28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Dünyanın en eski düğün resmi... Özgen ACAR öke’den Bafa Gölü’ne kadar olan alan, Ege Denizi’nin bir körfezi olup erozyon sonucu önü kapanınca denizden 30 km. içerideki bir göle dönüştü. Göl üzerindeki adacıklarda kilise, gölün karşı kıyısında ise bazı sur duvar kalıntılarını görebilirsiniz. 15 yıl öncesine değin “Heraklia Latmos (Latmos Herkülü)” bir YunanRoma kenti olarak bilinirdi. Kentin sırtını dayadığı “Latmos (Beşparmak)” Dağı, “havayağmur” tanrısından dolayı kutsal kabul edilirdi. Daha sonraki bin yıllarda “Zeus Akraios (Doruktaki Zeus)” adına yapılan bir tapınağın kalıntıları da bulundu. C röportaj ESİNTİLER ZEYNEP ORAL 24 KASIM 2006 CUMA İçimizdeki Şiddeti Fark Etmek İçin, İçimize Bakmak... dardında zirveye taşıyor. İçimizdeki şiddet hukuku ele geçiriyor. Erzincan’ın bir köyünde iki kişinin, bir kız çocuğuna defalarca tecavüz ettiği iddiasıyla yargılandığı davada, kız çocuğu ifade verirken, dışarıda yüzlerce insan, “Tecavüzcülere idam” diye haykırıyor. Kız çocuğu 7 yaşında. Sanıklar 65 ve 42! Derken mahkeme keşif yapıyor. Ve kız çocuğu keşfe götürülüyor. Olay yerini, mekânı göstersin diye… Psikolog, doktor olmaya gerek yok durumun vahametini kavramak için herhalde! İçimizdeki şiddet kadınlara, çocuklara daha kolay gücünü gösterebiliyor. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddete karşı mücadele edenlere gözdağı veriyor, onlara tehdit oluşturuyor! İçimizdeki şiddet bugün töre, yarın namus diye diye karşımıza çıkıyor… İçimizdeki şiddet, 12 Eylül’ün sorgulanabilmesine bile öfkeleniyor. Bu yüzleşme, bu hesaplaşma olmasın ki, bu şiddet, bu baskı, bu çarpık ilişkiler, yozluk, bu yüzsüzlük devam etsin diye… İçimizdeki şiddetin, Ömer Uğur’un “Eve Dönüş” filmine bile tahammülü yok! Oysa, “bilmiyordum görmedimduymadım, benim ilgim yok”lara sığınanlara, “olmamış gibi yapanlara” bir ders niteliğindeki, müthiş etkileyici, herkesin görmesi gereken bir film bu. İçimizdeki şiddet, medyada, bir yandan “Şiddete nasıl karşı çıkalım” programları yaparken, manşetler atarken, bir yandan da aynı medyada şiddet üreterek kendini çoğaltıyor ve yaygınlaştırıyor. İçimizdeki şiddet, gelir dağılımındaki uçurum büyüdükçe, içimize, daha derinlere kök salıyor… İçimizdeki şiddet, politik, toplumsal, ekonomik, kültürel her alanı ele geçirmiş, ülkeyi esir almış durumda. Eğitimden (şu son Eğitim Şurası’nı düşünün!) sağlığa, her alanda şiddet! İçimizdeki şiddet kurumsallaşmış artık! Bireysel şiddet, toplumsal şiddete dönüşmüş! Bir an için susup bunun farkına varalım, bunun bilincine varalım diyorum… Şiddeti benimseyen, şiddetten medet uman, şiddeti çoğaltan, yayan her şeyi geriletmek, ortadan kaldırmak için elbet elbirliğiyle çalışalım, kısa ve uzun vadeli politikalar, eğitim programları, yayınlar, etkinlikler vb. elbet yapalım… Ama önce… (Bunları bana yazdıran belki de yazılarımdan birine öfkelenmiş kimi okurların benim bu gazetede, Cumhuriyet’te işim olmadığını söylemesidir… Bilemiyorum.) Ama önce, şöyle bir durup kendimize, kendi içimize bakalım. İçimize… zeynep@zeyneporal.com Faks: +90 0 212 257 16 50 S Düğün resmi (çizim)... Fotoğraflar: Anneliese PeschlowBindokat Resim çizimleri: Murat Gülyaz Renklendirme: Mirem Çelem mızı kullanılmış. Balıktaş Mağarası’nda özellikle kadınlarda sarı renk de görülüyor. “Peschlow heyeti” resimde kullanılan boyanın Latmos’taki “demir oksitten” elde edildiğini, demir tozunun sıvıyla karıştırılıp parmakla ve bazı durumlarda bir nesne ile kaya duvarına sürüldüğünü ortaya koydu. liriz. Bu resimden bir yıl önce, Karadere Mağarası’nın girişinde “horon teper” gibi dans eden erkekler betimlemesinin bulunduğunu da dikkate alalım. Denizden 290 m, dere yatağından ise birkaç metre yüksekteki bir mağaranın tavanında büyükçe boyanmış bir çift, resmin sağında daha küçük boyda, ayaklarının kıvrımlı biçimlerinden dans ettikleri anlaşılan altı kadın görülüyor. Kadınlar üçer üçer bir erkekle gruplara bölünmüş. Solda üçlü bir başka oturan kadın grubu yer alıyor. Dr. Peschlow, “8 bin yıllık bu resmin dilini, bunu bir evlilik töreni olarak günümüze çevirebiliriz” dedikten sonra ekliyor: “Bu durumda, ister sanat tarihi, ister insanlık tarihi açısından baktığımızda bu bir ilk evlilik törenidir. Mağaranın tavanını tümden kaplıyor. Burada hareketleri ve canlılığı yansıtmak için bir simetriye gidilmemiş. Büyük boyutla vurgulanan çift tam ortada değil. Sağda, sola Y TANRIÇASININ ÇOBAN SEVGİLİSİ A Prehistorik duvar resmi. (Çiftler) Yörenin ünlü öyküsü, bu dağda yaşayan avcıçoban Endymion ile ay tanrıçası Selene’nin aşkını anlatır. Tanrıça, tanrıların tanAĞ TANRISININ TAPINAĞI rısı Zeus’tan mağarada uyuyan çobanın hiç uyanmamasını, sonsuza değin genç kalmasını sağlamasını ister. Bu aşktan 50 kız ve bir Karadere Mağarası’nda, 1m genişlik yarım erkek çocuğu olur. Öykü, antik dönemde, şimetre yükseklik gösteren bir resimde 13 kiirlere, resimlere ve mermer kabartmalara şi var. Farklı boyutlardaki insanlar resme dekonu olmuştur. Eğer, antik kentin içinde dorinlik ve ilginç bir devinim veriyor. Resimde lunayın olduğu bir gece göle, değişik bir dobir kadın, bir hayvan dışındakilerin tümü ğa yapısına sahip Beşparmak Dağı’na bakaerkek. Ön planda vurgulanan T biçimli bacak olursanız, öykünün neden burada yaraşı olan bir kişi ve daha küçük ölçekte bazı tıldığını kolayca anlarsınız. benzerleri resimde yer alıyor. Öteki kaya reSöğütözü Köyü’nde arıcılık yapan Yaşar simlerinde insanlar çıplak iken, bu resimdeBeşparmak, antik kentte yüzey ve çevre araşkilerin uzun giysileri var. Daha kutsal görütırmalarını sürdüren Dr. Peschlow’a, Göknümlü bu kişilerden öndeki, Hitit dünyatepe yöresindeki inlerde gördüğü resimlersında da görülen “dağ tanrısı” olasılığını arden söz eder. Birlikte gittikleri mağarada keologlara düşündürüyor. Peschlow, kaya üzerine boya ile yapılmış reBu “büyük” tanrının, simleri görünce şaşırır. Çünkü, böylesine bir arkasındaki T kafalılarla resim, değil dünyada bu yörede dahi hiç bibirlikte tıpkı Hitit, sonralinmiyordu. Anadolu ya da Ortadoğu’da kaki yüzyıllarda Yunan tanyalara kazınmış resimlerden farklı olan bu rılarının “karargâhı” diyekaya resimleri boya ile yapılmıştı. (Cumhubileceğimiz “Latmos riyet BilimTeknik’te 22 Temmuz 1995’te pantheon”unu simgelediokurlarımıza duyurmuştuk.) ği sanılıyor. Mağaranın giBayan Peschlow, o günden sonra bugüne rişinde çanak biçimli bir değin 200 km2’lik bir alan içinde 500 insan adak oyuğu var. Ayrıca, çiziminin de yer aldığı 160 değişik resim gruoradan bakıldığında dağın bu daha buldu. Resimler, daha çok göl kıyıdoruğundaki kutsal taş sına yakın yamaçtaki “mağaramsı” kaya kogörülüyor.. Ötekilerine kıT kafalı Tanrı fotoğrafı... vuklarının iç yüzeylerine, doğanın düzelttiyasla daha geniş bu alanın ği düz alanların oluşturduğu nişlere, bazıları da aşınmış yüHitit Prens Mührü... zeylere yapılmışlardı. Resimlerin olduğu kaya kovuğumsu inlerin bazılarında su kıyasla daha çok insan var. Kadınların harekaynıyor ya da derecikler geçiketli oldukları, dans ettikleri, eğilimli koyor. Ancak dört resim, gerçek numları ve bacaklarının bükülmüşlüğünden mağara içinde olup ötekileri anlaşılıyor. Resim doğasal bir biçemde yapılgün ışığı görüyor, hatta bazıları mış.” doğrudan güneşe bakıyorlar. Alman Arkeoloji Enstitüsü’İTİT PRENSİNİN MÜHRÜ nün Başkanı Prof. Harald Hauptmann, resimleri “İki değişik biçemin görüldüğü ve gerek biBir başka olağanüstü buluntu ise bin metçem gerekse konu bakımından re yükseklikteki Sakarkaya köyü yakınında kendi içinde bütünlük oluştuHititLuvi dilindeki bir hiyeroglif yazıttır. ran bu kaya resimleri grubu, neYazıt, Hitit prensi KupantaKuruntiya’nın olitik ve kalkolitik dönemlerde mührü niteliğinde. Mira’ya kral olan prenAnadolu’da geçerli olan dinsel inanç dünyabir tapınak olduğu anlaşılıyor. sin adının buraya İÖ 14. yy. sonlarında kasını yansıtmaktadır” sözleri ile yorumluyor. Prof. Haupthmann, Latmos kaya resimlezınmış olması önem taşıyor. rindeki bu olguyu şöyle değerlendiriyor: İzmir yakınlarında Karabel ve AkpıATMOS’TA “AİLE” “Yörenin yaşam dolu betim dili ve simgesel nar’dan sonra Ege’de bulunan bu yazıt HiÖNE ÇIKIYOR içeriğinde, Karia’nın hava tanrısı ve Eski tit İmparatorluğu’nun genişleme sınırları Anadolu’nun dağ tanrısının çok eski söylenhakkında önemli ipucu veriyor. Mühürle yö“Paleolitik (Yontmataş)” döneminde rastceleriyle dolu bir kutsal dağın kökleri çok esrenin neolitikten Hitit’e, Karya Satraplığı’nlanan bazı mağara resimleri kadar büyük olkilere uzanan büyülü törenleri, izleyicinin dan Yunan, Roma’dan Bizans’a, Menteşe mayan, İÖ 84 bin yılları arasına tarihlenen gözleri önünde canlanır. Bu nedenle, Ege Beyliği’nden Osmanlılara kadar uzanan taLatmos’takiler, küçük boyutlu, simgesel nikıyısının yakınındaki, Batı Anadolu’nun errihsel bağlantısında zincirin önemli bir haltelikli resimlerden oluşuyor. “Çöp adam” ken dönemlerine ait bu betim dünyası, tüm kası da ortaya çıkarılmış oldu. Kentin kuzegörünümlü erkekler hep karşıdan, güçlü dünyada örnekleri bulunan kaya resim sanayinde Kuletepe’nin güney yamacının kaya kıvrık kol ve bacakları ile betimleniyor, cintı içerisinde benzersizdir. Erken dönem inresimlerini yapan insanların genel yaşam alasel organları görülmüyor. Kadınlar ise tıpkı san resimleri Anadolu’nun tarihöncesi arnı olduğu düşünülüyor. Bu yörede, Sisam Konya Çatalhöyük, Burdur Hacılar ana tankeolojisi konusunda, yakın dönemde yapıAdası’nda bulunan İÖ 65 bin yılları benzerıçaları gibi dolgun kalçaları ile daima yanlan en büyük keşiflerden biridir.” ri seramikler, 13 cm uzunluk ve 9 cm yükdan betimlenmişler. Balıktaş Mağarası’nda, dağ yükseltilerinin sekliğindeki pişmiş topraktan başsız, bir baÖykü gruplarını, kilim motiflerini yansıaltında uzanan bir meandır, yanında denizin cağı ve gövdenin bir bölümü kayıp bir ayı tan bezemeler, Latmosluların dağ tepelerindalgalarını yansıtan bezemelerin önünde heykelciği de ele geçti. Ayı figürü Doğu Ege den gördükleri Menderes’in kıvrımlarından sanki bir geometrik doğa resmi ortamında için ender bir buluntu olup Batı Anadolu’da adını alan “meander (büklüm)” çizimleri, el kucaklaşan, belki de sevişen bir çiftin yanınbulunan en eski ilk ayı heykelciğidir. ve ayaklar tamamlıyor. Ege’de olmasına kardaki karede, bu sevişmenin sonucu olan bir Malkaya Mağarası’nda “obsediyen (volşın Latmos kültürü, Çatalhöyük ve Hacılar kız çocuğunun annesi ile oynadığı görülüyor. kanik cam)” ve çakmak taşından ok uçları, bezemelerine benzerlikleri ile Orta AnadoÇayırlık mevkii denilen bir alanda Çatalhöorak bıçakları, yassı baltacıklar, pişmiş toplu’yla bağlantıyı kanıtlıyor. İÖ 6. binyıl Hayük’ün duvar resimlerinde rastlanan, yakın raktan yarım küre biçiminde dokuma ağırcılar seramiklerindeki el betimleri ile günüdönem kilimlerinde de görülen iç içe geçmiş şakları, idoller, midye, balık kalıntıları, alamüz Şanlıurfa köylerinde kerpiç duvarlı evbaklava biçiminde geometrik bezemeler bugeyik, yaban keçisi, domuzu, kınalı keklik ve lerin pencere çevrelerine nazarlık amacıyla lunuyor. kaya güvercini kemikleri ile evcil keçi, koduvara kireçle yapılan el baskıları geleneği Şimdi, başlangıçta sözünü ettiğimiz Bafa yun, sığır ve köpek kemikleri de bulundu. Latmos’ta yaygın olarak görülüyor. Latmos Gölü’nün kuzey kıyısındaki İkizada’nın karŞimdi, doğanın binlerce yıllık olumsuz etkaya resimleri Anadolu çıkışlı olarak Ege şısındaki yamaçta bulunan tarihin en eski kileri altında kalan bu olağanüstü buluntuadalarından seke seke Avrupa’ya yönelen düğün betimlemesine ların nasıl korunarak geleceğe bırakılacağı neolitik göçe yeni bir önemli bakış açısı ekgeçebisorunu öne çıkıyor. Bazıları, kayaların koliyor. numlarından dolayı yağmurdan korunmuş, Kaya resim sanatı, neolitik dönemden beancak tabanda oluşan nem resimlere yer yer ri doğal olarak insanlar, hayvanlar karşısınzarar vermiş durumda. Bazı bölümlerin da ya avcı ya da çoban olarak, bazı konumkayboldukları görülüyor. Yaklaşık dörtlarda ise çiftçi ve savaşçı betimlemeler ile te biri tam olarak korunan, ancak yağbaşka yörelerde biliniyor. Batı Avrupa’daki murgüneş etkilemesi sonucunda çathayvan ağırlıklı buzul dönemi mağara relayan bazı kayalar üzerindeki resimlesimlerinden farklı olarak, Latmos resimlerin ise ivedi olarak korunmaları gererinde kadınerkek çiftler, çocuklu aileler, çokiyor. cuğu ile oynayan anneler, bireysel insan deLatmos kaya resimlerinden oluşan ğil, insan toplulukları, özellikle “aile” öne fotoğraf sergisi 26 Kasım’a kadar İsçıkıyor. tanbul’da Sadberk Hanım MüzeAynı mağaradaki bazı resimlerin dahi si’nde görülebilecek. Fotoğraflar aynı elden çıkmadığı, biçemlerinden deAnkara’da sergilendikten sonra temelğişik ressamlarca farklı zamanlarda yali olarak Muğla Müzesi’nin özel bölümünde pıldığı anlaşılıyor. Resimlerde yalnızca kırsürekli olarak ziyaretçilere sunulacak D H L arşamba akşamıydı. Ortaköy’den Beşiktaş’a trafik sanki akıyor gibi… Ne de olsa saat 21.00’i geçmiş. Ters yönde ise iki sıra araç tampon tampona ilerliyor, daha doğrusu ilerlemiyor… Ansızın… Ansızın Çırağan Otel’inin oradan üç dört polis ya da koruma arabası, sirenlerini çalarak, tepedeki beyaz, mavi, kırmızı ışıldaklarıyla trafiğin içine dalmaya çalıştı. Aksi yönden gelen araçlar, o anda, yine tampon tamponaydı. Ne öne, ne arkaya gidemezler, isteseler de yolu açamazlardı. Tek çare, otomobillerin buhar olup uçmasıydı ki, bunun henüz bir yolu bulunamadı… Çok hem de çok öfkelendi polis ya da koruma araçlarından biri. Öfkesini kusmaya kararlıydı. Anayola girip Beşiktaş’a yöneldiğinde etrafa şiddet saçtı. Zikzaklar çizerek, karşıdan gelenlerin üzerine sürerek, önünde kalanın canına okuyarak, yayaların üzerine hamle yaparak ortalığa dehşet saçtı.. (Plakası 34 L 9843’tü. Belki ilgilenen olur.) Çevrenin tepkileri şöyleydi: Kimi korkup kaçtı, kimi kaldırıma sığındı, kimi lanet, kimi okkalı küfürler etti, kimi de çok kızıp “Gebertmeli bunları” diye fikrini beyan etti. Sokaktaki şiddetin yoğunluğu bir anda elle tutulur, gözle görülür somutluğa bürünmüştü. Üstelik abuk sabuk bir neden, bir gerekçeyle… İçimizdeki şiddet her zaman böyle basit, anlık nedenlerle, abes gerekçelerle su yüzüne çıkmıyor. Sinsi sinsi hücrelerimizi ele geçirirken her zaman böyle somutluğa bürünmüyor. Sanki yokmuş gibi yapıyor… En tehlikelisi de bu! ??? İçimizdeki şiddet cerahat toplamış, cılk yara, vıcık vıcık yara olmuş, tüm bedenleri ve ruhları sarmış… Yaraların içinde kurtlar oynaşıyor, kurtlar ürüyor, kurtlar cerahati, kusmuğuyla, pis kokusuyla her yere taşıyor… İçimizdeki şiddet kan olmuş oluk oluk akıyor, uzak durmak olanaksız, herkese sıçrıyor… İçimizdeki şiddet, F tipi cezaevlerinde hücrede, tecrit hücresinde tutulanlara, hiçlik, yokluk olmuş. İnsanlık dışı muamele, tutukluluktan öte ikinci bir ceza, işkence olmuş... İşkence yoktu hani! İnsana dair ne varsa, ondan mahrum bırakılmaktan âlâ işkence mi olur! Altı yıldır sürüyor bu işkence! İçimizdeki şiddet, bu insanlık dışı cezaya karşı duran avukat Behiç Aşçı’ya ölüm orucu olmuş! Bugüne dek tecritle ilgili ölüm oruçları ve müdahaleler sonucu 122 kişinin öldüğünü biliyor musunuz! Ve bu yokluk, hiçlik, işkence, ölümler karşısında suskunluk, vurdumduymazlık, bana necilik sürdükçe cerahat hepimize yayılıyor, kan hepimizi boğuyor. İçimizdeki şiddet, bugün ülkemi; çocuk pornosu, çocuk fuhşu, çocuk istismarında, dünya stan Ç Türk sinemasının 92. yılı kutlandı İstanbul Haber Servisi Türk sinemasının 92. yılı, Beyoğlu Belediyesi'nce düzenlenen etkinliklerle kutlandı. Kutlama etkinlikleri kapsamında ilk olarak Pera Müzesi'nde kokteyl düzenlendi. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, kokteylde yaptığı konuşmada, sinema deyince akla Beyoğlu'nun geldiğini, bu semtin Türk sinemasının doğduğu mekân olduğunu anlattı. Sinema sanatçısı Hülya Koçyiğit de Türk sinemasının 92 yıllık oldukça büyük bir deneyime sahip olduğunu ve pek çok önemli sanatçı yetiştirdiğini vurguladı. Kokteylde, üzerinde Türk sinemasına emek vermiş bazı sanatçıların resimlerinin yer aldığı 92. yıl pastası, sanatçılar ve Demircan tarafından kesildi. Kokteylin ardından Odakule'ye giden Demircan ve sanatçılar, burada Atilla Dorsay'ın ‘‘Türk Sinemasından Portreler'' sergisinin açılışını yaptılar. Kokteyl ve açılışa, Sevda Ferdağ, Eşref Kolçak, Şerif Sezer, Yusuf Sezgin ve Ertem Göreç'in de aralarında bulunduğu Türk sinemasına emek vermiş isimler katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle