10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1874 yılına gelindiğinde Osmanlı devlet gelirleri 18 içerisinde, ihracat altı misline (4,7 milyon Osmanlı milyon İngiliz lirası civarındadır, buna karşılık lirasından 28 milyon Osmanlı lirasına), ithalat da yıllık faiz ödemeleri 11 milyon İngiliz lirasıdır. Yeni sekiz misline (5,2 Osmanlı lirasından 40 milyon borç almadan borç servisi yapılması söz konusu Osmanlı lirasına) çıkar. Osmanlı ülkesinde üretilen değildir. 1840 ile 1875 yılları arasında dış finans ürünlerin yüzde 10 civarında bir miktarı ihraç çevrelerinin telkinleriyle uluslararası piyasalara pazarına yönelir. Dış ticaretin yapısı da değişir; uyum sağlamak için sık sık mali reform girişimleri ihraç malları tarımsal ve hayvansal yapılır ve "aferin, iyi yoldasınız" övgüleri alınır. Bir hammaddelerden, ithal malları ise dokuma, mamul taraftan da küresel ekonomi kendi krizlerini mallar, makine, silah ve cephaneden oluşur; dış yaşamaktadır. 1873 yılında yaşanan ilk küresel kriz ticaret hadleri aleyhe gelişir. Yapısal ve savaşların saadet zincirinin kırılarak Osmanlı’nın yeni borç doğurduğu ekonomik krizler birbirini izler ve siyasi alamamasına ve iflasına neden olur; 1874 yılında ve askeri gücünü kaybeden İmparatorluk hızla borç servisinin yarıya düşürüldüğü, 1875 yılında ise toprak yitirir. borçların tamamen dondurulduğu ilan edilerek 1980 yılında 24 Ocak kararlarıyla tekrar moratoryuma gidilir. Osmanlı devleti alacaklılarıyla başlayan ve altyapısı 12 Eylül müdahalesiyle anlaşamayınca İmparatorluğun mali kontrolü sağlamlaştırılan liberalizasyon, ekonomide geçici tamamıyla yabancıların eline geçer ve borçların bir ferahlama yaratır. İhracat ve ithalat hızla artar. tasfiyesi "Düyunu Umumiye" kurumuna bırakılır. 2007 yılına gelindiğinde, 1979’da 2,2 milyar dolar İmparatorluk çöküş evresinden parçalanma evresine olan ihracat 47 kat artarak 107,2 milyar dolara, 5 geçmiştir. Borçların tasfiyesi Osmanlı milyar dolar olan ithalat da 34 misli artarak 170 İmparatorluğu yıkıldıktan sonra da otuz yıl kadar milyar dolara ulaşmıştır. Dış ticaret açığı da 22 sürecek ve bir kısmı da genç Cumhuriyet’in de misli artarak 2,8 milyar dolardan 62,8 milyar dolara sırtına yük olarak binecektir. varmıştır. Önceleri küçük miktarlarda olduğu için turizm ve işçi dövizi gibi diğer dış alem gelirleri ile kapatılabilen dış ticaret açıkları, miktarlar arttıkça İkinci küresel dalganın dış kaynaklarla Türkiye’deki sembolü: Özal... kapatılmaya çalışılır. 2007 yılına gelindiğinde dış ticaret açığı 50 milyar doları, cari açık ise 35 milyar doları aşmıştır. Aradaki fark borçlanma ve sıcak para ile karşılanacaktır. C S TRATEJİ 7 yönelik düzenlemeler ve sanayileşme çabaları başlar. Ancak bu çabalar planlı, sistemli ve ulusal politikalara dayalı değildir. Bu dönemin uygulamaları popülist politikalarla destek bulur ve büyük kent çevrelerine doğru bir akın oluşturur. Bu karmaşa bir askeri müdahale ile sonuçlanır. 1960 da planlı dönem başlar ama ülkenin geleneksel güçleri planlı yaşamak ve gelişmekten sıkılmışlardır. "plan yerine pilav"ın tercih edildiği dönemle birlikte daha sonra ekonomik ve siyasi krizlere neden olacak sorunlar yığılmaya başlar. Artık Türkiye ekonomik ve siyasi sarsıntılarla birlikte yaşar. Ekonomik ve siyasi kırılma hatlarındaki enerji birikimi ekonomik çöküş ve askeri müdahale kırılmalarını yaşatır. Bu kırılmalardan en şiddetlisi ise 1980 Eylülünde yaşanır. Daha sonra 1980 sonrasında ekonomide yeni bir liberalizasyon dönemi başlar; hayali ihracatlar, banker faciaları yaşanır. Devlet hızla ve plansız olarak küçültülmeye çalışılır. BORÇ YÖNETME DÖNEMİ II. Küreselleşme dönemi Türkiye Cumhuriyeti için de bir borç yönetme devridir. Küreselleşme trenine binen ülkenin, 1980 yılında 15 milyar dolar civarında olan kamu borçlarını idare edebilmek ve mali disiplini sağlamak amacıyla aldığı yeni borçlar kartopu etkisiyle 2007 yılı sonu itibariyle 220 milyar dolara çıkmıştır. Ayrıca 2007 yılı sonuna gelindiğinde özel sektörün 150 milyar dolar civarında dış borcu bulunmaktadır. Türkiye yine dünyanın en yüksek faizini vererek borçlanabilmektedir; yirmi beş yılda ödenen faizlerin toplamı 400 milyar doları geçmiştir. Bu dönemde çeşitli krizler geçirilmiş, yeniden borçlanabilmek için uluslararası kuruluşlara uyum için reform paketleri verilmek zorunda kalınmıştır. Düyun’u Umumiye gitmiş yerine IMF gelmiştir. Borçlanma ancak özelleştirme ve yabancı sermaye konusundaki açılımlara bağlı olarak yapılabilmektedir. 1985 yılında Borsa kurulur; 2007 yılına gelindiğinde Borsa’da işlem gören senetlerin yüzde 70’i yabancıların eline geçmiştir; ekonomik çalkantı korkusuyla ülkenin geleceğini etkileyebilecek siyasi kararlar artık ancak cuma akşamları borsa kapandıktan sonra açıklanabilmektedir. Cari açık ancak borsaya dışarıdan akan sıcak para ile kontrol edilebilmektedir; krizi tetikleyecek herhangi bir davranış bir felakete yol açacaktır. Üretmeden tüketmek sevdası Türkiye’yi bir kez daha hasta adam haline getirmiştir. Ülkemizin bu geçmişinden alınacak olan en önemli ders Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki bağımsızlık özlemi ve inançla "Üreten Bir Türkiye" için hızla ulusal politikalara dönülmesidir. Kaynakların yeniden paylaşım mücadelesinin öne çıkacağı bir dünyada, ulusal politikalar uygulayabilecek siyasi iradeye olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. FİNANS, BORÇLANMA VE ÇÖKÜŞ 19. yüzyıldaki modernleşme hareketi, merkezi idarenin gelişmesini ve dolayısıyla giderlerinin artmasını gerektiriyordu oysa İmparatorluk uzun süreden beri mali sıkıntı içerisindedir. 1840 yılından itibaren, ihtiyaç duyulan rakamlar saraydaki gümüş ve altın kap kaçaktan sikke kesilerek veya Galata bankerlerinden alınan kısa vadeli borçlarla karşılanamayacak seviyelere ulaşır. Uluslararası sermaye çevrelerinin baskısına rağmen İmparatorluk dış borca karşı bir müddet direnir, ancak Ruslara karşı İngiliz ve Fransızlarla müttefik olarak yer alınan Kırım savaşının gerektirdiği masraflara dayanmak mümkün olmaz. İlk borç 3 milyon İngiliz lirası olarak 1854 yılında alınır; bunu takip eden yirmi yıl içinde 15 kez borçlanılır ve 1870’lerde Osmanlı borçları 242 milyon İngiliz lirasına ulaşır. Avrupa’nın hasta adamı artık kurtlar sofrasındadır; borç aldığı her yüz liranın kırk lirası borçlanma masraflarına ve komisyonlara gitmekte ve devletin eline altmış lira kalmaktadır. Dünyanın en yüksek getirisi Osmanlı tahvillerindedir. İlk borçlanmanın üzerinden birkaç sene geçtikten sonra borçlanmalar daha öncekilerin faizlerini ödemek amacıyla yapılır; Osmanlı maliyesi artık sadece borç yönetir hale gelir. Her yeni borçlanma ülke kaynaklarının işletmesinin veya gelirlerinin yabancılara açılmasını getirmektedir. 1866 yılında Osmanlı tahvil borsası açılır; "hava oyunları" banker facialarına yol açar. Cumhuriyet yönetimi ulusal, planlı karma ekonomi ile başarılı oldu. 1950’lere gelindiğinde ‘plan yerine pilav’ tercih edildi. 1980’de ikinci küresel dalga ile askeri darbe birleşince Osmanlı’nın son dönemi yinelenmeye başlandı. Çöküşten kurtuluşun yolu deneyimle sabit: Üretebilen Türkiye… CUMHURİYET DÖNEMİ Cumhuriyet dönemi büyük ekonomik sıkıntılarla başlar. İzmir İktisat Kongresinde sisteme karar verilmiştir. Karma ekonomik sistemde başlangıçta devlete büyük görev düşer. Türkiye’nin dört bir yanında altyapı ve temel sanayiler için büyük bir ulusal seferberlik başlatılır. Başarılı da olunur. Kalkınmanın üretimden geçtiğinin tüm ulusça kabul gördüğü bir dönem yaşanır. Mücadele ruhu ulusal kurtuluş savaşı ile ateşlenmiş, ekonomik alana da yansımıştır. İkinci dünya savaşı döneminde ise Türkiye ayakta kalmayı başarmıştır ve yoluna devam etmek için yeni yöntemlerle tanıştırılmaya çalışılır. Dış dünya jeostratejik öneme sahip bu bölgeyi kontrolsüz bırakmamaya karar vermiştir. Türkiye ekonomik ve siyasi olarak liberalleştirilmeli ve bölgede bir güç olmasına izin verilmemelidir. 1950 den itibaren liberal ekonomiye
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle