02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 USİAD Ekonomik Araştırmalar Çalışma Grubu [email protected] Tüketim ekonomisinin sonu yok... C S TRATEJİ olmaktan uzaklaşmış, hammadde bulduğu sürece üretim yapar olmuştur; "karaborsa" günlük ticari hayatı tehdit eder. 1980’lere Türkiye hiperenflasyondan bunalmış, döviz rezervleri sıfırlanmış, dış ticareti kilitlenmiş bir ekonomiyle girer. Dünyada II. Küreselleşme dönemi başlamıştır ancak Türkiye’yi yönetenlerde algılama sorunları devam etmektedir; Yeni Dünya düzeniyle ortaya çıkan sağanağın teslimiyet dışı nasıl karşılanabileceğinin analizi ve planı yapılamaz. Dünya ekonomisine hakim olan devletlerin arkasında nasıl bir sermaye birikimi, finans gücü ve sanayi üretimi olduğu, bu birikimlerin ne kadar uzun süreli korumacılık politikaları sonucu oluştuğu pek tartışılmaz. Yeni Dünya düzeninde yer almak, yurt dışında otel odalarına kapanıp çok kanallı televizyon seyretmek, ağzına kadar mal çeşitleriyle dolu hipermarketlerden alışveriş yapmak, otoyollarda makam araçlarıyla sürat yapıp kaset çalmak gibi özlemler aracılığıyla algılanmaktadır. Yine gümrük anlaşmaları imzalanır dışa açık büyüme modelleri benimsenir. Türkiye bir kez daha ekonomik ve siyasi yıkım sürecine sürüklenecektir. 19 . yüzyıl başladığında Osmanlı Devleti hala bir "devleti muazzama" dır ancak devleti yönetenler Osmanlı’da işlerin eskisi gibi gitmediğinin ve dünyada bir şeylerin temelden değiştiğinin farkındadırlar; I. Küreselleşme dönemi başlamıştır. Kapitalist gelişmenin getirdiği ekonomik güç diplomatik nezaket kurallarını yok etmiştir. Amerika Amiral Perry komutasındaki filosunu Japonya’ya gönderip savaş tehdidiyle limanların batı ticaretine açtırtmaktadır. Osmanlı’da yabancı elçilerin sadrazamları azarlama dönemi başlamaktadır. Osmanlı İmparatorluğunu yönetenlerde dünyadaki bu değişiklikleri algılama sorunları bulunmaktadır. Değişime ayak uydurmak zorunluluğu kendini net bir şekilde göstermektedir ancak geçmişte uzun süre fütuhatını kılıca dayandıran bir devlet olarak var olan Osmanlı İmparatorluğu’nu yönetenler yeni fütuhatların bundan böyle ticaret ile yapılacağını tam olarak görememektedirler. Yenilikçi ve dünyayı takip eden bir padişah olarak bilinen II. Mahmut, bir süreden beri tüccarlarına Osmanlı topraklarında kumaş satma imtiyazı koparmak için saraya dadanan İngiltere ve Fransa elçileri için, yakın çevresine "nedir bu, ikide bir bez satmak için gelir gider bu herifler" diye sormaktadır. Oysa bunlar emperyalizmin Osmanlı topraklarındaki ilk ticari hamleleridir ve yerel güçlerle olan kısa bir çatışma devresi başlatacaktır. İmalat sanayi, kapitalist üretim sürecine geçen dış dünyanın fiyat baskısını hemen hisseder. Kumaş için imtiyaz alan İngiliz ve Fransız tüccarlarının Galata sırtlarında ucuz kumaş satmak için kurduğu çadırlar, üretim ve satış tekeli oluşturan gedikler ve ganimet ekonomisinden uzaklaşıldığı için onlardan aldıkları haraçlarla geçinen yeniçeriler tarafından yağmalanacak ve bu tüccarların Galata’da konakladıkları hanlar basılacaktır. Daha sonraları limanda mal indirme ve yükleme tekeline sahip olan hamal gedikleri mal bedeli kadar hamaliye parası isteyerek bazı malların ithalatını, imtiyazların antlaşmaya döküldüğü 1838 yılına kadar kısmen engellemeye devam edecektir. Üretim yoksa çöküş kaçınılmaz Birinci küreselleşme dalgasını algılayamayan yöneticiler Baltalimanı Anlaşması’nın ardından Osmanlı’yı çökerten süreci başlattı. Borçlar alındı, yabancılara imtiyazlar verildi, iflas, duyunu umumiye, savaşlar ve işgal… Ekonomide mantık değişti, boğaza üçüncü köprünün yapılkası tartışılıyor. DIŞ TİCARETTE AÇILIMLAR 1838 Baltalimanı Antlaşması’nın getirdiği en önemli değişiklik "yedi vahit", yani devletin ticarette imtiyaz verme tekelini ortadan kaldırmasıdır. Merkezi idare artık ithal ve ihraç edilecek ürünlerin çeşit ve fiyatı üzerindeki kontrolünü kaybedecektir. Bir sene sonra, Gülhane Hattı Hümayunuyla liberalizasyonun hukuki alt yapısı hazırlanır. Tanzimat fermanının getirdiği yenilikler değişik kotlarda ayrı ayrı yaşayan çeşitli din ve mezheplere mensup "milletlerden" oluşan Osmanlı toplumuna o kadar yabancıdır ki Rum Metropolitinin Reşit Paşa’ya "Paşa ne yaptınız, bizi Ermeni ve Yahudilerle aynı seviyeye indirdiniz" dediği rivayet olunur. Ticaretin serbestleşmesi ithalat ve ihracat rakamlarında hızlı bir artışa neden olacaktır. İhracatın ve ithalattan alınan vergi gelirlerinin artması ilk yıllarda nispi bir ferahlık getirir ancak bu ferahlık kısa sürer ve ithalatın daha hızlı artmasından dolayı birkaç yıl sonra İmparatorluğun döviz rezervleri biter. BALTALİMANI VE DIŞ BORÇ Mısır sorunu ve Boğazlara sarkmaya çalışan Rusya arasında sıkışan Reşit Paşa İngilizlere yanaşır. Osmanlı İmparatorluğu 1838 yılında İngilizlerle imzalanan Baltalimanı Antlaşması ve onu takip eden dış borçlanma süreci ile ekonomik ve siyasi açıdan bir yıkım sürecine girecektir. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Lozan Antlaşması’nın dış ticarete koyduğu koşulların kalktığı 1929 yılından itibaren izlediği "Milli Ekonomi" politikası başarılı olur ancak II. Dünya Savaşı ve savaş sonrası Rusya tehdidi ABD’ye yakınlaşmayı ve ulusal ekonomiden uzaklaşma sürecini başlatır. Kısa sürede "plan değil, pilav isteriz" deyişinde ifadesini bulan bir plansız "üretmeden tüketme" dönemi başlar. Mali disiplinin kaybolması, ekonomiyi enflasyondevalüasyon sarmalına sokar. Döviz kıttır ve kontrolsüz artan ithalatı dizginlemek için uygulanan yüksek gümrük vergileri nedeniyle sanayi rekabetçi DIŞ TİCARET AÇIĞI 1844 yılında Alyon ve Baltacı isimli bankerler tarafından ilk banka "Banque de ConstantinopleDersaadet Bankası" kurularak dış ticaret açığı bu bankanın verdiği avallerle bir süre daha devam ettirilir. Otuz yılık bir süre
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle