28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 KASIM 2006 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN TURHAN SELÇUK DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Kıbrıslı Rumlar Avrupalı Değil mi? nin şimdiki CumKKTC’ hurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı anlamakta hep güçlük çekmişimdir. Nitekim bu kez de öyle oldu ve Sayın Talat’ın Semih İdiz ile Lefkoşa’da makamında yaptığı görüşmeyi yine anlayamadım. Mehmet Ali Talat söz konusu söyleşisinde, Papadopulos ve Kıbrıslı Rumların Avrupalı olmadıklarını ileri sürüyor. Acaba gerçekten öyle mi? Kıbrıslı Rumlar ya da Papadopulos Avrupalı değil mi? Doğrusu, kimsenin tanımadığı, Avrupa’nın ise hiç mi hiç tanımadığı, kaale almadığı Sayın Talat’ın, Papadopulos veya Kıbrıslı Rumların Avrupalı olmadığını söylemesi biraz gülünç oluyor. Öyle ya, Kıbrıs Rumları AB üyesi bir ülkenin uyrukları olarak, düpedüz Avrupalıdırlar ve AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının sahip oldukları bütün haklara da sahiptirler. Papadopulos’a gelince: O Avrupalı bir ülkenin devlet başkanı sıfatıyla, yalnız bir Avrupalı değil, aynı zamanda “Avrupalı bir devlet başkanıdır”. Bu durumda, Avrupa’nın, bütün Avrupa kazanımlarına sahip olduğunu kabul ettiği, kendilerinden biri olarak gördüğü, ona göre davrandığı, davasına sahip çıkıp Türkiye’ye karşı savunduğu bir kişiyi Avrupa’nın varlığını bile kabul etmediği, içinde yüzdüğü izolasyondan çıkarmaya bile tenezzül buyurmadığı biri tarafından Avrupalı kabul edilmemesinin kıymeti harbiyesi ne olabilir ki? ??? Sanırım, siyasette seçkin yerlere yükselmiş bir kişi olan M. Ali Talat bunları zaten biliyordur. Herhalde onun sözünü ettiği Avrupalılık başka bir şey olmalıdır. Bizde Osmanlı’dan beri yaygın kanıya göre, Avrupalı bilimde, uygarlıkta gelişmiş, aydınlanmayı yaşamış, yaşamak ne söz, yaratıp özümsemiş seçkin kişidir. Bu yaygın kanı hiç de gerçeklerle bağdaşmaz değildir. Bu Avrupa’nın gerçek yüzlerinden biridir. Ama unutmayalım ki, bu nitelik ne yalnızca Avrupalıya özgüdür ne de Avrupalı yalnız bu nitelikleriyle tanımlanabilir. Art niyetli, peşin hükümlü, emperyalist tavırlar da, Avrupalının niteliklerinden biridir. Bu niteliklerin biri öbüründen baskın olmadığı gibi, birinin fark edilmesi, öbürünün göz ardı edilmesine de yol açmamalıdır. Unutmayalım ki, Rönesans, reform, aydınlanma, Fransız Devrimi’nin getirdiği kazanımlar hep Avrupa’nın ürünleri olduğu gibi, bağnazlık, ırkçılık, emperyalizm de, aynı odağın vasıfları arasında yer alır. Yeryüzünün tarih boyunca yaşadığı en yıkıcı iki savaş da Avrupa odaklı ve markalıdır. Bu iki gerçeği bir arada göremeyenler ise Avrupa karşısında, kompleksli ayran budalası hayranlığı ile aptal, tepkici bir kin arasında kolan vurup dururlar. ??? Yukarıda saydığım niteliklerinden hangisi ağır basarsa bassın, Avrupalı hesabını, kulağına fısıldanan vaatlerin ışığında değil, kendi çıkarlarının ekseninde yapar. Bu yüzden de kolay kolay, çıkarlarını bir kenara itmez ve faka basmaz. Doğrusunu isterseniz, bu açıdan bakınca Kıbrıslı Rumlar ile liderlerinin tavırları, Kıbrıslı Türkler ile onların şimdiki liderlerine oranla daha Avrupalıdır. Avrupalı ulusal çıkar ile şovenizmi birbirinden ayırabilecek kültür ve bilgi birikimine sahiptir, kimsenin “canım sen enternasyonalistsin, bu çerçevede ulusal çıkar hesabı mı olurmuş” yollu tavsiyelerine ya da “küreselleşen dünyada artık ulusal çıkar kavramı mı kaldı?” yollu çıkışlarına kanmaz. Avrupalı kafası, yıllar yılı şoven tavrı hiç değişmemiş olan AKEL’in bu niteliği karşısında apışıp kalmaz, çünkü Avrupalı kafası söylenen söze, yapılan vaade değil, yapılan işe bakar. Avrupalı kafası, ister olumlu, ister olumsuz yönüyle olsun, kendine yardımdan aciz olana değil, kendi benliğine sahip çıkıp, kendi ayakları üstünde durmaya yatkın olana, her şeyden önce kendi kendine yardıma dönük olana yardım eder ki, akıl ve mantık da zaten bunu emreder. Şimdi bütün bu gerçeklerin ışığında, elimde olmadan ve çok özür dileyerek şu soruyu sormadan edemeyeceğim: Papadopulos’u Avrupalı olmamakla suçlayan M. Ali Talat ne kadar Avrupalıdır? Bir Devrimcinin Ölümü... ir ışık ırmağı düşüyor Kandilli sırtlarından. Büyükdere kıyılarından bir gemi açılıyor Karadeniz’e... Bense, hüzün yüklü bir gecede pelinlerle mandalinalar arasında Elitis’in küçük yeşil deniz kıyısını düşlüyorum... O deniz fenerinin, ayın bittiği yerde hafif bir poyraz esiyor... Rumeli Feneri bu saatlerde yanıp sönerken, sevdalanıp yaşadığımız koyu mavi koydaki yaz akşamlarını, Helena’yı, tüm güzel kadınları, beyaz badanalı evin duvarları önünde belirgin çizgilerle duran gölgeleri arıyorum... Tüm sevdiklerim, el sallayarak ayrılıyorlar birer birer... Adem Sağlam’ın Zürih’te öldüğünü öğrendiğimde 25 yıl öncesine gittim. Semih Balcıoğlu’nun beklenmedik kaçışından çok etkilendim... Güleç yüzlü, dost ve arkadaş canlısı Adem ve kahkahalarıyla sevgiyi ören, yüreğinden sıcaklık fışkıran Semih Ağabey... 1979 Ağustosu’ydu. İzmir’deydim. Semih Balcıoğlu, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı, ben de merkez yönetim kurulu üyesi. Bir sergi açmıştı İzmir’de... O Kordonboyu gecelerinde, masada attığı kahkahalar körfezin derin sularında yankılanırken, Aziz Nesin, Demirtaş Ceyhun, Tayyar Eraslan, Amele Erol (Erol Özkök) ve Muzaffer İzgü çıkagelmişti. Bir ölüm haberi daha aldım İzmir’den, Serdar Kızık’ın ‘‘Üç Nokta’’ yazısını okuyunca Cumhuriyet’in Ege ekinde: ‘‘Eski Köy Enstitülü devrimci Haşim Kanar, ozan Haşim Kanar öldü.’’ ??? 79 yaşındaydı Haşim Kanar... Salihli’nin Gökeyüp Köyü’nde doğmuş, 1944 yılında İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsü’nü, 1947’de Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitirmişti. 19651966 yılında Türkiye ve Ortadoğu Kamu Yönetim Enstitüsü’nü, dışarıdan da Gazi Eğitim Enstitüsü’nün üç yıllık İngilizce Bölümü’nü bitiren Haşim Kanar, 1977 yılında öğretmenlikten emekli olmuştu... O, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) üyesiydi, otuz yıllık öğretmenlik yaşamında hep ‘‘sakıncalı’’ görüldü. Emeklilik döneminde de boş oturmadı ve 1994 yılında Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İngilizce Bölümü’nü tamamlayıp 67 yaşında üniversite çıkışlı oldu... Atilla Er’in hazırladığı ‘‘Köy Enstitülü Bir Ozan: Haşim Kanar’’ (Etki Yayınları) kitabını okuyorum, bir ışık ırmağının düştüğü Kandilli sırtlarından İstanbul’u seyrederken... Haşim Kanar, 1964 yılında Eskişehir’de ‘‘Komünizm propagandası’’ yapmaktan yargılandı. 12 Eylül’den sonra TKP üyesi olarak yargılandı. İki oğluyla birlikte 14 ay hapis yattı. ??? Haşim Kanar’la birkaç yıl önce İzmir’de karşılaşmış, Serdar Kızık’la birlikte uzun uzun sohbet etmiştim... B ZAVALLI KOCACIĞIM, İLK KEZ OTOMOBİLE BİNİYOR... Suç işleme bakımından dünyada en büyük paya sahip ülkeler arasında yer alıyor Suçlular cenneti: Türkiye Gül VONAL Türkiye, suç oranı bakımından genelleme yapıldığında dünyada en büyük paya sahip ülkeler arasında yer alıyor. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, “suçla mücadelede önemli mesafe kat edildiğini” açıklarken terör, asayiş, bilişim ve diğer suçlar göz önüne alındığında Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da suç ve suçlu sayısı sürekli artıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2006 Suç İstatistikleri Raporu’na göre Türkiye’de geçen yıl bir günde ortalama 1500’e yakın suç işlenirken bu yılın ilk 9 ayında bir günde işlenen suç sayısı 2 binlere dayandı. Asayiş olaylarında yüzde 60’a varan bir artışın yaşandığını ortaya çıkaran rapora göre, geçen yıla oranla artış gösteren suçlar arasında tehdit 10 bin 809’dan 21 bin 204’e yükselerek ilk sırada yer aldı. Mala karşı işlenen suçlar arasında ise ev, otodan hırsızlık ve kapkaçtaki artış dikkat çekici boyutlara ulaştı. 2005 yılında evden hırsızlık 53 bin 932 iken bu yılın 9 ayında 67 bin 70’e, otodan hırsızlık 39 bin 705’ten 53 bin 20’ye yükseldi. Geçen yıl işlenen 7 bin 168 kapkaç olayı ise bu yıl 9 bin 668’e çıktı. Emniyet verilerinde şaşırtıcı istatistikler organize halinde işlenen suçlarda kendini gösterdi. Verilere göre 2005 yılında 1574 organize suç olayı gerçekleşirken bu yılın ilk 9 ayında bu sayı 1306’ya düştü. Organize suçlar arasında yalnızca kaçakçılık ve nükleer madde kaçakçılığı suçlarında artış gözlendi. Geçen yıl 54 toplu kaçakçılık olayına karşılık bu yılın 9 ayında bu rakam 67’ye, nükleer madde kaçakçılığı ise 3’ten 4’e çıktı. UÇ CENNETİ İSTANBUL İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün verilerine göre ise geçen yıllara oranla gasp ve kapkaç olaylarındaki artışın cinsel suçlara kaydığı gözleniyor. Bu suçların başında ise pornografi içerikli film izlemek, izlettirmek ve çocuk pornosu gibi suçlar göze çarpıyor. Geçen yıl sayısı 1802 olan müstehcen sayılabilecek suçlar bu yıl 2 bin 402’ye, 992 olan ırza geçme olayı 1206’ya, 232 olan evlenme vaadiyle kızlık bozma 318’e, 341 olan pornografik yayın izleme ise 582’ye yükseldi. YUŞTURUCUDA YÜZDE 100 ARTIŞ İstanbul’da uyuştucu madde kullanımı ve satışı geçen yıllara oranla yüzde 100 arttı. 2005 yılında ele geçirilen 195 bin 701 adet Extacy hap, bu yıl içinde 1 milyon 164 bin 260 adede yükselirken yine geçen yıl ele geçirilen 612 kilo esrar 2006’nın ilk 9 ayında 1 milyon tona, kokain ise 5 kilodan 75 kiloya ulaştı. Operasyonlar hakkında bilgi veren emniyet yetkilileri, Türkiye’nin uyuşturucu trafiğinde önemli bir kavşak olduğuna dikkat çekerek “Özellikle Avrupa’dan gelen ve Arap ülkelerine gönderilmek istenen uyuşturucu maddeler için ülkemiz güzergâh olarak kullanılıyor. Biz 300 kişilik uzman kadromuz ve son derece gelişmiş teknolojik imkânlarımızla uyuşturucu tacirlerine göz açtırmıyoruz’’ diye konuştular. İstanbul’un suç haritası hakkında bilgi veren emniyet yetkilileri uyuşturucu maddelerin en fazla Esenler Karabayır Mahallesi, BeyoğluTarlabaşı, Gaziosmanpaşa Sarıgöl ve Merkez mahallesiyle Kuştepe ve Küçükbakkalköy’de ele geçirildiğini belirttiler. BİN POLİS İŞTEN ATıILDI Raporlara yansıyan veriler, suçlara yalnızca sivil yurttaşların değil, bu suçları önlemekle görevli olan emniyet mensuplarının da karıştığını ortaya koyuyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, son 10 yılda 2 bin polis çeşitli suçlardan işten atıldı, 320 emniyet mensubu ise intihar etti. Geçen 6 yıllık süre içinde ise 83 bin polis disiplin soruşturması geçirdi. 2004’te 9 bin 922, 2005’te de 7 bin 749 personele uyarı cezasından meslekten atılmaya kadar çeşitli cezalar verildi. 2000 yılından bu yana ise disiplin soruşturmasına uğrayan 83 bin 529 polisten 62’si devlet memurluğundan, 1436’sı da meslekten ihraç edilirken 14 bin 969’u ise geçici olarak emniyet teşkilatından uzaklaştırıldı. Aynı süre içinde 16 bin 44 polisin maaşı kesilirken 9 bin 285 polis kınama, 1971 polis de uyarı cezası aldı. Bunlardan 133’ünün dosyası zamanaşımına uğradı, 1691’i de affedildi. 29 bin polis hakkında ise cezaya gerek olmadığı sonucuna varıldı. İdari cezaların dışında 8 bin 938’ine de resen ceza verildi. U 2 renkli ilan S Haşim Kanar devrimciydi, sosyalistti, adam gibi bir adamdı... Dün bunları düşündüm... Dönekliği, ikiyüzlülüğü, ayak oyunlarını... Hepsi boş şeylerdi!.. Haşim Kanar’ın kitabının sayfalarını çevirdim... Vedat Günyol’la, Sabahattin Eyüboğlu’yla dostlukları olmuştu Haşim Ağabey’in... Şiirlerini Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Osman Darıcı, Turan Aydoğan’la birlikte okurdu 1960’larda Ankara’daki toplantılarda... Son yıllarda her toplantıda Mustafa Kemal Atatürk’ ün aydınlanma devriminin kazanımlarını anlatıyordu hep... ??? Atilla Aşut’un yakın arkadaşıydı. Mamak Cezaevi’nde yatarken, kızı Ekin için şu şiiri yazmıştı Haşim Kanar: Ben bugün kızımı gördüm./Kutup yıldızımı,/Yaşam hızımı,/Yürek sızımı gördüm. Ben bugün kızımı gördüm/Yavru ceylan bakışlı,/Kıvırcık ipek saçlı,/Kara kuzumu gördüm. Ben bugün kızımı gördüm./Kızımda iki gözümü,/Gülen yüzümü,/Ateşli sözümü gördüm. Ben bugün kızımı gördüm./Fırtınalı açık deniz yolculuğunda,/Güneş koruyuculuğunda,/Şimşir tekne ucunda özümü gördüm. Ben bugün kızımı gördüm./Geride kalan çetin günler,/ Gide gelmeye günler,/Baba diye ünler yürek közümü gördüm. Ben bugün kızımı gördüm./Bir düş gibi,/Dokuz ay karanlıkta yürümüş gibi. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69 asirmen?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle