17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ve dağıtım hakkı yabancı şirketlere verilecektir. Kazanılan gelirin yüzde 25’i Irak merkezi hükümetine gitmesi planlanıyor ancak yüzde 25’lik bu gelirin Irak vilayetlerine dağıtım oranlarının belirsizliği Sünni Arapların, Kürtlerin ve Şiilerin tepkisini çekiyor. C S TRATEJİ Irak’taki petrol tesisleri... 21 ÇATIŞMA EKSENİ GENİŞLİYOR 1970’de Saddam Hüseyin ve Barzani aşireti arasında yapılan anlaşmadan beri Kürtler, Irak’ın kuzeyinde belirli oranda özerklikle yaşıyorlar. Irak petrol rezervlerinin büyük bir bölümü de ülkenin kuzeyinde toplanmıştır. Petrol üretiminin büyük bir çoğunluğu Kerkük’te bulunmaktadır.(2) Bu bağlamda ABD kendi kaleminden çıkan 2005 Anayasasında Kürtleri kuzeydeki petroller üzerinde tek patron ilan etmişti. Ancak Anayasadan sonra hazırlanan Petrol Yasası’nın Kürtlerin bölgedeki egemenliğini, yabancı şirketler ve Irak merkezi hükümeti arasında paylaştırması, Kürtleri son derece rahatsız etti. Kürtler, tüm Irak petrol gelirlerinin yüzde 25’inin yüzde 17’lik oranının kendilerine verilmesi halinde tasarıyı destekleyeceklerini beyan ettiler. Ancak böyle bir durumda yani yüzde 17’lik gelirin Irak hükümetince Kürt bölgesine verilmesi halinde diğer gruplar arasındaki çatışmanın ekonomi yönlü yeni bir çatışmaya daha sürükleneceği gün gibi ortadadır. Şiiler ise genel olarak Irak’ın güneyinde ve ülkenin en büyük petrol yatağı olan Basra bölgesinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Her ne kadar ABD Şiileri, Irak’taki Sünni yönetimden "kurtarmış" ve Şiilere yıllardır bekledikleri "siyasal egemenlik şansını" vermiş olsa da, Şiiler Irak’ta başka bir devletin egemen olmasına karşılar. Yani ABD’ye Saddam’ı devirip kendilerini iktidara taşıdığı için duydukları minnet çoktan bitmiş görünüyor. Bu bağlamda petrol yasası konusunda da tavırları net. Kendi ellerinde petrol rezervlerinin bulunmaması ve petrol gelirlerinin dağıtım oranlarının belirsizliği nedeni ile tasarıyı desteklemiyorlar. Sünni Araplar ise ağırlıklı olarak Irak’ın merkezinde yer alıyorlar. Coğrafi olarak Irak’ın merkezinde yer alan bu bölge petrol rezervlerinden mahrum bir bölgedir. ABD’nin işgali ile yıllardır hakim oldukları sistem yıkılan ve Irak’taki egemenliklerini yitiren Sünni Araplar, zaten en başından beri Irak’taki yeni düzeni onaylamıyorlar. Ayrıca çıkması planlanan petrol yasasının, petrol gelirlerinin demografik dağıtım esasını sistem dışı bırakması ve yerine koca bir soru işareti bırakıyor olması Sünni Arapların Irak hükümetine ve yasa tasarısına verdikleri tepkiyi arttırmalarına neden oluyor. Bu nedenle de yüzde 17’lik petrol gelir payının Kürtlere verilmesi durumunda tasarının engellenmesi için ellerinden geleni yapacakları oldukça açık bir şekilde görülebiliyor. Ayrıca Şiiler ve Sünniler petrol yasasıyla, petrol yataklarının yabancı şirketle açılmasının, egemenliğin yitirilmesi anlamına geldiğini savunuyorlar. Görüldüğü gibi Irak’ta grupların her birinin tasarıyı desteklememek için kendilerine göre nedenleri bulunuyor. Ayrıca petrol yasasının aralarından herhangi birine daha fazla kar getirmesi, haksız bir şekilde rant sağlaması riskinin varlığı Şiileri, Sünni Arapları ve Kürtleri birbirlerine karşı daha sert politikalar gütmeye itiyor. Zaten var olan Sünni, Şii çatışmasına ABD’nin yanlı yaklaşımı Irak’ta oluşacağı vaat edilen barış ve huzur ortamını engelliyor. Irak’lı Kürtlerin, Şiilerin ve Sünni Arapların birleşecek tek bir ortak paydalarının olmaması ve ABD’nin Irak’ta her alanda gösterdiği tutarsızlık, Irak petrol yasasının çıkmasını engelliyor. Üstüne üstlük ABD’nin "ulusal birliği" sağlayacağını düşündüğü söz konusu yasa, tasarı halindeyken bile gündeme getirdiği tartışmalarla, Irak’ta yeni bir kara delik açmaya aday görünüyor. İşgalin gerçek nedenini de ortaya koyan Petrol Yasası ile nüfusun yüzde 80’ini oluşturan Şii ve Sünni Araplara toplam petrolün yüzde 8’inin geliri kalıyor. Kürt grupların yüzde 17 pay alması ise ciddi çatışma potansiyeli taşıyor. yaşayan Irak halkına aittir. Yine anayasada merkezi hükümet, petrol ve doğalgaz kaynaklarını yönetir, petrol ve doğalgaz kaynaklarının satışından elde ettiği gelirleri demografik dağılıma göre ülke genelinde vilayetlere dağıtılır şeklinde ifade edilmiştir. Anayasanın Kürt bölgesine ilişkin ek hükümlerinde ise "Kürt bölgesinin doğal kaynaklarının mülkiyeti Kürt bölgesine aittir. Kürt bölgesi hükümeti, Kürt bölgesindeki doğal kaynakların kullanımını ve satışını düzenler. Doğal kaynakların satışından elde edilen gelirler Kürt bölgesine aittir" denilmiştir. Görüldüğü üzere bu iki yasa büyük bir ikilemi içinde barındırmaktadır. Hükümlerin birbiri ile çelişmesi bir yana hem anayasada hem de ekte yer alan hükümlerin muğlaklığı ayrı bir sorun daha yaratıyor. Anayasa Irak’ın kuzeyinde yer alan rezervlerin mülkiyetini "Irak"a verirken, ek hükümler mülkiyeti Kürt yönetimine veriyor. Aslına bakılırsa bu durum şimdilik çok büyük bir problem teşkil etmiyor çünkü bölgede işler durumda sadece 17 petrol yatağı mevcut ve bunlar Irak Petrol Şirketi’ne dolayısıyla Irak merkezi hükümetine aittir. Günün birinde Kürt yönetimi işler durumda olmaya diğer petrol yataklarının kullanılabilir duruma getirilmesi için yabancı şirketlerle işbirliğine giderse bu durum Kürtlerle, Irak halkının resmi idarecisi olan merkezi Irak Hükümetinin ilişkilerinin bozulmasına yol açacaktır. Çünkü olası gelirlerin hangi hükümete ait olacağı belirsizdir. karşılayabilmek adına, başka devletlerin topraklarına nüfuz etme hatta tecavüz etme çabalarının en güzel örneği hiç şüphesiz ki Irak’tır. Irak halkının çıkarlarını bir kenara itip kendi ihtiyaçları doğrultusunda yasalar çıkarttıran ABD’nin bu tutumu, doğal olarak Irak halkının tepkisine neden oldu. Farklı yerlerde, farklı gruplar tarafından düzenlendiği iddia edilen saldırılar kimilerine göre Irak’ın parçalanmak üzere olduğunun sinyali, kimilerine göre de ABD işgaline bir tepki niteliği taşıyor. Petrol yasasına verilen tepkiler de bu olasılıkların en güzel örneğidir. Burada en önemli sorun Irak’taki grupların tepkilerinin birbirlerinden bağımsız olması ve bir süreklilik içermemesidir. Bir bütünlülük içermeyen bu tepkilerin ABD üzerinde etkisi ise haliyle çok azdır. Çünkü ABD istediğini almadan bölgeden çekilmeye niyetli değil ve bu nedenle petrol tasarısı yasalaşmadan Irak’tan tek bir askerini bile çekmeyecek gibi görünüyor. Tüm dünyanın son derece açık bir şekilde gördüğü ama kimilerinin açıkça görmezden geldiği bir gerçek varsa Irak’a dair, o da Irak’taki toplumsal karmaşayı Irak’ı bölmeden çözebilecek bir yöntemin ve yönetimin olmamasıdır. Irak’ın bölünme olasılığı Türkiye’de toplumsal ve siyasi hayatını derinden etkileyeceği de kesindir. Dipnotlar: (1) ARI, Tayyar, Geçmişten Günümüze Orta Doğu, Alfa Yayınları, İstanbul, 2004, Ek 3 (2) KONA, Yrd. Doç Dr.Gamze GÜNGÖRMÜŞ, "Kerkük ve Rusya Federasyonu", Global Strateji Irak Türkmenleri Özel Sayısı, sf. 193 (3) GALBRAITH, Peter, Irak’ın Sonu Ulus Devletlerin Çöküşü mü? , Çev. Mehmet Murat İnceayan, Doğan Kitap, İstanbul, 2007, Ek 1 YASALI DA YASASIZDA KARGAŞA... Söz konusu petrol yasasının geçmemesi, en az geçmesi kadar büyük bir tartışma yaratacak gibi görünüyor. Öyle ki yasanın geçmemesi durumunda Kürt bölgesiyle, Irak hükümeti arasında oldukça çetin tartışmalar çıkması işten bile değil. Kerkük’e yönelik hedefleri dikkate alındığında, Kürt bölgesi petrol rezervleri bakımından oldukça zengin. Irak anayasasında ve yine anayasaya sonradan eklenen Kürt bölgesine ilişkin özel hükümlerde doğal kaynakların sahibi farklı hatta birbiri ile çelişir bir şekilde belirtilmiş durumda. Irak anayasasına göre petrol ve doğalgaz bütün bölgelerde DEMOKRASİ NEDERE? Dünya’nın, kapitalist devletlerin egemenliği altında olduğu bir dönemde, uluslararası hukuk ve diplomasi gibi tanımlar bu güçlü ülkelerin çıkarlarına hizmet eden tanımlar haline geldi. Bu devletlerin kendi halklarının ihtiyaçlarını
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle