02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

geliştireceklerdir ki, hem İsrail varlığını güçlenerek sürdürecek, hem Haçlı seferleri emeline ulaşacak, hem bölge ülkeleri parçalanacak ve de İran tehdit olmaktan çıkarılacaktır? Bölücü terör örgütü PKK üyeleri... C S TRATEJİ 19 ULUSAL HAREKAT Bundan sonraki olasılıklar kendiliğinden ardı ardına sıralanmaktadır; ABD destekli askeri operasyonlarla PKK terör örgütü zaman içerisinde etkisiz hale getirilecek ve Barzani stratejik müttefik olarak küresel projenin bir ajanı olarak desteklenecektir. Ancak, otuz yıldır varlığını ve eylemlerini sürdüren PKK’nın sözde lider kadrosunun Barzani’ye boyun eğerek derhal silah bırakabileceklerini düşünmek olası değildir. Çünkü PKK bir terör örgütü olmaktan öteye yıllık 500 milyon AVRO’luk mali kaynağı, Avrupa’daki köklü siyasi cephesi, Türkiye’deki eleman ve finans kaynaklarıyla bir silahlı mafya örgütü özelliğini kazanmıştır. Sözde lider kadronun bu dinamiklerden vazgeçmesi ve örgütün siyasi uzantısı konumundaki DTP ile milis kadroların bir anda saf değiştirmelerini beklemek de olası değildir. Bu durumda önümüzdeki dönemde başta İmralı’daki örgüt başının yeniden yargılanması olmak üzere tüm sözde lider kadroya af getirilerek siyaset yolunun açılması için içte ve dışta girişimlerin başlatılması hiç de şaşırtıcı olmayan bir gelişme olarak karşılanmalıdır. Bu süreci hızlandırmak için örgütün yurt içindeki eylemlerini tırmandırması ve sivil halka yönelik provokatif eylemler gerçekleştirme yoluna gitmesi de güçlü olasılıklardan biri olarak karşımıza çıkabilir. Amaç, uluslararası siyaset kurumlarının Türkiye’deki bu içsel soruna müdahil olmasını sağlamak olacaktır. 25 Mayıs 2008 günü DTP Van il teşkilatının kongresinde "İstiklal Marşı" yerine "Barzani marşının" çalınması, "Kürdistan" sloganlarının atılması, "BarzaniÖcalan" çizgisinde bir arayışın en açık örneğidir. Her iki olasılıkta da teröristlerin eylemlerini sürdürebilmesi ve Irak coğrafyasının sağladığı avantajlardan yararlanabilmesi için, geçmişte yaşanan olayların kazandırdığı tecrübelerin ışığında Irak kuzeyindeki Hakurk, Basyan, Avaşin ve Zap kamplarını asla terk etmeyeceği açıkça görülecektir. Bu siyaseti uygulayan ve destekleyenlerin; Barzani’yi tanımak ile Kürt devletini tanımak arasında bir farkın olmayacağını ve bu siyaseti sürdürmenin, "Türkiye’yi parçalama ve Anadolu’daki Türk varlığını yok etme" amacını taşıyan projelere destek vermek ve onun bir parçası olmak anlamına geleceğini düşünmediklerini varsaymak artık olası değildir. Türkiye’de siyaset mekanizması artık işlememekte ve siyasi zihniyet ayakta durabilmek için ulusal özelliğinden uzaklaşarak küresel güçlere sırtını dayamaya çalışmaktadır. Bugüne kadar uygulanan politikalarla ulusal çıkarlar hep göz ardı edilmiş, üstelik sahip olunan dinamikler ya etkisiz hale getirilmiş ya da başka güçlerin hizmetine verilmiştir. Siyasi zihniyette ulusal irade artık gözlenmemektedir. Ortadoğu’daki gelişmeleri avantaja dönüştürmek için Türkiye’nin oynayabileceği siyasi bir koz kalmadığı gibi bölge üzerinde Türkiye’nin etkinliği de kalmamış olup üstelik varlığı ve bekası yakın tehdit altına girmiştir. 1915’te Çanakkale’de geçit bulamayan emperyalist güçlerin bu ikinci sinsi tuzağını bozabilmek için 1920’de olduğu gibi siyasi ve askeri dinamikleri tek elde toplamış bir "Ulusal Harekat"ın tez elden başlatılması gerektiğini söylemek artık bastırılamayan bir korkunun işareti anlamına gelmeyecektir. İSRAİL STRATEJİSİ Dünya Siyonist yayın organı Kivunim’de Şubat 1982’de sessiz sedasız bir makale yayınlanmış ancak bu makale Türkiye’de gündeme hiç taşınmamıştır. Yazarı Yahudi bir Ortadoğu uzmanı olan Oded Yinon’dur. Yahudiliğin fikir babalarından İsrael Shakak, bu makale için yazdığı önsözde Yınon’u açıkça desteklemektedir. "1980’lerde İsrail İçin Strateji" başlığı taşıyan bu makalede açıklanan strateji ile İsrail’in Körfez’de emperyalist bir güç olabilmesi için Mısır’dan İran’a kadar olan coğrafyadaki ülkelerin etnik köken ve dini mezhep temelinde parçalanması öngörülmektedir. "Parçalabölyönet" anlamına gelen bu strateji çerçevesinde ilk hedef olarak Irak gösterilmekte ve bu ülkenin üçe hatta beşe bölünmesi ve bir Kürt devletinin kurulması önerilmektedir. Bu stratejiye, 2006 yılında ABD Silahlı Kuvvetler Dergisinde "Kanlı Sınırlar" üst başlığıyla yayınlanan makalesiyle Amerikan E. Albayı Peters destek vermiştir. ABD’li uzman, İsrail’in parçalama stratejisine Büyük Ermenistan ve Büyük Kürdistan’ı ekleyerek Türkiye’yi hedef göstermiştir. Makalede yer alan;"Unutulması güç yanlışlıklar hiçbir zaman sadece toprak ödülü ile telafi edilemez, yıkılan Osmanlı Devleti’nin Ermenilere karşı uyguladığı soykırım gibi. Ağrı Dağı Ermenilere verilmelidir. Balkanlar ve Himalayalar arasında en çok göze çarpan toprak adaletsizliklerinden birisi de bir Kürt devletinin olmamasıdır", şeklindeki ifadeleriyle ABD’li E. Albay Peters, üçlü küresel gücün 1970’li yıllarda silahlı siyasetle uluslararası gündeme taşıdığı sözde "ErmeniKürt" sorunlarına çözüm önermektedir. Bu iki strateji Türkiye’yi parçalamayı hedeflediğinden, Haçlı ya da Bizans projesinin sahipleri olan AB ülkelerini çok sevindirmiştir. Çünkü Türklerin Anadolu’daki varlığı Büyük Ermenistan ve Kürdistan’la İsrail’e kadar uzanan bir coğrafyada kuşatılacak, Kafkas ve Orta Asya ile bağı kesilerek parçalanıp küçültülecek ve kalan parçada misyonerlik çalışmalarıyla Müslüman Türk halkı Hıristiyan yapılabilecek ve böylece Türk varlığı tarihten silinebilecektir. Müşterek hedefte anlaşan üçlü küresel güç, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini de dikkate alarak görev paylaşımını yapmıştır; AB ülkeleri bu projenin siyasi ayağını teşkil edecek, İsrail bölgesel stratejiyi belirleyecek, ABD ise silahlı güç kullanacaktır. Çünkü hedefteki Türkiye’nin etnik köken ve dini mezhep zenginliği vardır ve bu temelde geliştirilecek ayrıştırmalar parçalanmayı kolaylaştıracaktır. Büyük Kürdistan projesinin hayata geçirilmesiyle de Türkiye, İran, Suriye ve Irak gibi dört komşu ülke yüzyıllar sürecek bir kargaşanın içerisine çekilebilecektir. Silahlı eylemlerle yaratılan bölücülük sorunu bu aşamadan sonra Türkiye’ye siyasi istemler olarak dayatılabilir. Türkiye bu dayatmayı ‘BOP eşbaşkanlığı’ yaklaşımıyla değil, ulusal harekatla aşabilir. ABD’NİN MÜTTEFİKİ BARZANİ Bu küresel plan adım adım işlemiştir ve 19791989 arası İranIrak savaşı "galibi olmayan bir savaş" olarak kurgulanmış ve her iki ülkenin kaynakları eritilmiştir. Aşırı borçlanan Saddam’a yol gösterilerek 1990’da Kuveyt’i işgal etmesi için cesaretlendirilmiş, ardından bu işgal gerekçe gösterilip tehdit altında oldukları ileri sürülerek Arap ülkelerinin ABD’ye üs vermesi sağlanmıştır. Türkiye’deki siyasi zihniyetin desteğiyle 91’den 2003’e kadar Körfez’de varlığını sürdüren ABD’li Çekiç Güç, Barzani’ye olası Kürt devletinin otonom yapısını kazandırmış, güçlü ve silahlı bir PKK ortaya çıkararak Türkiye’de etnik ayrımcılığı körüklemiş, Halepçe katliamı ile de küresel projeyi "Kürt sorunu" adıyla AB’nin siyasetinin ana gündemine çekmiştir. 2003 yılında ABD, müşterek strateji içerisindeki rolüne uygun olarak kitle imha silahlarını gerekçe gösterip Irak’ı işgal etmiş ve "etnik köken ve dini mezhep" temelinde ayrıştırıp parçalamıştır. Kuzeyde Kürt devletini fiilen kurarak peşmerge Barzani’yi stratejik lider konumuna getirmiş ve ABD müttefiki sıfatıyla dokunulmazlık zırhı altına almıştır. Türkiye tarafından 2007 ve sonrasında yapılan hava ve kara harekatına ilişkin hükümet açıklamalarında yer alan "sivil halka zarar verilmeyeceğine" yönelik ifadeler ve harekat hedefinin Barzani olmadığı yolunda verilen mesajlar bu dokunulmazlığı açıkça işaret etmektedir. Harekattan kaçıp Barzani’ye sığınan teröristlere karşı eyleme girişilmemesi de bu düşüncemizi şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde kanıtlamaktadır. 1 Mart tezkeresinin meclisten geçmemesi, buna karşın 20 Mart’ta ikinci bir tezkere geçirilerek İncirlik Hava Üssü ve Türk hava sahasının ABD’ye açılması, Habur Gümrük Kapısından yapılan sevkıyatlarla Irak işgalinin kolaylaştırılması, ardından Barzani’ye verilen ekonomik destek ve geliştirilen ilişkiler ABD’nin Büyük Orta Doğu projesi içerisinde Türkiye’nin önemli bir rol üstlendiğini gösterir işaretler olup bu göstergeler Başbakan Erdoğan’ın, "BOP’un eşbaşkanlarından biriyiz", söylemine de büyük anlam kazandırmaktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle