17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası [email protected] indistan’ın kalabalık ve genç nüfusu ile büyüyen ekonomisi ABD için öyle endişe verici ki, Washington’da 2050 yılına dair tahminler yapılarak Yeni Delhi’nin ekonomik gücü sınanıyor adeta. The Washington Quarterly son sayısında ele aldığı Hindistan için 2050’de dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olacağı yönünde tahminde bulunurken 2050’de her 10 Hintli çalışanın 65 yaş ve üzerindeki 2,7 kişiyi besleyeceğini iddia ediyor. Bu iddialar kuvvetsiz sayılmaz aslında. Çünkü kalkış aşamasında olan Hindistan’ın ekonomik performansı etkileyici biçimde yükseliyor. Hindistan’da liberalizasyonun başladığı 1991 yılından bu yana reel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) yıllık ortalama yüzde 6 büyümüş. 2006/Nisan–2007/Mart döneminde ise bu büyümenin yüzde 9 olması bekleniyor.(1) Çin’in arkasına takılıp büyük bir hızla ekonomi kulvarında ilerliyor Hindistan. Buna karşın Hindistan’da kişi başına düşen milli gelir oldukça düşük. 2007 yılında 870 dolara, 2008 yılında ise 950 dolara çıkması beklenen kişi başına milli gelir, büyüyen ekonomiyle paralellik gösteriyor gibi görünse de dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olması beklenen Hindistan’da hala çok düşük seviyelerde. Hatta OECD ülkelerinin aralarında bulunduğu 30 ülke arasında Hindistan yaklaşık 800 dolarlık kişi başına düşen milli geliri ile son sırada bulunuyor. Hindistan’ı düşük kişi başına milli gelir sıralamasında, büyümedeki rakibi Çin izliyor. ABD’nin kendisine rakip olabileceği için istemediği senaryo… C S TRATEJİ 78 aralığında seyreden Hindistan 2002’den bu yana yüzde 8’in üzerinde büyümesine karşın bazı tehlikeli sinyaller de veriyor. Örneğin ülkenin 2006 yılında dış ticaret açığı 70 milyar dolara ulaşmış. Üstelik bu açık yüksek oranda artarak bu seviyeye gelmiş. Cari açığı da dış açığa paralel olarak 15 milyar dolar seviyesinde. Başlıca ticaret ortaklarının dünyanın en büyük ekonomilerine sahip olan ABD ve Çin olduğu düşünülürse Hindistan’ın karşı bir ittifak için de kendini hazırlaması gerekecek. Aksi takdirde dünya ekonomisine yön veren bu troykadaki mevcut yerini kaybedebilir. Enerji talebi büyüme oranıyla orantılı bir şekilde yüksek olan Hindistan, ikiz açık problemini yoğun bir şekilde yaşar mı bilinmez ama özellikle Amerikan basınında ekonomik gücü konusunda pompalanması, diğer verilerin dikkate alınmadığı ya da hazırlıksız kalmasının istendiği şeklinde yorumlanabilir. En büyük ticari ortağı ABD olan Hindistan ve Türkiye arasında ilk olarak 1973’de imzalanan ticaret anlaşmasıyla başlayan ekonomik ilişkiler zamanla yinelenen anlaşmalar neticesinde bugün yaklaşık 2 milyar dolarlık ticaret hacminin yakalanmasını sağlamıştır. DTM verileri pamuk, pamuk ipliği, sentetik fiber, dökme ilaç, plastik ürünler, kimyasallar, jüt ve jüt ürünleri, demir ve çelik ürünler vb. Hindistan'ın Türkiye'ye ihraç ettiği temel ürünlerdir. Türkiye ise Hindistan'a nohut, çelik ve çelik ürünleri, tekstil makineleri, kumaş vb. satmaktadır.(3) Petrol ve gazda büyük oranda dışa bağımlı olan Hindistan’ın uluslararası piyasalarda rekabet şansını azaltan bu dinamik, ülkenin elini kolunu bağlıyor. Küresel sistemle fazla iç içe girmek istemeyen buna karşın enerjiye ihtiyaç duyduğu için yabancı sermayeye piyasalarını açan ülke halen dirense de bölgeye yönelik yeni yaklaşımlara dâhil olmaktan kurtulamıyor. Başta enerji olmak üzere gıda gibi zorunlu mallarda dışa bağımlı olmanın maddi zararı, ülkeyi kırılma noktasına taşıyabilecek düzeyde. Öyle ki dışa bağımlılığın Hindistan’ı ekonomik çöküntüye uğratabileceği yönünde pek çok senaryo mevcut. Nitekim bölgeye ve özelde Hindistan’a yönelik tutumdaki değişim gözlenmekle birlikte ABD’nin Asya devlerini rakip olarak görmek istemediği de aşikâr. "Demokratikleştirme" çabalarındaki yöntem değişikliğinin sebebi ancak küresel hâkimiyet amacının farklı yollarla gerçekleştirilmek istenmesi şeklinde yorumlanabilir. Bu anlamda 2050 yılında üçüncü büyük ekonomiye sahip olması, Hindistan’ın ambargo vb. uygulamalara maruz kalıp kalmamasına göre değişecektir. Dolayısıyla Hindistan 2050’de küresel sisteme yön veren ülke değil, sistemin içinde, yönelen ülke olacaktır. Bu durumda sistem içinde kaybolmamak için dışa bağımlılığın azaltılması şart gözüküyor. Günümüzde AB ülkelerinin de benimsediği bu anlayışa sahip çıkmak gerekiyor. Dipnotlar: 1 Dünya Ticaret Örgütü Sekretarya Raporu, http://www.wto.org/english/tratope/tpre/tp283e.htm 2 Ayrıntılı bilgi için bkz. "Taşlar Yerinden Oynarken", Zeynep Arıkanlı, Turkishtime, 15 Mart15 Nisan 2004 3 ttp://www.ostimgazetesi.com/news.asp?intNewsID=438&intGroup=11 H HindistanÇin ortaklığı Çin, ekonomik yükselişi önlenemeyen ülke olarak öne çıkıyor. ABD’de yapılan 2050 öngörülerinde Asya’da Çin’i izleyen ülkenin Hindistan olacağı tahmini yapılıyor. ABD bu iki ülkenin olası işbirliğinin kendi aleyhine gelişeceğini düşünüyor. gibi gözükebilir. Ancak Amerikan piyasalarında yaşanan mortgage krizinin de etkisiyle küresel likiditeyi kendine çekmeyi başaran Çin ve uzun dönemli bir çalışmanın ürünü olarak bilişim duayeni haline gelen Hindistan, rakiplerine oranla daha iyi durumdalar. Bilhassa Hindistan ekonomisinin omurgasını oluşturan iletişim sektöründeki ilerleme hız kesecek gibi görünmüyor. Her ne kadar her 100 kişiye 1 sabit telefon düştüğü söylense de gelişmekte olan piyasalar arasında telekomünikasyon ağının Çin’den sonra en çok geliştiği ülke Hindistan.(2) Büyük projelere imza atan Hintli bilgisayar programcıları elbette bilişim teknolojisinin gelişmesini hızlandırmış. Keza Çin, Japonya ve Hindistan’da bilişim sektörüne verilen önem ve bu konuda verilen eğitimin derecesi bu ülkelerin ekonomilerindeki patlamayı açıklar nitelikte. Ancak asıl korkulan bu ülkelerin sadece bilişim sektöründe öncü olması değil. Gizli ya da açık bir şekilde oluşturulacak HindistanÇin ittifakı, ABD’nin koltuğunu sallayabilecek bir güç. EJDERHA İLE FİL’İN ORTAKLIĞI Ekonomik büyüme yıldızı Çin, son yarım yüzyılda dünyanın gelecek vaat eden ekonomisi olmayı başardı. Barındırdığı geniş nüfusu ve yabancı sermaye çekme konusundaki azmi, Çin’i bir anda ejderha ülke konumuna getirdi. Aynı şekilde Çin gibi hızlı bir büyüme trendine giren ve Fil olarak görülen Hindistan’ın da büyüme grafiği sürekli yükseliyor. Ancak bu iki ülkenin yüksek büyüme oranları elde etmesi yoksul kalmalarını önleyemiyor. OECD ülkeleri arasında en düşük kişi başına milli gelire sahip olan "Ejderha" Çin ve "Fil" Hindistan için kendine yeterlilikleri azaldığı ve yiyecek fiyatları arttığında kalabalık nüfuslarını besleyebilecek güçte olamayacakları yönünde senaryolar yazılıyor. Bu sebeple, düşük gelir grubuna dahil olan bu ülkeler gelirlerin küresel standartlara yakınlaşması amacıyla değişime ihtiyaç duymaktalar. Bu değişim rüzgarı gelir eşitsizliğini yok ederek istikrarın sağlanmasını kolaylaştırabilir. Nitekim bunu, büyüyen ekonomilere mal ihracında bulunan gelişmiş ülkeler de isteyecektir. Zaten gelişmiş ülkeler de bu gerekçeyle hızlı büyüme trendine giren ülkeleri küresel sistemin dışına itecek girişimlerden kaçınıyorlar. Nitekim son günlerde ABD piyasalarında yaşanan krizlere rağmen Çin ve Hindistan’ın ihtiyatlı ilerleyişi de bu süreci destekliyor. Her şeye rağmen büyümeye devam eden ve GSYİH verisi baz alındığında dünyanın en büyük ekonomileri arasında sayılan Ejderha ve Fil’in gizlice işbirliğine gittiğini düşünmek mümkün. Şişkin nüfus avantajını iyi kullanan bu iki ülkenin ABD’ye karşı gizli bir ittifak içinde Hu Jintao olduğunu söylemek abartılı bir senaryo ‘TİCARİ ORTAK’ HİNDİSTAN Nüfusunun yarısı işgücüne dahil olan, işsizlik oranı yüzde Singh
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle