17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kilisesinin ruhuna, Ortodoks birliğine ve kutsal emirlere aykırı olduğunu söylüyor. Aleksi "tek taraflı alınan bir kararla" dünya Ortodoksluğu liderliğine soyunmanın Ortodoks birliğine zarar vereceğini ve derin krizlere yol açacağı belirlemesini yaparak diaspora sorununun ancak bir panOrtodoks Konsey ile çözümlenebileceğini de ekliyor. Kudüs Patriği Diodora’nın da yine Bartholomeous’a yazılmış 25 Temmuz 2003 tarihli mektubunda aynı mesajı verdiğini hatırlatarak, Romanya Patrikhanesi ile Polonya Metropolitliğinin de aynı görüşü paylaştığını anımsatıyor. Moskova Patriği Aleksi, 27 Haziran 2004 tarihinde 4284 protokol numarası ile gönderdiği mektupta da(9) Bartholomeos’un her mektubunda diaspora üzerinde yetki sahibi olma meselesini öne çıkardığını ancak bunun kendisi için artık geçerliliğini yitirmiş bir mesele olduğunu söylüyor. Bartholomeos’un 1931 yılında yapılan anlaşmayı öne sürerek Avrupa’dan çekilmesi ve kendi bölgesinden cemaat almayı durdurması talebini de 1990–1993 yıllarında yapılan görüşmeler neticesinde 1931 kararının geçerliliğini yitirdiği ve 1993’deki Konsey kararında Bartholomeos’a zaten Avrupa’daki diaspora üzerinde herhangi bir yetki verilmediği şeklinde cevaplamaktadır. Aleksi Avrupa’da gittikçe artan Rus nüfusunu dikkate alarak kiliselerin nereye bağlı olacaklarını seçmekte serbest olması ve bu seçimin aşağıdan yukarı doğru gitmesi yani belirlemeyi cemaatin yapması gerektiğini belirtmektedir. Şüphesiz ki böylesi bir çözümü Fener Rum Patrikhanesi kabul etmek istemeyecektir. Avrupa’da mukim Rus kökenlilerin sayısının kendi "Ekümenik" yetki alanı iddiasını anlamsızlaştıracak kadar çok olduğu bilinen bir gerçek. Gerçi Avrupa’da Rusların devam ettiği kiliseler bugün de zaten Moskova Patrikhanesine bağlılıklarını sürdürüyorlar. Ancak farklı etnik kökenlilerin birlikte devam ettiği Ortodoks Kiliselerinde tabandan gelecek seçim fikrinin kabul edilmesi, şüphesiz Rus nüfusun etkinliğiyle Moskova Patrikhanesine bağlı Rus ruhbanlarının seçilmesiyle sonuçlanacaktır. Hâlbuki Fener Rum Patrikhanesi tarihi sıfat olarak kullandığını söylediği "Ekümenik" ünvanının kendisine tanıdığını iddia ettiği "ruhani liderlik" hakkına dayanarak buralardaki atamaları bizzat yapmayı ve bu şekilde ekümenikliğini sürekli kılmayı tercih edecektir. Amerika’daki iki milyon Ortodoks Rum cemaatin bağlı olduğu Başpiskoposu da atadığı gibi. TARTIŞMALAR SİYASİ Mİ RUHANİ Mİ? Anlaşılıyor ki diğer patrik ve başpiskoposların yetkili olduğu coğrafya sınırlarının dışında kalan yerlerde "ruhani" liderliğin hangi makama ait olacağı konusunda ciddi problemler var. Diaspora sorunu toplanacak bir Kutsal Konsey’de çözüme ulaştırılana dek de "ruhani" liderlik için "siyasi" çekişme patrikhaneler arasında devam edecektir. Esasen Ortodoks Hıristiyan olmayan ABD’nin ve Batı Avrupa ülkelerinin AB vesilesiyle konuya müdahil olarak Fener Rum Patrikhanesi’nin "ekümeniklik" mücadelesine destek Yargıtay’ın verdiği ve Fener Rum Patrikliği’nin ekümenik olmadığı yönündeki karar da Bartelomeos’un elini zayıflatıyor. ABD, AB ve Yunanistan’ın bu yöndeki baskıları Ortodoksları bölünme noktasına getirebilir. vermeleri de bu "siyasi boyutlu ruhani çekişme"yle ilgili. Müdahillerinden ABD’nin Fener’i bir yayılma aracı olarak kullanma niyeti de ayrı bir vakıa iken nüfusları bakımından Ortodoks diyebileceğimiz devletlerin destek bir yana "ekümeniklik" iddiasına karşı çıkıyor olması Ortodoks dünyasındaki asıl paradoksu oluşturuyor. Bugün için, FenerRum Patrikhanesine bağlı olan ve onun yetkilerini kabul edenler Yunanistan’a ilk bağımsızlık tarihinden sonra bağlanan kuzey kesimindeki ve Oniki Adalardaki kiliseler ile Yunanistan dışında yaşayan Yunanlıların mensubu oldukları kiliselerdir. Doğrusu bu olgu ve Patrikhane’nin Yargıtay kararına konu olan Bulgar Ortodoks Kilisesi’ne ayinlerin Yunanca yapılması yönünde baskı uygulaması Helenleşmiş Ortodoksluk fikrinin(11) haklılığını düşündürmüyor değil. İşte bütün dünya Ortodokslarının ruhani lideri olduğu iddiasıyla çelişen bu durumu bertaraf etmek için olsa gerek Sovyetlerin dağılmasından sonraki süreçte kurulan Estonya Apostolik Ortodoks Kilisesi’ni (1993) 1996 yılında kendisine bağladı ve Ukrayna Otosefal Kilisesi (1989) ve Kiev Patrikhanesi’ne (1992) yakın duruşunu da sürdürdü. Bu sadece Moskova Patrikhanesi ile var olan sorunları arttırması bakımından değil aynı zamanda Ortodoks dünyasının parçalanmasına ve birliğin bozulmasına neden olduğu gerekçesiyle aldığı eleştiriler bakımından da önemliydi. Tüm bu veriler ışığında Türkiye’den istenen tavizin ne olduğuna bir kez daha bakmak gerekiyor. Türkiye’nin, yabancısı olduğu Ortodoks dünyasında, sesini en fazla çıkaranın haklı olduğuna inanarak ve baskılardan yılarak "ekümeniklik" iddiasını kabul etmesinin beklendiği bir zamanda bunun o kadar kolay bir oldubitti olmadığı ortada. Bırakın dünya Ortodokslarının başı olduğu iddiasını, "Ekümenik" ya da "Cihanşümul" ünvanına dahi ciddi itirazlar var bizzat o dünyadan. Bakoyanni’nin "6. yüzyıldan beri bütün Ortodoksların başıdır ve 300 milyon Ortodoks Hıristiyan’ın ruhani lideridir" sözleri "9. yüzyıldan bu yana ayinlerde ilk sırada anılmaktadır ancak bu ona herhangi bir yetki ya da otorite sağlamaz ve dünya Ortodokslarının lideri değildir" şeklinde düzeltiliyor. Nitekim CIA verilerinden hareket edildiğinde de Bakoyanni’nin verdiği "300 milyon" rakamı, Ortodoksların ancak binde 1.3’ü üzerinde ruhani yetkilerinin bulunmasından dolayı "300 bin"e düşüyor ve dünya Ortodokslarının liderliği iddiası asılsız kalıyor. O halde kendisinin yetkilerini tanımayan Moskova Patrikliği ve sürekli tartışma halinde olduğu Yunan Ortodoks Kilisesi’ne karşı güçlenmeye çalışan Patrikin, dinsel yetki mücadelesini yanlış yerlerde sürdürdüğü açık. Öte yandan "ezber bozmak" adına "Türkiye’nin Ortodoks İlahiyatına karışamayacağını" söylerken de Ortodoks İlahiyatı’nın esaslı bir takım konuları birbirinden farklı yorumlayacak denli bölündüğünün ve aslında Patrikhanenin emellerine hizmet edemediğinin de unutulmaması gerekir. Kaldı ki "Türkiye kabul etmese de Patrikhane ekümeniktir" ifadesi de bu ünvanı kabul etmesi için Türkiye üzerinde uygulanan siyasi baskı düşünüldüğünde bir kez daha anlamsızlaşıyor. Dünya Ortodoksları tanımazken Türkiye’nin tanımasını istemenin manası nedir? Türkiye’nin Helen Ortodokslara karşı ne gibi bir yükümlülüğü olabilir? Kaldı ki C S TRATEJİ 19 Moskova’dan gelen eleştiriler Türkiye’nin "ekümeniklik" iddiasında bu talebin "siyasi" olduğu yönündeki algılamasının yerindeliğini de gösteriyor. Dipnotlar: 1http://www.ekathimerini.com/4dcgi/warticlespolitics10001528/07/200786233 2 Fener Rum Patrikhanesi, dünyada tarihsel ismine atfen genellikle Konstantinopolis Patrikhanesi ender olarak da İstanbul Patrikhanesi olarak anılmaktadır. Yazıda doğrudan alıntılar dışındaki aktarmalarda İstanbul Patrikhanesi isminin kullanılması tercih edilmiş ve Türk tezinin işlendiği yerlerde Türkiye’deki geleneksel isimlendirme kullanılmıştır. 3 http://www.abhaber.com/habersayfasi.asp?id=18306 4 http://www.interfaxreligion.com/?act=news&div=3387 5 Moskova Patrikhanesine göre söz konusu ruhani yetki İskenderiye Patrikhanesi’ne aittir ve sadece Bizans İmparatorluğu sınırları içinde bulunan Ortodoks kiliseler üzerindedir. Nitekim Osmanlı Padişahı Fatih döneminde verilen "Milletbaşı" ünvanı da sadece Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yer alan Osmanlı Ortodoks tebaasının temsilciliğini ifade etmekteydi. Bkz. Gözde Kılıç Yaşın, " Patrikhanenin Ekümeniklik İddiası", Cumhuriyet Strateji, S.25–2004 6 Diaspora, ana yurtlarını terk ederek başka yerlerde yaşayan etnik gruplar veya inanç mensuplarını ifade eder. 7 Bunlar ayinlerde sayıldıkları sıraya göre İstanbul Patrikliği, İskenderiye Patrikliği, Antakya Patrikliği, Kudüs Patrikliği, Rusya Patrikliği, Belgrat Patrikliği, Romanya Patrikliği, Bulgar Patrikliği, Tiflis Patrikliği, Kıbrıs Başpiskoposluğu, Atina Başpiskoposluğu, Polonya Metropolitliği, Arnavutluk Başpiskoposluğu, Çekoslovakya Başpiskoposluğudur. 8 Mihail Vasiliadis, "Ekümeniklikten Kurtuluş Yok", http://www.ozgurgundem.net/haber.asp?haberid=18059 9 http://www.mospat.ru/index.php?mid=253, belgeleri ulaştıran Anar Somuncuoğlu’na ve Rusça’dan çeviride destek olan Rüstem Rüstemov’a teşekkür ederim. 10 http://www.ocl.org 11 Michael N. Coritsidis', "The Hellenic Code", The National Herald, March 14, 2004 Moskova Patriği Aleksi II
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle