde geliştirilmekte olan F35 Joint Strike Fighter (JSFMüşterek Av/Bombardıman Uçağı) tercihinin öne çıkacağını söyledi. Yaklaşık 100 uçağı kapsayacak, 10 milyar dolarlık ve 15 yıllık yeni nesil savaş uçağı alımı projesi, Türkiye tarihinin en büyük savunma programını oluşturuyor ve bu konu, Washington’da bulunan Gönül’ün temaslarının ağırlık noktasını oluşturuyor. Bakan Gönül, Washington’a varışında yaptığı açıklamada “Kasım ayı sonuna kadar bizden mutabakat muhtırası isteniyor. Dokuz ülke imzalıyoruz. Her ülke, kendi çıkarına uygun iş payı, avantaj, bilgi istiyor” diyerek, kendi heyetinin ziyareti sırasında da bu konularda Amerikan tarafıyla görüşüleceğini satıyor kaydetti. Gönül’ün sözünü ettiği mutabakat muhtırasını imzalayacak ülkeler, F35 uçağını almayı taahhüt etmiş olacak. Gönül, Türkiye’nin ABD’den almayı planladığı yeni parti 30 adet F16 “Block 50” tipi savaş uçağına ilişkin olarak da, bu uçakların üretiminde Türk savunma sanayiinin rol almasını istediklerini ve bir orta nokta bulunması üzerinde çalışılacağını belirtti. Avrupa’nın Eurofighter şirketi de, Türkiye’ye Eurofighter uçağını satmak istiyor. Türkiye’nin, sadece F35’i mi seçeceği, yoksa F35’lerin yanında Eurofighter da mı alacağı, gelecek haftalarda kesinleşecek. Ancak Türk Hava Kuvvetleri’nin tercihinin sadece F35’ten yana olduğu belirtiliyor. Gönül dün Washington’da Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve Savunma Bakan Yardımcısı Gordon England ile görüştü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle