28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 KASIM 2006 CUMA ekonomi 600 milyon çocuk yoksulluk sınırının altında yaşıyor PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM Dünyada beş çocuktan biri yoksul Ekonomi Servisi MemurSen’in dünyada ve Türkiye’de çocuk işçilerle ilgili raporuna göre, dünyada her 5 çocuktan biri, yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Raporda, gelişmekte olan ülkelerde 252 milyon çocuk işçi çalıştırıldığı da belirtiliyor. MemurSen’in “Dünya’da ve Türkiye’de Çocuk İşçiliği Sorunu’’ adlı raporuna göre, dünyadaki çocuk nüfusu 2 milyar 850 milyonu buluyor. Çocuklardan 600 milyonu yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu her 5 çocuktan 1’ine karşılık geliyor. Gelişmekte olan ülkelerde 5 yaşın altındaki 200 milyon çocuk mutlak yoksulluk düzeyinin altında mücadele veriyor. Gelişmekte olan ülkelerde yaşları 5 ile 14 arasında 252 milyon çocuk işçi bulunuyor. Yaşları 5 ile 11 arasında değişen 5060 milyon çocuk tehlikeli koşullarda çalışıyor. Çalışan 252 milyon çocuk eğitimden de sınırlı olarak yararlanabiliyor. Bu ülkelerde, çocuğa yönelik şiddet, fiziksel ve psikolojik istismar da önemli sorunlar olarak ortaya çıkıyor. Türkiye’de yapılan Çocuk İşgücü Anketi’ne göre, ülke genelinde 617 yaş grubu arasındaki 16 milyon 88 bin çocuk içerisinde ekonomik faaliyette bulunanların oranının yüzde 10.2 olarak tahmin edildiği belirtilen raporda, ekonomik faaliyette bulunan çocukların yüzde 61.8’ini erkeklerin, yüzde 38.2’sini kızların oluşturduğu ifade edildi. Raporda, çocukların çalışma nedenlerinin başında yüzde 38.4 ile “hane halkı gelirine katkıda bulunmak’’ geliyor. Raporu hazırlayan MemurSen Genel Mali Sekreteri Adem Solmaz, “özellikle ailenin gelir düzeyini arttırmak amacıyla sokaklarda ve marjinal sektörlerde çalışan çocukların sayısının belirgin bir şekilde arttığına’’ işaret etti. C Solun Solundan çimlerinde sağ veya sol liberalizme set çekecek ‘alternatif’i yaratabilmek.” ??? Her biri aynı zamanda bir “düşünme ve tartışma kürsüsü”ne dönüşen BK birimleri ve 29MK’i, biriken öneri ve deneyimleri ortak bir potada eritebilmek, bir adım daha ileri gidebilmek için 1516 Ekim’de yeni bir “ulusal buluşma” düzenlediler. 2 Ekim’de tüm üyelerine tartışma malzemesi olarak bir “öneriler” sentezi yollayan kolektif “Birlikçi Alternatif” adını alıyor ve seçim mücadelesine girmeye karar veriyordu. Her BK birimi üst koordinasyona üye sayısını, kendi içlerindeki eğilimleri Kasım ortasından önce bildirmekle yükümlüydü. 13 Kasım’da Grenoble’da 4 bin, 17 Kasım’da Montpellier’de 3 bin kişinin katılımıyla düzenlenen mitingler yükselen heyecan ve iyimserlik dalgalarının yeni işaretleriydi. Ancak solun eski hastalıklarından kaynaklanan bazı sorunlar homurtu ve tepkilere neden oluyordu. BA ve tüm BK birimleri 10 Aralık’ta 2007 cumhurbaşkanlığı seçimleri için kendi “Antiliberal Ortak Aday”ını belirleyecek. Mevcut yapılar içersinde en güçlü ve köklü örgütlenmeye sahip FKP, son dönemde 50 kadar BK’nin kuruluşuna önayak olup, kendi adayının oy potansiyelini arttırıyordu. 15 Kasım’da toplanan FKP “Ulusal Kurulu” aday adayı olarak parti Ulusal Sekreteri MarieGeorge Buffet’yi seçmişti. Saflar arasında şu ana kadar beliren diğer 4 aday ve BA ise kamuoyunda siyasi bir partiyle fazla özdeşleşmiş isimlerin harekete oy kaybettireceğini savunuyorlardı. Gerçekten de FKP adayı 2002 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 3.37 ile tarihinde görülmemiş bir yenilgi yaşamıştı. Kaldı ki diğer adaylar arasında, kamuoyu yoklamalarında bir ara popülaritesi yüzde 12’ye ulaşmış, “Köylü Federasyonu” eski sözcüsü Jose Bove veya Paris Belediye başkanlığı yardımcılığı görevini başarıyla sürdüren genç ve sevimli Clementine Autain gibi kişilikler de mevcut. ??? Farklı hassasiyetleri barındırsa da, tek bir bünyeye sahip ve “koyu pembe” bir sosyalist proje etrafında birleşen SP, 16 Kasım’da adayını belirledi. Segolene Royal yüzde 82 katılımlı bir önseçimle daha ilk turda, oyların yüzde 60.7’si yani 107 bin 743 parti üyesinin desteğiyle seçildi. 1990’ların “çoğul sol” modeli ve iktidar tecrübesine kesinlikle karşı olan alternatif sol, solun solu BA, zaman zaman sağa yakın söylem kullanan Royal’in adaylığından mutlu (!). Zira böylelikle Fransız soluna gerçek bir kulvar açıldığına inanıyor. Alternatif sol cephe kendini şöyle tanımlamaya çalışıyor: “Birlikçi Alternatif nedir? Bir ütopya mı? Boş bir hayal mi? Yeni bir siyasi örgüt mü? Bir dernek mi? Yeknesaklık karşıtı bir grup mu? Bir gereklilik mi? Asla gerçekleşmemesi gereken bir düşünce mi? Eğer böyleyse, bu durumda başka ne dileyebiliriz ki?” Solun solu, Fransız toplumunu kaderinin yazılışına “katmak” için yeni bir yol daha deniyor. Ne diyelim, dağarcığımızda bu da bulunsun... ugur.hukum@gmail.com 9 iyasal alternatifin, Sar“S kozy’nın sıkı ve hızlı Liberalizm’i ile SosyalBlairci cilalı, popülist bir pazarlama operasyonu (Sosyalist partisinin iktidar programı kastediliyor) sınırlandığını sananların gözbağcığını kaldırmak bize düşer...” Okuduğunuz sözler, geçtiğimiz 6 Kasım’da Fransa’nın 24 saatlik otomobil ve motorsiklet maratonlarıyla tanınan, Batı kenti Le Mans’da toplanan “Alternative Unitaire / Birlikçi Alternatif (BA)”’i oluşturan gruplardan MARS’ın (Cumhuriyetçi ve Sosyal Alternatif Hareketi) sözcüsü Eric Coquerel’e ait. “Antiliberal sol” hayatın hoş bir cilvesiyle ilk resmi muhalefet mitingini, bir yıl önce Sosyalist Partisi’nin (SP) son kongresini ağırlayan “La Rotonde” isimli salonda düzenliyordu. Epeyce farklı siyasal ve sivil toplumcu sol örgütten 1500 ateşli izleyicinin katıldığı buluşmada Sarkozy, sağ ve aşırı sağ kadar, özellikle Segolenci SP de şiddetli eleştiri ve suçlamalardan nasibini alıyordu. Kaldı ki o günlerde ne Segolene Royal’in (SP’in Cumhurbaşkanı adayı 17 Kasım’da belli oldu) durumu kesinleşmiş, ne de”Güzel Segolene” son önemli potlarını kırmıştı. Ama “BA” daha fazla geç kalınmadan eyleme geçmekten yanaydı. Bilindiği gibi Fransızların 29 Mayıs 2005’te düzenlenen halk oylamasında, AB Anayasası projesini red etmesinde, liberalizm karşıtı sol hassasiyetli güçlerin çalışmaları belirleyici rol oynamıştı. Bu güçler için, yaklaşan yeni siyasi vadelerde, Fransızlara “solun solu”’ndan bir seçenek sunmak ve kendi saflarında mücadeleye “katılımı”nı sağlamak her zamandan daha acil ve elzemdi... ??? Referandumdan sonra bir araya gelen çok sayıda kişilik ve sol hareket, “22 Kasım 2005” çağrısıyla bir tür manifesto hazırlayıp “29 Mayıs Kolektifi” (29MK) adlı bir haberleşme ve eylem topluluğu oluşturdular. Bugün sayıları 800’e yaklaşan yerel “Birlikçi Kolektif” (BK) birimleri, 29MK’nin tabanı olarak Fransa’nın 44 bölgesinde örgütlendi. Her geçen gün yenisi kurulan bu birimler bulundukları yörede yaşayan, çalışan sol siyasi veya sivil toplumcu bir örgüt üyesi olsun olmasın, gönüllü kişilerle hayata geçti. Kurucuları içinde Christophe Aguiton, Jose Bove, Roger Martelli, Rene Mouriaux, Michel Naudy, Michel Onfray, JeanPierre Terrail ve Pierre Zarka gibi ünlü aydınların yanı sıra Fransız Komünist Partisi (FKP), LCR, MARS, Alternatif Küreselciler, Sol Cumhuriyetçiler, Yeşiller hatta SP’nin sol kanadından da çok sayıda militanın yer aldığı 29MK geçtiğimiz 13 Mayıs’ta, 355 delegenin katılımıyla ilk “Ulusal Buluşma”sını Paris’teki tarihi “Emekçi Borsa” binasında gerçekleştirdi. “Antiliberal Şart / Temel” tespit edildi. BK birimleri çevrelerindeki yürüyüş, grev, miting gibi her türlü sosyal ve politik dayanışma, eylem ve çabanın öncüsü, motoru, neferi ve habercisi görevlerini üstleniyorlardı. Bu faaliyetleri klasik “militanlık” tanımından farklı kılan, aralarındaki ideolojik, angajman kavramlarının sınırlarının kaldırılmasıydı. Ortak hareket ediliyordu. Ufukta bir tek hedef vardı: “2007 cumhurbaşkanlığı ve genel se Sabancı: ‘Para var, alacağız’ Olcay BÜYÜKTAŞ Tarifeli seferlerde bir yılı geride bırakan Pegasus, rekabetin iyice sertleşeceği gelecek yıla damgasını vurmaya hazırlanıyor. Üç şirketin aktif olarak faaliyet gösterdiği özel havayolu sektöründe gelecek yılın konsolidasyon ve küçülme yılı olacağını söyleyen Pegasus Genel Müdürü Ali Sabancı, söz konusu konsolidasyonlarda rol alacaklarını söyledi. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Sabancı, havacılık işine baş koyduklarını belirterek geçmiş bir yılı değerlendirdi. Geleceğe ilişkin lecek yıl sektörde konsolidasyon yılı olacak ve biz bu konsolidasyonlarda rol oynayacağız. Halen gizlilik anlaşması yaptığımız bir görüşme devam ediyor. 22 Kasım’da nasıl bir seyir izleyeceği belli olacak” dedi. Yabancıların da sektöre ilgisi olduğunu anlatan Sabancı, kendilerinin kapılarının sıkça çalındığını, ikisi fon, biri şirket olmak üzere üç teklif aldıklarını ancak şimdilik çok sıcak bakmadıklarını anlattı. 1 Kasım 2005’te tarifeli uçuşlara başlayan Pegasus, bugün 16 noktaya tarifeli uçuş yapıuçak günde 78 kez, carter’larda 23 kez uçurulabiliyor. Almanya’ya seköz noktaya yolcu taşınıyor. Yurtdışında bu işler nasıl yapılıyor diye merak edildiğinden kabindekiler yurtdışından eğitim aldı. Geçen bir yıl içinde Sabancı’nın memnun olmadığı noktaların başında şirketin yurtdışına tarifeli uçuş sayısının daha fazla olmaması. EDAVA ŞAMPANYA YOK Pegasus’un 15 yıl önce kurulmuş olmasına karşın bir yıldır aktif çalıştığını hatırlatan Ali Sabancı, şirketin sektöre bir dizi yenilik getirdiğini anlattı. Sabancı’nın anlattıklarına göre yapılan araştırmalarda yolcu tericihi belirleyen en önemli faktör fiyat. Yani koltuk aralığı ya da ikram değil. Hele Türkiye gibi en uzun uçuşların 1.5 saat olduğu bölgelerde 4050 dakikalık uçuşlarda koltuk aralığı dar olsa ne olur olmasa ne olur. Bu nedenle ucuz fiyat politikası sürecek. Yolculara 28 Ekim’den itibaren yalnız çay, su ve kahve bedava olarak veriliyor. Sabancı’ya göre bedava şampanya içimek isteyen başka şirketleri tercih etsin. Uçaklarda satılan 16 çeşit üründen yolcuların yüzde 14.5’i satın alıyor. Ali Sabancı, Avrupa havayollarının yoluculara havada 8 Avro’luk satış yaptığını kendilerinin ortalama yalnız 3 Avro’luk satış yaptıklarını dile getirerek, daha fazla satış yapmak istediklerini, gelecek ay yolculara sigorta satmaya başlayacaklarını açıkladı. Görevlilerin, satışlardan yüzde 20 pay aldığını belirten Sabancı, görevlilerin başka satılabilecek ürünleri önerecekleri bir toplantı talep ettiklerini söyledi. B UÇAĞA REKLAM Kısa bir süre önce Avea ile bir anlaşma yaparak, Pegasus uçaklarını reklam mecrasına dönüştürdüklerini, ilk uygulamanın da Avea ile başladığını anlatan Sabancı, işbirliği çerçevesinde Pegasus’un Boeing 737/500 uçaklarından birinin ön bölümündeki 37 metrekarelik alan ile kuyruk bölümündeki 58 metrekarelik alan Avea’nın reklam karakterleri “gibigibiler” ile renklendiğini dile getirdi. Protokol kapsamında ayrıca, dış hat seferi yapan uçakların koltuk arkalarındaki masaların dış yüzeylerini yine Avea’nın reklam görselleri süsleyecek. hedefleri de açıklayan Sabancı, havacılıkta kalıcı olmak için sermaye gerektiğine dikkat çekti. Sektörde, bir şirketin iflas ettiğini, birinin de küçülme kararında olduğunu hatırlatan Sabancı, “Burada kalıcı olmak için sermaye gerekir. Çünkü yazın uçaklar dolu, kışın boş. Biz bu işe baş koyduk. Para da var. Ge yor. Bilet fiyatları 25 YTL’den başlıyor. Ali Sabancı’ya göre, eğer iki ay öncesiden alırsan bu fiyata çok rahat bilet bulursun. Zaten web sayfası yenileniyor. Kısa bir süre sonra, ‘şu tarihlerde indirimli bilet bitmiş ancak şu gün var’ diye bilgi almak mümkün olacak. Bir yılda başarılanlar; güvenli ve zamanında uçuş. Geçen ay zamanında kalkış oranı yüzde 95.5. Tarifeli uçuşlarda bir Arçelik Avrupa’da üçüncü Ekonomi Servisi Koç Topluluğu şirketlerinden Arçelik, “2. Uluslararası Beko Yetkili Satıcılar Toplantısı’’nı Antalya’da gerçekleştirdi. Toplantıya, Rusya, İspanya, Yunanistan, Polonya, Çin, Litvanya’nın da aralarında bulunduğu çeşitli ülkelerden ve Türkiye’den 1500’ün üzerinde Beko yetkili satıcısı katıldı. Koç Holding Yönetim Kurulu Başka nı Mustafa Koç, toplantıda yaptığı konuşmada, 2005 yılında öncü faaliyet alanlarından biri olarak belirledikleri dayanıklı tüketim sektöründe, gerek üretim adedi, gerekse ciro olarak liderliği sürdürdüklerini belirtti. Koç, sektörün toplam varlıklarını yüzde 10 artırarak bu sektörde faaliyet gösteren şirketleriyle toplam 281 milyon YTL’lik yatırım harcaması gerçekleştirdiklerini, Arçelik’in 2005’te bir önceki yıla gö re yüzde 4’lük büyüme ile Avrupa’nın en büyük üçüncü beyaz eşya üreticisi konumuna geldiğini söyledi. Koç Holding Dayanıklı Tüketim ve İnşaat Grubu Başkanı Bülent Bulgurlu da, Beko markasının 5 kıtada 100’den fazla ülkede ürün ve hizmeti tüketicilere sunduğunu, Arçelik’in beyaz eşyada yüzde 50’nin üzerindeki pazar payıyla lider olduğunu söyledi. lman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) yeni proğram tartışmalarını, SPD’nin, cumhurbaşkanı adayı olmuş Avrupa Üniversitesi Başkanı Prof. Gesine Schwan’dan ‘‘AB sosyal demokrasisinin yeni açılımları’’ katkılı dinledik... AlmanTürk sivil toplum örgütlerinin ortak girişimi ile İstanbul’da düzenlenen toplantının özeti, daha önce başkanından dinlediğimiz SPD proğramı tanıtımı ile birleşince, bir cümleyle ‘‘Piyasa düzeni ideolojisine kilitlenmiş solun çırpınışları’’ yargım pekişti. Sosyalist Enternasyonal’in, AB sol partileri, sendikal hareketlerinin 1980’li yıllara kadar demokrasi adına da, ideolojik boyutta savundukları tüm değerler ve kavramlar terk edilmiş. Marksizmden yola çıkarak kapitalist düzende eşitlik, paylaşım sorunlarına çözüm arayışlarından vazgeçilmiş. Schwan bu duruma; ‘‘Marksizm olup bitenleri açıklamada çok önemli analizler getiriyordu. Ancak bugünün sorunlarına çözüm üretmiyor. Bugünün küresel, sermaye gelişimini, olup bitenleri veri kabul ederek sorunlara çözüm üretme noktasındayız’’olarak özetlenebilecek bir yaklaşım getiriyor. Sosyal demokrat partilerin, sendikaların erimesi, güçlü desteğini kaybetme gerçeği ile karşı karşıya kaldıklarını anlatıyor. Örgüt boşluğu sivil toplum örgütleri ile kapatılmaya çalışılıyor. AB’nin sol partilerini, sosyal devlet dengelerini, toplumda etkinliği ve saygınlığı olan sivil top A İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Piyasa Düzenine Kilitlenen Sol larının savunulması.. türünden sonuç almada cılız kalan arayışlar gündeme geliyor. Tabii AB’nin gelişmişlik, oturmuş düzeninde ancak göreceli geçerlilik kazanabilen bu önerilere örnekler de veriliyor; Almanya’nın Merkez Bankası, çok yüksek kârlılığı gündemde iken, dünya ülkeleri ile piyasa rekabet kuralları içinde 3000 işçiyi işten atınca, Almanya’da kıyametlerin kopması olgusu karşısında, işletmelerin güvenilirliklerini yitirmeme kaygısı ile sosyal sorumluluklarını duyacakları sonucuna varılıyor. AB sosyal demokrat partilerinin açılımlarında yeni bir boyut da, günümüzde etkinlik kazanan dinsel kimlik üzerine. Schwan siyasette, solda sivrilmiş birçok liderin dini kimliklerini sayarak, bunların partileri, siyaset içinde, dinsel kimliklerini saklamadan siyaset yaptıklarına işaret ediyor. Sol partilerin geçmişteki dinden uzak durma yaklaşımlarından vazgeçtiklerini, dinsel yaklaşımların, inanç ve değerlerinin, parti programlarına dikte edil lum örgütleri ile güçlü ilişkilerin koruyabileceği varsayılıyor. Onlardan siyasi partiler içinde, bir tür kamu yararı denetim işlevi bekleniyor. Küreselleşmenin getirdiği sendikasızlaştırma, sosyal devlet ilkelerinden sapma, sosyal damping, sermayenin ucuz emek olan ülkelere kayışı, kazanılmış haklardan kayıplar, siyasal kirlenme, güvenilirlik kaybı, genç kuşakların depolitize olmaları, toplumsal sorumluluktan uzaklaşmaları, siyasi partilerin ideolojik etkinliklerinin zayıflaması bağlantılı, bireylerin kimlik arayışlarında din ve ırk, başka faktörlerin öne çıkmasının.. SPD ve AB sol partilerinin örgütlülüğü önündeki en önemli sorunlar olarak bir bir altı çiziliyor. Çözüm reçetelerine gelince; bireyin çok iyi eğitimle donanımlı, kendini savunacak güce ulaşması; evrensel tekel niteliğini kazanmış markaların, kurumların güvenilir olma zorunluluğundan yola çıkılarak; sivil toplum örgütlerinin de katkısı ve savaşımı ile birey ve kitlelerin hak memesi koşulu ile sol partilere de katkı yaptığına inanıldığını söylüyor. Günümüzde çok büyük boyutlar kazanan siyasi kirlilik, sermayenin emek sömürüsü üzerinden değil sadece, haksız yollardan büyük kazançlar edinmeleri alışkanlıklarına şimdilik tek etkili karşı duruş olarak; markaların güvenilirliği, yapılanların teşhiri üzerinden mücadele öngörülebiliyor.. Sorularla AB’nin arka bahçesi, aday ülkeler, dünyanın yoksul ülkeleri, Güney Amerika’daki sol gelişmeler sorgulanınca Schwan, aynı arayışlar ve reçetelerle çözüm yerine, kendi koşullarında, gerçeklerinde arayışları öneriyor. Satır arasındaki vurgulamasından üniversite ve parti görevleri nedeniyle yakından izlediği Polonya’da ünlü banker Soros’un tartışılamaz gücü, etkinliğini öğreniyoruz. Sömürülen ülkelerin kurtuluş reçetelerinin en başında, sömürü düzenine karşı çıkmaları gerektiğini de.. Gelişmişlik pastasından büyük payı alan, her şeye karşın demokrasisi, sosyal devlet kurumları yerleşik ülkelerdeki bu tablo, solun arayışları; bizim gibi ülkelerde model, tek kurtuluş reçetesi olarak kabul edilirse olacaklar, daha doğrusu zaten olmakta olanlar, ister istemez insanı kara kara düşündürüyor. Ülkemizdeki 2. Cumhuriyetçiler oluşumunu, soldaki savrulmayı çok net açıklıyor.. soner@cumhuriyet.com.tr Belçika’da Volkswagen şoku Ekonomi Servisi Alman Volkswagen firmasının, Brüksel’deki üretimini geniş ölçüde kısıtlayarak Almanya’ya taşıma kararı alması Belçika’da şok etkisi yarattı. Volkswagen yönetimi, Golf marka taşıtların Belçika’daki üretimini durduracağını açıklarken sendikalar bu kararın 4 bin kişinin işsiz kalmasına yol açacağını duyurdu. Fabrika ve tesisler önünde işçi eylemleri başlatıldı. Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt, Volkswagen yönetiminin kararının kendisini “şok ettiğini”, söz konusu şirketin sadece Belçika’daki fabrikayı hedef aldığını söyledi. Brüksel’in Forest bölgesindeki fabrika çevresinde önceki gün başlayan işçi protesto ları dün de artarak devam ederken AB Komisyonu, Brüksel’deki durumu ve Volkswagen’in kararını ele almak üzere olağanüstü toplanmaya hazırlanıyor. Yıllık üretimi 200 bin civarında olan Volkswagen’in Belçika’daki fabrikasında 10 bin adetlik Polo modelinin dışındaki tüm araçlar, Golf marka taşıtlardan oluşuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle